CEZA MAHKEMESİNCE VERİLEN HÜKÜM KESİNLEŞTİĞİNDEN İLÂM NİTELİĞİNİ KAZANMIŞ OLUP İLÂM ZAMANAŞIMI SÜRESİ ON YIL OLARAK UYGULANMALIDIR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2024/4-40
Karar No : 2025/371
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Hakkari 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27.05.2021
SAYISI : 2020/552 E., 2021/244 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 14.04.2015 tarihli ve 2015/309 Esas,
2015/4760 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasındaki maddi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Hakkari Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı vekili ve davalılar Adalet Bakanlığı ile Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili ve davalılar Adalet Bakanlığı ile Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
ASIL DAVADA
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin sahibi bulunduğu beş yüz yetmiş beş adet koyuna kaçak zannı ile el konulduğunu, olay nedeniyle Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldığını, koyunların yediemin olarak davalı Miro O.'a teslim edildiğini, yargılama sonucunda müvekkilinin beraatine, koyunların ise karar kesinleştiğinde müvekkiline iadesine karar verildiği hâlde teslim edilmediğini, koyunların haksız olarak müvekkilinin elinden alındığını, yargılama sonuna kadar bir zarara uğramamasını temin etmekle yükümlü Adalet Bakanlığı ile Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığının kusurlu ve kusursuz sorumlu olduklarını, bu nedenle beş yüz yetmiş beş adet koyun için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 4.000,00 TL ve mahrum kaldığı kâr nedeniyle 1.500,00 TL olmak üzere toplam 5.500,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
5. Davalılar Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı vekili cevap dilekçesinde; davacının Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinde küçükbaş hayvan kaçakçılığı suçundan yargılanarak beraat ettiğini, dava konusu koyunların davalı Miraz O.’a yediemin olarak teslim edildiğini, müvekkili idarenin koyunların zayi olmasından dolayı sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı Mira O.’a dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen süresi içerisinde cevap dilekçesi vermemiştir.
BİRLEŞEN DAVADA
7. Davacı vekili dava dilekçesinde; mahkemenin 2005/137 Esas sayılı dosyasında açtıkları davanın husumetten reddine karar verildiğini, kararı temyiz etmeleri üzerine dosyanın Yargıtay tarafından bozulduğunu, önceki dosyada 5.500,00 TL alacak için dava açıldığını, yargılama sırasında alınan raporda toplam alacağın 108.528.82 TL olarak tespit edildiğini, ancak bozmadan sonra ıslah mümkün olmadığı için ek dava açma zorunluluğunun doğduğunu ileri sürerek 103.028.82 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
8. Davalılar Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı vekili cevap dilekçesinde; ek davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, aynı davanın ikinci defa açılmasından dolayı derdestlik itirazında bulunduklarını, esasa ilişkin olarak da istenen tazminat miktarının kabulünün mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
9. Hakkari Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.11.2007 tarihli ve 2005/137 Esas, 2007/486 Karar sayılı kararı ile; davanın yediemine teslim edilen hayvanların iadesine, mümkün olmadığı taktirde zararın tazminine ilişkin olduğu, dava konusu küçükbaş hayvanların Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinin 1999/1.3 Esas, 2000/5. Karar sayılı dosyada yapılan yargılama sonucunda davacıya iadesine karar verildiği, kararın Yargıtay 7. Ceza Dairesinin onama kararıyla kesinleştiği, somut olayda yediemin tarafından suça konu hayvanların teslim alınmasıyla davalıların sorumluluklarından söz edilemeyeceğinden ve bu sebeple kendilerine husumet yöneltilemeyeceğinden davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 09.12.2009 tarihli ve 2009/1618 Esas, 2009/13873 Karar sayılı kararı ile;
“… Dava, haksız olarak el konularak yediemine teslim edilen küçükbaş hayvanların teslim edilmemesinden dolayı uğranılan zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, davalılara husumet düşmediği gerekçesi ile istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.
Davacıya ait küçükbaş hayvanlara ait çıkış yeri belgesi (menşei şahadetnamesi) bulunmaması nedeniyle kaçak oldukları gerekçesiyle el konulmuş ve açılan ceza davasının yargılaması sırasında el konulan hayvanlar davalı Miro O.’a yediemin olarak teslim edilmiştir.
Davacı, kaçak olduğu iddiası ile küçükbaş hayvanlarına el konulduğunu, ceza davası sonunda beraet ettiğini, el konulan hayvanların kendisine geri verilmesine karar verildiğini ancak, yediemin tarafından hayvanların geri verilmediğini belirterek uğradığı zararın ödetilmesini istediğine göre; davanın haksız eyleme, diğer bir anlatımla, haksız el koyma hukuki nedenine dayandırıldığı anlaşılmaktadır.
Şu durumda, yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek işin esası incelenip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı
12. Hakkari Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.05.2012 tarihli ve 2010/171 Esas, 2012/260 Karar sayılı kararı ile; bozma ilâmına uyularak davacının zararı ile ilgili olarak bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, usulüne uygun ve denetime elverişli bilirkişi raporu ile davacının zararının tespit olunduğu, raporda belirtilen bedel ve taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne karar verildiği, davacı her ne kadar davasını 14.05.2010 tarihinde ıslah etmiş ise de 30.09.2010 tarihli beyanında ıslah dilekçesi talebinden vazgeçtiği, bu sebeple bu hususta karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulduğu, davacının 2010/492 Esas sayılı birleşen dosyası yönünden ise davacının bilirkişi raporunun taraflara tebliği olan 30.11.2006 tarihinde zarar miktarı ve zarar vereni öğrendiği ancak davasını 02.09.2010 tarihinde açtığı, davalı tarafından usulüne uygun zamanaşımı definde bulunulduğu, bu sebeple haksız fiil için öngörülen bir yıllık zamanaşımının da dolduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü ile el konulan beş yüz yetmiş beş adet koyunun aynen iadesine, mümkün olmaması hâlinde 4.000,00 TL koyun bedeli ile 1.500,00 TL mahrum kalınan kâr olmak üzere toplam 5.500,00 TL'nin 19.09.1999 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, birleşen davanın ise zamanaşımından reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı
13. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılar Adalet Bakanlığı ile Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
14. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 22.01.2013 tarihli ve 2012/18359 Esas, 2013/642 Karar sayılı kararı ile;
“… Dava, haksız el koyma nedeniyle uğranılan maddi zararın tahsili istemine ilişkindir. Yerel Mahkemece, istemin kısmen kabulüne dair verilen karar, taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı, kaçakçılık şüphesiyle haksız surette el konulan ve ceza yargılamasında yediemine teslim edilen 575 adet koyunun kendisine iade edilmediğini belirterek uğradığı zararın tahsilini istemiştir.
