YARDIM NAFAKASI DAVASINDA MAHKEMECE DAVANIN AÇILDIĞI TARİHTEKİ KOŞULLAR DİKKATE ALINMALIDIR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/3-995
KARAR NO : 2018/514
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Sakarya 2. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 01/04/2014
NUMARASI : 2014/21 - 2014/191
DAVACI : SHÇEK vekilleri Av. E.A.S. - Av. M.S.D. - Av. S.E.
DAVALILAR : 1- Ö.F.T., 2- E.T., 3- E.Ö., 4- E.T., 5- E.T., 6- S.T., 7- S.T.
Taraflar arasındaki “nafaka” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Sakarya 2. Aile Mahkemesince karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 21.06.2012 gün ve 2010/139 E., 2012/446 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davacı Sosyal Haklar Çocuk Esirgeme Kurumu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 19.09.2013 gün ve 2013/9575 E., 2013/12962 K. sayılı kararı ile;
“… Davacı vekili asıl ve birleşen davada; Sakarya İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'ne bağlı Sakarya huzurevinde, davalıların babası ve dedesi Salih T.'in 2828 sayılı SHÇEK Kanunu'nun 3. maddesinde belirtilen muhtaç yaşlı kapsamında ücretsiz olarak kaldığını, muhtaç yaşlı kapsamındaki Salih T.'in fiilen kuruluşta bakılması, tüm ihtiyaçlarının giderilmesi için TMK'nun 364, 365, 366. maddeleri gereğince davalılar aleyhine kurum adına kuruluş aylık ücretlerini ve yapılan masrafları karşılayacak oranda nafakanın davalılardan tahsili talep edilmiştir.
Mahkemece, Salih T.'in 21.08.2010 tarihinde vefat ettiği anlaşıldığından davanın konusuz kalmış olması sebebiyle karar tesisine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
TMK.nun 364-366 maddelerine göre; herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek üst soyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Nafaka davası mirasçılıktaki sıra göz önüne tutularak açılır.
TMK'nun 365/3. maddesinde nafaka davasının, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmi veya kamuya yararlı kurum tarafından da açılabileceği; TMK'nun 366. maddesinde ise korunmaya muhtaç kişilerin bakımının yükümlü kurum tarafından sağlanacağı ve bu kurumların yaptıkları masraflarını nafaka yükümlüsü kişiden isteyebilecekleri hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda, asıl davanın 25.02.2010 tarihinde, birleşen davanın ise 16.07.2010 tarihinde açıldığı, fiilen kuruluşta bakılan davalıların üstsoyu Salih T.'in 21.08.2010 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır. Nafaka davaları dava açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade eder,ayrıca her dava açıldığı tarihteki şartlara göre karara bağlanır. Mahkemece dava açıldığı tarih ve Salih T.'in vefat tarihi dikkate alınarak davacı tarafın talebinin değerlendirilmesi gerekirken, Salih T.'in 21.08.2010 tarihinde vefat ettiği belirtilerek davanın konusuz kalmış olması sebebiyle karar tesisine yer olmadığına karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…”
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı SHÇEK vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 366. maddesi uyarınca açılan yardım nafakasının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili asıl ve birleşen dava dosyasında, muhtaç yaşlı kapsamında huzurevinde ücretsiz olarak kalan Salih T.’in kurum adına kuruluş aylık ücretlerini ve masraflarını karşılayacak oranda nafakanın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar usulüne uygun yapılan tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamışlardır.
Yerel Mahkemece kuruma bağlı Sakarya Huzurevi’nde bulunan Salih T.'in 21/08/2010 tarihinde vefat etmiş olduğu nüfus kaydından anlaşılmakla davanın konusuz kalmış olması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece nafakaya ilişkin davalarda yargılama sonuçlanıncaya kadar hükme etki edecek hususların göz önünde bulundurulması gerektiği gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık yardım nafakasına ilişkin davanın, huzurevinde kalan Salih T.’in asıl ve birleşen dava açıldıktan sonra ölümü nedeni ile konusuz kalıp kalmadığı ve yardım nafakası talebinin hangi tarihten itibaren hüküm doğuracağı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle uyuşmazlığın çözümü için yardım nafakasına ilişkin genel bir açıklama yaptıktan sonra konu ile ilgili yasal düzenlemelerin incelenmesinde yarar vardır.
