DAVALI ŞİRKETİN KISMÎ BÖLÜNMESİ SURETİYLE KURULAN DAVALI ŞİRKETTEN KURUCU İNTİFA SENEDİ İHDAS ETMEMESİ NEDENİYLE DAVACILAR TAZMİNAT İSTEYEBİLİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/11-269
Karar No : 2023/399
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 24.03.2022
SAYISI : 2022/9 E., 2022/256 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10.04.2014 tarihli ve 2012/17293 Esas,
2014/7051 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasındaki kurucu intifa/hisse senetlerine ilişkin tespit, tescil veya alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul (Kapatılan) 41. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacılar vekili; müvekkillerinin müteveffa Feyyaz Rıfat I.'ın yasal mirasçıları olduğunu, muris Feyyaz Rıfat I.'ın davalılardan M. Genel Sigorta A.Ş.nin kurucu paydaşlarından olup, hâlihazırda 199 ve 200 numaralı iki adet kurucu intifa senedi ile 198,15 TL karşılığı nama yazılı pay senedi sahibi olduğunu, davalı M. Genel Sigorta A.Ş.nin 24.09.2007 tarihinde kısmî bölünme işlemine tâbi tutularak diğer davalı G. Yatırım A.Ş.nin kurulduğunu, kurulan bu şirkete davalı M. Genel Sigorta A.Ş.nin mal varlığının belirli unsurlarının aynî sermaye olarak tahsis edildiğini ve bu tahsis karşılığında davalı G. Yatırım A.Ş.nin bu tahsise isabet eden sermaye paylarının davalı M. Genel Sigorta A.Ş. ortaklarınca iktisap edildiğini, bölünme işlemi neticesinde sadece murisin nama yazılı pay senedinden kaynaklı olan hissesine tekabül eden miktarda müvekkillerine davalı G. Yatırım A.Ş.de 42 adet aynî sermaye niteliğinde pay senedi verildiğini, ancak bölünme planında korunması gereken intifa hakkı sahiplerinin haklarının karşılığının gösterilmediğini, söz konusu bölünme işleminin, aslen intifa hakkı sahiplerinin haklarının karşılığı gösterilmeden gerçekleştirildiğinden batıl olduğunu, müvekkillerinin kurucu intifa senetlerinden kaynaklanan haklarının korunmadığını ileri sürerek kısmî bölünme işlemlerinin butlanına, bunun mümkün görülmemesi hâlinde müvekkillerinin bölünme ile hak etmiş olmaları gereken değiş/tokuş oranına göre belirlenecek kurucu intifa senedi karşılığına gelecek oranda kurucu intifa senedi tahsisi ile bu karşılık payların müvekkiller adına tesciline veya belirlenecek kurucu intifa senedinin karşılığına gelecek oranda rayiç bedelin tespiti ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı
5. Davalı M. Genel Sigorta A.Ş. vekili; husumet itirazında bulunarak davanın, bölünmeye ilişkin alınan genel kurul kararlarının üzerinden 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı TTK) 381 inci maddesinde düzenlenen üç aylık süre geçtikten sonra açıldığını, bölünme işlemlerinin usul ve mevzuata uygun olarak gerçekleştirildiğini, butlan veya iptali gerektiren usulsüzlüğün yapılmadığını, kısmî bölünmenin davacıların sahip oldukları kurucu intifa senetlerini etkilemediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı G. Yatırım A.Ş. vekili; husumet itirazında bulunarak davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, bölünme işlemlerinin usul ve mevzuata uygun olarak gerçekleştirildiğini, davacıların kurucu intifa senetlerinin diğer davalı nezdinde mevcut olduğunu, bu senetlerde azalmanın söz konusu olmadığını, bölünme sonrası diğer davalının azalan sermayesinin tekrar artırılarak eski seviyesine getirildiğini, davacıların işbu davanın açılmasında hukuki yararlarının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı
7. İstanbul (Kapatılan) 41. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.06.2012 tarihli ve 2011/407 Esas, 2012/134 Karar sayılı kararı ile; davanın kurucu intifa senetleri ile ilgili olduğu, kurucu intifa senedi sahipliğinin şirkette ortaklık sıfatı vermediği ve iptal davası açma hakkı tanımadığı, dava konusu bölünme işleminin genel kurul toplantısında alınan kararla gerçekleştiği, davacıların kurucu intifa senedi sahipliğinden dolayı genel kurul iptali davası açma haklarının olmadığı, iptal davası açma hakları olmayan davacıların bölünmenin butlanının tespiti davası da açamayacakları, kurucu intifa senetlerini çıkarma yetkisinin genel kurula ait olduğu, bu nedenle kurucu intifa senedi tahsisi ve tescili talebinin yerinde olmadığı, davalı G. Yatırım A.Ş.de genel kurul kararı ile davacılara tahsis edilmiş kurucu intifa senedi bulunmadığı ve G. Yatırım A.Ş.nin şirket ana sözleşmesinde kurucu intifa senedi bulunmadığı, ana sözleşmesinde kurucu intifa senedi bulunmadığından genel kurul tarafından intifa senedi çıkartılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
