ANNENİN DOĞUM YAPTIKTAN HEMEN SONRA ÇOCUĞU EMZİRMEYİ REDDETMESİ VE BU YAŞINA KADAR HİÇ GÖRMEMESİ NEDENİYLE VELAYETİ BABAYA VERİLMELİDİR.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/4109
Karar No : 2024/1805
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 21.11.2022
SAYISI : 2020/1020 E., 2022/1841 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü tamamen kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer'îlerine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin sorumsuz ve geçimsiz olduğu, fiziksel şiddet uyguladığı, tehdit ve hakaret ettiğini, müvekkiline karşı saygı göstermediğini, kişiliğine, psikolojisine ve saygınlığına zarar verdiğini, en küçük sorunları bile büyüttüğünü, tartışma konusu yaptığını, küçük şeyler yüzünden dövmeye başladığını, hatta bir gece boyunca müvekkilini dövdüğünü, müvekkili 7,5 buçuk aylık hamile iken feci bir şekilde dövüldüğünü, karnının üzerinde saçından tutularak sürüklendiğini, müvekkilini ite kaka babasının evine götürdüğünü, müvekkilinin karakola giderek şikayetçi olduğunu ve koruma kararı verildiğini iddia ederek; tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk yararına aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına aylık 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 15.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde; kadının iddialarının asılsız ve gerçek dışı olduğunu, kadına şiddet uygulamadığını, ortak çocuğun doğduğu gün terk edildiğini, müvekkilinin çocuk ile ilgilendiğini, ısrarlarına rağmen çocuğunu arayıp sormadığını, tarafların arasındaki geçimsizliğin asıl nedeninin kadının evlilik birliğinin sorumluluğunu kaldıramaması ve benimseyememesi olduğunu, ev hanımı olduğunu ancak hiç bir zaman ev işleri ile ilgilenmediğini, yemek, temizlik gibi işleri yapmadığını, en küçük meseleleri dahi çok büyük problemler haline getirdiğini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kadının hamile iken evi terk ettiği, doğum yaptıktan hemen sonra anne sevgi, şefkati ve bakımına muhtaç olan ortak çocuğu davalı erkeğe verdiği, çocuğun bakımı ve beslenmesinden kaçındığı, taraflar arasında geçimsizlik bulunduğuna ilişkin davalı erkekten kaynaklanan herhangi bir kusur bulunmadığı, kusura neden olabilecek mahiyetteki olayların ise üstünden 2 yıl geçtikten sonra dava edildiği gerekçesiyle; ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın tümü yönünden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesince, İstanbul Anadolu 42. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/5.4 Esas sayılı dava dosyasında 03.08.2015 tarihinde gerçekleşen ve erkeğin mahkumiyetine karar verilen basit yaralama eyleminden sonra tarafların biraraya geldikleri, iki yıl sonra kadının dava açmasının iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği ancak tarafların 03.08.2015 tarihindeki olaydan sonra ayrı yaşamaya başladıkları, kadının hamile iken evden ayrılmak zorunda kaldığı, doğumunu da ayrı oldukları dönemde yaptığı, en son ayrılığa neden olan şiddet olayının erkeğe kusur olarak yüklenmesi gerektiği, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda şiddet uygulayan erkek ağır, anne ilgi ve şefkatine ihtiyacı olan çocuğu babasına bırakmak sureti ile ilgisiz davranan kadın ise az kusurlu olduğu, boşanma sebebiyle mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen ve kişilik hakları saldırıya uğrayan kadın eş yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği, kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği, ortak çocuğun yaşı, anne ilgi ve şefkatine ihtiyacı dikkate alınarak velâyetinin anneye verilmesinin üstün yararına olacağı ve velâyet kendisine verilmeyen eşin çocukların bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmakla yükümlü olduğu gerekçesiyle; kadının istinaf başvurusunun kusur belirlemesi, hükmün bütünü yönünden esastan kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının