
ALACAĞIN SIRAYA KAYDEDİLDİĞİ BELİRTİLDİĞİNDEN, DAVACININ ALACAĞININ TAHSİL İMKÂNI OLUP OLMADIĞI NETLEŞMEDİĞİNDEN TASARRUFUN İPTALİ DAVASI AÇMAKTA HAKSIZ OLDUĞU SÖYLENEMEZ
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/4-472
Karar No : 2024/592
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 17.03.2022
SAYISI : 2021/2553 E., 2022/683 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 07.10.2021 tarihli ve 2021/1258 Esas,
2021/6385 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararın davalı Seyfettin Ö. vekili ile davalı E. İnş. Müh. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. temsilcisi Zeki Eraslan tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak haklılık durumuna göre yargılama giderleri ve vekâlet ücreti yönünden yeniden hüküm kurulmak suretiyle konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili görevsiz mahkemeye verdiği 23.06.2016 harç tarihli dava dilekçesinde; davalı borçlu E. İnş. Müh. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti'nin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla 01.02.2016 tanzim, 01.03.2016 vadeli 780.000,00 TL senet vermek suretiyle davalı Seyfettin Ö.'a borçlandığını, Seyfettin'in de bu senedi 05.04.2016 tarihinde Kayseri 2. İcra Müdürlüğünün 2016/4500 Esas sayılı dosyası üzerinden takibe koyduğunu, anılan takip dosyasından 03.05.2016 tarihinde 142.436,00 TL tahsil ettiğini, davalılar arasında ticari ilişki bulunmadığı gibi borçlu şirket yetkilisi Şevket Ö. ile davalı Seyfettin'in baba oğul, diğer şirket yetkilisi Zeki ile Seyfettin'in de dünür olduğunu, davalılar arsandaki senet ve bu senede dayalı yapılan icra takibinin gerçek bir alacağa ilişkin olmayıp muvazaalı takip yapıldığını ileri sürerek tasarrufun iptaline, muvazaalı takip dosyasından tahsil edilen paranın davalı Seyfettin'den alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Şirket, usulüne uygun yapılan tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.
2. Davalı Seyfettin Ö. usulüne uygun yapılan tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamış, vekili aracılığıyla 13.02.2017 tarihli beyan dilekçesiyle; davacının alacağının borçlu tarafından yapılan temliklerle ve davacı tarafından haciz konulan menkullerle teminat altında olduğundan dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, aciz belgesi sunulmadığı gibi borçlunun aciz hâlinde olmadığını, gerçek alacakları nedeniyle yaptıkları takibin muvazaalı olmadığını, icra dosyalarının da ödeme nedeniyle infaz edildiğini, davacı tarafın dosyası tahsil olduğu hâlde kötüniyetli olarak davasına devam ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.06.2016 tarihli ve 2016/1155 Esas, 2016/838 Karar sayılı kararıyla; asliye hukuk mahkemelerinin görevli olması nedeniyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş, davacı vekilinin 14.07.2016 havale tarihli gönderme talebi üzerine dosya 22.09.2016 tarihli tevzi formu ile Kayseri 5. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin 07.12.2017 tarihli ve 2016/271 Esas, 2017/429 Karar sayılı kararıyla; muvazaalı olduğu iddia edilen icra takibinin taraflarının borçlulardan dava dışı Şevket Ö.'ın babası ile kayınbabası olduğu, dava açıldıktan sonra Kayseri 3. İcra Müdürlüğünün 2016/7857 ve 2016/7858 Esas sayılı dosyalarının 05.09.2016 ve 28.10.2016 tarihli ödemelerden dolayı infazen kapatıldığı ve böylece davanın borcun ödenmesi nedeniyle konusuz kaldığı, ancak davalılar tarafından davanın açılmasına sebebiyet verildiğinden davalılar aleyhine vekâlet ücretine ve yargılama giderine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, toplam 149,90 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (AAÜT) uyarınca hesaplanan 8.466,15 TL vekâlet ücretinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Seyfettin Ö. vekili ile davalı E. İnş. Müh. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. temsilcisi Zeki Eraslan tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 10.10.2019 tarihli ve 2018/796 Esas, 2019/1683 Karar sayılı kararıyla; davacının takip konusu alacaklarının gerek 07.04.2016 tarihli temlik gerekse borçlu tarafından haciz konulan üniversitelerdeki ve Yozgat Gençlik Hizmetleri ve Spor Müdürlüğündeki istihkakları nedeniyle karşılıksız olmadığı, 22.06.2016 tarihli haciz ihbarnamelerinin cevapları beklenmeden ihbarnameden bir gün sonra eldeki davanın açıldığı, takip konusu borçların borçlunun üniversitelerdeki istihkaklarından ödendiği dolayısıyla borçlu şirketin aciz hâlinde olmadığı, davanın açılmasına davalıların sebep olmadığı anlaşıldığından ödeme nedeniyle konusuz kalan davanın reddine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 331/1 inci maddesi gereğince yargılama giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına, kendisini vekille temsil ettiren davalı Seyfettin yararına (aciz hâline ilişkin ön şartın gerçekleşmemiş olması nedeniyle) AAÜT'nin 7/2 nci maddesi gereğince maktu vekâlet ücreti takdirine karar verilmesi gerekirken davanın açıldığı tarihteki haklılık durumunun hatalı değerlendirilmesi sonucu yargılama giderleri ve vekâlet ücreti yönünden yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmediğinden istinaf istemlerinin kabulü ile ödeme nedeniyle davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davanın açılmasına davalılar neden olmadığından HMK'nın 331/1 inci maddesi gereğince davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, davalı Seyfettin Ö. kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT'nin 7/2 nci maddesi gereğince hesaplanan 2.725,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine, istinaf yargılama gideri bakımından davalı Seyfettin Ö. tarafından yapılan 14,00 TL; davalı E. İnş. Müh. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. temsilcisi Zeki Eraslan tarafından yapılan 33,50 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan ayrı ayrı alınarak adı geçen davalılara ayrı ayrı verilmesine, davalı Seyfettin Ö. ve davalı E. İnş. Müh. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. temsilcisi Zeki Eraslan tarafından yatırılan ve kullanılmayan arta kalan istinaf yargılama giderlerinin karar kesinleştiğinde kendilerine ayrı ayrı iadesine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“… Dava İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkindir.