8. İstanbul (Kapatılan) 41. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
9. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10.04.2014 tarihli ve 2012/17293 Esas, 2014/7051 Karar sayılı kararı ile; “… 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması ile davalı M. Genel Sigorta A.Ş. yönünden davanın reddinin yerinde olmasına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, davacıların murisi olan Feyyaz Rıfat I.'ın davalılardan M. Genel Sigorta A.Ş. nezdindeki kurucu hisse senetlerinin bu şirketin kısmi bölünme işlemine tabi tutulması sonucu kurulan G. Yatırım A.Ş. nezdindeki karşılığının gösterilmediği, intifa hakkı sahiplerinin haklarının karşılığı gösterilmediğinden bölünme işleminin batıl olduğu iddiasıyla bu işlemin butlanına, bunun mümkün görülmemesi halinde davacıların bölünme ile hak etmiş olmaları gereken değiş/tokuş oranına göre belirlenecek kurucu hisse senedi karşılığına gelecek oranda kurucu hisse senedi tahsisi ile bunların davacılar adına tesciline veya belirlenecek kurucu hisse senedi karşılığına gelecek oranda kurucu hisse senedinin rayiç değeri üzerinden bedelinin tespiti ile tahsili istemlerine ilişkindir.
Davacılar, bölünme işlemine tabi tutulan şirkette mevcut kurucu hisse senetlerinin ve bu senetlerin davacılara sağladığı hak ve ayrıcalıkların bu şirketin bölünmesi sonucu kurulan yeni şirkette de devam ettirilerek haklarının korunması gerektiğini ileri sürmüşlerdir.
Davacıların kurucu hisse senedi sahibi oldukları davalı M. Genel Sigorta A.Ş'nin bilançosunun aktifinde yer alan iştirak hisselerinin G. Yatırım A.Ş'ye ayni sermaye olarak konulması suretiyle G. Yatırım A.Ş'nin kurulduğu anlaşılmış olup, davalılar bölünme işlemi nedeniyle azalan sermayenin enflasyon düzeltmesi sonucu oluşan sermaye düzeltmesi olumlu farkları ile olağanüstü yedek akçe tutarlarının ilavesiyle tamamlandığını, bu şekilde davacıların hiçbir zararı olmadığını savunmuşlardır. Bölünen şirketin sahip olduğu iştirak paylarının yeni kurulan şirkete sermaye olarak konulması ile her halükarda bölünen şirketin aktifinden çıkan söz konusu iştirak payları kadar sermayesi azalmış olup, sonradan iç kaynaklar ve yapılan enflasyon düzeltmeleri ile azalan sermayenin tamamlanmış olması davacıların kurulan şirkete sermaye olarak konulan iştirak hisseleri üzerinde mevcut haklarını ortadan kaldırmayacağı gibi bu nedenle uğradıkları hak kayıplarını da bertaraf etmez. Davacıların kurucu hisse senetlerine dayalı olarak M. Genel Sigorta A.Ş'ye karşı ileri sürebilecekleri haklar, bu şirkete ait varlıkların konulması sonucu kurulan diğer şirkete karşı da ileri sürülebilecektir. Bu durumda, M. Genel Sigorta A.Ş'nin bölünmesi ile kurulan G. Yatırım A.Ş'de kurucu hisse senedi ihdas edilmemesi sonucu kurucu hisse senedi sahiplerinin bu nedenle uğradığı zararların kurulan yeni şirket olan G. Yatırım A.Ş. tarafından karşılanması gerekmektedir. Bu itibarla mahkemece davacıların hak sahibi olduğu şirketin bölünmesi suretiyle kurulan G. Yatırım A.Ş'nin kurucu hisse senedi ihdas etmemesi nedeniyle davacıların bu şirketten uygun bir tazminat isteyebileceklerinin kabul edilerek, buna göre karar verilmesi gerekirken, davacıların bu yöndeki istemleri üzerinde durulmaması doğru görülmemiş olup, kararın bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Birinci Direnme Kararı
10. İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.12.2015 tarihli ve 2015/483 Esas, 2015/924 Karar sayılı kararı ile önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararı
11. Birinci direnme kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulması üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.10.2021 tarihli ve 2017/11-2923 Esas, 2021/1165 Karar sayılı kararı ile direnme kararının usulden bozulmasına karar verilmiştir.
