YÖNETİM KURULU TAŞINMAZIN ACİL İHTİYAÇLAR VE İFLASTAN KURTULMAK İÇİN SATILDIĞINI İSPATLAMALIDIR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/11-4
KARAR NO : 2017/1051
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 28/01/2014
NUMARASI : 2013/462 - 2014/18
DAVACILAR : C.G. ve E.D. vekilleri Av. Ş.K. ve diğerleri
DAVALILAR : C.G. ve C.G. vekilleri Av. A.U. ve Av. P.T.G.
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 10.11.2010 gün ve 2008/509 E., 2010/415 K. sayılı kararın taraf vekillerince temyizi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20.12.2012 gün ve 2011/220 E., 2012/21361 K. sayılı kararı ile;
(… Davacılar vekili, yönetim kurulu üyeleri olan davalıların, mahkemenin 2007/4.2 D.İş sayılı delil tespiti dosyasında gerçek değeri 4.787.514,06 TL olarak tespit edilen Aşağı Söğütönü köyündeki 1..2 parsel sayılı taşınmazı 10.05.2006 tarihinde 1.300.000 TL’na satarak şirkete ve ortaklara zarar verdiklerini, aynı kurulda üye olan davacı Cevriye’nin, verilen zarara iştirakinin olmadığını iddia ederek, fazlaya talep hakkı saklı kalarak 50.000 TL tazminatın faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile G. Soğuk Hava Tesisleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ne ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 26.06.2009 günü verdiği dilekçe ile talebini 600.000 TL ıslah ederek, toplam 650.000 TL tazminatın faizi ile birlikte tahsiline ve şirkete verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. 26.06.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile toplam 650.000 TL. tazminatın faiziyle birlikte tahsili talep edilmiştir.
Davalılar vekili, taşınmazın satıldığı 10.05.2006 tarihinden ve davacıların satışı öğrendikleri 08.06.2006 tarihinde yapılan Genel Kurul toplantısından itibaren dava tarihine değin TTK’nun 309.maddesinde düzenlenen iki yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, taşınmazın satışından elde edilen paranın, sermayenin azaltılması borcu altında davacıların banka hesaplarına yatırıldığını, davacıların bu paranın taşınmazın satışından geldiğini bildiklerini, müvekkillerinin, davacıların da katıldıkları 08.06.2006 tarihli Genel Kurulda ibra edildiklerini, davacıların dava açmakta hukuki yararları bulunmadığı gibi, ibra lehinde oy kullanmaları sebebiyle dava açma haklarının da bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, şirketin 29.03.2003 tarihli olağan genel kurul toplantısının 7. maddesinde, halen şirket üzerine kayıtlı olan veya bu tarihten sonra satın alınacak olan gayrimenkullerin satılması için yönetim kurulu başkanı ve başkan yardımcısına birlikte atacakları imza ile yetki verildiği, dava konusu Aşağı Söğütönü köyündeki 1..2 parsel sayılı taşınmazın 10.05.2006 tarihinde 1.300.000 TL bedelle dava dışı E. Ltd. Şti’ne satıldığı, yönetim kurulunun 08.06.2006 tarihli genel kurula sundukları bilanço ve yönetim kurulu faaliyet raporunda taşınmazın satışına ilişkin bilgi vermedikleri, bu toplantıda yapılan ibranın bağlayıcı olmadığı, bu nedenle de TTK’nun 309/son maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı, yargılama sırasında alınan 3 adet bilirkişi raporuna göre tespit raporundaki bina değerindeki yüksek hesaplamanın, binanın 5320 m² olan idari bina dışındaki kısmının, yıkımına karar verilen kaçak yapı olduğunun tespit raporunda dikkate alınmamasından kaynaklandığı, bilirkişi raporlarına göre satış bedelinin, taşınmazın satış tarihindeki rayiç bedeline uygun olması, nakit darlığı içindeki şirketin mali bünyesini güçlendirmek maksadıyla yapılan satışın şirket menfaatine uygun bir tasarruf olduğu, davacıların eylemlerinin, temsilcisi oldukları şirketi zarara uğratmak maksadıyla yapılmış kötü niyetli bir tasarruf olmadığı gerekçesiyle subut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili ve davalılar vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalılar vekilinin tüm ve davacılar vekilinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, yönetim kurulu üyeleri olan davalıların, davacılar tarafından yaptırılan 2007/4.2 D.