Davalılar, haksız ve yersiz açılan davada 575 adet koyunun davalı yediemin Miro O. tarafından davacıya teslim edildiğini belirterek reddini savunmuştur.
Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf o vakıayı diğer delillerle ispat edemezse diğer tarafa yemin teklif eder. Diğer ifadeyle yemin teklifini ispat yükü kendisine düşen ve fakat bunu yerine getirememiş olan taraf yapar. Diğer delillerle iddia veya savunmasını ispat edemezse o zaman kendisine “yemin teklifi hakkı” kullandırılmalıdır. Yemin teklifi hakkı kullandırılmadan o taraf aleyhine karar verilemez.
Somut olayda; 575 adet koyunun davalı Miro O. tarafından davacıya teslim edilip edilmediği noktasında ihtilaf bulunmaktadır. Burada ispat külfeti davalı tarafa ait olup niteliği itibariyle “575 adet koyunun davacı tarafından teslim alınıp alınmadığı” hususunun ispatına ilişkindir ve bu durum davacı tarafın kendisine ilişkin (zatından sadır olan) diğer bir ifadeyle davacının bilmesi gereken bir vakıadır. Şu halde davalı tarafa “yemin teklif hakkı” kullandırılmalıdır. Davalı tarafa yemin teklif hakkını kullanıp kullanmayacağı hatırlatılmadan yazılı biçimde istemin kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Üçüncü Kararı
15. Hakkari Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2014 tarihli ve 2013/236 Esas, 2014/391 Karar sayılı kararı ile; bozma ilâmına uyularak, beş yüz yetmiş beş adet koyunun davalı Miro O. tarafından davacıya teslim edilip edilmediği noktasında ihtilaf bulunmadığı, ispat külfeti davalı tarafa ait olup Yargıtay bozma ilâmı uyarınca davalı tarafa “yemin teklif hakkı” kullandırıldığı, davalı tarafça hazırlanan yemin metni uyarınca davacı tarafından dava konusu koyunları teslim alınmadığı hususunda yemin edildiği, mahkemece yemin beyanı da dikkate alınarak davacının davasının sübut bulduğu, dosyada alınan bilirkişi raporu doğrultusunda raporda belirtilen bedel ve taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne, birleşen dosya yönünden ise bir yıllık zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü ile el konulan beş yüz yetmiş beş adet koyunun aynen iadesine, mümkün olmaması hâlinde ise 4.000,00 TL koyun bedeli ile 1.500,00 TL mahrum kalınan kâr olmak üzere toplam 5.500,00 TL'nin 19.09.1999 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan mütessesilen tahsiline, birleşen davanın ise zamanaşımından reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Üçüncü Bozma Kararı
16. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalılar vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
17. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 14.04.2015 tarihli ve 2015/309 Esas, 2015/4760 Karar sayılı kararı ile;
“… 1- Davalı Miro O.'un temyiz itirazları yönünden;
Davalı, asıl davaya ilişkin 31/05/2012 tarihli kısmen kabul kararını temyiz etmediğine ve davacı yararına usuli kazanılmış hak oluştuğuna göre davalının temyiz istemi reddedilmelidir.
2- Davacının temyiz itirazları yönünden;
Asıl ve birleşen dava, haksız el koyma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı, 575 adet küçükbaş hayvanına kaçakçılık şüphesiyle el konularak yediemine teslim edildiğini, ceza mahkemesinde yapılan yargılama neticesinde beraatine ve el konulan hayvanların kendisine iadesine karar verildiğini, ancak hayvanların kendisine teslim edilmediğini belirterek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle uğradığı zararın tazminini talep etmiş, yargılama sürerken fazlaya ilişkin hakları yönünden ek dava açmış ve ek dava asıl dava dosyası ile birleştirilmiştir.
Mahkeme asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermiştir.
Dosya kapsamından, davacı ile dava dışı kişiler hakkında, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1999/1.3 esas dosyası üzerinden, toplu küçükbaş hayvan kaçakçılığı suçundan kamu davası açıldığı, yapılan yargılama neticesinde sanıkların delil yetersizliğinden beraatine, suça konu olan ve 12/11/1999 tarihli tutanak ile yediemin Miro O.'a teslim edilen 575 adet küçükbaş hayvanın karar kesinleştiğinde sahibi sanık-davacı Haci Badır'a iadesine karar verildiği, kararın 17/09/2001 tarihinde onanarak kesinleştiği ve ilam niteliği kazandığı anlaşılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 39/1 ve olay tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 135/2. maddeleri uyarınca ilam zamanaşımı süresi 10 yıldır. 17/09/2001 tarihinde kesinleşen ceza mahkemesi kararında, 575 adet küçükbaş hayvanın davacıya iadesine ilişkin hüküm bulunduğuna göre; dava konusu uyuşmazlığa ilam zamanaşımının uygulanması gerekmektedir. Ek davanın açıldığı 27/08/2010 tarihi itibariyle bu süre dolmamıştır.
