KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

AİDAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ BULUNAN BİR KOOPERATİFTE, ORTAĞIN UZUN SÜRE KOOPERATİFE UĞRAMAMASI VE AİDAT BORCUNU TAKİP ETMEMESİ ÜYELİK HAKLARINDAN ZIMNEN VAZGEÇTİĞİ ANLAMINA GELİR.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2023/6-671
Karar No       : 2025/10

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                          : 16.03.2023
SAYISI                          : 2023/82 E., 2023/198 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 30.11.2022 tarihli ve 2021/6452 Esas,
                                        2022/5577 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat ve ecrimisil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince verilen kararın davacı vekili ve katılma yoluyla davalı Meleke K. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalı Meleke K. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili ve katılma yoluyla davalı Meleke K. vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin dava dışı M. Uluslararası Taş. ve Tic. A.Ş'nin S.S. G. Arsa ve Konut Yapı Kooperatifinde ve S.S. Dünya Konut Yapı Kooperatifinde bulunan hisselerini 31.07.2012 tarihinde devralarak ortak sıfatını kazandığını, her iki kooperatifin genel kurul toplantılarında S.S. Dünya Konut Yapı Kooperatifi çatısı altında birleşme kararı aldıklarını, sonrasında İzmir ili, Balçova ilçesi, Balçova Mahallesi, 1388 ada 15 parsel de kayıtlı arsada yüklenici tarafından kendilerine bırakılan dairelerin hisselerine göre ortaklar arasında paylaştırılması amacıyla kura çekilmesine karar verildiğini, kooperatiflere kalan toplam on altı dairenin üyelere paylaştırılması amacıyla 14.11.2012 tarihinde kura çekilişi gerçekleştirildiğini ve kura sonucunun tutanağa bağlandığını, müvekkiline toplam dört daire isabet ettiğini, ancak B blok 23 giriş 6. kat 13 No.lu dairenin 25.03.2013 tarihinde davalı Meleke K. adına ferdileştirildiğini öğrendiğini, davalı Meleke'nin iyi niyetinden ve tapuya güven ilkesinin geçerli olduğundan söz etmenin mümkün olmadığını, yapılan tescilin yolsuz tescil olduğunu ileri sürerek davalılardan Meleke K. adına kayıtlı İzmir ili, Balçova ilçesi, Balçova Mahallesi, 1388 ada 15 parselde kayıtlı B blok 23 giriş 6. kat 13 No.lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline, bu talebin yerinde görülmemesi hâlinde 15.000,00 TL tazminatın 25.03.2013 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan tahsiline, müvekkilinin dava konusu bağımsız bölümden faydalanamaması nedeniyle en geç ferdileşmenin yapıldığı 25.03.2013 tarihinden itibaren hesaplanacak kira bedeli karşılığı olarak 1.000,00 TL'nin faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 17.09.2019 tarihli ıslah dilekçesinde ise ecrimisil talebini 86.140,00 TL’ye yükseltmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı Meleke K. vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin yaşlı olup daire almak için emlakçıya müracaat ettiğini, emlakçının da dava konusu bağımsız bölümü önerdiğini ve bağımsız bölümün müvekkiline satıldığını, bedelinin ödenerek tescilin yapıldığını, davacının dürüstlük kuralına aykırı davrandığını, kooperatifin kendi içindeki işlemlerinin, genel kurul kararlarının, taşınmaz paylaşımlarının müvekkili tarafından bilinemeyeceğini, davalıya yapılan devir sırasında kooperatifin hak sahibi olduğunu ve devir işlemini gerçekleştirdiğini, müvekkilinin tapu kaydına güvenerek taşınmazı devralan iyi niyetli kişi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı kooperatif vekili cevap dilekçesinde; kooperatifin sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkili tarafından davacıya hissesi oranında daire verildiğini, davacının talebinin kanuna ve hakkaniyet kurallarına aykırı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

