ANNE VE BABA YÖNÜNDEN NÜFUS KAYITLARININ GERÇEĞE UYGUN ŞEKİLDE DÜZELTİLMESİNİN TALEP EDİLDİĞİ DAVALARDA GÖREVLİ MAHKEME ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2022/2-762
Karar No : 2023/883
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Malazgirt Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14.11.2019
SAYISI : 2019/134 E., 2019/237 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 06.04.2016 tarihli ve
2015/9259 Esas, 2016/5786 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasındaki nüfus kaydının düzeltilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Malazgirt Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı Nüfus Müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili Temir’in nüfus kaydında kızları olarak görünen Antika ve Hatun’un gerçekte kız kardeşleri olduğunu, müvekkilinin babası Celil’in gayri resmî birliktelik yaşadığı Hazal U. isimli kadından doğduklarını, ancak nüfusta müvekkilinin çocukları olarak kaydedildiğini, dolayısıyla nüfus kaydının gerçeği yansıtmadığını ileri sürerek Antika ve Hatun’un nüfus kayıtlarına göre Melike ve Temir olan anne-baba isminin gerçeğe uygun şekilde Celil ve Hazal olarak düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı
5. Davalı Hazal U. cevap dilekçesinde; davacının iddialarının doğru olduğunu, nüfus kaydının gerçeğe uygun hâle getirilmesini savunmuştur.
6. Usule uygun tebliğe rağmen davalı Nüfus Müdürlüğü davaya cevap vermemiştir.
Mahkeme Kararı
7. Malazgirt Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.04.2014 tarihli ve 2012/205 Esas, 2014/122 Karar sayılı kararı ile; davanın nüfus kayıtlarındaki anne ve baba adının düzeltilmesi istemine ilişkin olduğu, dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalılar Antika ve Hatun’un nüfus kaydında görünenin aksine gerçekte davacı Temir’in kızları değil kız kardeşi oldukları, gerçek anne isminin Hazal baba isminin ise Celil olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, davalılar Antika ve Hatun’un baba adının Celil anne adının Hazal olarak değiştirilmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davalı Nüfus Müdürlüğü tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 06.04.2016 tarihli ve 2015/9259 Esas, 2016/5786 Karar sayılı kararı ile;
“… 1- Dava ile davacı, Temir ve eşi Melikenin hanesinde kayıtlı olan davalılar Hatun ve Antikanın Temirin babası Celilin Hazal ile evlilik dışı ilişkisinden dünyaya geldiği bu çocukların anne adlarının Hazal baba adlarının ise Celil olduğu ileri sürülerek kayıtların buna uygun düzeltilmesini talep etmektedir.
Çocukların kayden anneleri görünen davacının eşi Melike'ye husumet yöneltilmesi, davada taraf kılınması ve göstermesi halinde delillerinin toplanması ve tüm delillerle birlikte değerlendirilerek anne adları belirlenip hasıl olacak neticeye göre karar verilmesi gerekirken bu kişi davaya dahil edilmeden eksik hasım ve eksik inceleme ile hüküm kurulması,
2- Davalılar Hatun ve Antikanın babalarının Celil olduğu, Celil'in Hazal ile evlilik dışı ilişkisinden dünyaya geldikleri ileri sürüldüğüne göre bu çocukların babalarının Celil olduklarına ilişkin dava esasen babalığa ilişkindir. Babalık davası da, Türk Medeni Kanununun 301.maddesi kapsamında aile hukuku içerisindedir. 4788 sayılı Aile Mahkemeleri Kanunu uyarınca aile hukukundan doğan dava ve işlerde aile mahkemesi görevlidir. Görev kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gerekmektedir. O halde davalılar Antika ve Hatunun babalarının Celil olduğu ve bunun düzeltilmesi talebi tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilip davanın bu bölümüne o yerde ayrı bir müstakil mahkeme kurulmadığından aile mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken bu hususun dikkate alınmaması, doğru görülmemiştir,...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
10. Malazgirt Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.11.2019 tarihli ve 2019/134 Esas, 2019/237 Karar sayılı kararı ile; somut olayda davacının iddiası ve mahkemenin 20.12.2012 tarihli duruşmasında alınan beyanına göre gerçekte kardeşi olan davalılar Hatun ve Antika’yı yanlış ve yanıltıcı beyanla kendi ve eşi üzerine kaydettirdiğinin sabit olduğu, bu hususun davalılardan Hazal U.’ın beyanları ile de doğrulandığı, dolayısıyla eldeki davaya kayıt düzeltim davası olarak bakılması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
11. Direnme kararı yasal süresi içinde Nüfus Müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kayden baba olarak görünen davacının nüfus kaydının düzeltilmesi amacıyla açtığı eldeki davada, kayden anne olarak görünen eşini davaya dâhil etmesinin gerekip gerekmediği ve dava dilekçesi dikkate alındığında iddianın ileri sürülüş şekline göre “davalıların gerçekte babasının bir başkası olduğuna yönelik talebin” 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 301 inci maddesinde düzenlenen babalık hükmüne ilişkin olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalıların biyolojik babalarına yöneltilen talebin tefrik edilerek aile mahkemesince karara bağlanmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Öncelikle davanın hukuki niteliğinin belirlenmesi bakımından ilgili yasal düzenlenme, kavram ve kurumların irdelenmesinde yarar vardır.
14. Bilindiği gibi, anne ile çocuk arasındaki soybağı ilişkisi herhangi bir hükme veya irade açıklamasına gerek bulunmadan doğumla kendiliğinden kurulur. Yanlışlıkla veya bilinçli olarak çocuğun anasının, doğuran kadın yerine başka bir kadının gösterilmesi ve onu doğurmamış olan kadının üzerine tescil edilmesi hâlinde dahi kayden anne olarak görünen bu kişi ile çocuk arasında bir soybağı ilişkisi kurulmuş olmaz (4721 sayılı Kanun md. 282/1).
15. Türk Medeni Kanunu’nun 39 uncu maddesi uyarınca mahkeme kararı olmadıkça, kişisel durum sicilinin hiçbir kaydında düzeltme yapılamaz. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’un 46 ncı maddesinde yer alan “yaş, ad, soyadı ve diğer kayıt düzeltme davaları…” ibaresi nazara alındığında, herhangi bir sınırlama olmaksızın nüfus kütüğünde mevcut her kaydın düzeltilmesinin istenebileceği kuşkusuzdur. Bu hükme göre, anne adı nüfus kütüğüne gerçeğe aykırı olarak yazılmışsa, bu yanlışlığın düzeltilmesi uygulamadaki ifade ile nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile mümkündür.
16. Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35 inci maddesi ile de “Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir” hükmü düzenleme altına alınmıştır. Aynı Kanun’un 36 ncı maddesine göre de; nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmî dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır.
17. Eldeki davada; davalılar Antika ve Hatun’un kayden anneleri olarak görünen Melike tarafından doğrulmadıkları, Hazal U. tarafından dünyaya getirildiği ileri sürülerek anne adının düzeltilmesi istemli dava açıldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, anne adının düzeltilmesi davasında gerçek annenin de tespiti talep edilmişse sağ ise gerçek anne, sağ değil ise gerçek annenin mirasçılarının davalı sıfatı ile davaya katılmaları sağlanmalıdır. Somut olayda olduğu gibi, anne adının düzeltilmesi davasının kayden anne olan kişi dışındakiler tarafından açılmış olması hâlinde ise nüfus kaydı düzeltilmesi istenen kayıt annesi de davada taraf olmalıdır. Zira anne adına dair nüfus kaydının gerçeği yansıtmadığı iddiasına dayalı bu tür davalarda, gerek kayıt annesinin gerekse gerçek annenin verilecek karar ile miras haklarının etkileneceği tartışmasızdır. Öyle ise anne adının düzeltilmesi davasında kayden anne sağ ise kendisi, sağ değil ise mirasçılarının davalı sıfatı ile davaya katılmalarının sağlanması yasal zorunluluktur. Hâl böyle olunca Mahkemece kayden anne olarak görünen ve 26.01.2018 tarihinde öldüğü anlaşılan Melike mirasçılarının davalı sıfatı ile davaya katılımlarının sağlanmadan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
18. Somut olayda dava dilekçesi dikkate alınarak iddianın sürülüş şekline göre incelenmesine gelince; davacı dava dilekçesinde “Antika ve Hatun’un gerçekte kız kardeşleri olduğunu bildiği halde, nüfusa eşi Melike’den olma kızlarıymış gibi kaydettirildiğini, Antika ve Hatun’un nüfus kaydının anne ve baba yönünden gerçeği yansıtmadığını, baştan itibaren kütüğe yanlış olarak tescil edildiğini” ileri sürdüğüne göre iddianın buraya olan kısmında da davanın “soybağı davası” ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Zira nüfus kaydının hem ana hem de baba yönünden kütükte gerçek durumu yansıtmadığı, baştan itibaren ilgililerce yanlış olarak kütüğe geçirildiği başka bir anlatımla hem ana hem de baba yönünden kütükte yanlış bir kaydın bulunduğu ileri sürülmüşse nüfus kaydının düzeltilmesi davası söz konusudur. Bu tür davalar sonucunda, nüfus kaydı düzeltilecek kişinin, o tarihe kadar kayıtlı olduğu haneden çıkıp, başka bir haneye tescil edilecek olması da, davayı soybağı davası hâline dönüştürmez.
19. Bilindiği gibi, maddi olayları açıklamak taraflara, ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak Kanun hükümlerini tespit ederek somut olaya uygulamak görevi hâkime aittir.
20. Ne var ki davacı dava dilekçesinde “Antika ve Hatun’un kendi kızları olmadığı iddiasının yanında gerçek annelerinin Hazal, babalarının ise Hazal’ın evlilik dışı ilişkisinin bulunduğu Celil olduğu iddiasına da yer vererek, Antika ve Hatun’un nüfus kayıtlarına göre Melike ve Temir olan anne-baba isminin gerçeğe uygun şekilde Celil ve Hazal olarak düzeltilmesine “ karar verilmesini de talep etmiştir.
21. Görüldüğü gibi, iddianın sürülüş şekline göre ortada birbiri ile bağlantılı iki ayrı davanın bulunduğu, ilkinin mevcut nüfus kaydındaki anne ve baba kaydının iptali, ikincisinin ise gerçek anne ve baba üzerine kayıt istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi, anne ile çocuk arasındaki soybağı ilişkisi herhangi bir hükme veya irade açıklamasına gerek bulunmadan doğumla kendiliğinden kurulacağından, davalıların gerçek annelerinin Hazal olduğuna dair iddianın soybağı davası ile herhangi bir ilgisi olmayıp, gerçek annenin tespiti yönünden 5490 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesi kapsamına giren nüfus kaydının düzeltilmesi davası söz konusudur.
22. Öyle ise bu şekilde birbiri ile bağlantılı iki ayrı talebin aynı davada ileri sürüldüğü bu durumlarda görevli ve yetkili Asliye Hukuk Mahkemesince yapılması gereken ilk iş çocuğu doğuran gerçek annenin tespit edilmesi olmalıdır. Zira 4721 sayılı Kanun’un 282 nci maddesinin birinci fıkrasına göre çocuk ile ana arasındaki soybağının kurulabilmesi için çocuğun ana olduğu iddia edilen kadın tarafından doğrulduğunun tespit edilmesi yeterlidir.
23. Çocuğu doğuran kadının doğum anında evli olup olmamasının, çocuk ile ana arasında soybağı kurulması açısından önemi bulunmamakla birlikte; çocuğun doğumu anında, ananın evli olup olmaması, asıl olarak baba yönünden önem arz etmektedir. Gerçek annenin kim olduğunun tespitinden sonra, ikinci talep olan gerçek baba hanesine kayıt istemi, doğum anında ana ile biyolojik baba olduğu iddia edilen kişi arasında evlilik ilişkisi olup olmamasına göre değişiklik göstermektedir.
24. Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, bir davanın soybağına ilişkin kabul edilmesi için, dava ile ulaşılmak istenen sonucun, ya bir soybağı tesis etmesi veya kurulmuş olan soybağını ortadan kaldırması lazımdır. Eğer böyle bir sonuç doğmayacaksa, davanın soybağına ilişkin kabul edilmesi yasal olarak mümkün değildir. Evlat edinmeyle kurulan soybağı hariç, çocukla ana ve babası arasındaki soybağının ne şekilde kurulacağı, kurulmuş olan soybağının hangi davalarla ortadan kaldırılacağı 4721 sayılı Kanun’un 282 ilâ 304 üncü maddeleri arasında düzenleme altına alınmıştır. Bu düzenlemelere göre çocuk ile ana arasında kan bağına dayanan soybağı doğumla; çocuk ile baba arasındaki kan bağına dayanan soybağı ise ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur (4721 sayılı Kanun, md. 282/1-2).
