DAVACI AVUKATIN BELİRTTİĞİ ANLAŞMA ÜZERİNDEN HESAPLAMA YAPIP DAVA DEĞERİNİ BELİRLEYEREK DAVA AÇMASI MÜMKÜN OLDUĞUNDAN BELİRSİZ ALACAK DAVASI AÇAMAZ.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/180
Karar No : 2024/431
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 21.10.2022
SAYISI : 2022/1727 E., 2022/1314 K.
Taraflar arasındaki sözleşmenin iptaline ve borçlu olmadığının tespitine ilişkin asıl davanın ve vekalet ücretinin tahsiline ilişkin birleşen davanın yapılan yargılaması sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı/birleşen davalı vekili ve davalı/birleşen davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı/birleşen davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 05.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı ve birleşen davada davalı vekili Avukat D.İ.Ö. geldi. Başka gelen olmadı. Avukat'ın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. ASIL DAVA
Davacı vekili; davalı ile müvekkili kooperatif arasında tarihi belli olmayan Ayvalık Asliye Hukuk Mahkemesinin 1995/503 E. sayılı dosyanın takibine ilişkin Avukatlık Ücret Sözleşmesi yapıldığını, Avukatlık Kanunu'na aykırı olarak dava konusunun parasal karşılığının %4 olarak vekalet ücretinin belirlendiğini, koşula bağlı vekalet ücretinin geçersiz olduğunu, bu anlaşmada müddeabihin dava tarihindeki değeri öngörülmediği gibi hüküm altına alınan miktardan da söz edilmediğini, sözleşmenin konusunun belirsiz olduğunu, sözleşmenin hükümsüz olduğunu belirterek avukatlık ücret sözleşmesinin iptali ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. ASIL DAVADA CEVAP
Davalı vekili; davanın yasal dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilinin 15 yıl avukatlık hizmeti verdiğini, kötüniyetle dava açıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. BİRLEŞEN DAVA
Birleşen davacı vekili; müvekkilinin davalı kooperatife karşı olan yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiğini, müvekkilinin kooperatif vekili olarak 15 yıl boyunca Ayvalık Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davayı yürüttüğünü, müvekkilinin davalı kooperatif yetkililerinden vekalet ücreti alacağını talep ettiğini, ancak müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalması kaydıyla 10.000,00 TL vekalet ücreti alacağının 25.12.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 11.02.2022 tarihli talep arttırım dilekçesi ile dava değerini 562.714,24 TL artırarak toplam 572.714,24 TL bedelin 25.12.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
IV. BİRLEŞEN DAVADA CEVAP
Birleşen davalı vekili süresinde olmayan cevap dilekçesiyle; davanın belirsiz alacak talepli olarak açılmasının hukuken mümkün olmadığını, bahse konu avukatlık ücreti sözleşmesi gereğince davacı tarafa aylık ödemelerin yapıldığını, alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiş; davalı vekili süresinde verdiği ıslah dilekçesine karşı cevap dilekçesiyle; zamanaşımı itirazında bulunarak davanın reddini istemiştir.
V. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İzmir 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.03.2016 tarihli ve 2016/130 E., 2016/88 K. sayılı ilamıyla; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3/1-k maddesi, 3/1-l maddesi ile 73 üncü maddesi gereğince tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemeleri görevli kılındığı, dava konusu uyuşmazlıkta Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görevsizlik nedeni ile reddine, Mahkemenin görevsizliğine, kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşmesinden itibaren kanun yoluna başvurulmuş ise başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde başvurulması halinde dosyanın görevli İzmir Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, aksi takdirde davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğine karar verilmiştir.
2. İzmir 3. Tüketici Mahkemesinin 11.06.2018 tarihli ve 2016/1562 E., 2018/379 K. sayılı ilamıyla; bilirkişi raporunun 6502 sayılı Kanun kapsamına uygun olduğu, hüküm vermeye yeterli ve elverişli olduğu, davalı avukatın sözleşme ile üstlenmiş olduğu işi tamamlamış olması sebebi ile davacının sözleşmenin iptalini talep edemeyeceği ve sözleşmeye konu davanın kısmen davacı kooperatif lehine sonuçlanmış olması sebebi ile davalının lehe sonuçlanan kısım için davacıdan ücret talep edebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; karar davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
3. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 06.12.2019 tarihli ve 2018/2901 E., 2019/2460 K. sayılı ilamıyla; 6102 sayılı Ticaret Kanun'un 11 inci ve devamı maddeleri ve Yargıtay Hukuk Kurulu kararı gereğince kooperatiflerin tacir sayıldığı, davacının tüketici sıfatını taşımadığı, davaya bakmakla görevli mahkemenin genel Mahkeme olduğu gerekçesiyle, davacının ve davalının istinaf talebinin görev yönünden kabulüne, İzmir 3.Tüketici Mahkemesinin 11.06.2018 tarihli ve 2016/1562 E., 2018/379 K. sayılı kararının kaldırılmasına, genel Mahkeme sıfatıyla bakılmak üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine iadesine kesin olarak karar verilmiştir.