HMK'nun 331/1 maddesine göre davanın konusuz kalması halinde davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek olmayan durumlarda , hakim davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir edeceği belirtilmiş , Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesinde ise "Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur" şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olayda, davacı alacaklı borçlu hakkında 06.06.2016 tarihinde iki ayrı icra dosyasından takip başlatmış, 13.07.2016 tarihinde borçlu adresinde yapılan hacizde hacze kabil mal bulunamamıştır. 07.04.2016 tarihinde davalı borçlu şirket tarafından E. Üniversitesindeki istihkakları davacı alacaklıya temlik edilmiş, 22.06.2016 tarihinde E. Üniversitesine haciz ihbarnamesi gönderilmiş, E. Üniversitesi 29.06.2016 tarihli cevabında borçlunun kendilerinden 314.544,58 TL alacağı bulunduğu, alacak üzerinde başka hacizlerinde olduğu ve davacının alacağının sırayı kaydedildiği belirtilmiştir. Dava bu tarihten yaklaşık 3 ay sonra 22.09.2016 tarihinde açılmış, ödemeler 26.10.2016 ve 28.10.2016 tarihinde gerçekleşmiştir. E. Üniversitesinin haciz ihbarnamesine verdiği cevapta başka hacizlerin olduğu, davacının alacağının sıraya kaydedildiği belirtildiğinden, davacının alacağını tahsil imkanı olup olmadığı netleşmemiştir. Bu halde davacının bu davayı açmakta haksız olduğu söylenemeyeceğinden, yargılama giderinin aleyhe hükmedilmesi hatalı olmuştur…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın 22.09.2016 tarihinde değil 23.06.2016 tarihinde Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesine (görevsiz Mahkemeye) açılmış olup, anılan mahkemece 23.06.2016 tarihinde Asliye Hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi üzerine anılan kararın 09.09.2016 tarihinde kesinleşmesi ile 22.09.2016 tarihinde görevli mahkemeye geldiği, davacının takip konusu alacaklarının gerek 07.04.2016 tarihli temlik, gerekse borçlu tarafından haciz konulan üniversitelerdeki ve Yozgat Gençlik Hizmetleri ve Spor Müdürlüğündeki istihkakları nedeniyle karşılıksız olmadığı, 22.06.2016 tarihli haciz ihbarnamelerinin cevapları beklenmeden (22.06.2016 tarihli haciz ihbarnamesine E. Üniversitesi tarafından 29.06.2016 tarihinde cevap verildiği ve borçlu şirketin anılan üniversitede 314.544,58 TL alacağı bulunduğu, alacak üzerinde başka hacizlerinde olduğu ve davacının alacağının sıraya kaydedildiği belirtilmekte olup davacının kendi haciz sırasını ve önündeki haciz miktarlarını sormadan yani borçlunun istihkaklarının takip konusu borcu karşılamaya yeterli olup olmadığını öğrenmeden) haciz ihbarnameden bir gün sonra 23.06.2016 tarihinde görevsiz mahkemeye eldeki davanın açıldığı, Yargıtay bozma ilâmında belirtilen dava konusu 2016/7857 sayılı takip dosyasından yapılan 13.07.2016 tarihli 1.350,00 TL’lik menkul haczine ilişkin haciz tutanağının dava dışı takip borçlusu Zeki Eraslan’ın ev adresinde yapılmış olup, davalı borçlu şirketin adresinde yapılmadığı, takip konusu borçların borçlunun üniversitelerdeki haciz ihbarnamesine konu istihkaklarından ödendiği, dolayısıyla borçlu şirketin aciz hâlinde olmadığı; davanın açılmasına davalıların sebep olmadığından ödeme nedeniyle konusuz kalan davanın reddine, HMK'nın 331/1 inci maddesi gereğince yargılama giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına, kendisini vekille temsil ettiren davalı Seyfettin yararına (aciz hâline ilişkin ön şartın gerçekleşmemiş olması nedeniyle) AAÜT'nin 7/2 nci maddesi gereğince maktu vekâlet ücreti takdirine karar verilmesinde isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; tasarrufun iptali davasının açılmasını gerektiren tüm ön şartların bulunduğunu, gelen yazı cevabında başka hacizlerin olduğu belirtildiğinden alacağın tahsil imkânının netleşmediğinden Bölge Adliye Mahkemesinde verilen direnme kararının hatalı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen Uyuşmazlık; ödeme nedeniyle konusu kalmayan davanın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilen eldeki tasarrufun iptali davasında; Bölge Adliye Mahkemesince yargılama gideri ve vekâlet ücreti bakımından 6100 sayılı Kanun’un 331 ve AAÜT 7/2 nci maddelerine göre yapılan değerlendirmenin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 331 vd. maddeleri
İcra ve İflas Kanunu'nun 277 vd. maddeleri
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
2. İcra ve İflas Kanunu'nun 277 vd. maddelerinde yer alan düzenlemeler karşısında tasarrufun iptali davası; “Borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin tasarruftan zarar gören alacaklının alacağını elde etmesi amacıyla dava açarak tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlayan bir dava” kısaca "borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak için yaptığı tasarruflarını, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüzleştirmeye yönelik bir dava" şeklinde tanımlanabilir. İptal davasının amacı bir alacağı ödememek için, mal varlığını azaltıcı veya artışını önleyici nitelikte, borçlu tarafından yapılan bir taraflı hukuki işlemler ve fiillerle, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kişilerle yaptığı tüm hukuki işlemleri, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüz sayarak işlem konusu mal veya hakkı hâlen borçluya aitmiş gibi, cebrî icra yolu ile alacaklının alacağını almasına olanak sağlamaktır (Ali Güneren, İcra ve İflas Hukukunda Tasarrufun İptali Davaları, Ankara 2012, s: 39, 40).
3. Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için HMK'nın (HMK) 114 üncü maddesinde düzenlenen ve bütün davalar için geçerlilik taşıyan genel dava şartları yanında bir takım özel dava şartlarının varlığı da aranmaktadır. HMK'nın 114/2 nci maddesinde "Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır." denilmek suretiyle bazı münferit davalarda özel bir takım dava şartlarının öngörüldüğü kanuni düzenlemelerin varlığına da işaret edilmiştir. Açılan tasarrufun iptali davasında taraf oluşumu gerçekleşmişse, hâkim, öncelikle, dava koşullarının (şartları) varlığını kendiliğinden inceler. Çünkü, iptal davasının esasına girilebilmesi için dava koşullarının bulunması gerekir. İlk önce, mahkemeye ilişkin dava koşulları, sonra taraflara ilişkin dava koşulları, dava süresinde açılmışsa son olarak dava konusuna ilişkin dava koşulları ve iptal davasına özgü dava koşulları incelenir. Dava koşullarından birisi yoksa mahkemece davanın esasına girilmeden davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilir. İptal davasına özgü dava şartları ise, davacının davalı borçluda gerçek bir alacağının bulunması, borçlu hakkında yapılan icra takibinin kesinleşmiş olması, iptal konusu tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış bir aciz belgesinin bulunmasıdır. Ne var ki, kesin veya geçici aciz belgesinin varlığı davanın ön koşulu ise de, bunun davanın açılmasından önce alınması zorunlu değildir. Davanın açılmasından sonra alınabileceği gibi temyiz aşamasında ve hatta bozmadan sonra bile alınıp ibraz edilmesi yeterli olur.
4. İcra İflas Kanunu'nun 282 nci maddesinde belirtildiği üzere, tasarrufun iptali davaları, borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Bunlardan başka, kötüniyet sahibi üçüncü şahıslar (dördüncü kişi) aleyhine de iptal davası açılabilir. İptal davası iyiniyetli üçüncü şahısların haklarını ihlal etmez.
5. Tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
6. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 331 inci maddesine göre davanın konusuz kalması hâlinde davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek olmayan durumlarda, hâkim davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir edeceği belirtilmiş, karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6 ncı maddesinde ise "Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur" şeklinde düzenlenmiştir. Tasarrufun iptali davasında esasen davacının alacağına kavuşması amaçlandığından, davacının alacağının ödenmesi durumunda davaya devam etmesinde kural olarak hukuki menfaatinin kalmayacağı açıktır. Bir başka deyişle, tasarrufun iptali davaları icra takibine bağlı olup verilen iptal kararları da takipteki miktarla sınırlı olduğundan alacağın bir şekilde ödenmesi durumunda davanın konusunun kalmayacağı kuşkusuzdur. Eldeki davada İİK'nın 281/3 ve HMK'nın 331 inci maddeleri uyarınca iptal davasının konusunun kalmadığı noktasında bir uyuşmazlık yoktur, anlaşmazlık haklılık durumuna göre hükmedilen yargılama gideri ve vekâlet ücretine ilişkindir.
7. İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması; eş söyleyişle tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması hâlinde, bu olayın hükümde göz önüne alınması ve böyle bir hâlde mahkemenin, davanın konusuz kalması sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi gerektiği de her türlü duraksamadan uzaktır.
8. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; 21.06.2016 tarihli haciz tutanağının İİK'nın 105 inci maddesi uyarınca geçici aciz vesikası yerine geçtiği ve alacaklıya 277 nci maddede yazılı hakları (tasarrufun iptali davası açma hakkını) verdiği, davacının 23.06.2016 tarihinde dava açtığı ve alacağın dava açıldıktan sonra ödendiği, dosya kapsamında yer alan E. Üniversitesi 29.06.2016 tarihli cevabında borçlunun kendilerinden 314.544,58 TL alacağı bulunduğu, alacak üzerinde başka hacizlerinde bulunduğu ve davacı alacağının sıraya kaydedildiğine yönelik yazı içerinden de başka hacizlerin olduğu, davacı alacağının sıraya kaydedildiği belirtildiğinden davacının alacağını tahsil imkânı olup olmadığı netleşmemiştir. Dolayısıyla, dava tarihinde davacının bu davayı açmakta haksız olduğu söylenemeyeceği gibi neticeten borçların istihkaktan ve kısmi temlikten karşılanması da eldeki davanın açılma tarihindeki haklılık durumunu değiştirmeyeceğinden Özel Dairece verilen bozma kararı sonucu itibariyle yerindedir. Bozma kararında dava tarihinin 23.06.2016 yerine hatalı olarak 22.09.2016 yazılması ve borçlu adresinde yapılan 21.06.2016 tarihli haciz yerine sehven borçlu adresinde yapılmayan 13.07.2016 tutanağın yazılması ise sonuca etkili değildir.
9. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacının takip konusu alacaklarının borçlunun haciz konulan, haciz ihbarnamesi gönderilen Üniversitelerdeki istihkakları nedeniyle karşılıksız olmadığının anlaşıldığı, 22.06.2016 tarihli haciz ihbarnamelerinin cevapları beklenmeden ihbarnamelerden bir gün sonra 23.06.2016 tarihinde işbu tasarrufun iptali davasının açıldığı, davalı Şirketin adresinde 21.06.2016 tarihinde haciz tutanağı düzenlenmiş ve adreste haczi kabil mal bulunamadığı tutanağa yazılmış ve bu haciz tutanağı İcra İflas Kanunu hükümlerine göre geçici aciz belgesi niteliğinde ise de icra dosyaları kapsamında borcu karşılayacak mal varlığı bulunduğu ve üçüncü şahıslara gönderilen haciz ihbarnamelerinin de karşılığı olduğu anlaşıldığından bu belgenin geçerli bir sonuç doğurmayacağı, üniversitelerin cevabi yazılarında istihkakının bulunduğunu belirtmesi ve takip dosyalarındaki alacak miktarını karşılayacak miktarda olması ve nitekim icra dosyalarına Üniversiteler tarafından ödemelerin yapılarak borcun infaz edildiği nazara alındığında, tacir olan davacının tedbirli bir tacir gibi davranarak haciz ihbarnamesi cevabını beklemesi ve ona göre işbu tasarrufun iptali davasını açması gerekirken, henüz tasarrufun iptali davasının açma süresinin dolması gibi bir durum yok iken haciz ihbarnamesi gönderildikten bir gün sonra bu davayı açmakta haksız olduğu ve yargılama giderlerinden davacının sorumlu olması gerektiğinden direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
10. Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün dava tarihi ve haciz tarihine yönelik yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
27.11.2024 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
"K A R Ş I O Y"
Dava, İcra ve İflas Kanunu’nun 277 vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali davasıdır.
