KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

ASIL BOŞANMA DAVASI İSTİNAF EDİLMEMİŞ VE KARŞI DAVA İSE İSTİNAF EDİLMİŞSE ASIL DAVAYA İLİŞKİN KATILMA YOLUYLA İSTİNAF İNCELEMESİ YAPILABİLİR.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2022/2-197
Karar No       : 2023/445

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
TARİHİ                          : 05.10.2021
SAYISI                          : 2021/1587 E., 2021/2284 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 26.05.2021 tarihli ve 2021/2802 Esas,
                                        2021/3940 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince erkeğin istinaf başvurusunun reddine, kadının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kabul edilen yönlere ilişkin kaldırılarak bu konulara yönelik yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-karşı davalı vekili 08.02.2018 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 05.10.2009 tarihinde evlendiklerini, ortak üç çocuklarının bulunduğunu, davalının eşini tehdit ettiğini, hakaret içerikli sözler söylediğini, başkalarının yanında küçük düşürüp küçümsediğini, dört ay boyunca habersiz şekilde evi terk ettiğini ve tüm çağrılara rağmen eve dönmediğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velayetlerin babaya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP VE KARŞI DAVA

Davalı-karşı davacı vekili 15.02.2018 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, erkek eşin ticari faaliyetlerden yüksek kazançlar elde etmesinden sonra evlilik birliğinin bozulmaya başladığını, eşine sürekli hakaret ettiğini, kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu, iddia edilenin aksine ortak konutu davacı erkeğin terk ettiğini, haysiyetsiz hayat sürdüğünü, çocukların ve evin ihtiyaçlarını karşılamadığını ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, velayetlerin anneye verilmesine, her bir çocuk yararına 1.000,00 TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına 5.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 1.000.000,00 TL maddi, 1.000.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, ayrıca ziynet eşyalarının aynen iadesine, olmadığı takdirde bedelinin ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 05.02.2019 tarihli ve 2018/38 Esas, 2019/72 Karar sayılı kararı ile tarafların dokuz yıl süren evliliğinin son yıllarında erkeğin maddi olanaklarının düzelmesi üzerine yaşam şartlarının değiştiği, her ne kadar bir süre için bu değişikliğe uyum sağlansa da kadın eş üzerinde yeni durumun olumsuz duygular yarattığı, bunun üzerine kıskanç davranışlar sergilemeye başladığı, buna karşılık erkeğin de üzerinde oluşan baskıya katlanamayarak ortak yaşamı terk ettiği, birlik görevlerini yerine getirmediği ve güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, tüm bunların yanında eşlerin karşılıklı hakaretleri ve küçük düşürücü davranışlar nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, evliliğin bu hâle gelmesinde kadının az erkeğin ise ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın da kabulüne, tarafların boşanmalarına, velayetlerin anneye verilmesine, her bir çocuk yararına 900,00 TL tedbir iştirak, kadın yararına 1.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 25.000,00 TL maddi, 25.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, ziynet eşyası alacağı davasının ise reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 26.01.2021 tarihli ve 2020/1864 Esas, 2021/179 Karar sayılı kararı ile erkek eşin tüm istinaf itirazlarının esastan reddine, kadın eşin ziynet eşyası alacağına yönelik davasının eldeki dosyadan tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesine, ziynet alacağı davasına yönelik istinaf talebinin tefrik edilen dosya üzerinden yapılmasına, kadının diğer istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; kusur belirlemesi, tazminatlar ve vekâlet ücretine yönelik istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesince her ne kadar kadın eşe kıskançlık vakıası kusur olarak yüklenmişse de dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde erkeğin güven sarsıcı davranışlarına karşılık kadının “eşinin gittiği yeri takip etmesi ve araması” şeklinde gerçekleşen eyleminin tepki niteliğinde olduğu, dolayısıyla bu davranışın kadına kusur olarak yüklenmesinin doğru olmadığı, gerçekleşen olaylara göre ilk derece mahkemesince tespit edilen kadının az, erkeğin ise ağır kusurlu olduğuna ilişkin tespitin doğru olduğu, ne var ki kadın yararına hükmedilen tazminat miktarlarının az bulunduğu gerekçesi ile kadın yararına 75.000,00 TL maddi, 75.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, kadının karşı boşanma davasında kendisini vekille temsil ettirdiği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesi hüküm tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca belirlenen vekâlet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, sair istinaf itirazlarının reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"... 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-karşı davacı kadının tüm, davacı-karşı davalı erkeğin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir.