4. Dosyanın gönderildiği İzmir 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı kooperatifin iptalini talep ettiği sözleşmeyi imzaladıktan ve sözleşme konusu işin davalı avukatça tamamlanıp bitirilmesinden sonra düzenlenen sözleşmenin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek iptalini talep etmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğu, bir hakkın kötüye kullanılması niteliğindeki taleplerin hukuken korunmasının mümkün olmadığı, ayrıca düzenlenen sözleşmede sözleşmenin geçersiz sayılmasını gerektirecek derecede ağır hukuka aykırılık hallerinin de bulunmadığı, sözleşmenin kanuna aykırı kısımlarının uygulanmayıp yerinin Kanun maddeleri ile doldurulmak suretiyle ayakta tutulmasının mümkün olduğu, davalı avukatın söz konusu davanın takibini yaparak vekalet görevini yerine getirmiş olması nedeniyle sözleşmede kararlaştırılan bu davaya ilişkin olarak belirlenecek vekalet ücretini hak ettiği, dava konusu gayrimenkullerin değerinin Ayvalık 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/75 Talimat sayılı dosyası üzerinden tespit edilmiş olduğu, 5.542.142.36 TL kazanılan kısmın kesinleşme tarihi itibariyle müddeabbih olduğu, taraflar arasındaki Avukatlık Ücret Sözleşmesindeki dava konusunun parasal karşılığı ile o tarih itibari ile yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu uyarınca asgari akdi oran olan %5 üzerinden yapılan hesaplama sonucu bulunan vekalet ücretinin 286.357,12 TL olduğu, sözleşmede belirtilen %4 oranın yasal oranın altında olması nedeniyle uygulanmasının mümkün olmadığı, bu durumda taraflar arasında yapılmış olan Avukatlık Ücret Sözleşmesinin esaslı noktalar bakımından geçerli olduğu ve sözleşme konusu işin davalı avukat tarafından takip edilerek tamamlandığı, yapılan hesaplamalara göre bu miktarın 286.357,12 TL olarak belirlendiği, davacı avukatın hukuk müşavirliği hizmeti karşılığı alacağı ücretin sözleşmede ayrıca kararlaştırılmış olması nedeniyle hukuk müşavirliği nedeniyle aldığı ücretlerin yürüttüğü dava nedeniyle hak ettiği vekalet ücreti alacağından mahsup edilmesinin mümkün olmadığı, her iki alacak kalemlerinin ayrı konulara ilişkin bulunması nedeniyle birbirlerinden takas ve mahsup edilemeyeceği gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın talep arttırım dilekçesi kapsamında 286.357,12 TL üzerinden kısmen kabulü ile bu miktarın 10.000,00 TL'nin birleşen dava tarihi olan 27.07.2016 tarihinden, kalan 276.357,12 TL'nin talep arttırım tarihi olan 11.02.2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte birleşen davada davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, birleşen davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiştir.
