ÇEKİN ÖDEME AMACI DIŞINDA ÖRNEĞİN BİR BORÇ İÇİN REHİN OLARAK VERİLDİĞİNİ İLERİ SÜREN BORÇLU, BU İDDİASINI İSPATLA YÜKÜMLÜDÜR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/11-589
Karar No : 2024/212
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 23.12.2022
SAYISI : 2022/1317 E., 2022/1990 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.05.2022 tarihli ve 2022/2862 Esas,
2022/4009 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın davalı T. Bank A.Ş. yönünden reddine, diğer davalı A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Kararın asıl ve birleşen davada davacı vekili ile birleşen davada davalı T. Bank A.Ş. vekili tarafından ayrı ayrı istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, birleşen davada davacı vekilinin davalı T. Bank A.Ş. yönünden davanın reddi kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin ve davalı T. Bank A.Ş. vekilinin vekâlet ücretine yönelik istinaf başvurularının kabulü ile vekâlet ücreti yönünden İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı birleşen dava yönünden davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. ASIL DAVA
1. Davacı vekili; müvekkili şirketin sipariş usulü ile davalı şirketten krema (ham yağ) satın aldığını, bu kapsamda Ziraat Bankası A.Ş'ye ait 0012038 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli ve Türk Ekonomi Bankası A.Ş'ye ait 7128900 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli iki adet çekin davalıya verildiğini, sipariş maksatlı olarak önceden verilen çeklere karşılık kremaların müvekkiline teslim edilmediğini ileri sürerek müvekkilinin söz konusu çekler nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı, usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.
II. BİRLEŞEN DAVA
1. Davacı vekili; müvekkili şirketin satın aldığı krema için A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. vermiş olduğu iki adet çekin kremanın teslim edilmemesi nedeniyle bedelsiz kaldığını, bu çeklerin anılan şirket tarafından davalılara verildiğini, ayrıca çeklerin davalı bankalara teminat olarak rehin cirosuyla devredildiğini, davalı bankaların çeklerin yasal hamili olmadıklarını ileri sürerek müvekkilinin söz konusu çekler nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı T. Bank A.Ş. vekili; dava konusu çekin A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. tarafından kredi borçlarından mahsup edilmek üzere temlik cirosuyla müvekkili bankaya devredildiğini, davacının çek lehdarına karşı ileri sürebileceği def'ileri müvekkiline karşı ileri süremeyeceğini, müvekkilinin söz konusu çekin iyiniyetli yetkili hamili olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
3. Diğer davalılar, usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17.11.2017 tarihli ve 2015/1195 Esas, 2017/624 Karar sayılı kararı ile; Türk Ekonomi Bankası A.Ş'ye ait 7128900 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çekin haricen davacıya iade edilmiş olması nedeniyle bu çek yönünden davanın konusuz kaldığı, Ziraat Bankası A.Ş'ye ait 0012038 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çek yönünden ise asıl davada davalı A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş’nin davacı ile aralarındaki anlaşmaya aykırı davrandığı ve bu çek karşılığından herhangi bir mal vermediği, dolayısıyla davacının davalı A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş’ye karşı borçlu olmadığı, ancak çeki davalı A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş’den devralan banka yönünden davanın reddi gerektiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davada Türk Ekonomi Bankası A.Ş'ye ait 7128900 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çek yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, asıl davada Ziraat Bankası A.Ş'ye ait 0012038 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çek nedeniyle davanın A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. yönünden kabulüne, birleşen davada Ziraat Bankası A.Ş'ye ait 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çek nedeniyle davalı T. Bank A.Ş. yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekili ve birleşen davada davalı T. Bank A.Ş. vekili tarafından ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 06.03.2020 tarihli ve 2018/1697 Esas, 2020/306 Karar sayılı kararı ile; Türk Ekonomi Bankası A.Ş'ye ait 7128900 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çekin haricen davacıya iade edilmiş olması nedeniyle bu çek yönünden davanın konusuz kaldığı, Ziraat Bankası A.Ş'ye ait 0012038 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çek yönünden ise davacının asıl davada davalı A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş'ye karşı borçlu olmadığı, ancak söz konusu çek üzerinde çekin bankaya teminat amaçlı veya rehin cirosu ile devredildiğine ilişkin herhangi bir açıklama bulunmadığı, çek üzerindeki cironun şekil itibariyle temlik cirosu niteliğinde olduğu, çekin görünüşte temlik cirosu ile devredilmesine rağmen taraflar arasındaki özel anlaşmalara göre rehin amacıyla devredildiğine ilişkin iddianın yazılı veya diğer kesin deliller ile ispatlanamadığı, böylece çeki temlik cirosu ile alan davalı T. Bank A.Ş’nin meşru hamil olduğu, dolayısıyla birleşen davada davalı T. Bank A.Ş. yönünden davanın reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu, ancak davalılar lehine hükmedilen vekâlet ücreti yönünden kararın hatalı olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin davalı T. Bank A.Ş. yönünden davanın reddi kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin ve davalı T. Bank A.Ş. vekilinin vekâlet ücretine yönelik istinaf başvurularının kabulü ile vekâlet ücreti yönünden hüküm kurulması gerektiğinden ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilerek yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde birleşen davada davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... 1- Birleşen dava, davacı tarafından keşide edilen dava konusu çekin lehtar tarafından davalı T-Bank’a teminat olarak rehin cirosuyla devredildiği iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkin olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalı A....A.Ş. yönünden davanın kabulüne, diğer davalı T.Bank A.Ş. yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
Poliçeye ait olup çek hakkında da uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 818. maddesinde rehin cirosu ile ilgili aynı Kanun'un 689. maddesine yapılmış bir atıf bulunmadığından çekte rehin cirosu caiz olmayıp, rehin veya bunun sonucunu elde etmeye yönelik olarak teminat amacıyla çekin ciro ile elde edilmesi halinde çeki devir alan kişi çeke dayalı hakları kullanamaz.
Dairemizin yerleşik uygulamalarına (11.04.2018 T. ve 2016/15070 E. – 2018/2588; 26.09.2017 T. ve 2016/7396 E. – 2017/4744 K. vb.) göre de çekte rehin cirosu mümkün değildir.
Ancak, çek metninde açıkça rehin cirosu yazılmasa da birtakım belge ya da evraklardan çekin teminat amacıyla verildiği anlaşılıyorsa çekte gizli veya açık rehin cirosu olamayacağından son hamilin meşru hamil olarak kabulü mümkün değildir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; lehtar A. Süt ve Süt ürünleri A.Ş. tarafından dava konusu 07.10.2015 keşide tarihli 12038 çek nolu ve 150.000,00 TL bedelli çekin T-Bank Konya Şubesine 24.04.2015 tarihli tevdi bordrosu ile verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, öncelikle, davalı T-Bank’ın ticari defter ve kayıtları ile çek tevdi bordrosu incelenerek tevdi bordrosu tarihi tibariyle davalı A. Süt ve Süt Ürünleri A.Ş.’nin T-Bank’a muaccel hale gelmiş bir borcunun olup olmadığının ve çekin dava dışı şirketin kredi borcuna teminat olarak verilip verilmediğinin değerlendirilmesi, çekin teminat amacıyla alındığının tespiti halinde ise çekte rehin cirosu geçerli olmadığından sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir..." gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde birleşen dava yönünden davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, düzenlenen tevdi bordrosunda dava konusu çekin "teminat amaçlı" alındığının belirtildiğini, dolayısıyla A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. ile davalı T. Bank A.Ş. arasındaki cironun gizli (örtülü) rehin cirosu niteliğinde olduğunun açık olduğunu, çekte rehin cirosunun geçerli olmayacağı için davalı T. Bank A.Ş'nin meşru hamil sayılamayacağını ileri sürerek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; birleşen davada Ziraat Bankası A.Ş'ye ait 0012038 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çekin davalı T. Bank A.Ş'ye temlik cirosuyla mı, yoksa gizli (örtülü) rehin cirosuyla mı devredildiği; buradan varılacak sonuca göre davalı T. Bank A.Ş'nin meşru hamil olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 682 ilâ 690 ıncı maddeleri ile 778 ve 818 inci maddeleri
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19 uncu maddesi
3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190 ıncı maddesi
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle kambiyo senetlerinde rehin cirosuna ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.