2- Davacı-karşı davalı erkeğin boşanma davasının kabulüne karar verildiğine göre, kendisini vekille temsil ettiren davacı-karşı davalı erkek yararına bu davanın kabulü sebebiyle karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince maktu vekâlet ücreti takdir edilmesi gerekirken, bölge adliye mahkemesince "Taraflarca asıl davanın istinaf edilmediği ve asıl davada verilen boşanma, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin kararın kesinleşmesi nedeniyle" davacı-karşı davalı erkeğin vekalet ücretine ilişkin istinaf isteminin reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir,..."

gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; her ne kadar Yargıtay bozma ilâmında erkek eş yararına da vekâlet ücreti ödenmesi gerektiği belirtilmişse de, katılma yoluyla istinaf isteğinin asıl istinaf isteğine sıkı sıkıya bağlı olduğu, davalı-karşı davacı kadının kendi davasında hükmedilen vekâlet ücretine ilişkin istinaf isteminde bulunduğu, davacı-karşı davalı erkeğin davasındaki vekâlet ücretine ilişkin bir istinaf isteminin bulunmadığı, bu durumda erkeğin katılma yoluyla “kendi davasındaki vekâlet ücretine ilişkin hükme yönelik” istinaf isteğinde bulunamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı-karşı davalı vekili, müvekkili yararına vekâlet ücreti ödenmesine karar verilmemesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; karşılıklı açılan boşanma ve ziynet alacağı davalarına ilişkin İlk Derece Mahkemesince verilen kararın; davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından ziynet alacağı, kusur belirlemesi, tazminat miktarları ve müvekkili yararına vekâlet ücreti ödenmesi gerektiği yönünden istinaf edilmesi karşısında, davacı-karşı davalı erkek vekilinin katılma yoluyla ileri sürdüğü istinaf talebinde kabul edilen asıl dava yönünden müvekkili yararına vekâlet ücreti ödenmesi isteğine ilişkin talebinin hukuki sonuç doğurup doğurmayacağı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 345 inci maddesi şöyledir:

"(1) İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır."

 Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 347 nci maddesi şöyledir:

"(1) İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemece karşı tarafa tebliğ olunur.

(2) Karşı taraf, tebliğden itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesini kararı veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verebilir.

(3) Kararı veren mahkeme, dilekçeler verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra, dosyayı dizi listesine bağlı olarak ilgili bölge adliye mahkemesine gönderir."

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 348 inci maddesi şöyledir:

"(1) İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir.

(2) İstinaf yoluna başvuran, bu talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebi de reddedilir"

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü için istinaf ve katılma yoluyla istinaf kavramları üzerinde durulması gerekmektedir.

2. Bir davanın, talepler ve belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, bir üst derece yargı yerince, yeniden görülmesini, gerekiyorsa yeniden hükme bağlanmasını amaçlayan kanun yoluna istinaf denir. İstinafta, davanın bir üst derece yargı yerince, tüm boyutları itibari ile değil; sadece tarafların ileri sürmüş oldukları sebeplerle sınırlı bir biçimde, ikinci kez ele alınıp görülebileceği hususunun, özenle altının çizilmesinde yarar vardır. Kanun yolu; bir hakkın elde edilebilmesi, gerçekleşmesi veya icrası için uygun hukuki çözümler arasında ye alan bir alt kavram olup katılma yoluyla istinaf başvurusunu da kapsamaktadır.

3. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 348 inci maddesinin gerekçesinde; istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile süresi içinde cevap vermekle yetinmeyip, bu cevap dilekçesiyle kendine özgü nedenler ileri sürerek istinaf yoluna başvurabileceği belirtilmiştir. Ne var ki bu başvuru asıl başvuruya bağımlı bir istinaf yolu başvurusudur. Bu nedenle katılma yolu ile istinaf yoluna başvuru, asıl başvuran taraf başvurusundan feragat eder veya istinaf talebi esasa girilmeden usuli bir nedenle reddedilirse, hüküm doğurmaz. Çünkü kural olarak asıl talep incelenmezse, ona bağlı olan talebin de incelenmemesi gerekir. Fakat istinaf yoluna başvuran tarafın talebi esasa girildikten sonra reddedilirse, bu durum katılan tarafın talebinin incelenmesine engel olmaz. Bunun gibi, taraflar bölge adliye mahkemesindeki uyuşmazlığı sona erdirirlerse, katılma yolu ile istinaf yoluna başvuru da etkisini kaybeder. Asıl istinaf yoluna başvuru isteminin esasına girilip inceleme yapılmadan, katılan tarafın istemi hakkında bir inceleme yapılamaz.

4. Kanun koyucunun başvurma hakkı bulunmayan veya başvuru süresini geçirmiş olan tarafa bile, kendine özgü nedenler ileri sürerek katılma yoluyla istinaf yoluna başvuru hakkı tanımasının asıl sebebi; istinaf ve temyiz kanun yolları bütünü içinde yer alan, aleyhe bozma yasağı ile aleyhe hüküm verme yasaklarının işlerlik kazanıp kazanmayacağı noktasında, adil yargılanma hakkı ve silahların eşitliği prensiplerini ihlal etmeksizin belirginleştirmek zorunda olduğudur.

5. Genel çerçevede aleyhe bozma yasağından maksat, bir mahkeme kararının, taraflardan yalnızca birisince kanun yoluna başvurulması hâlinde, başvuruda bulunan tarafın hukuki durumuna zarar verecek şekilde, kanun yolu incelemesini gerçekleştiren, üst derece mahkemesince resen değiştirilmemesidir. Bir başka ifade ile anılan yasak, davanın taraflarından yalnızca birisinin kanun yoluna başvurması hâlinde, başvuruda bulunan tarafın, alt derece mahkemesinin kararıyla elde etmiş olduğu durumun kötüleştirilmemesini ifade eder ve alt derece yargılaması sonucunda ortaya çıkan ve kararda somutlaşan kazanımlarının korunmasını amaçlar. Hükme karşı, yalnızca taraflardan birisi kanun yoluna başvurmuşsa, kanun yoluna işlerlik kazandırmamış, bu konuda tümüyle pasif bir tutum sergilemiş olanın lehine karar verilmesi, hem tasarruf ilkesinin (HMK md.24) hem de onunla organik olarak sıkı bir bağlantı içerisinde bulunan taleple bağlılık kuralının ihlali anlamını taşır.

6. Kuşkusuz ki aleyhe bozma ve aleyhe karar verme yasaklarının işlerlik kazanabilmesi için, taraflardan yalnızca birisinin kanun yoluna başvurmuş olması gerekir. Her iki taraf da kanun yoluna müracaat etmişse, anılan yasaklar işlerlik kazanamaz. İşte doğrudan kanun yoluna başvuru hakkı bulunmayan veya yasal süresini geçiren tarafa, diğer tarafın kanun yoluna başvurması hâlinde, bu evrede kendi lehine de bir inceleme yapılmasını veya kendisinin daha da aleyhine bir durumun doğmasını önlemek amacıyla katılma yoluyla kanun yoluna başvuru hakkı tanınmıştır.

7. Yukarıda belirtildiği üzere, katılma yolu ile kanun yoluna başvuru olanağının tanınması adil yargılanma hakkını karakterize eden ana öge konumunda bulunan hakkaniyete uygun yargılamanın ayrılmaz parçasını oluşturan silahların eşitliği ilkesinin bir gereğidir.

