KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

BİRDEN ÇOK HUKUKİ SEBEBE DAYALI AÇILAN TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVALARINDA HASMIN DOĞRU ŞEKİLDE BELİRLENEBİLMESİ İÇİN HER SOMUT OLAYIN ÖZELLİĞİNE GÖRE İNCELEME YAPILMALIDIR

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2023/1-1082
Karar No       : 2024/311

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
TARİHİ                          : 02.05.2023
SAYISI                          : 2023/726 E., 2023/728 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 29.12.2022 tarihli ve 2021/5717 Esas,
                                        2022/8650 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki tapu kaydının iptali ile taşınmazın mera olarak sınırlandırılması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine vekili ile davalı Emrah Y. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı Emrah Y. vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davalı Hazine aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı Emrah Y. aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ile davalı Emrah Y. vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda davalı Emrah Y. vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle davalı Emrah Y. aleyhine açılan dava yönünden hükmün onanmasına, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile davalı Hazine aleyhine açılan dava yönünden hükmün bozulmasına karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili ile davalı Emrah Y. vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; Kars ili, Sarıkamış ilçesi, Başköy Köyünde bulunan 1.8 ada 1 parsel sayılı taşınmazın evveliyatının mera olduğunu ancak 2006 yılında yapılan tesis kadastrosu sırasında Hazine adına arsa vasfıyla tespit ve tescil edildiğini, gerçekte mera olması nedeniyle tüm köylünün ortak kullanımına bırakılması gereken yerin daha sonra Hazine tarafından ihale yoluyla satışa çıkarıldığını ve diğer davalı Emrah Y. tarafından satın alındığını, ancak mera vasfındaki taşınmazın özel mülkiyete konu olamayacağını, tapulama ve satış işlemlerinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile mera olarak özel sicile yazılması isteminde bulunmuştur.

II. CEVAP

1. Davalı Hazine vekili; tesis kadastrosu öncesinde dava konusu taşınmazın 04.06.2004 tarihli ve 1 sıra numaralı tapu kaydı ile Maliye Hazinesi adına zaten kayıtlı olduğunu, 2007 yılında gerçekleştirilen kadastro tespitinde bu tapu kaydının esas alınarak arsa vasfı ile Hazine adına tescil edildiğini, Hazine tarafından açık ihale ile satışa çıkarılmadan önce de taşınmazın özel mülkiyete konu yerlerden olup olmadığı hususunda araştırma yapıldığını ve satışına engel bir durumun bulunmadığının anlaşılması üzerine ihalenin gerçekleştirildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı Emrah Y. usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 18.01.2018 tarihli ve 2015/659 Esas, 2018/36 Karar sayılı kararı ile; keşif sırasında mahkemece yapılan gözlem, dava konusu parselin hava fotoğrafları ile çakıştırılması suretiyle düzenlenen bilirkişi raporları, yine mahalli bilirkişi beyanları ve bu beyanları destekler nitelikteki hava fotoğraflarından kadimden beri mera vasfında olduğu anlaşılan dava konusu taşınmazın kadastro tespiti sonucu Maliye Hazinesi adına arsa vasfı ile tespiti yolsuz olduğu gibi Maliye Hazinesi tarafından ihale yoluyla davalıya satılmasına ilişkin işlemin de yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu 1.8 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile mera olarak özel siciline yazılmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili ile davalı Emrah Y. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 25.12.2020 tarihli ve 2018/1325 Esas, 2020/1122 Karar sayılı kararı ile; çekişmeli taşınmaz kadimden beri dava dışı 166 ada 1 parsel sayılı taşınmaz ile birlikte köylünün müşterek yararlandığı mera olarak kullanılırken aradan yol geçmesi nedeniyle 166 ada 1 parselden ifraz edildiği ve Hazine tarafından 2004 yılında idari yoldan tapuya tescil edildiği, meraların özel siciline tescil edilmesi gerekirken özel mülkiyet olarak tapu siciline yazılmasının yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu, yolsuz tescil hâlinde tapu kaydı baştan itibaren geçersiz olduğundan davanın kabulü yönünde kurulan hükümde isabetsizlik bulunmadığı ancak tapu iptali ve tescil davalarında tapu malikine husumet yöneltilmesi gerektiği, dava tarihi itibariyle çekişmeli taşınmazın tapu sicilinde davalı Emrah Y. adına kayıtlı olduğu, davalı olarak husumet yöneltilen Hazinenin tapu kaydında malik olmadığı, bu nedenle Hazine aleyhine açılan davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle; davalı Emrah Y. vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle Hazine aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı Emrah Y. aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı Emrah Y. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"... Değerlendirme

Kadastro sonucunda Kars ili, Sarıkamış ilçesi, Başköy köyü çalışma alanında bulunan 1.8 ada 1 parsel sayılı 25.618,92 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı uyarınca Hazine adına arsa vasfıyla tespit ve tescil edilmiş, bilahare ihale yoluyla satılarak 26.10.2015 tarihinde Emrah Y. adına tescil edilmiştir.

Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, dava konusu taşınmazın mera vasfında olduğunun anlaşıldığına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı Emrah Y. vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; meraların mülkiyeti Hazineye, yararlanma hakkı ise köy tüzel kişiliğine ait olup, meralar alınıp satılamaz. Dosya kapsamına göre, evveliyatı itibariyle kadim mera vasfında olduğu anlaşılan dava konusu taşınmazın, ihale yoluyla davalı Emrah Y.’a satılması usule aykırı olduğundan, eldeki davanın satış işlemi öncesi mülkiyet hakkı sahibi olan Hazine huzuruyla da görülmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının, Hazine aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kaldırılması ve bunun sonucu olarak da Hazine yönüyle, davacı aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmesi isabetsiz olup, kararın bu yönüyle bozulmasına karar vermek gerekmiştir..." gerekçesiyle davalı Emrah Y. hakkındaki hüküm onanmış, davalı Hazine yönünden kurulan hüküm ise bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, meraların mülkiyet hakkının Hazineye, kullanım hakkının ise ilgili köy ya da belediye tüzel kişiliğine ait olup mera iddiasıyla açılan davada aktif husumet Hazine veya ilgili köy tüzel kişiliği ya da belediyeye ait ise de pasif husumetin mera olduğu iddia edilen taşınmazın tapu sicilinde görünen malik/maliklerine ait olduğu, somut olayda dava konusu taşınmaz dava tarihi itibariyle davalılardan Emrah Y. adına tescil edildiğinden davalı sıfatının tapu maliki olan Emrah Y.'a ait olması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı Emrah Y. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; tapunun iptali ile taşınmazın mera olarak özel siciline yazılması amacıyla açılan davalarda Maliye Hazinesinin yasal hasım olduğunu, dava tarihinde Hazinenin kayıt maliki olmamasının davalı olarak gösterilmesine engel teşkil etmediğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı Emrah Y. vekili; dava konusu taşınmazın evveliyatının mera olmayıp arsa vasfında olduğu yönünde İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü yazısının bulunduğunu, taşınmazın mera ile arasında yol ve dere gibi ayırıcı unsurlar bulunup genişlemeye de müsait olmadığını, müvekkilinin taşınmazı Hazineden satın alırken iyiniyetli davrandığını, Türk Medeni Kanunu hükümleri gereğince müvekkilinin iyiniyeti korunarak tapuya güven ilkesi gereğince adına olan tapunun iptali yerine davacının davasını Hazineye karşı tazminat davası olarak yürütmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tapu kaydının iptali ile taşınmazın mera olarak sınırlandırılması istemine ilişkin eldeki davanın yalnızca kayıt malikine karşı açılmasının gerekip gerekmediği; buradan varılacak sonuca göre davalı Hazine hakkında açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

4342 sayılı Mera Kanunu'nun (4342 sayılı Kanun) 3/d maddesi, 4 üncü maddesinin birinci ve üçüncü fıkrası

2. Değerlendirme

A) Davalı Emrah Y. vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan değerlendirmede

1. Davalı Emrah Y. bakımından davanın kabulüne ilişkin olarak Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar temyiz edilmiş ise de Özel Dairece temyiz itirazları yerinde görülmeyerek karar onanmıştır. Onama kararı ile davalı hakkındaki hüküm kesinleştiği gibi bozma kararının sadece diğer davalı Hazine hakkında kurulan hükme ilişkin olması nedeniyle davalı Emrah Y. yönünden verilmiş bir direnme kararı da bulunmamaktadır.

2. O hâlde, davalı Emrah Y. vekilinin direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararı bulunmadığından temyiz itirazlarının hukuki yarar yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir.

B) Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan değerlendirmede

1. 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 3 üncü maddesinde mera, hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yerler olarak tanımlanmıştır.