25. Çocuğun genetik ana ve babası yerine başka bir erkek ve kadın üzerine kayıt edilmesi gerçeğe aykırı olduğu için bunun düzeltilmesi, asliye hukuk mahkemesine açılacak zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile istenebilir. Fakat nüfus kaydının düzeltilmesi davasına konu olan çocuğu doğuran kadın, evlilik içinde doğum yapmış olabileceği gibi evlilik dışında da doğum yapmış olabilir. Gerçek annenin evlilik içinde doğum yaptığı tespit edildiği takdirde, aşağıda anlatılacağı şekilde 4721 sayılı Kanun’la benimsenmiş babalık karinesi uyarınca çocuğu doğuran ana ile evli olan kişinin baba olarak belirlenmesi mümkündür. Burada çocuğun kayden baba olarak görünen kişinin nüfusundan çıkarılması işleminin de soybağı davası ile bir ilgisi bulunmamaktadır, zira çocuk kayıt babasına 4721 sayılı Kanun’un soybağı hükümlerine göre değil, tarafların baştan itibaren yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemleriyle yasaya aykırı şekilde kurulmuştur. 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre soybağının reddi davası ancak babalık karinesi kapsamında yer alan, dolayısıyla babalık karinesinden faydalanan çocukların soybağının ortadan kaldırılmasını ifade eden bir davadır. Babalık karinesinden faydalanma söz konusu olmaksızın kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için böyle bir durumda çocuk ile koca arasında soybağının bulunmadığının tespitine yönelik olarak açılan dava, soybağının reddi davası değil, yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davasıdır. Buradan hareketle genetik anne ve babasının evlilik içi ilişkisinden dünyaya gelen çocuğun, hem anne hem baba adının gerçeğe uygun hâle getirilmesinin talep edildiği nüfus davası, soybağı davası olarak adlandırılamaz. Çünkü gerçek annenin belirlenmesi sonucunda babalık karinesi çerçevesinde nüfus kaydına göre koca olarak görünen kişinin baba olarak belirlenmesi yasa gereği olacaktır. Başka bir ifade ile yasa gereği babanın belirlendiği bu hâller nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile gerçeğe uygun hâle getirilirler ki, nüfus kaydının düzeltilmesi istemli davalarda görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu açıktır.
26. Ne var ki somut uyuşmazlıkta Özel Daire kararında da açıkça belirtildiği üzere davalı çocukların, biyolojik anne ve babaları olduğu iddia edilen Hazal ile Celil’in evlilik dışı ilişkisinden dünyaya geldiği iddia edilmiştir.
27. Türk Medeni Kanunu’nun 282 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre evlat edinmeyle kurulan soybağı hariç “çocuk ile baba arasındaki soybağı ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur” hükmü düzenleme altına alındığına göre kural olarak bir çocuğun ancak aşağıda sayılan şekillerde biyolojik babasına soybağı ile bağlanması mümkündür.
28. Ana ile evlilik nedeniyle çocukla baba arasındaki soybağının kurulması; evliliğin doğumdan önce gerçekleşmesi hâlinde (4721 sayılı Kanun md. 285 ilâ 291) olabileceği gibi, evliliğin doğumdan sonra gerçekleşmesi hâlinde de (4721 sayılı Kanun md. 292 ilâ 294) olabilir.
29. Evliliğin doğumdan önce gerçekleşmiş olması hâlinde, 4721 sayılı Kanun’un 285 inci maddesi ile düzenleme altına alınan babalık karinesi uyarınca çocuk ile baba arasındaki soybağı kendiliğinden kurulur. Buradaki babalık karinesinin çürütülmesi soybağının reddi davası ile mümkündür. Bunun dışında çocuk ile baba arasında kurulan soybağının ortadan kaldırılması imkânı bulunmamaktadır. Bu dava ancak baba ve çocuk tarafından veya Kanun’un 291 inci maddesindeki şartların gerçekleşmiş olması hâlinde belirtilen ilgililer tarafından gösterilen süreler içerisinde açılmış olmasına bağlanmışken, Anayasa Mahkemesinin 26.07.2023 tarihli ve 2023/37 Esas, 2023/140 Karar sayılı kararı ile ana tarafından davacı sıfatıyla çocuğun biyolojik babasının koca olmadığı ileri sürülerek babalık karinesinin çürütülmesi için yargı mercilerine başvurulmasına imkân tanımayan kuralın, özel hayata saygı gösterilmesini hakkı bağlamında etkili başvuru hakkını ihlal ettiğine karar verilmiştir. Soybağının reddi davalarında görevli mahkeme 4787 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi uyarınca aile mahkemesidir.
30. Çocuk evlilik dışında doğmuş, ana ve babası sonradan evlenmiş ise evlilik dışında doğmuş olan bu çocuklar ana ve babasının evlenmesiyle kendiliğinden evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tâbi olurlar (4721 sayılı Kanun md. 292). Eşler, evlilik dışında doğmuş olan ortak çocuklarını, evlenme sırasında veya evlenmeden sonra nüfus memuruna bildirmekle yükümlüdürler. Bildirimin yapılmamış olması, çocuğun evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tâbi olmasını engellemez. Kanun, bu yolla kurulan soybağına “sonradan evlenme yoluyla soybağının kurulması” demektedir. Bu yolla kurulan soybağı ise “sonradan evlenme yoluyla soybağının kurulmasına itiraz ve iptal davasıyla” (4721 sayılı Kanun md. 294) ortadan kaldırılır. Bu davayı, ana ve babanın yasal mirasçıları, çocuk (çocuğun ölmüş olması veya ayırt etme gücünü sürekli olarak kaybetmesi hâlinde altsoyu) ve Cumhuriyet savcısı açar. İtiraz eden, kocanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür. Bu davada sadece “kocanın baba olmadığı itirazı” ileri sürülebilir. Bunun dışındaki itirazların bu davada dinlenilmesi mümkün değildir. Bu davalarda tanımanın iptaline ilişkin hükümler kıyasen uygulanır ve görevli mahkeme aile mahkemeleridir.