8. Bilindiği üzere; istinaf yoluna başvuru, bir dilekçenin verilmesi suretiyle gerçekleştirilir (HMK md. 342/1). Başvuru dilekçesinin içeriğinde yer alması gereken hususların neler olduğu, 6100 sayılı Kanun'un 342 nci maddesinin 2 nci fıkrasında gösterilmiştir. İstinaf dilekçesi, karşı taraf sayısından bir fazla olacak şekilde, kararı veren mahkemeye veya başka bir yer mahkemesine verilir. İstinaf dilekçesi hangi mahkemeye verilmişse, o mahkemece bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydolunur ve başvurana ücretsiz bir alındı belgesi verilir. İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye verilmesi hâlinde, istinaf dilekçesi bu mahkemece başvuru defterine kaydettirilir ve dilekçe ile ekleri kararı veren mahkemeye gönderilir. İstinaf dilekçesinin başvuru defterine kaydedildiği tarih, istinaf başvurusunun yapıldığı tarih sayılır. İstinaf dilekçesi verilirken, istinaf kanun yoluna başvuru harcı ve tebliğ giderleri de dâhil olmak üzere tüm giderler ödenir. Bu harç ve giderlerin hiç ödenmediği veya eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren mahkeme tarafından, verilecek bir haftalık kesin süre içerisinde tamamlanması gerektiği; aksi hâlde, başvurusundan vazgeçmiş sayılacağı hususu, başvuruda bulunana yazılı olarak bildirilir. Verilen kesin süre içerisinde harç ve giderler yatırılmadığı ya da eksiklikler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme, istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verir.

9. İstinaf dilekçesi, kararına karşı istinafa gidilen ilk derece mahkemesince karşı tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf, tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde, istinaf dilekçesine cevap verebilir. Bu dilekçenin, kararı veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilmesi mümkündür. Hatta somut olayda olduğu gibi, istinafa cevap dilekçesinde sadece cevap vermekle kalınmayıp, karara karşı katılma yolu ile istinafa başvurma iradesi de açıklanabilir.

10. Eldeki davada; karşılıklı açılan boşanma davalarına ilişkin İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılamada her iki davanın da kabulüne karar verildiği hâlde taraflar yararına vekâlet ücretine hükmedilmediği anlaşılan kararın, taraflara usule uygun şekilde tebliğ edildiği, bu karara karşı erkek eş vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı, kadın eş vekili tarafından ise kusur belirlemesi, ziynet alacağı, hükmedilen tazminatların miktarı ve vekâlet ücreti yönlerinden istinaf kanun yoluna başvurulduğu, iş bu istinaf dilekçesinin erkek eş vekiline tebliğ edilmesi üzerine yasal süresi içerisinde katılma yoluyla İlk Derece Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, kadın yararına hükmolunan nafaka ve tazminatlar ile vekâlet ücretine ilişkin olarak istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bölge Adliye Mahkemesince yapılan yargılamada erkeğin kendi yararına da vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğine dair istinaf başvurusunun katılma yoluyla istinaf isteğinin asıl istinaf isteğine bağlı olduğu, asıl davanın taraflarca istinaf edilmediği ve böylece asıl davada verilen boşanma, vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin kararın kesinleştiği, dolayısıyla kesinleşen bu yöne ilişkin katılma yoluyla istinaf talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle reddedildiği, Özel Dairenin bozma kararına karşı da aynı gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verildiği anlaşılmıştır.

11. O hâlde üzerinde önemle durulması gereken ve aslen somut olayda direnme gerekçesine de dayanak olduğu görülen, katılma yoluyla istinaf başvurusunun asıl başvuruya bağımlı bir istinaf yolu başvurusu olduğu hususunun açıklanması gerekmektedir. Buradaki bağlılık kuralından maksat; 6100 sayılı Kanun'un 348 inci maddesinin 2 nci fıkrasında açıkça işaret edildiği gibi, istinaf yoluna başvuranın bu talebinden feragat etmesi veya talebinin bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden usuli bir nedenle reddedilmesi hâlinde, katılma yolu ile istinaf kanun yoluna başvuranın talebinin de redde mahkum olduğu hususudur. Bu durum, katılma yolu ile istinaf başvuru hakkının, istinafa asıl başvuru hakkına sahip olan tarafın bu hakkını kullanımına bağlı, fer'î bir hak olmasının doğal sonucudur.