İkinci Direnme Kararı
12. İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.03.2022 tarihli ve 2022/9 Esas, 2022/256 Karar sayılı kararı ile önceki gerekçeye ilaveten; 6762 sayılı TTK’nın 403 üncü maddesi gereğince kurucu intifa senedi sahiplerinin, anonim şirketin sermayesine, iştiraklerine ve/veya aktiflerine dayalı doğrudan bir hakları bulunmamakta olup bu nitelikteki senet sahiplerinin ancak safi kazanca veya tasfiye neticesine iştirak edebilecekleri, bölünen şirketin sermayesinin, bölünme planında öngörülen ve bölünme suretiyle oluşturulan şirkete aktarılan varlıkların bilanço değerleri miktarında artırıldığı, bölünme suretiyle azalan şirket sermayesinin tahkim edildiği, diğer yandan şirketin sermayesi, iştirakleri ve aktifleri üzerinde doğrudan herhangi bir hak sahibi bulunmayan kurucu intifa senedi sahiplerinin haklarının bölünme suretiyle ihlâlinin ancak bölünme suretiyle oluşan şirkete aktarılan varlıklar nedeniyle bölünen şirketin safi kârının azalması, eş söyleyişle bölünmenin gerçekleşmesinden sonra davacılara verilecek kâr payının azalması hâlinde ortaya çıkabileceği, davacıların bölünmeden sonra kâr paylarının azaldığını da ispatlayamadıkları gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
İkinci Direnme Kararının Temyizi
13. Direnme kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacıların kurucu intifa senetleri ile hak sahibi oldukları davalı M. Genel Sigorta A.Ş.nin kısmî bölünmesi sonucu kurulan diğer davalı G. Yatırım A.Ş.nin kurucu intifa senedi ihdas etmemesi nedeniyle tazminat talep edip edemeyecekleri noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
16. Anonim şirketlerde bölünme, şirketin mal varlığı ile yükümlülüklerinin bölümlere ayrılarak diğer şirketlere devredilmesi olarak tanımlanabilir. Başka bir anlatımla şirketin mal varlığının ve yükümlülüklerinin tümünün yahut bir kısmının bölünen şirketten ayrılarak kül hâline mevcut yahut yeni kurulacak bir şirkete yahut şirketlere tasfiyesiz olarak devredilip karşılığında devralan şirketteki payların ve hakların bölünen (devreden) şirketin ortaklarının yahut bölünen şirketin bizzat kendisinin devralması, şirket bölünmesini ifade etmektedir (Poroy, Reha/Tekinalp, Ünal/Çamoğlu, Ersin: Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, İstanbul 2009, s. 143; Pulaşlı, Hasan: Şirketler Hukuku Şerhi, Ankara 2022, C. I, s. 331, 332).
17. Bu işlem sırasında şirketin bölünen mal varlığı ile yükümlülükleri, tasfiyesiz olarak devralan şirkete intikal ederek karşılığında devreden şirketin ortakları yahut bizzat devreden şirketin kendisi, devralan şirketlerde ortaklık ve diğer hakları tek işlemle ve kendiliğinden kazanırlar. Bu anlamda bölünmeye konu mal varlığına bağlı bütün hak ve yükümlülükler devralan şirkete geçmekle bu geçiş, tek bir işlem ile kendiliğinden gerçekleşir (Pulaşlı, s. 333).
18. Anonim şirketlerde bölünme, tam bölünme ve kısmî bölünme olarak iki şekilde gerçekleşir. Tam bölünmede şirketin mal varlığı bölümlere ayrılarak diğer şirketlere devredilir, devreden şirket ortakları devralan şirketlerde paylar ve haklar elde ederler. Tam bölünme suretiyle devreden/bölünen şirket ise tasfiyesiz olarak sona ererek unvanı ticaret sicilinden terkin edilir. Devralan şirketler hâlihazırda mevcut olan şirketler olabileceği gibi yeni kurulan şirketler de olabilir. Bu şekilde devreden şirketin payları itfa olunarak bu şirketin ortakları, devralan şirketlerin paylarını/haklarını iktisap ederek bölünmeyle sona eren şirketteki hakları ikame edilir (İpekel Kayalı, Ferna: Şirketler Hukuku Şerhi, Editör Kemal Şenocak, Cilt I, Ankara 2023, s. 374).
19. Kısmî bölünmede ise şirketin mal varlığının bir veya birden fazla kısmı mevcut yahut yeni kurulmuş şirketlere devredilerek devreden şirket varlığı muhafaza edilir. Devreden şirketin ortakları, devralan şirket yahut şirketlerin pay ve haklarını iktisap edebileceği gibi devreden şirket de devredilen mal varlığı karşılığında devralan şirketlerdeki pay ve hakları elde ederek yavru şirketini oluşturabilir. Tam bölünmeden farklı olarak kısmen bölünen şirket mal varlığının sadece bir bölümünü kendisinden ayırarak bu kısmı bir ortaklığa devretmekle yetinebilir (Tekinalp Ünal: Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul 2015, s. 726; 727, İpekel Kayalı, s. 377).