Mahkemece, açıklanan yönler gözetilerek işin esası incelenip varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, haksız fiile ilişkin bir yıllık zamanaşımı süresi esas alınmak suretiyle birleşen (ek) davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
3- Davalılar Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı'nın temyiz itirazları yönünden;
a) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalılar Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı'nın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
b) Davalıların diğer temyiz itirazına gelince; Dosya kapsamından davaya konu küçükbaş hayvanlara menşei şahadetnameleri ve sevk belgeleri olmadığı için kaçak zannıyla el konulduğu, bu itibarla davacının da zararın oluşumunda müterafik kusuru bulunduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenle, tazminat miktarından BK'nın 43-44 maddeleri gereğince uygun bir indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemiş olması bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Direnme Kararı
18. Hakkari Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.02.2016 tarihli ve 2015/604 Esas, 2016/43 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesine ek olarak, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinin 1999/1.3 Esas, 2000/5. Karar sayılı kararının 10.03.2000 tarihinde verildiği, bu ilâma ilişkin zamanaşımı süresinin 10.03.2010 tarihinde dolduğu, ek davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra 27.08.2010 tarihinde açıldığı, davacının 2010/492 Esas sayılı birleşen dava dosyası yönünden zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararı
19. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili ve davalılar Adalet Bakanlığı ile Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
20. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.06.2020 tarihli ve 2017/4-1336 Esas, 2020/350 Karar sayılı kararı ile; bozulan ilk karar ile direnme kararı arasında farklılık bulunduğundan yerel mahkemece usule uygun direnme hükmü kurulması için, işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin karar usulden bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Direnme Kararı
21. Hakkari Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.05.2021 tarihli ve 2020/552 Esas, 2021/244 Karar sayılı kararı ile; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/4-1336 Esas, 2020/350 Karar sayılı kararına uygun şekilde direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
22. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili ve davalılar Adalet Bakanlığı ile Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
23. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
1) Haksız el koymadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin eldeki davada, birleşen dava yönünden zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı, buradan varılacak sonuca göre birleşen davanın zamanaşımından reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı,
2) Dava konusu olayda, davacının da zararın oluşumunda müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca tazminat miktarından 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 43-44 maddeleri gereğince uygun bir indirim yapılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
1) Numaralı Uyuşmazlık Yönünden
24. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
25. Borçlar hukukunda sorumluluk nedenleri arasında düzenlenen haksız fiil hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir. Borçlar hukukunda genel kural, kusura dayanan haksız fiil sorumluluğu olmakla birlikte, kusur aranmayan sorumluluk (kusursuz sorumluluk) hâlleri de bulunmaktadır.
26. Bilindiği üzere haksız el koymadan kaynaklanan tazminat istemlerinin hukuki dayanağı haksız fiildir. Haksız fiil, el koymanın meydana geldiği ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan BK’nın 41. maddesinde tanımlanmış, Kanun'un 60. maddesinde ise haksız fiilden zarar görenin zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zamanaşımı süreleri düzenlenmiştir.
27. Belirtilmelidir ki 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) konuya ilişkin 49 ve 72. maddeleri de aynı yönde düzenleme içermektedir. Anılan maddeler ile haksız fiillere uygulanacak üç zamanaşımı süresi belirlenmiştir. Bunlar, zarar görenin zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren başlayacak bir yıllık zamanaşımı; fiilin vukuundan itibaren işleyecek on yıllık zamanaşımı ve fiilin aynı zamanda ceza kanunlarında düzenlenmiş olması hâlinde uygulanacak olan ceza zamanaşımı süreleridir.
28. Haksız fiillerin bir kısmı, sadece hukuk açısından değil, ceza kanunları bakımından da sorumluluğu gerektirir; haksız fiilin faili, yani sorumlusu genellikle daha ağır sonuçları olan ceza kovuşturmasına konu olabileceği sürece, zarar görenin haklarını yitirmesinin kabul edilmesi mümkün değildir.
29. Bu bakımdan haksız eylem aynı zamanda ceza kanunları gereğince bir suç teşkil ediyorsa ve ceza kanunları ya da ceza hükümlerini ihtiva eden sair kanunlar bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi tayin etmişse, tazminat davası da ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tâbi olur. Nitekim bu husus 07.12.1955 tarihli ve 17/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulanmıştır. Buna göre, anılan mevzuat uyarınca ceza zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için öncelikle zarar veren eylemin ceza kanunu veya ceza hükmü taşıyan özel kanunlarda suç olarak düzenlenmesi gerekli olup özel kanunlarda haksız eylem için başka bir zamanaşımı süresi tayin edilmiş olmadıkça, haksız eylemden doğan maddi ve manevi zararların tazmini için açılacak davalarda BK'nın 60. (TBK'nın 72.) maddesinde öngörülen zamanaşımının uygulanması gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.10.2013 tarihli ve 2013/4-36 Esas, 2013/1457 Karar sayılı kararı).
30. Borçlar Kanunu’nun 135/2. maddesinde de ilâm zamanaşımı süresi düzenlenmiştir. Madde hükmü “Borç bir senette ikrar edilmiş veya bir hüküm ile sabit olmuş ise yeni müddet daima on senedir.” şeklindedir. Yine benzer bir düzenlemeye 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 39/1 maddesinde de “İlama müstenit takip, son muamele üzerinden on sene geçmekle zamanaşımına uğrar.” denilmek suretiyle yer verilmiştir.
31. Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıya ait küçükbaş hayvanlara menşei şahadetnamesi ve sevk belgesi bulunmadığından kaçak olduğu iddiasıyla el konulduğu, olay nedeniyle davacı ile dava dışı kişiler hakkında Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1999/1.3 Esas sayılı dosyası üzerinden toplu küçükbaş hayvan kaçakçılığı suçundan kamu davası açıldığı, dava konusu koyunların 12.11.1999 tarihli tutanak ile davalı Miro O.'a yediemin sıfatıyla teslim edildiği ve küçükbaş hayvanların karar kesinleştiğinde davacıya iadesine karar verildiği, davacının delil yetersizliğinden beraatine ve karar kesinleştiğinde küçükbaş hayvanların davacıya iadesine hükmedildiği, hükmün 17.09.2001 tarihinde Yargıtay 7. Ceza Dairesi tarafından onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
32. Ceza mahkemesince verilen hüküm kesinleştiğinden ilâm niteliğini kazanmıştır. Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere İİK’nın 39/1 ve BK’nın 135/2. maddeleri uyarınca ilâm zamanaşımı süresi on yıldır.
