ADİ ORTAKLIĞIN YAPTIĞI İŞ NEDENİYLE ÜÇÜNCÜ KİŞİ NEZDİNDEKİ YA DA BAŞKA BİR TAKİP DOSYASINDAKİ ALACAKLARINA DOĞRUDAN MÜZEKKERE İLE HACİZ KONULAMAZ.
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1912
KARAR NO : 2024/1092
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 15/12/2022
NUMARASI : 2022/193 - 2022/2455
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Yeliz Aziz tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından başlatılan genel haciz yoluyla ilamsız icra takibine karşı borçlular S. ... Ltd. Şti. ile M. ... Ltd. Şti.’nin icra mahkemesine başvurularında; şikayetçiler tarafından oluşturulan S. Yapı - M. İş Ortaklığı’nın taraf ehliyeti olmadığından bahisle bu iş ortaklığı hakkında takip başlatılamayacağını ve bu suretle 3. kişilerdeki hak ve alacaklarına da haciz konulamayacağını ileri sürerek iş ortaklığı yönünden takibin ve icra müdürlüğünce, iş ortaklığının 3. kişilerde bulunan hak ve alacaklarının haczi için gönderilen tüm haciz müzekkereleri ile haciz ihbarnamelerinin iptalini talep ettikleri, İlk Derece Mahkemesince şikayetin reddi ile takibin devamına karar verildiği, kararın şikayetçi borçlu şirketler tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle, şikayetin kısmen kabulüne ve iş ortaklığı hakkındaki takibin iptaline, iş ortaklığının 3. kişilerde bulunan hak ve alacaklarının haczi için gönderilen haciz müzekkereleri ve haciz ihbarnamelerinin iptaline ilişkin istemin ise reddine hükmedildiği, kararın şikayetçi borçlular tarafından, haczin kaldırılması taleplerinin reddi hakkındaki kısım yönünden temyiz edildiği görülmüştür.
TBK’nın 620. maddesine göre adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. Madde hükmünde açıklandığı gibi adi ortaklık bir sözleşme türüdür. Bu sözleşmede başlıca beş unsur vardır. Bunlardan ilki sözleşme, ikincisi şahıslar, üçüncüsü ortakların katılma payları, dördüncüsü ortak amaç ve sonuncusu da bu ortak amacın gerçekleştirilmesi olup, temel unsur ortak bir amacı gerçekleştirmektir ve ortaklar sadece bu amaçla bir araya gelir. Bu nedenle sözleşmedeki amacı gerçekleştirebilmek için yapacakları işleri hep birlikte veya kararlaştırdıkları temsilci aracılığı ile yapabilirler.
Ortaklık ilişkisinin kurulabilmesi için iki ya da daha çok kişinin iradelerinin birleşmesi gerekir. Gerçek ya da tüzel kişiler ortak olabilirler. Ortaklık, katılanların karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamalarıyla kurulur ve bir borçlar hukuku sözleşmesidir. Ancak bu sözleşme ile tüzel kişiliği olmayan bir kişi birliği oluşmaktadır. Türk Hukuk sisteminde adi ortaklığa tüzel kişilik tanınmamış olup, adi ortaklık, ticari işlerle uğraşan bir yapı olmakla birlikte, bir ticaret ortaklığı değildir. Zira, adi ortaklık, ticaret ortaklıklarını düzenleyen Türk Ticaret Kanunu’nda değil, Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir.
Adi ortaklığın unsurlarından olan katılma payının çeşidini ve kapsamını belirlemede ortaklar serbest olup, katılma payına kısaca sermaye denir. Adi ortaklıkta, tüzel kişiliğe sahip olan ticaret ortaklıklarında olduğu gibi bir “ortaklık malvarlığı” yoktur. Katılım payı unsuruna ilişkin düzenlemenin yer aldığı TBK'nın 621. maddesinin 1. fıkrasına göre her ortak, para, alacak veya başka bir mal ya da emek olarak, ortaklığa bir katılım payı koymakla yükümlü olup, anılan Kanun’un 638. maddesinin 1. fıkrasına göre de ortaklık için edinilen veya ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve ayni haklar, ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği hâlinde bütün ortaklara ait olur.
