DAVACININ ONAMI OLMAKSIZIN KAN VE İDRAR ÖRNEĞİNDEN NARKOTİK TEST BAKILIP HENÜZ DOĞRULAMA SONUÇLARI GELMEDEN SONUCUN İŞYERİNE AÇIKLANMASI MANEVİ TAZMİNATI GEREKTİRİR.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/2239
Karar No : 2024/1823
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 20.02.2023
SAYISI : 2020/2067 E., 2023/424 K.
Taraflar arasındaki hizmetin ayıplı olmasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli, davalı vekili tarafından duruşma istemsiz temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 04.06.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat İ.B. ile davalı vekili Avukat D.K.A.'un sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin davalı hastanede anestezi teknikeri olarak çalıştığı dönemde 13.06.2017 tarihinde rahatsızlandığını, yakında bulunan bir hastaneye kaldırıldığını, 14.06.2017 tarihinde kendini daha iyi hissettiği için çalıştığı kurum olan davalı hastaneye geçiş yaptığını, davalı hastanede sorumlu yöneticinin acil servise giderek şeker hastalığı ile ilgili hekimin talep ettiği kan ve idrar tahlillerini yaptırmasını söylediğini, bunun üzerine müvekkilinin acil servise giderek kan ve idrar verdiğini, davalı hastanenin tüm hukuki düzenlemelere aykırı bir şekilde müvekkilinin onamını almadan kan ve idrar tahlillerinde narkotik duruma baktığını ve bundan elde ettiği verileri doğrulama testlerini beklemeden müvekkiline karşı kullandığını, narkotik testinin pozitif geldiği söylenerek hemen orada istifa ederek işten ayrılması gerektiğini söylediklerini, müvekkilinin tüm çalışma arkadaşlarının önünde aşağılanarak işyerinden uzaklaştırıldığını, müvekkiline onamı dışında müdahale gerçekleştirildiğini, Hasta Hakları Yönetmeliği'nin sadece hastanın onam verdiği konular ile ilgili girişim yapılabileceğini, bunun genişletilemeyeceğini, sadece acil hallerde genişletilebileceğini öngördüğünü, davalı hastanenin bu eyleminin Medeni Kanun'un 24 üncü maddesi kapsamında kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu ve müvekkilinin özel yaşamının ihlal edildiğini, doğrulama testlerinin de bu verileri doğrulamadığını beyan ederek, fazlaya dair talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL maddi, 250.000,00 TL manevi tazminatın 16.06.2017 olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacının 14.09.2015 tarihinde hastanede anestezi teknisyeni olarak işe başladığını, sık sağlık sorunları olduğunu ve bu nedenle aldığı istirahat raporları nedeniyle işe devam edemediğini, davacının talebiyle endoskopi kliniğinde görevlendirildiğini, ancak çalıştığı sırada sık aralıklarla ani fenalık hissetmesi ve bilincini kaybetmesi şikayetleriyle hastanenin acil servisinde tedavi gördüğünü, yapılan tetkiklerde kan şekerinin düşük olduğunun (hipoglisemi) tespit edildiğini, endokrinoloji uzmanı Dr. M.A. tarafından takibe alındığını, yapılan tetkiklerde kan şekeri düşüklüğünü açıklayabilecek bir hastalığı tespit edilemediğinden sağlık sorununun tespiti amacıyla tamamen tıbbi gereklilik nedeniyle şüpheli madde tetkiki gerçekleştirildiğini ve yapılan panel test sonuçlarında morfin (opioid) pozitif çıktığını, bu durum kendisinin sağlık durumu hakkında önem taşımakla beraber hasta güvenliğini riske atmasına neden olduğundan iş durumunun iş sözleşmesi bakımından değerlendirilmesi gerektiğini ve spot test sonuçlarının zaman zaman yalancı pozitif bulgu verebileceğini, bu nedenle doğrulama testi yapılmasının gerektiğini, sonuçlar çıkana kadar herhangi bir işlem yapılmayacağını davacıya bildirdiklerini, bu sürede istirahat etmesi tavsiye edilerek idari izin verildiğini, davacıdan alınan kan örneği üzerinden yapılan doğrulama testi sonucunun negatif gelmesi üzerine bunun davacıya bildirildiğini ve izin sonrasında kendisinin ameliyathanedeki görevine geri döndüğünü, ancak davacının hastane çalışanı olması, ameliyathane gibi kritik önemi haiz bir birimde görev yapıyor olması ve hasta güvenliği dikkate alınarak sürecin iş disiplinine göre, hukuka ve tıbbi gerekliliklere uygun olarak gizlilik içerisinde yönetildiğini, dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların tümüyle gerçek dışı olduğunu, olayın davacının çalışma arkadaşları ile ya da hastane ortamında paylaşılmadığını, konuyu davacının iş arkadaşlarına aktardığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 22.12.2017 tarihli, 2017/579 Esas, 2017/1561 Karar sayılı kararıyla davaya bakmakla İş Mahkemelerinin görevli olduğuna dair verilen görevsizlik kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 05.10.2018 tarihli, 2018/2418 Esas, 2018/1696 Karar sayılı kararıyla davaya bakmakla Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle; davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın, yeniden yargılama yapılmak üzere İlk Derece Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı hastanede davacıya yazılı onam alınması zorunlu iken rızası dışında narkotik test yapıldığı, Hasta Hakları Yönetmeliği'nin 31 inci maddesinde onam konularının genişletilemeyeceğinin belirtilmesine rağmen davalı hastanenin rıza dışında genişlettiği, yine Yönetmeliğin 31 inci maddesindeki acil durum istisnasının somut uyuşmazlıkta uygulanamayacağı, davacının maddi tazminat talebi söz konusu ise de maddi zarar kalemlerini ispat edemediği ve yine zararlarını açıkladığı 26.11.2019 tarihli dilekçesinde sıra ile bildirmiş olduğu konaklama, yol masrafı, tedavi giderine ilişkin fatura belge bulunmadığı, sunulmadığı, anılan zarar kalemlerinin salt tahlil nedeniyle olduğunun ispat edilemediği ancak davalı tarafından doğrulama testi yapılmaksızın birden fazla kişinin çalıştığı ve davacının sosyal ortamı olan hastanede onam alınmadan ve doğrulanmayan testin açıklanmak suretiyle davacının manevi ıztırabına neden olunduğu, manevi tazminat koşullarının oluştuğu gerekçesiyle; tarafların sosyal ve ekonomik durumları da dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne, maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebi yönünden 4.000,00 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; dava dilekçesinde yer alan beyanlarını tekrar etmiş, manevi tazminat talebinin zaten makul ve mantıklı olan minimum ölçüde tutulan miktar olan 250.000 TL olduğunu, burada amacın müvekkilin zenginleşmesi olmadığını, bu sebeplerle manevi tazminat talebinin aynen kabulünü talep ettiklerini, maddi tazminat yönünden ilgili dilekçede yapılan masraf kalemlerinin tarih sırasına göre teker teker yazıldığını, bu masraflar yapılırken daha çok can havliyle davranan müvekkilin bunların faturalarını toplamak veya saklamak konusunda yeterince hassas davranmamış olmasının bunların ispat edilemediği sonucunu doğurmadığını, dosyanın tamamı incelendiğinde masraf kalemlerinin yeterince açıklayıcı ve tarih sırası ile kontrolünün mümkün olduğunu, bu haliyle ispat edildiğinin kabulü gerektiğini, tam kabul kararı verilmesi gerekirken kısmen kabul kararı verilmesinin usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabul kararı verilmesinin usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına göre mahkemece verilen kararın yerinde bulunduğu gerekçesiyle davacı ve davalının istinaf yolu başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; istinaf başvuru dilekçesinde yer alan beyanlarını tekrar ederek ayrıca istinaf sürecinde iken Türk Tabipler Birliği tarafından davalı hastanede çalışan ve bu olayın içerisinde yer alan hekimlere yönelik yapmış oldukları şikayet sonuçlanmış olup verilen kararın dosyaya sunulduğunu, hal böyleyken Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf taleplerinin reddedilmiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir.
2. Davalı vekili; istinaf başvuru dilekçesinde yer alan beyanlarını tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının sağlık hizmeti aldığı ve aynı zamanda çalışanı olduğu davalı hastanenin, davacının bilgisi dışında uyuşturucu testi yapması ve testin sonuçları teyit edilmeden işten çıkarılması nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 4 üncü ve 6 ncı maddeleri.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190 ıncı maddesi.
3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 56 ncı maddesi.
4. Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 tarihli ve 2003/21-368-355 ve 23.06.2004 tarihli 2004/13-291-370 sayılı kararları
3. Değerlendirme
1. Davacının maddi ve manevi tazminata yönelik temyiz itirazları ile davalının temyiz itirazlarının incelenmesinde; tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesine ve kararda belirtilen gerekçelere göre, davalının hukuka, Hasta Hakları Yönetmeliği'ne aykırı şekilde davacının onamı olmaksızın verilen kan ve idrar örneğinden narkotik test bakılıp, henüz doğrulama testi sonuçları gelmeden davacının iş yeri olan davalı hastanede sonucun pozitif çıktığı açıklanmak suretiyle davacının manevi zararına neden olunduğu, ancak yukarıda yer verilen hukuk kuralları gereği herkes iddiasını ispatla yükümlü olup davacının meydana gelen olay nedeniyle uğradığı iddia olunan maddi zararlarını ispatlayamadığı anlaşılmakla, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışından kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye duyduğu ağır manevi acıyı belli bir oranda gidermek, bozulan ruhi dengeyi onarmak, olanak dahilinde bu dengenin yeniden elde edilmesini sağlamak amacına yönelik olarak manevi tazminata hükmedilir. Manevi tazminatın ve kapsamının taktiri hakime ait bir hak ve görevdir. Ancak hakim bu hak ve görevini yerine getirirken Medeni Kanun'un 4 üncü maddesi hükmünü de gözetmek suretiyle hak ve nesafet ilkeleriyle bağlı kalarak tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, kusurlu eylemin mağdurda uyandırdığı elem ve ızdırabın derecesini, istek sahibinin toplumdaki yerini, kişiliğini, hassasiyet derecesini gözetmek suretiyle makul bir tazminata hükmetmelidir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 56 ncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca; hakimin, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
22.06.1966 tarihli ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim; bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir.
Hakim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 tarihli ve 2003/21-368-355 ve 23.06.2004 tarihli 2004/13-291-370 sayılı kararları).
Olayın oluş şekli, vakanın niteliği, gelecek hayatına etkisi, olay tarihi, kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, günün ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının oldukça az olduğunun kabulü gerekir. İlk Derece Mahkemesince; davacı için daha yüksek oranda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile düşük manevi tazminata hükmedilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup, kararın bu yönden bozulmasına karar verilmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin maddi tazminata ilişkin temyiz itirazları ile davalının tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi Kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,
17.100,00 TL vekalet ücretinin karşılıklı alınıp birbirlerine verilmesine,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan V. Üye Üye Üye Üye
Filiz Pınarcı Adviye Füsun Ayaz Mustafa Özer Emir Ateş Muzaffer Gürkanlı
DAVACININ ONAMI OLMAKSIZIN KAN VE İDRAR ÖRNEĞİNDEN NARKOTİK TEST BAKILIP HENÜZ DOĞRULAMA SONUÇLARI GELMEDEN SONUCUN İŞYERİNE AÇIKLANMASI MANEVİ TAZMİNATI GEREKTİRİR.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/2239
Karar No : 2024/1823
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 20.02.2023
SAYISI : 2020/2067 E., 2023/424 K.
Taraflar arasındaki hizmetin ayıplı olmasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli, davalı vekili tarafından duruşma istemsiz temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 04.06.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat İ.B. ile davalı vekili Avukat D.K.A.'un sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin davalı hastanede anestezi teknikeri olarak çalıştığı dönemde 13.06.2017 tarihinde rahatsızlandığını, yakında bulunan bir hastaneye kaldırıldığını, 14.06.2017 tarihinde kendini daha iyi hissettiği için çalıştığı kurum olan davalı hastaneye geçiş yaptığını, davalı hastanede sorumlu yöneticinin acil servise giderek şeker hastalığı ile ilgili hekimin talep ettiği kan ve idrar tahlillerini yaptırmasını söylediğini, bunun üzerine müvekkilinin acil servise giderek kan ve idrar verdiğini, davalı hastanenin tüm hukuki düzenlemelere aykırı bir şekilde müvekkilinin onamını almadan kan ve idrar tahlillerinde narkotik duruma baktığını ve bundan elde ettiği verileri doğrulama testlerini beklemeden müvekkiline karşı kullandığını, narkotik testinin pozitif geldiği söylenerek hemen orada istifa ederek işten ayrılması gerektiğini söylediklerini, müvekkilinin tüm çalışma arkadaşlarının önünde aşağılanarak işyerinden uzaklaştırıldığını, müvekkiline onamı dışında müdahale gerçekleştirildiğini, Hasta