33. Somut olayda, ceza mahkemesi kararı 17.09.2001 tarihinde kesinleşmiş, birleşen dava ise 27.08.2010 tarihinde açılmıştır. Dava konusu olayda on yıllık ilâm zamanaşımı uygulanması gerektiğinden birleşen davanın açıldığı tarih itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı sonucuna varılmıştır. Mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken birleşen davanın zamanaşımında reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
34. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; olayla ilgili alınan bilirkişi raporunun davacıya 30.11.2006 tarihinde tebliğ edildiği, bu tarihte davacının zararı ve zarar miktarını öğrendiği, birleşen davanın açıldığı 02.09.2010 tarihi itibariyle bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ile ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
35. O hâlde; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma ilâmına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
36. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
2) Numaralı Uyuşmazlık Yönünden
37. Haksız el koyma tarihinde yürürlükte olan BK’ya göre haksız fiil sorumluluğu, kural olarak (istisnası kusursuz sorumluluk hâlleri) zarar verenin kusurlu olmasına bağlıdır. Kusur sorumluluğuna dayanan haksız fiil BK’nın 41. maddesinde “Mesuliyet Şartı” başlığı altında;
“Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur. Ahlâka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine mecburdur.” şeklinde ifade edilmiştir.
38. Borçlar Kanunu’nun 41. maddesi hukuka aykırı kusurlu bir fiille başkasına zarar veren kimsenin bu zararı tazmine mecbur olduğunu belirtmektedir. Böylece haksız fiilden sorumluluk, tazminat borcunun kaynağını oluşturmaktadır.
39. Borçlar Kanunu’nun 41. maddesi uyarınca haksız fiil sorumluluğundan bahsedilebilmesi için hukuka aykırı bir fiilin bulunması, kusurun bulunması, hukuka aykırı fiille zarar verilmesi ve hukuka aykırı fiil ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Böylelikle haksız fiilin; hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve uygun illiyet bağından ibaret olmak üzere dört unsuru bulunduğu söylenebilir. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda, haksız fiilin varlığından söz edilemeyecektir.
40. Tazminat hukukunun bir ilkesi olarak, sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin mal varlığında oluşan eksilmeyi gidermekle yükümlüdür. Ne var ki, zararın tamamen giderilmesini amaçlayan “tam tazmin” ilkesinin katı uygulaması, haksız ve adil olmayan sonuçlara yol açabilmektedir. Bu düşünceden hareketle, bazı hâllerde somut olayda gerçekleşen özel durumlar nedeniyle tazminatta bazı indirimler yapılmasının hakkaniyete daha uygun düşeceği kabul edilmektedir. Bu nedenledir ki, BK’da zararın kapsamının belirlenmesine ilişkin iki hüküm mevcuttur. Bunlar, BK’nın 43 ve 44. maddelerinde yer alan hükümlerdir. Bu iki hüküm birbirini tamamlamaktadır. Zira BK’nın 43. maddesi hâkimin tazminatın miktarını hâl ve duruma ve kusurun ağırlığına göre belirlenmesini emretmişken, 44. maddesi tazminattan indirim yapılmasını gerektiren hâl ve durumlara işaret etmiştir. Her iki madde hâkime, tazminatın şeklini ve kapsamını tayin etme yetkisi verdiği gibi bazı olguların varlığı hâlinde, tazminattan indirim yapma veya gerektiğinde tamamen kaldırma yetkisi de tanımıştır.
41. Borçlar Kanunu’nun “Tazminat miktarının tayini” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrası ile; “Hâkimin, hâl ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın suretini ve şumulünün derecesini tayin edeceği” hükme bağlanmıştır. Hâl ve mevkiin icabından amaç, somut olayın niteliğidir. Buna göre kaynağına, sebebine, zarar veren ile zarar gören arasındaki hukuki ilişkiye ve her somut olayda farklı şekillerde gündeme gelebilecek benzeri ölçütlere göre, zararın niteliği, kapsamı ve miktarı, her somut olayın kendine özgü yapısı içerisinde, değişen bir özellik gösterecektir. Buradaki amaç, olayın özelliklerine göre hakkaniyete uygun bir sonuca ulaşmaktır. “Tazminatın tenkisi” başlıklı 44/1. maddesi ise, “Mutazarrır olan taraf zarara razı olduğu yahut kendisinin fiili zararın ihdasına veya zararın tezayüdüne yardım ettiği ve zararı yapan şahsın hal ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hakim, zarar ve ziyan miktarını tenkis yahut zarar ve ziyan hükmünden sarfınazar edebilir” şeklinde düzenlenmiş olup benzer hükümler TBK’nın 51 ve 52. maddelerinde de bulunmaktadır.
42. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıya ait olan beş yüz yetmiş beş adet koyuna menşei şahadetnameleri ve sevk belgeleri olmadığı için kaçak olduğu iddiasıyla el konulduğu, olay nedeniyle Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldığı, bu nedenle davacının da zararın oluşumunda müterafik kusurunun bulunduğu, bu sebeple tazminat miktarından BK'nın 43-44 maddeleri gereğince uygun bir indirim yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
43. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki belge ve delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
44. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1) numaralı uyuşmazlık yönünden davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle oy çokluğuyla BOZULMASINA,
2) numaralı uyuşmazlık yönünden davalılar Adalet Bakanlığı ile Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle oy birliğiyle BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
18.06.2025 tarihinde karar verildi.
BİLGİ : 1) Numaralı Uyuşmazlık Yönünden Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 23’ü BOZMA, 2’i ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.