Bu düzenlemeler ışığında, adi ortaklık ilişkisi çerçevesinde doğan borçtan dolayı adi ortaklığın yaptığı işlerden doğan hakediş veya sair hak ve alacakların haczedilip haczedilemeyeceğinin değerlendirilmesi bakımından, haciz müessesesinin incelenmesi zorunludur. Bu cümleden olmak üzere; haciz yolu ile takip, borçluya ait mal varlığına haciz konulması ve haczedilen söz konusu mal varlığının paraya çevrilmesi yolu ile elde edilen bedelin alacaklıya ödenmesi sureti ile yapılır.
Haciz, borçlunun temlik edilebilir ve paraya çevrilebilir mal varlığı üzerinde yapılabilir. Bir hak (alacak) özel bir düzenleme mevcut değilse ancak devredilebilir nitelikte ise haczedilebilir. Haciz, alacaklının alacağına kavuşması için paraya çevirmeye hazır bulundurmak amacı ile borçlunun tasarruf yetkisine sahip olduğu hak ve mallarına devletin cebri icra organları tarafından el konulması (veya haczin herhangi bir şekilde belli edilmesi) sureti ile yapılan devletin hakimiyet tasarrufudur (Topuz, Gökçe: Hisse Haczi ve Satışı, Ankara 2009 s.46).
İİK'da haczin özel hâlleri özel hükümlerle düzenlenmiş olup, 84. maddesinde yetişmemiş mamullerin, 88. maddesinde para, banknot, hamiline yazılı senet, poliçe, sair cirosu kabil senetlerle altın ve gümüş ile diğer kıymetli şeylerin, 89. maddesinde 3. şahıslardaki alacakların, 91. maddesinde taşınmazların, 94. maddesinde intifa hakkı, hisse, iştirak hâlinde mal hissesinin, 355. maddesinde ise maaş ve ücretlerin haczi gibi haciz türleri yer alır.
Elbirliği mülkiyeti, TMK’nın 701. maddesinin birinci fıkrasındaki tanıma göre; Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısı ile mallara birlikte malik olanların mülkiyetidir. Aynı maddenin ikinci fıkrası “Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygındır” hükmünü düzenler. Elbirliği mülkiyeti hissesinin haczedilebileceği ve paraya çevrilebileceği İİK’nın 94 ve 121. maddelerinde açıkça düzenlenmiştir.
Buna göre elbirliği mülkiyeti haczi İİK’nın 94. maddesi hükmüne göre olur. Elbirliği mülkiyet hissesi üzerinde tasarrufta bulunulamayacağından haczin konusunu borçlunun hissesi değil, elbirliği mülkiyeti ilişkisinin son bulması hâlinde borçlu ortağın adi ortaklıktaki tasfiye sonundaki payı oluşturmaktadır. Alacaklı, borçlunun ortağı bulunduğu adi ortaklığın mallarına (borçlunun o mallardaki elbirliği mülkiyeti payı) haciz koyduramaz (Kuru, Baki; İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013 s.454). Aslında adi şirketin tüzel kişiliği ve hak ehliyeti bulunmadığından şirkete ait bir mal varlığının bulunması da söz konusu olamaz. Bu nedenle şirket mal varlığı kavramı ile; ortakların kişisel mal varlıklarının dışında kalan şirketin amacına ulaşması için getirilmiş olan sermayeden, şirketin faaliyetleri sonucunda edinilen ve henüz dağıtılmamış olan kârdan veya bunların yerine geçen ikame değerlerden oluşan ve bütün ortakların üzerinde hep birlikte hak sahibi oldukları özel mal varlığı kastedilmektedir (Barlas, Nami; Adi Ortaklık Temeline Dayalı Sözleşme İlişkileri, İstanbul 1998 s.323 dn.108).