3. Diğer davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkilleri aleyhine yönetim kurulu üyeliği nedeniyle dava açılabilmesi için genel kurulca karar alınması ve davanın denetçiler tarafından açılması gerektiğini, müvekkilleri aleyhine bu yönde bir karar alınmadığını, davanın usul yönünden reddinin gerektiğini, ayrıca davanın zamanaşımına uğradığını, yapılan devir işleminin müvekkillerinin bilgisi ve yetkisi dışında gerçekleştiğini, müvekkillerinin sorumlu tutulmasının hakkaniyet kurallarına aykırı olduğunu, davacıya hissesi oranında daire verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 12.11.2020 tarihli ve 2017/767 Esas, 2020/612 Karar sayılı kararı ile; davacının davalı kooperatif ortağı iken kooperatifin 25.06.2015 tarihinde yapılan 2014 yılına ait genel kurul toplantısında alınan kararla ortaklıktan ayrılma isteğinin kabulüne karar verildiği, söz konusu genel kurul toplantısından sonra davacının 30.06.2017 tarihinde yapılan 2016 yılına ait genel kurul toplantısına ve 29.06.2018 tarihinde yapılan 2017 yılına ait genel kurul toplantısına katılmadığı, genel kurul toplantı tutanakları ve hazirun cetvellerinde adının bulunmadığı, davacının 25.06.2015 tarihinde kooperatif ortaklığının sona erdiği, davacının talebinin kooperatif ortaklığı hak ve sıfatına dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde alacak talebi olup dava tarihi itibariyle kooperatif ortaklığı sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla davalı Meleke K. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 26.10.2021 tarihli ve 2021/387 Esas, 2021/1256 Karar sayılı kararı ile;

İzmir 18. Noterliği tarafından 14.11.2012 tarihinde yapılan kura çekilişinde, davacıya dava konusu B blok 23 giriş 6. kat 13 No.lu dairenin isabet ettiği ve 2013 yılında ferdileşme ile tapuya tescil işlemlerinin yapıldığı, ayrıca 2014 yılına ait genel kurul toplantısı ile sonraki yıllara ait genel kurul toplantılarına ortak olarak davet edilmediği hâlde, davacının kurada kendisine isabet eden dairenin akıbetini ve genel kurul toplantılarına neden davet edilmediğini araştırmak suretiyle gerekli müracaatları yapmadığı ve yasal yollara başvurmadığı, davanın tescil işleminden yaklaşık dört yıl sonra açıldığı ve ortaklıktan istifasının kabulüne ilişkin genel kurul kararına karşı açılmış bir davanın bulunmadığı dikkate alındığında, davacının tescil işleminden ve genel kurula ortak olarak davet edilmediğinden haberdar olduğu, ortaklıktan ayrılmasının kabulüne ilişkin genel kurul kararını bilip bilmediği dosya kapsamından tespit edilememiş ise de, davacı tarafından dürüstlük kuralına aykırı olarak davanın açıldığı, davalı Meleke K. vekilinin ihtiyati tedbir kararına karşı yaptığı istinaf başvurusunun ise uyuşmazlığın ve davanın mahiyeti gözetildiğinde yerinde olmadığı, neticede İlk Derece Mahkemesince verilen kararda usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı Meleke K. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 30.11.2022 tarihli ve 2021/6452 Esas, 2022/5577 Karar sayılı kararı ile,

"… 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve HMK 355. maddedeki kamu düzenine aykırılık halleri re'sen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına göre, davalı Meleke K. vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2- Davacı vekilinin temyiz itirazları bakımından:

Dava, kooperatif ortaklığına dayalı tapu iptali ve tescil mümkün olmaz ise tazminat ile ecrimisil bedelinin tahsiline ilişkindir.

Kooperatiflerde açık kapı ilkesinin bir gereği olarak, ortak kooperatife girme hakkına sahip olduğu gibi çıkma hakkına da sahiptir. Çıkma bildirimi, gerçek veya tüzel kişi ortak tarafından tek taraflı bir irade beyanı ile kullanılan bozucu yenilik doğuran bir haktır. Bu bildirim herhangi bir şekle bağlı olmaksızın yapılabilir. Ancak ispat açısından, taahhütlü mektup, elden imza, elektronik posta veya noter aracılığıyla yapılması önem arz eder.