31. Baba ile çocuk arasında soybağı kurulmasının diğer bir yolu ise, 4721 sayılı Kanun’un 295 ve devamı maddelerinde düzenlenen tanımadır. Buna göre tanıma babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmî senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla soybağının kurulması yoludur. Tanıma, tek taraflı bir irade beyanıdır. Tanıma yolu ile kurulan bu soybağının açılacak iptal davası ile kaldırılması mümkündür. Bu dava ile tanıyanın, çocuğun babası olmadığı sonucuna ulaşılır. Diğer bir ifade ile tanıma yoluyla kurulan soybağı geçersiz kılınır. Dava; tanıma beyanı, yanılma, aldatma veya korkutmaya dayanıyorsa “tanıyan” tarafından, ana ve çocuğa karşı açılır. Böyle değil ise; çocuk, çocuğun ölümü hâlinde alt soyu, Cumhuriyet savcısı, Hazine ve diğer ilgililer tarafından da açılabilir. Dava açma hak düşürücü sürülere bağlanmıştır. Tanımanın iptali davalarında görevli mahkeme 4787 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi uyarınca aile mahkemesidir.
32. Çocuk ile baba arasında soybağı kurulmasını sağlayan son yol ise babalık hükmüdür. Bahse konu davanın, çocuk ile baba arasında soybağı kurulabilmesi için çocuğun bir başka erkek ile soybağının bulunmaması gereklidir. Çocuğun herhangi bir yolla bir başka erkek ile soybağı kurulmuş ise bu soybağı ortadan kaldırılmadıkça babalık davası açılamaz. 4721 sayılı Kanun’un 301 inci maddesine göre çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk, babaya; baba ölmüşse mirasçılarına karşı açacakları babalık davası ile isteyebilirler. Dava açma hak düşürücü sürülere bağlanmıştır. Tanımanın iptali davalarında görevli mahkeme 4787 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi uyarınca aile mahkemesidir.
33. Soybağı davaları Kanun’da sayma usulü ile belirlenmiştir. Bu davalar dışında soybağı davası açma imkânı bulunmamaktadır. Ayrıca söz konusu düzenlemeler dikkate alındığında, soybağı davalarının ilelebet açılabilmesi kabul edilmemiş, belirli bir süre geçtikten sonra soybağı ile itirazları, bir daha açılmamak üzere kapatılmasını yeğlemiştir. O sebepledir ki kanun koyucu bu tür davalarda hak düşürücü süreler öngörmüştür. Soybağı davaları ile nüfus kayıt düzeltim davaları sonuçları itibari ile benzerlik gösterse de içerik ve yargılama kuralları açısından kendilerine özgüdürler ve Kanunun özel hükümlerine tâbidirler.
34. Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen nazara alınır. Görev, belirli bir davaya hüküm mahkemelerinden hangisinin bakacağı hususunu belirler. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5133 sayılı Kanun ile değişik 4/1. maddesinde; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun üçüncü kısmı hariç olmak üzere ikinci kitabından ( TMK. md. 118-494 ) doğan bütün dava ve işlere Aile Mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiştir.
35. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalılar Antika ve Hatun’un anne ve baba yönünden nüfus kayıtlarının gerçeğe uygun şekilde düzeltilmesinin talep edildiği eldeki davada, yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemlerle yasaya aykırı şekilde oluşturulan kayıtların düzeltilmesi isteminin nüfus kaydının düzeltilmesi davası olduğu ve görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunun açık olması karşısında Mahkemece öncelikle davalıları doğuran gerçek annenin Hazal olup olmadığının tespit edilmesinin gerektiği, Hazal olduğunun tespiti hâlinde nüfus kayıtlarına göre evlilik dışında doğmuş oldukları anlaşılan davalıların babasının Celil olduğuna yönelik talebin ise 4721 sayılı Kanun’un 301 inci maddesinde düzenlenen babalık hükmünün kurulmasına ilişkin olduğu gözetilerek Celil’e karşı açılan davanın tefrik edilerek aile mahkemesince görülüp karara bağlanması gerektiği şüphesizdir.
36. Öte yandan, çocuğun gerçek anne ve babası ile arasında kurulan soybağı bir temel hak olduğu gibi kamu düzeni ile de ilgilidir. Bu nedenle hâkim, soybağına ilişkin davalarda doğru sonucun elde edilmesi için tüm maddi olguları resen araştırmalı, bilimsel çalışmaların ulaştığı bütün olanaklardan yararlanmalıdır. Tüm canlılarda genetik kodu içeren DNA konusunda yapılan araştırma ve incelemeler de çağımızın en önemli bilimsel gelişmelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Gen teknolojisinde yaşanan bu gelişmeler hukuku da kaçınılmaz bir şekilde etkilemiş ve bu teknoloji sayesinde uyuşmazlık konusu olan bazı maddi vakıaların güvenilir şekilde aydınlatılması olanaklı hâle gelmiştir.
37. Öyle ise; soybağı ve miras hukukunu ilgilendiren bu tür davalarda doğru sicil oluşturulması zorunluluğu dikkate alınarak, davanın ispatı için sunulan delillerle yetinilmeyip, doğru kimliklendirme için DNA testi yapılarak karar verilmesi gerektiği de unutulmamalıdır.
38. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; iki ayrı talebin ileri sürüldüğü eldeki davada, davalıların nüfus kaydına göre kayden anne ve babası olarak görünen kişilerle aralarında soybağı ilişkisinin bulunmadığı iddia edildiğine göre nüfus kayıtlarının davacının talebi gibi düzeltilebilmesi için öncelikle gerçek anne ve babanın tespit edilmesinin gerektiği, hâl böyle olunca, gerçek anne ve babanın tespiti isteminin öncelik taşıdığı, davalıların biyolojik babaları yönünden babalık davası açmaya zorlanmaması gerektiği, bir talebi incelemekle görevli mahkemenin buna bağlı diğer talebi de incelemek durumunda olduğu gerekçesiyle her iki davanın birlikte açılması hâlinde görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olacağından direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
39. Hâl böyle olunca mahkemece önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenler yanında yukarıda yazılı genişletilmiş gerekçelerle bozulması gerekmiştir.
40. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Nüfus Müdürlüğünün temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçelerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,
Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
04.10.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 24’ü BOZMA, 1’i ise DEĞİŞİK GEREKÇE İLE BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.