VI. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı/birleşen davalı vekili ve davalı/birleşen davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı/birleşen davalı vekili; asıl dava yönünden koşula bağlı vekalet ücretinin geçersiz olduğunu, bu anlaşmada müddeabihin dava tarihindeki değeri öngörülmediği gibi hüküm altına alınan miktardan da söz edilmediğini, ileride davanın hangi tarihte biteceği ve o tarihte gayrimenkullerin değerinin ne olabileceği belli olmadığını, sözleşmenin konusunun belirsiz olduğunu, sözleşmenin hükümsüz olduğunu, bu nedenle davalıya borçlu olmadıklarından davanın kabulü gerektiğini, davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, birleşen dava yönünden davanın belirsiz alacak olarak açılmadığını, kaldı ki davanın belirsiz alacak olarak açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, alacağın 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, zamanaşımı süresinin dolduğunu, vekalet ücretinin belirlenmesinde davacının dava esnasında yatırdığı harcın esas alınması gerektiğini, dolayısıyla vekalet ücreti belirlenmesinde esas alınması gereken değerin Ayvalık Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/212 E., 2011/134 K. sayılı dosyasındaki harca esas alınan değer olduğunu ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı/birleşen davacı vekili; ücret isteminin konusunu oluşturan Mahkeme kararının kesinleşme tarihi olan 25.12.2013 ile davanın bulunduğu aşama arasında ciddi zaman farkı bulunduğunu, Türk Lirası'nda yaşanan değer kaybının bu nedenle dikkate alınması gerektiğini, dolayısıyla uğradığı zararın önemli olduğunu, söz konusu davanın 27.07.2016'de açıldığını, o tarihten beri 6,5 yıl boyunca davaya emek ve mesai harcadığını, Avukatlık Kanunu 164 üncü maddesinde yer alan en yüksek oranın uygulanması gerektiğini, UYAP'tan görüleceği üzere toplam 905,00 TL gider avansı yatırdığı halde İlk Derece Mahkemesince 150,00 TL yatırmış gibi hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, ücret alacağının Avukatlık Kanunu'nda belirtilen %20 oran üzerinden belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Mahkeme tespit ve gerekçesine göre davacı yanın sözleşmenin geçersiz olduğuna dair istinaf talebinin yerinde olmadığı, ücretin belirlenmesinde hükmün kesinleşme tarihi olan 2013 yılında yürürlükte olan Avukatlık Kanunu'nun 164 üncü maddesi gereğince %10 oranı üzerinden hesaplama yapılması gerektiği gerekçesiyle davacının (birleşen davada davalı) istinaf talebinin reddine, davalının (birleşen davada davacı) istinaf talebinin kısmen kabulü ile İzmir 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.03.2022 tarihli ve 2020/245 E., 2022/129 K. sayılı kararının kaldırılmasına, asıl davanın reddine, birleşen davanın talep arttırım dilekçesi kapsamında 572.714,24 TL üzerinden kısmen kabulü ile bu miktarın 10.000,00 TL'nin birleşen dava tarihi olan 27.07.2016 tarihinden, kalan 562.714,24 TL'nin talep arttırım tarihi olan 11.02.2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıdan (birleşen davada davalı) tahsili ile davalıya (birleşen davada davacı) ödenmesine karar verilmiştir.
VII. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı/birleşen davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı/birleşen davalı vekili; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrarlayarak, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada taraflar arasında imzalanan vekalet sözleşmesinin iptali ile borçlu olmadığının tespiti ve birleşen davada ise, vekalet ücretinin tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Dürüst davranma" başlıklı 2 nci maddesi.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "Kesin hükümsüzlük" başlıklı 27 nci maddesi (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 20 nci maddesi).
3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107 nci maddesi ile 109 uncu maddesi.
4. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun mülga 163 üncü maddesi ile 164 üncü maddesi.
5. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 01.06.2016 tarihli ve 2015/19494 E., 2016/14044 K. sayılı ilamı.
6. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 26.06.2012 tarihli ve 2011/12925 E., 2012/16517 K. sayılı ilamı.
7. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 02.04.2014 tarihli ve 2014/2365 E., 2014/9975 K. sayılı ilamı.
8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25.02.2021 tarihli ve 2020/7514 E., 2021/1930 K. sayılı ilamı.