Yargılama sırasında borcun ödenmesi nedeniyle dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ancak davalılar tarafından davanın açılmasına sebebiyet verildiğinden dolayı davalılar aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davalılardan yargılama gideri ve vekâlet ücreti tahsiline karar verilmiştir. Kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince dava açılmasına davalıların sebep olmadığı gerekçesiyle, HMK’nın 331/1 inci gereğince davacı tarafın yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalıların yargılama gideri olmadığından karar verilmesine yer olmadığına, davalı Seyfettin Ö. yararına vekâlet ücretine hükmedilmiş; Özel Dairece davacının bu davayı açmakta haksız olduğu söylenemeyeceğinden aleyhine yargılama gideri hükmedilmesi hatalı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur. Bunun üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince direnme kararı verilmiştir.
Uyuşmazlık, ödeme nedeniyle konusu kalmayan tasarrufun iptali davasında yargılama gideri ve vekâlet ücreti bakımından yapılan incelemede davacının mı davayı açmakta haksız olduğu yoksa davanın açılmasına davalıların mı sebep olduğu noktasında toplanmaktadır.
Davacı Şirketin davalı Şirketten alacaklı olduğu, mal kaçırmak amacıyla diğer davalıya 780.00,00 TL bedelli senet vermek suretiyle borçlandığı, Seyfettin Ö.’ın bu senedi icra takibine koyduğu ve anılan takip dosyasından bir kısım alacağını tahsil ettiği, bu senet verme işleminin gerçek alacağa ilişkin olmayıp muvazaalı olduğu ileri sürülerek tasarrufun iptali ve muvazaalı takip dosyasından tahsil edilen paranın davalı Seyfettin Ö.’dan tahsili talep edilmiştir.
Davacı ile borçlu Şirket arasında 07.04.2016 tarihli Temlik Sözleşmesi düzenlenmiş olup; borçlu Şirketin E. Üniversitesindeki istihkaklarından 55.000,00 TL’sini davacı Şirkete temlik etmiştir. Davacı Şirket, borçlu Şirket hakkındaki icra takiplerini asıl alacak ve fer’îleri ile birlikte 142.586,22 TL ve 57.989,48 TL olarak 05.06.2016 tarihinde başlattığı anlaşılmaktadır. Erciyes ve Niğde Üniversitesine 08.06.2016 ve 22.06.2016 tarihlerinde haciz ihbarnameleri gönderilmiş; E. Üniversitesi 29/06/2016 tarihinde haciz ihbarnamesine cevap verip borçlunun 314.544,58 TL istihkakının bulunduğunu bildirmiş ve 2016/7858 sayılı takip dosyasına 26.10.2016 tarihinde 66.743,30 TL ödeme yapmıştır. Niğde Üniversitesi tarafından 28.10.2016 tarihinde 5.111,00 TL ödeme yapılarak borcun infaz edildiği, 2016/7857 sayılı takip dosyasına da E. Üniversitesi tarafından 26.10.2016 tarihinde 165.809,61 TL ödeme yapıldığı ve borcun infaz edildiği görülmektedir.
Bu durumda, davacının takip konusu alacaklarının borçlunun haciz konulan, haciz ihbarnamesi gönderilen Üniversitelerdeki istihkakları nedeniyle karşılıksız olmadığı anlaşılmaktadır. 22.06.2016 tarihli haciz ihbarnamelerinin cevapları beklenmeden ihbarnamelerden bir gün sonra 23.06.2016 tarihinde işbu tasarrufun iptali davası açılmıştır. Her ne kadar davalı Şirketin adresinde 21.06.2016 tarihinde haciz tutanağı düzenlenmiş ve adreste haczi kabil mal bulunamadığı tutanağa yazılmış ve bu haciz tutanağı İcra İflas Kanunu hükümlerine göre geçici aciz belgesi niteliğinde ise de icra dosyaları kapsamında borcu karşılayacak mal varlığı bulunduğu ve üçüncü şahıslara gönderilen haciz ihbarnamelerinin de karşılığı olduğu anlaşılmakla, bu belge geçerli bir sonuç doğurmamaktadır. Ayrıca, Üniversitenin 29.06.2016 tarihinde verdiği cevabi yazıda borçlunun 314.544,58 TL istihkakının bulunduğunu belirtmesi ve takip dosyalarındaki alacak miktarını karşılayacak miktarda olması ve nitekim icra dosyalarına Üniversiteler tarafından ödemelerin yapılarak borcun infaz edildiği nazara alındığında, tacir olan davacının tedbirli bir tacir gibi davranarak haciz ihbarnamesi cevabını beklemesi ve ona göre işbu tasarrufun iptali davasını açması gerekirken, henüz tasarrufun iptali davasının açma süresinin dolması gibi bir durum yok iken haciz ihbarnamesi gönderildikten bir gün sonra bu davayı açması haksız olup; yargılama giderlerinden davacının sorumlu olması gerekir. E. Üniversitesinin cevabi yazısında borçlunun Üniversitedeki istihkaklarından alacağı bulunduğu ancak alacak üzerinden başka hacizlerin de bulunduğu ve davacının alacağının sıraya kaydedildiği belirtilmiş olmasının alacaklıda tereddüte yol açtığının, alacağın tahsil imkânının olup olmadığının netleşmediğinin Özel Dairece kabulü ile bu davayı açmakta davacının haksız olduğunun söylenemeyeceği gerekçesi, dosya kapsamına uygun olmamıştır.
Yargılama sırasında icra dosyalarına borçlunun istihkakından ödeme yapılmıştır. Alacaklı davacının tedbirli bir tacir gibi davranarak haciz ihbarnamesine cevap geldiğinde Üniversiteden araştırma yaparak hangi sırada alacağının kaydedildiğini ve önündeki sıralarda ne miktar alacak bulunduğunu belirlemesi ve ona göre bu davayı açması gerekirken haciz ihbarnamesinin gönderilmesinin ertesi günü cevap beklemeden eldeki davayı açması yerinde olmamıştır.
Belirtilen gerekçelerle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerektiği, kanatinde olduğunuzdan Sayın Çoğunluğun bozma gerekçesine katılamıyoruz.
Üye Üye
Hafize Gülgün Vuraloğlu Nazmiye Beyazıtoğlu Kuşçuoğlu
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 16’sı DEĞİŞİK GEREKÇELİ BOZMA, 9’u ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.