2. Bilindiği üzere emre yazılı senetlerin devredilmesinde söz konusu olan ciro, yapılış amacı yönünden temlik, tahsil ve rehin cirosu olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Amaç senedin mülkiyetini ve senette mündemiç alacak hakkını devretmek ise "temlik cirosu" söz konusudur. 6102 sayılı Kanun'un 684/1 inci maddesi; "ciro ve zilyetliğin geçirilmesi ile poliçeden doğan bütün haklar devrolunur" hükmünü haizdir. Buna göre temlik cirosu ile senedin mülkiyetinin ve senedin içerdiği hakkın devri için ciro işlemi yanında taraflar arasında devir sözleşmesinin bulunması ve senet zilyetliğinin geçirilmesi gerekir. Temlik cirosu ile ciranta artık senedin nihai alacaklısı sıfatını kaybeder ve ciro yaptığı şahsa ve ondan sonra gelecek olanlara karşı sorumlu olur. Ciro şerhinden aksi anlaşılmadıkça her ciro, kural olarak temlik cirosu hükmündedir.
3. Bununla birlikte ciro, senet bedelinin tahsili için bir kimseye yetki verilmesi amacıyla yapılıyorsa "tahsil cirosu" söz konusu olmaktadır. 6102 sayılı Kanun'un 688/1 inci maddesi; "Ciro, "bedeli tahsil içindir", "vekâleten" veya bedelin başkası adına kabul edileceğini belirten bir şerhi ya da sadece vekil etmeyi ifade eden bir kaydı içerirse, hamil, poliçeden doğan bütün hakları kullanabilir; fakat o poliçeyi ancak tahsil cirosu ile tekrar ciro edebilir" hükmünü haizdir. Buna göre tahsil cirosunda alacaklı kendisine bir temsilci atayarak senet bedelinin tahsilini amaçlamaktadır. Tahsil cirosu açık veya gizli (örtülü) tahsil cirosu olarak yapılabilmektedir. Açık tahsil cirosunda, ciro şerhinde vekâlet kaydının açıkça yer almakta, "bedeli tahsil içindir", "vekâleten" veya "kabz içindir" gibi vekâleti gösteren bir kaydın bulunması gerekmektedir. Tahsil cirosuyla senedi iktisap eden hamil, senet içerisine yerleşmiş hakkı iktisap etmemekte, senedin mülkiyeti cirantada kalmaya devam etmektedir. Hamil, kendisine yapılan tahsil cirosu ile senet bedelini tahsil edip cirantasına getirme yetkisi kazanmaktadır. Bu sebeple, senedi tahsil için gerekli işlemleri yapmaya yetkili olmakla birlikte bu işlemleri ancak cirantasının vekili olarak yapabilmektedir. Bununla birlikte hamil, senedi tekrar ciro etmek isterse senedi ancak tahsil cirosu ile devredebilmektedir.
4. Senette mündemiç alacağın, herhangi bir borç için teminat gösterilmek amacıyla yapılan ciroya ise "rehin cirosu" denilmektedir. 6102 sayılı Kanun'un 689/1 inci maddesi; "Ciro, "bedeli teminattır", "bedeli rehindir" ibaresini veya rehnetmeyi belirten diğer herhangi bir kaydı içerirse, hamil, poliçeden doğan bütün hakları kullanabilir; fakat kendisi tarafından yapılan bir ciro ancak tahsil cirosu hükmündedir" hükmünü haizdir. Buna göre rehin cirosunda bir kambiyo senedinin üzerinde sadece rehin hakkı tesis edilmekte dolayısıyla senedin mülkiyeti devralana geçmemektedir. Başka bir deyişle rehin cirosuyla senedi iktisap eden hamil senet içerisine yerleşmiş hakkı iktisap edememekte; yalnızca senet bedeli üzerinde bir rehin hakkına sahip olmaktadır. Bu sebeple senedin mülkiyeti rehneden cirantada kalmaya devam etmekte; rehnalan hamilin ise senette rehin hakkından kaynaklanan fer’î bir hakkı bulunmaktadır. Hamil, bu fer’î hakkına dayanarak senedi tahsil için gerekli işlemleri yapmaya yetkili olmakla birlikte bu işlemleri kendi adına yapmaktadır. Ancak rehin amacını aşan işlemleri yapmaya yetkili değildir. Ayrıca senedi rehin cirosu ile iktisap eden hamil, senedi tekrar ciro etmek isterse senedi ancak tahsil cirosu ile devredebilmektedir.
5. Rehin cirosu, açık veya gizli (örtülü) rehin cirosu şeklinde yapılabilmektedir. Ciro şerhinde; "bedeli teminattır", "bedeli rehindir" ibaresini veya diğer herhangi bir kaydı içeren ciro, rehin cirosu olarak ifade edilmekte ve bu şekilde rehine işaret eden bir kayıtla yapılan rehin cirosuna açık rehin cirosu denilmektedir. Gizli (örtülü) rehin cirosu ise, senedin rehin cirosu ile devredildiğine ilişkin ciro beyanında herhangi bir kaydın yer almadığı ve rehin anlaşmasının cironun tarafları arasında yapılan ciroyu ifade etmektedir. Başka bir deyişle cironun taraflar arasındaki rehin anlaşması çerçevesinde ancak rehni ifade eden hiçbir kayıt içermeyen ciro ile senedin devredilmesi durumunda, gizli (örtülü) rehin cirosu söz konusudur. Gizli (örtülü) rehin cirosunda da tarafların amacı rehindir, ancak bu amaç senet üzerinde belirtilmemiş, taraflar arasında gizli kalmıştır. Dış görünüş itibariyle bir temlik cirosu söz konusu olsa da bu ciro, ciro edilene senet üzerinde bir rehin hakkı kazandırmakta ve taraflar arasında rehin cirosunun tüm hüküm ve sonuçlarını doğurmaktadır (Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 1997, s. 632). Neticede taraflar rehin tesis etme hususunda anlaşmış olup rehin verme işlemi, tarafların bu hususta anlaşmaları ve senet zilyetliğinin devri suretiyle gerçekleşmektedir. Dolayısıyla burada inançlı bir temlik ile mülkiyet hakkı değil, taraflar arasındaki anlaşma gereğince, sadece ciro edilene alacağını karşılayacak oranda rehin hakkı kazandırılmaktadır (İsmail Kırca, "Yargıtay Kararları Işığında Çekte Gizli Rehin ve Teminat Amacıyla Temlik Ciroları", Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu XXXVII, Ankara 2013, s. 95).
6. Maddi hukuk bakımından senedi gizli (örtülü) rehin cirosuyla rehnalan hamilin durumu, açık rehin cirosuyla senedi devralan hamilin durumu ile aynıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.01.2022 tarihli ve 2019/(19)11-59 Esas, 2022/46 Karar sayılı kararı). Ancak senedi gizli (örtülü) rehin cirosuyla devrinde, görünüşte bir temlik cirosu olduğundan ve temlik cirosundan sonra yapılabilecek cirolar konusunda bir sınırlandırma getirilmediğinden, dış görünüş itibariyle malik durumunda olan hamil tarafından senedin yeni bir temlik, tahsil veya rehin cirosuyla devredilmesi mümkündür. Bu durumda cironun rehin cirosu olduğu hususu iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyeceğinden iyiniyetle senedi devralan kişi senedin maliki veya senedin içerdiği alacak hakkı üzerinde rehin hakkının sahibi olur. Gizli (örtülü) rehin cirosu ile açık rehin cirosu arasındaki esas fark da iyiniyetli üçüncü kişilerin korunmasında ortaya çıkmaktadır. Gizli (örtülü) rehin cirosuyla devraldığı senedi, sözleşmeye aykırı şekilde, temlik veya rehin cirosuyla devreden hamil, cirantasına karşı sorumlu olacaktır.
7. Hemen belirtilmelidir ki bir kambiyo senedinin, kambiyo hukuku kapsamında rehnedilmesi yerine inançlı temlik yapılarak teminat tesisi amacıyla devri de mümkündür. Gerçekten de sözleşme özgürlüğü kapsamında inananın (itimat eden borçlu), kendisine ait bir malvarlığı değerini, idare edilmek veya bir borca teminat teşkil amacıyla belirli süre sonunda veya amaç gerçekleşince kendisine veya bir üçüncü kişiye iade edilmek üzere inanılana (itimat olunan alacaklıya) kazandırdığı hukuki ilişki "inançlı temlik" olarak adlandırılmaktadır (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 382). Bu kapsamda özellikle bankacılık uygulamasında başvurulan görünüşte temlik cirosu yapılarak kambiyo senedinin teminat amacıyla inançlı temlike konu olmasına öğreti ve uygulamada "teminat amacıyla inançlı temlik cirosu" denilmektedir (Öztan, s. 632). Bu itibarla teminat amacıyla inançlı temlik cirosu, taraflar arasında bir inanç anlaşması çerçevesinde var olan, borçlunun borcunu vadesinde ödediği durumlarda alacaklıya (hamile) kambiyo senedini iade, borçlunun senedi vadesinde ödememesi hâlinde ise alacaklıya kambiyo senedini tahsil yetkisi veren ciroyu ifade etmektedir.
