KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

DAVACININ SGR İBARELİ MARKASINA RAĞMEN DAVALININ MARKASINA BENZER ŞEKİLDE SGR SPECEIAL MARKASINI TESCİL ETTİRME ÇABASI KÖTÜNİYETLİDİR.

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/11-344
KARAR NO   : 2022/849

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 04/11/2019
NUMARASI                 : 2019/84-2019/375
DAVACI                       : S.S. Gıda Dağıtım San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili Av. Ö.T.
DAVALI                       : 1- S. Gıda Turizm San. ve Tic. A.Ş. vekilleri Av. V.A., Av. F.V., Av. N.K.B.
                                       2- Türk Patent ve Marka Kurumu vekili Av. N.B.

1. Taraflar arasındaki “Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) kararının iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi tarafından ilk derece mahkemesi kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, ilk derece mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; müvekkilinin “SGR” ibareli markalarının bulunduğunu, ayrıca 2014/22.12 sayılı “SGR SPECİAL” ibareli 29, 30 ve 35. sınıflar için marka başvurusu yaptığını, bu başvuruya davalı şirket tarafından “sagra”, “Sağra Spesiyal” ve “SAGRA SPECİAL” ibareli markaları mesnet gösterilerek benzerlik, eskiye dayalı kullanım ve tanınmışlık iddiası ile itiraz edildiğini, itirazın öncelikle Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiğini, davalı şirketin bu karara yaptığı itirazın ise YİDK tarafından kısmen kabul edilerek bir kısım mal ve hizmetler yönünden başvurunun reddine karar verildiğini, oysa müvekkilinin başvurusu ile davalı şirketin markalarının hiçbir şekilde benzer olmadığını, ayrıca müvekkilinin ticaret unvanının bir kısmını oluşturan “Sağra Special” ibaresinin müvekkili tarafından davalı şirketten daha önce kullanmaya başladığını ileri sürerek TÜRKPATENT YİDK kararının iptali ile marka tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar Cevabı:

5.1. Davalı S. Gıda Turizm San. ve Tic. A.Ş. vekili; müvekkilinin “SAGRA” ibareli markasının tanınmış marka niteliğinde olduğunu, yıllarca “SAGRA” markalı ürünlerin bayiliğini yapan davacının kötü niyetli olarak öncelikle “SGR” ibaresini marka olarak aldığını, şimdi ise “SGR SPECİAL” ibareli marka başvurusunda bulunarak müvekkilinin “Sağra Spesiyal” ve “SAGRA SPECİAL” ibareli markalarına yaklaşmayı amaçladığını, davacı başvurusu ile müvekkili markalarının karıştırılma ihtimali bulunduğunu, davacı markasının tescili hâlinde müvekkilinin markalarının ayırt ediciliğinin zarar göreceğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

5.2. Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili; davacı başvurusu ile davalı şirketin markaları arasında iptaline karar verilen sınıflar yönünden benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunduğunu, bu itibarla YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Ankara 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 02.11.2016 tarihli ve 2015/286 E., 2016/315 K. sayılı kararı ile; davacıya ait 2014/22.12 sayılı "SGR SPECIAL" ibareli marka başvurusu ile davalı şirkete ait “SAGRA SPECİAL”, “Sağra Spesiyal” ibareli markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı olduğu, markaların görsel, işitsel ve anlamsal açılardan benzer oldukları, markalar arasında 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesinin oluştuğu, öte yandan davacının ticaret unvanına dayalı üstün hakkından bahsedilemeyeceği, bu hususun İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 20.12.2012 tarihli ve 2009/92 E., 2012/267 K. sayılı kararı ile de anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 25.01.2017 tarihli ve 2017/43 E., 2017/28 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Bölge adliye mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12.11.2018 tarihli ve 2017/1395 E., 2018/6945 K. sayılı kararı ile; “… Dava, marka başvurusunun kısmen reddine dair TPE YİDK kararının iptali istemine ilişkin olup, Mahkemece davacının 2014/22.12 sayılı ‘Sgr Specıal’ ibareli marka başvurusu ile davalının itiraza mesnet 174806,119006 ve 94788 sayılı ve ‘Sagra Special’ ve ‘Sağra Spesiyal’ ibareli markaları arasında görsel, işitsel ve anlamsal açıdan benzerlik bulunduğu, markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b. maddesi anlamında iltibas oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacının marka başvurusunda yer alan ibarenin asıl unsurunun ‘SGR’ ibaresi olduğu, davalının mesnet markalarındaki asıl unsurun ‘Sagra’ ve ‘Sağra’ ibareleri olduğu, Dairemizin emsal 2012/13203 Esas, 2013/10499 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere markalar arasında ortalama tüketici bazında iltibas yaratacak derecede benzerlik olmadığı ve 556 sayılı KHK’nın 8/1-b. maddesi anlamında iltibas oluşmadığı gözetilmeksizin mahkemece yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. Ankara 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 04.11.2019 tarihli ve 2019/84 E., 2019/375 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının “SGR” ibareli markasının bulunması karşısında “SGR SPECİAL” ibareli marka ile davalı şirketin “SAGRA SPECİAL” ve “Sağra Spesiyal” ibareli markaları arasında 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi gereğince iltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.