20. Kısmî bölünmede de bölünen mal varlığı mevcut bir şirkete devredilebileceği gibi devralan şirket yeni bir şirket de olabilir. Bu kapsamda öğretide de, şirketin bölünen mal varlığının hâlihazırda mevcut olan bir ortaklığa devredilerek gerçekleştirilen kısmî bölünme “devralma yoluyla bölünme”, ayrılan mal varlığının bölünme çerçevesinde yeni kurulacak bir şirkete devredilerek gerçekleştirilen bölünme ise “yeni kuruluş yoluyla bölünme” olarak adlandırılmaktadır (Pulaşlı, s. 336, 337).
21. Anonim şirket bölünmelerindeki başka bir ayrım ise oranların korunduğu (simetrik) bölünme ile oranların korunmadığı (asimetrik) bölünmedir. Bu ayrım, bölünen şirket ortaklarının bölünme işleri sırasındaki payları ile ortaklık haklarının ne şekilde korunacağında ve devralan şirketteki hakların ne şekilde devreden şirket ortaklarına tahsis edileceğinde önem arz eden bir ayrımdır. Bu anlamda simetrik bölünmede; devreden şirket ortaklarına devralan şirkette, devreden şirketteki mevcut payına uygun oranda pay tahsisi söz konusu iken asimetrik bölünmede ise bölünmeye katılan bazı veya tüm şirketlerde, devreden şirketteki mevcut paylarının oranına göre değişik oranlarda şirket payları tahsisi söz konusu olur.
22. Uyuşmazlık kapsamında davalı M. Sigorta A.Ş.nin kısmî bölünme işleminin gerçekleştiği ve dava tarihi itibariyle olaya uygulanacak olan 6762 sayılı TTK’da şirketlerin birleşmeleri yahut tür değiştirmeleri hakkında bir takım düzenlemeler mevcut iken şirket bölünmesi kurumuna dair herhangi bir düzenleme yer almamaktadır. Öte yandan şirketlerin birleşme ve tür değiştirmeleri kadar bölünmeleri de bir ihtiyaç olup bu ihtiyaç ilk olarak uyumlaştırma çalışmaları kapsamında Avrupa Topluluğunun (Avrupa Birliği) 1982 tarihli ve 82/891/AET sayılı 6 ncı Yönergesi (Altıncı Yönerge) ile hükme bağlanmıştır. Bu yönerge de şirketlerin bölünme usulü, 1978 tarihli ve 78/855/AET sayılı 3 üncü Yönergeye yapılan atıfla hüküm altına alınmış olup bu düzenleme ile topluluk (birlik) üyesi ülkelerin mevzuatlarında şirket bölünmesine dair yapacakları düzenlemelerde nazara alınması gereken esaslara ve kurallara işaret edilmiştir.
23. Türk Hukukunda ise ilk olarak bazı Bakanlar Kurulu kararları ile kanun hükmünde kararnamelerde “bölünme” kavramı kullanılmış olmakla birlikte en önemli düzenlemelerden ilki; 4684 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile değişik 5422 Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (5422 sayılı KVK) 38 inci maddesi olup anılan hükümde sermaye şirketlerinin bölünme ve pay değişimlerinde vergi hukukuna dair ilkeler ihdas edilmiştir. Bölünme hususunda bir diğer kaynak; 5422 sayılı KVK’nın 38 inci maddesi, 6762 sayılı TTK’nın 274 üncü maddesi ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un (3143 sayılı Kanun) 33 üncü maddesine dayalı olarak çıkarılan ve 25231 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan 16.09.2003 tarihli Anonim ve Limited Şirketlerin Kısmî Bölünme İşlemlerinin Usul ve Esaslarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ (Kısmî Bölünme Tebliği) olup Kısmî Bölünme Tebliği ile kısmî bölünmenin maddi hukuka ilişkin kısmı düzenlenerek şirketlerin kısmî bölünmesine işlerlik kazandırılmıştır. Bir diğer yasal düzenleme ise 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19 ve 20 nci maddeleri olup anılan hükümlerde bölünme türleri ile bu tür bölünme işlemleri, vergi hukuku kapsamında düzenleme altına alınmıştır.
24. Davalı şirketlerin bölünme işlemlerinin gerçekleştiği tarih ile dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın şirketlerin bölünmesine dair hüküm içermemesi sebebiyle yukarıda anılan mevzuat hükümleri, uyuşmazlığın niteliğine uygun düştüğü ölçüde somut olayda uygulama alanı bulacaktır.