Hakları Yönetmeliği'nin sadece hastanın onam verdiği konular ile ilgili girişim yapılabileceğini, bunun genişletilemeyeceğini, sadece acil hallerde genişletilebileceğini öngördüğünü, davalı hastanenin bu eyleminin Medeni Kanun'un 24 üncü maddesi kapsamında kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu ve müvekkilinin özel yaşamının ihlal edildiğini, doğrulama testlerinin de bu verileri doğrulamadığını beyan ederek, fazlaya dair talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL maddi, 250.000,00 TL manevi tazminatın 16.06.2017 olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacının 14.09.2015 tarihinde hastanede anestezi teknisyeni olarak işe başladığını, sık sağlık sorunları olduğunu ve bu nedenle aldığı istirahat raporları nedeniyle işe devam edemediğini, davacının talebiyle endoskopi kliniğinde görevlendirildiğini, ancak çalıştığı sırada sık aralıklarla ani fenalık hissetmesi ve bilincini kaybetmesi şikayetleriyle hastanenin acil servisinde tedavi gördüğünü, yapılan tetkiklerde kan şekerinin düşük olduğunun (hipoglisemi) tespit edildiğini, endokrinoloji uzmanı Dr. M.A. tarafından takibe alındığını, yapılan tetkiklerde kan şekeri düşüklüğünü açıklayabilecek bir hastalığı tespit edilemediğinden sağlık sorununun tespiti amacıyla tamamen tıbbi gereklilik nedeniyle şüpheli madde tetkiki gerçekleştirildiğini ve yapılan panel test sonuçlarında morfin (opioid) pozitif çıktığını, bu durum kendisinin sağlık durumu hakkında önem taşımakla beraber hasta güvenliğini riske atmasına neden olduğundan iş durumunun iş sözleşmesi bakımından değerlendirilmesi gerektiğini ve spot test sonuçlarının zaman zaman yalancı pozitif bulgu verebileceğini, bu nedenle doğrulama testi yapılmasının gerektiğini, sonuçlar çıkana kadar herhangi bir işlem yapılmayacağını davacıya bildirdiklerini, bu sürede istirahat etmesi tavsiye edilerek idari izin verildiğini, davacıdan alınan kan örneği üzerinden yapılan doğrulama testi sonucunun negatif gelmesi üzerine bunun davacıya bildirildiğini ve izin sonrasında kendisinin ameliyathanedeki görevine geri döndüğünü, ancak davacının hastane çalışanı olması, ameliyathane gibi kritik önemi haiz bir birimde görev yapıyor olması ve hasta güvenliği dikkate alınarak sürecin iş disiplinine göre, hukuka ve tıbbi gerekliliklere uygun olarak gizlilik içerisinde yönetildiğini, dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların tümüyle gerçek dışı olduğunu, olayın davacının çalışma arkadaşları ile ya da hastane ortamında paylaşılmadığını, konuyu davacının iş arkadaşlarına aktardığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 22.12.2017 tarihli, 2017/579 Esas, 2017/1561 Karar sayılı kararıyla davaya bakmakla İş Mahkemelerinin görevli olduğuna dair verilen görevsizlik kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 05.10.2018 tarihli, 2018/2418 Esas, 2018/1696 Karar sayılı kararıyla davaya bakmakla Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle; davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın, yeniden yargılama yapılmak üzere İlk Derece Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı hastanede davacıya yazılı onam alınması zorunlu iken rızası dışında narkotik test yapıldığı, Hasta Hakları Yönetmeliği'nin 31 inci maddesinde onam konularının genişletilemeyeceğinin belirtilmesine rağmen davalı hastanenin rıza dışında genişlettiği, yine Yönetmeliğin 31 inci maddesindeki acil durum istisnasının somut uyuşmazlıkta uygulanamayacağı, davacının maddi tazminat talebi söz konusu ise de maddi zarar kalemlerini ispat edemediği ve yine zararlarını açıkladığı 26.11.2019 tarihli dilekçesinde sıra ile bildirmiş olduğu konaklama, yol masrafı, tedavi giderine ilişkin fatura belge bulunmadığı, sunulmadığı, anılan zarar kalemlerinin salt tahlil nedeniyle olduğunun ispat edilemediği ancak davalı tarafından doğrulama testi yapılmaksızın birden fazla kişinin çalıştığı ve davacının sosyal ortamı olan hastanede onam alınmadan ve doğrulanmayan testin açıklanmak suretiyle davacının manevi ıztırabına neden olunduğu, manevi tazminat koşullarının oluştuğu gerekçesiyle; tarafların sosyal ve ekonomik durumları da dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne, maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebi yönünden 4.000,00 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; dava dilekçesinde yer alan beyanlarını tekrar etmiş, manevi tazminat talebinin zaten makul ve mantıklı olan minimum ölçüde tutulan miktar olan 250.000 TL olduğunu, burada amacın müvekkilin zenginleşmesi olmadığını, bu sebeplerle manevi tazminat talebinin aynen kabulünü talep ettiklerini, maddi tazminat yönünden ilgili dilekçede yapılan masraf kalemlerinin tarih sırasına göre teker teker yazıldığını, bu masraflar