KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

KARARIN MAHKEME KALEMİNDE MEMUR VASITASIYLA BİZZAT TEBLİĞ EDİLDİĞİ ANCAK TEBLİGAT EVRAKINDA TEBLİĞ MEMURUNUN AD VE SOYADININ YAZILI OLMADIĞI ANLAŞILDIĞINDAN YAPILAN TEBLİĞ USÛLSÜZDÜR.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2023/2-945
Karar No       : 2025/334

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi
TARİHİ                          : 23.03.2023
SAYISI                          : 2023/284 E., 2023/498 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 14.12.2022 tarihli ve 2022/8498 Esas,
                                        2022/10455 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki anlaşmalı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine; istinaf dilekçesinin feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 07.08.2019 tarihinde evlendiklerini, ortak bir çocuklarının bulunduğunu ve gelinen aşamada evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürerek dilekçeye ekli 10.01.2022 tarihli protokol uyarınca eşlerin boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı davaya cevap vermemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 14.01.2022 tarihli ve 2022/25 Esas, 2022/57 Karar sayılı kararı ile; tarafların 07.08.2019 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten 22.06.2021 doğumlu ortak çocuğun dünyaya geldiği, eşler arasında şiddetli geçimsizlik bulunduğu, bu nedenle boşanma ve sonuçları yönünden anlaşmaya vardıkları, somut olayda 4721 sayılı Kanun’un 166/3. maddesi koşullarının oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, velayetin babaya verilmesine, çocuk ile anne arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 10.05.2022 tarihli ve 2022/491 Esas, 2022/712 Karar sayılı kararı ile; eldeki davada tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166/3. maddesi uyarınca anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verildiği, gerekçeli kararın davalıya 14.01.2022 tarihinde tebliğ edildiği, bunun üzerine davalı kadın eşin 18.01.2022 tarihinde istinaftan feragat dilekçesi ibraz ettiği ve aynı gün "istinaftan feragat dilekçesinin iradesinin sakatlanarak kendisine hile ile imzalatıldığını" beyan ederek istinaf başvurusunda bulunduğu, ne var ki davalının soyut beyanı dışında dosyada bu iddiayı destekler nitelikte delil veya belgenin bulunmadığı, böyle olunca davalının istinaftan feragat dilekçesinin geçerli olduğu, feragatin kesin hüküm gibi sonuç doğurduğu ve feragatten feragatin de mümkün olmadığı gerekçesiyle davalının istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin ilâm başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "... Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden; Davalı kadının ilk derece mahkemesinin 14.01.2022 tarihli kararını aynı gün kalemden bizzat tebliğ aldığı ve 18.01.2022 tarihli dilekçe ile temyizden feragat ettiğini bildirmiş ise de; dilekçenin, kim tarafından verildiğinin belli olmadığı, dilekçe üzerinde havale ve kimlik tespiti işleminin bulunmadığı, ayrıca feragat dilekçesinde karar numarasının da yazılmamış olduğu, bu durumda gerekçeli karar tebliğ edilmeden temyizden feragat edildiği anlaşılmaktadır. Doğmamış bir haktan feragat mümkün olmadığından, davalının temyizden feragate ilişkin dilekçesi kabule şayan değildir. Bu itibarla, davalı kadının istinaf talebinin incelenmemesi yerinde olmamış ve bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasını gerektirmiştir..."

gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin ilâm başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; her ne kadar Yargıtay bozma ilâmında 18.01.2022 tarihli dilekçenin kim tarafından verildiğinin belli olmadığı, dilekçe üzerinde havale ve kimlik tespiti işleminin bulunmadığı, ayrıca feragat dilekçesinde karar numarasının da yazılmadığı belirtilmiş ise de dosya incelendiğinde gerekçeli kararın kadına 14.01.2022 tarihinde mahkeme kaleminde tebliğ edildiği, davalı kadın tarafından sunulan 18.01.2022 tarihli istinaf kanun yolundan feragat dilekçesinde davalı kadının adı soyadı ve imzası bulunduğu gibi dilekçe ekinde davalı kadının kimlik tespitinin de yapılmış olduğu, dilekçede dosya numarasının yazılmış olup karar numarasının yazılmamış olmasının istinaftan feragat dilekçesini geçersiz kılmayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde; davacı tarafından müvekkilinde mevcut atipik psikoz rahatsızlığından faydalanılmak suretiyle, eşine boşanma protokolü ve devamında istinaf kanun yolundan feragat dilekçesinin zorla imzalatıldığı iddiasıyla hükmün bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; İlk Derece Mahkemesinin 14.01.2022 tarihli gerekçeli kararının davalı kadın eşe tebliğ edilip edilmediği, burada varılacak sonuca göre davalının istinaf kanun yolundan feragat dilekçesinin geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. maddesi.

7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10 ve 23. maddesi.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 345 ve 349. maddesi.

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.

2. Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. maddesi "Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz" hükmünü taşımaktadır.

3. Eldeki davada; tarafların 07.08.2019 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten 22.06.2021 doğumlu ortak çocuklarının dünyaya geldiği, eşlerin evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma ve sonuçları yönünden anlaşmaya vardıkları, bu anlaşma uyarınca 10.01.2022 tarihli protokolü imzaladıkları, Mahkemece tarafların anlaşmasının uygun bulunarak 4721 sayılı Kanun’un 166/3. maddesi uyarınca boşanmalarına karar verildiği anlaşılmıştır. Gerekçeli karar davalı kadına 14.01.2022 tarihinde mahkeme kaleminde bizzat tebliğ edilmiştir. UYAP ortamında yapılan araştırmada kalem memurunun elektronik imzasını taşıdığı anlaşılan 14.01.2022 tarih ve 15:51 düzenleme saatli evrak ile davalının kimlik tespitinin yapılmış ve davalı kadın "Yukarıda numarası yazılı davada hükmedilen karara karşı istinaf kanun yoluna müracaat etme hakkımdan feregat ediyorum. Kararın kesinleştirilmesini talep ederim" şeklinde beyanda bulunmuştur. Ne var ki bu beyana karşılık davalı 18.01.2022 tarihli dilekçe ile istinaf kanun yoluna başvurmuş, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan yargılamada istinaf dilekçesinin feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir. Hükmün temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece; feragat dilekçesinin kim tarafından verildiğinin belli olmadığı, dilekçe üzerinde havale ve kimlik tespiti işleminin bulunmadığı, ayrıca dilekçede karar numarasının da yazılmamış olduğu, böyle olunca gerekçeli kararın davalıya tebliğ edilmeden feragat edildiğine işaret edilerek doğmamış haktan feragat mümkün olmadığı gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.

4. Bilindiği üzere mahkemelerin her türlü tebliğ işlemleri, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre yapılır.Tebliğ, kelime anlamıyla kısaca, bildirim, yazılı bildirme anlamına gelir. Tebligat ise hukuksal bir işlemin ilgili kimsenin bilgisine sunulması için yetkili makamın, yasanın öngördüğü esas ve usule uygun bir biçimde, elektronik ortam dâhil yazı ile veya ilân yoluyla yaptığı belgeleme işlemi demektir (Ejder Yılmaz, Tacar Çağlar, Tebligat Hukuku, Ankara, Altıncı Baskı, 2013, s.39 ).

5. Hemen belirtilmelidir ki, tebligat ile ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak Kanun ve Yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır. Diğer yandan Yargıtay Hukuk genel Kurulu'nun 28.12.1993 tarihli ve 1993/18-778 Esas ve 1993/876 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; Tebligat Kanunu'nda gösterilen şekil geçerlilik koşulu olup hakim, görevi gereği, bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğini resen gözetmek zorundadır.

6. Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi (tebligatın bilgilendirme fonksiyonu) ve bu hususların belgeye (tebligatın belgelendirme fonksiyonu) bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca, Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim Kanun’un ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.