ALACAĞIN SIRAYA KAYDEDİLDİĞİ BELİRTİLDİĞİNDEN, DAVACININ ALACAĞININ TAHSİL İMKÂNI OLUP OLMADIĞI NETLEŞMEDİĞİNDEN TASARRUFUN İPTALİ DAVASI AÇMAKTA HAKSIZ OLDUĞU SÖYLENEMEZ
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/4-472
Karar No : 2024/592
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 17.03.2022
SAYISI : 2021/2553 E., 2022/683 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 07.10.2021 tarihli ve 2021/1258 Esas,
2021/6385 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararın davalı Seyfettin Ö. vekili ile davalı E. İnş. Müh. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. temsilcisi Zeki Eraslan tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak haklılık durumuna göre yargılama giderleri ve vekâlet ücreti yönünden yeniden hüküm kurulmak suretiyle konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili görevsiz mahkemeye verdiği 23.06.2016 harç tarihli dava dilekçesinde; davalı borçlu E. İnş. Müh. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti'nin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla 01.02.2016 tanzim, 01.03.2016 vadeli 780.000,00 TL senet vermek suretiyle davalı Seyfettin Ö.'a borçlandığını, Seyfettin'in de bu senedi 05.04.2016 tarihinde Kayseri 2. İcra Müdürlüğünün 2016/4500 Esas sayılı dosyası üzerinden takibe koyduğunu, anılan takip dosyasından 03.05.2016 tarihinde 142.436,00 TL tahsil ettiğini, davalılar arasında ticari ilişki bulunmadığı gibi borçlu şirket yetkilisi Şevket Ö. ile davalı Seyfettin'in baba oğul, diğer şirket yetkilisi Zeki ile Seyfettin'in de dünür olduğunu, davalılar arsandaki senet ve bu senede dayalı yapılan icra takibinin gerçek bir alacağa ilişkin olmayıp muvazaalı takip yapıldığını ileri sürerek tasarrufun iptaline, muvazaalı takip dosyasından tahsil edilen paranın davalı Seyfettin'den alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Şirket, usulüne uygun yapılan tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.
2. Davalı Seyfettin Ö. usulüne uygun yapılan tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamış, vekili aracılığıyla 13.02.2017 tarihli beyan dilekçesiyle; davacının alacağının borçlu tarafından yapılan temliklerle ve davacı tarafından haciz konulan menkullerle teminat altında olduğundan dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, aciz belgesi sunulmadığı gibi borçlunun aciz hâlinde olmadığını, gerçek alacakları nedeniyle yaptıkları takibin muvazaalı olmadığını, icra dosyalarının da ödeme nedeniyle infaz edildiğini, davacı tarafın dosyası tahsil olduğu hâlde kötüniyetli olarak davasına devam ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.06.2016 tarihli ve 2016/1155 Esas, 2016/838 Karar sayılı kararıyla; asliye hukuk mahkemelerinin görevli olması nedeniyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş, davacı vekilinin 14.07.2016 havale tarihli gönderme talebi üzerine dosya 22.09.2016 tarihli tevzi formu ile Kayseri 5. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin 07.12.2017 tarihli ve 2016/271 Esas, 2017/429 Karar sayılı kararıyla; muvazaalı olduğu iddia edilen icra takibinin taraflarının borçlulardan dava dışı Şevket Ö.'ın babası ile kayınbabası olduğu, dava açıldıktan sonra Kayseri 3. İcra Müdürlüğünün 2016/7857 ve 2016/7858 Esas sayılı dosyalarının 05.09.2016 ve 28.10.2016 tarihli ödemelerden dolayı infazen kapatıldığı ve böylece davanın borcun ödenmesi nedeniyle konusuz kaldığı, ancak davalılar tarafından davanın açılmasına sebebiyet verildiğinden davalılar aleyhine vekâlet ücretine ve yargılama giderine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, toplam 149,90 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (AAÜT) uyarınca hesaplanan 8.466,15 TL vekâlet ücretinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Seyfettin Ö. vekili ile davalı E. İnş. Müh. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. temsilcisi Zeki Eraslan tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 10.10.2019 tarihli ve 2018/796 Esas, 2019/1683 Karar sayılı kararıyla; davacının takip konusu alacaklarının gerek 07.04.2016 tarihli temlik gerekse borçlu tarafından haciz konulan üniversitelerdeki ve Yozgat Gençlik Hizmetleri ve Spor Müdürlüğündeki istihkakları nedeniyle karşılıksız olmadığı, 22.06.2016 tarihli haciz ihbarnamelerinin cevapları beklenmeden ihbarnameden bir gün sonra eldeki davanın açıldığı, takip konusu borçların borçlunun üniversitelerdeki istihkaklarından ödendiği dolayısıyla borçlu şirketin aciz hâlinde olmadığı, davanın açılmasına davalıların sebep olmadığı anlaşıldığından ödeme nedeniyle konusuz kalan davanın reddine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 331/1 inci maddesi gereğince yargılama giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına, kendisini vekille temsil ettiren davalı Seyfettin yararına (aciz hâline ilişkin ön şartın gerçekleşmemiş olması nedeniyle) AAÜT'nin 7/2 nci maddesi gereğince maktu vekâlet ücreti takdirine karar verilmesi gerekirken davanın açıldığı tarihteki haklılık durumunun hatalı değerlendirilmesi sonucu yargılama giderleri ve vekâlet ücreti yönünden yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmediğinden istinaf istemlerinin kabulü ile ödeme nedeniyle davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davanın açılmasına davalılar neden olmadığından HMK'nın 331/1 inci maddesi gereğince davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, davalı Seyfettin Ö. kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT'nin 7/2 nci maddesi gereğince hesaplanan 2.725,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine, istinaf yargılama gideri bakımından davalı Seyfettin Ö. tarafından yapılan 14,00 TL; davalı E. İnş. Müh. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. temsilcisi Zeki Eraslan tarafından yapılan 33,50 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan ayrı ayrı alınarak adı geçen davalılara ayrı ayrı verilmesine, davalı Seyfettin Ö. ve davalı E. İnş. Müh. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. temsilcisi Zeki Eraslan tarafından yatırılan ve kullanılmayan arta kalan istinaf yargılama giderlerinin karar kesinleştiğinde kendilerine ayrı ayrı iadesine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“… Dava İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkindir.