15. Bilindiği üzere, Türk Hukuku’nda sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK'nin 7. maddesinde bir marka tescil başvurusunun Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından “mutlak ret nedenleri” kapsamında yapılacak inceleme sonucunda reddedilmesinin koşulları belirlenmiştir. Mutlak ret nedenlerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olunan işaretin kamuyu ilgilendirmesi veya kamuya mal olmasıdır. Ret nedenlerinin mutlak karakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın Türk Patent ve Marka Kurumu ve mahkeme tarafından re’sen dikkate alınırlar. Zira mutlak ret nedenleri birer def’î değil, itiraz sebebidir. Mutlak ret nedenlerini, mükellefiyetleri olmamasına rağmen, 556 sayılı KHK’nin 34. maddesi gereği herkes Kurum’un bilgisine arz edebilir ve ilgililer (tescil neticesinde menfaat kaybına uğrayabilecek kişiler) de 556 sayılı KHK’nin 35. maddesi çerçevesinde "itiraz" konusu yapabilirler. İlgililer bu itirazlarından feragat edemezler. İtiraza rağmen YİDK tarafından verilen kesinleşmiş tescil kararına karşı, 556 sayılı KHK’nin 53. maddesi gereğince iptal davası ikame edilebilir. Bu davalarda, mutlak ret nedenleri mahkemece re'sen dikkate alınır. YİDK kararlarının iptali için açılan davalarda mutlak ret nedenleri hakkındaki inceleme ve değerlendirme başvuru tarihindeki koşullara göre yapılır. Mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nin 42/1-a maddesi gereğince hükümsüzlük davası açılabilir. Böyle bir dava sonuçlanmadan tescili yolsuz da olsa bir markanın kullanımı engellenemez (Karan, Hakan/Kılıç, Mehmet: Markaların Korunması 556 sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat, 1. Baskı, Ankara 2004, s.79-80).

16. 556 sayılı KHK’nin 8. maddesinde ise markanın tescili ile ilgili “nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu nedenlerin ortak özelliği, tescili talep olunan marka üzerinde üçüncü bir kişinin üstün hak iddiasına dayanmasıdır. Mutlak ret nedenlerinden farklı olarak nispi ret nedenlerinin kamu menfaati ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Nispi ret nedenleri, mahkeme veya Kurum tarafından re’sen dikkate alınmazlar. Bunların mutlaka 556 sayılı KHK’nin 35. maddesi gereğince ilgili kişiler (yani daha önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil başvurusunda bulunulmuş bir markanın sahibi ile tescilsiz markayı kullanarak bu işaret üzerinde daha eski bir tarihte hak kazanmış olan kişiler) tarafından “itiraz” olarak ileri sürülmesi gerekir. İlgili kişiler, itiraz hakkını kullanmaktan feragat edebilirler. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nin 47 ilâ 53. maddeleri arasındaki prosedür takip edilerek kesinleşmiş YİDK kararı aleyhine iptal davası açılabileceği gibi, 556 sayılı KHK’nin 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hükümsüzlük davası da ikame edilebilir.