Nafaka, bir kimsenin bakmakla yükümlü olduğu kimseler lehine mahkemece takdir edilen aylık parasal katkı olarak tanımlanabilir. Yardım nafakası ise, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek üstsoy, altsoy ve kardeşleri bulunan herkesin bu kişilere olan yükümlülüğünü ifade eder.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 364, 365, 366. maddelerine göre, herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek üst soyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Nafaka davası mirasçılıktaki sıra göz önüne tutularak açılır. Nafaka davası, nafaka alacaklısına bakmakta olan bakmakta olan resmî ve kamuya yararlı kurumlar tarafından da açılabilir. Korunmaya muhtaç kişilerin bakımı yükümlü kurum tarafından sağlanır. Bu kurumlar korunmaya muhtaç kişiler için yaptıkları masraflarını nafaka yükümlüsü kişiden talep edebilir.
Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlâk kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenle kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiştir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.03.2015 tarih, 2013/3-1627 E., 2015/1020 K. sayılı kararı).
2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu 3. ve 30. maddelerinde de, ihtiyacı olan yaşlı ve sosyal hizmet kuruluşlarının tanımı yapılarak, kurumun kendisine yardımda bulunduğu kişiler lehine Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre nafaka ile yükümlü bulunanlar hakkında dava açmak hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalarda sonra somut olayda, davanın yardım nafakası talebine ilişkin olduğu, davacı kurumun nafaka yükümlüleri aleyhine dava açma hakkı bulunduğu, huzurevinde kalan Salih T.’in de asıl ve birleşen dava açıldıktan sonra vefat ettiği, bu konularda yerel mahkeme ve özel daire arasında bir ihtilaf bulunmadığı açıktır. Sorun, açılan nafaka davasının muhtaç kişinin ölümü nedeni ile konusuz kalıp kalmadığıdır. Konunun bu açıdan incelenmesi gerekmektedir.
Kural olarak her dava açıldığı tarihteki koşullara göre hükme bağlanır. Nafakanın bağlanmasında olduğu gibi arttırılmasına ve eksiltilmesine yönelik taleplerin kabulüne de dava tarihinden itibaren hükmolunur. Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 28.11.1956 gün, 1956/15 E., 1956/15 K. sayılı kararı da bu yöndedir. Ancak, boşanmanın ferî niteliğindeki nafakaya ilişkin davalarda hüküm verilinceye kadar hükme esas olan unsurlar göz önünde bulundurulur. Eldeki dava yardım nafakası talebi ile açılmış olup, boşanmanın ferî niteliğindeki bir nafaka davası değildir. Bu nedenle mahkemece davanın açıldığı tarihteki koşullar ve Salih T.’in ölüm tarihi dikkate alınarak değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Hâl böyle olunca özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru olmamıştır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı SHEÇK vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 21.03.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.
YARDIM NAFAKASI DAVASINDA MAHKEMECE DAVANIN AÇILDIĞI TARİHTEKİ KOŞULLAR DİKKATE ALINMALIDIR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/3-995
KARAR NO : 2018/514
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Sakarya 2. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 01/04/2014
NUMARASI : 2014/21 - 2014/191
DAVACI : SHÇEK vekilleri Av. E.A.S. - Av. M.S.D. - Av. S.E.
DAVALILAR : 1- Ö.F.T., 2- E.T., 3- E.Ö., 4- E.T., 5- E.T., 6- S.T., 7- S.T.
Taraflar arasındaki “nafaka” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Sakarya 2. Aile Mahkemesince karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 21.06.2012 gün ve 2010/139 E., 2012/446 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davacı Sosyal Haklar Çocuk Esirgeme Kurumu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 19.09.2013 gün ve 2013/9575 E., 2013/12962 K. sayılı kararı ile;
“… Davacı vekili asıl ve birleşen davada; Sakarya İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'ne bağlı Sakarya huzurevinde, davalıların babası ve dedesi Salih T.'in 2828 sayılı SHÇEK Kanunu'nun 3. maddesinde belirtilen muhtaç yaşlı kapsamında ücretsiz olarak kaldığını, muhtaç yaşlı kapsamındaki Salih T.'in fiilen kuruluşta bakılması, tüm ihtiyaçlarının giderilmesi için TMK'nun 364, 365, 366. maddeleri gereğince davalılar aleyhine kurum adına kuruluş aylık ücretlerini ve yapılan masrafları karşılayacak oranda nafakanın davalılardan tahsili talep edilmiştir.
Mahkemece, Salih T.'in 21.08.2010 tarihinde vefat ettiği anlaşıldığından davanın konusuz kalmış olması sebebiyle karar tesisine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
TMK.nun 364-366 maddelerine göre; herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek üst soyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Nafaka davası mirasçılıktaki sıra göz önüne tutularak açılır.