HMK'nun 331/1 maddesine göre davanın konusuz kalması halinde davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek olmayan durumlarda , hakim davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir edeceği belirtilmiş , Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesinde ise "Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur" şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olayda, davacı alacaklı borçlu hakkında 06.06.2016 tarihinde iki ayrı icra dosyasından takip başlatmış, 13.07.2016 tarihinde borçlu adresinde yapılan hacizde hacze kabil mal bulunamamıştır. 07.04.2016 tarihinde davalı borçlu şirket tarafından E. Üniversitesindeki istihkakları davacı alacaklıya temlik edilmiş, 22.06.2016 tarihinde E. Üniversitesine haciz ihbarnamesi gönderilmiş, E. Üniversitesi 29.06.2016 tarihli cevabında borçlunun kendilerinden 314.544,58 TL alacağı bulunduğu, alacak üzerinde başka hacizlerinde olduğu ve davacının alacağının sırayı kaydedildiği belirtilmiştir. Dava bu tarihten yaklaşık 3 ay sonra 22.09.2016 tarihinde açılmış, ödemeler 26.10.2016 ve 28.10.2016 tarihinde gerçekleşmiştir. E. Üniversitesinin haciz ihbarnamesine verdiği cevapta başka hacizlerin olduğu, davacının alacağının sıraya kaydedildiği belirtildiğinden, davacının alacağını tahsil imkanı olup olmadığı netleşmemiştir. Bu halde davacının bu davayı açmakta haksız olduğu söylenemeyeceğinden, yargılama giderinin aleyhe hükmedilmesi hatalı olmuştur…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın 22.09.2016 tarihinde değil 23.06.2016 tarihinde Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesine (görevsiz Mahkemeye) açılmış olup, anılan mahkemece 23.06.2016 tarihinde Asliye Hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi üzerine anılan kararın 09.09.2016 tarihinde kesinleşmesi ile 22.09.2016 tarihinde görevli mahkemeye geldiği, davacının takip konusu alacaklarının gerek 07.04.2016 tarihli temlik, gerekse borçlu tarafından haciz konulan üniversitelerdeki ve Yozgat Gençlik Hizmetleri ve Spor Müdürlüğündeki istihkakları nedeniyle karşılıksız olmadığı, 22.06.2016 tarihli haciz ihbarnamelerinin cevapları beklenmeden (22.06.2016 tarihli haciz ihbarnamesine E. Üniversitesi tarafından 29.06.2016 tarihinde cevap verildiği ve borçlu şirketin anılan üniversitede 314.544,58 TL alacağı bulunduğu, alacak üzerinde başka hacizlerinde olduğu ve davacının alacağının sıraya kaydedildiği belirtilmekte olup davacının kendi haciz sırasını ve önündeki haciz miktarlarını sormadan yani borçlunun istihkaklarının takip konusu borcu karşılamaya yeterli olup olmadığını öğrenmeden) haciz ihbarnameden bir gün sonra 23.06.2016 tarihinde görevsiz mahkemeye eldeki davanın açıldığı, Yargıtay bozma ilâmında belirtilen dava konusu 2016/7857 sayılı takip dosyasından yapılan 13.07.2016 tarihli 1.350,00 TL’lik menkul haczine ilişkin haciz tutanağının dava dışı takip borçlusu Zeki Eraslan’ın ev adresinde yapılmış olup, davalı borçlu şirketin adresinde yapılmadığı, takip konusu borçların borçlunun üniversitelerdeki haciz ihbarnamesine konu istihkaklarından ödendiği, dolayısıyla borçlu şirketin aciz hâlinde olmadığı; davanın açılmasına davalıların sebep olmadığından ödeme nedeniyle konusuz kalan davanın reddine, HMK'nın 331/1 inci maddesi gereğince yargılama giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına, kendisini vekille temsil ettiren davalı Seyfettin yararına (aciz hâline ilişkin ön şartın gerçekleşmemiş olması nedeniyle) AAÜT'nin 7/2 nci maddesi gereğince maktu vekâlet ücreti takdirine karar verilmesinde isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; tasarrufun iptali davasının açılmasını gerektiren tüm ön şartların bulunduğunu, gelen yazı cevabında başka hacizlerin olduğu belirtildiğinden alacağın tahsil imkânının netleşmediğinden Bölge Adliye Mahkemesinde verilen direnme kararının hatalı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen Uyuşmazlık; ödeme nedeniyle konusu kalmayan davanın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilen eldeki tasarrufun iptali davasında; Bölge Adliye Mahkemesince yargılama gideri ve vekâlet ücreti bakımından 6100 sayılı Kanun’un 331 ve AAÜT 7/2 nci maddelerine göre yapılan değerlendirmenin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 331 vd. maddeleri
İcra ve İflas Kanunu'nun 277 vd. maddeleri
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
2. İcra ve İflas Kanunu'nun 277 vd. maddelerinde yer alan düzenlemeler karşısında tasarrufun iptali davası; “Borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin tasarruftan zarar gören alacaklının alacağını elde etmesi amacıyla dava açarak tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlayan bir dava” kısaca "borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak için yaptığı tasarruflarını, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüzleştirmeye yönelik bir dava" şeklinde tanımlanabilir. İptal davasının amacı bir alacağı ödememek için, mal varlığını azaltıcı veya artışını önleyici nitelikte, borçlu tarafından yapılan bir taraflı hukuki işlemler ve fiillerle, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kişilerle yaptığı tüm hukuki işlemleri, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüz sayarak işlem konusu mal veya hakkı hâlen borçluya aitmiş gibi, cebrî icra yolu ile alacaklının alacağını almasına olanak sağlamaktır (Ali Güneren, İcra ve İflas Hukukunda Tasarrufun İptali Davaları, Ankara 2012, s: 39, 40).
3. Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için HMK'nın (HMK) 114 üncü maddesinde düzenlenen ve bütün davalar için geçerlilik taşıyan genel dava şartları yanında bir takım özel dava şartlarının varlığı da aranmaktadır. HMK'nın 114/2 nci maddesinde "Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır." denilmek suretiyle bazı münferit davalarda özel bir takım dava şartlarının öngörüldüğü kanuni düzenlemelerin varlığına da işaret edilmiştir. Açılan tasarrufun iptali davasında taraf oluşumu gerçekleşmişse, hâkim, öncelikle, dava koşullarının (şartları) varlığını kendiliğinden inceler. Çünkü, iptal davasının esasına girilebilmesi için dava koşullarının bulunması gerekir. İlk önce, mahkemeye ilişkin dava koşulları, sonra taraflara ilişkin dava koşulları, dava süresinde açılmışsa son olarak dava konusuna ilişkin dava koşulları ve iptal davasına özgü dava koşulları incelenir. Dava koşullarından birisi yoksa mahkemece davanın esasına girilmeden davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilir. İptal davasına özgü dava şartları ise, davacının davalı borçluda gerçek bir alacağının bulunması, borçlu hakkında yapılan icra takibinin kesinleşmiş olması, iptal konusu tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış bir aciz belgesinin bulunmasıdır. Ne var ki, kesin veya geçici aciz belgesinin varlığı davanın ön koşulu ise de, bunun davanın açılmasından önce alınması zorunlu değildir. Davanın açılmasından sonra alınabileceği gibi temyiz aşamasında ve hatta bozmadan sonra bile alınıp ibraz edilmesi yeterli olur.
4. İcra İflas Kanunu'nun 282 nci maddesinde belirtildiği üzere, tasarrufun iptali davaları, borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Bunlardan başka, kötüniyet sahibi üçüncü şahıslar (dördüncü kişi) aleyhine de iptal davası açılabilir. İptal davası iyiniyetli üçüncü şahısların haklarını ihlal etmez.
5. Tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
6. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 331 inci maddesine göre davanın konusuz kalması hâlinde davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek olmayan durumlarda, hâkim davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir edeceği belirtilmiş, karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6 ncı maddesinde ise "Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur" şeklinde düzenlenmiştir. Tasarrufun iptali davasında esasen davacının alacağına kavuşması amaçlandığından, davacının alacağının ödenmesi durumunda davaya devam etmesinde kural olarak hukuki menfaatinin kalmayacağı açıktır. Bir başka deyişle, tasarrufun iptali davaları icra takibine bağlı olup verilen iptal kararları da takipteki miktarla sınırlı olduğundan alacağın bir şekilde ödenmesi durumunda davanın konusunun kalmayacağı kuşkusuzdur. Eldeki davada İİK'nın 281/3 ve HMK'nın 331 inci maddeleri uyarınca iptal davasının konusunun kalmadığı noktasında bir uyuşmazlık yoktur, anlaşmazlık haklılık durumuna göre hükmedilen yargılama gideri ve vekâlet ücretine ilişkindir.
7. İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması; eş söyleyişle tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması hâlinde, bu olayın hükümde göz önüne alınması ve böyle bir hâlde mahkemenin, davanın konusuz kalması sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi gerektiği de her türlü duraksamadan uzaktır.
8. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; 21.06.2016 tarihli haciz tutanağının İİK'nın 105 inci maddesi uyarınca geçici aciz vesikası yerine geçtiği ve alacaklıya 277 nci maddede yazılı hakları (tasarrufun iptali davası açma hakkını) verdiği, davacının 23.06.2016 tarihinde dava açtığı ve alacağın dava açıldıktan sonra ödendiği, dosya kapsamında yer alan E. Üniversitesi 29.06.2016 tarihli cevabında borçlunun kendilerinden 314.544,58 TL alacağı bulunduğu, alacak üzerinde başka hacizlerinde bulunduğu ve davacı alacağının sıraya kaydedildiğine yönelik yazı içerinden de başka hacizlerin olduğu, davacı alacağının sıraya kaydedildiği belirtildiğinden davacının alacağını tahsil imkânı olup olmadığı netleşmemiştir. Dolayısıyla, dava tarihinde davacının bu davayı açmakta haksız olduğu söylenemeyeceği gibi neticeten borçların istihkaktan ve kısmi temlikten karşılanması da eldeki davanın açılma tarihindeki haklılık durumunu değiştirmeyeceğinden Özel Dairece verilen bozma kararı sonucu itibariyle yerindedir. Bozma kararında dava tarihinin 23.06.2016 yerine hatalı olarak 22.09.2016 yazılması ve borçlu adresinde yapılan 21.06.2016 tarihli haciz yerine sehven borçlu adresinde yapılmayan 13.07.2016 tutanağın yazılması ise sonuca etkili değildir.
9. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacının takip konusu alacaklarının borçlunun haciz konulan, haciz ihbarnamesi gönderilen Üniversitelerdeki istihkakları nedeniyle karşılıksız olmadığının anlaşıldığı, 22.06.2016 tarihli haciz ihbarnamelerinin cevapları beklenmeden ihbarnamelerden bir gün sonra 23.06.2016 tarihinde işbu tasarrufun iptali davasının açıldığı, davalı Şirketin adresinde 21.06.2016 tarihinde haciz tutanağı düzenlenmiş ve adreste haczi kabil mal bulunamadığı tutanağa yazılmış ve bu haciz tutanağı İcra İflas Kanunu hükümlerine göre geçici aciz belgesi niteliğinde ise de icra dosyaları kapsamında borcu karşılayacak mal varlığı bulunduğu ve üçüncü şahıslara gönderilen haciz ihbarnamelerinin de karşılığı olduğu anlaşıldığından bu belgenin geçerli bir sonuç doğurmayacağı, üniversitelerin cevabi yazılarında istihkakının bulunduğunu belirtmesi ve takip dosyalarındaki alacak miktarını karşılayacak miktarda olması ve nitekim icra dosyalarına Üniversiteler tarafından ödemelerin yapılarak borcun infaz edildiği nazara alındığında, tacir olan davacının tedbirli bir tacir gibi davranarak haciz ihbarnamesi cevabını beklemesi ve ona göre işbu tasarrufun iptali davasını açması gerekirken, henüz tasarrufun iptali davasının açma süresinin dolması gibi bir durum yok iken haciz ihbarnamesi gönderildikten bir gün sonra bu davayı açmakta haksız olduğu ve yargılama giderlerinden davacının sorumlu olması gerektiğinden direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
10. Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün dava tarihi ve haciz tarihine yönelik yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
27.11.2024 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
"K A R Ş I O Y"
Dava, İcra ve İflas Kanunu’nun 277 vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali davasıdır.
