KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

ASIL ALACAK İÇİN AÇILMIŞ BULUNAN DAVA DERDEST OLDUĞUNDAN AYRI AÇILAN FAİZ DAVASI İÇİN ZAMANAŞIMININ DOLDUĞUNDAN SÖZ EDİLEMEZ.

T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2021/5517
KARAR NO    : 2021/1758

TÜRK MİLLETİ ADINA

KARAR

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ              : Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                        : 25/12/2019
NUMARASI                : 2016/566 - 2019/1140
DAVACI - KARŞI
DAVALI                       :
H. Hidrolik Pnomatik Mak. Oto. Plastik San. ve Tic. Ltd. Şti.
                                      Vek. Av. T.Ö.
DAVALI - KARŞI
DAVACI                      :
M. Enerji ve Madeni İnşaat İşleri Türk A.Ş. Vek. Av. F.D.
BİRLEŞEN 2018/118 ESAS SAYILI DAVADA
DAVACI                      :
H. Hidrolik Pnomatik Mak. Oto. Plastik San. ve Tic. Ltd. Şti.
                                      Vek. Av. T.Ö.
DAVALI                      : M. Enerji ve Madeni İnşaat İşleri Türk A.Ş. Vek. Av. F.D.

- K A R A R -

Asıl dava makine yapımına ilişkin eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın ve KDV bedelinin tahsili ile teminat senedinin iadesi, karşı dava ayıplı ve geç teslimden kaynaklanan zararların tahsili, birleşen dava ise faiz alacağının tahsiline yöneliktir.

Davacı asıl davada, eser sözleşmesine konu işin tamamlanıp teslim edildiği halde bakiye 298.571.84 TL alacağın ödenmediğini belirterek bu miktar alacağın tahsilini, ayrıca teşvik belgesi verileceği inancı ile KDV'siz olarak fatura düzenlendiğini ancak teşvik belgesi verilmediğinden iş bedeline ilişkin iki fatura toplamının KDV'si olan harcını tamamladıkları 110.458,00 TL.nin davalıdan tahsilini istemiş, davalı işin gerektiği gibi yapılmadığını, makinenin çalışmadığını, ayıplı ve geç teslim bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Karşı davacı ayıplı ve geç teslim nedeniyle doğan zararlar olduğunu, bu zararın makine bedelinden tenzili halinde doğacak zararlarının daha fazla olması halinde şimdilik 20.000,00 TL'nin zarar tarihinden reeskont faiziyle tahsilini istemiş, karşı davalı ise karşı davanın reddini savunmuştur.

Davacı vekili karşı davada; davacı yüklenici ile davalı iş sahibi arasında makine yapım sözleşmesi imzalandığını, makinelerin davalıya teslim edildiğini, bakiye iş ve KDV bedelinin ödenmemesi nedeniyle açılan davada avans faizi talep edilmediğini beyanla 298.571,84 TL bakiye iş bedeline asıl dava tarihi olan 14.07.2008 tarihinden itibaren, asıl dava dilekçesinde talep edilip 04.12.2008 tarihinde harçlandırılan KDV alacağına ise harçlandırma tarihinden itibaren işleyen toplamda 560.000,00 TL faiz alacağının tahsili talep edilmiş, davalı vekili ise taraflar arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi hükümlerine tabi olup alacağın zamanaşımına uğradığını, temerrüde düşülmediğinden dolayı işlemiş faize itiraz ettiklerini beyanla davanın reddini savunmuştur.