3.Değerlendirme
A. Asıl dava yönünden davacı/birleşen davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davalı/birleşen davacının dava dilekçesinde dava dilekçesine ekli (Ek.1) Avukatlık Ücret Sözleşmesine göre 'dava konusunun parasal değerinin %4'ü avukatlık ücreti' olarak kabul edilmiş ve davacı müvekkilim ve davalı Kooperatif yetkilileri tarafından imza altına alınmıştır. Beyanıyla sözleşme ilişkisinin olduğunu kabul ettiği, davacı/birleşen davalı Kooperatif'in karar defterine de 05.02.1998 tarihinde işlendiği, davalı/birleşen davacı vekil tarafından sözleşmede yer alan edimin yerine getirildiği, sözleşmenin hükümsüz olduğunun ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, kaldı ki 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 20 nci maddesi (6098 sayılı Kanun'un 27 nci maddesi) gereğince sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemeyeceği anlaşılmakla davacı/birleşen davalı vekilinin asıl davaya ilişkin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
B. Birleşen dava yönünden davacı/birleşen davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
1. Dava dosyasının incelenmesinde; davacı vekili tarafından dava dilekçesinde dava dilekçesine ekli (Ek.1) Avukatlık Ücret Sözleşmesine göre 'dava konusunun parasal değerinin %4'ü avukatlık ücreti' olarak kabul edilmiş ve davacı müvekkilim ve davalı Kooperatif yetkilileri tarafından imza altına alınmıştır. Beyanı ile taraflar arasında avukatlık sözleşmesi imzalandığını ikrar edildiği, sözleşmenin ücrete ilişkin hükmü olan "Avukata tevdi edilen ve mahiyeti yukarıda yazılı bulunan işten dolayı 30.000,000 TL ücret verilecek ve Ayvalık Asliye Hukuk Mahkemesi 1995/503 E. sayılı dosyasının takip ve lehe sonuçlandırılmasına karşılık olmak üzere dava konusunun parasal karşılığının %4'ü vekalet ücreti olarak ödenecektir. Bu ücretler yalnız belirtilen işlere münhasır olup dava konusu olan işten mütevellit dahi olsa diğer herhangi bir işe teşmil edilemez kısmının, davacı vekilin hukuki yardıma başladığı 23.02.1998 tarihinde yürürlükte olan 1136 sayılı Kanun'un 164 üncü maddesine göre başarı koşuluna bağlı olarak düzenlendiği ve geçerli olduğu, davacı vekilin hukuki yardımın başladığı tarihte takip ettiği dava dosyasındaki müddeabih değeri üzerinden sözleşmede yer alan %4 ücret hesabına göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile takip edilen dava dosyasının kesinleşme tarihindeki yürürlükte olan 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun ilgili hükümleri hüküme esas alınarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, birleşen davacı avukatın hukuki yardımın başladığı tarihte dava konusu müddeabih değeri üzerinden sözleşmede yer alan %4 üzerinden avukatlık ücretine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile takip edilen dava dosyasının kesinleşme tarihindeki lehe kazanılan taşınmaz değerleri üzerinden 2013 yılında yürürlükte olan 1136 Avukatlık Kanun'un hükümlerine göre karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2. Birleşen davada davacı vekil, hukuki yardım veren uzman kişidir. Vekalet ücretine ilişkin talep ettiği alacağın hesabı kendisinden beklenebilir. Zira, HMK 107/1. maddede; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. hükmü mevcuttur. Buna göre avukat olan birleşen davacının, talep ettiği alacağın hesabı hususunda bir imkansızlık, kendisinden beklenememe gibi maddede belirtilen durumlar söz konusu olmayacaktır. Bu nedenle, birleşen davacı avukatın, dava dilekçesinde davalı ile yaptığını belirttiği anlaşma üzerinden hesaplama yapıp, dava değerini belirleyerek dava açması mümkündür. Kaldı ki, birleşen davacı, dava dilekçesinde belirsiz alacak davası olarak nitelendirmeyerek fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak davayı kısmi dava olarak talepte bulunmuştur. Kısmi dava açılması halinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir.
Birleşen davacı vekili, kısmi dava açmış olmakla birlikte 11.02.2022 tarihinde verdiği talep artırım dilekçesi ıslah dilekçesi mahiyetini taşımaktadır. Birleşen davalı Kooperatif vekili de ıslah dilekçesinde karşı süresinde zamanaşımı definde bulunmuştur.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince davanın kısmi dava olduğu, birleşen davalı Kooperatif vekili tarafından ıslahla artırılan kısım bakımından süresinde zamanaşımı definde bulunulduğu gözetilerek zamanaşımı konusunda değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken ıslah dilekçesi talep artırım dilekçesi olarak nitelendirilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı/birleşen davalı vekilinin asıl davaya yönelik tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının birleşen davaya yönelik hükmünün davacı/birleşen davalı yararına BOZULMASINA,
17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalı ve birleşen davada davacıdan alınıp, davacı ve birleşen davada davalıya verilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Ömer Kerkez Halil Özdemir Battal Yılmaz Muzaffer Gürkanlı Ferhan Temel
BİLGİ : “Somut olayda vekalet ücretine ilişkin bir kararlaştırma olmaması nedeniyle davacı avukat belirsiz alacak davası açabilir” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18 Ocak 2022 tarihli kararı için bkz.