8. Teminat amacıyla inançlı temlik cirosunda gizli (örtülü) rehin cirosunda olduğu gibi teminat amacıyla ciro yapılmakta ancak gizli (örtülü) rehin cirosundan farklı olarak taraflar senedin teslimini konu alan kambiyo sözleşmesinde, senedin devralana senet üzerinde rehin değil mülkiyet hakkı verilmesi hususunda anlaşmaktadır. Başka bir deyişle senedin mülkiyeti ve senedin içerdiği hak devralana geçmekte, ancak senedi devralan sözü edilen hakkı sadece teminat amaçlı kullanma hususunda borçlar hukuk karakterli bir yükümlülük altına girmektedir (Kırca, s. 95).
9. Hem rehin cirosu hem de teminat amacıyla inançlı temlik cirosu, teminat amacı taşıması ve görünüşte temlik cirosu şeklinde bir işlem ile gerçekleştirilmesi bakımından benzer iseler de, hüküm ve sonuçları bakımından birbirinden farklıdır. Her ne kadar bu iki tür ciroda da temin edilen alacağın ifası, senedin cirantaya geri verilmesi yükümlülüğünü doğursa da teminat amacıyla yapılan inançlı temlik cirosunda taraflar kambiyo sözleşmesinde, senedi devralana senet üzerinde rehin değil, mülkiyet hakkının tanınması hususunda anlaşmaktadır. Dolayısıyla teminat amacıyla inançlı temlik cirosunda senedin mülkiyeti ciro edilene geçtiği için ciro edilenin senet üzerindeki hakkı mülkiyet hakkına dayanmaktadır. Oysa gizli (örtülü) rehin cirosunda ciro edilenin senet üzerindeki hakkı rehin hakkına dayanmakta ve bu kimse rehnedilen alacağı temin edilen alacağın vadesi gelmeden önce tahsil edebilse dahi, rehin hakkının tahsil edilen miktar üzerinden varlığını sürdürmektedir. Dolayısıyla Kanun'un rehin cirosuna ilişkin açık hükümleri karşısında görünüşte temlik cirosu ile devredilmiş, ihtiva ettiği haklar devralanın mülkiyetine geçmiş bir kambiyo senedindeki ciroyu, rehin olarak telakki etmeye imkân bulunmamaktadır (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 05.11.1969 tarihli ve 1969/6 Esas, 1969/7 Karar sayılı kararı).
10. Teminat amacıyla inançlı temlik cirosunda, senedin mülkiyeti ile birlikte senet içerisine yerleşmiş olan alacak hakkı da devredilmektedir. Görünüşte temlik cirosu şeklinde yapılması sebebiyle, teminat amacıyla inançlı temlik cirosunda kazanılan hak, alacağa bağlı fer’î bir hak değil, alacağın kendisidir. Oysa rehin hakkı fer’î nitelikte bir hak olduğundan senedi rehin cirosu ile devralan hamil, senet içerisine yerleşmiş olan hakkı değil, bu hak üzerinde bir rehin hakkını iktisap etmektedir.
11. İnançlı işlemlerde inanç konusu eşyanın mülkiyeti inanılana geçtiği için inanılan, dış ilişkide inanç konusu üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilmektedir. Örneğin inanılan inanç konusunu başkasına devredebileceği gibi üzerinde sınırlı bir aynı hak da kurabilir. Bu sebeple teminat amacıyla inançlı temlik cirosu ile kambiyo senedini iktisap eden hamil, temlik, tahsil ya da rehin cirolarından herhangi birini yapabilir. Çünkü burada senedin üçüncü kişilere devrinde bir sınırlandırma bulunmamaktadır. Rehin cirosunda ise rehin cirosu ile senedi iktisap eden hamil, senedin mülkiyetini kazanamamaktadır. Rehin cirosu ile kambiyo senedini iktisap eden hamil, sadece rehin hakkı sahibi olarak kambiyo senedinin fer’î zilyedi olmaktadır. Kimse sahip olduğundan fazlasını devredemez ilkesinden hareketle senedi rehin cirosu ile iktisap eden hamil, temlik cirosu ile senedi devredemez. Ayrıca hamilin tekrar bir rehin cirosu yapması da mümkün değildir (6102 sayılı Kanun, m. 689/1). Öte yandan teminat amacıyla inançlı temlik cirosu ile senedi iktisap eden hamil, senedin mülkiyetine sahip olduğundan kendi cirantası dahil senette kendisine karşı borçlu olan bütün kişilere kambiyo hukuku hükümlerine göre başvurma hakkına sahip olurken; senedi rehin cirosu ile iktisap eden hamil, kendi cirantası dışında kalan senet borçlularına kambiyo hukuku hükümlerine göre başvuru hakkı bulunmaktadır.
12. Yukarıda da belirtildiği üzere rehin cirosu, poliçeye ilişkin hükümler kapsamında 6102 sayılı Kanun'un 689 uncu maddesinde düzenlenmiştir. Bononun niteliğine aykırı düşmemek koşuluyla uygulanacak poliçe hükümlerinin sayıldığı 6102 sayılı Kanun'un 778 inci maddesinde aynı Kanun'un 689 uncu maddesine atıfta bulunulduğu için bononun da rehin cirosuyla devri mümkündür. Buna karşılık çeke uygulanacak poliçe hükümlerinin sayıldığı 6102 sayılı Kanun'un 818 inci maddesinde aynı Kanun'un 689 uncu maddesine atıfta bulunulmadığı için çekte rehin cirosu mümkün değildir. Bunun en önemli nedeni görüldüğünde ödenmesi gereken ve kısa ibraz sürelerine tâbi olan çekin bir ödeme aracı olmasıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2021 tarihli ve 2017/(19)11-831 Esas, 2021/1622 Karar sayılı kararı).
13. Görüldüğü üzere çekte açık veya gizli (örtülü) rehin cirosu geçersizdir. Buna karşılık diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi çekte de teminat amacıyla inançlı temlik cirosu yapılabilir. Bu itibarla her ikisi de görünüşte temlik cirosu olarak yapıldığından bu cironun teminat amacıyla inançlı temlik cirosu mu yoksa gizli (örtülü) rehin cirosu mu olarak nitelendirileceği önemli bir husustur. Başka bir deyişle görünüşte temlik cirosu şeklinde olan bir cironun gizli (örtülü) rehin cirosu mu yoksa teminat amacıyla inançlı temlik cirosu mu olduğunu tespit etmek, ekonomik işlevleri aynı olmakla birlikte özellikle çeklerde bu ciroların hukuki sonuçlarının çok farklı olması göz önüne alındığında büyük önem taşıdığı ortadadır. Gerçekten de çeklerde yapılan cironun gizli (örtülü) rehin cirosu kabul edilmesi hâlinde ciro geçersiz olurken; teminat amacıyla inançlı temlik cirosu olarak kabul edilmesi hâlinde ise geçerli bir cironun varlığından söz edilecektir.
14. Hemen belirtilmelidir ki tereddüt bulunması hâlinde her ikisi de teminat vermek amacıyla yapılan ve birbiriyle karıştırılma ihtimali yüksek olan bu iki tür ciroyu birbirinden ayırmak için tarafların iradesine bakılmalıdır. Bu kapsamda tarafların kambiyo sözleşmesinde veya ellerinde bulunan belgelerde veyahut da mahkemeye sundukları iddia ve savunmalarda ciroya ilişkin "teminat", "temlik", "rehin" gibi ifadelerin kullanılması yapılan cironun, teminat amacıyla inançlı temlik cirosu ya da gizli (örtülü) rehin cirosunun ispatı için tek başına yeterli olmamalıdır. Başka bir deyişle tarafların kullandığı "rehin" ve "teminat" sözcüklerinde gizli (örtülü) rehin cirosunun, "temlik" sözcüğünden ise teminat amaçlı inançlı temlik cirosunun varlığı sonucu çıkarılmamalıdır. Bu kapsamda bankaların kredi müşterileri ile düzenledikleri çek tevdi bordroları da tek başına çekin rehin cirosu olduğunu göstermemektedir. Zira 6098 sayılı Kanun'un 19/1 maddesi gereğince; bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Gerçekten de uygulamada çoğu zaman yapılan ciroya ilişkin terimlerin seçiminde özen gösterilmemekte ve bu terimler yanlışlıkla birbirlerinin yerine kullanılabilmektedir.
