KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

BELİRSİZ ALACAK DAVASININ ŞARTLARINI TAŞIMAYAN DAVADAKİ TALEP ARTIRIMI DİLEKÇESİ, TALEPLE BAĞLILIK İLKESİ GEREĞİ ISLAH DİLEKÇESİ OLARAK DİKKATE ALINAMAZ.

T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2023/218
KARAR NO    : 2024/2156

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L Â M I

MAHKEMESİ              : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ                        : 22.11.2022
NUMARASI                : 2022/2990 E., 2022/2963 K.

Taraflar arasındaki eser sözleşmesine dayalı alacak ve tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 06.07.2015 tarihli M. Kent Sitesi A-B Blok inşaatının mutfak dolapları, mutfak tezgahı, çelik kapılar, iç oda kapıları, salon kasa kapama işlerinin yapımına ilişkin 2 adet sözleşme imzalandığını, ilk sözleşme için 283.800,00 TL olarak belirlenen sözleşme tutarının, 185.000,00 TL bedelli A blok 27 no.lu bağımsız bölümün devri ile nakit 98.800,00 TL şeklinde ödenmesinin kararlaştırıldığını, ikinci sözleşme bedeli 200.000,00 TL'nin ise, A blok 16 no.lu bağımsız bölümün devri suretiyle ödenmesinin kararlaştırıldığını, ancak işe başlanmasına rağmen tapuların üçüncü kişilere devredildiğinin öğrenilmesi ve nakit ödemenin de yapılmaması nedeniyle işi tamamlamadıklarını ileri sürerek, belirsiz alacak davalarının kabulü ile şimdilik 30.000,00 TL'nin avans faizi ile davalıdan tahsilini istemiş, bilahare sunduğu bedel artırım dilekçesi ile talebini 169.000,00 TL'ye çıkarmıştır.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını, davacının sözleşmeden kaynaklı edimini yerine getirmediğini, bağımsız bölümlerin davacı tarafında gösterilen kişilere devredildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davalı kooperatifin ticari defterler ve kayıtları uyarınca davacı tarafa borçlu olmadığı, A Blok 27 ve 16 no.lu bağımsız bölümlerin sözleşme ile belirlenen bedellerine ilişkin olarak düzenlenen "iş karşılığı olan daire bedelleri" açıklamalı 03.11.2015 tarihli ve 385.000,00 TL bedelli tediye makbuzunun davacının imzası karşılığı teslim alındığı anlaşıldığından davalının, davacıya borcu bulunmadığı belirtilerek, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; bilirkişi raporunun hatalı tespitler içerdiğini, davacı ile dava dışı adi ortaklık arasında hiçbir fiili ya da organik bağ bulunmadığını, taşınmazın devredilmediği sabit olduğu halde bu hususun mahkemece dikkate alınmadığını, munzam zarar oluşmadığı gerekçesinde isabet bulunmadığını, 03.11.2015 tarihli makbuzdaki imzayı kabul etmediklerini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı belirtilerek, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve re'sen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasındaki eser sözleşmesine dayalı alacak ve munzam zararın tazmini istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107 ve 109 uncu maddeleri, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 10.07.2013 gün 2012/6728 Esas, 2013/4521 Karar sayılı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.03.2016 gün 2014/15 Karar 2014/439 Esas, 2016/207 Karar sayılı ilamları.

3. Değerlendirme

1- Davacı vekili, dava dilekçesinde davanın, açıkça HMK'nın 107. maddesine dayalı belirsiz alacak davası olduğunu belirtmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesine göre davacı davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını ya da değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davası açabilecektir. Talep sonucunun belirlenmesinin imkansız olması çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. Bu imkansızlık biyolojik, hukuki veya zararın belirlenmesinin subjektif unsurlara dayalı olması nedeniyle subjektif nedenlerden kaynaklanabilir. (Medeni Usul Hukuku Cilt 2 15. Basım Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, sayfa 1028 ve devamı)

Belirsiz alacak davasının açılabilmesine ilişkin ikinci durum ise, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır. Davacı kendisinde eksik olan uzmanlık nedeniyle talep sonucunu tam olarak belirleyemeyebilir. Belirsiz alacak davası davacının dilekçesinde talep sonucunu belirleyemediği veya belirlemesinin imkansız olduğu hallerde açılabilecek bir davadır.