25. Anonim şirketler kısmî bölünme işlemleri sırasında devreden şirketteki pay sahiplerinin yanında alacaklılar ve diğer hak sahiplerinin de korunması gerekmekte olup diğer hak sahiplerinin kapsamına şirkette intifa hakkı sahibi olan kişiler de girmektedir. Bu anlamda Kısmî Bölünme Tebliği’nin 8 inci maddesinde bölünmeye katılan anonim ve limited şirketlerin pay sahiplerinin ve intifa hakkı sahiplerinin hakları ile ilgili 6762 sayılı TTK hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir. Bu anlamda bölünme sözleşmesinde düzenlenmesi gereken hususların işaret edildiği aynı Tebliğin 10 uncu maddesinin 4 üncü bendinde de; devreden şirketin ortaklarının haklarının devralan şirket nezdindeki durumları ile devralan şirketin devreden şirketten imtiyazlı paylara, intifa hakkı sahiplerine ne türlü haklar verildiğinin belirtilmesi gerektiği açıkça düzenlenmiştir.
26. Nitekim bu hususta, Altıncı Yönergenin 13 üncü maddesinde de; devreden şirkette paylar dışında özel hakları bünyesinde barındıran menkul kıymetleri ellerinde bulunduranlara, bu tür hakların değiştirilmesi için hak sahiplerince (ulusal hukuki düzenlemelerde böyle bir toplantının öngörülmesi şartıyla) yapılacak olan toplantı ile onay verilmedikçe veya bu tür haklara sahip olanların bireysel olarak anılan haklarda değişikliğe izin vermiş olmadıkça veyahut bu haklar uygun karşılığında satın alınmadıkça, devralan şirketler nezdinde eşdeğer nitelikte haklar tanınması gerektiği düzenlenmiştir. Bu düzenlemede belirtilen ve ortaklık dışında özel hakları bünyesinde barındıran menkul kıymetlerden biri de; TTK’nın 402 ve devamındaki maddelerinde düzenlenen intifa senetleri olup bu kapsama aynı Kanun’un 298 inci maddesinde düzenlenen ve intifa senedinin özel bir türü olan kurucu intifa senetleri de dâhildir.
27. Gelinen aşama ve uyuşmazlık kapsamı itibariyle anonim şirketlerde intifa senedi ve somut uyuşmazlık özelinde kurucu intifa senetlerinin nitelikleri üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
28. Türk Ticaret Kanunu’nun 402 nci maddesinde düzenlenen intifa senetleri; sahibine sadece 6762 sayılı TTK’nın 403 üncü maddesinde sınırlı şekilde sayılan hakları sağlayan, pay sahipliği hakları bahşetmeyen kıymetli evrak ve bazen de menkul kıymet niteliğini bünyesinde muhafaza eden senetler olarak tanımlanabilir. Bu senetler hisse senetleri gibi sermayenin belirli bir oranını temsil etmediklerinden pay sahipliğinden kaynaklanan hakları sağlamaz. Pay sahipleri, kurucular, şirket alacaklıları ve benzer nedenlerle şirket ile ilgili olanlar lehine intifa senetleri çıkarılabilir. 6762 sayılı TTK’nın 403 üncü maddesi gereği intifa senetlerine tanınacak haklar; safi kazanca veya tasfiye neticesine iştirak yahut yeni çıkarılacak hisse senetlerini alma olarak sınırlı şekilde sayılmıştır (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, s. 700; Pulaşlı, C. III, s. 2438; Doğanay, İsmail: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İstanbul 2004, C. I, s. 1208; İmregün, Oğuz: Anonim Ortaklıklarda Kurucu Hisse Senetleri, İÜHFM, Doğumunun 100. Yılında Atatürk’e Armağan, C. XLV, 1982, s. 477-491., s. 478, 479, 480).
29. İntifa senedi sahibi, anonim şirket karşısında üçüncü kişi konumunda olup kanuni düzenlemeler gereği hak sahibine sağlanacak mal varlıksal menfaatler belirli koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. İntifa senetleri esas sözleşme yahut esas sözleşme değişikliği ile ihdas edilebilecektir. Bu hakkın doğumu senet çıkarılmasına bağlı olmayıp bahse konu haklar, esas sözleşme ile doğarlar. Bu anlamda anonim şirket karşısında üçüncü kişi konumunda olan intifa hakkı sahipleri ile şirket arasındaki ilişkinin ortaklık bağına dayanmayan sözleşmesel nitelikte bir ilişki olduğu söylenebilir. Dolayısıyla intifa hakkı sahibi, anonim şirketin kurumsal yapısı dışında ve onun karşısında, kendisiyle sözleşme akdedilen bir taraf olarak konumlanmıştır (Aktaş Ertan, Betül: Şirketler Hukuku Şerhi, Editör Kemal Şenocak, Cilt III, Ankara 2023, s. 3181; İmregün, s. 487; Pulaşlı, s. 2438, 2439).