Nitekim, TBK’nın 638/1. maddesi “Ortaklık için edinilen veya ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve ayni haklar, ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği hâlinde bütün ortaklara ait olur.” hükmünü düzenlemiştir. Bu ilke ve kurallardan anlaşılacağı üzere tüzel kişiliği olmayan adi şirkete ait mal varlığı bulunmadığından, adi şirketin borcu veya alacağından da söz edilemez. Adi şirketi oluşturan ortaklar alacaklı veya borçlu olabilirler. Bu husus TBK’nın 637/2. maddesinde “Ortaklardan biri, ortaklık veya bütün ortaklar adına bir üçüncü kişi ile işlem yapar ise diğer ortaklar ancak temsile ilişkin hükümler uyarınca, bu kişinin alacaklısı veya borçlusu olurlar.” şeklinde belirtilmiştir. TBK’nın 638/3. maddesine göre, ortaklar, birlikte veya bir temsilci aracılığı ile bir üçüncü kişiye karşı ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumludurlar. Bu durum esasında ortaklığın, ortaklık alacaklılarının alacaklarını garanti altında tutan gerçek anlamda bir mal varlığının olmamasından kaynaklanır.
İİK’nın 94 ve 121. maddelerinde yazılı "hisse" kavramı mal varlığı hissesi anlamında olmayıp, ortağın ortaklık sıfatından kaynaklanan hak ve yükümlülüklerinin toplamını ifade eden “ortaklık anlamındaki hisse” olarak anlaşılmalıdır. Gerçekten de hisse kavramı mal varlığı hissesi anlamında kullanılsa idi alacak hakkı niteliğinde olan mal varlığı haklarının haczi İİK’nın 89. maddesine göre yapılabileceğinden kanun koyucunun İİK’nın 94. maddesini düzenlemesine gerek kalmazdı. Elbirliği ortaklığında ortakların belirlenmiş bir hissesi olmadığı için şirketin tasfiye edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle Türk Borçlar Kanunu’nun 638 ve devamı maddelerinde kullanılan “tasfiyedeki payın haczi” ifadesi İİK’nın 94. maddesi ile bir çelişki oluşturmamaktadır (Topuz, Gökçen; Hisse Haczi ve Satışı s.75).
Somut uyuşmazlıkta; Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/651 Esas sayılı dosyasında görülen itirazın iptali kararının incelenmesinden, takip konusu alacağın, adi ortaklık tarafından yapılan “İstanbul Seyrantepe 600 Yataklı Hastane İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İkmal İnşaatı İşi” nedeniyle, alacaklıdan satın alınan malların bedelinin ödenmemesinden kaynaklanan fatura alacağına ilişkin olduğu anlaşılmakla, söz konusu borçtan, ortaklığı oluşturan her iki şirketin de müteselsilen tüm mal varlığı ile sorumlu olduğunun kabulü gerekir.
Bu nedenle takip alacaklısının, şikayet konusu olan Ankara 2. İcra Müdürlüğünün 2019/13174 E. sayılı takip dosyasından gönderilen haciz müzekkeresi ile adi ortaklığın alacaklı olarak yer aldığı Ankara 29. İcra Müdürlüğünün 2019/15534 Esas sayılı takip dosyasındaki alacağı haczetmesi mümkün değildir. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, takip konusu borcun adi ortaklığın borcu olması nedeniyle adi ortaklığa ait mal ve haklara haciz konulabileceği gerekçesine dayanılarak haczin kaldırılması talebinin reddine hükmedilmiş ise de; takip konusu borcun ortaklardan birinin üçüncü kişiye olan borcu olması ile borcun adi ortaklığın bizzat faaliyetinden kaynaklanması arasında bir fark olmayıp, kanunda da böyle bir ayrıma gidilmemiştir. Adi ortaklığı oluşturan her bir ortak ayrı ayrı takip borcunun tamamından tüm mal varlığı ile sorumlu olup, alacaklı, alacağının tahsili için ancak İİK’nın 94. maddesi çerçevesinde her bir borçlu ortağın ortaklıktaki hissesinin ayrı ayrı haczini isteyebilir. Ortaklığın malı (elbirliği hâlinde ortaklara ait olan mal) üzerine haciz konulmasını isteyemez.