İş sayılı delil tespiti dosyasında gerçek değeri 4.787.514,06 TL olarak tespit edilen taşınmazı 10.05.2006 tarihinde 1.300.000 TL’na satarak şirkete ve ortaklara zarar verdikleri iddiası ile TTK’nun 309. maddesine dayalı açılan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, taşınmaz bedelinin, taşınmazın satış tarihindeki rayiç bedeline uygun olması nedeniyle nakit darlığı içindeki şirketin mali bünyesini güçlendirmek maksadıyla yapılan satışın şirket menfaatine uygun bir tasarruf olduğu, davacıların eylemlerinin, temsilcisi oldukları şirketi zarara uğratmak maksadıyla yapılmış kötü niyetli bir tasarruf olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yargılama sırasında davalı Cemalettin G. tarafından verilen 21.10.2009 tarihli dilekçenin 2. Sayfasında “ fabrikayı alan firmanın verdiği bir yıllık süreye ilaveten 1,5 yıl daha süre almayı özel çabalarımla ve yalvarmalarımla gerçekleştirdim. Yani bu fabrikadan toplam 2.500.000 TL. kazandık. Eğer özel çabalarım ve emeklerim olmasaydı şirket 1.200.000 TL daha kazanamayacaktı. Kızlarım da sermaye indirilmesi adı altında 210.000 TL alamayacaktı.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu durumda mahkemece, davalı Cemalettin G.’ın anılan dilekçede geçen beyanlarının ne anlama geldiği bu davalıdan sorularak taşınmaz ve üzerindeki fabrikanın gerçekte 1.300.000 TL’dan fazlaya satılıp satılmadığının açıklığa kavuşturularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde anılan dilekçedeki beyanlar dikkate alınmaksızın karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
3- Diğer yandan, davaya konu taşınmaz bir kül halinde 1.300.000 TL’na satıldığı ve mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda da taşınmazın satış tarihindeki değerinin 1.623.618 TL olduğu tesbit edildiği halde aradaki farka hükmedilmemesi de doğru görülmemiş kararın bu nedenle de davacılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir…)
gerekçesi ile hükmün davacılar yararına bozulmasına karar verilmiş; taraf vekillerinin karar düzeltme talebi üzerine aynı Dairenin 24.05.2013 gün ve 2013/3950 E., 2013/10773 K. sayılı kararı ile;
(... Davacılar vekili, yönetim kurulu üyeleri olan davalıların, mahkemenin 2007/4.2 D.İş sayılı delil tespiti dosyasında gerçek değeri 4.787.514,06 TL olarak tespit edilen Aşağı Söğütönü köyündeki 1..2 parsel sayılı taşınmazı 10.05.2006 tarihinde 1.300.000 TL’ye satarak şirkete ve ortaklara zarar verdiklerini, aynı kurulda üye olan davacı Cevriye’nin, verilen zarara iştirakinin olmadığını iddia ederek, fazlaya talep hakkı saklı kalarak 50.000 TL tazminatın faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile G. Soğuk Hava Tesisleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ye ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 26.06.2009 günü verdiği dilekçe ile talebini 600.000 TL ıslah ederek, toplam 650.000 TL tazminatın faizi ile birlikte tahsiline ve şirkete verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın taraf vekillerince temyizi üzerine karar Dairemizin 2011/220 E., 2012/21361 K. sayılı ilamıyla ilamda yer alan gerekçelerle bozulmuştur.
Taraf vekilleri, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1- Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacılar vekilinin tüm,davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair karar düzeltme isteğinin reddine,
2- Dava, yönetim kurulu üyeleri olan davalıların, davacılar tarafından yaptırılan 2007/4.2 D.İş sayılı delil tespiti dosyasında gerçek değeri 4.787.514,06 TL olarak tespit edilen taşınmazı 10.05.2006 tarihinde 1.300.000 TL’na satarak şirkete ve ortaklara zarar verdikleri iddiası ile TTK’nın 309. maddesine dayalı açılan tazminat istemine ilişkindir.
