BELİRSİZ ALACAK DAVASINDA TEMERRÜT OLGUSU YOKSA DAVA TARİHİNDEN İTİBAREN FAİZE HÜKMEDİLMESİ GEREKİR.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI
ESAS NO : 2019/5988
KARAR NO : 2020/1845
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 3. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/02/2019
NUMARASI : 2017/803 - 2019/138
DAVACI : Ö.V. VEK. AV. Ö.K.
DAVALILAR : 1- E. TOPRAK ENDÜSTRİSİ VE TİC. A.Ş,
2- T. İNŞ. VE TİC. A.Ş VEK. AV. G.B.
3- M.T.
Taraflar arasındaki tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalı Musa T. tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, M. Şirketi yetkilisi davalı Musa T. ile imzaladığı 23.09.1998 tarihli harici satış sözleşmesi ile 21 nolu daireyi satın aldığını, davalıya 4.500.000.000 TL ödeme yaptığını, taşınmazın kaba inşaat halinde teslim edildiğini, taşınmazın oturulabilir hale gelmesi için ayrıca masraf yaptığını, taşınmazın tapusunun verilmediğini, açmış olduğu tapu iptal ve tescil davasının reddedildiğini, taşınmazın tapusuna sahip olan davalı T. İnşaat Şirketi tarafından açılan men-i müdahale davası sonucunda daireden tahliye edildiğini, davalılar arasında dava konusu taşınmazı da kapsayan sözleşme ilişkisi bulunduğunu, davalıların birlikte ve danışıklı hareket ettiklerini, davalıların bu haliyle hem satış bedelini aldıklarını hem de daireyi elde ettiklerini, yaşadığı bu olumsuzluklar sonucu eşiyle boşandığını, acı, elem ve ızdırap çektiğini belirterek, taşınmazın değerinin bilirkişi raporuyla tespit edilmesini, 6100 sayılı yasanın 107/3 maddesi gereği maddi ve manevi tazminat miktarlarının belirlenmesini, belirlenen bu tazminatların davacıya ödenmesi hususunda tüm davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı E. Toprak Endüstrisi ve Ticaret A.Ş ile T. İnşaat ve Tic. A.Ş; davacı ile arasında herhangi bir sözleşme veya hukuki ilişki bulunmadığını, davacı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, husumet yöneltilemeyeceğini belirterek, hukuki yarar yokluğu, husumet ve zamanaşımı nedenleriyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Musa T.; dava konusu dairelerin tamamlanıp satılması konusunda E. Toprak Endüstrisi Ticaret A.Ş ve T. İnşaat Tic. A.Ş ile aralarında sözleşme olduğunu, bu sözleşme gereği davacının da aralarında bulunduğu yaklaşık 50 kişiye daire sattığını, bu kişilerden ödemeler aldığını, davacıdan da 3.500,00 TL tahsil ettiğini, tahsil edilen paraların inşaat yapımında kullanıldığını, yapılan sözleşme ve inşaat yapımından bir çıkarı ve sorumluluğu olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Musa T., duruşmada "...ben dava konusu inşaatların tamamlanması için T. İnşaat ile sözleşme yapmıştım, inşaatlardan dairelerden satış yaptım bu satış bedelleri ile inşaatı tamamladım ancak 1999 yılındaki 17 ağustos depreminden sonra daireleri satamadım elimde kaldı, bende inşaatı yapılan toplantı neticesinde E. Toprak Holdinge devir ettim, kaç bağımsız bölümü sattığımı ne kadar para aldığımı, ne kadar alacağım kaldığını kendilerine bildirdim, ve aralarından çekildim, benim herhangi bir ilişkim kalmamıştır. Benim hakkımda açılan davanın reddine karar verilmesini istiyorum, ben yapmış olduğum sözleşmeleri şirket yetkilisi olduğum M.E. İnş.. Ltd. Şti adına yaptım..." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkemece, davacı ile dava dışı M. İnşaat Ltd. Şti. arasında taşınmaz satışına ilişkin sözleşmenin haricen düzenlendiği, davacının ödediği bedelin iadesini ödeme yaptığı M. inşaat Ltd. Şti 'den isteyebileceği ancak M. İnşaat Ltd. Şti 'ni bu davada davalı olarak göstermediği, ayrıca davacının uğradığı maddi ve manevi zararın tespitini talep etttiği, alacağının belirli olduğu, davacının artık maddi ve manevi zararının tespitini istemekte hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Anılan karar Dairemizin 2016/16278 Esas - 2016/12229 Karar sayılı ve 27/10/2016 tarihli kararı ile "... Davacı davasında, diğer davalılarla birlikte davalı Musa T.'den 21 nolu daireyi satın aldığını, tapu iptal ve tescil davasının reddedildiğini ileri sürerek maddi ve manevi tazminatın belirlenmesini ve bu tazminatların ödenmesini de talep etmiştir. Davacının bu talebinin belirsiz alacak niteliğinde bir talep olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, davalı Musa T. cevap dilekçesi ve duruşmadaki beyanında davalıdan satış bedeli olarak 3.500,00 TL aldığını ve taşınmazı sattığını kabul etmiştir. Davalının bu beyanı kendisini bağlamaktadır.