ANNE VE BABA YÖNÜNDEN NÜFUS KAYITLARININ GERÇEĞE UYGUN ŞEKİLDE DÜZELTİLMESİNİN TALEP EDİLDİĞİ DAVALARDA GÖREVLİ MAHKEME ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2022/2-762
Karar No : 2023/883
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Malazgirt Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14.11.2019
SAYISI : 2019/134 E., 2019/237 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 06.04.2016 tarihli ve
2015/9259 Esas, 2016/5786 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasındaki nüfus kaydının düzeltilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Malazgirt Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı Nüfus Müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili Temir’in nüfus kaydında kızları olarak görünen Antika ve Hatun’un gerçekte kız kardeşleri olduğunu, müvekkilinin babası Celil’in gayri resmî birliktelik yaşadığı Hazal U. isimli kadından doğduklarını, ancak nüfusta müvekkilinin çocukları olarak kaydedildiğini, dolayısıyla nüfus kaydının gerçeği yansıtmadığını ileri sürerek Antika ve Hatun’un nüfus kayıtlarına göre Melike ve Temir olan anne-baba isminin gerçeğe uygun şekilde Celil ve Hazal olarak düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı
5. Davalı Hazal U. cevap dilekçesinde; davacının iddialarının doğru olduğunu, nüfus kaydının gerçeğe uygun hâle getirilmesini savunmuştur.
6. Usule uygun tebliğe rağmen davalı Nüfus Müdürlüğü davaya cevap vermemiştir.
Mahkeme Kararı
7. Malazgirt Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.04.2014 tarihli ve 2012/205 Esas, 2014/122 Karar sayılı kararı ile; davanın nüfus kayıtlarındaki anne ve baba adının düzeltilmesi istemine ilişkin olduğu, dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalılar Antika ve Hatun’un nüfus kaydında görünenin aksine gerçekte davacı Temir’in kızları değil kız kardeşi oldukları, gerçek anne isminin Hazal baba isminin ise Celil olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, davalılar Antika ve Hatun’un baba adının Celil anne adının Hazal olarak değiştirilmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davalı Nüfus Müdürlüğü tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 06.04.2016 tarihli ve 2015/9259 Esas, 2016/5786 Karar sayılı kararı ile;
“… 1- Dava ile davacı, Temir ve eşi Melikenin hanesinde kayıtlı olan davalılar Hatun ve Antikanın Temirin babası Celilin Hazal ile evlilik dışı ilişkisinden dünyaya geldiği bu çocukların anne adlarının Hazal baba adlarının ise Celil olduğu ileri sürülerek kayıtların buna uygun düzeltilmesini talep etmektedir.
Çocukların kayden anneleri görünen davacının eşi Melike'ye husumet yöneltilmesi, davada taraf kılınması ve göstermesi halinde delillerinin toplanması ve tüm delillerle birlikte değerlendirilerek anne adları belirlenip hasıl olacak neticeye göre karar verilmesi gerekirken bu kişi davaya dahil edilmeden eksik hasım ve eksik inceleme ile hüküm kurulması,
2- Davalılar Hatun ve Antikanın babalarının Celil olduğu, Celil'in Hazal ile evlilik dışı ilişkisinden dünyaya geldikleri ileri sürüldüğüne göre bu çocukların babalarının Celil olduklarına ilişkin dava esasen babalığa ilişkindir. Babalık davası da, Türk Medeni Kanununun 301.maddesi kapsamında aile hukuku içerisindedir. 4788 sayılı Aile Mahkemeleri Kanunu uyarınca aile hukukundan doğan dava ve işlerde aile mahkemesi görevlidir. Görev kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gerekmektedir. O halde davalılar Antika ve Hatunun babalarının Celil olduğu ve bunun düzeltilmesi talebi tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilip davanın bu bölümüne o yerde ayrı bir müstakil mahkeme kurulmadığından aile mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken bu hususun dikkate alınmaması, doğru görülmemiştir,...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
10. Malazgirt Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.11.2019 tarihli ve 2019/134 Esas, 2019/237 Karar sayılı kararı ile; somut olayda davacının iddiası ve mahkemenin 20.12.2012 tarihli duruşmasında alınan beyanına göre gerçekte kardeşi olan davalılar Hatun ve Antika’yı yanlış ve yanıltıcı beyanla kendi ve eşi üzerine kaydettirdiğinin sabit olduğu, bu hususun davalılardan Hazal U.’ın beyanları ile de doğrulandığı, dolayısıyla eldeki davaya kayıt düzeltim davası olarak bakılması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
11. Direnme kararı yasal süresi içinde Nüfus Müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kayden baba olarak görünen davacının nüfus kaydının düzeltilmesi amacıyla açtığı eldeki davada, kayden anne olarak görünen eşini davaya dâhil etmesinin gerekip gerekmediği ve dava dilekçesi dikkate alındığında iddianın ileri sürülüş şekline göre “davalıların gerçekte babasının bir başkası olduğuna yönelik talebin” 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 301 inci maddesinde düzenlenen babalık hükmüne ilişkin olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalıların biyolojik babalarına yöneltilen talebin tefrik edilerek aile mahkemesince karara bağlanmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Öncelikle davanın hukuki niteliğinin belirlenmesi bakımından ilgili yasal düzenlenme, kavram ve kurumların irdelenmesinde yarar vardır.
14. Bilindiği gibi, anne ile çocuk arasındaki soybağı ilişkisi herhangi bir hükme veya irade açıklamasına gerek bulunmadan doğumla kendiliğinden kurulur. Yanlışlıkla veya bilinçli olarak çocuğun anasının, doğuran kadın yerine başka bir kadının gösterilmesi ve onu doğurmamış olan kadının üzerine tescil edilmesi hâlinde dahi kayden anne olarak görünen bu kişi ile çocuk arasında bir soybağı ilişkisi kurulmuş olmaz (4721 sayılı Kanun md. 282/1).
15. Türk Medeni Kanunu’nun 39 uncu maddesi uyarınca mahkeme kararı olmadıkça, kişisel durum sicilinin hiçbir kaydında düzeltme yapılamaz. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’un 46 ncı maddesinde yer alan “yaş, ad, soyadı ve diğer kayıt düzeltme davaları…” ibaresi nazara alındığında, herhangi bir sınırlama olmaksızın nüfus kütüğünde mevcut her kaydın düzeltilmesinin istenebileceği kuşkusuzdur. Bu hükme göre, anne adı nüfus kütüğüne gerçeğe aykırı olarak yazılmışsa, bu yanlışlığın düzeltilmesi uygulamadaki ifade ile nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile mümkündür.
16. Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35 inci maddesi ile de “Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir” hükmü düzenleme altına alınmıştır. Aynı Kanun’un 36 ncı maddesine göre de; nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmî dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır.
17. Eldeki davada; davalılar Antika ve Hatun’un kayden anneleri olarak görünen Melike tarafından doğrulmadıkları, Hazal U. tarafından dünyaya getirildiği ileri sürülerek anne adının düzeltilmesi istemli dava açıldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, anne adının düzeltilmesi davasında gerçek annenin de tespiti talep edilmişse sağ ise gerçek anne, sağ değil ise gerçek annenin mirasçılarının davalı sıfatı ile davaya katılmaları sağlanmalıdır. Somut olayda olduğu gibi, anne adının düzeltilmesi davasının kayden anne olan kişi dışındakiler tarafından açılmış olması hâlinde ise nüfus kaydı düzeltilmesi istenen kayıt annesi de davada taraf olmalıdır. Zira anne adına dair nüfus kaydının gerçeği yansıtmadığı iddiasına dayalı bu tür davalarda, gerek kayıt annesinin gerekse gerçek annenin verilecek karar ile miras haklarının etkileneceği tartışmasızdır. Öyle ise anne adının düzeltilmesi davasında kayden anne sağ ise kendisi, sağ değil ise mirasçılarının davalı sıfatı ile davaya katılmalarının sağlanması yasal zorunluluktur. Hâl böyle olunca Mahkemece kayden anne olarak görünen ve 26.01.2018 tarihinde öldüğü anlaşılan Melike mirasçılarının davalı sıfatı ile davaya katılımlarının sağlanmadan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
18. Somut olayda dava dilekçesi dikkate alınarak iddianın sürülüş şekline göre incelenmesine gelince; davacı dava dilekçesinde “Antika ve Hatun’un gerçekte kız kardeşleri olduğunu bildiği halde, nüfusa eşi Melike’den olma kızlarıymış gibi kaydettirildiğini, Antika ve Hatun’un nüfus kaydının anne ve baba yönünden gerçeği yansıtmadığını, baştan itibaren kütüğe yanlış olarak tescil edildiğini” ileri sürdüğüne göre iddianın buraya olan kısmında da davanın “soybağı davası” ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Zira nüfus kaydının hem ana hem de baba yönünden kütükte gerçek durumu yansıtmadığı, baştan itibaren ilgililerce yanlış olarak kütüğe geçirildiği başka bir anlatımla hem ana hem de baba yönünden kütükte yanlış bir kaydın bulunduğu ileri sürülmüşse nüfus kaydının düzeltilmesi davası söz konusudur. Bu tür davalar sonucunda, nüfus kaydı düzeltilecek kişinin, o tarihe kadar kayıtlı olduğu haneden çıkıp, başka bir haneye tescil edilecek olması da, davayı soybağı davası hâline dönüştürmez.
19. Bilindiği gibi, maddi olayları açıklamak taraflara, ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak Kanun hükümlerini tespit ederek somut olaya uygulamak görevi hâkime aittir.
20. Ne var ki davacı dava dilekçesinde “Antika ve Hatun’un kendi kızları olmadığı iddiasının yanında gerçek annelerinin Hazal, babalarının ise Hazal’ın evlilik dışı ilişkisinin bulunduğu Celil olduğu iddiasına da yer vererek, Antika ve Hatun’un nüfus kayıtlarına göre Melike ve Temir olan anne-baba isminin gerçeğe uygun şekilde Celil ve Hazal olarak düzeltilmesine “ karar verilmesini de talep etmiştir.
21. Görüldüğü gibi, iddianın sürülüş şekline göre ortada birbiri ile bağlantılı iki ayrı davanın bulunduğu, ilkinin mevcut nüfus kaydındaki anne ve baba kaydının iptali, ikincisinin ise gerçek anne ve baba üzerine kayıt istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi, anne ile çocuk arasındaki soybağı ilişkisi herhangi bir hükme veya irade açıklamasına gerek bulunmadan doğumla kendiliğinden kurulacağından, davalıların gerçek annelerinin Hazal olduğuna dair iddianın soybağı davası ile herhangi bir ilgisi olmayıp, gerçek annenin tespiti yönünden 5490 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesi kapsamına giren nüfus kaydının düzeltilmesi davası söz konusudur.
22. Öyle ise bu şekilde birbiri ile bağlantılı iki ayrı talebin aynı davada ileri sürüldüğü bu durumlarda görevli ve yetkili Asliye Hukuk Mahkemesince yapılması gereken ilk iş çocuğu doğuran gerçek annenin tespit edilmesi olmalıdır. Zira 4721 sayılı Kanun’un 282 nci maddesinin birinci fıkrasına göre çocuk ile ana arasındaki soybağının kurulabilmesi için çocuğun ana olduğu iddia edilen kadın tarafından doğrulduğunun tespit edilmesi yeterlidir.
23. Çocuğu doğuran kadının doğum anında evli olup olmamasının, çocuk ile ana arasında soybağı kurulması açısından önemi bulunmamakla birlikte; çocuğun doğumu anında, ananın evli olup olmaması, asıl olarak baba yönünden önem arz etmektedir. Gerçek annenin kim olduğunun tespitinden sonra, ikinci talep olan gerçek baba hanesine kayıt istemi, doğum anında ana ile biyolojik baba olduğu iddia edilen kişi arasında evlilik ilişkisi olup olmamasına göre değişiklik göstermektedir.
24. Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, bir davanın soybağına ilişkin kabul edilmesi için, dava ile ulaşılmak istenen sonucun, ya bir soybağı tesis etmesi veya kurulmuş olan soybağını ortadan kaldırması lazımdır. Eğer böyle bir sonuç doğmayacaksa, davanın soybağına ilişkin kabul edilmesi yasal olarak mümkün değildir. Evlat edinmeyle kurulan soybağı hariç, çocukla ana ve babası arasındaki soybağının ne şekilde kurulacağı, kurulmuş olan soybağının hangi davalarla ortadan kaldırılacağı 4721 sayılı Kanun’un 282 ilâ 304 üncü maddeleri arasında düzenleme altına alınmıştır. Bu düzenlemelere göre çocuk ile ana arasında kan bağına dayanan soybağı doğumla; çocuk ile baba arasındaki kan bağına dayanan soybağı ise ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur (4721 sayılı Kanun, md. 282/1-2).