TMK'nun 365/3. maddesinde nafaka davasının, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmi veya kamuya yararlı kurum tarafından da açılabileceği; TMK'nun 366. maddesinde ise korunmaya muhtaç kişilerin bakımının yükümlü kurum tarafından sağlanacağı ve bu kurumların yaptıkları masraflarını nafaka yükümlüsü kişiden isteyebilecekleri hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda, asıl davanın 25.02.2010 tarihinde, birleşen davanın ise 16.07.2010 tarihinde açıldığı, fiilen kuruluşta bakılan davalıların üstsoyu Salih T.'in 21.08.2010 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır. Nafaka davaları dava açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade eder,ayrıca her dava açıldığı tarihteki şartlara göre karara bağlanır. Mahkemece dava açıldığı tarih ve Salih T.'in vefat tarihi dikkate alınarak davacı tarafın talebinin değerlendirilmesi gerekirken, Salih T.'in 21.08.2010 tarihinde vefat ettiği belirtilerek davanın konusuz kalmış olması sebebiyle karar tesisine yer olmadığına karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…”
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı SHÇEK vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 366. maddesi uyarınca açılan yardım nafakasının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili asıl ve birleşen dava dosyasında, muhtaç yaşlı kapsamında huzurevinde ücretsiz olarak kalan Salih T.’in kurum adına kuruluş aylık ücretlerini ve masraflarını karşılayacak oranda nafakanın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar usulüne uygun yapılan tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamışlardır.
Yerel Mahkemece kuruma bağlı Sakarya Huzurevi’nde bulunan Salih T.'in 21/08/2010 tarihinde vefat etmiş olduğu nüfus kaydından anlaşılmakla davanın konusuz kalmış olması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece nafakaya ilişkin davalarda yargılama sonuçlanıncaya kadar hükme etki edecek hususların göz önünde bulundurulması gerektiği gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık yardım nafakasına ilişkin davanın, huzurevinde kalan Salih T.’in asıl ve birleşen dava açıldıktan sonra ölümü nedeni ile konusuz kalıp kalmadığı ve yardım nafakası talebinin hangi tarihten itibaren hüküm doğuracağı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle uyuşmazlığın çözümü için yardım nafakasına ilişkin genel bir açıklama yaptıktan sonra konu ile ilgili yasal düzenlemelerin incelenmesinde yarar vardır.
Nafaka, bir kimsenin bakmakla yükümlü olduğu kimseler lehine mahkemece takdir edilen aylık parasal katkı olarak tanımlanabilir. Yardım nafakası ise, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek üstsoy, altsoy ve kardeşleri bulunan herkesin bu kişilere olan yükümlülüğünü ifade eder.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 364, 365, 366. maddelerine göre, herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek üst soyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Nafaka davası mirasçılıktaki sıra göz önüne tutularak açılır. Nafaka davası, nafaka alacaklısına bakmakta olan bakmakta olan resmî ve kamuya yararlı kurumlar tarafından da açılabilir. Korunmaya muhtaç kişilerin bakımı yükümlü kurum tarafından sağlanır. Bu kurumlar korunmaya muhtaç kişiler için yaptıkları masraflarını nafaka yükümlüsü kişiden talep edebilir.
Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlâk kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenle kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiştir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.03.2015 tarih, 2013/3-1627 E., 2015/1020 K. sayılı kararı).
2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu 3. ve 30. maddelerinde de, ihtiyacı olan yaşlı ve sosyal hizmet kuruluşlarının tanımı yapılarak, kurumun kendisine yardımda bulunduğu kişiler lehine Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre nafaka ile yükümlü bulunanlar hakkında dava açmak hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalarda sonra somut olayda, davanın yardım nafakası talebine ilişkin olduğu, davacı kurumun nafaka yükümlüleri aleyhine dava açma hakkı bulunduğu, huzurevinde kalan Salih T.’in de asıl ve birleşen dava açıldıktan sonra vefat ettiği, bu konularda yerel mahkeme ve özel daire arasında bir ihtilaf bulunmadığı açıktır. Sorun, açılan nafaka davasının muhtaç kişinin ölümü nedeni ile konusuz kalıp kalmadığıdır. Konunun bu açıdan incelenmesi gerekmektedir.
Kural olarak her dava açıldığı tarihteki koşullara göre hükme bağlanır. Nafakanın bağlanmasında olduğu gibi arttırılmasına ve eksiltilmesine yönelik taleplerin kabulüne de dava tarihinden itibaren hükmolunur. Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 28.11.1956 gün, 1956/15 E., 1956/15 K. sayılı kararı da bu yöndedir. Ancak, boşanmanın ferî niteliğindeki nafakaya ilişkin davalarda hüküm verilinceye kadar hükme esas olan unsurlar göz önünde bulundurulur. Eldeki dava yardım nafakası talebi ile açılmış olup, boşanmanın ferî niteliğindeki bir nafaka davası değildir. Bu nedenle mahkemece davanın açıldığı tarihteki koşullar ve Salih T.’in ölüm tarihi dikkate alınarak değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Hâl böyle olunca özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru olmamıştır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı SHEÇK vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 21.03.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.