Davalılardan Cemalettin G. tarafından verilen 21.10.2009 tarihli dilekçede fabrika binasının 1.300.000 TL ve fabrikada bulunan makina, mamül ve yarı mamül ve çeşitli hurdaları 1.200.000 TL bedelle sattığını toplamda fabrikadan 2.500.000 TL kazandıklarını ifade etmesi nedeniyle Cemalettin G.'ın anılan dilekçedeki beyanlarının açıklığa kavuşmuş olması karşısında bu hususta yeni bir inceleme yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizin 2011/220 E, 2012/21361 K sayılı ilamının (2) nolu bendinin kaldırılarak Dairemiz bozma ilamının (3) numaralı bendinin (2) numaralı bent olarak kabulüne karar vermek gerekmiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacılar vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yönetim kurulu üyeleri olan davalıların şirkete ve ortaklara zarar verdikleri iddiası ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 309. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili müvekkillerinin G. Soğuk Hava Tesisleri San. ve Tic. A.Ş.’de %20’şer hisseye sahip olduklarını, şirketin diğer ortakları olan davalıların %60 hisse ile hakim ortak konumunda olup şirketi diledikleri şekilde yönettiklerini, davalıların kasti ve ihmali davranışları ile şirkete ait Aşağısöğütönü Köyü 1..2 parselde kayıtlı taşınmazı 10.05.2006 tarihinde yönetim kurulu kararı olmadan 1.300.000,00 TL bedelle sattıklarını, Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/4.2 D.İş sayılı dosyasında yapılan tespitte taşınmazın değerinin 4.787.514,06 TL olarak belirlendiğini, davacı Cevriye G. davaya konu taşınmazın satışı tarihinde yönetim kurulu üyesi olarak gözükmekte ise de şirketin zarara uğramasında herhangi bir dahlinin olmadığını, müvekkillerinin taşınmazın satışı tarihinden sonra gerçekleştirilen genel kurulda yönetim kurulunu ibra etmediklerini ileri sürerek fazlaya ilişkin her türlü tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL tazminatın faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile dava dışı G. Soğuk Hava Tesisleri San. ve Tic. A.Ş.’ye ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 26.06.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile toplam 650.000 TL tazminatın faiziyle birlikte tahsili talep edilmiştir.
Davalılar vekili taşınmazın satıldığı 10.05.2006 tarihinden ve davacıların satışı öğrendikleri 08.06.2006 tarihinde yapılan Genel Kurul toplantısından itibaren dava tarihine kadar 6762 sayılı TTK’nın 309. maddesinde düzenlenen iki yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, 08.06.2006 tarihinde yapılan genel kurulda davacıların oyları da dahil olmak üzere tüm ortaklar tarafından yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibra edildiğini, bu nedenle davacıların davayı açmakta hukuki yararlarının bulunmadığını, davanın yönetim kurulu üyelerinin tamamına karşı açılması gerektiğini, söz konusu taşınmazın şirket borçlarının çoğaldığı bir dönemde davacıların da onayı alındıktan sonra satıldığını, satış için bir çok emlakçı ve komisyoncuya teklif verildiğini, Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/2.7 D.İş E. 2006/219 D. İş K. sayılı tespit dosyasında taşınmazın değerinin 1.300.000,00 TL olarak gösterildiğini, fabrikanın ucuza satılmadığını ve dava dışı ortaklığın herhangi bir zararının bulunmadığını, mahkemece yaptırılan tespitte belirlenen değerin gerçek olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece birbirini doğrulayan bilirkişi raporlarına göre satış bedelinin, taşınmazın satış tarihindeki rayiç bedeline uygun olduğu, nakit darlığı içindeki şirketin mali bünyesini güçlendirmek maksadıyla yapılan satışın şirket menfaatine uygun bir tasarruf olduğu, davacıların eylemlerinin, temsilcisi oldukları şirketi zarara uğratmak maksadıyla yapılmış kötü niyetli bir tasarruf olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, verilen kararın taraf vekillerince temyizi üzerine davacılar yararına bozulmasına karar verilmiş; taraf vekillerinin karar düzeltme talebi üzerine Özel Dairece bu kez yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle verilen direnme kararı, davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın bilirkişi raporunda tespit edilen değeri ile satış değeri arasındaki farktan yönetim kurulu üyeleri olan davalıların sorumlu olup olmadıkları noktasında toplanmaktadır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin ortaklık işlerini görürken özenli bir anonim şirket yöneticisi gibi hareket etmelerini aramıştır. Özen borcu, hem yönetim kurulu üyelerinin işlem ve eylemlerinde kusurlu olup olmadıklarını saptamaya yarayan bir ölçü hem de yönetim kurulu üyelerine kanun ya da esas sözleşmenin öngördüğü sair görevler yanında yüklenmiş bağımsız bir borçtur. Özen borcunu gereği gibi yerine getirmeyen yönetim kurulu üyesi; ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklarına karşı akde aykırılık sebebiyle sorumlu olurlar.