Taraflar arasındaki asıl, karşı ve birleşen davada alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, makinenin bedelinin 295.000,00 TL olduğu, davacının talep edebileceği bir alacağın bulunmadığı kabul edilerek makine bedelinden bakiye alacağa yönelik talebin reddine, avans ödemesinden dolayı davalının davacıdan alacaklı olduğu, senetlerin iadesine ilişkin sözleşmedeki koşulun gerçekleşmediği anlaşılmakla teminat senedinin iadesine ilişkin talebin reddine, davacının düzenlediği 05/03/2008 tarihli faturanın taraflar arasında ihtilaflı olduğundan fatura nedeniyle davacının KDV muafiyeti veya iadesinden yararlanması mümkün olmayıp, makine bedeline ilişkin taraflar arasındaki uyuşmazlık sona erdikten sonra fatura düzenlenmesi halinde yatırım, teşvik belgesinin istenmesinin mümkün olduğu, bu itibarla davacının bu isteği mevsimsiz ileri sürülmekle yerinde görülmeyerek bu talebin de reddine, karşı davada geç teslimin davacıdan kaynaklandığı ileri sürülmüş ise de bu iddianın kanıtlanamadığı, geç teslimden kaynaklı zararın oluştuğu kanıtlanamadığından bu talebin reddine, makinenin sözleşmede belirlenen şekilde olmadığı ve ayıplı olduğu ileri sürülmüş ise de; makinede eksik veya ayıp bulunmadığı anlaşılmakla bu talep de yerinde görülmeyerek asıl ve karşı davanın reddine ilişkin verilen kararın taraf vekillerince temyizi üzerine Dairemizin 28/05/2015 T. ve 2014/4937 E., 2015/2905 K. sayılı ilamı ile tarafların sair temyiz itirazlarının reddi ile “Taraflar arasında imzalanan 04/10/2006 tarihli sözleşmenin "ödeme planı" başlıklı 3. Maddesinde yapılacak avans ödemesi miktarı ve son fıkrasında işin bedelinin ne şekilde hesaplanacağı ve ödeneceği belirlendiğinden mahkemece ek rapor alınarak bu maddeye göre iş bedeli hesaplattırılıp kanıtlanan ödemeler de düşüldükten sonra davanın sonuçlandırılması gerekir” gerekçesiyle taraflar yararına hükmün bozulmasına karar verildiği, Ankara Asliye 11. Ticaret Mahkemesinin 2018/118 esas sayılı dava dosyası işbu dava dosyası ile birleştirildiği, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda bilirkişi heyetinden ek raporlar alındığı ve son olarak yeni bilirkişi heyetinden alınan raporda makinenin rayiç bedelinin 295.000,00 Tl olduğunun tespit edildiği, mahkemece verilen ara karar üzerine teminat senedine ilişkin harcın davacı-karşı davalı vekilince 05/12/2019 tarihinde ikmal edildiği, 25/12/2019 tarihli celsede ise davalı-karşı davacı senetlerin mahkeme huzurunda davacı-karşı davalıya teslim edildiği görülmüş ve ilamda yazılı nedenlerden dolayı karşı davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne, asıl davada alacak davasının kabulüne, KDV alacağına yönelik davanın reddine, teminat senetlerinin iadesine yönelik davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına yönelik verilen hüküm süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı karşı davada davalı H. Hidrolik Pnömatik Makine Otomotiv Plastik San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili ile asıl ve birleşen davada davalı kaşı davada davacı M. Enerji ve Madeni İnşaat İşleri T.A.Ş., vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 07/06/2021 T. ve 2021/3531 E., 2021/2525 K. sayılı ilamı ile asıl davada davacı-karşı davalı ve birleşen davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile davalı - karşı davacı, birleşen davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile “birleşen dava yönünden 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, asıl davada teminatın iadesinin reddi kararı davacı tarafından temyiz edilmemesi nedeniyle davalı lehine usulü kazanılmış hak oluşturacağından bu alacak kalemi yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği ” gerekçesiyle davalı - karşı davacı, birleşen davalı vekili yararına kararın bozulmasına karar verildiği görülmüştür.

İşbu karara karşı taraf vekillerince karar düzeltme isteminde bulunulduğu görülmüştür.

1- Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre asıl ve birleşen davalı - karşı davacı vekilinin tüm, asıl ve birleşen davacı - karşı davalı vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.

2- Asıl ve birleşen davacı - karşı davalı vekilinin birleşen dava yönünden karar düzeltme istemi ile ilgili olarak yeniden yapılan incelemede;

Taraflar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklandığından eski BK’nın 126/4. maddesi gereğince 5 yıllık zamanaşımı süresi bulunmaktadır. Bu durumda asıl alacağın zamanaşımı süresi daha kısa olarak 5 yıl olduğundan faiz alacağında da zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Eser sözleşmesinde zamanaşımı süresinin başladığı tarih de eserin sözleşmeye uygun olarak eser sahibine teslim edildiği tarihtir.

