KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

3402 SAYILI KANUNUN EK 4 ÜNCÜ MADDESİNE GÖRE TESPİT SIRASINDA ARANAN HUSUS FİİLİ KULLANIMDIR.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2023/8-561
Karar No       : 2024/125

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Çarşamba Kadastro Mahkemesi
TARİHİ                          : 16.11.2022
SAYISI                          : 2022/26 E., 2022/82 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 20.04.2022 tarihli ve 2022/131 Esas,
                                        2022/3808 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki kullanım kadastrosuna itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine, dava konusu taşınmazın kullanım kadastrosu gibi tespit ve tesciline karar verilmiştir.

Kararın davacı mirasçıları vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı Ali Ç. vekili; Samsun ili Terme ilçesi Evci Mahallesi 2.4 ada, 61 parsel sayılı taşınmazın kullanım kadastrosu sırasında 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi uyarınca orman sınırı dışına çıkarıldığı, kadastro tutanağının beyanlar hanesine taşınmazın Lütfiye Ç., Aydın Ç., Güllü İ., Aysel Ç., Nursel Z., Emine K., Nazmiye Ş., Hanife P. ve Ayten A.'un kullanımında olduğu yazılmış ise de 20 yılı aşkın süredir taşınmazı kendisinin kullandığını ileri sürerek, yapılan yanlışlığın iptali ile kayıtların düzeltilmesini talep etmiştir.

2. Davacı Ali Ç.'ın 03.11.2019 tarihinde ölümü üzerine mirasçıları Hamide Duran, Melek Ç. ve Nurten Şahin davaya dahil olmuşlardır.

II. CEVAP                                                                             

1. Davalı Hazine vekili; hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, kadastro müdürlüğü tarafından yapılan tespitin yerinde olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı Lütfiye G.; dava dilekçesini kabul etmediğini, kadastro tespitinin usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu taşınmazın ölünceye kadar babaları tarafından sonrasında ise ağabeyi davacı Ali Ç. tarafından rızalarına aykırı şekilde kullanıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 18.01.2021 tarihli ve 2019/20 Esas, 2021/5 Karar sayılı kararı ile; keşifte dinlenen mahalli bilirkişiler ile davalı ve davacı tanıkları taşınmazı kök muris ile davacının kullandığını, davacının kullanımının babasına yardım amacıyla olduğunu, taşınmaz üzerindeki fındık ağaçlarının bilirkişi raporuna göre 40-45 yaşlarında olduğu, davacının iddia ettiği gibi 20 yılı aşkın bir kullanım olsa dahi dikimlerin çok daha eskiye dayandığı, taşınmazın miras bırakandan kaldığı bu tür durumlarda taşınmaz üzerindeki fiili kullanımın tereke adına mı yoksa miras paylaşımı neticesinde mi veya diğer mirasçıların haklarını fiili kullanıcıya devretmiş olmaları nedeniyle mi olduğu hususlarının belirlenmesi konusundaki ispat yükünün taksimi iddia eden mirasçı üzerinde olduğu, eldeki uyuşmazlıkta ise kök muristen kalan tereke konusunda herhangi bir taksim iddiası da bulunmadığından davacının taşınmaz üzerinde sürdürdüğü zilyetliğinin tereke adına olduğu gerekçesiyle davanın reddine, dava konusu Samsun İli Terme İlçesi Evci Mahallesi 2.4 ada 61 parsel sayılı taşınmazın kullanım kadastrosu gibi tespit ve tesciline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı mirasçıları vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 16.09.2021 tarihli ve 2021/494 Esas, 2021/899 Karar sayılı kararı ile; dosya içeriğine göre taşınmazın evveliyatında tarafların ortak murisi babaları Ahmet Ç.'ın fiili kullanımında iken ölümüyle birlikte mirasçılarına intikal ettiği, murisin ölümünden sonra oğlu olan davacı Ali Ç. taşınmaz kullanmaya devam etse de bağış, taksim, satış gibi bir hukuki işlem ile taşınmazın kullanımının kendisine intikal ettiğini öne sürmediğini, bu durumda tereke paylaşılmadığı sürece mirasçılardan bir ya da birkaçı tarafından sürdürülen fiili kullanımın tereke adına sürdürülmüş sayılacağı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı mirasçıları vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"... Kullanım Kadastrosu sırasında, Terme İlçesi Evci Yahyalı Mahallesi çalışma alanında bulunan 2.4 ada 61 parsel sayılı 6073.23 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi uyarınca orman sınırı dışına çıkarıldığı ve 2000 yılından beri Ali Ç. ve müştereklerinin kullanımlarında bulunduğu ve üzerindeki fındık ağaçlarının kendilerine ait olduğu şerhi yazılarak tarla vasfıyla Maliye Hazinesi adına tespit edilmiştir.