O halde; mahkemece, davalılardan Musa T. yönünden işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyulmuştur . Bilirkişi raporunda denkleştirici adalet kuralına göre ödenen bedelin güncel değeri 73.636.62.-TL olarak hesaplanmış, rapor mahkemece hükme dayanak yapılmıştır.
Mahkemece, davalılar T. İnşaat Tic. A.Ş ile E. Toprak Endüstrisi ve Tic. A.Ş yönünden mahkememizce 2013/1529 esas 2014/876 karar sayılı "RED kararının" 11/10/2017 tarihinde kesinleştiği anlaşıldığından bu davalılar yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına, davacının davalı Musa T.'e yönelik taleplerin yönünden davanın kısmen kabulüne, 73.636,62-TL nın ıslah tarihi olan 23/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerinin reddine, davacının manevi tazminata yönelik taleplerinin reddine karar verilmiş ,hüküm davacı ve davalı Musa T. tarafından temyiz edilmiştir, mahkemece 14/10/2019 tarihli ek karar ile muhtıra tebliğine rağmen temyiz gideri ödemeyen davalı Musa T.'in temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiş , anılan davalı tarafından ek karar da temyiz edilmiştir .
1- Tebligat Kanunu'nun 21/1. ve Tebligat Yönetmeliği'nin 30/1. maddeleri uyarınca; yapılacak tebliğ işleminde muhatap adreste bulunmaz ise, adreste bulunmama nedeninin araştırılarak komşu (kapıcı, yönetici) beyanının alınması, beyanda bulunan komşunun mutlaka adı ve soyadının tebligat parçasına yazılması gerekir.
Somut olayımızda, tebliğ edilen muhtıra parçasından tebligat mazbatasında dağıtıcı tarafından beyanda bulunan komşunun adı ve soyadı yazılmadığı, veya o komşunun tesbitine elverişli hangi dairede oturduğu, kadın mı erkek mi olduğu gibi hususların tespit edilmediği yani komşunun kim olduğuna dair hiçbir bilgi bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda davalıya muhtıra tebliği Tebligat Kanunu'nun 21/1-2 ve Tebligat Yönetmeliği'nin 30/1. maddeleri gereğince usulsüzdür, anılan nedenle ek karar kaldırılarak temyiz incelemesi yapılmasına başlanmıştır .
2- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
3- Belirsiz alacak davası açan davacı, alacağı belirlenebilir hâle geldikten sonra kesin talep sonucunu mahkemeye bildirecektir. Bu belirleme, dilekçelerin değişiminden yani davalı tarafın delillerini mahkemeye sunmasından sonra söz konusu olabileceği gibi, tahkikat sırasında, özellikle delillerin incelenmesi aşamasında da olabilir. Her hâlde talep sonucunun belirlenmesi tahkikat sonuna kadar yapılabilir ise de, bu belirlemenin daha önceki aşamada yapılmasına da engel yoktur.
Öte yandan yine belirsiz alacak davasının Kanuna konuluş amacı ve davanın niteliği dikkate alındığında, dava tarihinden önce gerçekleşen bir temerrüt olgusunun bulunmadığı durumlarda belirsiz alacak davasında yargılama sonucunda miktarı tam ve kesin olarak belirlenen alacağın tümü için temerrüt, davanın açıldığı tarihte gerçekleşeceğinden faize de dava tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekir.