Somut olayda, ilk derece mahkemesi gerekçesinde davacının davalı kooperatif ortağı iken 25.06.2015 tarihli genel kurulun 5. maddesiyle ayrılma isteminin kabulüne karar verildiği belirtilmiş ise de, dosya kapsamından davacının ayrılma bildiriminde bulunduğunu ispata yönelik bilgi ve belgeye rastlanmadığı gibi, istifasının görüşüldüğü bu genel kurula davet edilmediği ve bahsi geçen kararın davacıya tebliğ de edilmediği de anlaşılmıştır. Bölge adliye mahkemesi kararına dayanak gösterilen dürüstlük kuralına ilişkin TMK madde 2 ise, istifa genel kurulu ile dava tarihi arasında geçen kısa süre itibariyle somut olaya uygun düşmemektedir. Açıklanan hususlar birarada değerlendirildiğinde, davacının kooperatif ortaklığının devam ettiği tartışmasızdır.

Yine dosya kapsamından, kooperatif ortağı olmadığı anlaşılan devralan Meleke K.'in davaya konu bağımsız bölümü 25.03.2013 tarihinde tapuda satış suretiyle devraldığı ve fiilen onun kullanımında olduğu dikkate alınarak, adı geçen davalının iyiniyeti tartışılıp, tapu iptali ve tescil talebi bakımından, oluşacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla davalı Meleke K. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili, alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin istifa ederek ortaklıktan ayrıldığının kabul edilemeyeceğinin belirtildiğini, müvekkilinin herhangi bir istifa iradesinin olmadığını, müvekkilinin çağrılmadığı 25.06.2015 tarihli genel kurul toplantısının beşinci maddesinde müvekkili hakkında alınan kararın yok hükmünde olduğunu, kooperatif tarafından müvekkilinin yazılı bir istifa başvurusunun olmadığının ikrar edildiğini, mahkemece davalı kooperatife verilen kesin süreye rağmen kooperatif defter ve kayıtlarının sunulmadığını, müvekkilinin 10.04.2014 tarihli genel kurula katıldığını ve yazman olarak görev aldığını ancak 2015 yılında yapılan genel kurula davet edilmediğini, davalıların niyetinin haksız kazanç sağlamak olduğunu belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının kooperatif üyeliğinin devam edip etmediği, buradan varılacak sonuca göre İlk Derece Mahkemesince davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun (1163 sayılı Kanun) 1, 8, 10. ve 23. maddeleri

2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 2. maddesi

2. Değerlendirme

A) Davalı Meleke K. vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan değerlendirmede;

Hukuki yarar dava şartı olduğu gibi, temyiz istemi için de gerekli bir şarttır. Bölge Adliye Mahkemesinin 26.10.2021 tarihli ve 2021/387 Esas, 2021/1256 Karar sayılı kararı, davalı Meleke K. vekilince temyiz edilmiş, Özel Dairenin 30.11.2022 tarihli ve 2021/6452 Esas, 2022/5577 Karar sayılı kararı ile davalı Meleke K. vekilinin temyiz itirazlarının reddine, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Bu durumda davalı Meleke K. vekilinin temyiz itirazları Özel Dairece reddedildiğinden direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararı bulunmadığı anlaşıldığından, davalı Meleke K. vekilinin temyiz itirazlarının hukuki yarar yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir.

B) Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan değerlendirmede;

1. Bilindiği üzere 1163 sayılı Kanun’un 1. maddesinde kooperatif; Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar şeklinde tanımlanmıştır.

2. Türk Hukuk Lûgatında da kooperatifin Kanun’da düzenlenen tanımı aynen muhafaza edilmiş; kooperatiflerin amaçlarına ve ortaklarının niteliklerine göre tüketim kooperatifi, üretim kooperatifi, kredi kooperatifi, yapı kooperatifi gibi çeşitli adlarla çalıştıkları belirtilmiştir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 712).

3. Kooperatiflerde ortaklık sıfatının kazanılması beş hâlde söz konusu olabilir. İlk olarak kooperatifin kuruluşunda kurucu ortaklar, kuruluşun gerçekleşmesiyle ortak sıfatını aslen kazanırlar. Daha sonraki aşamada ise giriş talebinin kabulü yoluyla veya payın bir başkası tarafından devralınmasının yönetim kurulu tarafından kabulüyle ortaklık gerçekleşir. Bir diğer ihtimal olarak ortaklığın taşınmaz mülkiyetine veya bir teşebbüsün işletilmesine bağlandığı durumlarda, taşınmazın veya işletmenin devralınması hâlinde ortaklık sıfatı kazanılır. Son olarak ise ana sözleşmede hüküm bulunması durumunda miras ile kooperatif paydaşlık hakkı kazanılır.