CEZA MAHKEMESİNCE VERİLEN HÜKÜM KESİNLEŞTİĞİNDEN İLÂM NİTELİĞİNİ KAZANMIŞ OLUP İLÂM ZAMANAŞIMI SÜRESİ ON YIL OLARAK UYGULANMALIDIR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2024/4-40
Karar No : 2025/371
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Hakkari 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27.05.2021
SAYISI : 2020/552 E., 2021/244 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 14.04.2015 tarihli ve 2015/309 Esas,
2015/4760 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasındaki maddi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Hakkari Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı vekili ve davalılar Adalet Bakanlığı ile Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili ve davalılar Adalet Bakanlığı ile Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
ASIL DAVADA
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin sahibi bulunduğu beş yüz yetmiş beş adet koyuna kaçak zannı ile el konulduğunu, olay nedeniyle Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldığını, koyunların yediemin olarak davalı Miro O.'a teslim edildiğini, yargılama sonucunda müvekkilinin beraatine, koyunların ise karar kesinleştiğinde müvekkiline iadesine karar verildiği hâlde teslim edilmediğini, koyunların haksız olarak müvekkilinin elinden alındığını, yargılama sonuna kadar bir zarara uğramamasını temin etmekle yükümlü Adalet Bakanlığı ile Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığının kusurlu ve kusursuz sorumlu olduklarını, bu nedenle beş yüz yetmiş beş adet koyun için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 4.000,00 TL ve mahrum kaldığı kâr nedeniyle 1.500,00 TL olmak üzere toplam 5.500,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
5. Davalılar Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı vekili cevap dilekçesinde; davacının Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinde küçükbaş hayvan kaçakçılığı suçundan yargılanarak beraat ettiğini, dava konusu koyunların davalı Miraz O.’a yediemin olarak teslim edildiğini, müvekkili idarenin koyunların zayi olmasından dolayı sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı Mira O.’a dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen süresi içerisinde cevap dilekçesi vermemiştir.
BİRLEŞEN DAVADA
7. Davacı vekili dava dilekçesinde; mahkemenin 2005/137 Esas sayılı dosyasında açtıkları davanın husumetten reddine karar verildiğini, kararı temyiz etmeleri üzerine dosyanın Yargıtay tarafından bozulduğunu, önceki dosyada 5.500,00 TL alacak için dava açıldığını, yargılama sırasında alınan raporda toplam alacağın 108.528.82 TL olarak tespit edildiğini, ancak bozmadan sonra ıslah mümkün olmadığı için ek dava açma zorunluluğunun doğduğunu ileri sürerek 103.028.82 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
8. Davalılar Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı vekili cevap dilekçesinde; ek davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, aynı davanın ikinci defa açılmasından dolayı derdestlik itirazında bulunduklarını, esasa ilişkin olarak da istenen tazminat miktarının kabulünün mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
9. Hakkari Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.11.2007 tarihli ve 2005/137 Esas, 2007/486 Karar sayılı kararı ile; davanın yediemine teslim edilen hayvanların iadesine, mümkün olmadığı taktirde zararın tazminine ilişkin olduğu, dava konusu küçükbaş hayvanların Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinin 1999/1.3 Esas, 2000/5. Karar sayılı dosyada yapılan yargılama sonucunda davacıya iadesine karar verildiği, kararın Yargıtay 7. Ceza Dairesinin onama kararıyla kesinleştiği, somut olayda yediemin tarafından suça konu hayvanların teslim alınmasıyla davalıların sorumluluklarından söz edilemeyeceğinden ve bu sebeple kendilerine husumet yöneltilemeyeceğinden davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 09.12.2009 tarihli ve 2009/1618 Esas, 2009/13873 Karar sayılı kararı ile;
“… Dava, haksız olarak el konularak yediemine teslim edilen küçükbaş hayvanların teslim edilmemesinden dolayı uğranılan zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, davalılara husumet düşmediği gerekçesi ile istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.
Davacıya ait küçükbaş hayvanlara ait çıkış yeri belgesi (menşei şahadetnamesi) bulunmaması nedeniyle kaçak oldukları gerekçesiyle el konulmuş ve açılan ceza davasının yargılaması sırasında el konulan hayvanlar davalı Miro O.’a yediemin olarak teslim edilmiştir.
Davacı, kaçak olduğu iddiası ile küçükbaş hayvanlarına el konulduğunu, ceza davası sonunda beraet ettiğini, el konulan hayvanların kendisine geri verilmesine karar verildiğini ancak, yediemin tarafından hayvanların geri verilmediğini belirterek uğradığı zararın ödetilmesini istediğine göre; davanın haksız eyleme, diğer bir anlatımla, haksız el koyma hukuki nedenine dayandırıldığı anlaşılmaktadır.
Şu durumda, yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek işin esası incelenip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı
12. Hakkari Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.05.2012 tarihli ve 2010/171 Esas, 2012/260 Karar sayılı kararı ile; bozma ilâmına uyularak davacının zararı ile ilgili olarak bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, usulüne uygun ve denetime elverişli bilirkişi raporu ile davacının zararının tespit olunduğu, raporda belirtilen bedel ve taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne karar verildiği, davacı her ne kadar davasını 14.05.2010 tarihinde ıslah etmiş ise de 30.09.2010 tarihli beyanında ıslah dilekçesi talebinden vazgeçtiği, bu sebeple bu hususta karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulduğu, davacının 2010/492 Esas sayılı birleşen dosyası yönünden ise davacının bilirkişi raporunun taraflara tebliği olan 30.11.2006 tarihinde zarar miktarı ve zarar vereni öğrendiği ancak davasını 02.09.2010 tarihinde açtığı, davalı tarafından usulüne uygun zamanaşımı definde bulunulduğu, bu sebeple haksız fiil için öngörülen bir yıllık zamanaşımının da dolduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü ile el konulan beş yüz yetmiş beş adet koyunun aynen iadesine, mümkün olmaması hâlinde 4.000,00 TL koyun bedeli ile 1.500,00 TL mahrum kalınan kâr olmak üzere toplam 5.500,00 TL'nin 19.09.1999 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, birleşen davanın ise zamanaşımından reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı
13. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılar Adalet Bakanlığı ile Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
14. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 22.01.2013 tarihli ve 2012/18359 Esas, 2013/642 Karar sayılı kararı ile;
“… Dava, haksız el koyma nedeniyle uğranılan maddi zararın tahsili istemine ilişkindir. Yerel Mahkemece, istemin kısmen kabulüne dair verilen karar, taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı, kaçakçılık şüphesiyle haksız surette el konulan ve ceza yargılamasında yediemine teslim edilen 575 adet koyunun kendisine iade edilmediğini belirterek uğradığı zararın tahsilini istemiştir.