Somut olayda davacı, 23/01/2019 tarihli dilekçesi ile talebini belirlemiş ve dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesini talep etmiştir. Mahkemece alacağa dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK'nun 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle ek kararın kaldırılmasına ,ikinci bentte yazılı nedenlerle sair temyiz itirazlarının reddine, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının 2/ a bendinin çıkartılarak yerine "a) 73.636,62-TL nın dava tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,fazlaya ilişkin taleplerinin reddine," yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/03/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
M. DUMAN F. PINARCI M. ÖZER M. GÜRKANLI F. TEMEL
İÇTİHAT YORUMU : Doktrindeki bir görüşe göre, temerrüt faizi bakımından ise farklı bir değerlendirme yapmak gerekecektir. Sözleşme ve borçlunun iyi niyetli olduğu hallerde sebepsiz zenginleşmeye dayanan alacaklarda, açılan dava sadece dava dilekçesinde belirtilen asgari tutar bakımından temerrüt faizi işlemesine sebep olacak; yargılamanın devam ettiği sırada artırılan talep kısmına ilişkin temerrüt faizi ise ancak talebin artırıldığı tarihten itibaren işleyecektir. Çünkü temerrüt, kural olarak alacaklının ihtarıyla yani borçlunun kendisinden ne kadar para talep edildiğini öğrenmesiyle gerçekleşir ve sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hallerde temerrüt için ihtar şarttır. Temerrüt faizi de temerrüdün gerçekleştiği andan itibaren işlemeye başlar. (BUDAK, Ali Cem; KARAASLAN, Varol, Medenî Usul Hukuku, Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 3. Baskı, Ankara, 2019, s. 144)
Doktrindeki katıldığımız görüşe göre ise belirsiz alacak davası, davacının, alacağının tümünün hüküm altına alınması amacıyla açtığı bir dava olduğundan dolayı belirsiz alacak davasında, dava açıldığı anda, haksız fiilin işlendiği tarihten itibaren faiz talep edilmesi durumunda yargılama sırasında geçici değer artırıldığı takdirde, belirlenen talep sonucu için, haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren faize hükmedilecektir. Aynı sonuç, borçlunun dava açılmadan önce temerrüde düşürüldüğü diğer hallerde de söz konusu olacaktır. (SİMİL, Cemil, Belirsiz Alacak Davası, İstanbul, 2013, s. 346, 347)
BELİRSİZ ALACAK DAVASINDA TEMERRÜT OLGUSU YOKSA DAVA TARİHİNDEN İTİBAREN FAİZE HÜKMEDİLMESİ GEREKİR.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI
ESAS NO : 2019/5988
KARAR NO : 2020/1845
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 3. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/02/2019
NUMARASI : 2017/803 - 2019/138
DAVACI : Ö.V. VEK. AV. Ö.K.
DAVALILAR : 1- E. TOPRAK ENDÜSTRİSİ VE TİC. A.Ş,
2- T. İNŞ. VE TİC. A.Ş VEK. AV. G.B.
3- M.T.
Taraflar arasındaki tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalı Musa T. tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, M. Şirketi yetkilisi davalı Musa T. ile imzaladığı 23.09.1998 tarihli harici satış sözleşmesi ile 21 nolu daireyi satın aldığını, davalıya 4.500.000.000 TL ödeme yaptığını, taşınmazın kaba inşaat halinde teslim edildiğini, taşınmazın oturulabilir hale gelmesi için ayrıca masraf yaptığını, taşınmazın tapusunun verilmediğini, açmış olduğu tapu iptal ve tescil davasının reddedildiğini, taşınmazın tapusuna sahip olan davalı T. İnşaat Şirketi tarafından açılan men-i müdahale davası sonucunda daireden tahliye edildiğini, davalılar arasında dava konusu taşınmazı da kapsayan sözleşme ilişkisi bulunduğunu, davalıların birlikte ve danışıklı hareket ettiklerini, davalıların bu haliyle hem satış bedelini aldıklarını hem de daireyi elde ettiklerini, yaşadığı bu olumsuzluklar sonucu eşiyle boşandığını, acı, elem ve ızdırap çektiğini belirterek, taşınmazın değerinin bilirkişi raporuyla tespit edilmesini, 6100 sayılı yasanın 107/3 maddesi gereği maddi ve manevi tazminat miktarlarının belirlenmesini, belirlenen bu tazminatların davacıya ödenmesi hususunda tüm davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı E. Toprak Endüstrisi ve Ticaret A.