30. 6762 sayılı TTK döneminde intifa hakkı sahibi ile anonim şirket arasındaki sözleşmesel nitelikteki ilişki sebebiyle esas sözleşme ile tanınan hakların, hak sahiplerinin onayı olmaksızın şirket genel kurulu tarafından alınacak tek taraflı bir karar sonucu esas sözleşmeyi değiştirmek suretiyle değiştirilip kaldırılması mümkün değildir. Bu kapsamda şirket genel kurulu, ancak bu haklar ile ilgili esas sözleşme hükümleri ve kanunen tanınan yetkiler çerçevesinde karar alabilir (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, s. 702; Pulaşlı, C. III, s. 2439; Aktaş Ertan, s. 3181). Dolayısıyla şirketin sermaye artırımı, azaltılması, birleşme, bölünme, tür değişikliğine gidilmesi yahut sona erme ve tasfiye hâline girmesi gibi şirket kararlarında söz hakkı bulunmamakla birlikte bu işlemler sırasında gerçekleşecek hak ihlâllerinin niteliğine göre intifa hakkı sahiplerinin zararlarının tazminini talep hakları mevcuttur.
31. İntifa senet türleri arasında en çok karşılaşılan tür kurucu intifa senetleri olup bu senetler uygulamada “müessis senetler”, “kurucu senetler” yahut “kurucu hisse senetleri” olarak da adlandırılmaktadırlar. Bu intifa senetleri anonim şirketin kuruluşunda hizmeti geçenlere sarf ettikleri emek ve hizmetlerine karşılık olarak verilen senetlerdir. 6762 sayılı TTK’nın 279/2 nci maddesinin 5 inci bendi gereğince ani kuruluşta, aynı Kanun’un 289/3 üncü maddesi gereğince tedrici kuruluşta anonim şirket esas sözleşmesine hüküm konulmak ve tedrici kuruluşta bunların kuruluş genel kurulu tarafından kabul edilmesi suretiyle kurucular lehine bu nitelikte özel çıkarlar tanınabilir. Öte yandan kurucu intifa senet sahiplerine tanınabilecek menfaatler de sınırlı sayıda düzenlenmiştir. Bu kapsamda 6762 sayılı TTK’nın 298 inci maddesi gereğince hâsıl olacak kazançtan aynı Kanun’un 466/1 inci maddesinde yazılı yedek akçe ile pay sahipleri için yüzde beş kâr payı ayrıldıktan sonra kalanın onda biri kurucu intifa senet sahiplerine tahsis edilebilir (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, s. 706, 707; Doğanay, s. 901, 902)
32. Kurucu intifa senet sahipleri de diğer intifa senet sahipleri gibi şirket karşısında üçüncü kişi konumunda olduklarından şirket ile aralarındaki ilişki, yukarıda da bahsedildiği üzere sözleşmesel niteliktedir. Zira kurucu intifa senet sahiplerine sağlanan haklar, pay sahibine sağlanan haklar gibi ortaklık vasıtasıyla ortaya çıkan haklardan ziyade ortaklığa karşı sahip olunan haklardır. Bu anlamda şirket karşısında üçüncü kişi konumunda olan kurucu intifa senet sahipleri ile şirket arasındaki sözleşmesel niteliği haiz bu ilişkide yapılacak değişiklikler tarafların karşılıklı mutabakatını gerektirir. Esas sözleşme ile kurucu intifa senet sahiplerine tanınan haklar üzerinde hak sahiplerinin rızalarının dışında tasarrufta bulunulamaz. Şirket genel kurulu, kural olarak kurucu intifa senedi sahiplerinin haklarına doğrudan doğruya tecavüz edemeyeceği gibi, bu hakları dolayısıyla da ihlâl edemez. Bu anlamda şirketin genel kurulu vasıtasıyla kurucu intifa senet sahiplerine tanınan haklar, doğrudan veya dolaylı şekilde sınırlandırılamaz ve değiştirilemez (İmregün s. 486, 487,)
33. Kurucu intifa senet sahiplerine tahsis edilen haklarda şirket tarafından değişiklik yapılması için kural olarak hak sahiplerinin tamamının muvafakati aranmaz. Nitekim TTK’nın 403/3 üncü maddesi “İntifa senetleri sahipleri, 429 - 432 nci maddelere tabi bulunan bir heyet teşkil ederler. Şu kadar ki; intifa senetlerinin ihdası esnasında daha ağır hükümler konmuş olmadıkça bu heyet kararlarını mevcudun mutlak ekseriyetiyle verir.” hükmünü haiz olup bu kapsamda kurucu intifa senet sahiplerince oluşturulan bir kurulun kanun ve esas sözleşmede belirlenen esaslar çerçevesinde alacağı karar ile şirket tarafından tahsis edilen haklarda yapılacak olan değişikliklere muvafakat vermesi mümkündür. Ancak karşılıklı mutabakat olmaksızın şirket tarafından tek taraflı olarak gerçekleştirilecek tüm işlemler vasıtasıyla kurucu intifa senet sahiplerine sağlanan haklarda değişiklik yapılarak bu hakların doğrudan yahut dolaylı olarak ihlal edilmesi sonucu ortaya çıkan zararların tazmini gerekir.