DAVACI AVUKATIN BELİRTTİĞİ ANLAŞMA ÜZERİNDEN HESAPLAMA YAPIP DAVA DEĞERİNİ BELİRLEYEREK DAVA AÇMASI MÜMKÜN OLDUĞUNDAN BELİRSİZ ALACAK DAVASI AÇAMAZ.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/180
Karar No : 2024/431
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 21.10.2022
SAYISI : 2022/1727 E., 2022/1314 K.
Taraflar arasındaki sözleşmenin iptaline ve borçlu olmadığının tespitine ilişkin asıl davanın ve vekalet ücretinin tahsiline ilişkin birleşen davanın yapılan yargılaması sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı/birleşen davalı vekili ve davalı/birleşen davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı/birleşen davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 05.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı ve birleşen davada davalı vekili Avukat D.İ.Ö. geldi. Başka gelen olmadı. Avukat'ın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. ASIL DAVA
Davacı vekili; davalı ile müvekkili kooperatif arasında tarihi belli olmayan Ayvalık Asliye Hukuk Mahkemesinin 1995/503 E. sayılı dosyanın takibine ilişkin Avukatlık Ücret Sözleşmesi yapıldığını, Avukatlık Kanunu'na aykırı olarak dava konusunun parasal karşılığının %4 olarak vekalet ücretinin belirlendiğini, koşula bağlı vekalet ücretinin geçersiz olduğunu, bu anlaşmada müddeabihin dava tarihindeki değeri öngörülmediği gibi hüküm altına alınan miktardan da söz edilmediğini, sözleşmenin konusunun belirsiz olduğunu, sözleşmenin hükümsüz olduğunu belirterek avukatlık ücret sözleşmesinin iptali ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. ASIL DAVADA CEVAP
Davalı vekili; davanın yasal dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilinin 15 yıl avukatlık hizmeti verdiğini, kötüniyetle dava açıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. BİRLEŞEN DAVA
Birleşen davacı vekili; müvekkilinin davalı kooperatife karşı olan yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiğini, müvekkilinin kooperatif vekili olarak 15 yıl boyunca Ayvalık Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davayı yürüttüğünü, müvekkilinin davalı kooperatif yetkililerinden vekalet ücreti alacağını talep ettiğini, ancak müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalması kaydıyla 10.000,00 TL vekalet ücreti alacağının 25.12.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 11.02.2022 tarihli talep arttırım dilekçesi ile dava değerini 562.714,24 TL artırarak toplam 572.714,24 TL bedelin 25.12.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
IV. BİRLEŞEN DAVADA CEVAP
Birleşen davalı vekili süresinde olmayan cevap dilekçesiyle; davanın belirsiz alacak talepli olarak açılmasının hukuken mümkün olmadığını, bahse konu avukatlık ücreti sözleşmesi gereğince davacı tarafa aylık ödemelerin yapıldığını, alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiş; davalı vekili süresinde verdiği ıslah dilekçesine karşı cevap dilekçesiyle; zamanaşımı itirazında bulunarak davanın reddini istemiştir.
V. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İzmir 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.03.2016 tarihli ve 2016/130 E., 2016/88 K. sayılı ilamıyla; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3/1-k maddesi, 3/1-l maddesi ile 73 üncü maddesi gereğince tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemeleri görevli kılındığı, dava konusu uyuşmazlıkta Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görevsizlik nedeni ile reddine, Mahkemenin görevsizliğine, kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşmesinden itibaren kanun yoluna başvurulmuş ise başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde başvurulması halinde dosyanın görevli İzmir Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, aksi takdirde davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğine karar verilmiştir.
2. İzmir 3. Tüketici Mahkemesinin 11.06.2018 tarihli ve 2016/1562 E., 2018/379 K. sayılı ilamıyla; bilirkişi raporunun 6502 sayılı Kanun kapsamına uygun olduğu, hüküm vermeye yeterli ve elverişli olduğu, davalı avukatın sözleşme ile üstlenmiş olduğu işi tamamlamış olması sebebi ile davacının sözleşmenin iptalini talep edemeyeceği ve sözleşmeye konu davanın kısmen davacı kooperatif lehine sonuçlanmış olması sebebi ile davalının lehe sonuçlanan kısım için davacıdan ücret talep edebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; karar davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
3. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 06.12.2019 tarihli ve 2018/2901 E., 2019/2460 K. sayılı ilamıyla; 6102 sayılı Ticaret Kanun'un 11 inci ve devamı maddeleri ve Yargıtay Hukuk Kurulu kararı gereğince kooperatiflerin tacir sayıldığı, davacının tüketici sıfatını taşımadığı, davaya bakmakla görevli mahkemenin genel Mahkeme olduğu gerekçesiyle, davacının ve davalının istinaf talebinin görev yönünden kabulüne, İzmir 3.Tüketici Mahkemesinin 11.06.2018 tarihli ve 2016/1562 E., 2018/379 K. sayılı kararının kaldırılmasına, genel Mahkeme sıfatıyla bakılmak üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine iadesine kesin olarak karar verilmiştir.