tamamen kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuk Hüseyin'in velâyetinin anneye verilmesine, çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, çocuk yararına, çocuğun anneye tesliminden itibaren aylık 400,00 TL iştirak nafakasına, kadının yararına dava tarihinden itibaren aylık 400,00 TL tedbir kararın kesinleşmesinden itibaren 400,00 TL yoksulluk nafakası ile 15.000,00 TL maddî, 15.000,00 TL manevî tazminata, karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu beyanla; tamamı yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri taraflardan beklenmeyecek derecede temelinden sarsılıp sarsılmadığı, sarsılmış ise davalı erkeğe yüklenen kusurların gerçekleşip gerçekleşmediği, kadının temyize başvurulmamak suretiyle kesinleşen kusurları yanında kusurunun bulunup bulunmadığı, kusur belirlemesinin doğru yapılıp yapılmadığı, kusur belirlemesine bağlı olarak davanın ve kadının tazminat taleplerinin kabulünün, doğru olup olmadığı ve ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesinin üstün yararına olup olmadığı nafakalar, tazminatlar ve miktarları noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü ve 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu, 174 üncü, 175 inci, 176 ncı, 182 nci, 327 nci, 328 inci, 330 uncu, 335 inci ve 336 ncı maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 3 üncü, 9 uncu ve 12 nci maddeleri, Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair Avrupa Sözleşmesinin 3 üncü, 4 üncü ve 6 ncı maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davalı erkek vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Velâyet düzenlemesi yapılırken göz önünde tutulması gereken temel ilke “çocuğun üstün yararı"dır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre, kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir. Çocuğun üstün yararını belirlerken onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Anne ve babanın yararları, boşanmadaki kusurları, ahlâki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Velâyet düzenlemesi kamu düzenine ilişkin olup, re'sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle, yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin dahi göz önünde bulundurulması gerekir. Tarafların davayı kabulü de tek başına hukuki sonuç doğurmaz.
3. Somut olayda, tarafların ortak çocuğu 04.05.2015 doğumlu Hüseyin'in velâyetinin Bölge Adliye Mahkemesi'nce anneye verilmesine karar verilmiş, karar davalı baba vekili tarafından velâyet yönünden de temyiz edilmiştir. 24.04.2018 tarihli uzman raporunda; tarafların, çocuğun doğumundan önce ayrı yaşamaya başladıkları, annenin doğum yaptıktan hemen sonra, anne sevgi, şefkati ve bakımına muhtaç olan çocuğu emzirmeyi reddederek davalı babaya verdiği, annenin çocuğu bu yaşına kadar hiç görmediği, çocuğun da annesini tanımadığı, çocuğun, bakımının bu zamana kadar baba ve babaanne tarafından karşılandığı, çocuğun baba ve babaannesiyle etkileşimlerinin olduğu ve bu kişilerle güvenli bağ kurduğu, çocuğun doğduğu andan itibaren anne ile fiziksel ya da duygusal bağının olmadığı, bu süreçte alıştığı ve duygusal bağ kurduğu kişilerden uzaklaştırılmasının çocuğun psikososyal gelişimi açısından uygun olmayacağı, çocuğun velâyet hakkının babada kalmasının daha faydalı olacağı, çocuğun sağlıklı kişilik yapısının gelişimi açsından özdeşim nesnesi olan anneye de ihtiyacının olduğu, anne ile kurulacak ilişkinin de ilk önce belirli bir süre yatısız şekilde, sonrasında kademeli olarak arttırılıp yatılı olacak şekilde dönüştürülerek çocukla anne arasında güvenli bağın nasıl kurulması gerektiği ve tarafların bu süreçte nasıl davranmalarına dair danışmanlık tedbiri verilmesinin çocuğa sağlayacağı yarar açısından gerekli olabileceğini belirterek çocuğun velâyetinin babaya verilmesinin üstün yararına olacağına dair kanaat bildirildiği görülmüştür.