Yönetim kurulu üyelerinin özen borcunu düzenleyen 6762 sayılı TTK’nın 320. maddesine göre; “İdare meclisi azalarının şirket işlerinde gösterecekleri dikkat ve basiret hakkında Borçlar Kanununun 528 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü tatbik olunur.” TTK’nın 320. maddesinin atıf yaptığı ve adi şirket ortağının özen borcunu düzenleyen 818 sayılı Borçlar Kanunun 528/2. maddesine göre şirket işlerini ücretle gören ortağın özen borcu vekilin özen borcu hususundaki hükümlere tabidir. Vekilin özen borcu ile ilgili BK’nın 390. maddesi de işçinin özen borcunu düzenleyen BK’nın 321. maddesine atıf yaptığı için yönetim kurulu üyesinin işçinin göstermekle yükümlü olduğu özeni göstermek zorunda olduğu sonucuna varılmaktadır. BK’nın 321. maddesine göre “İşçi, taahhüt ettiği şeyi ihtimam ile ifaya mecburdur. Kasıt veya ihmal ve dikkatsizlik ile iş sahibine iras ettiği zarardan mesuldür. İşçiye terettüp eden ihtimamın derecesi, akde göre tayin olunur ve işçinin o iş için muktazi olup iş sahibinin malümu olan veya olması icabeden malümatı derecesi ve mesleki vukufu kezalik istidat ve evsafı gözetebilir.” Görüldüğü üzere BK’nın 321. maddesi esas itibariyle objektif bir özen ölçüsü koymakta, bir yandan da bazı sübjektif unsurlara önem atfetmektedir.
Özen yükümlülüğünün belirlenmesinde ölçü, ortalama bilgi ve yeteneğe sahip bir yöneticinin aynı şartlar altında seçeceği hareket tarzına uygun davranan bir yönetim kurulu üyesinin kendinden beklenen özeni göstermesidir. Özen ölçüsü aynı nitelikteki anonim şirket yöneticileri için aynıdır. Aynı nitelik ve büyüklükteki bir anonim şirket yöneticisinin aynı somut olayda göstermesi gereken özeni göstermeyen yönetim kurulu üyesi hem davranışlarında kusurlu sayılır hem de özen borcunu ihlal etmiş olur. (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, İstanbul 2009, s.337 vd.).
Öte yandan kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, öğretideki baskın görüşe göre, 6762 sayılı TTK’nın 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucu meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, 6762 sayılı TTK yönetim kurulu üyeleri için kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir (Gönen Eriş, Ticari İşletme ve Şirketler, s:1941, 1942, 1999). Nitekim 6762 sayılı TTK’nın 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Dolayısıyla yönetim kurulu üyelerinin sorumlulukları anılan yasa maddelerine göre belirlenmelidir.
Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında: davalıların dava dışı G. Soğuk Hava Tesisleri San. ve Tic. A.Ş.’ye ait Aşağısöğütönü Köyü 1..2 parselde kayıtlı taşınmazı 10.05.2006 tarihinde 1.300.000,00 TL bedelle sattıkları, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın satış tarihindeki değerinin 1.623.618,00 TL olduğunun tespit edildiği, her ne kadar davalılar, şirketin içinde bulunduğu maddi sıkıntı ve nakit ihtiyacı dikkate alındığında dava konusu taşınmazın satılmasının doğru bir karar olduğunu, şirketin daha vahim duruma gelmesini ve icra takiplerine uğramasını önlemek amacıyla taşınmazı en uygun fiyata satarak dava dışı şirketi iflastan kurtardıklarını, keyfi şekilde hareket etmediklerini ve basiretli bir tacir gibi hareket ettiklerini iddia etmiş iseler de dava dışı şirketin maddi sıkıntı içinde olduğu ve nakit ihtiyacı bulunduğu dolayısıyla dava konusu taşınmazın acil ihtiyaçları karşılamak ve iflastan kurtarmak için satıldığını ispatlayamamışlardır. Bu durumda şirketin yöneticileri olan davalılar özen yükümlülüğünü yerine getirmemeleri ve dava dışı şirketin zarara uğramasına sebep olmaları nedeniyle kusurludurlar. 6762 sayılı TTK’nın 338. maddesi gereğince kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri için dava dışı şirketin uğradığı zarardan davalılar sorumludurlar.
O halde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu açık olmak üzere 31.05.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.