17. Somut olay ile ilgisi bulunması bakımından nispi ret nedenlerinden 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi üzerinde durulması gerekmektedir.

18. 556 sayılı KHK’nin 8/1-a ve b maddesindeki düzenleme; “Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:

a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,

b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa…” hükmünü haizdir. Buna göre anılan madde kapsamında tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden (iltibas) bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edileceği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir.

19. 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi kapsamında markalara ait mal ve hizmet listelerinde yer alan mal ve hizmetlerin “aynı veya benzer” olup olmadığının değerlendirmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerin bağlayıcı kurallar içermediği dikkate alındığında, karşılaştırma konusu mal ve hizmetlerin ait oldukları sınıf numaraları ile bağlı kalınmamalıdır. Karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda yer almakla birlikte, ham madde-mamul ilişkisi, pazarlama koşulları, amaçları, satış sonrası servis ve onarım süreçlerinde ortaya çıkan müşteri çevresindeki ayniyet, birinin diğeri yerine ikame edilebilmesi gibi birçok açıdan benzerlik içerebilmektedir. Bu itibarla karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda olsa da “aynı veya benzer” olabilmektedir.

20. Tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için mal ve hizmetin aynı veya benzer olmasının yanında işaretlerin de “aynı veya benzer” olması gerekmektedir. İşaretler arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken işaretler arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerliğin yanında esas olarak halk (tüketici) nezdinde bir bütün olarak uyandırdığı izlenim esas alınmalıdır. Bir işaret, görsel, işitsel, anlamsal veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” bir açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple halk gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı yaratarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden halkın mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescili engellenebilir. Başka bir deyişle müşterilerin ihtiyaçları olan mal veya hizmetleri bunları ayırt etmek maksadıyla kullanılan işaretlerin birbirine yakınlığı dolayısıyla karıştırmaları ihtimal dâhilindeyse bir marka ile diğer bir işaret arasında “benzerlik” vardır (Karan/Kılıç, s. 199). Bu itibarla markanın bir bütün olarak algılanmasına etki eden bütün unsurlar her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmeli ve halk tarafından karıştırılma ihtimali buna göre belirlenmelidir. Burada belirtilen halk; işin ilgilisi veya uzmanı olmayan ancak doğrudan muhatabı olan ortalama tüketicidir.

21. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketicilerin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım veya bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” bunların karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2012 tarihli ve 2012/11-155 E. 2012/376 K. sayılı kararı). Başka bir deyişle karıştırılma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine tüketicilerin, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.

22. Hemen belirtilmelidir ki; işaretlerin benzerliğinde ve karıştırılma ihtimalinde dikkate alınacak önemli bir unsur da, önceki markanın ayırt edici niteliğidir. Önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise küçük farklılıklarla dahi karıştırılma ihtimali ortadan kaldırılabilir. Bu gibi hâllerde önceki marka ile başvuru arasında mevcut farklı unsurların veya ortak unsurlara yapılan ilavelerin ayırt ediciliği ve sonraki başvuruyu yeterince farklılaştırıp farklılaştırmadığı üzerinde durulmalıdır. Nitekim Avrupa Marka ve Tasarım Ağı Ortak Bildirgesinde de belirtildiği üzere, markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır (Karasu, Rauf/ Suluk, Cahit/ Nal Temel: Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, 2018, s. 189). Başka bir deyişle önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise markaların örtüşmeyen bileşenlerinin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınarak sonuca gidilecektir.