2. Yine aynı Kanun'un 4 üncü maddesinde mera, yaylak ve kışlakların devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu ve özel mülkiyete konu olamayacağı hususu açıkça düzenlenmiştir. Dolayısıyla meralar olağanüstü zamanaşımı ve zilyetlikle kazanılamayacağı gibi özel mülkiyete konu olacak şekilde tapu siciline kayıt edilmeleri de mümkün değildir. Özel mülkiyete konu edilememeleri nedeniyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1023 üncü maddesi uyarınca iyiniyetli iktisaba da konu olamayacağı açıktır.

3. Öncesi mera, yaylak veya kışlak olan taşınmaz kadastroca gerçek veya tüzel kişi adına özel mülkiyet şeklinde tespit edilmiş ve buna dayanılarak tapu sicili oluşmuş ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yazılı hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın bu yolla oluşan tapu kaydının iptali her zaman istenebilir. Çünkü tescile tabi olmayan kamu mallarının yanlışlıkla da olsa tapu siciline tescil edilmesi hiçbir hukuki sonuç doğurmaz. Bu nitelikteki tescillerin yok hükmünde olduğu konusunda doktrin ve Yargıtay içtihatları arasında görüş birliği mevcuttur.

4. Öte yandan bir davada davacı ve davalı olmak üzere daima iki taraf bulunur. Davada taraf olarak gösterilen bu kişilerin gerçekten o dava ile ilgili olup olmadığı ise taraf sıfatı ile ilgilidir. Sıfat, dava konusu subjektif hak olan dava hakkı ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti, davayı takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu hâlde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka yöneliktir. Bir subjektif hakkı dava etme yetkisi kural olarak o hakkın sahibine ait olduğundan davacı sıfatı (aktif husumet), yani davacı olma yetkisi de o hakkın sahibine ait olacaktır. Bir subjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek kişi ise, o hakka uymakla borçlu olan kişiye (davalı sıfatı, pasif husumet) ait olacaktır (Baki, Kuru: Medeni Usul El Kitabı, Ankara 2020, C.I, s. 332). Mahkemenin de taraflar arasındaki dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu subjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak görünen kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def'i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 27.01.2016 tarihli ve 2014/13-684 Esas, 2016/106 Karar; 30.11.2021 tarihli ve 2018/(20)8-343 Esas, 2021/1515 Karar; 24.02.2022 tarihli ve 2019/(17)4-854 Esas, 2022/200 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

5. Tapu iptali ve tescil davaları ise kural olarak tapu sicilinde adına tescil işlemi gerçekleştirilmiş kişi ya da kişiler aleyhine açılır. Bu husus dava sonucunda mahkemece tapunun iptaline karar verilmesi hâlinde kararın infazının temini bakımından zorunludur. Ancak kararın infazı açısından doğan bu zorunluluğun, tapu iptali ve tescil davalarında kayıt maliki olan kişi ya da kişiler dışında başka kişilere husumet yöneltilemeyeceği şeklinde yorumlanması mümkün değildir. Zira bahsi geçen davaların hukuki durumuna göre ilgili köy, belediye veya orman yönetimi ya da Hazineye husumet yöneltilmesi gerekebileceği gibi örneğin muvazaaya dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davalarında, muvazaalı sözleşmeyi yapan kişilerin gerçek iradelerinin belirlenmesi önem taşıdığından sadece kayıt malikinin değil, taşınmazı devreden kişi ya da ölümü hâlinde mirasçıları veya arada başka devirler var ise ara maliklerin de davalı olarak gösterilmesi mümkündür. Bu durum olayın daha iyi aydınlatılması ve ispatı bakımından gerekli olduğu gibi taşınmaz birçok defa el değiştirmiş ise somut olayın niteliğine göre kötüniyet zincirinin tespiti, araya iyiniyetli kişilerin girmesi suretiyle bu zincirin kopup davacı ile son malik arasında mülkiyet yönünden hukuki irtibatın kesilip kesilmediği, ara malik ile yapılan sözleşmenin de muvazaalı olup olmadığının tespiti açısından son derece önemli olup, kayıt maliki yanında diğer ara maliklerin de davalı olarak gösterilmesi imkânı vardır. Bu durum talebin özünden doğan şekli/biçimsel zorunluluktur. Nitekim, taşınmazın inançlı işlemle devredildiği iddiası ile açılan tapu iptali ve tescil davalarında da taşınmaz üçüncü bir kişiye devredilmişse, davanın kayıt maliki olan bu üçüncü kişi yanında inanılana da yöneltilmesi gerektiği kabul edilmektedir (Hukuk Genel Kurulunun 22.11.2023 tarih ve 2022/1-202 Esas, 2023/1138 Karar). Zira inançlı işlem konusu malı devralan ve gerçekte kötüniyetli olduğu iddia edilen son kayıt maliki aleyhine açılan böyle bir davanın dinlenebilmesi için öncelikle davacı ile ilk el arasındaki temlikin inanç sözleşmesine dayalı olduğunun kanıtlanması gerekmektedir.