34. Buradan hareketle kurucu intifa senet sahiplerini bünyesinde barındıran bir anonim şirketin bölünmesi/kısmî bölünmesi sırasında, kurucu intifa senedi sahiplerinin hakları gözetilmesi zorunlu olup bu hakların özüne doğrudan yahut dolaylı şekilde zarar verilmemesi gerekir. Bu durumda Kısmî Bölünme Tebliği’nin 8 inci maddesinde yer alan düzenlemeden hareketle; şirket ile sözleşmesel niteliği haiz bir ilişki içerisinde olan kurucu intifa senet sahiplerinin şirkete karşı sahip oldukları haklarının kısmî bölünme suretiyle ihlal edilmesinden kaynaklı olarak ortaya çıkabilecek zararlarının tazmin edilmesi gerekir.
35. Ayrıca Altıncı Yönergenin 13 üncü maddesinde de işaret edildiği üzere; kısmî bölünmeye tâbi olan bir şirkette kurucu intifa senedi sahipliği dolayısıyla hak sahibi olanlarla ilgili olarak, değişiklikler hakkında muvafakatleri alınmadıkça veya kısmî bölünme işlemi ile mahrum kaldıkları menfaatler tazmin edilmedikçe devralan şirketler nezdinde sahip oldukları haklara eşdeğer nitelikte hakların tahsis edilmesi gerekmektedir. Zira kısmî bölünen (devreden) şirketten bölünen ve bu suretle azalan mal varlığı dolayısıyla tahsis edilen menfaatlerin niteliğine göre kurucu intifa senet sahiplerinin zarara uğrama ihtimali söz konusu olabilecektir. Bu sebeple kısmî bölünmede devralan şirketin intifa senedi çıkarmamış olması nedeniyle bölünen şirketteki kurucu intifa sahiplerine tanınan özel haklar bakımından bölünme sonrasında bir zarar ortaya çıkması durumunda bu zararın giderilmesi gerekir.
36. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacılar murisi Feyyaz Rıfat I.’ın davalı M. Sigorta A.Ş. (Eski unvan: T.G. Sigorta A.Ş.) nezdinde hem pay sahibi hem de kurucu senedi (kurucu intifa senedi) sahibi olduğu, davalı M. Sigorta A.Ş.nin esas sözleşmesinin 53 üncü maddesinde kurucu intifa senedi sahiplerine şirket kârının bir kısmına iştirak hakkı tanındığı anlaşılmaktadır.
37. Davalı M. Sigorta A.Ş.nin 11.09.2007 tarihli olağanüstü genel kurul kararı kapsamında gerçekleştirilen kısmî bölünme işlemi neticesinde diğer davalı G. Yatırım A.Ş. kurulmuş olup yeni kurulan şirkete davalı M. Sigorta A.Ş.nin aktifinde yer alan ve 74.000.000,00 TL kayıtlı değeri olan bir kısım iştirak payları aynî sermaye olarak devredilmiştir. Bu devir ile davalı M. Sigorta A.Ş.de kayıtlı sermaye azaltılmış olup aynî sermaye olarak diğer davalı G. Yatırım A.Ş.ye devredilen iştirak hisselerinin değeri oranında davalı M. Sigorta A.Ş.nin pay sahiplerine G. Yatırım A.Ş. nezdinde paylar verilmiştir. Bu kapsamda davacıların murisine devralan davalı şirkette 42 adet pay senedi tahsisi gerçekleştirilmiştir.
38. Kısmî bölüme işlemi sonrasında davalı M. Sigorta A.Ş.nin bilanço aktiflerinde yer alırken bölünme kapsamında devretmiş olduğu iştirak payları sebebiyle azalan sermayesi, eş zamanlı olarak enflasyon düzeltmeleri sonucu oluşan sermaye düzeltmesi olumlu farkları ile olağanüstü yedek akçe tutarları toplamı olan 74.000.000,00 TL ilaveyle yeniden 350.000.000,00 TL’ye yükseltilerek davalı M. Sigorta A.Ş.nin kayıtlı sermaye tutarı kısmî bölünme öncesindeki seviyeye çıkarılmıştır. Öte yandan bölünen şirketin sahip olduğu iştirak paylarının yeni kurulan şirkete sermaye olarak konulması ile herhâlükarda bölünen şirketin aktifinden çıkan söz konusu iştirak payları kadar sermayesi azalmıştır. Ayrıca kısmî bölünme sebebiyle eksilen sermayenin tamamlanması için iç kaynakların kullanımının davalı M. Sigorta A.Ş.nin aktifinde azalmaya neden olacağından sermayenin artırılması, davacıların yeni kurulan G. Yatırım A.Ş.ye sermaye olarak konulan iştirak hisseleri üzerindeki haklarını ortadan kaldırmamaktadır.