Davacı Ali Ç., çekişmeli taşınmazın sadece kendi fiili kullanımında bulunduğu iddiasına dayanarak dava açmıştır.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli 2.4 ada 61 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş; hükmün, davacı Ali Ç. mirasçıları vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; davacı Ali Ç. mirasçıları vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

Mahkemece özetle, dava konusu taşınmazın müşterek muris Ahmet Ç.’dan intikal ettiği ve taksim edilmediği, davacının taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin tereke adına olduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı tarafın istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince aynı gerekçe ile esastan reddedilmiş ise de verilen karar usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.

Mahkemece mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarının beyanları ile, 1989 yılında öldüğü anlaşılan tarafların müşterek murisi Ahmet Ç.’ın ölümünden bu yana dava konusu taşınmazın davacı Ali Ç. tarafından kullanıldığı sabit olup tespit tarihine kadar diğer mirasçıların buna karşı çıktığına ve taraflar arasında uyuşmazlık yaşandığına dair bir bilgi veya belge de dosya kapsamında yer almadığına göre, taşınmazı uzun süredir kullandığı anlaşılan davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması isabetsiz olup, kararın bozulması gerekmektedir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten taşınmazın kök murisin ölümünden günümüze kadar davacı Ali Ç. tarafından kullanıldığının sabit olduğu, eldeki davada özellikle kız çocuklarının paylarının verilip verilmediğinin açıklığa kavuşturulmadığı, bozma öncesi ve sonrası Özel Dairenin aynı konu hakkındaki kararları göz önüne alındığında taşınmazın kök muristen kaldığı, terekenin el birliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğu, tek mirasçının kullanımının tüm mirasçılar/tereke adına olduğu, gerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (4721 sayılı Kanun) gerekse 3402 sayılı Kadastro Kanunu (3402 sayılı Kanun) hükümleri çerçevesinde mirasın tek mirasçı açısından kullanımı tanımının yapılmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı mirasçıları vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı mirasçıları vekili; dosya kapsamında tanık olarak dinlenen mahalli bilirkişiler ile taraf tanıklarının Ali Ç.’ın dava konusu fındık bahçesini 30 yıldır kullandığını, bakımını yaptığını beyan ettiklerini, dava konusu taşınmazın Ahmet Ç. mirasçılarının kullanıldığının yazılması kanuna aykırı olduğu gibi müvekkillerinin kazanılmış haklarının kullanmasını da engellediğini, taşınmaz üzerindeki ağaçların Ahmet Ç.’dan kaldığının belirlenemediğini, fındık bahçesinin 30 yılı aşkın süredir bakılmaksızın varlığını sürdürmesinin imkânsız olduğunu, ağaçların kime ait olduğunun belirlenmesi için kaç yaşında olduğunun tespit edilmesi gerektiğini, 3402 sayılı Kanun’un Ek 4 üncü maddesine göre fiili kullanımın öncelikli olduğunu, davalıların fiili kullanımı olmadığı gibi Ahmet Ç.’ın da fiili kullanımının bulunmadığını belirterek kararın bozulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kullanım kadastrosuna itiraz istemli eldeki davaya konu taşınmazın tarafların müşterek murisi Ahmet Ç.’ın ölümünden bu yana davacı Ali Ç. tarafından kullanıldığı hususunda ihtilafın bulunmadığı somut olayda, fiili kullanım durumunun tespit edildiği tarihe kadar diğer mirasçıların bu duruma karşı çıktığına ve taraflar arasında uyuşmazlık yaşandığına dair bir bilgi veya belgenin dosya kapsamında yer almadığından bahisle davanın kabulüne mi karar verilmesi gerektiği yoksa tereke paylaşılmadığı sürece mirasçılardan biri tarafından sürdürülen fiili kullanımın tereke adına sürdürülmüş sayılacağı gerekçesiyle davanın reddine mi karar verilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kanun'un Ek 4 üncü maddesi.