12. Görüldüğü gibi katılma yolu ile istinaf talebinde bulunma hakkı, özellikle, istinaf yargılamasını gerçekleştiren bölge adliye mahkemesinin, bu yargılamayı yaparken aleyhe karar verme yasağı ile karşı karşıya kalmasının önlenmesi açısından fevkalade önem arz eden bir hak konumundadır. Öyle ki; kısmen kabul edilen bir davanın kabul edilmeyen bölümü miktar yönünden istinaf sınırını (HMK md. 341/2) geçmediği için kararı istinaf etme hakkı bulunmayan taraf dahi, miktar yönünden istinaf hakkı bulunan tarafın hükmü istinaf etmesi üzerine katılma yolu ile istinaf talep edebilir. Kanun koyucu taraflar arasındaki eşitliği sağlamak için tarafın istinaf hakkı olup olmadığına, sürenin geçirilip geçirilmediğine bakmaksızın katılma yoluyla istinaf hakkı tanıdığından Bölge Adliye Mahkemesinin asıl davanın kesinleştiğine ve katılma yoluyla istinaf edilemeyeceğine ilişkin gerekçesi doğru değildir. Silahların eşitliği ilkesinin bir başka uygulaması olan katılma yoluyla istinafta hukuki yarar aranmaz.

13. Belirtmek gerekir ki; katılma yolu ile istinaf talebinde bulunma hakkı, özellikle, istinaf yargılamasını gerçekleştiren bölge adliye mahkemesinin, bu yargılamayı yaparken aleyhe karar verme yasağı ile karşı karşıya kalmasının önlenmesi açısından fevkalade önem arz eden bir hak konumundadır.

14. Tüm bu açıklamalar ışığı altında somut olaya gelindiğinde; katılma yoluyla istinaf başvurusunun değerlendirilebilmesi asıl başvurunun varlığına ve devamına bağlı olduğuna ve yargılama yapan Bölge Adliye Mahkemesince asıl istinaf başvurusunun esası incelendiğine göre, katılma yoluyla ileri sürülen erkek eş vekilinin vekâlet ücretine yönelik istinaf başvurusunun hatalı gerekçe ile reddi usul ve yasaya uygun değildir.

15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, erkeğe vekâlet ücreti ödenmesi gereken asıl davanın taraflarca istinaf edilmeyerek kesinleştiği, kesinleşen karara karşı katılma yoluyla istinaf kanun yoluna başvurulamayacağı, dolayısıyla direnme karar gerekçesinin isabetli olduğu ve onaması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

16. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

17. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

10.05.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

''K A R Ş I   O Y''

Uyuşmazlık; karşılıklı açılan boşanma ve ziynet alacağı davalarına ilişkin İlk Derece Mahkemesince verilen kararın; davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından ziynet alacağı, kusur belirlemesi, tazminat miktarları ve müvekkili yararına vekâlet ücreti ödenmesi gerektiği yönünden istinaf edilmesi karşısında, davacı-karşı davalı erkek vekilinin katılma yoluyla ileri sürdüğü istinaf talebinde kabul edilen asıl dava yönünden müvekkili yararına vekâlet ücreti ödenmesi isteğine ilişkin talebinin hukuki sonuç doğurup doğurmayacağı noktasında toplanmaktadır.      

