KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/yargitay-kararlari/ internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

TALEP OLMAKSIZIN İHTİYATÎ TEDBİR YERİNE İHTİYATÎ HACİZ VEYA İHTİYATÎ HACİZ YERİNE İHTİYATÎ TEDBİR KARARI VERİLEMEZ VE TALEBİN AÇIK OLMADIĞI HÂLLERDE HMK 31 HÜKMÜ UYGULANMALIDIR.

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2025/3391
Karar No      : 2025/5785

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ KARARLARI ARASINDAKİ 
UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİNE DAİR 

Y A R G I T A Y   İ L  M I

I. BAŞVURU

Av. Fatih Karamercan'ın, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlığına verdiği 28.05.2025 tarihli dilekçesinde özetle: Bölge Adliye Mahkemeleri Daire kararları arasındaki uyuşmazlığın konusunun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı HMK) döneminde geçici hukuki koruma talep edildiğinde mahkemenin anılan Kanun'un 26. maddesi anlamında geçici hukuki koruma talebi bakımından taleple bağlı olup olmadığı, aynı Kanun'un 33. maddesi uyarınca geçici hukuki koruma talep edenin talebi ile bağlı olmaksızın hukuku resen uygulaması gerekip gerekmediğine ilişkin olduğunu, bu konuda öğretide farklı görüşler bulunduğu, birinci görüşün; bir para alacağını teminat altına almak isteyen talep sahibinin, ihtiyati haciz yerine ihtiyati tedbir talep etmesi hâlinde, hakimin hukuku resen uygulayacağı ilkesinin burada da geçerli olduğu, ihtiyati haczin koşulları mevcut ise talep sahibi ihtiyati tedbir talep etmiş olsa bile hakim tarafından ihtiyati haciz kararı verilebileceği; ikinci görüşün ise; tarafça ihtiyati tedbir talep edilmişse ihtiyati haciz kararı verilemeyeceği, hakimin hukuku resen uygulayacağına dair kuralın ihtiyati haciz-ihtiyati tedbir ilişkisi bakımından uygulanamayacağı, tarafın ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz talep etmekte seçim hakkı bulunduğu, ihtiyati tedbir talebine rağmen ihtiyati haciz kararı verilemeyeceği yönünde olduğunu; üçüncü ve dördüncü görüşlerin de yukarıda bahsedilen ikinci görüşe yakın olduğunu; bu konuda bölge adliye mahkemelerince de farklı kararlar verildiğini, bu nedenle istinaf daireleri arasındaki farklı uygulamaların Yargıtayca giderilmesi gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri kararları arasında uyuşmazlık bulunduğunu belirterek 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un (5235 sayılı Kanun) 35/3 hükmü uyarınca uyuşmazlığın giderilmesi için Yargıtay 11. Hukuk Dairesine başvuru yapılmasını talep etmiştir.

II. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ HUKUK DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulunun 30.05.2025 tarihli ve 2025/13 E. sayılı kararı ile ihtiyati tedbirin, 6100 sayılı HMK'nın 389 vd. maddelerinde düzenlenmiş geçici hukuki koruma olduğu, bu geçici hukuki koruma ile mahkemenin, davaya konu edilen şeyi veya hakkı dava sonuçlanıncaya kadar koruma altına alarak hakkın elde edilmesini, verilecek nihai kararın icra edilebilir hâle gelmesine kadar oluşabilecek önemli zararların önlenmesini hedeflediği, 6100 sayılı HMK'nın 394. maddesi uyarınca mahkemenin, ihtiyati tedbir olarak uyuşmazlık konusu mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebileceği, ihtiyati haciz kurumunun ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (İİK) 257 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup para alacaklarının tahsilini güvence altına almayı amaçladığı, bu iki geçici hukuki koruma müessesinin nitelikleri ve amaçlarının farklı olduğu, ihtiyati tedbir kararı para alacağı dışındaki talep ve dava konularını güvence altına aldığı halde ihtiyati haciz kararının sadece para ve teminat alacaklarının icrasını güvence altına almayı hedeflediği, bu iki geçici hukuki koruma müessesesi birbirinden oldukça farklı kurumlar olduğu gibi bunların hukuki sonuçlarının farklı olduğu, ihtiyati tedbir kararı para alacağı dışındaki dava ve talep konusunu koruma altına aldığı halde, ihtiyati haciz kararının icra takibinin öncüsü niteliğinde olup takip hukuku bakımından da sonuçlar doğurduğu, para ve teminat alacakları bakımından geçici hukuki koruma İİK'nın 257 vd. maddelerinde özel olarak düzenlendiğinden, para alacağını teminat altına almak amacıyla 6100 sayılı HMK'nın 389 vd. hükümlerine dayalı ihtiyati tedbir talep edilemeyeceği [Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 19.12.2013 tarihli 2012/16760 E., 2013/3136 K. sayılı emsal kararı], her ne kadar HMK'nın 33. maddesi uyarınca, hâkim Türk hukukunu resen uygulayacak ise de bu kuralın aynı Kanun'un 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesini tümüyle ortadan kaldıracak şekilde genişletilemeyeceği, yani hâkimin, tarafça ileri sürülen talebe uygulayacağı hukuk kurallarını resen dikkate alacağı, talep edenin talebini değiştirecek şekilde hukukun resen uygulanmasının söz konusu olamayacağı, bu açıklamaların bir sonucu olarak ihtiyati tedbir talebi üzerine mahkemece tedbir talebiyle para alacağının güvence altına alınmak istendiği ve bunun da İİK'da düzenlenen ihtiyati hacze ilişkin olduğu gerekçesiyle resen yani kendiliğinden ihtiyati haczi kararı veremeyeceği gibi ihtiyati haciz talebi üzerine resen ihtiyati tedbir kararı da veremeyeceğinin kabulü gerektiği, bu nedenlerle Başkanlar Kurulunca yapılan değerlendirme ve oylama sonucunda; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22., İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14., ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairelerinin görüşlerinin yasal düzenlemeye uygun olduğu, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi görüşünün yasal düzenlemeyle uyumlu olmadığı, anılan Daire kararları arasındaki uyuşmazlığın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22., İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairelerinin kararları doğrultusunda giderilmesi gerektiği görüşü ile 5235 sayılı Kanun'un 35/3 hükmü gereğince Yargıtay'a gönderilmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.

III. UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLAR

A. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 15.10.2021 tarihli 2021/1034 E., 2021/1593 K. sayılı,

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 20.05.2020 tarihli 2020/854 E., 2020/438 K. sayılı,

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesinin 14.02.2024 tarihli 2024/403 E., 2024/354 K. sayılı ilamları ile 6100 sayılı HMK'nın 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesi uyarınca, hakimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, HMK'nın 389 vd. maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir istenildiği durumlarda Mahkemenin bu talebi, İİK'da düzenlenmiş olan ihtiyati haciz olarak karara bağlamasının, 6100 sayılı HMK'nın 26. maddesi uyarınca mümkün olmadığına karar verilmiştir.

B. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 07.04.2021 tarihli 2020/1618 E., 2021/420 K. sayılı ilamı ile 6100 sayılı HMK'nın 33. maddesine göre hâkimin Türk hukukunu resen uygulaması gerektiği ilkesinden hareketle davacının talep nedenini yani davanın dayandığı olayları bildirmesi üzerine geçici hukuki koruma talebi hakkında bu talebin hukuki niteliğini belirleme yetkisinin mahkemeye ait olduğu, talep sahibi ihtiyati tedbir talep etmiş olsa bile para alacağına ilişkin geçici hukuki koruma talep edildiğine göre mahkemece resen ihtiyati haciz kararı verilebileceğine hükmedilmiştir.

IV. GEREKÇE

A. Uyuşmazlık

Uyuşmazlık, para alacağı için mahkemeden 6100 sayılı HMK'nın 389 vd. hükümleri uyarınca ihtiyati tedbir talep edilmesi üzerine, aynı Kanun'un 33. maddesinde düzenlenen Türk hukukunun resen uygulanacağı ilkesinden hareketle, mahkemenin kendiliğinden İİK'nın 257 vd. maddelerinde düzenlenen ihtiyati hacze karar verip veremeyeceğine ilişkindir.

B. İlgili Hukuk

1. HMK'nın 26, 33, 389, 394. vd. maddeleri.

2. İİK'nın 257. vd. maddeleri.