15. Dolayısıyla görünüşte temlik cirosu şeklinde olan bir cironun gizli (örtülü) rehin cirosu mu yoksa teminat amacıyla inançlı temlik cirosu mu olduğunu tespit etmek için tarafların iradeleri tespit edilmeli, özellikle devralan hamile senedin mülkiyetinin devredilip devredilmediği, dolayısıyla hamilin dış ilişkide senede ilişkin her türlü tasarruf işlemini yapmaya hakkı olup olmadığı belirlenmelidir. Bu kapsamda tarafların kambiyo sözleşmesinde veya ellerinde bulunan belgelerde veyahut da mahkemeye sundukları iddia ve savunmalarda ciroya ilişkin kullandıkları ifadeler ile birlikte, tarafların daha önceki ilişkilerinde seçtiği teminat türü, ticari defter kayıtları, uygulamada (özellikle bankacılık uygulamasında) kullanılan mutad deyimler dikkate alınarak, güven ilkesi gereğince tarafların beyanları yorumlanarak ortak irade tespit edilmelidir.
16. Çek üzerine yapılan görünüşte temlik cirosunun gizli (örtülü) rehin cirosu mu yoksa teminat amacıyla inançlı temlik cirosu mu olduğu hususunun tam olarak belirlenememesi hâlinde, sırf rehinde borçlunun durumunun daha avantajlı olduğu hususuna bakılarak değil, uygulamada (özellikle bankacılık uygulamasında) hangi işlemin tercih edilmekte olduğuna ağırlık verilerek karara varmak gerekir. Örneğin kambiyo senedi üzerinde tam bir hak sağlaması ve alacağın rehne göre daha kolay elde edilebilmesi sebebiyle bankalar tarafından kredi işlemlerinde, teminat amacıyla inançlı temlik cirosu tercih edilmektedir. Dolayısıyla bankacılık uygulaması kapsamında taraflar arasında yapılan teminat işleminin rehin mi yoksa inançlı temlik mi olduğu hususunda ihtilaf çıkması hâlinde, inançlı temlik lehine fiili bir karine bulunmaktadır (Fahrettin Aral, "Topyekün Temlik", Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 42/1, 1992, s. 98).
17. Çekte rehin cirosu geçersiz olduğundan bir çeki rehin cirosuyla devralan kişinin yetkili hamil olmadığı hususu düzenleyen tarafından mutlak def'i kapsamında ileri sürülebilecek bir konudur. Ancak teminat amacıyla inançlı temlik cirosunda devreden (inanan) ile devralan (inanılan) arasındaki inanç anlaşmasına konu olan teminat hususu, inanç anlaşmasının taraflarını ilgilendirdiğinden düzenleyen tarafından hamile karşı ileri sürülemez. Başka bir deyişle teminat amacıyla inançlı temlik cirosunda senet borçlusu, devreden ile devralan arasındaki teminata ilişkin inanç anlaşmasına konu teminat hususuna dayanamaz. Zira teminat amacıyla inançlı temlik cirosunda inanç anlaşması sadece devreden ve devralanın dayanabileceği bir kişisel def'idir ve hatta senet borçlusu devreden ile olan kişisel def'ilerini devralana karşı ileri süremez. Gerçekten de çekler için de uygulanacak olan 6102 sayılı Kanun'un 687 nci maddesi; "Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun" hükmünü haizdir. Buna göre düzenleyen, lehtar tarafından teminat amacıyla inançlı temlik cirosu ile devredilen çeke ilişkin olarak lehtar ile olan kişisel def'ilerini iyiniyetli hamile karşı ileri süremeyeceği gibi cironun tarafları arasındaki inanç sözleşmesine konu teminat hususuna da menfi tespit davasında dayanamayacaktır.
18. Bu kapsamda senet borçlusu, devreden ile devralan arasındaki teminata ilişkin inanç anlaşmasına dayanamasa da görünüşteki temlik cirosunun esasında gizli (örtülü) rehin cirosu olduğunu iddia edebilir. Bu durumda bir çekte görünüşteki temlik cirosunun esasında gizli (örtülü) rehin cirosu olduğunu ispat yükü bu hususu iddia eden tarafa aittir (6100 sayılı Kanun, md. 190/1). Bu durum, çekin ödeme aracı olması dolayısıyla ödeme amacıyla verildiğinin karine olarak kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır. Gerçekten de bu karine adi karine olduğundan çekin ödeme amacı dışında örneğin bir borç için rehin olarak verildiğini ileri süren borçlu, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
19. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı (düzenleyen) tarafından Ziraat Bankası A.Ş'ye ait 0012038 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çek, A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. emrine düzenlenerek verilmiştir. Anılan çek A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. tarafından beyaz ciro ile davalı T. Bank A.Ş'ye devredilmiştir. Birleşen davada davacı (düzenleyen) vekili; dava konusu çekin davalı T. Bank A.Ş'ye gizli (örtülü) rehin cirosuyla devredildiğini, dolayısıyla davalı T. Bank A.Ş'nın yetkili hamil olmadığını ileri sürmüş; davalı vekili ise dava konusu çekin A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş'nin kredi borcuna mahsup edilmek üzere A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş'den temlik cirosu ile devralındığını savunmuştur.
20. Dosya kapsamından A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. ile davalı T. Bank A.Ş. arasında kredi sözleşmesi bulunduğu ve kredi borcu nedeniyle dava konusu çekin davalıya ciro edildiği, çek üzerinde çekin bankaya rehin cirosu ile devredildiğine ilişkin herhangi bir açıklamanın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında yer alan ve dava konusu çekin de aralarında yer aldığı çek tevdi bordrosunda; "bankamızca yukarıda dökümü yazılan çekler ve/veya senetler, bedelleri tahsil edildiğinde borcunuza mahsup veya hesabınıza depo edilmek üzere temlik cirosu ile devir ve teslim alınmıştır" şerhi yer almaktadır.
21. Yine dosya kapsamından A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. tarafından kullanılan kredilerin ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiği, davalı T. Bank A.Ş. tarafından alacağın tahsili amacıyla girişimlerde bulunulduğu, bu kapsamda davalı T. Bank A.Ş. tarafından dava konusu çek nedeniyle Konya 5. İcra Dairesinin 2015/11315 Esas sayılı dosyası ile hem davacı hem de A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığı anlaşılmaktadır.
22. Yukarıda da bahsedildiği üzere çek üzerine yapılan görünüşte temlik cirosunun gizli (örtülü) rehin cirosu mu yoksa teminat amacıyla inançlı temlik cirosu mu olduğu hususunun tam olarak belirlenememesi hâlinde uygulamada genellikle hangi işlemin tercih edilmekte olduğuna ağırlık verilerek karara varmak gerekir. Bankacılık uygulamasında da kambiyo senedi üzerinde tam bir hak sağlaması ve alacağın rehne göre daha kolay elde edilmesi sebebiyle teminat amacıyla inançlı temlik cirosu tercih edilmektedir. Dolayısıyla dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden dava konusu çekin de gizli (örtülü) rehin cirosuyla değil, teminat amacıyla inançlı temlik cirosu ile devredildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla dava konusu çekin çek tevdi bordrosu ile dava dışı A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş'nin kredi borcuna teminat olarak alınmasının tek başına rehin cirosuna meydan vermeyeceği gözetildiğinde davalı T. Bank A.Ş'nin dava konusu çeki teminat amacıyla inançlı temlik cirosuyla devralarak meşru hamil olduğu kabul edilmelidir. Dolayısıyla davacının (düzenleyenin) cironun tarafları arasındaki inanç anlaşmasına konu olan teminat hususunu da eldeki davada ileri sürmesine imkân bulunmamaktadır.
23. O hâlde çekin görünüşte temlik cirosu ile devredilmesine rağmen taraflar arasındaki özel anlaşmalara göre rehin cirosuyla devredildiğine ilişkin iddianın da davacı tarafından ispatlanamadığı, dolayısıyla çeki inançlı temlik cirosu ile alan davalı T. Bank A.Ş’nin meşru hamil olduğu gerekçesiyle verilen direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; bir çekin teminat amacıyla verilmesi hâlinde görünüşteki temlik cirosunun esasında gizli rehin cirosu olduğu, çekte gizli rehin cirosu geçerli olmadığından çeki devralan davalı bankanın meşru hamil olamayacağı, Özel Daire bozma kararında belirtildiği üzere dava konusu çekteki temlik cirosunun esasında gizli rehin cirosu olup olmadığının araştırılması gerektiği, zira uygulamada genellikle bankaların müşterilerinden kredi borcu nedeniyle kambiyo senetlerini teminat olarak aldıkları, dolayısıyla Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
25. Hâl böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde birleşen davada davalı T. Bank A.Ş. yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Birleşen dava yönünden davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
24.04.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 24’ü ONAMA, 1’i ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.