Yargılama sırasında borcun ödenmesi nedeniyle dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ancak davalılar tarafından davanın açılmasına sebebiyet verildiğinden dolayı davalılar aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davalılardan yargılama gideri ve vekâlet ücreti tahsiline karar verilmiştir. Kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince dava açılmasına davalıların sebep olmadığı gerekçesiyle, HMK’nın 331/1 inci gereğince davacı tarafın yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalıların yargılama gideri olmadığından karar verilmesine yer olmadığına, davalı Seyfettin Ö. yararına vekâlet ücretine hükmedilmiş; Özel Dairece davacının bu davayı açmakta haksız olduğu söylenemeyeceğinden aleyhine yargılama gideri hükmedilmesi hatalı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur. Bunun üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince direnme kararı verilmiştir.
Uyuşmazlık, ödeme nedeniyle konusu kalmayan tasarrufun iptali davasında yargılama gideri ve vekâlet ücreti bakımından yapılan incelemede davacının mı davayı açmakta haksız olduğu yoksa davanın açılmasına davalıların mı sebep olduğu noktasında toplanmaktadır.
Davacı Şirketin davalı Şirketten alacaklı olduğu, mal kaçırmak amacıyla diğer davalıya 780.00,00 TL bedelli senet vermek suretiyle borçlandığı, Seyfettin Ö.’ın bu senedi icra takibine koyduğu ve anılan takip dosyasından bir kısım alacağını tahsil ettiği, bu senet verme işleminin gerçek alacağa ilişkin olmayıp muvazaalı olduğu ileri sürülerek tasarrufun iptali ve muvazaalı takip dosyasından tahsil edilen paranın davalı Seyfettin Ö.’dan tahsili talep edilmiştir.
Davacı ile borçlu Şirket arasında 07.04.2016 tarihli Temlik Sözleşmesi düzenlenmiş olup; borçlu Şirketin E. Üniversitesindeki istihkaklarından 55.000,00 TL’sini davacı Şirkete temlik etmiştir. Davacı Şirket, borçlu Şirket hakkındaki icra takiplerini asıl alacak ve fer’îleri ile birlikte 142.586,22 TL ve 57.989,48 TL olarak 05.06.2016 tarihinde başlattığı anlaşılmaktadır. Erciyes ve Niğde Üniversitesine 08.06.2016 ve 22.06.2016 tarihlerinde haciz ihbarnameleri gönderilmiş; E. Üniversitesi 29/06/2016 tarihinde haciz ihbarnamesine cevap verip borçlunun 314.544,58 TL istihkakının bulunduğunu bildirmiş ve 2016/7858 sayılı takip dosyasına 26.10.2016 tarihinde 66.743,30 TL ödeme yapmıştır. Niğde Üniversitesi tarafından 28.10.2016 tarihinde 5.111,00 TL ödeme yapılarak borcun infaz edildiği, 2016/7857 sayılı takip dosyasına da E. Üniversitesi tarafından 26.10.2016 tarihinde 165.809,61 TL ödeme yapıldığı ve borcun infaz edildiği görülmektedir.
Bu durumda, davacının takip konusu alacaklarının borçlunun haciz konulan, haciz ihbarnamesi gönderilen Üniversitelerdeki istihkakları nedeniyle karşılıksız olmadığı anlaşılmaktadır. 22.06.2016 tarihli haciz ihbarnamelerinin cevapları beklenmeden ihbarnamelerden bir gün sonra 23.06.2016 tarihinde işbu tasarrufun iptali davası açılmıştır. Her ne kadar davalı Şirketin adresinde 21.06.2016 tarihinde haciz tutanağı düzenlenmiş ve adreste haczi kabil mal bulunamadığı tutanağa yazılmış ve bu haciz tutanağı İcra İflas Kanunu hükümlerine göre geçici aciz belgesi niteliğinde ise de icra dosyaları kapsamında borcu karşılayacak mal varlığı bulunduğu ve üçüncü şahıslara gönderilen haciz ihbarnamelerinin de karşılığı olduğu anlaşılmakla, bu belge geçerli bir sonuç doğurmamaktadır. Ayrıca, Üniversitenin 29.06.2016 tarihinde verdiği cevabi yazıda borçlunun 314.544,58 TL istihkakının bulunduğunu belirtmesi ve takip dosyalarındaki alacak miktarını karşılayacak miktarda olması ve nitekim icra dosyalarına Üniversiteler tarafından ödemelerin yapılarak borcun infaz edildiği nazara alındığında, tacir olan davacının tedbirli bir tacir gibi davranarak haciz ihbarnamesi cevabını beklemesi ve ona göre işbu tasarrufun iptali davasını açması gerekirken, henüz tasarrufun iptali davasının açma süresinin dolması gibi bir durum yok iken haciz ihbarnamesi gönderildikten bir gün sonra bu davayı açması haksız olup; yargılama giderlerinden davacının sorumlu olması gerekir. E. Üniversitesinin cevabi yazısında borçlunun Üniversitedeki istihkaklarından alacağı bulunduğu ancak alacak üzerinden başka hacizlerin de bulunduğu ve davacının alacağının sıraya kaydedildiği belirtilmiş olmasının alacaklıda tereddüte yol açtığının, alacağın tahsil imkânının olup olmadığının netleşmediğinin Özel Dairece kabulü ile bu davayı açmakta davacının haksız olduğunun söylenemeyeceği gerekçesi, dosya kapsamına uygun olmamıştır.
Yargılama sırasında icra dosyalarına borçlunun istihkakından ödeme yapılmıştır. Alacaklı davacının tedbirli bir tacir gibi davranarak haciz ihbarnamesine cevap geldiğinde Üniversiteden araştırma yaparak hangi sırada alacağının kaydedildiğini ve önündeki sıralarda ne miktar alacak bulunduğunu belirlemesi ve ona göre bu davayı açması gerekirken haciz ihbarnamesinin gönderilmesinin ertesi günü cevap beklemeden eldeki davayı açması yerinde olmamıştır.
Belirtilen gerekçelerle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerektiği, kanatinde olduğunuzdan Sayın Çoğunluğun bozma gerekçesine katılamıyoruz.
Üye Üye
Hafize Gülgün Vuraloğlu Nazmiye Beyazıtoğlu Kuşçuoğlu
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 16’sı DEĞİŞİK GEREKÇELİ BOZMA, 9’u ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.