4. Yapılan tahkikat, toplanan deliller ve özellikle Mahkemece alınan sosyal inceleme raporuna göre, çocuğun; doğumundan hemen sonra babaya teslim edildiği, bu zamana kadar baba yanında kaldığı, bulunduğu ortama uyum sağladığı, baba ve babaanne ile güvenli bağ kurduğu, anne ile bu zamana kadar hiç görüşmediği, baba yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişmesine engel olacağına dair herhangi bir delil bulunmadığı, çocuğun velâyetinin, doğum yapar yapmaz babaya teslim eden, ebeveyn sorumluluklarını gereği gibi yerine getirmeyen anneye verilmesinin çocuğun huzur ve gelişimini tehlikeye sokacağı ve üstün yararına aykırı olacağı anlaşılmakla, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesi gerekirken anneye verilmesi yönünde yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortak çocuğun velâyeti yönünden davalı erkek yararına BOZULMASINA,
2. Davalı erkek vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde yatırana geri verilmesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
14.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Mehmet Kasım Çetin Sedat Demirtaş Seydi Kahveci Erdem Şimşek Şaban Kazdal
ANNENİN DOĞUM YAPTIKTAN HEMEN SONRA ÇOCUĞU EMZİRMEYİ REDDETMESİ VE BU YAŞINA KADAR HİÇ GÖRMEMESİ NEDENİYLE VELAYETİ BABAYA VERİLMELİDİR.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/4109
Karar No : 2024/1805
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 21.11.2022
SAYISI : 2020/1020 E., 2022/1841 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü tamamen kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer'îlerine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin sorumsuz ve geçimsiz olduğu, fiziksel şiddet uyguladığı, tehdit ve hakaret ettiğini, müvekkiline karşı saygı göstermediğini, kişiliğine, psikolojisine ve saygınlığına zarar verdiğini, en küçük sorunları bile büyüttüğünü, tartışma konusu yaptığını, küçük şeyler yüzünden dövmeye başladığını, hatta bir gece boyunca müvekkilini dövdüğünü, müvekkili 7,5 buçuk aylık hamile iken feci bir şekilde dövüldüğünü, karnının üzerinde saçından tutularak sürüklendiğini, müvekkilini ite kaka babasının evine götürdüğünü, müvekkilinin karakola giderek şikayetçi olduğunu ve koruma kararı verildiğini iddia ederek; tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk yararına aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına aylık 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 15.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde; kadının iddialarının asılsız ve gerçek dışı olduğunu, kadına şiddet uygulamadığını, ortak çocuğun doğduğu gün terk edildiğini, müvekkilinin çocuk ile ilgilendiğini, ısrarlarına rağmen çocuğunu arayıp sormadığını, tarafların arasındaki geçimsizliğin asıl nedeninin kadının evlilik birliğinin sorumluluğunu kaldıramaması ve benimseyememesi olduğunu, ev hanımı olduğunu ancak hiç bir zaman ev işleri ile ilgilenmediğini, yemek, temizlik gibi işleri yapmadığını, en küçük meseleleri dahi çok büyük problemler haline getirdiğini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kadının hamile iken evi terk ettiği, doğum yaptıktan hemen sonra anne sevgi, şefkati ve bakımına muhtaç olan ortak çocuğu davalı erkeğe verdiği, çocuğun bakımı ve beslenmesinden kaçındığı, taraflar arasında geçimsizlik bulunduğuna ilişkin davalı erkekten kaynaklanan herhangi bir kusur bulunmadığı, kusura neden olabilecek mahiyetteki olayların ise üstünden 2 yıl geçtikten sonra dava edildiği gerekçesiyle; ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın tümü yönünden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesince, İstanbul Anadolu 42. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/5.4 Esas sayılı dava dosyasında 03.08.2015 tarihinde gerçekleşen ve erkeğin mahkumiyetine karar verilen basit yaralama eyleminden sonra tarafların biraraya geldikleri, iki yıl sonra kadının dava açmasının iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği ancak tarafların 03.08.2015 tarihindeki olaydan sonra ayrı yaşamaya başladıkları, kadının hamile iken evden ayrılmak zorunda kaldığı, doğumunu da ayrı oldukları dönemde yaptığı, en son ayrılığa neden olan şiddet olayının erkeğe kusur olarak yüklenmesi gerektiği, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda şiddet uygulayan erkek ağır, anne ilgi ve şefkatine ihtiyacı olan çocuğu babasına bırakmak sureti ile ilgisiz davranan kadın ise az kusurlu olduğu, boşanma sebebiyle mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen ve kişilik hakları saldırıya uğrayan kadın eş yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği, kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği, ortak çocuğun yaşı, anne ilgi ve şefkatine ihtiyacı dikkate alınarak velâyetinin anneye verilmesinin üstün yararına olacağı ve velâyet kendisine verilmeyen eşin çocukların bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmakla yükümlü olduğu gerekçesiyle; kadının istinaf başvurusunun kusur belirlemesi, hükmün bütünü yönünden esastan kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının tamamen kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuk Hüseyin'in velâyetinin anneye verilmesine, çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, çocuk yararına, çocuğun anneye tesliminden itibaren aylık 400,00 TL iştirak nafakasına, kadının yararına dava tarihinden itibaren aylık 400,00 TL tedbir kararın kesinleşmesinden itibaren 400,00 TL yoksulluk nafakası ile 15.000,00 TL maddî, 15.000,00 TL manevî tazminata, karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu beyanla; tamamı yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri taraflardan beklenmeyecek derecede temelinden sarsılıp sarsılmadığı, sarsılmış ise davalı erkeğe yüklenen kusurların gerçekleşip gerçekleşmediği, kadının temyize başvurulmamak suretiyle kesinleşen kusurları yanında kusurunun bulunup bulunmadığı, kusur belirlemesinin doğru yapılıp yapılmadığı, kusur belirlemesine bağlı olarak davanın ve kadının tazminat taleplerinin kabulünün, doğru olup olmadığı ve ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesinin üstün yararına olup olmadığı nafakalar, tazminatlar ve miktarları noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü ve 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu, 174 üncü, 175 inci, 176 ncı, 182 nci, 327 nci, 328 inci, 330 uncu, 335 inci ve 336 ncı maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 3 üncü, 9 uncu ve 12 nci maddeleri, Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair Avrupa Sözleşmesinin 3 üncü, 4 üncü ve 6 ncı maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davalı erkek vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Velâyet düzenlemesi yapılırken göz önünde tutulması gereken temel ilke “çocuğun üstün yararı"dır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre, kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir. Çocuğun üstün yararını belirlerken onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Anne ve babanın yararları, boşanmadaki kusurları, ahlâki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Velâyet düzenlemesi kamu düzenine ilişkin olup, re'sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle, yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin dahi göz önünde bulundurulması gerekir. Tarafların davayı kabulü de tek başına hukuki sonuç doğurmaz.
3. Somut olayda, tarafların ortak çocuğu 04.05.2015 doğumlu Hüseyin'in velâyetinin Bölge Adliye Mahkemesi'nce anneye verilmesine karar verilmiş, karar davalı baba vekili tarafından velâyet yönünden de temyiz edilmiştir. 24.04.2018 tarihli uzman raporunda; tarafların, çocuğun doğumundan önce ayrı yaşamaya başladıkları, annenin doğum yaptıktan hemen sonra, anne sevgi, şefkati ve bakımına muhtaç olan çocuğu emzirmeyi reddederek davalı babaya verdiği, annenin çocuğu bu yaşına kadar hiç görmediği, çocuğun da annesini tanımadığı, çocuğun, bakımının bu zamana kadar baba ve babaanne tarafından karşılandığı, çocuğun baba ve babaannesiyle etkileşimlerinin olduğu ve bu kişilerle güvenli bağ kurduğu, çocuğun doğduğu andan itibaren anne ile fiziksel ya da duygusal bağının olmadığı, bu süreçte alıştığı ve duygusal bağ kurduğu kişilerden uzaklaştırılmasının çocuğun psikososyal gelişimi açısından uygun olmayacağı, çocuğun velâyet hakkının babada kalmasının daha faydalı olacağı, çocuğun sağlıklı kişilik yapısının gelişimi açsından özdeşim nesnesi olan anneye de ihtiyacının olduğu, anne ile kurulacak ilişkinin de ilk önce belirli bir süre yatısız şekilde, sonrasında kademeli olarak arttırılıp yatılı olacak şekilde dönüştürülerek çocukla anne arasında güvenli bağın nasıl kurulması gerektiği ve tarafların bu süreçte nasıl davranmalarına dair danışmanlık tedbiri verilmesinin çocuğa sağlayacağı yarar açısından gerekli olabileceğini belirterek çocuğun velâyetinin babaya verilmesinin üstün yararına olacağına dair kanaat bildirildiği görülmüştür.
4. Yapılan tahkikat, toplanan deliller ve özellikle Mahkemece alınan sosyal inceleme raporuna göre, çocuğun; doğumundan hemen sonra babaya teslim edildiği, bu zamana kadar baba yanında kaldığı, bulunduğu ortama uyum sağladığı, baba ve babaanne ile güvenli bağ kurduğu, anne ile bu zamana kadar hiç görüşmediği, baba yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişmesine engel olacağına dair herhangi bir delil bulunmadığı, çocuğun velâyetinin, doğum yapar yapmaz babaya teslim eden, ebeveyn sorumluluklarını gereği gibi yerine getirmeyen anneye verilmesinin çocuğun huzur ve gelişimini tehlikeye sokacağı ve üstün yararına aykırı olacağı anlaşılmakla, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesi gerekirken anneye verilmesi yönünde yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortak çocuğun velâyeti yönünden davalı erkek yararına BOZULMASINA,
2. Davalı erkek vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde yatırana geri verilmesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
14.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Mehmet Kasım Çetin Sedat Demirtaş Seydi Kahveci Erdem Şimşek Şaban Kazdal