YÖNETİM KURULU TAŞINMAZIN ACİL İHTİYAÇLAR VE İFLASTAN KURTULMAK İÇİN SATILDIĞINI İSPATLAMALIDIR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/11-4
KARAR NO : 2017/1051
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 28/01/2014
NUMARASI : 2013/462 - 2014/18
DAVACILAR : C.G. ve E.D. vekilleri Av. Ş.K. ve diğerleri
DAVALILAR : C.G. ve C.G. vekilleri Av. A.U. ve Av. P.T.G.
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 10.11.2010 gün ve 2008/509 E., 2010/415 K. sayılı kararın taraf vekillerince temyizi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20.12.2012 gün ve 2011/220 E., 2012/21361 K. sayılı kararı ile;
(… Davacılar vekili, yönetim kurulu üyeleri olan davalıların, mahkemenin 2007/4.2 D.İş sayılı delil tespiti dosyasında gerçek değeri 4.787.514,06 TL olarak tespit edilen Aşağı Söğütönü köyündeki 1..2 parsel sayılı taşınmazı 10.05.2006 tarihinde 1.300.000 TL’na satarak şirkete ve ortaklara zarar verdiklerini, aynı kurulda üye olan davacı Cevriye’nin, verilen zarara iştirakinin olmadığını iddia ederek, fazlaya talep hakkı saklı kalarak 50.000 TL tazminatın faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile G. Soğuk Hava Tesisleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ne ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 26.06.2009 günü verdiği dilekçe ile talebini 600.000 TL ıslah ederek, toplam 650.000 TL tazminatın faizi ile birlikte tahsiline ve şirkete verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. 26.06.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile toplam 650.000 TL. tazminatın faiziyle birlikte tahsili talep edilmiştir.
Davalılar vekili, taşınmazın satıldığı 10.05.2006 tarihinden ve davacıların satışı öğrendikleri 08.06.2006 tarihinde yapılan Genel Kurul toplantısından itibaren dava tarihine değin TTK’nun 309.maddesinde düzenlenen iki yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, taşınmazın satışından elde edilen paranın, sermayenin azaltılması borcu altında davacıların banka hesaplarına yatırıldığını, davacıların bu paranın taşınmazın satışından geldiğini bildiklerini, müvekkillerinin, davacıların da katıldıkları 08.06.2006 tarihli Genel Kurulda ibra edildiklerini, davacıların dava açmakta hukuki yararları bulunmadığı gibi, ibra lehinde oy kullanmaları sebebiyle dava açma haklarının da bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, şirketin 29.03.2003 tarihli olağan genel kurul toplantısının 7. maddesinde, halen şirket üzerine kayıtlı olan veya bu tarihten sonra satın alınacak olan gayrimenkullerin satılması için yönetim kurulu başkanı ve başkan yardımcısına birlikte atacakları imza ile yetki verildiği, dava konusu Aşağı Söğütönü köyündeki 1..2 parsel sayılı taşınmazın 10.05.2006 tarihinde 1.300.000 TL bedelle dava dışı E. Ltd. Şti’ne satıldığı, yönetim kurulunun 08.06.2006 tarihli genel kurula sundukları bilanço ve yönetim kurulu faaliyet raporunda taşınmazın satışına ilişkin bilgi vermedikleri, bu toplantıda yapılan ibranın bağlayıcı olmadığı, bu nedenle de TTK’nun 309/son maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı, yargılama sırasında alınan 3 adet bilirkişi raporuna göre tespit raporundaki bina değerindeki yüksek hesaplamanın, binanın 5320 m² olan idari bina dışındaki kısmının, yıkımına karar verilen kaçak yapı olduğunun tespit raporunda dikkate alınmamasından kaynaklandığı, bilirkişi raporlarına göre satış bedelinin, taşınmazın satış tarihindeki rayiç bedeline uygun olması, nakit darlığı içindeki şirketin mali bünyesini güçlendirmek maksadıyla yapılan satışın şirket menfaatine uygun bir tasarruf olduğu, davacıların eylemlerinin, temsilcisi oldukları şirketi zarara uğratmak maksadıyla yapılmış kötü niyetli bir tasarruf olmadığı gerekçesiyle subut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili ve davalılar vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalılar vekilinin tüm ve davacılar vekilinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, yönetim kurulu üyeleri olan davalıların, davacılar tarafından yaptırılan 2007/4.2 D.