Ş ile T. İnşaat ve Tic. A.Ş; davacı ile arasında herhangi bir sözleşme veya hukuki ilişki bulunmadığını, davacı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, husumet yöneltilemeyeceğini belirterek, hukuki yarar yokluğu, husumet ve zamanaşımı nedenleriyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Musa T.; dava konusu dairelerin tamamlanıp satılması konusunda E. Toprak Endüstrisi Ticaret A.Ş ve T. İnşaat Tic. A.Ş ile aralarında sözleşme olduğunu, bu sözleşme gereği davacının da aralarında bulunduğu yaklaşık 50 kişiye daire sattığını, bu kişilerden ödemeler aldığını, davacıdan da 3.500,00 TL tahsil ettiğini, tahsil edilen paraların inşaat yapımında kullanıldığını, yapılan sözleşme ve inşaat yapımından bir çıkarı ve sorumluluğu olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Musa T., duruşmada "...ben dava konusu inşaatların tamamlanması için T. İnşaat ile sözleşme yapmıştım, inşaatlardan dairelerden satış yaptım bu satış bedelleri ile inşaatı tamamladım ancak 1999 yılındaki 17 ağustos depreminden sonra daireleri satamadım elimde kaldı, bende inşaatı yapılan toplantı neticesinde E. Toprak Holdinge devir ettim, kaç bağımsız bölümü sattığımı ne kadar para aldığımı, ne kadar alacağım kaldığını kendilerine bildirdim, ve aralarından çekildim, benim herhangi bir ilişkim kalmamıştır. Benim hakkımda açılan davanın reddine karar verilmesini istiyorum, ben yapmış olduğum sözleşmeleri şirket yetkilisi olduğum M.E. İnş.. Ltd. Şti adına yaptım..." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkemece, davacı ile dava dışı M. İnşaat Ltd. Şti. arasında taşınmaz satışına ilişkin sözleşmenin haricen düzenlendiği, davacının ödediği bedelin iadesini ödeme yaptığı M. inşaat Ltd. Şti 'den isteyebileceği ancak M. İnşaat Ltd. Şti 'ni bu davada davalı olarak göstermediği, ayrıca davacının uğradığı maddi ve manevi zararın tespitini talep etttiği, alacağının belirli olduğu, davacının artık maddi ve manevi zararının tespitini istemekte hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Anılan karar Dairemizin 2016/16278 Esas - 2016/12229 Karar sayılı ve 27/10/2016 tarihli kararı ile "... Davacı davasında, diğer davalılarla birlikte davalı Musa T.'den 21 nolu daireyi satın aldığını, tapu iptal ve tescil davasının reddedildiğini ileri sürerek maddi ve manevi tazminatın belirlenmesini ve bu tazminatların ödenmesini de talep etmiştir. Davacının bu talebinin belirsiz alacak niteliğinde bir talep olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, davalı Musa T. cevap dilekçesi ve duruşmadaki beyanında davalıdan satış bedeli olarak 3.500,00 TL aldığını ve taşınmazı sattığını kabul etmiştir. Davalının bu beyanı kendisini bağlamaktadır.
O halde; mahkemece, davalılardan Musa T. yönünden işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyulmuştur . Bilirkişi raporunda denkleştirici adalet kuralına göre ödenen bedelin güncel değeri 73.636.62.-TL olarak hesaplanmış, rapor mahkemece hükme dayanak yapılmıştır.
Mahkemece, davalılar T. İnşaat Tic. A.Ş ile E. Toprak Endüstrisi ve Tic. A.Ş yönünden mahkememizce 2013/1529 esas 2014/876 karar sayılı "RED kararının" 11/10/2017 tarihinde kesinleştiği anlaşıldığından bu davalılar yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına, davacının davalı Musa T.'e yönelik taleplerin yönünden davanın kısmen kabulüne, 73.636,62-TL nın ıslah tarihi olan 23/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerinin reddine, davacının manevi tazminata yönelik taleplerinin reddine karar verilmiş ,hüküm davacı ve davalı Musa T. tarafından temyiz edilmiştir, mahkemece 14/10/2019 tarihli ek karar ile muhtıra tebliğine rağmen temyiz gideri ödemeyen davalı Musa T.'in temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiş , anılan davalı tarafından ek karar da temyiz edilmiştir .