23. Bununla birlikte 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi kapsamında önceki markanın tanınmış olması da işaretler arasında karıştırılma ihtimalini artıran bir unsurdur. Gerçekten de bir işaretle karşılaşan tüketici, bu işaretin tanınmış markanın sadece bir unsurunu içermesi hâlinde dahi bunlar arasında bir bağlantı kurabilmektedir. Zira tanınmış markayı oluşturan ibareler tüketici nezdinde yerleşmiş olduğundan, sonraki işaret görüldüğünde bu işaretteki bazı farklılıklar gözden kaçırılarak tanınmış marka ile bağlantı kurulabilmektedir. Ancak vurgulamak gerekir ki, 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi kapsamında, önceki markanın tanınmış olması, tescil edilmek istenen markanın sadece aynı veya benzer mal ve hizmetler yönünden benzerlik değerlendirilmesinde dikkate alınmalıdır. Tanınmış markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerden farklı mal ve hizmetlerde korunup korunamayacağına 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi kapsamında değil, 556 sayılı KHK’nin 8/4 maddesi kapsamında yapılan değerlendirmeden sonra karar verilmelidir.

24. 556 sayılı KHK’nin 8/4 maddesi; “marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.” hükmünü haizdir. Görüldüğü üzere anılan maddede bir markanın tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka ile aynı veya benzer olmasına rağmen, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabileceği açıkça vurgulanmış, ancak tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir.

25. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı şirket tarafından 18.03.2014 tarihinde “SGR SPECIAL” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvuruda bulunulduğu, tescil kapsamında 29, 30 ve 35. sınıftaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, başvurunun ilan edilmesi üzerine davalı tarafından “SAGRA” ve “SAGRA SPECIAL” ibareli seri markaları dayanak gösterilerek benzerlik ve önceye dayalı hak iddiasına dayalı olarak itirazda bulunulduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine yeniden inceleme isteminin YİDK tarafından kısmen kabul edildiği ve başvurunun mal ve hizmet listesinden; “kurutulmuş, konservelenmiş, pişirilmiş tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar, kuru yemişler, fındık ve fıstık ezmeleri, tahin, kahve kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler, pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar, toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri, çaylar, buzlu çaylar, şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler, sakızlar, dondurmalar, yenilebilir buzlar, pekmez” emtiaları çıkarılmak suretiyle tescil işlemlerinin devamına karar verilmiştir.

26. Öncelikle belirtilmelidir ki; dosya kapsamından davacı başvurusunda yer alan ve YİDK tarafından çıkarılmasına karar verilen emtiaların davalı markalarının kapsamında yer alan mal ve hizmetleri ile aynı ya da benzer olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan davacı şirket başvurusunun “SGR SPECIAL” ibaresinden oluştuğu, ibarenin beyaz zemine siyah renkli olarak büyük harf karakteriyle yazıldığı; davalının markalarının ise “SAGRA”, “Sağra Spesiyal” ve “SAGRA SPECIAL” ibarelerinden oluştuğu, ibarelerin beyaz zemine siyah renkli olarak büyük ya da küçük harf karakteriyle yazıldığı anlaşılmaktadır.

27. Bununla birlikte davacı adına tescilli 29. sınıf malları içeren “SGR” ibareli markası bulunmaktadır. Bu marka da dava konusu başvuru gibi aynı biçimde beyaz zemine siyah renkli olarak büyük harf karakteriyle yazılmıştır. Dolayısıyla davacının “SGR” ibaresi üzerinde tescilli olduğu sınıflar yönünden müktesep hakkı bulunmaktadır. Davacı, müktesep hak sahibi olduğu markada yer alan “SGR” ibaresine “SPECIAL” ibaresini ekleyerek 29, 30 ve 35. sınıf mal ve hizmet sınıflarında dava konusu marka başvurusunda bulunmuştur.