4. Kooperatifler Kanunu’nun Ortaklığa girme şartları ve ortak sayısı başlıklı 8. maddesine göre; kooperatif ortaklığına girmek için gerçek kişilerin medeni hakları kullanma yeterliliğine sahip olmaları gerekir. Ortak olmak isteyen gerçek ve tüzelkişiler, kooperatif ana sözleşmesi hükümlerini bütün hak ve ödevleriyle birlikte kabul ettiklerini belirten bir yazı ile kooperatif yönetim kuruluna başvururlar. Kooperatif, ortaklarına kendi varlığı dışında şahsi bir sorumluluk veya ek ödemeler yüklüyor ise ortak olmak isteği, bu yükümlerin yazılı olarak kabul edilmesi hâlinde değer taşır. Yönetim Kurulu; ortaklar ile ortak olmak için müracaat edenlerin ana sözleşmede gösterilen ortaklık şartlarını taşıyıp taşımadıklarını araştırmak zorundadır. Yapı kooperatiflerinde konut, işyeri ve ortak sayısı genel kurulca belirlenir. Yönetim Kurulu, genel kurulca kararlaştırılan sayının üzerinde ortak kaydedemez.

5. Kooperatif ortaklarından her biri ortaklık amacı çerçevesinde borç ve yükümlülük altına girerler. Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesine göre ortaklar hak ve vecibelerde eşittirler. Bilindiği gibi eşitlik kavramı mutlak ve nispi eşitlik olmak üzere ikiye ayrılır. Ortaklık statüsünden doğan objektif haklara sahip olma ve bunların korunmasını isteme hakkı mutlak eşitlik kapsamındaki haklara örnek gösterilebilecek iken, kooperatif ortaklığına bağlı olarak yararlanma ve maddi menfaat sağlamada ortağın eylemli katkısı ve özverisinin gözetilmesi ise nispi eşitlik ilkesi gereğidir. Bu nedenle, ortaklıktan kaynaklanan borçlarını yerine getiren bir ortağın, eşit durumda bulunduğu diğer ortaklara tanınan haklardan kendisinin de yararlandırılmasını istemeye hakkı vardır.

6. Kooperatif ortakları bakımından geçerli olan ve öğretide açık kapı ilkesi olarak kabul edilen ilke uyarınca ortaklık şartlarını taşıyan ve kooperatife ortak olmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler kooperatife girmekte serbest olduğu gibi kooperatiften çıkarken de serbesttir. Açık kapı ilkesi kooperatiflere özgün bir nitelik katar ve onu diğer ticaret şirketlerinden ayırır. Ancak bu kural mutlak olarak serbestlik anlamına da gelmemektedir. Zira açık kapı ilkesinin bir uzantısı olup onu tamamlar nitelikte olan kooperatifin korunması ilkesi gereğince ortağın kooperatiften çıkışı kooperatife zarar vermemelidir. Kooperatifin korunması ve varlığını sürdürebilmesi için ana sözleşme ile birtakım koruyucu ve sınırlandırıcı hükümler getirilebilir, ancak ana sözleşmeye konulan sınırlandırıcı hükümler hiçbir şekilde ortağın kooperatiften çıkmasını önleyemez ve kooperatiften ayrılmayı da haksız olarak güçleştiremez.

7. Kooperatiflerde ortaklık sıfatını kazanan herkesin, açık kapı ilkesi gereğince kooperatiften çıkma hakkı olduğu gibi ana sözleşmede açıkça belirtilmiş olan nedenlerle ortağın çıkarılmasına (ihracına) karar verilmesi de mümkündür. Bir ortağın ortaklık sıfatı, çıkma hakkının kullanılması suretiyle ortağın kendi isteği üzerine ayrılması (1163 sayılı Kanun md. 10), ortağın ölümü (md. 14/I), ortaklık payının başkasına devredilmesi (md. 14/III), ortaklık sıfatının bir görev veya hizmetin yerine getirilmesine bağlı olması hâlinde bu görev veya hizmetin sona ermesi (md. 15), ortağın kooperatif ana sözleşmesinde gösterilen sebeplerle ortaklıktan çıkarılması (md. 16) ve ortağın parasal yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle ihracı (md. 27) hâllerinde sona ermektedir.

8. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 06.11.2024 tarihli ve 2023/(23)6-1043 Esas, 2024/537 Karar sayılı kararında da aynen benimsenmiştir.

9. Kooperatif ortaklığından çıkma bildirimi, gerçek veya tüzel kişi ortak tarafından tek taraflı bir irade beyanı ile kullanılan bozucu yenilik doğuran bir haktır. Bu bildirim herhangi bir şekle bağlı olmaksızın yapılabilir. Ortaklıktan çıkma bildirimi üzerine ayrıca kooperatif genel kurulunca ortaklıktan çıkma bildiriminin kabul edilmesine gerek bulunmamaktadır, ancak ortaklıktan çıkma bildiriminin ispat edilebilmesi açısından, taahhütlü mektup, elden imza, elektronik posta veya noter aracılığıyla yapılması önemlidir.

10. 1163 sayılı Kanun'un 13. maddesinde ortağın ana sözleşmeye uygun olarak yaptığı isteğe rağmen kooperatifin istifayı kabulden kaçınması hâlinde ortağın çıkma dileğini noter aracılığı ile kooperatife bildirmesiyle çıkmanın gerçekleşeceği düzenlenmiştir. Bu durumda ortağın yenilik doğurucu nitelikteki istifa iradesini ilk olarak noter vasıtasıyla kooperatife duyurması ortaklıktan çıkmanın gerçekleşmesi için yeterlidir.

11. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Dürüst davranma başlıklı 2. maddesinde yer alan;

...Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.

Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz... şeklindeki hüküm ile herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken makul ve dürüst bir kimseden beklenilen objektif davranışa uygun biçimde hareket etmekle yükümlü olacağı düzenlenmiştir. Hukuki işlemlerin kurulmasında, yorumlanmasında ve tamamlanmasında dürüst davranma ilkesi oldukça önemlidir. Ayrıca hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığını belirleme noktasında da dürüstlük kuralının önemli bir işlevi bulunmaktadır. Bir başka ifadeyle hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığı belirlenirken somut olayın şartları dürüstlük kuralı dikkate alınarak değerlendirilmektedir.

12. Dürüstlük kuralına veya hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı bir davranış, doğrudan hakkın mevcudiyetini ortadan kaldırdığından bir itiraz teşkil eder. Bu nedenle, dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden hâkim, dürüstlük kuralına aykırı, hakkın kötüye kullanılması oluşturan davranışı tespit ediyorsa, ilgili tarafından ileri sürülmemiş olsa bile, kendiliğinden (resen) bunu dikkate almalıdır (Mustafa Dural/Suat Sarı: Türk Özel Hukuku, 13. Baskı İstanbul 2018, s. 261-262).

13. Tüm bu maddi ve hukuki olgular ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının, dava dışı M. Uluslararası Taş. ve Tic. AŞ'nin S.S. G. Arsa ve Konut Yapı Kooperatifindeki on bir hissesi ile S.S. Dünya Konut Yapı Kooperatifinde bulunan on bir hissesini 31.07.2012 tarihinde devralarak her iki kooperatife üye olduğu, 14.11.2012 tarihinde İzmir 18. Noterliği tarafından yapılan kura sonucunun Düzenleme Şeklinde Kura Çekiliş Tutanağı ile tutanağa bağlandığı, davacıya toplam dört adet bağımsız bölüm isabet ettiği, ancak davacının hissesine düşen bağımsız bölümlerden dava konusu B blok 23 giriş 6. kat 13 No.lu bağımsız bölümün 25.03.2013 tarihinde yapılan ferdileşme sonucunda davacı yerine davalı Meleke K. adına tescil edildiği görülmektedir.