4. Dosyanın gönderildiği İzmir 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı kooperatifin iptalini talep ettiği sözleşmeyi imzaladıktan ve sözleşme konusu işin davalı avukatça tamamlanıp bitirilmesinden sonra düzenlenen sözleşmenin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek iptalini talep etmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğu, bir hakkın kötüye kullanılması niteliğindeki taleplerin hukuken korunmasının mümkün olmadığı, ayrıca düzenlenen sözleşmede sözleşmenin geçersiz sayılmasını gerektirecek derecede ağır hukuka aykırılık hallerinin de bulunmadığı, sözleşmenin kanuna aykırı kısımlarının uygulanmayıp yerinin Kanun maddeleri ile doldurulmak suretiyle ayakta tutulmasının mümkün olduğu, davalı avukatın söz konusu davanın takibini yaparak vekalet görevini yerine getirmiş olması nedeniyle sözleşmede kararlaştırılan bu davaya ilişkin olarak belirlenecek vekalet ücretini hak ettiği, dava konusu gayrimenkullerin değerinin Ayvalık 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/75 Talimat sayılı dosyası üzerinden tespit edilmiş olduğu, 5.542.142.36 TL kazanılan kısmın kesinleşme tarihi itibariyle müddeabbih olduğu, taraflar arasındaki Avukatlık Ücret Sözleşmesindeki dava konusunun parasal karşılığı ile o tarih itibari ile yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu uyarınca asgari akdi oran olan %5 üzerinden yapılan hesaplama sonucu bulunan vekalet ücretinin 286.357,12 TL olduğu, sözleşmede belirtilen %4 oranın yasal oranın altında olması nedeniyle uygulanmasının mümkün olmadığı, bu durumda taraflar arasında yapılmış olan Avukatlık Ücret Sözleşmesinin esaslı noktalar bakımından geçerli olduğu ve sözleşme konusu işin davalı avukat tarafından takip edilerek tamamlandığı, yapılan hesaplamalara göre bu miktarın 286.357,12 TL olarak belirlendiği, davacı avukatın hukuk müşavirliği hizmeti karşılığı alacağı ücretin sözleşmede ayrıca kararlaştırılmış olması nedeniyle hukuk müşavirliği nedeniyle aldığı ücretlerin yürüttüğü dava nedeniyle hak ettiği vekalet ücreti alacağından mahsup edilmesinin mümkün olmadığı, her iki alacak kalemlerinin ayrı konulara ilişkin bulunması nedeniyle birbirlerinden takas ve mahsup edilemeyeceği gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın talep arttırım dilekçesi kapsamında 286.357,12 TL üzerinden kısmen kabulü ile bu miktarın 10.000,00 TL'nin birleşen dava tarihi olan 27.07.2016 tarihinden, kalan 276.357,12 TL'nin talep arttırım tarihi olan 11.02.2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte birleşen davada davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, birleşen davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiştir.