Özetle; adi şirket mal, hak ve alacakları ortaklarca birlikte tasarruf edilebildiğinden ve İİK’nın 94. maddesinde hisse haczi, TBK’nın 638/2. maddesinde ise tasfiye payı haczi düzenlenmiş olup, takip konusu borcun ortaklığın borcu olması hâlinde, ortaklığa ait mal, hak ve alacaklar üzerine münferiden haciz konulabileceğine ilişkin bir düzenleme öngörülmediğinden, adi ortaklığın yaptığı iş nedeniyle üçüncü kişi nezdindeki ya da başka bir takip dosyasındaki alacaklarına doğrudan müzekkere ile haciz konulamaz. Kaldı ki somut uyuşmazlıkta, adi şirket takipte borçlu gösterilerek, adi şirketin borcu için adi şirketin başka bir takip dosyasındaki alacağının haczi maksadıyla haciz müzekkeresi gönderilmiş ise de, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda adi şirket yönünden takip iptal edildiğinden, adi şirket adına diğer takip dosyasına gönderilen haciz müzekkeresinin de iptali gerekir.
O halde Bölge Adliye Mahkemesince; şikayete konu haciz müzekkeresinin, taraf kısmına tüzel kişiliği bulunmayan adi ortaklık yazılmak suretiyle düzenlendiği ve bu nedenle şeklen de hukuka aykırı olduğu hususu da nazara alınarak, yukarıda yazılı gerekçelerle borçluların istinaf başvurularının tümünün kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 15.12.2022 tarih ve 2022/193 E. - 2022/2455 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 08.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A. TUNCAL N. ŞİMŞEK G. HEYBET M. T. UYAR Y. ÇİFTCİ
BİLGİ : “Adi ortaklığın borcu nedeniyle adi ortaklığa ait mal veya alacağa haciz konulabilir” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26 Mart 2019, 27 Nisan 2021 ve 01 Haziran 2021 tarihli kararları için bkz.
ADİ ORTAKLIĞIN YAPTIĞI İŞ NEDENİYLE ÜÇÜNCÜ KİŞİ NEZDİNDEKİ YA DA BAŞKA BİR TAKİP DOSYASINDAKİ ALACAKLARINA DOĞRUDAN MÜZEKKERE İLE HACİZ KONULAMAZ.
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1912
KARAR NO : 2024/1092
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 15/12/2022
NUMARASI : 2022/193 - 2022/2455
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Yeliz Aziz tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından başlatılan genel haciz yoluyla ilamsız icra takibine karşı borçlular S. ... Ltd. Şti. ile M. ... Ltd. Şti.’nin icra mahkemesine başvurularında; şikayetçiler tarafından oluşturulan S. Yapı - M. İş Ortaklığı’nın taraf ehliyeti olmadığından bahisle bu iş ortaklığı hakkında takip başlatılamayacağını ve bu suretle 3. kişilerdeki hak ve alacaklarına da haciz konulamayacağını ileri sürerek iş ortaklığı yönünden takibin ve icra müdürlüğünce, iş ortaklığının 3. kişilerde bulunan hak ve alacaklarının haczi için gönderilen tüm haciz müzekkereleri ile haciz ihbarnamelerinin iptalini talep ettikleri, İlk Derece Mahkemesince şikayetin reddi ile takibin devamına karar verildiği, kararın şikayetçi borçlu şirketler tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle, şikayetin kısmen kabulüne ve iş ortaklığı hakkındaki takibin iptaline, iş ortaklığının 3. kişilerde bulunan hak ve alacaklarının haczi için gönderilen haciz müzekkereleri ve haciz ihbarnamelerinin iptaline ilişkin istemin ise reddine hükmedildiği, kararın şikayetçi borçlular tarafından, haczin kaldırılması taleplerinin reddi hakkındaki kısım yönünden temyiz edildiği görülmüştür.