ÇEKİN ÖDEME AMACI DIŞINDA ÖRNEĞİN BİR BORÇ İÇİN REHİN OLARAK VERİLDİĞİNİ İLERİ SÜREN BORÇLU, BU İDDİASINI İSPATLA YÜKÜMLÜDÜR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/11-589
Karar No : 2024/212
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 23.12.2022
SAYISI : 2022/1317 E., 2022/1990 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.05.2022 tarihli ve 2022/2862 Esas,
2022/4009 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın davalı T. Bank A.Ş. yönünden reddine, diğer davalı A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Kararın asıl ve birleşen davada davacı vekili ile birleşen davada davalı T. Bank A.Ş. vekili tarafından ayrı ayrı istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, birleşen davada davacı vekilinin davalı T. Bank A.Ş. yönünden davanın reddi kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin ve davalı T. Bank A.Ş. vekilinin vekâlet ücretine yönelik istinaf başvurularının kabulü ile vekâlet ücreti yönünden İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı birleşen dava yönünden davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. ASIL DAVA
1. Davacı vekili; müvekkili şirketin sipariş usulü ile davalı şirketten krema (ham yağ) satın aldığını, bu kapsamda Ziraat Bankası A.Ş'ye ait 0012038 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli ve Türk Ekonomi Bankası A.Ş'ye ait 7128900 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli iki adet çekin davalıya verildiğini, sipariş maksatlı olarak önceden verilen çeklere karşılık kremaların müvekkiline teslim edilmediğini ileri sürerek müvekkilinin söz konusu çekler nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı, usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.
II. BİRLEŞEN DAVA
1. Davacı vekili; müvekkili şirketin satın aldığı krema için A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. vermiş olduğu iki adet çekin kremanın teslim edilmemesi nedeniyle bedelsiz kaldığını, bu çeklerin anılan şirket tarafından davalılara verildiğini, ayrıca çeklerin davalı bankalara teminat olarak rehin cirosuyla devredildiğini, davalı bankaların çeklerin yasal hamili olmadıklarını ileri sürerek müvekkilinin söz konusu çekler nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı T. Bank A.Ş. vekili; dava konusu çekin A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. tarafından kredi borçlarından mahsup edilmek üzere temlik cirosuyla müvekkili bankaya devredildiğini, davacının çek lehdarına karşı ileri sürebileceği def'ileri müvekkiline karşı ileri süremeyeceğini, müvekkilinin söz konusu çekin iyiniyetli yetkili hamili olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
3. Diğer davalılar, usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17.11.2017 tarihli ve 2015/1195 Esas, 2017/624 Karar sayılı kararı ile; Türk Ekonomi Bankası A.Ş'ye ait 7128900 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çekin haricen davacıya iade edilmiş olması nedeniyle bu çek yönünden davanın konusuz kaldığı, Ziraat Bankası A.Ş'ye ait 0012038 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çek yönünden ise asıl davada davalı A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş’nin davacı ile aralarındaki anlaşmaya aykırı davrandığı ve bu çek karşılığından herhangi bir mal vermediği, dolayısıyla davacının davalı A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş’ye karşı borçlu olmadığı, ancak çeki davalı A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş’den devralan banka yönünden davanın reddi gerektiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davada Türk Ekonomi Bankası A.Ş'ye ait 7128900 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çek yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, asıl davada Ziraat Bankası A.Ş'ye ait 0012038 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çek nedeniyle davanın A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. yönünden kabulüne, birleşen davada Ziraat Bankası A.Ş'ye ait 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çek nedeniyle davalı T. Bank A.Ş. yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekili ve birleşen davada davalı T. Bank A.Ş. vekili tarafından ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 06.03.2020 tarihli ve 2018/1697 Esas, 2020/306 Karar sayılı kararı ile; Türk Ekonomi Bankası A.Ş'ye ait 7128900 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çekin haricen davacıya iade edilmiş olması nedeniyle bu çek yönünden davanın konusuz kaldığı, Ziraat Bankası A.Ş'ye ait 0012038 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çek yönünden ise davacının asıl davada davalı A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş'ye karşı borçlu olmadığı, ancak söz konusu çek üzerinde çekin bankaya teminat amaçlı veya rehin cirosu ile devredildiğine ilişkin herhangi bir açıklama bulunmadığı, çek üzerindeki cironun şekil itibariyle temlik cirosu niteliğinde olduğu, çekin görünüşte temlik cirosu ile devredilmesine rağmen taraflar arasındaki özel anlaşmalara göre rehin amacıyla devredildiğine ilişkin iddianın yazılı veya diğer kesin deliller ile ispatlanamadığı, böylece çeki temlik cirosu ile alan davalı T. Bank A.Ş’nin meşru hamil olduğu, dolayısıyla birleşen davada davalı T. Bank A.Ş. yönünden davanın reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu, ancak davalılar lehine hükmedilen vekâlet ücreti yönünden kararın hatalı olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin davalı T. Bank A.Ş. yönünden davanın reddi kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin ve davalı T. Bank A.Ş. vekilinin vekâlet ücretine yönelik istinaf başvurularının kabulü ile vekâlet ücreti yönünden hüküm kurulması gerektiğinden ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilerek yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde birleşen davada davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... 1- Birleşen dava, davacı tarafından keşide edilen dava konusu çekin lehtar tarafından davalı T-Bank’a teminat olarak rehin cirosuyla devredildiği iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkin olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalı A....A.Ş. yönünden davanın kabulüne, diğer davalı T.Bank A.Ş. yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
Poliçeye ait olup çek hakkında da uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 818. maddesinde rehin cirosu ile ilgili aynı Kanun'un 689. maddesine yapılmış bir atıf bulunmadığından çekte rehin cirosu caiz olmayıp, rehin veya bunun sonucunu elde etmeye yönelik olarak teminat amacıyla çekin ciro ile elde edilmesi halinde çeki devir alan kişi çeke dayalı hakları kullanamaz.
Dairemizin yerleşik uygulamalarına (11.04.2018 T. ve 2016/15070 E. – 2018/2588; 26.09.2017 T. ve 2016/7396 E. – 2017/4744 K. vb.) göre de çekte rehin cirosu mümkün değildir.
Ancak, çek metninde açıkça rehin cirosu yazılmasa da birtakım belge ya da evraklardan çekin teminat amacıyla verildiği anlaşılıyorsa çekte gizli veya açık rehin cirosu olamayacağından son hamilin meşru hamil olarak kabulü mümkün değildir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; lehtar A. Süt ve Süt ürünleri A.Ş. tarafından dava konusu 07.10.2015 keşide tarihli 12038 çek nolu ve 150.000,00 TL bedelli çekin T-Bank Konya Şubesine 24.04.2015 tarihli tevdi bordrosu ile verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, öncelikle, davalı T-Bank’ın ticari defter ve kayıtları ile çek tevdi bordrosu incelenerek tevdi bordrosu tarihi tibariyle davalı A. Süt ve Süt Ürünleri A.Ş.’nin T-Bank’a muaccel hale gelmiş bir borcunun olup olmadığının ve çekin dava dışı şirketin kredi borcuna teminat olarak verilip verilmediğinin değerlendirilmesi, çekin teminat amacıyla alındığının tespiti halinde ise çekte rehin cirosu geçerli olmadığından sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir..." gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde birleşen dava yönünden davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, düzenlenen tevdi bordrosunda dava konusu çekin "teminat amaçlı" alındığının belirtildiğini, dolayısıyla A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. ile davalı T. Bank A.Ş. arasındaki cironun gizli (örtülü) rehin cirosu niteliğinde olduğunun açık olduğunu, çekte rehin cirosunun geçerli olmayacağı için davalı T. Bank A.Ş'nin meşru hamil sayılamayacağını ileri sürerek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; birleşen davada Ziraat Bankası A.Ş'ye ait 0012038 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çekin davalı T. Bank A.Ş'ye temlik cirosuyla mı, yoksa gizli (örtülü) rehin cirosuyla mı devredildiği; buradan varılacak sonuca göre davalı T. Bank A.Ş'nin meşru hamil olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 682 ilâ 690 ıncı maddeleri ile 778 ve 818 inci maddeleri
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19 uncu maddesi
3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190 ıncı maddesi
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle kambiyo senetlerinde rehin cirosuna ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.