Bu açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde; dava dilekçesinde taraflar arasındaki M. Kent Sitesi A-B Blok inşaatının mutfak dolapları, mutfak tezgahı, çelik kapılar, iç oda kapıları, salon kasa kapama işlerinin yapımına ilişkin 2 adet sözleşme uyarınca hak edilen iş bedelinin tahsili ile iş karşılığı devri gereken ve sözleşmeyle devrine karşılık gelen bedeller belirlenmiş olan bağımsız bölümlerin devredilmemesi nedeniyle uğranılan munzam zararın tazmini istenmiştir. Talep konusu sözleşmelerin bedelleri belli olup yine sözleşme bedeline karşılık gelen değerleri sözleşmeler ile belirlenmiş olan bağımsız bölümlerin dava tarihi rayiç bedellerinin davacı tarafça yapılacak araştırma neticesinde tespiti imkanı bulunmaktadır.

Dolayısıyla dilekçe içeriği ve açıklamalarından alacağın davacı tarafça belirlenmesi mümkün olup, yukarıda açıklandığı üzere objektif veya subjektif nedenlere dayalı alacağın belirlenmesinin imkansız olduğu ya da uzmanlık gerektirdiği bir durum söz konusu değildir.

Bu durumda mahkemece; talep konusu niteliği itibariyle bölünebilir olup, davacının sadece bir kısmını talep etmesi mümkün olduğundan, davanın HMK'nın 109. maddesinde ifade edilen kısmi dava olarak nitelendirilmesi gerekmektedir. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 10.07.2013 gün 2012/6728 Esas, 2013/4521 Karar sayılı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.03.2016 gün 2014/15 Karar, 2014/439 Esas, 2016/207 Karar sayılı ilamları). Davacının 17.11.2020 tarihli bedel artırım dilekçesinin ıslah dilekçesi olarak değerlendirilmesi de, taleple bağlılık ilkelerine aykırılık teşkil edecektir.

2- Diğer yandan, sözleşmeler uyarınca davacıya iş karşılığı devri gereken bağımsız bölümler, davalı iş sahibi tarafından dava dışı üçüncü kişilere devredilmiş olup, davalı bahsi geçen işlemlerin davacının talimatı ile yapıldığını savunmuştur. Yazılı belge niteliğinde olan resmi senedin aksinin kanıtlanabilmesi için devralan dava dışı üçüncü kişilerin beyanlarının tespiti dahil bu hususa ilişkin bilgi, belge, fatura vs. davalı delilleri getirtilerek incelenmelidir.

Kaldı ki somut olayda, "iş karşılığı olan daire bedelleri" açıklamalı 03.11.2015 tarihli tediye makbuzu söz konusu olup, davacı yanca yapılan imza inkarı da dikkate alınarak, makbuzdaki imzanın davacı eli ürünü olup olmadığının tespiti ile davacıya ait olduğunun anlaşılması halinde, devralan üçüncü kişilerin davacı adına hareket ettiklerinin kabulü gerekirken, eksik inceleme neticesinde yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1- Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2- İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde ilgilisine iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.06.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

Başkan                    Üye                      Üye                  Üye                    Üye 
Mahmut Coşkun      Belkıs Karakaş     Hasan Kaya     Mehmet Aksu    Doğan Ağırman
                                                             (Muhalif)

- MUHALEFET ŞERHİ -

Dava, iş bedelinin tahsili isteğine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi de başvuruyu esastan reddetmiştir.

Temyize davacı gelmiştir.

Sayın çoğunluk, kararı, belirsiz alacak davası açılamayacağı ve yeterli inceleme yapılmadığı gerekçesiyle iki sebepten bozmuştur.

Çoğunluk ile aramızda, eksik araştırmaya yönelik bozma hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Çoğunluk ile anlaşamadığımız husus, uyuşmazlık konusu alacağın belirsiz alacak davasına konu olup olamayacağı noktasındadır. Öncelikle hemen belirtilmelidir ki, belirsiz alacak davasının davacıya sunduğu imkanlar kısmi davaya göre çok daha fazladır. Bu nedenle belirsiz alacak davası açılamayacağını ancak davalı ileri sürmelidir. Somut uyuşmazlıkta davalının temyizi bulunmamaktadır. Davanın hangi dava türüne göre açılacağı hususu kamu düzeninden değildir. Bu nedenle taraflarca öne sürülmeden incelenmesi mümkün değildir. Temyize davacı geldiğine göre davacı aleyhine bozma yapmak mümkün olmayacaktır. Belirsiz alacak davası açılamayacağı yönündeki bozma davcı aleyhine olmuştur. Bu durumda aleyhe bozma yasağı ihlal edilmiştir.

Somut uyuşmazlıkta alacağın belirsiz alacak davası şeklinde talep edilip edilemeyeceğine gelince, 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesi düzenlenirken Yasa Koyucu tarafından, bu madde kapsamında kalan işlerin niteliğini veya dava türünü değil, “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu haller” esas alınmıştır.

Davacının, somut olaydaki borcu işi yapmak, iş sahibinin borcu da iş bedelinin bir kısmını para ile, bir kısmını da taşınmazın tapusunu vererek ödemektir.