28. Hemen belirtilmelidir ki, farklı kişiler adına sicile tescilli mükerrer markaların varlığı hâlinde, mükerrer marka sahiplerinden birisinin yaptığı ve tescilli markasının serisi niteliğindeki yeni bir başvurunun müktesep hak ilkesinden yararlanarak tescil edilebilmesi için; daha önceki markanın tescil ve kullanımıyla ilgili olarak mükerrer marka sahipleri arasında bir uyuşmazlık çıkartılmamış olması ve önceki markasının asli unsuru muhafaza edilerek marka sahibi ile bağlantısı ve tüketici nezdinde bıraktığı izlenim korunmak suretiyle seri marka yaratmak amacı taşıması, öte yandan da diğer işletme adına tescilli mükerrer markaya yakınlaştırma, benzeştirme vb. şekillerde karıştırılma tehlikesine yol açılmaması ve bu yolla haksız yararlanma sonucunu doğurmaması gereklidir. Başka bir deyişle kişinin asli unsuru muhafaza ederek seri marka oluşturma veya markasını gençleştirme hakkı var ise de bu durumun başkası adına tescilli markaya yakınlaşma, benzetme gibi tehlikelere yol açmaması gerekir.

29. Davacı adına tescilli önceki marka “SGR” ibaresinden, işbu davaya konu başvuru ise “SGR SPECIAL” ibaresinden oluşmaktadır. Ayrıca davacı adına önceden tescilli marka ile bu davaya konu başvurunun tescil kapsamındaki mal ve hizmetler de aynı değildir. Dava konusu başvuru, davalının önceki tescilli markasındaki asli unsurları taşımasına rağmen, anılan unsura “SPECIAL” ibaresinin eklenmesi ile davalı şirketin tescilli markaları ile ortalama tüketici nezdinde karıştırılma tehlikesi oluşturmaktadır. Dolayısıyla davacının "SGR SPECIAL" ibareli marka başvurusu ile davalı şirkete ait “Sagra Special", "Sağra Spesiyal" ibareli markaların görsel, işitsel ve anlamsal açılardan benzer oldukları, markalar arasında 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesinin varlığı kabul edilmelidir.

30. Öte yandan davacının ticaret unvanında “Sağra Special” ibaresi asıl unsur olarak yer almaktadır. Ancak dosya kapsamından davacının 1990 ilâ 2007 yılları arasında “SAĞRA SPECIAL” markası ile satışa sunulan ürünler yönünden Konya bayiliğini yaptığı, ancak bayilik ilişkisinden sonra da “SAĞRA SPECIAL" ibaresini unvansal ve markasal olarak kullanmaya devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda taraflar arasında görülen İstanbul 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 20.12.2012 tarihli ve 2009/92 E., 2012/267 K. sayılı kesinleşen kararında; davacının “SAĞRA SPECIAL” ibaresini markasal olarak kullandığı ve bu durumun marka hakkına tecavüz teşkil ettiği, ancak ticaret unvanı yönünden sessiz kalma nedeniyle hak kaybına uğranıldığı gerekçesiyle tecavüzün men ve ref’îne karar verilmiştir. Yine Konya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.12.2014 tarihli ve 2013/649 E., 2014/854 K. sayılı kararında davacı şirketin ortağı ve işyerinin işleticisi olan şahıs hakkında davalı şirketin “SAGRA” ve “SAGRA SPECİAL” markalarını iktibas ve iltibasa yol açacak şekilde işyerinde kullanmak suretiyle marka hakkına tecavüz suçunu işlediği gerekçesiyle mahkûmiyet verildiği ve hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı, ceza mahkemesi kararındaki deliller itibariyle de davacının “SAĞRA SPECIAL” ibaresini kullanmasının markaya tecavüz suçunu oluşturduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla davacının ticaret unvanına dayalı üstün hakkından da bahsedilmesi mümkün değildir.

31. Dolayısıyla davacının bir şekilde tescil edilen “SGR" ibareli markasının varlığına rağmen, bu defa davalı şirketin 1996 yılından bu yana tescilli ve sektöründe oldukça tanınmış olan “SAGRA SPECIAL” unsurlu markasına yanaşacak şekilde “SGR SPECIAL” markasını tescil ettirme çabası, davalının markasına açık bir yanaşma, o markanın sahibine sağladığı müktesep hakları yok etme ve markanın işlevlerine yüksek zarar verme sonucu doğuracak bir girişim olarak karşımıza çıkmaktadır.

32. O hâlde, İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.      

IV. SONUÇ:                                                                                                                                

Açıklanan nedenlerle;                                                                                                 

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 07.06.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.