2. Değerlendirme

1. 3402 sayılı Kanun'a 15.01.2009 tarihli ve 5831 sayılı Tapu Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8 nci maddesi ile eklenen Ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanun'la değişik 2 nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896 sayılı, 5/6/1986 tarihli ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Kanun'un 11 inci maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edileceği hükme bağlanmıştır.

2. "Kullanım kadastrosu" olarak isimlendirilen bu çalışmanın amacı, 2/B sahalarını, fiili kullanım durumlarını dikkate alarak parsellere ayırmak ve bu taşınmazları 2/B alanı olarak Hazine adına tescil ederken, taşınmazlar üzerinde fiili kullanımı bulunanları ve muhdesatları tespit ederek tapunun beyanlar hanesinde göstermektir.

3. Kullanım kadastrosu sırasında, hakkında kullanım kadastrosu tespit tutanağı düzenlenen taşınmazların beyanlar hanesinde yer alan ya da alması gereken kullanıcı ve muhdesat şerhlerine ilişkin olarak askı ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde, askı ilanından sonra ise genel mahkemelerde kullanım kadastrosuna itiraz davası açılmasının mümkün olduğu hususu tartışmasızdır. Kadastro mahkemelerinde askı ilanı içinde 3402 sayılı Kanun'un Ek 4 üncü maddesi gereğince açılacak davalar kullanıcı şerhine ilişkin olup söz konusu taşınmazın mülkiyeti Hazineye ait olduğundan mülkiyet hakkı bakımından değerlendirme yapılması mümkün değildir.

4. Diğer taraftan, 19.04.2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun 26.04.2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş, aynı Kanun'la 17.10.1983 tarihli ve 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun ile 16.02.1995 tarihli ve 4070 sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.

5. 6292 sayılı Kanun’un 1 nci maddesinde Kanun’un amacı; 31.08.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2 nci maddesi gereğince, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi olarak ifade edilmiş, 6831 sayılı Kanun’un 2 nci maddesine göre Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler ile Hazineye ait tarım arazileri hakkında uygulanacağı açıklanmıştır.

6. Anılan Kanun’un genel gerekçesinde de bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş ve ormana geri dönüşümü artık mümkün bulunmayan ve özellikle yerleşim alanı olarak işgal edilerek kullanılan bu alanlarda; imar planları yapılamaması yüzünden şehircilik anlayışı ve planlama ilkelerine aykırı oluşmuş çarpık yerleşim alanlarının varlığı nedeniyle düzenli ve planlı kentleşmenin yapılamadığı, oluşan fiili durum sonrasında bu alanlardaki yerleşim yerlerine götürülmek zorunda kalınan kamu yatırımlarının yapılmasının zorluğu, bu alanların orman sınırları dışına çıkartıldıkları tarihler itibarıyla yaklaşık 10 ilâ 30 yıldır herhangi bir bedel ödenmeksizin kullanıcılarının tasarrufunda bulunduğu ve bu alanların kullanıcıları tarafından haricen yapılan satışlarla el değiştirdiği, bu yerlere ilişkin olarak Devlet ile vatandaşlar arasında uzun süren hukukî ihtilafların meydana geldiği, Devletin bu yerleri tasarruf edememesi sebebiyle önemli ölçüde gelir kaybının oluştuğu belirtilerek bu alanlarla ilgili fiili durumun hukukî zemine kavuşturulmasının bir zorunluluk hâline geldiği ifade edilmiştir.