VI. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı/birleşen davalı vekili ve davalı/birleşen davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı/birleşen davalı vekili; asıl dava yönünden koşula bağlı vekalet ücretinin geçersiz olduğunu, bu anlaşmada müddeabihin dava tarihindeki değeri öngörülmediği gibi hüküm altına alınan miktardan da söz edilmediğini, ileride davanın hangi tarihte biteceği ve o tarihte gayrimenkullerin değerinin ne olabileceği belli olmadığını, sözleşmenin konusunun belirsiz olduğunu, sözleşmenin hükümsüz olduğunu, bu nedenle davalıya borçlu olmadıklarından davanın kabulü gerektiğini, davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, birleşen dava yönünden davanın belirsiz alacak olarak açılmadığını, kaldı ki davanın belirsiz alacak olarak açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, alacağın 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, zamanaşımı süresinin dolduğunu, vekalet ücretinin belirlenmesinde davacının dava esnasında yatırdığı harcın esas alınması gerektiğini, dolayısıyla vekalet ücreti belirlenmesinde esas alınması gereken değerin Ayvalık Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/212 E., 2011/134 K. sayılı dosyasındaki harca esas alınan değer olduğunu ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı/birleşen davacı vekili; ücret isteminin konusunu oluşturan Mahkeme kararının kesinleşme tarihi olan 25.12.2013 ile davanın bulunduğu aşama arasında ciddi zaman farkı bulunduğunu, Türk Lirası'nda yaşanan değer kaybının bu nedenle dikkate alınması gerektiğini, dolayısıyla uğradığı zararın önemli olduğunu, söz konusu davanın 27.07.2016'de açıldığını, o tarihten beri 6,5 yıl boyunca davaya emek ve mesai harcadığını, Avukatlık Kanunu 164 üncü maddesinde yer alan en yüksek oranın uygulanması gerektiğini, UYAP'tan görüleceği üzere toplam 905,00 TL gider avansı yatırdığı halde İlk Derece Mahkemesince 150,00 TL yatırmış gibi hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, ücret alacağının Avukatlık Kanunu'nda belirtilen %20 oran üzerinden belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Mahkeme tespit ve gerekçesine göre davacı yanın sözleşmenin geçersiz olduğuna dair istinaf talebinin yerinde olmadığı, ücretin belirlenmesinde hükmün kesinleşme tarihi olan 2013 yılında yürürlükte olan Avukatlık Kanunu'nun 164 üncü maddesi gereğince %10 oranı üzerinden hesaplama yapılması gerektiği gerekçesiyle davacının (birleşen davada davalı) istinaf talebinin reddine, davalının (birleşen davada davacı) istinaf talebinin kısmen kabulü ile İzmir 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.03.2022 tarihli ve 2020/245 E., 2022/129 K. sayılı kararının kaldırılmasına, asıl davanın reddine, birleşen davanın talep arttırım dilekçesi kapsamında 572.714,24 TL üzerinden kısmen kabulü ile bu miktarın 10.000,00 TL'nin birleşen dava tarihi olan 27.07.2016 tarihinden, kalan 562.714,24 TL'nin talep arttırım tarihi olan 11.02.2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıdan (birleşen davada davalı) tahsili ile davalıya (birleşen davada davacı) ödenmesine karar verilmiştir.
VII. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı/birleşen davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı/birleşen davalı vekili; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrarlayarak, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada taraflar arasında imzalanan vekalet sözleşmesinin iptali ile borçlu olmadığının tespiti ve birleşen davada ise, vekalet ücretinin tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Dürüst davranma" başlıklı 2 nci maddesi.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "Kesin hükümsüzlük" başlıklı 27 nci maddesi (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 20 nci maddesi).
3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107 nci maddesi ile 109 uncu maddesi.
4. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun mülga 163 üncü maddesi ile 164 üncü maddesi.
5. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 01.06.2016 tarihli ve 2015/19494 E., 2016/14044 K. sayılı ilamı.
6. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 26.06.2012 tarihli ve 2011/12925 E., 2012/16517 K. sayılı ilamı.
7. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 02.04.2014 tarihli ve 2014/2365 E., 2014/9975 K. sayılı ilamı.
8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25.02.2021 tarihli ve 2020/7514 E., 2021/1930 K. sayılı ilamı.