Davalılar, haksız ve yersiz açılan davada 575 adet koyunun davalı yediemin Miro O. tarafından davacıya teslim edildiğini belirterek reddini savunmuştur.
Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf o vakıayı diğer delillerle ispat edemezse diğer tarafa yemin teklif eder. Diğer ifadeyle yemin teklifini ispat yükü kendisine düşen ve fakat bunu yerine getirememiş olan taraf yapar. Diğer delillerle iddia veya savunmasını ispat edemezse o zaman kendisine “yemin teklifi hakkı” kullandırılmalıdır. Yemin teklifi hakkı kullandırılmadan o taraf aleyhine karar verilemez.
Somut olayda; 575 adet koyunun davalı Miro O. tarafından davacıya teslim edilip edilmediği noktasında ihtilaf bulunmaktadır. Burada ispat külfeti davalı tarafa ait olup niteliği itibariyle “575 adet koyunun davacı tarafından teslim alınıp alınmadığı” hususunun ispatına ilişkindir ve bu durum davacı tarafın kendisine ilişkin (zatından sadır olan) diğer bir ifadeyle davacının bilmesi gereken bir vakıadır. Şu halde davalı tarafa “yemin teklif hakkı” kullandırılmalıdır. Davalı tarafa yemin teklif hakkını kullanıp kullanmayacağı hatırlatılmadan yazılı biçimde istemin kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Üçüncü Kararı
15. Hakkari Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2014 tarihli ve 2013/236 Esas, 2014/391 Karar sayılı kararı ile; bozma ilâmına uyularak, beş yüz yetmiş beş adet koyunun davalı Miro O. tarafından davacıya teslim edilip edilmediği noktasında ihtilaf bulunmadığı, ispat külfeti davalı tarafa ait olup Yargıtay bozma ilâmı uyarınca davalı tarafa “yemin teklif hakkı” kullandırıldığı, davalı tarafça hazırlanan yemin metni uyarınca davacı tarafından dava konusu koyunları teslim alınmadığı hususunda yemin edildiği, mahkemece yemin beyanı da dikkate alınarak davacının davasının sübut bulduğu, dosyada alınan bilirkişi raporu doğrultusunda raporda belirtilen bedel ve taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne, birleşen dosya yönünden ise bir yıllık zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü ile el konulan beş yüz yetmiş beş adet koyunun aynen iadesine, mümkün olmaması hâlinde ise 4.000,00 TL koyun bedeli ile 1.500,00 TL mahrum kalınan kâr olmak üzere toplam 5.500,00 TL'nin 19.09.1999 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan mütessesilen tahsiline, birleşen davanın ise zamanaşımından reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Üçüncü Bozma Kararı
16. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalılar vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
17. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 14.04.2015 tarihli ve 2015/309 Esas, 2015/4760 Karar sayılı kararı ile;
“… 1- Davalı Miro O.'un temyiz itirazları yönünden;
Davalı, asıl davaya ilişkin 31/05/2012 tarihli kısmen kabul kararını temyiz etmediğine ve davacı yararına usuli kazanılmış hak oluştuğuna göre davalının temyiz istemi reddedilmelidir.
2- Davacının temyiz itirazları yönünden;
Asıl ve birleşen dava, haksız el koyma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı, 575 adet küçükbaş hayvanına kaçakçılık şüphesiyle el konularak yediemine teslim edildiğini, ceza mahkemesinde yapılan yargılama neticesinde beraatine ve el konulan hayvanların kendisine iadesine karar verildiğini, ancak hayvanların kendisine teslim edilmediğini belirterek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle uğradığı zararın tazminini talep etmiş, yargılama sürerken fazlaya ilişkin hakları yönünden ek dava açmış ve ek dava asıl dava dosyası ile birleştirilmiştir.
Mahkeme asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermiştir.
Dosya kapsamından, davacı ile dava dışı kişiler hakkında, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1999/1.3 esas dosyası üzerinden, toplu küçükbaş hayvan kaçakçılığı suçundan kamu davası açıldığı, yapılan yargılama neticesinde sanıkların delil yetersizliğinden beraatine, suça konu olan ve 12/11/1999 tarihli tutanak ile yediemin Miro O.'a teslim edilen 575 adet küçükbaş hayvanın karar kesinleştiğinde sahibi sanık-davacı Haci Badır'a iadesine karar verildiği, kararın 17/09/2001 tarihinde onanarak kesinleştiği ve ilam niteliği kazandığı anlaşılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 39/1 ve olay tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 135/2. maddeleri uyarınca ilam zamanaşımı süresi 10 yıldır. 17/09/2001 tarihinde kesinleşen ceza mahkemesi kararında, 575 adet küçükbaş hayvanın davacıya iadesine ilişkin hüküm bulunduğuna göre; dava konusu uyuşmazlığa ilam zamanaşımının uygulanması gerekmektedir. Ek davanın açıldığı 27/08/2010 tarihi itibariyle bu süre dolmamıştır.