7. 6292 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinde yer alan hükümlere göre de; 2/B alanlarında bulunan taşınmazlar hakkında, bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenen veya bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra düzenlenecek güncelleme listelerine veya kadastro tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre oluşturulacak tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre taşınmazların 31.12.2011 tarihinden önce veya sonra kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen ve hak sahibi sayılan kişilerin, 6292 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 26.04.2012 tarihinden itibaren idareye başvurmaları sağlanarak bu şekilde hak sahibi kişilerin mağduriyetlerinin önlenmesi ve bu taşınmazların da değerlendirilmelerine imkân sağlanması amaçlanmıştır.

8. Yapılan açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesine gelince; yörede 3402 sayılı Kanun'un Ek 4 ncü maddesi uyarınca yapılan ve sonuçları 15.11.2018 ilâ 17.12.2018 tarihleri arasında ilan edilen kadastro sonucunda, kadastro tutanağının beyanlar hanesinde 2.4 ada 61 parsel sayılı taşınmazın 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırının dışına çıkarıldığı, 2000 yılından beri davacı Ali Ç. ve Lütfiye Ç., Aydın Ç., Güllü İ., Aysel Ç., Nursel Z., Emine K., Nazmiye Ş., Hanife P. ile Ayten A.'un kullanımında olduğu, parsel üzerindeki fındık ağaçlarının adı geçenlere ait olduğu belirterek tarla vasfıyla davalı Hazine adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.

9. Davacı Ali Ç. sözü edilen taşınmazın 20 yılı aşkın süredir kendisinin kullanımında olduğunu ileri sürerek ilan süresi içerisinde 04.12.2018 tarihinde eldeki kullanım kadastrosuna itiraz davasını açmış, davacının kardeşlerinden davalı Lütfiye G. ile davalı Hazine vekili ise kadastro tutanağındaki tespitin yerinde olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

10. İlk Derece Mahkemesince yapılan keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişiler ile davacı ve davalı tanıkları 1989 yılında öldüğü anlaşılan muris Ahmet Ç.'ın ölümünden bu zamana kadar dava konusu taşınmazın kullanımının davacı Ali Ç.'a ait olduğunu beyan etmişlerdir. Kadastro tutanağında imzası bulunan tutanak tanığı olarak dinlenen Seyfullah Can, diğer mirasçıları görmediğini, taşınmazın davacı Ali Ç. tarafından kullanıldığını, taşınmaz üzerine bulunan fındıkların Ali Ç. tarafından toplandığını, kadastro çalışmaları sırasında toplu olarak tutanaklara imza attığını, davalıların taşınmazı kullandığına dair içeriğini bilmeden tutanağı imzaladığını ifade etmiştir. Davalı tanıklarından Ömer Aydın ise taşınmaz üzerindeki fındık ağaçlarının davacı Ali Ç.'ın kullanımından önce de bulunduğunu ancak davacı Ali Ç.'ın da fındık ağacı diktiğini beyan etmiştir. Bu itibarla, tüm tanık anlatımlarından davacı Ali Ç.'ın kullanımının tereke adına değil, kendi adına olduğu, taşınmaz üzerinde bulunan fındıkların da muris Ahmet Ç.'ın ölümünden önce muris ile birlikte, ölümünden sonra ise davacı Ali Ç. tarafından yeni fındık ağaçları da dikilmek suretiyle toplandığı anlaşılmaktadır.

11. Yukarıda da ifade edildiği üzere kullanım kadastrosu sırasında taşınmazlar 2/B alanı olarak Hazine adına tescil edilirken taşınmazlar üzerinde fiili kullanımı bulunanlar ve muhdesatlar tespit edilerek tapunun beyanlar hanesinde gösterilmektedir. Eldeki davada da tüm dosya kapsamına göre kadastro tespiti sırasında taşınmazın fiili kullanımı tereke adına olmayıp kendi adına olacak şekilde davacı Ali Ç.'a aittir. Davacı Ali Ç.'ın kardeşleri olan davalıların bu kullanıma karşı çıktıklarına veya taraflar arasında uyuşmazlık konusu edildiğine dair bir belge veya bilgi de bulunmamaktadır. Önemle vurgulamak gerekir ki, 3402 sayılı Kanun'un Ek 4 üncü maddesine göre tespit sırasında aranan husus fiili kullanım olup taşınmazın mülkiyeti Hazineye ait olduğundan mülkiyet hakkı bakımından değerlendirme yapılması mümkün değildir.