14. Dosya içerisinde yer alan belgeler incelendiğinde kooperatiflerin 2012 ve 2013 yıllarına ait olağan genel kurul toplantılarını 10.04.2014 tarihinde yaptıkları, bu toplantılarda kooperatiflerin S.S. Dünya Konut Yapı Kooperatifi çatısı altında birleşme kararı aldıkları, genel kurul tarihi itibariyle davalı kooperatifin dokuz ortağı bulunduğu, davacının hazirun listesinin sekizinci sırasında kayıtlı olduğu ve genel kurul toplantısına katıldığı anlaşılmaktadır.

15. Öte yandan 25.06.2015 tarihinde yapılan 2014 yılına ait olağan genel kurul toplantısı için düzenlenen hazirun listesinde ise yedi ortağın kayıtlı olduğu, ancak ortakların arasında davacının bulunmadığı, 25.06.2015 tarihinde yapılan 2014 yılına ait genel kurul toplantısının 5. maddesinde de, “2014 yılı içerisinde kendi istekleri ile ortaklıktan ayrılan Çisem K., İsmet M., Murat M. ve yine 2014 yılı içerisinde kooperatife ortak olmak üzere başvuran Kudret T. ile ilgili olarak yönetim kurulunca alınan kararlar görüşmeye açıldı. Söz alan olmadı. Ayrı ayrı yapılan oylama sonucunda Çisem K.'nin ortaklıktan ayrılması oy birliği ile kabul edildi. İsmet M.'in ortaklıktan ayrılması oy birliği ile kabul edildi. Murat M.'in ortaklıktan ayrılması oy birliği ile kabul edildi. Kudret T.'ın kooperatife ortak olması oy birliği ile kabul edildi.” şeklinde karar verilmiştir.

16. Her ne kadar İlk Derece Mahkemesince, davacının davalı kooperatif ortağı iken 25.06.2015 tarihinde yapılan genel kurulda ayrılma isteğinin kabulüne karar verildiği belirtilmiş ise de, dosya kapsamında davacının kooperatiften ayrılma bildiriminde bulunduğuna yönelik bilgi ve belge bulunmadığı gibi istifasının görüşüldüğü genel kurula davet edilmediği ve söz konusu kararın davacıya tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır.

17. Yargıtayın yerleşik içtihat ve uygulamalarında, aidat yükümlülüğü bulunan bir kooperatifte, ortağın uzun süre kooperatife uğramaması ve aidat borcunun bulunup bulunmadığını takip etmemesi, kooperatifin kuruluş amacına uygun faaliyetini uzun süredir yerine getirmemesi üyeliğinin sona erdiğini zımnen kabul ettiği, başka bir anlatımla üyelik haklarından zımnen vazgeçtiğini benimsediği ve eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini ortaya koyduğu, böyle bir ortağın açtığı davanın da 4721 sayılı Kanun'un 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralına aykırı olduğu ilke olarak kabul edilmekte ise de, somut olayda davacının istifasının görüşüldüğü genel kurul tarihi ile dava tarihi arasındaki kısa süre nazara alındığında 4721 sayılı Kanun'un 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılıktan söz edilemez.

18. Bu durumda davacının kooperatif üyeliğinin devam ettiği anlaşılmakla, dava konusu bağımsız bölümü 25.03.2013 tarihinde tapuda devralan ve fiilen kullanmakta olan davalı Meleke K.'in iyi niyetli olup olmadığı değerlendirilerek, davacının tapu iptali ve tescil talebi yönünden sonucuna göre karar verilmesi gerekirken kooperatif ortağı olmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi yerinde değildir.

19. Hâl böyle olunca İlk Derece Mahkemesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.

20. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1-A) bendinde belirtilen nedenlerle davalı Meleke K. vekilinin temyiz itirazlarının hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,

2-B) bendinde (§1-20) belirtilen nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.02.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : “Genel kurullara katılmayıp kooperatifle ilgili herhangi bir işlemde bulunmayanın üyeliğinin tespitini talep etmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır” şeklindeki 26 Nisan 2023 tarihli kararı için bkz.

https://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/genel-kurullara-katilmayip-kooperatifle-ilgili-herhangi-bir-islemde-bulunmayanin-uyeliginin-tespitini-talep-etmesi-hakkin-kotuye-kullanilmasidir