Mahkemece, açıklanan yönler gözetilerek işin esası incelenip varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, haksız fiile ilişkin bir yıllık zamanaşımı süresi esas alınmak suretiyle birleşen (ek) davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
3- Davalılar Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı'nın temyiz itirazları yönünden;
a) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalılar Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı'nın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
b) Davalıların diğer temyiz itirazına gelince; Dosya kapsamından davaya konu küçükbaş hayvanlara menşei şahadetnameleri ve sevk belgeleri olmadığı için kaçak zannıyla el konulduğu, bu itibarla davacının da zararın oluşumunda müterafik kusuru bulunduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenle, tazminat miktarından BK'nın 43-44 maddeleri gereğince uygun bir indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemiş olması bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Direnme Kararı
18. Hakkari Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.02.2016 tarihli ve 2015/604 Esas, 2016/43 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesine ek olarak, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinin 1999/1.3 Esas, 2000/5. Karar sayılı kararının 10.03.2000 tarihinde verildiği, bu ilâma ilişkin zamanaşımı süresinin 10.03.2010 tarihinde dolduğu, ek davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra 27.08.2010 tarihinde açıldığı, davacının 2010/492 Esas sayılı birleşen dava dosyası yönünden zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararı
19. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili ve davalılar Adalet Bakanlığı ile Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
20. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.06.2020 tarihli ve 2017/4-1336 Esas, 2020/350 Karar sayılı kararı ile; bozulan ilk karar ile direnme kararı arasında farklılık bulunduğundan yerel mahkemece usule uygun direnme hükmü kurulması için, işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin karar usulden bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Direnme Kararı
21. Hakkari Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.05.2021 tarihli ve 2020/552 Esas, 2021/244 Karar sayılı kararı ile; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/4-1336 Esas, 2020/350 Karar sayılı kararına uygun şekilde direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
22. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili ve davalılar Adalet Bakanlığı ile Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
23. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
1) Haksız el koymadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin eldeki davada, birleşen dava yönünden zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı, buradan varılacak sonuca göre birleşen davanın zamanaşımından reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı,
2) Dava konusu olayda, davacının da zararın oluşumunda müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca tazminat miktarından 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 43-44 maddeleri gereğince uygun bir indirim yapılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
1) Numaralı Uyuşmazlık Yönünden
24. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
25. Borçlar hukukunda sorumluluk nedenleri arasında düzenlenen haksız fiil hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir. Borçlar hukukunda genel kural, kusura dayanan haksız fiil sorumluluğu olmakla birlikte, kusur aranmayan sorumluluk (kusursuz sorumluluk) hâlleri de bulunmaktadır.
26. Bilindiği üzere haksız el koymadan kaynaklanan tazminat istemlerinin hukuki dayanağı haksız fiildir. Haksız fiil, el koymanın meydana geldiği ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan BK’nın 41. maddesinde tanımlanmış, Kanun'un 60. maddesinde ise haksız fiilden zarar görenin zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zamanaşımı süreleri düzenlenmiştir.
27. Belirtilmelidir ki 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) konuya ilişkin 49 ve 72. maddeleri de aynı yönde düzenleme içermektedir. Anılan maddeler ile haksız fiillere uygulanacak üç zamanaşımı süresi belirlenmiştir. Bunlar, zarar görenin zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren başlayacak bir yıllık zamanaşımı; fiilin vukuundan itibaren işleyecek on yıllık zamanaşımı ve fiilin aynı zamanda ceza kanunlarında düzenlenmiş olması hâlinde uygulanacak olan ceza zamanaşımı süreleridir.
28. Haksız fiillerin bir kısmı, sadece hukuk açısından değil, ceza kanunları bakımından da sorumluluğu gerektirir; haksız fiilin faili, yani sorumlusu genellikle daha ağır sonuçları olan ceza kovuşturmasına konu olabileceği sürece, zarar görenin haklarını yitirmesinin kabul edilmesi mümkün değildir.
29. Bu bakımdan haksız eylem aynı zamanda ceza kanunları gereğince bir suç teşkil ediyorsa ve ceza kanunları ya da ceza hükümlerini ihtiva eden sair kanunlar bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi tayin etmişse, tazminat davası da ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tâbi olur. Nitekim bu husus 07.12.1955 tarihli ve 17/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulanmıştır. Buna göre, anılan mevzuat uyarınca ceza zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için öncelikle zarar veren eylemin ceza kanunu veya ceza hükmü taşıyan özel kanunlarda suç olarak düzenlenmesi gerekli olup özel kanunlarda haksız eylem için başka bir zamanaşımı süresi tayin edilmiş olmadıkça, haksız eylemden doğan maddi ve manevi zararların tazmini için açılacak davalarda BK'nın 60. (TBK'nın 72.) maddesinde öngörülen zamanaşımının uygulanması gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.10.2013 tarihli ve 2013/4-36 Esas, 2013/1457 Karar sayılı kararı).
30. Borçlar Kanunu’nun 135/2. maddesinde de ilâm zamanaşımı süresi düzenlenmiştir. Madde hükmü “Borç bir senette ikrar edilmiş veya bir hüküm ile sabit olmuş ise yeni müddet daima on senedir.” şeklindedir. Yine benzer bir düzenlemeye 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 39/1 maddesinde de “İlama müstenit takip, son muamele üzerinden on sene geçmekle zamanaşımına uğrar.” denilmek suretiyle yer verilmiştir.
31. Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıya ait küçükbaş hayvanlara menşei şahadetnamesi ve sevk belgesi bulunmadığından kaçak olduğu iddiasıyla el konulduğu, olay nedeniyle davacı ile dava dışı kişiler hakkında Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1999/1.3 Esas sayılı dosyası üzerinden toplu küçükbaş hayvan kaçakçılığı suçundan kamu davası açıldığı, dava konusu koyunların 12.11.1999 tarihli tutanak ile davalı Miro O.'a yediemin sıfatıyla teslim edildiği ve küçükbaş hayvanların karar kesinleştiğinde davacıya iadesine karar verildiği, davacının delil yetersizliğinden beraatine ve karar kesinleştiğinde küçükbaş hayvanların davacıya iadesine hükmedildiği, hükmün 17.09.2001 tarihinde Yargıtay 7. Ceza Dairesi tarafından onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
32. Ceza mahkemesince verilen hüküm kesinleştiğinden ilâm niteliğini kazanmıştır. Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere İİK’nın 39/1 ve BK’nın 135/2. maddeleri uyarınca ilâm zamanaşımı süresi on yıldır.