Faize ilişkin taleplerde ise sürekli bir durum söz konusudur. Asıl alacak ödenmedikçe faiz zamanaşımına uğramaz. Asıl alacak davasında faiz istememişse bu davanın açılmış olması faiz istemi yönünden zamanaşımını kesmez. Faiz davalarında zamanaşımı süresi asıl alacak süresine bağlıdır. Ancak bağımsız faiz davalarında bu sürelerin hesabı, asıl alacak zamanaşımı süresinin hesaplanmasından farklıdır. Çünkü asıl alacağın zamanaşımı süresi ileriye doğru hesaplanırken, bağımsız faiz davalarında zamanaşımı süresi, davanın açıldığı tarihten geriye doğru hesaplanır. Asıl alacağın zamanaşımı süresi dolmuş olsa bile, eğer açılan dava sürmekte ise veya asıl alacak henüz tahsil edilmemişse, borçlunun temerrüdü para tahsil edilinceye kadar devam edeceğinden, faize ilişkin davanın açıldığı tarihten geriye doğru "asıl alacağın zamanaşımı süresi kadar" faiz istenebilir. ((kapatılan Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 22/06/2017 tarih ve 2017/903 E., 2017/2675 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere)

Somut olayda, alacağın konusunu teşkil eden sözleşme 04/10/2006 tarihli olduğundan zamanaşımı sürelerinin 818 sayılı Kanun'un 131. maddesine göre, asıl alacak için öngörülen zamanaşımı, faiz için öngörülen zamanaşımından daha kısa ise, faiz zamanaşımı süresi asıl alacak zamanaşımına tabi olacaktır. Taraflar arasındaki eser sözleşmesinde CNC köşebent işleme tezgahının teslim tarihi 28.12.2006 olduğundan zamanaşımı 5 yıldır (eBK. M. 164/4). Bu durumda asıl alacak ve faiz için öngörülen zamanaşımı 5 yıl olduğundan zamanaşımı süresi 29/12/2011 tarihinde dolacaktır. Ancak asıl alacak için 14.07.2008 tarihinde açılmış bulunan dava derdest olduğundan faiz için zamanaşımının dolduğundan söz edilemeyeceğinden, faiz için açılan davadan geriye doğru 5 yıllık faiz istenebilir. Dolayısıyla birleşen dava tarihi olan 13/02/2018'den geriye doğru 5 yıllık faiz hesaplanıp hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle yerel mahkeme kararının bozulması gerekirken sehven “birleşen dava yönünden 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmuş olması dikkate alınarak davacı vekilinin karar düzeltme talebinin bu sebeple kabulüne karar verilmesi gerekir.

SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davalı-karşı davacının tüm, asıl ve birleşen davacı-karşı davalının diğer karar düzeltme isteminin reddine, 2. bent uyarınca asıl ve birleşen davacı-karşı davalının karar düzeltme isteminin kabulü ile hükmün değişik gerekçe ile BOZULMASINA, istek halinde karar düzeltme ve peşin harcın asıl ve birleşen davacı - karşı davalı H. Hidrolik Pnomatik Mak. Oto. Plastik San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne iadesine, alınması gereken karar düzeltme harcı asıl ve birleşen davalı - karşı davacı M. Enerji ve Madeni İnşaat İşleri Türk A.Ş. tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, takdiren 490,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyen asıl ve birleşen davalı - karşı davacı M. Enerji ve Madeni İnşaat İşleri Türk A.Ş.'den alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine, 24.11.2021 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

Başkan          Üye                Üye                    Üye                    Üye
M. KIYAK       B. SONER     Ö. KIZILKAYA    M. COŞKUN     D. AĞIRMAN
                       (muhalif)

- MUHALEFET ŞERHİ -

Asıl dava eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın ve KDV bedelinin tahsili ile teminat senedinin iadesi, karşı dava ayıplı ve geç teslimden kaynaklanan zararların tahsili, birleşen dava ise faiz alacağının tahsiline ilişkindir.

Mahkemece bozmaya uyulması sonrasında asıl ve birleşen davanın kısmen kabulü, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.

Anılan karar taraf vekillerince temyiz olunmuştur.

Yüksek Özel Dairece, ‘’Taraflar arasında imzalanan 04.10.2006 tarihli sözleşmenin "ödeme planı" başlıklı 3. maddesinde yapılacak avans ödemesi miktarı ve son fıkrasında işin bedelinin ne şekilde hesaplanacağı ve ödeneceği belirlendiğinden mahkemece ek rapor alınarak bu maddeye göre iş bedeli hesaplattırılıp kanıtlanan ödemeler de düşüldükten sonra davanın sonuçlandırılması gerekir” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda karşı davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne, asıl davada alacak davasının kabulüne, KDV alacağına yönelik davanın reddine, teminat senetlerinin iadesine yönelik davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Yüksek Özel Daire, ‘’Birleşen dava yönünden 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, asıl davada teminatın iadesinin reddi kararı davacı tarafından temyiz edilmemesi nedeniyle davalı lehine usulü kazanılmış hak oluşturacağından bu alacak kalemi yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

İşbu karara karşı taraf vekillerince karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.

