BORÇLUNUN HENÜZ İCRA TAKİBİ BAŞLAMADAN ÖNCE DE YAPILABİLECEK OLASI BİR TAKİBİ DÜŞÜNEREK MENFİ TESPİT DAVASI AÇABİLECEĞİ USULEN KABUL EDİLEBİLİR.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2022/1656
Karar No : 2023/5406
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 08.12.2021
SAYISI : 2019/2689 Esas, 2021/1786 Karar
Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili aleyhine 26.08.2014 tanzim, 05.01.2017 vade tarihli 250.000,00 TL bedelli senedin 156.778,13 TL'lik kısmı için kısmi icra takibi başlatıldığını, davaya konu senet yönünden davalı bankanın senede bağlı alacağının bir kısmını takibe konu ettiğini, alacağı olmadığı halde bakiye kısım için fazlaya ilişkin talep hakkını saklı tutmak sureti ile bu kısım kadar alacak iddiasını devam ettirdiğini ve ileride bakiye kısmı müvekkilinden talep edeceğini ödeme emrinin tebliği ile hukuken ihtar ettiğini, davalı bankanın kısmi takibinde takibe konu edilmeyen kısma yönelik talep hakkını saklı tutabilmesi ve alacak iddiasını devam ettirebilmesi için takip tarihi itibariyle müvekkilinden talep hakkını saklı tuttuğu kısım kadar ne takip tarihi itibari ile muaccel ne de bu tarihten sonrası için doğabilecek muhtemel bir alacağının bulunmadığını, buna rağmen talep hakkı saklı tutulan kısma yönelik müvekkil üzerinde güncel icra tehdidi mevcut olduğunu, açıklanan nedenlerle; müvekkilinin 26.08.2014 tanzim, 05.01.2017 vade tarihli 250.000,00 TL bedelli senetten kaynaklı 93.221,87 TL kadar borcu bulunmadığının tespitine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; takip kapsamında borca itirazı bulunmayan davacının takip başlatılmayan ve husumet konusu olmayan bir meblağ ile ilgili iş bu davayı açmakta hukuki menfaatinin bulunmadığını, fazlaya dair haklarının ticari faiz nedeni ile artıştan kaynaklı alacak talep hakları olduğunu, davacının iddialarının mesnetsiz olduğunu, açıklanan nedenlerle; davanın reddine karar verilmesini, davacının işbu kötü niyetli davası nedeni ile %20'den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, masraf ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, alınan bilirkişi raporu, davalı banka tarafından keşide edilen hesap kat ihtarnamesi ve icra takip dosyasının hep birlikte değerlendirildiği, davalı bankanın hesap kat ihtarnamesinde yer alan borç miktarı için başlattığı takip dışında başkaca bir icra takip işlemi gerçekleştirmediği, yalnızca genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan nakdi kredilerin ödenmeyen kısmı olan 156.778,13 TL yönünden davacı borçluyu temerrüte düşürdüğü, başkaca bir ihtarnamede keşide edilerek, daha fazla bir alacağının bulunduğunu ispatlayamadığı, davalı tarafından davacı hakkında 250.000,00 TL bedelli senede dayalı olarak, fazlaya ilişkin hakları saklı tutmak üzere başlatılan takip neticesinde, senedin bakiye kalan kısmı için daha sonra icra takibi yapmak üzere senedin takip alacaklısına iade edileceği, bakiye kısmın bulunması halinde senedin takip borçlusuna iade edilmeyeceği, davacının davayı açılmasına ilişkin olarak hukuki yararının mevcut olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile, keşidecisi davacı olan 26.08.2014 tanzim tarihli 05.01.2017 vade tarihli 250.000,00 TL bedelli davalı lehine düzenlenmiş senedin 93.221,87 TL'si yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının hiçbir hukuki yararı yok iken sırf vekalet ücreti kazanmak amacı ile dava açmış bulunduğunu, mahkemece, davaya konu alacak belgesinin kambiyo senedi olduğu dikkate alınmadan, kambiyo senetlerine mahsus takip ile ilgili olarak bono nun sebepten mücerret olduğu, senedin ancak ödendiğinin yazılı belge ile ispatlanmasının dikkate alınmadan karar verildiğini, bilirkişinin dava tarihine kadar faiz, alacak hesaplaması yapması gerekirken, ihtarname gönderim ve hesap kat tarihine kadar eksik ve hatalı hesaplama yaptığı, taraflarınca bilirkişi raporuna itiraz edildiği halde bu hususta hiçbir karar verilmeden, itirazları dikkate alınmadan eksik ve hatalı inceleme ile karar verildiğini, kambiyo senetlerine mahsus takip kapsamında inceleme yapılması gerektiğini, bir kambiyo senedini, herhangi yazılı bir belge olmadan da kanunen sözleşmeye bağlama çabası olamayacağı, davacının herhangi yazılı bir belge ibraz etmediğini belirterek kararın istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davalı bankanın icra takibinde davaya konu bono bedelinin tamamını istemediği,156.778,13 TL asıl alacak üzerinden takibe giriştiği, bankanın fazlaya ilişkin hakkını saklı tutması, davacıya talep edilmeyen kısım için menfi tespit davası açma hakkı vermeyeceği, davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gözetilerek mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yukarıdaki yanılgılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde görülmediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine ve kötü niyet tazminatı koşulları bulunmadığından davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı yanın talep hakkını saklı tuttuğu takip dışı kısım yönünden de her an yeni bir icra takibine girişebileceğini, takipte borcun ödenmesi halinde senedin iade edilmeyeceğini, bu halde de bankanın senedi üçüncü kişilere ciro edebileceğini veya kalan bono bedeli nedeniyle işlemler yapabileceğini, davacının hukuki yararının tam olduğunu, takip miktarından fazla borcun olduğunu davalının ispatlaması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 72 nci maddesi.