6. Yukarıda açıklanan örneklerden de anlaşılacağı üzere, birden çok hukuki sebebe dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davalarında hasmın doğru şekilde belirlenebilmesi için her somut olayın özelliğine göre inceleme yapılması gerekmektedir. Dava tarihinde tapu kaydında malik gözüken kişi ya da kişilere husumet yöneltilmesi zorunlu olmakla birlikte davada dayanılan olayın hukuki mahiyetine göre ara malik durumundaki kişilere, bir sözleşme mevcut ise o sözleşmenin taraflarına ya da ilgili idare veya Hazineye husumet yöneltilmesi mümkündür.

7. Somut olayda, Kars ili, Sarıkamış ilçesi, Başköy Köyünde bulunan 1.8 ada 1 parsel sayılı 25.618,92 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz 04.06.2004 tarihinde idari yoldan Hazine adına tescil edilmiş, 2007 yılında yapılan tesis kadastrosu sırasında da bahsi geçen tapu kaydı esas alınarak arsa vasfıyla Hazine adına tespit ve tescil edilmiş, bilahare ihale yoluyla satılarak 26.10.2015 tarihinde Emrah Y. adına tescil edilmiştir. Davacı tarafından 26.11.2015 tarihinde açılan eldeki davada taşınmazın evveliyatı itibariyle mera vasfında olduğu ancak kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına arsa vasfıyla tespit ve tapuya tescil edildiği, daha sonra Hazine tarafından ihale yoluyla satışa çıkartılarak davalı Emrah Y. tarafından satın alındığı ancak satın alınan bu taşınmaz köy tüzel kişiliğine tahsis edilen meranın bir bölümü olduğundan özel mülkiyete konu olamayacağı ileri sürülerek tapu kaydının ve bu tapu kaydına dayalı olarak yapılan taşınmaz satış sözleşmesinin iptali ile taşınmazın mera olarak özel sicile yazılması talep edilmiştir.

8. Öncelikle çekişmeli taşınmazın mera vasfında olduğu hususunda Bölge Adliye Mahkemesi ile Özel Daire arasında ihtilâf bulunmamakta olup, uyuşmazlık davanın Hazine huzuruyla da görülmesinin mümkün olup olmadığı noktasındadır.

9. Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, evveliyatı itibariyle kadim mera vasfında olduğu anlaşılan dava konusu taşınmazın ihale yoluyla Hazine tarafından davalı Emrah Y.’a satılması hukuka aykırı olduğundan, mevcut davanın Hazineye husumet yöneltilerek görülmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Nitekim meraların devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle bu yerlerle ilgili açılacak davalarda Hazine de bu davanın sonucundan etkileneceğinden davalı olarak gösterilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.

10. Tüm bu açıklamalar ışığında tapu kaydının iptali ile taşınmazın mera olarak sınırlandırılması istemine ilişkin eldeki davada davalı Hazine hakkında husumet yokluğundan red kararı verilmesi isabetli değildir.

11. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, eldeki davada mera olduğu iddia edilen taşınmazın dava tarihi itibariyle tapu kaydında malik olarak gözüken kişi ya da kişilere husumet yöneltilmek suretiyle dava açılması gerektiği, dava konusu taşınmaz davanın açıldığı tarih itibariyle davalılardan Emrah Y. adına tescilli olduğundan davada davalı sıfatının tapu maliki Emrah Y.'a yöneltilmesi ile yetinilmesi gerekirken Hazineye de yöneltilmesinin doğru olmadığı, açıklanan nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

12. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

2- A) bendinde belirtilen nedenlerle davalı Emrah Y. vekilinin temyiz itirazlarının hukuki yarar yokluğundan REDDİNE oy birliğiyle,

2- B) bendinde belirtilen nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA oy çokluğuyla,

İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara ayrı ayrı geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.06.2024 tarihinde kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 19’u BOZMA, 6’sı ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.