3.Değerlendirme
A. Asıl dava yönünden davacı/birleşen davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davalı/birleşen davacının dava dilekçesinde dava dilekçesine ekli (Ek.1) Avukatlık Ücret Sözleşmesine göre 'dava konusunun parasal değerinin %4'ü avukatlık ücreti' olarak kabul edilmiş ve davacı müvekkilim ve davalı Kooperatif yetkilileri tarafından imza altına alınmıştır. Beyanıyla sözleşme ilişkisinin olduğunu kabul ettiği, davacı/birleşen davalı Kooperatif'in karar defterine de 05.02.1998 tarihinde işlendiği, davalı/birleşen davacı vekil tarafından sözleşmede yer alan edimin yerine getirildiği, sözleşmenin hükümsüz olduğunun ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, kaldı ki 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 20 nci maddesi (6098 sayılı Kanun'un 27 nci maddesi) gereğince sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemeyeceği anlaşılmakla davacı/birleşen davalı vekilinin asıl davaya ilişkin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
B. Birleşen dava yönünden davacı/birleşen davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
1. Dava dosyasının incelenmesinde; davacı vekili tarafından dava dilekçesinde dava dilekçesine ekli (Ek.1) Avukatlık Ücret Sözleşmesine göre 'dava konusunun parasal değerinin %4'ü avukatlık ücreti' olarak kabul edilmiş ve davacı müvekkilim ve davalı Kooperatif yetkilileri tarafından imza altına alınmıştır. Beyanı ile taraflar arasında avukatlık sözleşmesi imzalandığını ikrar edildiği, sözleşmenin ücrete ilişkin hükmü olan "Avukata tevdi edilen ve mahiyeti yukarıda yazılı bulunan işten dolayı 30.000,000 TL ücret verilecek ve Ayvalık Asliye Hukuk Mahkemesi 1995/503 E. sayılı dosyasının takip ve lehe sonuçlandırılmasına karşılık olmak üzere dava konusunun parasal karşılığının %4'ü vekalet ücreti olarak ödenecektir. Bu ücretler yalnız belirtilen işlere münhasır olup dava konusu olan işten mütevellit dahi olsa diğer herhangi bir işe teşmil edilemez kısmının, davacı vekilin hukuki yardıma başladığı 23.02.1998 tarihinde yürürlükte olan 1136 sayılı Kanun'un 164 üncü maddesine göre başarı koşuluna bağlı olarak düzenlendiği ve geçerli olduğu, davacı vekilin hukuki yardımın başladığı tarihte takip ettiği dava dosyasındaki müddeabih değeri üzerinden sözleşmede yer alan %4 ücret hesabına göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile takip edilen dava dosyasının kesinleşme tarihindeki yürürlükte olan 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun ilgili hükümleri hüküme esas alınarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, birleşen davacı avukatın hukuki yardımın başladığı tarihte dava konusu müddeabih değeri üzerinden sözleşmede yer alan %4 üzerinden avukatlık ücretine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile takip edilen dava dosyasının kesinleşme tarihindeki lehe kazanılan taşınmaz değerleri üzerinden 2013 yılında yürürlükte olan 1136 Avukatlık Kanun'un hükümlerine göre karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2. Birleşen davada davacı vekil, hukuki yardım veren uzman kişidir. Vekalet ücretine ilişkin talep ettiği alacağın hesabı kendisinden beklenebilir. Zira, HMK 107/1. maddede; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. hükmü mevcuttur. Buna göre avukat olan birleşen davacının, talep ettiği alacağın hesabı hususunda bir imkansızlık, kendisinden beklenememe gibi maddede belirtilen durumlar söz konusu olmayacaktır. Bu nedenle, birleşen davacı avukatın, dava dilekçesinde davalı ile yaptığını belirttiği anlaşma üzerinden hesaplama yapıp, dava değerini belirleyerek dava açması mümkündür. Kaldı ki, birleşen davacı, dava dilekçesinde belirsiz alacak davası olarak nitelendirmeyerek fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak davayı kısmi dava olarak talepte bulunmuştur. Kısmi dava açılması halinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir.
Birleşen davacı vekili, kısmi dava açmış olmakla birlikte 11.02.2022 tarihinde verdiği talep artırım dilekçesi ıslah dilekçesi mahiyetini taşımaktadır. Birleşen davalı Kooperatif vekili de ıslah dilekçesinde karşı süresinde zamanaşımı definde bulunmuştur.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince davanın kısmi dava olduğu, birleşen davalı Kooperatif vekili tarafından ıslahla artırılan kısım bakımından süresinde zamanaşımı definde bulunulduğu gözetilerek zamanaşımı konusunda değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken ıslah dilekçesi talep artırım dilekçesi olarak nitelendirilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı/birleşen davalı vekilinin asıl davaya yönelik tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının birleşen davaya yönelik hükmünün davacı/birleşen davalı yararına BOZULMASINA,
17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalı ve birleşen davada davacıdan alınıp, davacı ve birleşen davada davalıya verilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Ömer Kerkez Halil Özdemir Battal Yılmaz Muzaffer Gürkanlı Ferhan Temel
BİLGİ : “Somut olayda vekalet ücretine ilişkin bir kararlaştırma olmaması nedeniyle davacı avukat belirsiz alacak davası açabilir” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18 Ocak 2022 tarihli kararı için bkz.