3. Değerlendirme
Dava, bir kısmı takibe konulan bononun kalanı yönünden menfi tespit istemine ilişkindir. İcra takibinden önce borçlunun menfi tespit davası açabilmesi için öncelikle korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması gerekir. Böyle bir davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddedilebilmesi, borçluyu tehdit edecek bir tehlikenin bulunmamasına bağlıdır. Davaya konu bonoda davacı keşideci, davalı ise lehtar olup bono nedeniyle fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi takip başlatılmıştır. 2004 sayılı Kanun’un 72 nci maddesine göre borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Borçlunun henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek borcu bulunmadığının saptanması için menfi tespit davası açabileceğinin usulen kabul edilmesi karşısında ve davalının bonoya dayalı olarak yaptığı icra takibinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması da nazara alındığında davacı borçlunun bu davayı açmasında hukuki yararı bulunduğu açıktır. Bu halde işin esasına girilmesi gerekirken ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Bozma sebebine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
28.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan V. Üye Üye Üye Üye
Hafize Gülgün Eyüp Sabri Baydar Mikail Özdemir İsmail Yavuz Döndü Deniz Bilir
Vuraloğlu
BORÇLUNUN HENÜZ İCRA TAKİBİ BAŞLAMADAN ÖNCE DE YAPILABİLECEK OLASI BİR TAKİBİ DÜŞÜNEREK MENFİ TESPİT DAVASI AÇABİLECEĞİ USULEN KABUL EDİLEBİLİR.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2022/1656
Karar No : 2023/5406
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 08.12.2021
SAYISI : 2019/2689 Esas, 2021/1786 Karar
Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili aleyhine 26.08.2014 tanzim, 05.01.2017 vade tarihli 250.000,00 TL bedelli senedin 156.778,13 TL'lik kısmı için kısmi icra takibi başlatıldığını, davaya konu senet yönünden davalı bankanın senede bağlı alacağının bir kısmını takibe konu ettiğini, alacağı olmadığı halde bakiye kısım için fazlaya ilişkin talep hakkını saklı tutmak sureti ile bu kısım kadar alacak iddiasını devam ettirdiğini ve ileride bakiye kısmı müvekkilinden talep edeceğini ödeme emrinin tebliği ile hukuken ihtar ettiğini, davalı bankanın kısmi takibinde takibe konu edilmeyen kısma yönelik talep hakkını saklı tutabilmesi ve alacak iddiasını devam ettirebilmesi için takip tarihi itibariyle müvekkilinden talep hakkını saklı tuttuğu kısım kadar ne takip tarihi itibari ile muaccel ne de bu tarihten sonrası için doğabilecek muhtemel bir alacağının bulunmadığını, buna rağmen talep hakkı saklı tutulan kısma yönelik müvekkil üzerinde güncel icra tehdidi mevcut olduğunu, açıklanan nedenlerle; müvekkilinin 26.08.2014 tanzim, 05.01.2017 vade tarihli 250.000,00 TL bedelli senetten kaynaklı 93.221,87 TL kadar borcu bulunmadığının tespitine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; takip kapsamında borca itirazı bulunmayan davacının takip başlatılmayan ve husumet konusu olmayan bir meblağ ile ilgili iş bu davayı açmakta hukuki menfaatinin bulunmadığını, fazlaya dair haklarının ticari faiz nedeni ile artıştan kaynaklı alacak talep hakları olduğunu, davacının iddialarının mesnetsiz olduğunu, açıklanan nedenlerle; davanın reddine karar verilmesini, davacının işbu kötü niyetli davası nedeni ile %20'den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, masraf ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, alınan bilirkişi raporu, davalı banka tarafından keşide edilen hesap kat ihtarnamesi ve icra takip dosyasının hep birlikte değerlendirildiği, davalı bankanın hesap kat ihtarnamesinde yer alan borç miktarı için başlattığı takip dışında başkaca bir icra takip işlemi gerçekleştirmediği, yalnızca genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan nakdi kredilerin ödenmeyen kısmı olan 156.778,13 TL yönünden davacı borçluyu temerrüte düşürdüğü, başkaca bir ihtarnamede keşide edilerek, daha fazla bir alacağının bulunduğunu ispatlayamadığı, davalı tarafından davacı hakkında 250.000,00 TL bedelli