12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davacı Ali Ç.'ın taşınmazı kullanımının kendi adına değil, tereke adına olduğu, muris Ahmet Ç.'ın ölümü ile taşınmazın ve üzerindeki fındık ağaçlarının elbirliği mülkiyet hükümlerine tâbi olduğu, İlk Derece Mahkemesince verilen direnme kararı yerinde olduğundan kararın onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

13. Hâl böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı mirasçıları vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

28.02.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

''K A R Ş I   O Y''

Davacı Ali Ç. ve yargılama sırasında ölümü nedeniyle mirasçıları, dava konusu taşınmazın kullanım kadastrosu sırasında 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi uyarınca orman sınırı dışına çıkarıldığında tutanağın beyanlar hanesine taşınmazın kullanımının kimlerde olduğuna dair belirlemenin yanlış olduğunu, 20 yılı aşkın süredir davacı kullanımında olduğunu ileri sürerek bu kaydın düzeltilmesini talep etmişlerdir.

Mahkemece yargılama neticesinde taşınmazın muris Ahmet Ç.’dan davacı Ali Ç. ve davalılara kaldığı belirlenerek davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de esastan ret kararı verilmiştir.

Özel Dairece muris Ahmet Ç.’ın 1989’da ölümünden sonra taşınmazı Ali Ç.’ın kullandığı ve diğer mirasçıların buna karşı çıktığına, uyuşmazlık yaşandığına dair bilgi ve belge bulunmadığından davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuş, İlk Derece Mahkemesince direnme kararı verilmiştir.

Taşınmazın kök muris Ahmet Ç.’dan kaldığı, davacı mirasçı Ali Ç.’ın kullanmakta olduğu konusunda Mahkeme ve Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taşınmaz 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman dışına çıkarılmış, kadastro tutanağında Ahmet Ç. mirasçılarının kullanımında olduğunun belirtilmesi suretiyle Hazine adına tespit yapılmıştır. Tapu kaydının beyanlar hanesinde de davacı Ali Ç. ve davalı diğer Ahmet evlatları kullanımında olduğu, fındık ağaçlarının bunlara ait olduğu yazılmıştır.

6831 sayılı Yasanın 2/B maddesine göre, fiili kullanım durumu dikkate alınarak tespit yapılır. Davacı Ali Ç., babasının ölümünden sonra 20 yıl nizasız kendi kullanımında olduğunu iddia etmişse de, taşınmazın kullananı muris Ahmet olup, Ahmet’in 1989’da ölümünden sonra zilyet olup kullanan Ali Ç. ise de taşınmaz iştirak hâlinde mülkiyet hükümlerine göre mirasçılara kalmıştır. Mirasçılardan birinin nizasız fasılasız kullanımı ile taşınmazı tek başına kazanması, kazandırıcı zamanaşımı hükümleri mirasçılar arasında işletilemeyeceğinden mümkün değildir. Fiili kullanıma göre tespit yapılması gerekiyor ise de, Ali Ç.’ın muris kullanımından ve onun ölümünden sonra kendi kullanımı tereke adına kullanım olmaktadır, kendisine bir hak sağlamaz. Üçüncü bir kişi kullanıyor olsa, fiili kullanan olarak o tespit edilecektir. Ancak burada kullanan, 3. kişi değil iştirak hâlinde mülkiyet hükümlerine göre zilyet olup kullanan mirasçıdır. Davacı mirasçıya, murisin herhangi bir paylaştırması veya bağış, satış gibi işlemi, mirasçılar arasında taksim gibi hususlar da ispat edilmemiştir. Uzun süre kullanıma sessiz kalma suretiyle de tek başına, kendi adına kullanım sonucu doğmaz. Ahmet mirasçıları adına tespitten sonra, davacı Ali’nin bizzat diktiği ağaçlar için mirasçılarının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalı mirasçılara başvurma hakkı ayrıca vardır.

Bu nedenlerle davanın reddine dair direnme kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumdan Sayın Çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyorum.

Üye
Hafize Gülgün Vuraloğlu

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 19’u BOZMA, 6’sı ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.