İş sayılı delil tespiti dosyasında gerçek değeri 4.787.514,06 TL olarak tespit edilen taşınmazı 10.05.2006 tarihinde 1.300.000 TL’na satarak şirkete ve ortaklara zarar verdikleri iddiası ile TTK’nun 309. maddesine dayalı açılan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, taşınmaz bedelinin, taşınmazın satış tarihindeki rayiç bedeline uygun olması nedeniyle nakit darlığı içindeki şirketin mali bünyesini güçlendirmek maksadıyla yapılan satışın şirket menfaatine uygun bir tasarruf olduğu, davacıların eylemlerinin, temsilcisi oldukları şirketi zarara uğratmak maksadıyla yapılmış kötü niyetli bir tasarruf olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yargılama sırasında davalı Cemalettin G. tarafından verilen 21.10.2009 tarihli dilekçenin 2. Sayfasında “ fabrikayı alan firmanın verdiği bir yıllık süreye ilaveten 1,5 yıl daha süre almayı özel çabalarımla ve yalvarmalarımla gerçekleştirdim. Yani bu fabrikadan toplam 2.500.000 TL. kazandık. Eğer özel çabalarım ve emeklerim olmasaydı şirket 1.200.000 TL daha kazanamayacaktı. Kızlarım da sermaye indirilmesi adı altında 210.000 TL alamayacaktı.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu durumda mahkemece, davalı Cemalettin G.’ın anılan dilekçede geçen beyanlarının ne anlama geldiği bu davalıdan sorularak taşınmaz ve üzerindeki fabrikanın gerçekte 1.300.000 TL’dan fazlaya satılıp satılmadığının açıklığa kavuşturularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde anılan dilekçedeki beyanlar dikkate alınmaksızın karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
3- Diğer yandan, davaya konu taşınmaz bir kül halinde 1.300.000 TL’na satıldığı ve mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda da taşınmazın satış tarihindeki değerinin 1.623.618 TL olduğu tesbit edildiği halde aradaki farka hükmedilmemesi de doğru görülmemiş kararın bu nedenle de davacılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir…)
gerekçesi ile hükmün davacılar yararına bozulmasına karar verilmiş; taraf vekillerinin karar düzeltme talebi üzerine aynı Dairenin 24.05.2013 gün ve 2013/3950 E., 2013/10773 K. sayılı kararı ile;
(... Davacılar vekili, yönetim kurulu üyeleri olan davalıların, mahkemenin 2007/4.2 D.İş sayılı delil tespiti dosyasında gerçek değeri 4.787.514,06 TL olarak tespit edilen Aşağı Söğütönü köyündeki 1..2 parsel sayılı taşınmazı 10.05.2006 tarihinde 1.300.000 TL’ye satarak şirkete ve ortaklara zarar verdiklerini, aynı kurulda üye olan davacı Cevriye’nin, verilen zarara iştirakinin olmadığını iddia ederek, fazlaya talep hakkı saklı kalarak 50.000 TL tazminatın faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile G. Soğuk Hava Tesisleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ye ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 26.06.2009 günü verdiği dilekçe ile talebini 600.000 TL ıslah ederek, toplam 650.000 TL tazminatın faizi ile birlikte tahsiline ve şirkete verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın taraf vekillerince temyizi üzerine karar Dairemizin 2011/220 E., 2012/21361 K. sayılı ilamıyla ilamda yer alan gerekçelerle bozulmuştur.
Taraf vekilleri, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1- Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacılar vekilinin tüm,davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair karar düzeltme isteğinin reddine,
2- Dava, yönetim kurulu üyeleri olan davalıların, davacılar tarafından yaptırılan 2007/4.2 D.İş sayılı delil tespiti dosyasında gerçek değeri 4.787.514,06 TL olarak tespit edilen taşınmazı 10.05.2006 tarihinde 1.300.000 TL’na satarak şirkete ve ortaklara zarar verdikleri iddiası ile TTK’nın 309. maddesine dayalı açılan tazminat istemine ilişkindir.