senede dayalı olarak, fazlaya ilişkin hakları saklı tutmak üzere başlatılan takip neticesinde, senedin bakiye kalan kısmı için daha sonra icra takibi yapmak üzere senedin takip alacaklısına iade edileceği, bakiye kısmın bulunması halinde senedin takip borçlusuna iade edilmeyeceği, davacının davayı açılmasına ilişkin olarak hukuki yararının mevcut olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile, keşidecisi davacı olan 26.08.2014 tanzim tarihli 05.01.2017 vade tarihli 250.000,00 TL bedelli davalı lehine düzenlenmiş senedin 93.221,87 TL'si yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının hiçbir hukuki yararı yok iken sırf vekalet ücreti kazanmak amacı ile dava açmış bulunduğunu, mahkemece, davaya konu alacak belgesinin kambiyo senedi olduğu dikkate alınmadan, kambiyo senetlerine mahsus takip ile ilgili olarak bono nun sebepten mücerret olduğu, senedin ancak ödendiğinin yazılı belge ile ispatlanmasının dikkate alınmadan karar verildiğini, bilirkişinin dava tarihine kadar faiz, alacak hesaplaması yapması gerekirken, ihtarname gönderim ve hesap kat tarihine kadar eksik ve hatalı hesaplama yaptığı, taraflarınca bilirkişi raporuna itiraz edildiği halde bu hususta hiçbir karar verilmeden, itirazları dikkate alınmadan eksik ve hatalı inceleme ile karar verildiğini, kambiyo senetlerine mahsus takip kapsamında inceleme yapılması gerektiğini, bir kambiyo senedini, herhangi yazılı bir belge olmadan da kanunen sözleşmeye bağlama çabası olamayacağı, davacının herhangi yazılı bir belge ibraz etmediğini belirterek kararın istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davalı bankanın icra takibinde davaya konu bono bedelinin tamamını istemediği,156.778,13 TL asıl alacak üzerinden takibe giriştiği, bankanın fazlaya ilişkin hakkını saklı tutması, davacıya talep edilmeyen kısım için menfi tespit davası açma hakkı vermeyeceği, davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gözetilerek mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yukarıdaki yanılgılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde görülmediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine ve kötü niyet tazminatı koşulları bulunmadığından davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı yanın talep hakkını saklı tuttuğu takip dışı kısım yönünden de her an yeni bir icra takibine girişebileceğini, takipte borcun ödenmesi halinde senedin iade edilmeyeceğini, bu halde de bankanın senedi üçüncü kişilere ciro edebileceğini veya kalan bono bedeli nedeniyle işlemler yapabileceğini, davacının hukuki yararının tam olduğunu, takip miktarından fazla borcun olduğunu davalının ispatlaması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 72 nci maddesi.
3. Değerlendirme
Dava, bir kısmı takibe konulan bononun kalanı yönünden menfi tespit istemine ilişkindir. İcra takibinden önce borçlunun menfi tespit davası açabilmesi için öncelikle korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması gerekir. Böyle bir davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddedilebilmesi, borçluyu tehdit edecek bir tehlikenin bulunmamasına bağlıdır. Davaya konu bonoda davacı keşideci, davalı ise lehtar olup bono nedeniyle fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi takip başlatılmıştır. 2004 sayılı Kanun’un 72 nci maddesine göre borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Borçlunun henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek borcu bulunmadığının saptanması için menfi tespit davası açabileceğinin usulen kabul edilmesi karşısında ve davalının bonoya dayalı olarak yaptığı icra takibinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması da nazara alındığında davacı borçlunun bu davayı açmasında hukuki yararı bulunduğu açıktır. Bu halde işin esasına girilmesi gerekirken ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Bozma sebebine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
28.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan V. Üye Üye Üye Üye
Hafize Gülgün Eyüp Sabri Baydar Mikail Özdemir İsmail Yavuz Döndü Deniz Bilir
Vuraloğlu