2. Bilindiği üzere emre yazılı senetlerin devredilmesinde söz konusu olan ciro, yapılış amacı yönünden temlik, tahsil ve rehin cirosu olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Amaç senedin mülkiyetini ve senette mündemiç alacak hakkını devretmek ise "temlik cirosu" söz konusudur. 6102 sayılı Kanun'un 684/1 inci maddesi; "ciro ve zilyetliğin geçirilmesi ile poliçeden doğan bütün haklar devrolunur" hükmünü haizdir. Buna göre temlik cirosu ile senedin mülkiyetinin ve senedin içerdiği hakkın devri için ciro işlemi yanında taraflar arasında devir sözleşmesinin bulunması ve senet zilyetliğinin geçirilmesi gerekir. Temlik cirosu ile ciranta artık senedin nihai alacaklısı sıfatını kaybeder ve ciro yaptığı şahsa ve ondan sonra gelecek olanlara karşı sorumlu olur. Ciro şerhinden aksi anlaşılmadıkça her ciro, kural olarak temlik cirosu hükmündedir.
3. Bununla birlikte ciro, senet bedelinin tahsili için bir kimseye yetki verilmesi amacıyla yapılıyorsa "tahsil cirosu" söz konusu olmaktadır. 6102 sayılı Kanun'un 688/1 inci maddesi; "Ciro, "bedeli tahsil içindir", "vekâleten" veya bedelin başkası adına kabul edileceğini belirten bir şerhi ya da sadece vekil etmeyi ifade eden bir kaydı içerirse, hamil, poliçeden doğan bütün hakları kullanabilir; fakat o poliçeyi ancak tahsil cirosu ile tekrar ciro edebilir" hükmünü haizdir. Buna göre tahsil cirosunda alacaklı kendisine bir temsilci atayarak senet bedelinin tahsilini amaçlamaktadır. Tahsil cirosu açık veya gizli (örtülü) tahsil cirosu olarak yapılabilmektedir. Açık tahsil cirosunda, ciro şerhinde vekâlet kaydının açıkça yer almakta, "bedeli tahsil içindir", "vekâleten" veya "kabz içindir" gibi vekâleti gösteren bir kaydın bulunması gerekmektedir. Tahsil cirosuyla senedi iktisap eden hamil, senet içerisine yerleşmiş hakkı iktisap etmemekte, senedin mülkiyeti cirantada kalmaya devam etmektedir. Hamil, kendisine yapılan tahsil cirosu ile senet bedelini tahsil edip cirantasına getirme yetkisi kazanmaktadır. Bu sebeple, senedi tahsil için gerekli işlemleri yapmaya yetkili olmakla birlikte bu işlemleri ancak cirantasının vekili olarak yapabilmektedir. Bununla birlikte hamil, senedi tekrar ciro etmek isterse senedi ancak tahsil cirosu ile devredebilmektedir.
4. Senette mündemiç alacağın, herhangi bir borç için teminat gösterilmek amacıyla yapılan ciroya ise "rehin cirosu" denilmektedir. 6102 sayılı Kanun'un 689/1 inci maddesi; "Ciro, "bedeli teminattır", "bedeli rehindir" ibaresini veya rehnetmeyi belirten diğer herhangi bir kaydı içerirse, hamil, poliçeden doğan bütün hakları kullanabilir; fakat kendisi tarafından yapılan bir ciro ancak tahsil cirosu hükmündedir" hükmünü haizdir. Buna göre rehin cirosunda bir kambiyo senedinin üzerinde sadece rehin hakkı tesis edilmekte dolayısıyla senedin mülkiyeti devralana geçmemektedir. Başka bir deyişle rehin cirosuyla senedi iktisap eden hamil senet içerisine yerleşmiş hakkı iktisap edememekte; yalnızca senet bedeli üzerinde bir rehin hakkına sahip olmaktadır. Bu sebeple senedin mülkiyeti rehneden cirantada kalmaya devam etmekte; rehnalan hamilin ise senette rehin hakkından kaynaklanan fer’î bir hakkı bulunmaktadır. Hamil, bu fer’î hakkına dayanarak senedi tahsil için gerekli işlemleri yapmaya yetkili olmakla birlikte bu işlemleri kendi adına yapmaktadır. Ancak rehin amacını aşan işlemleri yapmaya yetkili değildir. Ayrıca senedi rehin cirosu ile iktisap eden hamil, senedi tekrar ciro etmek isterse senedi ancak tahsil cirosu ile devredebilmektedir.
5. Rehin cirosu, açık veya gizli (örtülü) rehin cirosu şeklinde yapılabilmektedir. Ciro şerhinde; "bedeli teminattır", "bedeli rehindir" ibaresini veya diğer herhangi bir kaydı içeren ciro, rehin cirosu olarak ifade edilmekte ve bu şekilde rehine işaret eden bir kayıtla yapılan rehin cirosuna açık rehin cirosu denilmektedir. Gizli (örtülü) rehin cirosu ise, senedin rehin cirosu ile devredildiğine ilişkin ciro beyanında herhangi bir kaydın yer almadığı ve rehin anlaşmasının cironun tarafları arasında yapılan ciroyu ifade etmektedir. Başka bir deyişle cironun taraflar arasındaki rehin anlaşması çerçevesinde ancak rehni ifade eden hiçbir kayıt içermeyen ciro ile senedin devredilmesi durumunda, gizli (örtülü) rehin cirosu söz konusudur. Gizli (örtülü) rehin cirosunda da tarafların amacı rehindir, ancak bu amaç senet üzerinde belirtilmemiş, taraflar arasında gizli kalmıştır. Dış görünüş itibariyle bir temlik cirosu söz konusu olsa da bu ciro, ciro edilene senet üzerinde bir rehin hakkı kazandırmakta ve taraflar arasında rehin cirosunun tüm hüküm ve sonuçlarını doğurmaktadır (Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 1997, s. 632). Neticede taraflar rehin tesis etme hususunda anlaşmış olup rehin verme işlemi, tarafların bu hususta anlaşmaları ve senet zilyetliğinin devri suretiyle gerçekleşmektedir. Dolayısıyla burada inançlı bir temlik ile mülkiyet hakkı değil, taraflar arasındaki anlaşma gereğince, sadece ciro edilene alacağını karşılayacak oranda rehin hakkı kazandırılmaktadır (İsmail Kırca, "Yargıtay Kararları Işığında Çekte Gizli Rehin ve Teminat Amacıyla Temlik Ciroları", Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu XXXVII, Ankara 2013, s. 95).
6. Maddi hukuk bakımından senedi gizli (örtülü) rehin cirosuyla rehnalan hamilin durumu, açık rehin cirosuyla senedi devralan hamilin durumu ile aynıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.01.2022 tarihli ve 2019/(19)11-59 Esas, 2022/46 Karar sayılı kararı). Ancak senedi gizli (örtülü) rehin cirosuyla devrinde, görünüşte bir temlik cirosu olduğundan ve temlik cirosundan sonra yapılabilecek cirolar konusunda bir sınırlandırma getirilmediğinden, dış görünüş itibariyle malik durumunda olan hamil tarafından senedin yeni bir temlik, tahsil veya rehin cirosuyla devredilmesi mümkündür. Bu durumda cironun rehin cirosu olduğu hususu iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyeceğinden iyiniyetle senedi devralan kişi senedin maliki veya senedin içerdiği alacak hakkı üzerinde rehin hakkının sahibi olur. Gizli (örtülü) rehin cirosu ile açık rehin cirosu arasındaki esas fark da iyiniyetli üçüncü kişilerin korunmasında ortaya çıkmaktadır. Gizli (örtülü) rehin cirosuyla devraldığı senedi, sözleşmeye aykırı şekilde, temlik veya rehin cirosuyla devreden hamil, cirantasına karşı sorumlu olacaktır.
7. Hemen belirtilmelidir ki bir kambiyo senedinin, kambiyo hukuku kapsamında rehnedilmesi yerine inançlı temlik yapılarak teminat tesisi amacıyla devri de mümkündür. Gerçekten de sözleşme özgürlüğü kapsamında inananın (itimat eden borçlu), kendisine ait bir malvarlığı değerini, idare edilmek veya bir borca teminat teşkil amacıyla belirli süre sonunda veya amaç gerçekleşince kendisine veya bir üçüncü kişiye iade edilmek üzere inanılana (itimat olunan alacaklıya) kazandırdığı hukuki ilişki "inançlı temlik" olarak adlandırılmaktadır (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 382). Bu kapsamda özellikle bankacılık uygulamasında başvurulan görünüşte temlik cirosu yapılarak kambiyo senedinin teminat amacıyla inançlı temlike konu olmasına öğreti ve uygulamada "teminat amacıyla inançlı temlik cirosu" denilmektedir (Öztan, s. 632). Bu itibarla teminat amacıyla inançlı temlik cirosu, taraflar arasında bir inanç anlaşması çerçevesinde var olan, borçlunun borcunu vadesinde ödediği durumlarda alacaklıya (hamile) kambiyo senedini iade, borçlunun senedi vadesinde ödememesi hâlinde ise alacaklıya kambiyo senedini tahsil yetkisi veren ciroyu ifade etmektedir.