Davalılardan Cemalettin G. tarafından verilen 21.10.2009 tarihli dilekçede fabrika binasının 1.300.000 TL ve fabrikada bulunan makina, mamül ve yarı mamül ve çeşitli hurdaları 1.200.000 TL bedelle sattığını toplamda fabrikadan 2.500.000 TL kazandıklarını ifade etmesi nedeniyle Cemalettin G.'ın anılan dilekçedeki beyanlarının açıklığa kavuşmuş olması karşısında bu hususta yeni bir inceleme yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizin 2011/220 E, 2012/21361 K sayılı ilamının (2) nolu bendinin kaldırılarak Dairemiz bozma ilamının (3) numaralı bendinin (2) numaralı bent olarak kabulüne karar vermek gerekmiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacılar vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yönetim kurulu üyeleri olan davalıların şirkete ve ortaklara zarar verdikleri iddiası ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 309. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili müvekkillerinin G. Soğuk Hava Tesisleri San. ve Tic. A.Ş.’de %20’şer hisseye sahip olduklarını, şirketin diğer ortakları olan davalıların %60 hisse ile hakim ortak konumunda olup şirketi diledikleri şekilde yönettiklerini, davalıların kasti ve ihmali davranışları ile şirkete ait Aşağısöğütönü Köyü 1..2 parselde kayıtlı taşınmazı 10.05.2006 tarihinde yönetim kurulu kararı olmadan 1.300.000,00 TL bedelle sattıklarını, Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/4.2 D.İş sayılı dosyasında yapılan tespitte taşınmazın değerinin 4.787.514,06 TL olarak belirlendiğini, davacı Cevriye G. davaya konu taşınmazın satışı tarihinde yönetim kurulu üyesi olarak gözükmekte ise de şirketin zarara uğramasında herhangi bir dahlinin olmadığını, müvekkillerinin taşınmazın satışı tarihinden sonra gerçekleştirilen genel kurulda yönetim kurulunu ibra etmediklerini ileri sürerek fazlaya ilişkin her türlü tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL tazminatın faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile dava dışı G. Soğuk Hava Tesisleri San. ve Tic. A.Ş.’ye ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 26.06.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile toplam 650.000 TL tazminatın faiziyle birlikte tahsili talep edilmiştir.
Davalılar vekili taşınmazın satıldığı 10.05.2006 tarihinden ve davacıların satışı öğrendikleri 08.06.2006 tarihinde yapılan Genel Kurul toplantısından itibaren dava tarihine kadar 6762 sayılı TTK’nın 309. maddesinde düzenlenen iki yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, 08.06.2006 tarihinde yapılan genel kurulda davacıların oyları da dahil olmak üzere tüm ortaklar tarafından yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibra edildiğini, bu nedenle davacıların davayı açmakta hukuki yararlarının bulunmadığını, davanın yönetim kurulu üyelerinin tamamına karşı açılması gerektiğini, söz konusu taşınmazın şirket borçlarının çoğaldığı bir dönemde davacıların da onayı alındıktan sonra satıldığını, satış için bir çok emlakçı ve komisyoncuya teklif verildiğini, Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/2.7 D.İş E. 2006/219 D. İş K. sayılı tespit dosyasında taşınmazın değerinin 1.300.000,00 TL olarak gösterildiğini, fabrikanın ucuza satılmadığını ve dava dışı ortaklığın herhangi bir zararının bulunmadığını, mahkemece yaptırılan tespitte belirlenen değerin gerçek olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece birbirini doğrulayan bilirkişi raporlarına göre satış bedelinin, taşınmazın satış tarihindeki rayiç bedeline uygun olduğu, nakit darlığı içindeki şirketin mali bünyesini güçlendirmek maksadıyla yapılan satışın şirket menfaatine uygun bir tasarruf olduğu, davacıların eylemlerinin, temsilcisi oldukları şirketi zarara uğratmak maksadıyla yapılmış kötü niyetli bir tasarruf olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, verilen kararın taraf vekillerince temyizi üzerine davacılar yararına bozulmasına karar verilmiş; taraf vekillerinin karar düzeltme talebi üzerine Özel Dairece bu kez yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle verilen direnme kararı, davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın bilirkişi raporunda tespit edilen değeri ile satış değeri arasındaki farktan yönetim kurulu üyeleri olan davalıların sorumlu olup olmadıkları noktasında toplanmaktadır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin ortaklık işlerini görürken özenli bir anonim şirket yöneticisi gibi hareket etmelerini aramıştır. Özen borcu, hem yönetim kurulu üyelerinin işlem ve eylemlerinde kusurlu olup olmadıklarını saptamaya yarayan bir ölçü hem de yönetim kurulu üyelerine kanun ya da esas sözleşmenin öngördüğü sair görevler yanında yüklenmiş bağımsız bir borçtur. Özen borcunu gereği gibi yerine getirmeyen yönetim kurulu üyesi; ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklarına karşı akde aykırılık sebebiyle sorumlu olurlar.