TBK’nın 620. maddesine göre adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. Madde hükmünde açıklandığı gibi adi ortaklık bir sözleşme türüdür. Bu sözleşmede başlıca beş unsur vardır. Bunlardan ilki sözleşme, ikincisi şahıslar, üçüncüsü ortakların katılma payları, dördüncüsü ortak amaç ve sonuncusu da bu ortak amacın gerçekleştirilmesi olup, temel unsur ortak bir amacı gerçekleştirmektir ve ortaklar sadece bu amaçla bir araya gelir. Bu nedenle sözleşmedeki amacı gerçekleştirebilmek için yapacakları işleri hep birlikte veya kararlaştırdıkları temsilci aracılığı ile yapabilirler.
Ortaklık ilişkisinin kurulabilmesi için iki ya da daha çok kişinin iradelerinin birleşmesi gerekir. Gerçek ya da tüzel kişiler ortak olabilirler. Ortaklık, katılanların karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamalarıyla kurulur ve bir borçlar hukuku sözleşmesidir. Ancak bu sözleşme ile tüzel kişiliği olmayan bir kişi birliği oluşmaktadır. Türk Hukuk sisteminde adi ortaklığa tüzel kişilik tanınmamış olup, adi ortaklık, ticari işlerle uğraşan bir yapı olmakla birlikte, bir ticaret ortaklığı değildir. Zira, adi ortaklık, ticaret ortaklıklarını düzenleyen Türk Ticaret Kanunu’nda değil, Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir.
Adi ortaklığın unsurlarından olan katılma payının çeşidini ve kapsamını belirlemede ortaklar serbest olup, katılma payına kısaca sermaye denir. Adi ortaklıkta, tüzel kişiliğe sahip olan ticaret ortaklıklarında olduğu gibi bir “ortaklık malvarlığı” yoktur. Katılım payı unsuruna ilişkin düzenlemenin yer aldığı TBK'nın 621. maddesinin 1. fıkrasına göre her ortak, para, alacak veya başka bir mal ya da emek olarak, ortaklığa bir katılım payı koymakla yükümlü olup, anılan Kanun’un 638. maddesinin 1. fıkrasına göre de ortaklık için edinilen veya ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve ayni haklar, ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği hâlinde bütün ortaklara ait olur.
Bu düzenlemeler ışığında, adi ortaklık ilişkisi çerçevesinde doğan borçtan dolayı adi ortaklığın yaptığı işlerden doğan hakediş veya sair hak ve alacakların haczedilip haczedilemeyeceğinin değerlendirilmesi bakımından, haciz müessesesinin incelenmesi zorunludur. Bu cümleden olmak üzere; haciz yolu ile takip, borçluya ait mal varlığına haciz konulması ve haczedilen söz konusu mal varlığının paraya çevrilmesi yolu ile elde edilen bedelin alacaklıya ödenmesi sureti ile yapılır.
Haciz, borçlunun temlik edilebilir ve paraya çevrilebilir mal varlığı üzerinde yapılabilir. Bir hak (alacak) özel bir düzenleme mevcut değilse ancak devredilebilir nitelikte ise haczedilebilir. Haciz, alacaklının alacağına kavuşması için paraya çevirmeye hazır bulundurmak amacı ile borçlunun tasarruf yetkisine sahip olduğu hak ve mallarına devletin cebri icra organları tarafından el konulması (veya haczin herhangi bir şekilde belli edilmesi) sureti ile yapılan devletin hakimiyet tasarrufudur (Topuz, Gökçe: Hisse Haczi ve Satışı, Ankara 2009 s.46).
İİK'da haczin özel hâlleri özel hükümlerle düzenlenmiş olup, 84. maddesinde yetişmemiş mamullerin, 88. maddesinde para, banknot, hamiline yazılı senet, poliçe, sair cirosu kabil senetlerle altın ve gümüş ile diğer kıymetli şeylerin, 89. maddesinde 3. şahıslardaki alacakların, 91. maddesinde taşınmazların, 94. maddesinde intifa hakkı, hisse, iştirak hâlinde mal hissesinin, 355. maddesinde ise maaş ve ücretlerin haczi gibi haciz türleri yer alır.
