KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

BOŞANMA DAVASINDA SÜRESİNDE CEVAP DİLEKÇESİ VERMEYEN DAVALININ SONRADAN BİLDİRDİĞİ TANIKLARI DİNLENEMEZ.

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2023/1541
Karar No      : 2023/4480

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
 Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
TARİHİ                                 : 06.12.2022
SAYISI                                 : 2021/1164 E., 2022/1852 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile boşanma ve fer'îlerine karar verilmiştir.

Kararın davacı kadın vekili ve davalı erkek tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili ve davalı erkek tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; davalının müvekkiline ve çocuklarına yıllarca şiddet uyguladığını, müvekkilini başı açık olduğu sebebiyle dövdüğü gibi ortak çocukları Selinay'ı da ağır şekilde darp ettiğini, çocuklara karşı ilgisiz olduğunu, ihtiyaçlarını karşılamadığını, aşağıladığını, hakaret ettiğini, cimri olduğunu, müvekkilinin çalışarak ve ailesinden destek alarak evin ve çocukların geçimini sağladığını, çocukların okul, hastane işlerini müvekkilinin sağladığını, davalının temiz olmadığını ve özende göstermediğini, altı yıldır ayrı odalarda yaşadıklarını, cinsel ilişkinin olmadığını, yatarken müvekkilinin başının kapalı olmasını istediğini, kızlarına küfür ettiğini, müvekkilinin ailesiyle görüşmesine, kızların kıyafetine, alınan eşyalara karıştığını, ailesine karşı müvekkilini ezdirdiğini, kardeşinin de hakaret ve şiddet uyguladığını, davalının kusurlu davranışları nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını beyanla tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetlerinin müvekkiline verilmesine, Selinay ve Ahmet için aylık 600,00 TL tedbir ve iştirak, Selay için ise aylık 600,00 TL nafakaya, müvekkili lehine aylık 600,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, nafakaların her yıl ÜFE oranında artırılmasına, müvekkili lehine 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek, davaya cevap vermemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taraflar arasında uzun yıllardır geçimsizlik olduğu, altı yıl önce yataklarını ayırdıkları, cinsel birliktelik yaşamadıkları, davalının, eşine evliliğin ilk dönemlerinde uyguladığı fiziksel şiddettin zaman içerisinde ekonomik ve psikolojik şiddet olarak devam ettiği, eşinin yaşam tarzına, kılık kıyafetine müdahale ettiği, ekonomik ihtiyaçlarını karşılamada direnç gösterdiği, en son taraflar arasında çıkan tartışmada davalının, davacının ensesini tutmak şeklinde fiziki müdahalede bulunduğu, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında eşine ekonomik, psikolojik, sözlü ve fiziksel şiddet uygulayan davalının tam kusurlu olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince tarafların boşanmalarına, ortak çocuk Ahmet Emir ve Selinay'ın velâyetlerinin davacı anneye tevdiine, çocuklar ile baba arasında kişisel ilişki düzenlenmesine, çocuklar lehine ayrı ayrı aylık 250,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, çocuk Selay ergin olmakla velâyet ve iştirak nafakası talebi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davacı lehine aylık 400,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, iştirak ve yoksulluk nafakalarının her yıl ÜFE oranında artırılmasına, davacı lehine 10.000,00 TL maddîi ve 10.000,00 TL maddî tazminata karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili ile davalı erkek istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı kadın vekili, davalının tam kusurlu olduğu halde hükmedilen tazminat ve nafaka miktarlarının düşük olduğunu beyanla; ortak çocuklar lehine hükmedilen tedbir ve iştirak nafakası, davacı lehine hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî, manevî tazminat ve miktarları yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Davalı erkek, tanıkları dinlenilmeden karar verildiğini, ortak çocuklarının davacının telkinleri ile beyanda bulunduğunu, iddiaların soyut ve asılsız olduğunu, kusurlu olmadığını, davacının huzur evinde çalıştığını ve para kazandığını, tedbir ve yoksulluk nafakasının haksız olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyanla; davanın kabulü, kusur belirlemesi, davacı lehine hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî, manevî tazminat ve miktarları yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalıya dava dilekçesinin 12.10.2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalının süresi içeresinde cevap dilekçesi vermediği, delillerini bildirmediği, 19.10.2020 tarihli tedbir kararına itiraz mahiyetindeki dilekçesinin bulunduğu, İlk Derece Mahkemesinin 01.07.2021 tarihli ara kararında "davalının süresinde delil bildirmediği anlaşılmakla tanık dinletme talebinin reddine" karar verildiği, davalı cevap vermeyerek delil de bildirmediğinden, delil ve tanık bildirmesi için kendisine süre verilemeyeceği, İlk Derece Mahkemesinin yaptığı işlemde ve kararda usul ve kanuna aykırı bir durum bulunmadığı, davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplanıp değerlendirildiği, usuli işlemlerin kanununa uygun olarak yerine getirildiği, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, boşanma kararında ve kusura ilişkin yapılan değerlendirmede herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, ortak çocukların idrak çağında oldukları, anne yanında kaldıkları, çocuklar Selinay ve Ahmet Emir'in anne yanında kalmasının fikri, ahlaki gelişmelerine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı delillerin bulunmadığı, meydana gelebilecek tehlikelerin varlığı da ispat