Yüksek Özel Daire bu kez yaptığı incelemede; ‘’Taraflar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklandığından eski BK’ nın 126/4. maddesi gereğince 5 yıllık zamanaşımı süresi bulunmaktadır. Bu durumda asıl alacağın zamanaşımı süresi daha kısa olarak 5 yıl olduğundan faiz alacağında da zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Eser sözleşmesinde zamanaşımı süresinin başladığı tarih de eserin sözleşmeye uygun olarak eser sahibine teslim edildiği tarihtir. Faize ilişkin taleplerde ise sürekli bir durum söz konusudur. Asıl alacak ödenmedikçe faiz zamanaşımına uğramaz. Asıl alacak davasında faiz istememişse bu davanın açılmış olması faiz istemi yönünden zamanaşımını kesmez. Faiz davalarında zamanaşımı süresi asıl alacak süresine bağlıdır. Ancak bağımsız faiz davalarında bu sürelerin hesabı, asıl alacak zamanaşımı süresinin hesaplanmasından farklıdır. Çünkü asıl alacağın zamanaşımı süresi ileriye doğru hesaplanırken, bağımsız faiz davalarında zaman aşımı süresi, davanın açıldığı tarihten geriye doğru hesaplanır. Asıl alacağın zamanaşımı süresi dolmuş olsa bile, eğer açılan dava sürmekte ise veya asıl alacak henüz tahsil edilmemişse, borçlunun temerrüdü para tahsil edilinceye kadar devam edeceğinden, faize ilişkin davanın açıldığı tarihten geriye doğru "asıl alacağın zamanaşımı süresi kadar" faiz istenebilir (Y. 15. H.D. 22.06.2017 tarih ve 2017/903 E., 2017/2675 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere). Somut olayda, alacağın konusunu teşkil eden sözleşme 04.10.2006 tarihli olduğundan zamanaşımı sürelerinin 818 sayılı Kanun'un 131. maddesine göre, asıl alacak için öngörülen zamanaşımı, faiz için öngörülen zamanaşımından daha kısa ise faiz zamanaşımı süresi asıl alacak zamanaşımına tabi olacaktır. Taraflar arasındaki eser sözleşmesinde CNC köşebent işleme tezgâhının teslim tarihi 28.12.2006 olduğundan zamanaşımı 5 yıldır (EBK. m. 164/4). Bu durumda asıl alacak ve faiz için öngörülen zamanaşımı 5 yıl olduğundan, zamanaşımı süresi 29.12.2011 tarihinde dolacaktır. Ancak asıl alacak için 14.07.2008 tarihinde açılmış bulunan dava derdest olduğundan, faiz için zamanaşımının dolduğundan söz edilemeyeceğinden, faiz için açılan davada geriye doğru 5 yıllık faiz istenebilir. Dolayısıyla birleşen dava tarihi olan 13.02.2018' den geriye doğru 5 yıllık faiz hesaplanıp hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle yerel mahkeme kararının bozulması gerekirken sehven “birleşen dava yönünden 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmuş olması dikkate alınarak davacı vekilinin karar düzeltme talebinin bu sebeple kabulüne karar verilmesi gerektiği’’ gerekçesiyle anılan hükmü karar tashihi aşamasında tekrar bozmuştur.

Yüksek Özel Dairenin Birleşen dosya ile ilgili bozma görüşüne aşağıda açıklanan nedenlerden dolayı katılmıyorum.

Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında yapılan makine yapım sözleşmesi uyarınca müvekkili tarafından sözleşmeye konu makinelerin davalı şirkete teslim edildiğini, davalı şirket tarafından son makine bedeli haricinde diğer makinelerin bedellerinin ödendiğini, son makine bedeli için düzenlenen 05.03.2008 tarihli 500.000,00 - TL tutarlı fatura bedelini ise ödemekten imtina ettiğini, faturayı makinelerin çalışır durumda olmadığı gerekçesi ile iade ettiğini, makine bedeli için Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/566 esas sayılı dosyasında kayıtlı derdest alacak davası bulunduğunu, bu alacak davasında faiz talep edilmediğini, alacak davasında faiz talep edilmemiş olmasının ayrı bir dava istenmesine engel olmayacağını, davalı şirketin borcunu ödemekle temerrüde düştüğünün önceden açılmış dava dosyası ile sabit bulunduğunu belirterek bu dosyada talep edilmeyen 298.571,84 - TL fatura alacağının bugüne kadar işlemiş avans faizi tutarı olan 420.000,00 - TL ile 110.458,00 - TL' lik KDV fatura alacağının bugüne kadar işlemiş faiz tutarı olan 140.000,00 - TL olmak üzere toplam 560.000,00 - TL işlemiş faiz tutarının, asıl alacağa işleyecek avans faizleri de dâhil edilmek suretiyle asıl davaya konu alacakları ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Dava dilekçesinden de anlaşılacağı üzere, birleşen dava faiz istemine ilişkin olup, asıl alacak henüz ödenmemiştir.

Faiz borçlanılmış olan sermayenin ödenmesine ilave edilen feri bir edadır. Faiz alacağı, asıl alacağa bağlı feri bir alacak hakkıdır. Bu nedenle faiz borcunun doğumu ve hatta kural olarak varlığı asıl borcun doğumuna ve varlığına bağlıdır. Asıl alacak olmadan faiz işlemez. Asıl borç ortadan kalkınca da faiz işlemez.

TBK madde 131’ e göre;

‘’Madde 131 - Asıl borç ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği takdirde, rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçlar da sona ermiş olur.

İşlemiş faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulu istenebilir.

Taşınmaz rehinine, kıymetli evraka ve konkordatoya ilişkin özel hükümler saklıdır’’.

Faiz alacağı belirli bir zamanda değil, faizin doğumuna neden olan asıl alacak varlığını devam ettirdiği sürece işler ve birikir. Faiz alacağının doğumu ile muacceliyeti aynı anda gerçekleşmez. Kanuni faizlerin doğumları anında ödenmeleri gerekirken, diğer bir anlatımla bunların talep edilmeleri her zaman mümkünken, hukuki muameleden kaynaklanan faizlerin muaccel olması için, hukuki muamelede belirlenen vadelerin, yani devrelerin dolması gerekir.

TBK madde 146’ ya göre;

‘’Madde 146 - Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir’’.

TBK madde 147’ ye göre;

‘’Madde 147 - Aşağıdaki alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanır:

1. Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler.

2. Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri.

3. Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan alacaklar.

4. Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar.

5. Vekâlet, komisyon ve acentelik sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar.

6. Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar’’.

TBK madde 149’ a göre;

‘’Madde 149 - Zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar.

Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar’’.

TBK madde 152’ ye göre;

‘’Madde 152 - Asıl alacak zamanaşımına uğrayınca, ona bağlı faiz ve diğer alacaklar da zamanaşımına uğramış olur’’.

Faizin feri nitelikte olması nedeniyle, asıl alacak hakkında zamanaşımı gerçekleşince, faiz vesair feri alacaklar hakkında da zamanaşımı gerçekleşir. Asıl alacak ödeme vesair bir surette sona ermişse, feri bir borç olarak kabul edilen faiz borcu da sona erer. Faiz, asıl alacakla beraber zamanaşımına uğrar. Çünkü faiz alacağı, asıl alacağa sıkı sıkıya bağlı olup, bunun sonucunda asıl alacak olmadan faiz alacağının varlığı düşünülemez (Bkz. Çetin ASLAN – Türk Hukukunda Faiz ve Munzam Zarar – Ankara 2010 – 3. Baskı – Sayfa 37 vd.).

Somut olayda, davacının asıl alacağı ayaktadır ve dava konusudur. Bu dava da derdesttir. Davacı asıl davada dava konusu etmediği faiz alacağını birleşen davada konu etmiştir. Mahkemece de faiz alacağına ilişkin dava asıl davaya ilişkin dosyayla birleştirilmiştir. Asıl alacak ödenmedikçe veya zamanaşımı gibi nedenlerle düşmedikçe faiz alacağı zamanaşımı müddetince her zaman istenebilir. Kaldı ki alacaklı asıl alacağını faiz yönünden ihtirazı kayıtla tahsil etmiş ise faiz alacağı yine zamanaşımı müddetince her zaman istenebilir.