yapılırken daha çok can havliyle davranan müvekkilin bunların faturalarını toplamak veya saklamak konusunda yeterince hassas davranmamış olmasının bunların ispat edilemediği sonucunu doğurmadığını, dosyanın tamamı incelendiğinde masraf kalemlerinin yeterince açıklayıcı ve tarih sırası ile kontrolünün mümkün olduğunu, bu haliyle ispat edildiğinin kabulü gerektiğini, tam kabul kararı verilmesi gerekirken kısmen kabul kararı verilmesinin usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabul kararı verilmesinin usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına göre mahkemece verilen kararın yerinde bulunduğu gerekçesiyle davacı ve davalının istinaf yolu başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; istinaf başvuru dilekçesinde yer alan beyanlarını tekrar ederek ayrıca istinaf sürecinde iken Türk Tabipler Birliği tarafından davalı hastanede çalışan ve bu olayın içerisinde yer alan hekimlere yönelik yapmış oldukları şikayet sonuçlanmış olup verilen kararın dosyaya sunulduğunu, hal böyleyken Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf taleplerinin reddedilmiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir.
2. Davalı vekili; istinaf başvuru dilekçesinde yer alan beyanlarını tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının sağlık hizmeti aldığı ve aynı zamanda çalışanı olduğu davalı hastanenin, davacının bilgisi dışında uyuşturucu testi yapması ve testin sonuçları teyit edilmeden işten çıkarılması nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 4 üncü ve 6 ncı maddeleri.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190 ıncı maddesi.
3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 56 ncı maddesi.
4. Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 tarihli ve 2003/21-368-355 ve 23.06.2004 tarihli 2004/13-291-370 sayılı kararları
3. Değerlendirme
1. Davacının maddi ve manevi tazminata yönelik temyiz itirazları ile davalının temyiz itirazlarının incelenmesinde; tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesine ve kararda belirtilen gerekçelere göre, davalının hukuka, Hasta Hakları Yönetmeliği'ne aykırı şekilde davacının onamı olmaksızın verilen kan ve idrar örneğinden narkotik test bakılıp, henüz doğrulama testi sonuçları gelmeden davacının iş yeri olan davalı hastanede sonucun pozitif çıktığı açıklanmak suretiyle davacının manevi zararına neden olunduğu, ancak yukarıda yer verilen hukuk kuralları gereği herkes iddiasını ispatla yükümlü olup davacının meydana gelen olay nedeniyle uğradığı iddia olunan maddi zararlarını ispatlayamadığı anlaşılmakla, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışından kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye duyduğu ağır manevi acıyı belli bir oranda gidermek, bozulan ruhi dengeyi onarmak, olanak dahilinde bu dengenin yeniden elde edilmesini sağlamak amacına yönelik olarak manevi tazminata hükmedilir. Manevi tazminatın ve kapsamının taktiri hakime ait bir hak ve görevdir. Ancak hakim bu hak ve görevini yerine getirirken Medeni Kanun'un 4 üncü maddesi hükmünü de gözetmek suretiyle hak ve nesafet ilkeleriyle bağlı kalarak tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, kusurlu eylemin mağdurda uyandırdığı elem ve ızdırabın derecesini, istek sahibinin toplumdaki yerini, kişiliğini, hassasiyet derecesini gözetmek suretiyle makul bir tazminata hükmetmelidir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 56 ncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca; hakimin, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
22.06.1966 tarihli ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim; bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir.
Hakim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 tarihli ve 2003/21-368-355 ve 23.06.2004 tarihli 2004/13-291-370 sayılı kararları).
Olayın oluş şekli, vakanın niteliği, gelecek hayatına etkisi, olay tarihi, kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, günün ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının oldukça az olduğunun kabulü gerekir. İlk Derece Mahkemesince; davacı için daha yüksek oranda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile düşük manevi tazminata hükmedilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup, kararın bu yönden bozulmasına karar verilmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin maddi tazminata ilişkin temyiz itirazları ile davalının tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi Kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,
17.100,00 TL vekalet ücretinin karşılıklı alınıp birbirlerine verilmesine,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan V. Üye Üye Üye Üye
Filiz Pınarcı Adviye Füsun Ayaz Mustafa Özer Emir Ateş Muzaffer Gürkanlı