KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

VEKİLİN KÖTÜNİYETLE KANUN YOLUNA BAŞVURDUĞU GEREKÇESİYLE VEKİLE HMK 329/2 HÜKMÜ UYARINCA DİSİPLİN PARA CEZASI VERİLMESİ GEREKTİĞİ GÖRÜŞÜ KURUL ÇOĞUNLUĞU TARAFINDAN BENİMSENMEMİŞTİR

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2025/4-47
Karar No       : 2025/63

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 İstanbul Anadolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                          : 07.10.2015
SAYISI                          : 2015/247 E., 2015/398 K.

Taraflar arasındaki eski hâle getirme ve maddi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece verilen yukarıda tarih ve sayısı belirtilen karar, Hukuk Genel Kurulunun 22.02.2022 tarihli ve 2017/4-2841 Esas, 2022/182 Karar sayılı kararı ile Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunun kararına karşı davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.

Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenen karar ve dosyadaki ilgili bütün belgeler okunduktan sonra gereği düşünüldü:

Hukuk Genel Kurulu kararında yer alan açıklamalara göre 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na (HMK) eklenen Geçici madde 3 atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisine uygun olmayan karar düzeltme isteminin oy birliğiyle reddine karar verilmiş, görüşmeler sırasında davacı Hazine vekilinin kötüniyetle ve davayı uzatmak amacıyla karar düzeltme yoluna başvurduğu gerekçesiyle HMK'nın 368/1. maddesinin yollamasıyla 329/2. maddesi uyarınca hazine vekiline disiplin para cezası verilmesinin gerekip gerekmediği tartışılmış olup; karar düzeltmeye konu olan Hukuk Genel Kurulu kararının HMK'nın 373/6. maddesi gereğince mahkemece verilen son hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine ilişkin olduğu, davacı Hazine vekilinin ise karar düzeltme dilekçesinde bu konuya yönelik hiçbir itirazda bulunmadığı, esasa ilişkin itirazlarda bulunduğu, bu nedenle vekilin davayı uzatma amacı taşıdığı ve kötüniyetle kanun yoluna başvurduğu gerekçesiyle vekile HMK'nın 368/1. maddesinin yollamasıyla 329/2. maddesi uyarınca disiplin para cezası verilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; davacı Hazine vekilinin Hukuk Genel Kurulu kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurmasının hak arama özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, davayı uzatma amacı taşımadığı ve kötüniyetle kanun yoluna başvurmadığı, bu nedenle HMK'nın 368/1. maddesinin şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı Hazine vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE,

Aynı Kanun'un 442 nci maddesinin üçüncü fıkrası ile 4421 sayılı Kanun'un 4/b-1 maddesi uyarınca takdiren 3.000,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine,

19.02.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

"K A R Ş I  O Y"

1. Eski hâle getirme ve tazminat istemine ilişkin eldeki davada, Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın temyizi üzerine Özel Dairece “1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun, 6460 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile düzenlenen 439/6. fıkrasında (HMK 373/6), davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılacağı düzenlenmiş olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine” gerekçesiyle dosyanın Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmesine karar verilmesi üzerine, Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce mahkeme kararına yönelik temyiz itirazlarını inceleme görevinin, Hukuk Genel Kuruluna mı yoksa Özel Daireye mi ait olduğu hususu ön sorun olarak ele alınmış olup, mahkemece verilen son kararın temyiz inceleme görevinin Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olduğu sonucuna varılmıştır.

2. Hukuk Genel Kurulunun bu kararına karşı davacı Hazine vekili karar düzeltme talebinde bulunmuş olup karar düzeltme talebinin oy birliği ile reddine karar verilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında davacı Hazine vekilinin kötüniyetle ve davayı uzatmak amacıyla karar düzeltme yoluna başvurduğu gerekçesiyle HMK'nın 368/1. maddesinin yollamasıyla 329/2. maddesi uyarınca vekile disiplin para cezası verilmesinin gerekip gerekmediği tartışılmış olup; Hukuk Genel Kurulunun değerli çoğunluk görüşü, vekile disiplin para cezası verilmesinin gerekmediğine yöneliktir.

4. Çoğunluk görüşüne aşağıda açıklanan nedenlerle katılınmamıştır.

5. Öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavramların ortaya konulmasında yarar vardır.

6. Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 368. maddesinde “Kötüniyetle Temyiz” başlıklı bir düzenleme bulunmaktadır. Bu düzenleme oldukça yalın ve kısadır. Bu maddeye göre temyiz talebinin kötüniyetle yapıldığı anlaşılırsa Yargıtayca 329. madde hükümleri uygulanır.

7. Atıf yapılan kanun hükmü “Kötüniyetle veya haksız dava açılmasının sonuçları” başlıklı hükümdür. Bu hüküm; “Madde 329- (1) Kötüniyetli davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. Vekâlet ücretinin miktarı hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu miktar doğrudan mahkemece takdir olunur.

(2) Kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan başka beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır.” şeklindedir.

8. Söz konusu hükümler ışığında, kanun koyucu bir kimsenin kötüniyetle bir dava açmasını veya açtığı davayı kanun yoluna götürmesini yasaklamış durumdadır. Şüphesiz ki bu hükümler HMK’nın 29. maddesine paralel olarak düzenlenmiştir. Zira bu hükümde yargılamada tarafların dürüstlük kuralına uygun davranmaları gerektiği açıkça belirtilmiştir. Yine TMK’nın 2. maddesinde de bu husus belirtilmiş vaziyettedir. Dürüstlük kuralının usul hukukunda yeri olduğu günümüzde ittifakla kabul edilmiş, bu ittifak HMK m. 29/1 hükmü ile beraber pozitif hukuk nezdinde de taçlanmış durumdadır: “Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar.” HMK madde 29 “(1) Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. (2) Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler.” şeklindedir. Türk Medeni Kanunu 2. maddesinde ise “(1) Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. (2) Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” şeklinde düzenleme mevcuttur.

9. Kanun yoluna başvuru hakkı, en geniş çerçevede hak arama özgürlüğünün, alt kavram olarak dava hakkının bir uzantısı olarak görülmektedir. Hak arama özgürlüğü, dava hakkını ve kanun yoluna başvuru hakkını teşkil etmektedir. Dava hakkı, ise belirli noktalardan kanun yoluna başvuru hakkından farklılaşsa da merkezi ve asli konumdadır. Burada katmanlı bir yapıdan bahsetmek mümkün olmakla birlikte kanun yoluna başvuru hakkı, yer yer kendisini saran dava hakkının dışına taşabilmektedir. Bahse konu hakların sınırlandırılması konusunda da bu katmanlı yapı kendini göstermektedir. Kanun yoluna başvuru hakkına ilişkin kısıtlamalar da temel olarak hak arama özgürlüğünün sınırlandırılması konusunun gündeme gelmesine neden olabilecektir. Buna karşı hak arama özgürlüğü ve bağlantılı olarak adil yargılanma hakkına atıf yapan temel hukuki metinler yani Anayasa ile AİHS kanun yoluna başvuru hakkını bu hakların kapsamında saymamıştır. Bu nedenle kanun yoluna başvuru hakkının niteliği, özellikle anayasal ya da AİHS kapsamında adil yargılanma hakkının bir uzantısı olup olmadığı hususu tartışma konusu olmuştur (M.Kamil Yıldırım, Hukuk Devletinin Gereği: İstinaf, İstanbul, 2000, s.13).

10. Hak arama özgürlüğü temel kaynağını Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin hükmü olan 6/1 maddesinde bulmaktadır: “Anayasa md. 36/1 – Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Anayasanın 36. maddesinin lafzı kanun yoluna başvuru hakkını hak arama özgürlüğünün kapsamında ele almamaktadır. Anayasanın 154. maddesine göre Yargıtay “adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.” Bu açıdan bakıldığında kanun yolu incelemesi Anayasa tarafından tanınmış durumdadır. Öte yandan AİHS’nin 6. maddesinde tarif edilen adil yargılanma hakkı da çok dereceli kanun sistemini yani kanun yoluna başvuru hakkını madde kapsamına almamıştır. Ceza davaları için iki dereceli yargılama hakkı taraf devletler için AİHS’nin 7 numaralı Ek Protokolü ile tanınmış olsa da hukuk yargılaması bu hükmün kapsamı dışında kalmıştır. Dolayısıyla AİHS taraf devletler açısından, hukuk yargılaması için çok dereceli bir yargılama sistemi tesis edilmesini öngörememektedir. Bununla beraber taraf ülkenin hukuk sisteminde çok dereceli yargılama usulü öngörüldüğü hâlde kanun yoluna başvuru hakkı da adil yargılanma hakkının kapsamında değerlendirilecektir (A. Şeref Gözübüyük, Feyyaz Gölcüklü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İnceleme ve Yargılama Yöntemi, Ankara, Turhan Kitabevi, 7. Bası, 2007, s. 268).