Dosya kapsamı ve davacı beyanı ile kararlaştırılan iş yarım bırakılmıştır. Hal böyle olunca yarım kalan işin bedelinin tespitinin bilirkişi incelemesini gerektirdiği izahtan varestedir. Diğer yandan iş bedeli olarak verilecek taşınmaz bedeli de rayiç bedel olup, bu bedelin her şahısa göre değişeceği de açıktır. Bu tür davalarda her iki bedel de, yani hem eksik bırakılan işte tamamlanan kısım, hem de bedel olarak verilecek taşınmazın bedelinin tespiti bakamından mahkemeler muhakkak bilirkişi incelemesi yaptırmaktadır. Zira her iki hususun da tespiti hukuki bilgi ile değil alanında uzman bilirkişinin bileceği işlerdendir. Malum olduğu üzere bazen birden fazla bilirkişi incelemesi dahi yaptırılmaktadır.

Hal böyle olunca, bilirkişi incelemesi sonucu tespiti mümkün olan bir değerin, davacı tarafından tam ve kesin olarak tespiti istenerek. Alacağın belirsiz alacak davasına konu olamayacağını kabul etmek kanaatimce davacının hakkına ulaşımını engellemek sonucunu doğuracak bu da Anayasa ile güvence altına alınan hak arama hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuracaktır. Yasaların yorumlanmasında temel ilke hak ve hürriyetlerin önünün açılması şeklinde olmalıdır. Eğer bir davanın belirsiz alacak davası olup olmayacağı tartışma konusu yapılmışsa bu durumda daha lehe olan belirsiz alacak davasının mümkün olduğunun kabulü gerekecektir.

Diğer yandan, davanın hem resen kısmi dava olduğunu kabul etmek, hem de müddeabihin artırılmasına yönelik talebin de ıslah sayılmayacağına karar vermek ayrı bir çelişkidir.

Açıklanan bu nedenlerle, sayın çoğunluğun bu bozma gerekçesine katılmıyorum.

ÜYE
Hasan KAYA

İÇTİHAT YORUMU : Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin vermiş olduğu içtihat, HMK açısından yerinde olup özellikle taleple bağlılık ilkesine de uygundur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin aksi yönde vermiş olduğu içtihatların hukukî anlamda yerinde olmadığı ve özellikle taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğu daha önce şu şekilde ifade edilmişti.

“Belirsiz alacak davası, davacının, alacağının tümünün hüküm altına alınması amacıyla açtığı bir davadır. (PEKCANITEZ, Hakan, Belirsiz Alacak Davası (HMK m. 107), Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2011, s. 59; SİMİL, Cemil, Belirsiz Alacak Davası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2013, s. 23, 111, 299, 343; AKİL, Cenk, Kısmî Dava, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2013, s. 105; BAHADIR, Zeynep, Medenî Usûl Hukukunda Kısmî Karar, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2018, s. 155)

Doktrindeki katıldığımız hâkim görüşe göre belirsiz alacak davası, hukukî niteliği itibarı ile tam bir eda davasıdır. (PEKCANITEZ, s. 31; SİMİL, s. 23, 111, 299, 343; KİRAZ, Taylan Özgür, “Belirsiz Alacak Dâvası”, Çatı Dergisi, S: 30, Y: 2012, s. 16; AKİL, s. 105; ASLAN, Kudret/ AKYOL ASLAN, Leyla/ KİRAZ, Taylan Özgür, “Koşulları Oluşmadan Açılan Belirsiz Alacak Davasında Mahkemece Verilecek Karar”, DEÜHFD, C: 16, Özel Sayı (Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez’e Armağan), Y: 2014, s. 998, 999; TANRIVER, Süha, Medenî Usûl Hukuku, C: I, Tümüyle Gözden Geçirilmiş, Yenilenmiş ve Genişletilmiş 3. Bası, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 597; KARAASLAN, Varol, “Belirsiz Alacak Davası/Kısmi Dava - Bir Madalyonun İki Yüzü Mü?”, YÜHFD, C: VIII, Özel Sayı (Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin Kuruluşunun 20. Yılı Armağanı), Y: 2016, s. 214, 217; PEKCANITEZ, Hakan, Pekcanıtez Usûl Medenî Usûl Hukuku, 15. Bası, C: II, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017, s. 1025; YILMAZ, Ejder, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Genişletilmiş 4. Baskı, C: 2, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2021, s. 2378; BAHADIR, s. 153, 154; BUDAK, Ali Cem/ KARAASLAN, Varol, Medenî Usul Hukuku, Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 4. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, s. 148; ERCAN ÖZLER, Meltem, Medenî Usûl Hukuku’nda Dava Konusu, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2019, s. 318; EROĞLU, Orhan, Islah, Güncelleştirilmiş ve Genişletilmiş 3. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 228; DURAN, Osman, Medeni Usul Hukukunda Taleple Bağlılık İlkesi, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 116. Doktrinde İYİLİKLİ, belirsiz alacak davasının nitelik itibarı ile tespit davasından çok eda davasına yakın olduğu görüşündedir. (İYİLİKLİ, Ahmet Cahit, Hukuk Yargılamasında Kesin Hüküm, 2. Baskı, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 604). İsviçre ve Alman hukukunda belirsiz alacak davası ile ilgili yazılan monografik eserlerde de, belirsiz alacak davası, eda davası olarak kabul edilmektedir. (BAUMANN WEY, Sabine, Die unbezifferte Forderungsklage nach Art. 85 ZPO, Schulthess Verlag, Zürich, 2013, s. 7; GUT, Nicolas, Die unbezifferte Forderungsklage nach der Schweizerischen Zivilprozessordnung, Helbing Lichtenhahn Verlag, Basel, 2014, s. 4; KURTOĞLU, Bahar Tuna, Die unbezifferte Forderungsklage Analyse, Problemstellungen und Lösungsansätze, bezogen auf das türkische, schweizerische und deutsche Recht, Peter Lang Verlag, Berlin, 2019, s. 46, 122, 312)