25. Çocuğun genetik ana ve babası yerine başka bir erkek ve kadın üzerine kayıt edilmesi gerçeğe aykırı olduğu için bunun düzeltilmesi, asliye hukuk mahkemesine açılacak zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile istenebilir. Fakat nüfus kaydının düzeltilmesi davasına konu olan çocuğu doğuran kadın, evlilik içinde doğum yapmış olabileceği gibi evlilik dışında da doğum yapmış olabilir. Gerçek annenin evlilik içinde doğum yaptığı tespit edildiği takdirde, aşağıda anlatılacağı şekilde 4721 sayılı Kanun’la benimsenmiş babalık karinesi uyarınca çocuğu doğuran ana ile evli olan kişinin baba olarak belirlenmesi mümkündür. Burada çocuğun kayden baba olarak görünen kişinin nüfusundan çıkarılması işleminin de soybağı davası ile bir ilgisi bulunmamaktadır, zira çocuk kayıt babasına 4721 sayılı Kanun’un soybağı hükümlerine göre değil, tarafların baştan itibaren yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemleriyle yasaya aykırı şekilde kurulmuştur. 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre soybağının reddi davası ancak babalık karinesi kapsamında yer alan, dolayısıyla babalık karinesinden faydalanan çocukların soybağının ortadan kaldırılmasını ifade eden bir davadır. Babalık karinesinden faydalanma söz konusu olmaksızın kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için böyle bir durumda çocuk ile koca arasında soybağının bulunmadığının tespitine yönelik olarak açılan dava, soybağının reddi davası değil, yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davasıdır. Buradan hareketle genetik anne ve babasının evlilik içi ilişkisinden dünyaya gelen çocuğun, hem anne hem baba adının gerçeğe uygun hâle getirilmesinin talep edildiği nüfus davası, soybağı davası olarak adlandırılamaz. Çünkü gerçek annenin belirlenmesi sonucunda babalık karinesi çerçevesinde nüfus kaydına göre koca olarak görünen kişinin baba olarak belirlenmesi yasa gereği olacaktır. Başka bir ifade ile yasa gereği babanın belirlendiği bu hâller nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile gerçeğe uygun hâle getirilirler ki, nüfus kaydının düzeltilmesi istemli davalarda görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu açıktır.
26. Ne var ki somut uyuşmazlıkta Özel Daire kararında da açıkça belirtildiği üzere davalı çocukların, biyolojik anne ve babaları olduğu iddia edilen Hazal ile Celil’in evlilik dışı ilişkisinden dünyaya geldiği iddia edilmiştir.
27. Türk Medeni Kanunu’nun 282 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre evlat edinmeyle kurulan soybağı hariç “çocuk ile baba arasındaki soybağı ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur” hükmü düzenleme altına alındığına göre kural olarak bir çocuğun ancak aşağıda sayılan şekillerde biyolojik babasına soybağı ile bağlanması mümkündür.
28. Ana ile evlilik nedeniyle çocukla baba arasındaki soybağının kurulması; evliliğin doğumdan önce gerçekleşmesi hâlinde (4721 sayılı Kanun md. 285 ilâ 291) olabileceği gibi, evliliğin doğumdan sonra gerçekleşmesi hâlinde de (4721 sayılı Kanun md. 292 ilâ 294) olabilir.
29. Evliliğin doğumdan önce gerçekleşmiş olması hâlinde, 4721 sayılı Kanun’un 285 inci maddesi ile düzenleme altına alınan babalık karinesi uyarınca çocuk ile baba arasındaki soybağı kendiliğinden kurulur. Buradaki babalık karinesinin çürütülmesi soybağının reddi davası ile mümkündür. Bunun dışında çocuk ile baba arasında kurulan soybağının ortadan kaldırılması imkânı bulunmamaktadır. Bu dava ancak baba ve çocuk tarafından veya Kanun’un 291 inci maddesindeki şartların gerçekleşmiş olması hâlinde belirtilen ilgililer tarafından gösterilen süreler içerisinde açılmış olmasına bağlanmışken, Anayasa Mahkemesinin 26.07.2023 tarihli ve 2023/37 Esas, 2023/140 Karar sayılı kararı ile ana tarafından davacı sıfatıyla çocuğun biyolojik babasının koca olmadığı ileri sürülerek babalık karinesinin çürütülmesi için yargı mercilerine başvurulmasına imkân tanımayan kuralın, özel hayata saygı gösterilmesini hakkı bağlamında etkili başvuru hakkını ihlal ettiğine karar verilmiştir. Soybağının reddi davalarında görevli mahkeme 4787 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi uyarınca aile mahkemesidir.
30. Çocuk evlilik dışında doğmuş, ana ve babası sonradan evlenmiş ise evlilik dışında doğmuş olan bu çocuklar ana ve babasının evlenmesiyle kendiliğinden evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tâbi olurlar (4721 sayılı Kanun md. 292). Eşler, evlilik dışında doğmuş olan ortak çocuklarını, evlenme sırasında veya evlenmeden sonra nüfus memuruna bildirmekle yükümlüdürler. Bildirimin yapılmamış olması, çocuğun evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tâbi olmasını engellemez. Kanun, bu yolla kurulan soybağına “sonradan evlenme yoluyla soybağının kurulması” demektedir. Bu yolla kurulan soybağı ise “sonradan evlenme yoluyla soybağının kurulmasına itiraz ve iptal davasıyla” (4721 sayılı Kanun md. 294) ortadan kaldırılır. Bu davayı, ana ve babanın yasal mirasçıları, çocuk (çocuğun ölmüş olması veya ayırt etme gücünü sürekli olarak kaybetmesi hâlinde altsoyu) ve Cumhuriyet savcısı açar. İtiraz eden, kocanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür. Bu davada sadece “kocanın baba olmadığı itirazı” ileri sürülebilir. Bunun dışındaki itirazların bu davada dinlenilmesi mümkün değildir. Bu davalarda tanımanın iptaline ilişkin hükümler kıyasen uygulanır ve görevli mahkeme aile mahkemeleridir.