C. Değerlendirme

Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda geçici hukuki koruma niteliğindeki ihtiyati tedbirler ve delil tespiti farklı yerlerde düzenlenmişken 6100 sayılı HMK’da üst kavram olarak «geçici hukukî koruma» kavramına yer verildikten sonra 389 ila 399 maddelerde ihtiyati tedbirler, 400 ila 405 maddelerinde delil tespiti düzenlenip, "Diğer Geçici Hukuki Korumalar" başlığı altında 406/1 hükmünde, geçici hukuki korumanın kapsamına yer verilmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise "İhtiyati haciz, muhafaza tedbirleri ve geçici düzenleme niteliğindeki kararlar gibi geçici hukuki korumalara ilişkin diğer kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır." hükmü düzenlenmiştir.

Geçici hukuki korumaların en önemlilerinden bir olan ihtiyati haciz ise İİK'nın 257 ila 268. maddelerinde öngörülmüştür.

6100 sayılı HMK'da ihtiyati tedbirin tanımı yapılmamıştır. "İhtiyati tedbirin şartları" başlıklı 389. maddesinde "Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir." hükmü düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre ihtiyatî tedbirde asıl olan, ihtiyatî tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyatî tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Maddede iki hususa yer verilmiş, ihtiyatî tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyatî tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hâkime bırakılmış; ancak ihtiyatî tedbirin “uyuşmazlık konusu hakkında” verileceği hüküm altına alınmıştır. İhtiyatî tedbire esas olan hakkın iyi belirlenmesi gerekir. Taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan hak, aynı zamanda tedbirin konusu olan hakkı oluşturacaktır. Kanun, “uyuşmazlık konusu hakkında” diyerek bu hususa vurgu yapmıştır. Bu nedenle ihtiyatî tedbir, dava konusu hak, mal ya da şeyler üzerinde uygulanabilir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.05.2021 tarihli 2017/(7)9-1796 E., 2021/607 K. sayılı ilamı).

6100 sayılı HMK'nın 390. maddesine göre, ihtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir. Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.

İhtiyati haciz ise yukarıda belirtildiği üzere 6100 sayılı HMK'nın 406/2 hükmünde geçici hukukî koruma olarak kabul edilmiş, ihtiyatî haczin şartları ve etkileri ise İİK’nın 257. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir. “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.

Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir:

1 - Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;

2 - Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa;

Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder”.

Maddenin birinci fıkrasında vadesi gelmiş borçlar için ihtiyati haciz talep etme koşulları; ikinci fıkrada ise vadesi gelmemiş borçlar için ihtiyati haciz istenebilecek haller düzenlenmiştir. Gerek birinci, gerekse ikinci fıkra hükümleri dikkate alındığında, ihtiyati haciz talep edebilmek için, öncelikle ortada bir para borcunun bulunması, bir diğer deyişle ihtiyati haciz talep eden kişinin talep konusu borcun alacaklısı sıfatına sahip olması gerekir. Maddenin birinci fıkrasına göre ihtiyati haciz isteyebilmek için, kural olarak alacağın vadesi gelmiş olmalıdır. Vadesi gelmiş borçlar için ihtiyati haciz istenebilmesinin diğer bir şartı ise alacağın rehin ile temin edilmemiş olmasıdır. Rehin ile temin edilmiş olan bir alacak teminata haiz olduğu için ihtiyati hacize gerek yoktur. Vadesi gelmemiş bir borçtan dolayı ihtiyatî haciz talep edilebilmesinin şartları ise İİK’nın 257/2 hükmünde düzenlenmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.12.2013 tarihli 2013/21-1791 E., 2013/1676K. sayılı ilamı).

İhtiyatî haciz ile ihtiyatî tedbir arasındaki farklara da bakmakta fayda vardır.

"...İhtiyati haciz yalnız para (ve teminat) alacakları hakkındaki davalarda (veya icra takiplerinde) söz konusu olduğu halde, ihtiyati tedbir kural olarak paradan başka şeyler (haklar, taşınır ve taşınmaz mallar) hakkındaki davalarda alınır.

İhtiyati tedbirde çekişmeli ve bu nedenle dava konusu olan şey (örneğin taşınır veya taşınmaz bir mal) hakkında önleyici nitelikte tedbir alınır, ihtiyati hacizde alacaklıya henüz kesin haciz isteme yetkisinin gelmediği (İİK'nın 37, 78. maddesi) bir dönemde, alacaklının para alacağının zamanında ödenmesi güvence altına alınır.

İhtiyati hacizde (ihtiyaten) haczedilen mallar üzerinde (bu malların borçluya ait olduğu hakkında) bir çekişme yoktur ve bu nedenle bu mallar alacaklının açtığı veya yaptığı (veya açmayı ya da yapmayı düşündüğü ) bir dava veya icra takibinin konusu değildir. İhtiyati tedbirde üzerine ihtiyati tedbir konulan mallar çekişmeli olup davacının açtığı ya da ileride açmayı düşündüğü bir davanın konusudur.