8. Teminat amacıyla inançlı temlik cirosunda gizli (örtülü) rehin cirosunda olduğu gibi teminat amacıyla ciro yapılmakta ancak gizli (örtülü) rehin cirosundan farklı olarak taraflar senedin teslimini konu alan kambiyo sözleşmesinde, senedin devralana senet üzerinde rehin değil mülkiyet hakkı verilmesi hususunda anlaşmaktadır. Başka bir deyişle senedin mülkiyeti ve senedin içerdiği hak devralana geçmekte, ancak senedi devralan sözü edilen hakkı sadece teminat amaçlı kullanma hususunda borçlar hukuk karakterli bir yükümlülük altına girmektedir (Kırca, s. 95).
9. Hem rehin cirosu hem de teminat amacıyla inançlı temlik cirosu, teminat amacı taşıması ve görünüşte temlik cirosu şeklinde bir işlem ile gerçekleştirilmesi bakımından benzer iseler de, hüküm ve sonuçları bakımından birbirinden farklıdır. Her ne kadar bu iki tür ciroda da temin edilen alacağın ifası, senedin cirantaya geri verilmesi yükümlülüğünü doğursa da teminat amacıyla yapılan inançlı temlik cirosunda taraflar kambiyo sözleşmesinde, senedi devralana senet üzerinde rehin değil, mülkiyet hakkının tanınması hususunda anlaşmaktadır. Dolayısıyla teminat amacıyla inançlı temlik cirosunda senedin mülkiyeti ciro edilene geçtiği için ciro edilenin senet üzerindeki hakkı mülkiyet hakkına dayanmaktadır. Oysa gizli (örtülü) rehin cirosunda ciro edilenin senet üzerindeki hakkı rehin hakkına dayanmakta ve bu kimse rehnedilen alacağı temin edilen alacağın vadesi gelmeden önce tahsil edebilse dahi, rehin hakkının tahsil edilen miktar üzerinden varlığını sürdürmektedir. Dolayısıyla Kanun'un rehin cirosuna ilişkin açık hükümleri karşısında görünüşte temlik cirosu ile devredilmiş, ihtiva ettiği haklar devralanın mülkiyetine geçmiş bir kambiyo senedindeki ciroyu, rehin olarak telakki etmeye imkân bulunmamaktadır (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 05.11.1969 tarihli ve 1969/6 Esas, 1969/7 Karar sayılı kararı).
10. Teminat amacıyla inançlı temlik cirosunda, senedin mülkiyeti ile birlikte senet içerisine yerleşmiş olan alacak hakkı da devredilmektedir. Görünüşte temlik cirosu şeklinde yapılması sebebiyle, teminat amacıyla inançlı temlik cirosunda kazanılan hak, alacağa bağlı fer’î bir hak değil, alacağın kendisidir. Oysa rehin hakkı fer’î nitelikte bir hak olduğundan senedi rehin cirosu ile devralan hamil, senet içerisine yerleşmiş olan hakkı değil, bu hak üzerinde bir rehin hakkını iktisap etmektedir.
11. İnançlı işlemlerde inanç konusu eşyanın mülkiyeti inanılana geçtiği için inanılan, dış ilişkide inanç konusu üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilmektedir. Örneğin inanılan inanç konusunu başkasına devredebileceği gibi üzerinde sınırlı bir aynı hak da kurabilir. Bu sebeple teminat amacıyla inançlı temlik cirosu ile kambiyo senedini iktisap eden hamil, temlik, tahsil ya da rehin cirolarından herhangi birini yapabilir. Çünkü burada senedin üçüncü kişilere devrinde bir sınırlandırma bulunmamaktadır. Rehin cirosunda ise rehin cirosu ile senedi iktisap eden hamil, senedin mülkiyetini kazanamamaktadır. Rehin cirosu ile kambiyo senedini iktisap eden hamil, sadece rehin hakkı sahibi olarak kambiyo senedinin fer’î zilyedi olmaktadır. Kimse sahip olduğundan fazlasını devredemez ilkesinden hareketle senedi rehin cirosu ile iktisap eden hamil, temlik cirosu ile senedi devredemez. Ayrıca hamilin tekrar bir rehin cirosu yapması da mümkün değildir (6102 sayılı Kanun, m. 689/1). Öte yandan teminat amacıyla inançlı temlik cirosu ile senedi iktisap eden hamil, senedin mülkiyetine sahip olduğundan kendi cirantası dahil senette kendisine karşı borçlu olan bütün kişilere kambiyo hukuku hükümlerine göre başvurma hakkına sahip olurken; senedi rehin cirosu ile iktisap eden hamil, kendi cirantası dışında kalan senet borçlularına kambiyo hukuku hükümlerine göre başvuru hakkı bulunmaktadır.
12. Yukarıda da belirtildiği üzere rehin cirosu, poliçeye ilişkin hükümler kapsamında 6102 sayılı Kanun'un 689 uncu maddesinde düzenlenmiştir. Bononun niteliğine aykırı düşmemek koşuluyla uygulanacak poliçe hükümlerinin sayıldığı 6102 sayılı Kanun'un 778 inci maddesinde aynı Kanun'un 689 uncu maddesine atıfta bulunulduğu için bononun da rehin cirosuyla devri mümkündür. Buna karşılık çeke uygulanacak poliçe hükümlerinin sayıldığı 6102 sayılı Kanun'un 818 inci maddesinde aynı Kanun'un 689 uncu maddesine atıfta bulunulmadığı için çekte rehin cirosu mümkün değildir. Bunun en önemli nedeni görüldüğünde ödenmesi gereken ve kısa ibraz sürelerine tâbi olan çekin bir ödeme aracı olmasıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2021 tarihli ve 2017/(19)11-831 Esas, 2021/1622 Karar sayılı kararı).
13. Görüldüğü üzere çekte açık veya gizli (örtülü) rehin cirosu geçersizdir. Buna karşılık diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi çekte de teminat amacıyla inançlı temlik cirosu yapılabilir. Bu itibarla her ikisi de görünüşte temlik cirosu olarak yapıldığından bu cironun teminat amacıyla inançlı temlik cirosu mu yoksa gizli (örtülü) rehin cirosu mu olarak nitelendirileceği önemli bir husustur. Başka bir deyişle görünüşte temlik cirosu şeklinde olan bir cironun gizli (örtülü) rehin cirosu mu yoksa teminat amacıyla inançlı temlik cirosu mu olduğunu tespit etmek, ekonomik işlevleri aynı olmakla birlikte özellikle çeklerde bu ciroların hukuki sonuçlarının çok farklı olması göz önüne alındığında büyük önem taşıdığı ortadadır. Gerçekten de çeklerde yapılan cironun gizli (örtülü) rehin cirosu kabul edilmesi hâlinde ciro geçersiz olurken; teminat amacıyla inançlı temlik cirosu olarak kabul edilmesi hâlinde ise geçerli bir cironun varlığından söz edilecektir.
14. Hemen belirtilmelidir ki tereddüt bulunması hâlinde her ikisi de teminat vermek amacıyla yapılan ve birbiriyle karıştırılma ihtimali yüksek olan bu iki tür ciroyu birbirinden ayırmak için tarafların iradesine bakılmalıdır. Bu kapsamda tarafların kambiyo sözleşmesinde veya ellerinde bulunan belgelerde veyahut da mahkemeye sundukları iddia ve savunmalarda ciroya ilişkin "teminat", "temlik", "rehin" gibi ifadelerin kullanılması yapılan cironun, teminat amacıyla inançlı temlik cirosu ya da gizli (örtülü) rehin cirosunun ispatı için tek başına yeterli olmamalıdır. Başka bir deyişle tarafların kullandığı "rehin" ve "teminat" sözcüklerinde gizli (örtülü) rehin cirosunun, "temlik" sözcüğünden ise teminat amaçlı inançlı temlik cirosunun varlığı sonucu çıkarılmamalıdır. Bu kapsamda bankaların kredi müşterileri ile düzenledikleri çek tevdi bordroları da tek başına çekin rehin cirosu olduğunu göstermemektedir. Zira 6098 sayılı Kanun'un 19/1 maddesi gereğince; bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Gerçekten de uygulamada çoğu zaman yapılan ciroya ilişkin terimlerin seçiminde özen gösterilmemekte ve bu terimler yanlışlıkla birbirlerinin yerine kullanılabilmektedir.