Elbirliği mülkiyeti, TMK’nın 701. maddesinin birinci fıkrasındaki tanıma göre; Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısı ile mallara birlikte malik olanların mülkiyetidir. Aynı maddenin ikinci fıkrası “Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygındır” hükmünü düzenler. Elbirliği mülkiyeti hissesinin haczedilebileceği ve paraya çevrilebileceği İİK’nın 94 ve 121. maddelerinde açıkça düzenlenmiştir.
Buna göre elbirliği mülkiyeti haczi İİK’nın 94. maddesi hükmüne göre olur. Elbirliği mülkiyet hissesi üzerinde tasarrufta bulunulamayacağından haczin konusunu borçlunun hissesi değil, elbirliği mülkiyeti ilişkisinin son bulması hâlinde borçlu ortağın adi ortaklıktaki tasfiye sonundaki payı oluşturmaktadır. Alacaklı, borçlunun ortağı bulunduğu adi ortaklığın mallarına (borçlunun o mallardaki elbirliği mülkiyeti payı) haciz koyduramaz (Kuru, Baki; İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013 s.454). Aslında adi şirketin tüzel kişiliği ve hak ehliyeti bulunmadığından şirkete ait bir mal varlığının bulunması da söz konusu olamaz. Bu nedenle şirket mal varlığı kavramı ile; ortakların kişisel mal varlıklarının dışında kalan şirketin amacına ulaşması için getirilmiş olan sermayeden, şirketin faaliyetleri sonucunda edinilen ve henüz dağıtılmamış olan kârdan veya bunların yerine geçen ikame değerlerden oluşan ve bütün ortakların üzerinde hep birlikte hak sahibi oldukları özel mal varlığı kastedilmektedir (Barlas, Nami; Adi Ortaklık Temeline Dayalı Sözleşme İlişkileri, İstanbul 1998 s.323 dn.108).
Nitekim, TBK’nın 638/1. maddesi “Ortaklık için edinilen veya ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve ayni haklar, ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği hâlinde bütün ortaklara ait olur.” hükmünü düzenlemiştir. Bu ilke ve kurallardan anlaşılacağı üzere tüzel kişiliği olmayan adi şirkete ait mal varlığı bulunmadığından, adi şirketin borcu veya alacağından da söz edilemez. Adi şirketi oluşturan ortaklar alacaklı veya borçlu olabilirler. Bu husus TBK’nın 637/2. maddesinde “Ortaklardan biri, ortaklık veya bütün ortaklar adına bir üçüncü kişi ile işlem yapar ise diğer ortaklar ancak temsile ilişkin hükümler uyarınca, bu kişinin alacaklısı veya borçlusu olurlar.” şeklinde belirtilmiştir. TBK’nın 638/3. maddesine göre, ortaklar, birlikte veya bir temsilci aracılığı ile bir üçüncü kişiye karşı ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumludurlar. Bu durum esasında ortaklığın, ortaklık alacaklılarının alacaklarını garanti altında tutan gerçek anlamda bir mal varlığının olmamasından kaynaklanır.
İİK’nın 94 ve 121. maddelerinde yazılı "hisse" kavramı mal varlığı hissesi anlamında olmayıp, ortağın ortaklık sıfatından kaynaklanan hak ve yükümlülüklerinin toplamını ifade eden “ortaklık anlamındaki hisse” olarak anlaşılmalıdır. Gerçekten de hisse kavramı mal varlığı hissesi anlamında kullanılsa idi alacak hakkı niteliğinde olan mal varlığı haklarının haczi İİK’nın 89. maddesine göre yapılabileceğinden kanun koyucunun İİK’nın 94. maddesini düzenlemesine gerek kalmazdı. Elbirliği ortaklığında ortakların belirlenmiş bir hissesi olmadığı için şirketin tasfiye edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle Türk Borçlar Kanunu’nun 638 ve devamı maddelerinde kullanılan “tasfiyedeki payın haczi” ifadesi İİK’nın 94. maddesi ile bir çelişki oluşturmamaktadır (Topuz, Gökçen; Hisse Haczi ve Satışı s.75).