7. Tebligat Kanunu, kural olarak adreste tebligat esasını kabul etmiştir. Bu husus Kanun'un "Bilinen adreste tebligat" başlıklı 10. maddesinde "Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.

(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/3 md.) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.

Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir" hükmünü taşımaktadır.

8. Tebligat Kanunu'nun 10. maddesi uyarınca kural; tebliğin, muhatabın bilinen en son adresinde bizzat kendisine yapılmasıdır. Bilinen en son adres dışında tebligatın yapılabilmesi ancak, kendisine tebligat yapılacak başvurması veya kabul etmesi hâlinde mümkün olabilir (Tebligat Kanunu md. 10/3).

9. Tebligat Kanunu'nun "Tebliğ mazbatası" başlıklı 23. maddesi "Tebliğ bir mazbata ile tevsik edilir. Bu mazbatanın:

1. Tebliği çıkaran merciin adını,

2. Tebliği istiyen tarafın adını, soyadını ve adresini,

3. Tebliğ olunacak şahsın adını, soyadını ve adresini,

4. Tebliğin mevzuunu,

5. Tebliğin kime yapıldığını ve tebliğ muhatabından başkasına yapılmış ise o kimsenin adını, soyadını, adresini ve 22 nci madde gereğince tebellüğe ehil olduğunu,

6. Tebliğin nerede ve ne zaman yapıldığını,

7. 21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi,

8. (Ek: 11/1/2011-6099/6 md.) Tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydı,

9. (Değişik: 19/3/2003-4829/7 md.) Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun imzası ile tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzasını,

İhtiva etmesi lazımdır" hükmünü taşımaktadır.

10. Tebliğ mazbatalı zarfın arkasındaki tutanağın ilgili boş kısımlarını Tebligat Kanunu'nun 23/9 hükmü uyarınca yazıp dolduran tebliğ memuru; tebliğ evrakını teslim ettiği kişiye ad, soyad ve sıfatını yazarak imzalatır, kendi ad ve soyadını yazıp imzalar (Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik md. 35/1-ğ). Tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzası aynı maddede yer alan diğer unsurlar gibi bulunması gerekli olan zorunlu unsurlardan olup, tebligat tutanağında belirtilen husuların yazılı olmaması tebliğ işlemini usulsüz kılar (Timuçin Muşul, Tebligat Hukuku, Ankara-2018, s. 108-109). Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.11.2015 tarihli ve 2015/13-2721 Esas, 2015/2481 Karar; 04.12.2015 tarihli ve 2014/12-402 Esas, 2015/2805 Karar; 01.07.2020 tarihli ve 2019/2-30 Esas, 2020/506 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

11. Tüm bu genel açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde; tarafların boşanmasına ilişkin Çerkezköy 1. Aile Mahkemesinin 14.01.2022 tarihli ve 2022/25 Esas, 2022/57 Karar sayılı gerekçeli kararının, davalı kadın eşe Tebligat Kanunu'nun 10/3. maddesine göre mahkeme kaleminde memur vasıtasıyla bizzat tebliğ edildiği, ne var ki 14.01.2022 tarihli tebligat evrakında tebliğ memurunun ad ve soyadının yazılı olmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda gerekçeli kararın davalıya usule uygun şekilde tebliğ edildiğinden söz edilmesi mümkün değildir. Hukuk Muhakemeleri Kanun'un 345. maddesine göre istinaf kanun yoluna başvuru süresi; ilâmın taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. Diğer yandan aynı Kanun'un 349. maddesinde tarafların; ilâmın kendilerine tebliğinden önce, istinaf kanun yoluna başvurma hakkından feragat edemeyecekleri belirtilmiştir. Böyle olunca, davalının 14.01.2022 tarihli istinaf kanun yolundan feragat dilekçesinin geçerli sayılması ve istinaf dilekçesinin 6100 sayılı Kanun'un 346. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince yapılması gereken iş, davalı kadının 18.01.2022 tarihli istinaf başvurusunun incelenmesinden ibarettir.

12. Öyle ise direnme kararının, açıklanan bu genişletilmiş gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

21.05.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.