Açıklanan tüm bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin kararının onanması gerektiği görüşüyle, Yüksek Özel Daire Sayın Çoğunluğunun birleşen davanın ‘’Faiz için açılan davadan geriye doğru 5 yıllık faiz istenebilir’’ yönündeki bozma görüşüne katılmıyorum. 24.11.2021

Üye
Birol SONER


İÇTİHAT YORUMU : Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 24.11.2021, 5517/1758 sayılı kararına aşağıda yer verilen doktrin görüşleri uyarınca katılmak mümkün değildir.

“… asıl alacak yönünden zamanaşımın kesilmesi, işlemiş faiz alacağı yönünden de zamanaşımın kesilmesi sonucunu doğurmaz.” (EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 22. Baskı, Ankara, 2017, s. 1006)

“Nitekim, anapara alacağıyla faiz alacağı, istenirse, pekala ayrı ayrı devredilebilir, dava edilebilir ve cebren takip edilebilir. Öte yandan, sözü geçen bağımlılık da göreceli bir bağımlılıktır. Şöyle ki faiz borcunun ifası önerisi de salt bölümsel ifa önerisidir diye geri çevrilemez. Sonra, gerçi faiz borcu asıl anapara borcuyla birlikte yıllanır (zaman aşımına uğrar); ama anapara daha önce yıllanmamışsa, onun faizi, her halde, beş yılda (beş yıllık üst süre dolunca) yıllanır. Varsın anapara daha sonra yıllansın. (BK 147 b. 1) Demek ki faizin tahsilinde alacaklı elini çabuk tutmalıdır.” (KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Necip; HATEMİ, Hüseyin; SEROZAN, Rona; ARPACI, Abdülkadir, Borçlar Hukuku Genel Bölüm Üçüncü Cilt, Gözden geçirilmiş 7. bası, İstanbul, 2016, s. 107)

“Asıl alacağın sona ermesi ile birlikte, işlemiş olan faizler de sona erer (TBK 131/I; eBK 113/I). Faiz alacağının devam etmesi için sözleşmeyle veya ifa anma kadar (asıl alacak sona ermeden önce) yapılacak bildirimle saklı tutulmuş olması ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğunun anlaşılması gerekir (TBK 131/II; eBK 113/II)” (NOMER, N. Hâluk, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Gözden Geçirilmiş, Genişletilmiş Onbeşinci Bası, İstanbul, 2017, s. 314)

“… asıl alacak yönünden zamanaşımın kesilmesi, işlemiş faiz alacağı yönünden zamanaşımın kesilmesi sonucunu doğurmaz.” (AYDOĞDU, Murat; AYAN, Serkan, Türk Borçlar ve Türk Ticaret Hukuku’nda Yer Alan Faiz İle İlgili Düzenlemelerin Değerlendirilmesi, 2. Baskı, Ankara, 2014, s. 5)

“Anapara alacağından ayrı bir alacak olması nedeniyle, faiz alacağı tek icra takibi ile istenebilir veya dava edilebilir. Sadece asıl alacak için açılan dava icra takibi anapara alacağı için zamanaşımını keserken, faiz alacağı zamanaşımını kesmez.” (GÜNERGÖK, Özcan; KAYIHAN, Şaban, Borçlar Hukuku Dersleri Genel Hükümler, İstanbul, 2020, s. 216)

“Asıl alacağın zamanaşımına uğraması ile birlikte ona bağlı faiz ve diğer alacaklar (gecikme tazminatı, cezai şart) da zamanaşımına uğramış olur (TBK m. 152).” (FURRER, Andreas; MULLER-CHEN, Markus; ÇETİNER, Bilgehan, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2021, s. 706)

“Faiz alacağının doğumu için ilk şart daha önceden mevcut olan bir asıl alacağın varlığıdır. Asıl alacak mevcut olmadıkça, kendiliğinden bir faiz alacağı doğmaz. Asıl alacağın ödeme yahut başka bir nedenle sona ermesi halinde faiz alacağı da sona erer (TBK. m. 131/1; EBK. m. 113/1). Bu nedenle asıl alacak sona erdiğinde, işlemiş faiz alacakları saklı tutulmamışsa (bu konuda ihtirazi kayıt konulmamışsa) veya durumun özelliğinden anlaşılmadıkça (durumun özelliği faizin saklı kalmasını gerektiriyorsa) asıl alacakla birlikte işlemiş faizler de sona erer (TBK m.131/2).” (AYDOĞDU, Murat; NART, Serdar, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2022, s. 300)