33. Somut olayda, ceza mahkemesi kararı 17.09.2001 tarihinde kesinleşmiş, birleşen dava ise 27.08.2010 tarihinde açılmıştır. Dava konusu olayda on yıllık ilâm zamanaşımı uygulanması gerektiğinden birleşen davanın açıldığı tarih itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı sonucuna varılmıştır. Mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken birleşen davanın zamanaşımında reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
34. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; olayla ilgili alınan bilirkişi raporunun davacıya 30.11.2006 tarihinde tebliğ edildiği, bu tarihte davacının zararı ve zarar miktarını öğrendiği, birleşen davanın açıldığı 02.09.2010 tarihi itibariyle bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ile ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
35. O hâlde; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma ilâmına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
36. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
2) Numaralı Uyuşmazlık Yönünden
37. Haksız el koyma tarihinde yürürlükte olan BK’ya göre haksız fiil sorumluluğu, kural olarak (istisnası kusursuz sorumluluk hâlleri) zarar verenin kusurlu olmasına bağlıdır. Kusur sorumluluğuna dayanan haksız fiil BK’nın 41. maddesinde “Mesuliyet Şartı” başlığı altında;
“Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur. Ahlâka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine mecburdur.” şeklinde ifade edilmiştir.
38. Borçlar Kanunu’nun 41. maddesi hukuka aykırı kusurlu bir fiille başkasına zarar veren kimsenin bu zararı tazmine mecbur olduğunu belirtmektedir. Böylece haksız fiilden sorumluluk, tazminat borcunun kaynağını oluşturmaktadır.
39. Borçlar Kanunu’nun 41. maddesi uyarınca haksız fiil sorumluluğundan bahsedilebilmesi için hukuka aykırı bir fiilin bulunması, kusurun bulunması, hukuka aykırı fiille zarar verilmesi ve hukuka aykırı fiil ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Böylelikle haksız fiilin; hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve uygun illiyet bağından ibaret olmak üzere dört unsuru bulunduğu söylenebilir. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda, haksız fiilin varlığından söz edilemeyecektir.
40. Tazminat hukukunun bir ilkesi olarak, sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin mal varlığında oluşan eksilmeyi gidermekle yükümlüdür. Ne var ki, zararın tamamen giderilmesini amaçlayan “tam tazmin” ilkesinin katı uygulaması, haksız ve adil olmayan sonuçlara yol açabilmektedir. Bu düşünceden hareketle, bazı hâllerde somut olayda gerçekleşen özel durumlar nedeniyle tazminatta bazı indirimler yapılmasının hakkaniyete daha uygun düşeceği kabul edilmektedir. Bu nedenledir ki, BK’da zararın kapsamının belirlenmesine ilişkin iki hüküm mevcuttur. Bunlar, BK’nın 43 ve 44. maddelerinde yer alan hükümlerdir. Bu iki hüküm birbirini tamamlamaktadır. Zira BK’nın 43. maddesi hâkimin tazminatın miktarını hâl ve duruma ve kusurun ağırlığına göre belirlenmesini emretmişken, 44. maddesi tazminattan indirim yapılmasını gerektiren hâl ve durumlara işaret etmiştir. Her iki madde hâkime, tazminatın şeklini ve kapsamını tayin etme yetkisi verdiği gibi bazı olguların varlığı hâlinde, tazminattan indirim yapma veya gerektiğinde tamamen kaldırma yetkisi de tanımıştır.
41. Borçlar Kanunu’nun “Tazminat miktarının tayini” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrası ile; “Hâkimin, hâl ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın suretini ve şumulünün derecesini tayin edeceği” hükme bağlanmıştır. Hâl ve mevkiin icabından amaç, somut olayın niteliğidir. Buna göre kaynağına, sebebine, zarar veren ile zarar gören arasındaki hukuki ilişkiye ve her somut olayda farklı şekillerde gündeme gelebilecek benzeri ölçütlere göre, zararın niteliği, kapsamı ve miktarı, her somut olayın kendine özgü yapısı içerisinde, değişen bir özellik gösterecektir. Buradaki amaç, olayın özelliklerine göre hakkaniyete uygun bir sonuca ulaşmaktır. “Tazminatın tenkisi” başlıklı 44/1. maddesi ise, “Mutazarrır olan taraf zarara razı olduğu yahut kendisinin fiili zararın ihdasına veya zararın tezayüdüne yardım ettiği ve zararı yapan şahsın hal ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hakim, zarar ve ziyan miktarını tenkis yahut zarar ve ziyan hükmünden sarfınazar edebilir” şeklinde düzenlenmiş olup benzer hükümler TBK’nın 51 ve 52. maddelerinde de bulunmaktadır.
42. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıya ait olan beş yüz yetmiş beş adet koyuna menşei şahadetnameleri ve sevk belgeleri olmadığı için kaçak olduğu iddiasıyla el konulduğu, olay nedeniyle Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldığı, bu nedenle davacının da zararın oluşumunda müterafik kusurunun bulunduğu, bu sebeple tazminat miktarından BK'nın 43-44 maddeleri gereğince uygun bir indirim yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
43. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki belge ve delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
44. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1) numaralı uyuşmazlık yönünden davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle oy çokluğuyla BOZULMASINA,
2) numaralı uyuşmazlık yönünden davalılar Adalet Bakanlığı ile Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle oy birliğiyle BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
18.06.2025 tarihinde karar verildi.
BİLGİ : 1) Numaralı Uyuşmazlık Yönünden Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 23’ü BOZMA, 2’i ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.