1- Tebligat Kanunu'nun 21/1. ve Tebligat Yönetmeliği'nin 30/1. maddeleri uyarınca; yapılacak tebliğ işleminde muhatap adreste bulunmaz ise, adreste bulunmama nedeninin araştırılarak komşu (kapıcı, yönetici) beyanının alınması, beyanda bulunan komşunun mutlaka adı ve soyadının tebligat parçasına yazılması gerekir.
Somut olayımızda, tebliğ edilen muhtıra parçasından tebligat mazbatasında dağıtıcı tarafından beyanda bulunan komşunun adı ve soyadı yazılmadığı, veya o komşunun tesbitine elverişli hangi dairede oturduğu, kadın mı erkek mi olduğu gibi hususların tespit edilmediği yani komşunun kim olduğuna dair hiçbir bilgi bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda davalıya muhtıra tebliği Tebligat Kanunu'nun 21/1-2 ve Tebligat Yönetmeliği'nin 30/1. maddeleri gereğince usulsüzdür, anılan nedenle ek karar kaldırılarak temyiz incelemesi yapılmasına başlanmıştır .
2- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
3- Belirsiz alacak davası açan davacı, alacağı belirlenebilir hâle geldikten sonra kesin talep sonucunu mahkemeye bildirecektir. Bu belirleme, dilekçelerin değişiminden yani davalı tarafın delillerini mahkemeye sunmasından sonra söz konusu olabileceği gibi, tahkikat sırasında, özellikle delillerin incelenmesi aşamasında da olabilir. Her hâlde talep sonucunun belirlenmesi tahkikat sonuna kadar yapılabilir ise de, bu belirlemenin daha önceki aşamada yapılmasına da engel yoktur.
Öte yandan yine belirsiz alacak davasının Kanuna konuluş amacı ve davanın niteliği dikkate alındığında, dava tarihinden önce gerçekleşen bir temerrüt olgusunun bulunmadığı durumlarda belirsiz alacak davasında yargılama sonucunda miktarı tam ve kesin olarak belirlenen alacağın tümü için temerrüt, davanın açıldığı tarihte gerçekleşeceğinden faize de dava tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekir.
Somut olayda davacı, 23/01/2019 tarihli dilekçesi ile talebini belirlemiş ve dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesini talep etmiştir. Mahkemece alacağa dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK'nun 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle ek kararın kaldırılmasına ,ikinci bentte yazılı nedenlerle sair temyiz itirazlarının reddine, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının 2/ a bendinin çıkartılarak yerine "a) 73.636,62-TL nın dava tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,fazlaya ilişkin taleplerinin reddine," yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/03/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
M. DUMAN F. PINARCI M. ÖZER M. GÜRKANLI F. TEMEL
İÇTİHAT YORUMU : Doktrindeki bir görüşe göre, temerrüt faizi bakımından ise farklı bir değerlendirme yapmak gerekecektir. Sözleşme ve borçlunun iyi niyetli olduğu hallerde sebepsiz zenginleşmeye dayanan alacaklarda, açılan dava sadece dava dilekçesinde belirtilen asgari tutar bakımından temerrüt faizi işlemesine sebep olacak; yargılamanın devam ettiği sırada artırılan talep kısmına ilişkin temerrüt faizi ise ancak talebin artırıldığı tarihten itibaren işleyecektir. Çünkü temerrüt, kural olarak alacaklının ihtarıyla yani borçlunun kendisinden ne kadar para talep edildiğini öğrenmesiyle gerçekleşir ve sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hallerde temerrüt için ihtar şarttır. Temerrüt faizi de temerrüdün gerçekleştiği andan itibaren işlemeye başlar. (BUDAK, Ali Cem; KARAASLAN, Varol, Medenî Usul Hukuku, Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 3. Baskı, Ankara, 2019, s. 144)
Doktrindeki katıldığımız görüşe göre ise belirsiz alacak davası, davacının, alacağının tümünün hüküm altına alınması amacıyla açtığı bir dava olduğundan dolayı belirsiz alacak davasında, dava açıldığı anda, haksız fiilin işlendiği tarihten itibaren faiz talep edilmesi durumunda yargılama sırasında geçici değer artırıldığı takdirde, belirlenen talep sonucu için, haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren faize hükmedilecektir. Aynı sonuç, borçlunun dava açılmadan önce temerrüde düşürüldüğü diğer hallerde de söz konusu olacaktır. (SİMİL, Cemil, Belirsiz Alacak Davası, İstanbul, 2013, s. 346, 347)