İhtiyati hacizde alacaklı davasında veya icra takibinde haklı çıkarsa (ihtiyati haciz kesin hacze dönüşürse) üzerine ihtiyati haciz konulmuş olan mal icra dairesi tarafından satılır ve bedeli ile alacaklının alacağı ödenir. İhtiyati tedbirde, davacı davayı kazanırsa, üzerine ihtiyati tedbir konulan mal aynen davacıya verilir, teslim edilir.

İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz arasında bu açık farka rağmen uygulamada ihtiyatî haciz yerine hatalı olarak ihtiyatî tedbir kararı verildiği görülmektedir (KURU,Baki, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Cilt II, Mart 2020 Basım, sayfa;1299,1300).

6100 sayılı sayılı HMK'nın 26. maddesi taleple bağlılık ilkesini düzenlemiştir. Bu hükme göre hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebilir. Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır. Anılan Kanun'un 33. maddesinde, hakimin, Türk hukukunu resen uygulayacağı düzenlenmiştir. Fakat bu hükümden hareketle talepten başkasına karar verilemez.

6100 sayılı HMK'nın 406. maddesinin gerekçesinde “…Uygulamada farklı geçici hukukî korumaların birbirinin yerine kullanılmasının, hatta “ihtiyatî tedbir zımnında ihtiyatî haciz kararı verilmesi” gibi aslında kanuna tamamen aykırı geçici hukukî koruma kararı oluşturulmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.” denilmiştir. Burada açıkça görülebileceği üzere, ihtiyatî tedbir ile ihtiyatî haciz tedbirlerinin karıştırılmaması ve bu tedbirlerin birbirinin yerine kullanılmaması gerekmektedir.

Tüm bu açıklamalar ışığında hukuki koruma talep eden kimsenin hangi hukuki korumayı talep ettiğini açıkça belirtmesi gerekir. İhtiyati tedbir talebi üzerine mahkemece, tedbir talebiyle para alacağının güvence altına alınmak istendiği ve bunun da İİK'da düzenlenen ihtiyati hacze ilişkin olduğu gerekçesiyle resen yani kendiliğinden ihtiyati hacze karar verilemeyeceği gibi ihtiyati haciz talebi üzerine resen ihtiyati tedbire de karar verilemeyeceğinin kabulü gerekir. Yine ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbirin birlikte talep edilmesi veya talep sonucunun açık olmaması hallerinde 6100 sayılı HMK'nın 31. maddesi uyarınca talep sonucunun somutlaştırması istenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.

V. SONUÇ

Yukarıda açıklanan nedenlerle ihtiyati tedbir talebi üzerine mahkemece, tedbir talebiyle para alacağının güvence altına alınmak istendiği ve bunun da İİK'da düzenlenen ihtiyati hacze ilişkin olduğu gerekçesiyle resen ihtiyati hacze karar verilemeyeceği gibi ihtiyati haciz talebi üzerine resen ihtiyati tedbire de karar verilemeyeceği, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbirin birlikte talep edilmesi veya talep sonucunun açık olmaması hallerinde ise 6100 sayılı HMK'nın 31. maddesi uyarınca talep sonucunun somutlaştırması istenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği kabul edilerek Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22., İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14., ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Daireleri ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi arasındaki uyuşmazlığın belirtilen şekilde giderilmesine, 29.09.2025 tarihinde 5235 sayılı Kanun’un 35/4 hükmü gereğince oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.

Başkan                     Üye                   Üye                             Üye                     Üye   
Abdullah Yaman        Ömür Topaç      Dr. Orhan Sekmen      Mehmet Tunç      Mikail Özdemir

BİLGİ : Son yıllarda hem uyuşmazlığın giderilmesi kararlarının birçoğunda, hem de içtihatların birleştirilmesi kararlarının hepsinde başvurucunun kimliği belirtilmemektedir. Kanımızca, kararın çıkmasında emeği geçen kişinin kararda belirtilmemesinin hiçbir gerekçesi olamaz. Umarız ki, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin başlatmış olduğu bu uygulamaya Yargıtay 10. Hukuk Dairesi ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nden sonra diğer hukuk daireleri ve Yargıtay Birinci Başkanlığı katılır.