31. Baba ile çocuk arasında soybağı kurulmasının diğer bir yolu ise, 4721 sayılı Kanun’un 295 ve devamı maddelerinde düzenlenen tanımadır. Buna göre tanıma babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmî senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla soybağının kurulması yoludur. Tanıma, tek taraflı bir irade beyanıdır. Tanıma yolu ile kurulan bu soybağının açılacak iptal davası ile kaldırılması mümkündür. Bu dava ile tanıyanın, çocuğun babası olmadığı sonucuna ulaşılır. Diğer bir ifade ile tanıma yoluyla kurulan soybağı geçersiz kılınır. Dava; tanıma beyanı, yanılma, aldatma veya korkutmaya dayanıyorsa “tanıyan” tarafından, ana ve çocuğa karşı açılır. Böyle değil ise; çocuk, çocuğun ölümü hâlinde alt soyu, Cumhuriyet savcısı, Hazine ve diğer ilgililer tarafından da açılabilir. Dava açma hak düşürücü sürülere bağlanmıştır. Tanımanın iptali davalarında görevli mahkeme 4787 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi uyarınca aile mahkemesidir.
32. Çocuk ile baba arasında soybağı kurulmasını sağlayan son yol ise babalık hükmüdür. Bahse konu davanın, çocuk ile baba arasında soybağı kurulabilmesi için çocuğun bir başka erkek ile soybağının bulunmaması gereklidir. Çocuğun herhangi bir yolla bir başka erkek ile soybağı kurulmuş ise bu soybağı ortadan kaldırılmadıkça babalık davası açılamaz. 4721 sayılı Kanun’un 301 inci maddesine göre çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk, babaya; baba ölmüşse mirasçılarına karşı açacakları babalık davası ile isteyebilirler. Dava açma hak düşürücü sürülere bağlanmıştır. Tanımanın iptali davalarında görevli mahkeme 4787 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi uyarınca aile mahkemesidir.
33. Soybağı davaları Kanun’da sayma usulü ile belirlenmiştir. Bu davalar dışında soybağı davası açma imkânı bulunmamaktadır. Ayrıca söz konusu düzenlemeler dikkate alındığında, soybağı davalarının ilelebet açılabilmesi kabul edilmemiş, belirli bir süre geçtikten sonra soybağı ile itirazları, bir daha açılmamak üzere kapatılmasını yeğlemiştir. O sebepledir ki kanun koyucu bu tür davalarda hak düşürücü süreler öngörmüştür. Soybağı davaları ile nüfus kayıt düzeltim davaları sonuçları itibari ile benzerlik gösterse de içerik ve yargılama kuralları açısından kendilerine özgüdürler ve Kanunun özel hükümlerine tâbidirler.
34. Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen nazara alınır. Görev, belirli bir davaya hüküm mahkemelerinden hangisinin bakacağı hususunu belirler. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5133 sayılı Kanun ile değişik 4/1. maddesinde; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun üçüncü kısmı hariç olmak üzere ikinci kitabından ( TMK. md. 118-494 ) doğan bütün dava ve işlere Aile Mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiştir.
35. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalılar Antika ve Hatun’un anne ve baba yönünden nüfus kayıtlarının gerçeğe uygun şekilde düzeltilmesinin talep edildiği eldeki davada, yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemlerle yasaya aykırı şekilde oluşturulan kayıtların düzeltilmesi isteminin nüfus kaydının düzeltilmesi davası olduğu ve görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunun açık olması karşısında Mahkemece öncelikle davalıları doğuran gerçek annenin Hazal olup olmadığının tespit edilmesinin gerektiği, Hazal olduğunun tespiti hâlinde nüfus kayıtlarına göre evlilik dışında doğmuş oldukları anlaşılan davalıların babasının Celil olduğuna yönelik talebin ise 4721 sayılı Kanun’un 301 inci maddesinde düzenlenen babalık hükmünün kurulmasına ilişkin olduğu gözetilerek Celil’e karşı açılan davanın tefrik edilerek aile mahkemesince görülüp karara bağlanması gerektiği şüphesizdir.
36. Öte yandan, çocuğun gerçek anne ve babası ile arasında kurulan soybağı bir temel hak olduğu gibi kamu düzeni ile de ilgilidir. Bu nedenle hâkim, soybağına ilişkin davalarda doğru sonucun elde edilmesi için tüm maddi olguları resen araştırmalı, bilimsel çalışmaların ulaştığı bütün olanaklardan yararlanmalıdır. Tüm canlılarda genetik kodu içeren DNA konusunda yapılan araştırma ve incelemeler de çağımızın en önemli bilimsel gelişmelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Gen teknolojisinde yaşanan bu gelişmeler hukuku da kaçınılmaz bir şekilde etkilemiş ve bu teknoloji sayesinde uyuşmazlık konusu olan bazı maddi vakıaların güvenilir şekilde aydınlatılması olanaklı hâle gelmiştir.
37. Öyle ise; soybağı ve miras hukukunu ilgilendiren bu tür davalarda doğru sicil oluşturulması zorunluluğu dikkate alınarak, davanın ispatı için sunulan delillerle yetinilmeyip, doğru kimliklendirme için DNA testi yapılarak karar verilmesi gerektiği de unutulmamalıdır.
38. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; iki ayrı talebin ileri sürüldüğü eldeki davada, davalıların nüfus kaydına göre kayden anne ve babası olarak görünen kişilerle aralarında soybağı ilişkisinin bulunmadığı iddia edildiğine göre nüfus kayıtlarının davacının talebi gibi düzeltilebilmesi için öncelikle gerçek anne ve babanın tespit edilmesinin gerektiği, hâl böyle olunca, gerçek anne ve babanın tespiti isteminin öncelik taşıdığı, davalıların biyolojik babaları yönünden babalık davası açmaya zorlanmaması gerektiği, bir talebi incelemekle görevli mahkemenin buna bağlı diğer talebi de incelemek durumunda olduğu gerekçesiyle her iki davanın birlikte açılması hâlinde görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olacağından direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
39. Hâl böyle olunca mahkemece önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenler yanında yukarıda yazılı genişletilmiş gerekçelerle bozulması gerekmiştir.
40. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Nüfus Müdürlüğünün temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçelerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,
Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
04.10.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 24’ü BOZMA, 1’i ise DEĞİŞİK GEREKÇE İLE BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.