Yönetim kurulu üyelerinin özen borcunu düzenleyen 6762 sayılı TTK’nın 320. maddesine göre; “İdare meclisi azalarının şirket işlerinde gösterecekleri dikkat ve basiret hakkında Borçlar Kanununun 528 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü tatbik olunur.” TTK’nın 320. maddesinin atıf yaptığı ve adi şirket ortağının özen borcunu düzenleyen 818 sayılı Borçlar Kanunun 528/2. maddesine göre şirket işlerini ücretle gören ortağın özen borcu vekilin özen borcu hususundaki hükümlere tabidir. Vekilin özen borcu ile ilgili BK’nın 390. maddesi de işçinin özen borcunu düzenleyen BK’nın 321. maddesine atıf yaptığı için yönetim kurulu üyesinin işçinin göstermekle yükümlü olduğu özeni göstermek zorunda olduğu sonucuna varılmaktadır. BK’nın 321. maddesine göre “İşçi, taahhüt ettiği şeyi ihtimam ile ifaya mecburdur. Kasıt veya ihmal ve dikkatsizlik ile iş sahibine iras ettiği zarardan mesuldür. İşçiye terettüp eden ihtimamın derecesi, akde göre tayin olunur ve işçinin o iş için muktazi olup iş sahibinin malümu olan veya olması icabeden malümatı derecesi ve mesleki vukufu kezalik istidat ve evsafı gözetebilir.” Görüldüğü üzere BK’nın 321. maddesi esas itibariyle objektif bir özen ölçüsü koymakta, bir yandan da bazı sübjektif unsurlara önem atfetmektedir.
Özen yükümlülüğünün belirlenmesinde ölçü, ortalama bilgi ve yeteneğe sahip bir yöneticinin aynı şartlar altında seçeceği hareket tarzına uygun davranan bir yönetim kurulu üyesinin kendinden beklenen özeni göstermesidir. Özen ölçüsü aynı nitelikteki anonim şirket yöneticileri için aynıdır. Aynı nitelik ve büyüklükteki bir anonim şirket yöneticisinin aynı somut olayda göstermesi gereken özeni göstermeyen yönetim kurulu üyesi hem davranışlarında kusurlu sayılır hem de özen borcunu ihlal etmiş olur. (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, İstanbul 2009, s.337 vd.).
Öte yandan kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, öğretideki baskın görüşe göre, 6762 sayılı TTK’nın 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucu meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, 6762 sayılı TTK yönetim kurulu üyeleri için kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir (Gönen Eriş, Ticari İşletme ve Şirketler, s:1941, 1942, 1999). Nitekim 6762 sayılı TTK’nın 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Dolayısıyla yönetim kurulu üyelerinin sorumlulukları anılan yasa maddelerine göre belirlenmelidir.
Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında: davalıların dava dışı G. Soğuk Hava Tesisleri San. ve Tic. A.Ş.’ye ait Aşağısöğütönü Köyü 1..2 parselde kayıtlı taşınmazı 10.05.2006 tarihinde 1.300.000,00 TL bedelle sattıkları, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın satış tarihindeki değerinin 1.623.618,00 TL olduğunun tespit edildiği, her ne kadar davalılar, şirketin içinde bulunduğu maddi sıkıntı ve nakit ihtiyacı dikkate alındığında dava konusu taşınmazın satılmasının doğru bir karar olduğunu, şirketin daha vahim duruma gelmesini ve icra takiplerine uğramasını önlemek amacıyla taşınmazı en uygun fiyata satarak dava dışı şirketi iflastan kurtardıklarını, keyfi şekilde hareket etmediklerini ve basiretli bir tacir gibi hareket ettiklerini iddia etmiş iseler de dava dışı şirketin maddi sıkıntı içinde olduğu ve nakit ihtiyacı bulunduğu dolayısıyla dava konusu taşınmazın acil ihtiyaçları karşılamak ve iflastan kurtarmak için satıldığını ispatlayamamışlardır. Bu durumda şirketin yöneticileri olan davalılar özen yükümlülüğünü yerine getirmemeleri ve dava dışı şirketin zarara uğramasına sebep olmaları nedeniyle kusurludurlar. 6762 sayılı TTK’nın 338. maddesi gereğince kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri için dava dışı şirketin uğradığı zarardan davalılar sorumludurlar.
O halde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu açık olmak üzere 31.05.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.