11. HMK md. 329/2’de öngörülen disiplin para cezası yaptırımı HUMK md. 422’de de mevcut bulunmaktaydı. Hükümde değinilen disiplin para cezası iki farklı yüzü olan bir kavramdır ve disiplin yaptırımlarının biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Yargı faaliyeti çerçevesinde disiplin para cezası, yargılama faaliyetine katılanların ya da bu faaliyetlerin muhatapları hakkında verilebilen, yargılama faaliyetinin belirli bir düzen içinde aksamadan yürütülmesi için başvurulan bir vasıtadır (Muratoğlu, Tahir “Yargısal Faaliyetler Bağlamında Tesis Edilen d,Disiplin Yaptırımları Ve Bu Yaptırımların Hukuka Uygunluğu”, s. 85) HMK md. 329’da öngörülen disiplin para cezası da bu tanıma uygun olarak kanun yoluna başvuru hakkının adalet teşkilatının kötü yere meşgul edilmesinin yaptırımı olarak düzenlenmiş bulunmaktadır ( HMK md. 329/2 gerekçesi).

12. Belirtilen hükümlerden de anlaşılabileceği üzere iyiniyeti / dürüstlük kuralını Kanun birçok hükümde zikrederek önem atfettiği gibi iyiniyetin olmadığı ve kötüniyetin olduğu durumda da bir yaptırım öngörmüş durumdadır. Nitekim HMK 368’den atıfla HMK 329 uyarınca; temyiz talebinde kötüniyetli olan taraf, Yargıtay tarafından 500 Türk lirasından 5000 Türk lirasına kadar disiplin para cezası ile cezalandırılabilir. Bu duruma eğer ki vekil sebebiyet vermiş ise söz konusu disiplin para cezası vekil aleyhine de uygulanabilir.

13. Kanun yoluna kötüniyetli başvuru nedeniyle verilen disiplin para cezasının muhatabı kural olarak kanun yoluna başvuran taraftır. Dava hakkının kötüye kullanımının aksine, hakkı kullanan kişinin karşı tarafı disiplin para cezasının muhatabı olamaz. Bunun yanında HMK md. 329/2’ye binaen eğer kötüniyetli kanun yolu başvurusuna vekil sebep olmuşsa bu durumda asil yerine vekil disiplin para cezasına çarptırılacaktır (Arslan, Yılmaz, Taşpınar Ayvaz, Hanaağası, s. 618). Disiplin para cezalarının amacı yargısal disiplini ve kamu düzenini sağlamak olduğundan sadece taraflara değil, aynı zamanda davanın tarafı olmayan (Örneğin, vekile) kişilere de verilebilmektedir.

14. Yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayda, karar düzeltmeye konu olan Hukuk Genel Kurulu kararının esasa ilişkin bir karar olmayıp usule ilişkin olup, HMK 373/6. maddesi gereğince mahkemece verilen son hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine ilişkin olduğu, davacı Hazine vekilinin ise karar düzeltme dilekçesinde bu konuya yönelik hiçbir itirazda bulunmadığı, esasa ilişkin itirazlar yaptığı, bu nedenle vekilin davayı uzatma amacı taşıdığı ve kötüniyetle kanunyoluna başvurduğu ve bu talebin yargı organını gereksiz iş yüküne maruz bıraktığı gerekçesiyle vekile HMK'nın 368/1. maddesinin yollamasıyla 329/2. maddesi uyarınca disiplin para cezası verilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun düşüncesine katılamıyorum.

Birinci Başkanvekili
Adem Albayrak

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 17’si DİSİPLİN PARA CEZASI VERİLMESİN, 8’i ise DİSİPLİN PARA CEZASI VERİLSİN yönünde oy kullanmışlardır.