Y. 2. HD. 14.02.2022, 5582/1296 sayılı Kararı açısından;

* “mal rejiminin tasfiyesi ile katılma alacağının tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL alacağın tahsilini” ve

* “fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik toplam 126.545,20 TL alacağın tahsilini”

Y. 2. HD. 12.04.2022, 2021/7039 E. - 2022/3468 K. açısından;

* “tespit edilecek bedelin sonradan artırılmak kaydıyla fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak üzere şimdilik 1.000,00 TL alacağın tahsilini” ve

* “fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla toplam 166.684,62 TL alacağın tahsilini” talep etmek, tartışmasız bir şekilde kısmî dava açılması anlamını taşımaktadır. Yukarıda da, belirttiğim Y. 21. HD. 17.06.2019, 2018/7292 E. - 2019/4415 K., Y. HGK. 08.07.2020, 2017/15-258 E. - 2020/543 K. ve Y. HGK. 07.07.2021, (22)9-485 E. - 2021/971 K. sayılı kararları da görüşümü doğrulamaktadır. Ancak, ne yazık ki, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (Y. HGK. 18.05.2022, 11-397/701 sayılı Kararı - İçtihat Bülteni), daha sonra, “fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere şimdilik şeklindeki açılan davanın, belirsiz alacak davası şeklinde görülebileceği” şeklinde bir karar vermiştir.

İfade edildiği üzere, belirsiz alacak davasında, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulamaz. Zira, belirsiz alacak davası, davacının, alacağının tümünün hüküm altına alınması amacıyla açtığı TAM BİR EDA davasıdır.

Belirsiz alacak davasının, alacağın tümünün hüküm altına alınmasını amaçlayan TAM BİR EDA DAVASI olduğu gözden kaçırılmayarak, en azından fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu dava dilekçelerinde, açılan davanın belirsiz alacak davası niteliği taşıması durumunda bile açılan davanın kısmî dava olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Böyle bir durumda, hâkimin HMK m. 31 hükmü doğrultusunda aydınlatma ödevi gereğince açıklama isteyebileceği düşünülse bile katı teksif ilkesinin benimsendiği HMK sistematiği ve uygulama açısından en erken ön incelemede bu ödevin yerine getirildiği göz önüne alındığında ve davacının kendi ihmâli veya kusuru ile üstün körü hazırlamış olduğu dilekçe ve talep sonucu nedeniyle, davalının savunmasını genişletmesi ve değiştirmesi gelinen aşama itibarı ile elinden alındığı için tekrar ifade etmek gerekirse “silahların eşitliği” ilkesi zarar görecektir.

2022 yılı itibarı ile, belirsiz alacak davası ile ilgili olarak davacı tarafların, bireysel başvuru yolu ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğuna ve Anayasa Mahkemesi’nin de belirsiz alacak davası ile ilgili verdiği kararlara şahit olunmaktadır. Ancak, davalı taraflar, Yargıtay’ın vermiş olduğu bu gibi kararlara karşı bireysel başvuru yolu ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğunda, Anayasa Mahkemesi’nin “silahların eşitliği” ve “taleple bağlılık” ilkesi çerçevesinde hak ihlâli kararı verip veremeyeceği ise tam anlamı ile merak uyandırmaktadır.” (KARAMERCAN, Fatih, Katkı - Değer Artış Payı & Katılma Alacağı Davaları, Güncellenmiş ve Genişletilmiş 9. Baskı, Ankara, 2024, s. 1344, 1345)