Somut uyuşmazlıkta; Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/651 Esas sayılı dosyasında görülen itirazın iptali kararının incelenmesinden, takip konusu alacağın, adi ortaklık tarafından yapılan “İstanbul Seyrantepe 600 Yataklı Hastane İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İkmal İnşaatı İşi” nedeniyle, alacaklıdan satın alınan malların bedelinin ödenmemesinden kaynaklanan fatura alacağına ilişkin olduğu anlaşılmakla, söz konusu borçtan, ortaklığı oluşturan her iki şirketin de müteselsilen tüm mal varlığı ile sorumlu olduğunun kabulü gerekir.
Bu nedenle takip alacaklısının, şikayet konusu olan Ankara 2. İcra Müdürlüğünün 2019/13174 E. sayılı takip dosyasından gönderilen haciz müzekkeresi ile adi ortaklığın alacaklı olarak yer aldığı Ankara 29. İcra Müdürlüğünün 2019/15534 Esas sayılı takip dosyasındaki alacağı haczetmesi mümkün değildir. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, takip konusu borcun adi ortaklığın borcu olması nedeniyle adi ortaklığa ait mal ve haklara haciz konulabileceği gerekçesine dayanılarak haczin kaldırılması talebinin reddine hükmedilmiş ise de; takip konusu borcun ortaklardan birinin üçüncü kişiye olan borcu olması ile borcun adi ortaklığın bizzat faaliyetinden kaynaklanması arasında bir fark olmayıp, kanunda da böyle bir ayrıma gidilmemiştir. Adi ortaklığı oluşturan her bir ortak ayrı ayrı takip borcunun tamamından tüm mal varlığı ile sorumlu olup, alacaklı, alacağının tahsili için ancak İİK’nın 94. maddesi çerçevesinde her bir borçlu ortağın ortaklıktaki hissesinin ayrı ayrı haczini isteyebilir. Ortaklığın malı (elbirliği hâlinde ortaklara ait olan mal) üzerine haciz konulmasını isteyemez.
Özetle; adi şirket mal, hak ve alacakları ortaklarca birlikte tasarruf edilebildiğinden ve İİK’nın 94. maddesinde hisse haczi, TBK’nın 638/2. maddesinde ise tasfiye payı haczi düzenlenmiş olup, takip konusu borcun ortaklığın borcu olması hâlinde, ortaklığa ait mal, hak ve alacaklar üzerine münferiden haciz konulabileceğine ilişkin bir düzenleme öngörülmediğinden, adi ortaklığın yaptığı iş nedeniyle üçüncü kişi nezdindeki ya da başka bir takip dosyasındaki alacaklarına doğrudan müzekkere ile haciz konulamaz. Kaldı ki somut uyuşmazlıkta, adi şirket takipte borçlu gösterilerek, adi şirketin borcu için adi şirketin başka bir takip dosyasındaki alacağının haczi maksadıyla haciz müzekkeresi gönderilmiş ise de, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda adi şirket yönünden takip iptal edildiğinden, adi şirket adına diğer takip dosyasına gönderilen haciz müzekkeresinin de iptali gerekir.
O halde Bölge Adliye Mahkemesince; şikayete konu haciz müzekkeresinin, taraf kısmına tüzel kişiliği bulunmayan adi ortaklık yazılmak suretiyle düzenlendiği ve bu nedenle şeklen de hukuka aykırı olduğu hususu da nazara alınarak, yukarıda yazılı gerekçelerle borçluların istinaf başvurularının tümünün kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 15.12.2022 tarih ve 2022/193 E. - 2022/2455 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 08.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A. TUNCAL N. ŞİMŞEK G. HEYBET M. T. UYAR Y. ÇİFTCİ
BİLGİ : “Adi ortaklığın borcu nedeniyle adi ortaklığa ait mal veya alacağa haciz konulabilir” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26 Mart 2019, 27 Nisan 2021 ve 01 Haziran 2021 tarihli kararları için bkz.