edilemediğinden, velâyet ve kişisel ilişki düzenlemesine yönelik kararın doğru olduğu, tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırmasına göre, davacının özel bir iş yerinde çalışıp asgari ücret düzeyinde gelirinin bulunduğu, çocuklarıyla birlikte yaşadığı, davalının kuaför olarak çalıştığı, Ankara Mamak'ta bir evinin bulunduğu, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebileceği, boşanmaya sebep olan olaylarda maddî tazminat isteyen davacının, davalıdan daha ziyade veya eşit kusurlu olmadığı, boşanma sonucu en azından davalının maddî desteğini yitirdiği anlaşılmış olup, davacı lehine maddî tazminata hükmedilmesinin doğru olduğu, boşanma sebebiyle manevî tazminata hükmedebilmek için tazminat talep eden tarafın kusursuz veya diğer tarafa göre daha az kusurlu olması yanında, boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarını zedelemiş olmasının da gerektiği, davalının, kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarının davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı, hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında davacı lehine takdir edilen maddî ve manevî tazminat miktarının uygun olduğu, boşanma veya ayrılık davası açılınca geçici önlemlerin kendiliğinden alınması gerektiği, boşanma davasının açıldığı günden, boşanma hükmünün kesinleştiği tarihe kadar davacı ve ortak çocuklar lehine tedbir nafakasına hükmedilmesinin ve hükmedilen nafakaların miktarlarının uygun olduğu, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği, boşanmaya sebep olan olaylarda davacının daha ağır kusurlu olmadığı, asgari ücret düzeyinde gelirinin bulunduğu, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği, çocukların velâyeti kendisine verilmeyen tarafın gücüne göre çocukların bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlü olduğu, davacı lehine yoksulluk nafakası ile çocuklar için iştirak nafakası takdirinin doğru olduğu gibi tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları, hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında takdir edilen nafaka miktarlarının uygun olduğu, İlk Derece Mahkemesinin kararında usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile davacı kadın vekili ile davalı erkeğin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili ile davalı erkek temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı kadın vekili, davalının tam kusurlu olduğu halde hükmedilen tazminat ve nafaka miktarlarının düşük olduğunu, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu beyanla; ortak çocuklar lehine hükmedilen tedbir ve iştirak nafakası, davacı lehine hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî, manevî tazminat ve miktarları yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı erkek, tanıkları dinlenilmeden karar verildiğini, ortak çocuklarının davacının telkinleri ile beyanda bulunduğunu, iddiaların soyut ve asılsız olduğunu, kusurlu olmadığını, davacının huzur evinde çalıştığını ve para kazandığını, tedbir ve yoksulluk nafakasının haksız olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyanla; davanın kabulü, kusur belirlemesi, davacı lehine hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî, manevî tazminat ve miktarları yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı kadın tarafından açılan boşanma davasında süresinde cevap dilekçesi vermeyen davalı erkeğin sonradan bildirdiği tanıklarının dinlenip dinlenemeyeceği, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, kusur belirlemesinin yerinde olup olmadığı, davanın kabulü şartlarının oluşup oluşmadığı, davacı lehine tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat verilmesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, ortak çocuklar lehine hükmedilen tedbir ve iştirak nafakası, davacı lehine hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat miktarlarının uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu, 174 üncü ve 175 inci maddesi, 327 inci, 328 inci ve 330 uncu maddesi; 6100 sayılı Kanun'un 126 ncı, 127 nci, 128 inci ve 129 uncu maddesi, 190 ıncı ve 194 üncü maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı kadın vekilinin tüm, davalı erkeğin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Dosya kapsamı itibari ile kadının çalıştığı, düzenli ve sabit bir gelirinin olduğu, tarafların gelir durumlarının birbirlerine yakın olduğu, bu hale göre kadının boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında kadın yararına 4721 sayılı Kanun'un 175 inci maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakası koşulları oluşmamıştır. Kadının yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekirken, kabulü doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı Bölge Adliye Mahkemesinin esastan ret kararının yoksulluk nafakası yönünden kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakası yönünden BOZULMASINA,

2. Davacı kadın vekilinin tüm, davalı erkeğin diğer temyiz tirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davacıya yükletilmesine,

Peşin harcın istek halinde yatıran davalı iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan               Üye                        Üye                        Üye                    Üye
Rıza Sarıtaş       Sedat Demirtaş      Seydi Kahveci        Çetin Durak       Harun  Can

BİLGİ : “Süresinde cevap dilekçesi vermeyen davalı inkar kapsamında savunma yapabilir ve ispat faaliyetinde bulunabilir” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24 Haziran 2021 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/suresinde-cevap-dilekcesi-vermeyen-davali-inkar-kapsaminda-savunma-yapabilir-ve-ispat-faaliyetinde-bulunabilir