15. Dolayısıyla görünüşte temlik cirosu şeklinde olan bir cironun gizli (örtülü) rehin cirosu mu yoksa teminat amacıyla inançlı temlik cirosu mu olduğunu tespit etmek için tarafların iradeleri tespit edilmeli, özellikle devralan hamile senedin mülkiyetinin devredilip devredilmediği, dolayısıyla hamilin dış ilişkide senede ilişkin her türlü tasarruf işlemini yapmaya hakkı olup olmadığı belirlenmelidir. Bu kapsamda tarafların kambiyo sözleşmesinde veya ellerinde bulunan belgelerde veyahut da mahkemeye sundukları iddia ve savunmalarda ciroya ilişkin kullandıkları ifadeler ile birlikte, tarafların daha önceki ilişkilerinde seçtiği teminat türü, ticari defter kayıtları, uygulamada (özellikle bankacılık uygulamasında) kullanılan mutad deyimler dikkate alınarak, güven ilkesi gereğince tarafların beyanları yorumlanarak ortak irade tespit edilmelidir.
16. Çek üzerine yapılan görünüşte temlik cirosunun gizli (örtülü) rehin cirosu mu yoksa teminat amacıyla inançlı temlik cirosu mu olduğu hususunun tam olarak belirlenememesi hâlinde, sırf rehinde borçlunun durumunun daha avantajlı olduğu hususuna bakılarak değil, uygulamada (özellikle bankacılık uygulamasında) hangi işlemin tercih edilmekte olduğuna ağırlık verilerek karara varmak gerekir. Örneğin kambiyo senedi üzerinde tam bir hak sağlaması ve alacağın rehne göre daha kolay elde edilebilmesi sebebiyle bankalar tarafından kredi işlemlerinde, teminat amacıyla inançlı temlik cirosu tercih edilmektedir. Dolayısıyla bankacılık uygulaması kapsamında taraflar arasında yapılan teminat işleminin rehin mi yoksa inançlı temlik mi olduğu hususunda ihtilaf çıkması hâlinde, inançlı temlik lehine fiili bir karine bulunmaktadır (Fahrettin Aral, "Topyekün Temlik", Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 42/1, 1992, s. 98).
17. Çekte rehin cirosu geçersiz olduğundan bir çeki rehin cirosuyla devralan kişinin yetkili hamil olmadığı hususu düzenleyen tarafından mutlak def'i kapsamında ileri sürülebilecek bir konudur. Ancak teminat amacıyla inançlı temlik cirosunda devreden (inanan) ile devralan (inanılan) arasındaki inanç anlaşmasına konu olan teminat hususu, inanç anlaşmasının taraflarını ilgilendirdiğinden düzenleyen tarafından hamile karşı ileri sürülemez. Başka bir deyişle teminat amacıyla inançlı temlik cirosunda senet borçlusu, devreden ile devralan arasındaki teminata ilişkin inanç anlaşmasına konu teminat hususuna dayanamaz. Zira teminat amacıyla inançlı temlik cirosunda inanç anlaşması sadece devreden ve devralanın dayanabileceği bir kişisel def'idir ve hatta senet borçlusu devreden ile olan kişisel def'ilerini devralana karşı ileri süremez. Gerçekten de çekler için de uygulanacak olan 6102 sayılı Kanun'un 687 nci maddesi; "Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun" hükmünü haizdir. Buna göre düzenleyen, lehtar tarafından teminat amacıyla inançlı temlik cirosu ile devredilen çeke ilişkin olarak lehtar ile olan kişisel def'ilerini iyiniyetli hamile karşı ileri süremeyeceği gibi cironun tarafları arasındaki inanç sözleşmesine konu teminat hususuna da menfi tespit davasında dayanamayacaktır.
18. Bu kapsamda senet borçlusu, devreden ile devralan arasındaki teminata ilişkin inanç anlaşmasına dayanamasa da görünüşteki temlik cirosunun esasında gizli (örtülü) rehin cirosu olduğunu iddia edebilir. Bu durumda bir çekte görünüşteki temlik cirosunun esasında gizli (örtülü) rehin cirosu olduğunu ispat yükü bu hususu iddia eden tarafa aittir (6100 sayılı Kanun, md. 190/1). Bu durum, çekin ödeme aracı olması dolayısıyla ödeme amacıyla verildiğinin karine olarak kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır. Gerçekten de bu karine adi karine olduğundan çekin ödeme amacı dışında örneğin bir borç için rehin olarak verildiğini ileri süren borçlu, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
19. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı (düzenleyen) tarafından Ziraat Bankası A.Ş'ye ait 0012038 seri numaralı 07.10.2015 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çek, A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. emrine düzenlenerek verilmiştir. Anılan çek A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. tarafından beyaz ciro ile davalı T. Bank A.Ş'ye devredilmiştir. Birleşen davada davacı (düzenleyen) vekili; dava konusu çekin davalı T. Bank A.Ş'ye gizli (örtülü) rehin cirosuyla devredildiğini, dolayısıyla davalı T. Bank A.Ş'nın yetkili hamil olmadığını ileri sürmüş; davalı vekili ise dava konusu çekin A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş'nin kredi borcuna mahsup edilmek üzere A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş'den temlik cirosu ile devralındığını savunmuştur.
20. Dosya kapsamından A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. ile davalı T. Bank A.Ş. arasında kredi sözleşmesi bulunduğu ve kredi borcu nedeniyle dava konusu çekin davalıya ciro edildiği, çek üzerinde çekin bankaya rehin cirosu ile devredildiğine ilişkin herhangi bir açıklamanın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında yer alan ve dava konusu çekin de aralarında yer aldığı çek tevdi bordrosunda; "bankamızca yukarıda dökümü yazılan çekler ve/veya senetler, bedelleri tahsil edildiğinde borcunuza mahsup veya hesabınıza depo edilmek üzere temlik cirosu ile devir ve teslim alınmıştır" şerhi yer almaktadır.
21. Yine dosya kapsamından A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. tarafından kullanılan kredilerin ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiği, davalı T. Bank A.Ş. tarafından alacağın tahsili amacıyla girişimlerde bulunulduğu, bu kapsamda davalı T. Bank A.Ş. tarafından dava konusu çek nedeniyle Konya 5. İcra Dairesinin 2015/11315 Esas sayılı dosyası ile hem davacı hem de A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığı anlaşılmaktadır.
22. Yukarıda da bahsedildiği üzere çek üzerine yapılan görünüşte temlik cirosunun gizli (örtülü) rehin cirosu mu yoksa teminat amacıyla inançlı temlik cirosu mu olduğu hususunun tam olarak belirlenememesi hâlinde uygulamada genellikle hangi işlemin tercih edilmekte olduğuna ağırlık verilerek karara varmak gerekir. Bankacılık uygulamasında da kambiyo senedi üzerinde tam bir hak sağlaması ve alacağın rehne göre daha kolay elde edilmesi sebebiyle teminat amacıyla inançlı temlik cirosu tercih edilmektedir. Dolayısıyla dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden dava konusu çekin de gizli (örtülü) rehin cirosuyla değil, teminat amacıyla inançlı temlik cirosu ile devredildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla dava konusu çekin çek tevdi bordrosu ile dava dışı A. Süt ve Süt Ürünleri San. ve Tic. A.Ş'nin kredi borcuna teminat olarak alınmasının tek başına rehin cirosuna meydan vermeyeceği gözetildiğinde davalı T. Bank A.Ş'nin dava konusu çeki teminat amacıyla inançlı temlik cirosuyla devralarak meşru hamil olduğu kabul edilmelidir. Dolayısıyla davacının (düzenleyenin) cironun tarafları arasındaki inanç anlaşmasına konu olan teminat hususunu da eldeki davada ileri sürmesine imkân bulunmamaktadır.
23. O hâlde çekin görünüşte temlik cirosu ile devredilmesine rağmen taraflar arasındaki özel anlaşmalara göre rehin cirosuyla devredildiğine ilişkin iddianın da davacı tarafından ispatlanamadığı, dolayısıyla çeki inançlı temlik cirosu ile alan davalı T. Bank A.Ş’nin meşru hamil olduğu gerekçesiyle verilen direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; bir çekin teminat amacıyla verilmesi hâlinde görünüşteki temlik cirosunun esasında gizli rehin cirosu olduğu, çekte gizli rehin cirosu geçerli olmadığından çeki devralan davalı bankanın meşru hamil olamayacağı, Özel Daire bozma kararında belirtildiği üzere dava konusu çekteki temlik cirosunun esasında gizli rehin cirosu olup olmadığının araştırılması gerektiği, zira uygulamada genellikle bankaların müşterilerinden kredi borcu nedeniyle kambiyo senetlerini teminat olarak aldıkları, dolayısıyla Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
25. Hâl böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde birleşen davada davalı T. Bank A.Ş. yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Birleşen dava yönünden davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
24.04.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 24’ü ONAMA, 1’i ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.