HMK madde 348 gerekçesi şu şekildedir. "İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile süresi içinde cevap vermekle yetinmeyip bu cevap dilekçesiyle kendine özgü nedenler ileri sürerek istinaf yoluna başvurabilir. Bu başvuru asıl başvuruya bağımlı bir istinaf yolu başvurusudur. Bu nedenle katılma yolu ile istinaf yoluna başvuru, asıl başvuran taraf başvurusundan feragat eder veya istemi esasa girilmeden önce reddedilirse, hüküm doğurmaz. Çünkü kural olarak asıl istem incelenmezse, ona bağlı olan istemin de incelenmemesi gerekir. Fakat istinaf yoluna başvuran tarafın istemi esasa girildikten sonra reddedilirse, bu durum katılan tarafın isteminin incelenmesine engel olmaz. Bunun gibi, taraflar bölge adliye mahkemesindeki uyuşmazlığı sona erdirirlerse, katılma yolu ile istinaf yoluna başvuru da etkisini kaybeder. Asıl istinaf yoluna başvuru isteminin esasına girilip inceleme yapılmadan, katılan tarafın istemi hakkında bir inceleme yapılamaz."

Madde gerekçesinden anlaşılacağı üzere, katılma yolu ile istinaf yoluna başvuru, asıl başvuruya bağımlı bir istinaf başvurusudur. Diğer bir anlatımla katılma yolu ile istinaf, asıl istinaf talebine sıkı sıkıya bağlıdır (ona tabidir). Katılma yoluyla temyiz konusunda Prof. Dr. Baki Kuru'nun görüşleri de bu doğrultudadır (Bkz: Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı Cilt:V Sayfa:4610 ). Katılma yolu ile istinaf yoluna başvuru, asıl başvuran taraf başvurusundan feragat eder veya istemi esasa girilmeden önce reddedilirse, hüküm doğurmaz. Bu durum istinaf incelemesinin sadece asıl istinaf talebinde bulunan tarafın istinaf ettiği dava konusu ile sınırlı olduğu anlamına gelmektedir. Aksi halde asıl istinaf eden taraf istinaf talebinden feragat etse bile, karşı tarafın katılma yolu ile istinaf talebinin geçerli olduğu ve istinaf incelemesinin yapılması gerektiği düzenlemesi yapılırdı. Kanun koyucunun amacı asıl istem incelenecek ise kararı istinaf etmeyen tarafa da asıl isteme ilişkin itiraz hakkı tanımaktır. Asıl istemden bağımsız istinaf edilmeyen konulara ilişkin yeni bir istinaf hakkı vermek değildir.

Somut olayda; Silvan Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince; davacı Ebubekir B.'in boşanma davasının kabulüne, karşı davacı Mehtap B.'in boşanma davasının kabulüne, tarafların boşanmalarına, velayetlerin anneye verilmesine, her bir çocuk yararına 900,00 TL tedbir iştirak, kadın yararına 1.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 25.000,00 TL maddi, 25.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, ziynet eşyası alacağı davasının reddine karar verilmiştir. Hükme karşı davacı Ebubekir B. istinaf isteğinde bulunmamıştır. Karşı davacı Mehtap B.'in de asıl davaya karşı istinaf talebi yoktur. Karşı davacı Mehtap B. karşı davada verilen hükme ilişkin ziynet alacağı, kusur belirlemesi, tazminatlar ve vekâlet ücretine yönelik istinaf talebinde bulunması üzerine hükmü istinaf etmeyen davacı Ebubekir B. katılma yoluyla kendi davasındaki vekâlet ücretine ilişkin istinaf isteminde bulunmuştur. Davalı-karşı davacı kadının davacı-karşı davalının davasındaki vekâlet ücretine ilişkin bir istinaf istemi bulunmamaktadır. Katılma yolu ile istinaf, asıl istinaf talebine sıkı sıkıya bağlı olup davacı-karşı davalı erkeğin, kendi davasındaki vekalet ücretine ilişkin hükmüne yönelik katılma yoluyla istinaf isteği incelenemeyeceğinden, Bölge Adliyesi Mahkemesi kararında bir isabetsizlik görülmediğinden direnme kararının onanması gerektiği kanaati ile Özel Daire kararı gibi bozma yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.

1. H.D. Bşk.       Üye
Hasan Kaya        Süleyman Yıldırım

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda bulunan 25 üyenin 21'i BOZMA, 4'ü ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.