39. Bunun yanında bölünen davalı M. Sigorta A.Ş.de davacılar lehine mevcut kurucu intifa senetleri, kısmî bölünme sonrası da mevcudiyetini korumuştur. Ancak bölünme sonrası iştirak paylarını aynî sermaye olarak devralan davalı G. Yatırım A.Ş. nezdinde davacılar lehine kurucu intifa senedi ihdas edilmemiştir. Ayrıca kurucu intifa senet sahipleri olarak davacıların sahip olduğu safi kazanca iştirak hakkı kapsamında kısmî bölünme ve şirket içi kaynaklar kullanılmak suretiyle şirket sermayesinde yapılan işlemler neticesinde hakları etkilenen davacılar dâhil kurucu intifa hakkı sahiplerinden bu hususta usulüne uygun bir muvafakat da alınmamıştır.
40. Bu itibarla kısmî bölünme ile davalı M. Sigorta A.Ş.nin iştirak paylarının aynî sermaye olarak davalı G. Yatırım A.Ş.ye devredilmiş olması ve devralan G. Yatırım A.Ş. nezdinde davacılara M. Sigorta A.Ş.de sahip oldukları kurucu intifa senetleri kapsamında sahip oldukları haklara eşdeğer hakların tanınmamış olması karşısında, kısmî bölünme sonucu devredilen iştirak payları üzerindeki davacıların kurucu intifa senedi sahipliğinden kaynaklanan haklarının tek taraflı olarak ihlâl edildiği açık olup bu ihlâl sebebiyle oluşan davacı zararlarının tazmini gerekir.
41. Neticeten davacıların kurucu intifa senetlerine dayalı olarak M. Genel Sigorta A.Ş.ye karşı ileri sürebilecekleri talepler, bu şirkete ait kıymetlerin konulması sonucu kurulan G. Yatırım A.Ş.ye ileri sürülebileceğinden, davalı G. Yatırım A.Ş.de kurucu intifa senedi ihdas edilmemesi sonucu davacıların uğradığı zararların kurulan yeni şirket olan davalı G. Yatırım A.Ş. tarafından karşılanması gerekmektedir.
42. Bu durumda mahkemece, davacıların kurucu intifa senedi kapsamında hak sahibi olduğu davalı M. Sigorta A.Ş.nin kısmî bölünmesi suretiyle kurulan davalı G. Yatırım A.Ş.nin kurucu intifa senedi ihdas etmemesi nedeniyle davacıların bu şirketten uygun bir tazminat isteyebileceklerinin kabul edilerek yapılacak inceleme ve değerlendirme sonrasında hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
43. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğundan onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
44. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
45. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
03.05.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 23’ü BOZMA, 2’si ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.
DAVALI ŞİRKETİN KISMÎ BÖLÜNMESİ SURETİYLE KURULAN DAVALI ŞİRKETTEN KURUCU İNTİFA SENEDİ İHDAS ETMEMESİ NEDENİYLE DAVACILAR TAZMİNAT İSTEYEBİLİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/11-269
Karar No : 2023/399
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 24.03.2022
SAYISI : 2022/9 E., 2022/256 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10.04.2014 tarihli ve 2012/17293 Esas,
2014/7051 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasındaki kurucu intifa/hisse senetlerine ilişkin tespit, tescil veya alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul (Kapatılan) 41. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacılar vekili; müvekkillerinin müteveffa Feyyaz Rıfat I.'ın yasal mirasçıları olduğunu, muris Feyyaz Rıfat I.'ın davalılardan M. Genel Sigorta A.Ş.nin kurucu paydaşlarından olup, hâlihazırda 199 ve 200 numaralı iki adet kurucu intifa senedi ile 198,15 TL karşılığı nama yazılı pay senedi sahibi olduğunu, davalı M. Genel Sigorta A.Ş.nin 24.09.2007 tarihinde kısmî bölünme işlemine tâbi tutularak diğer davalı G. Yatırım A.Ş.nin kurulduğunu, kurulan bu şirkete davalı M. Genel Sigorta A.Ş.nin mal varlığının belirli unsurlarının aynî sermaye olarak tahsis edildiğini ve bu tahsis karşılığında davalı G. Yatırım A.Ş.nin bu tahsise isabet eden sermaye paylarının davalı M. Genel Sigorta A.Ş. ortaklarınca iktisap edildiğini, bölünme işlemi neticesinde sadece murisin nama yazılı pay senedinden kaynaklı olan hissesine tekabül eden miktarda müvekkillerine davalı G. Yatırım A.Ş.de 42 adet aynî sermaye niteliğinde pay senedi verildiğini, ancak bölünme planında korunması gereken intifa hakkı sahiplerinin haklarının karşılığının gösterilmediğini, söz konusu bölünme işleminin, aslen intifa hakkı sahiplerinin haklarının karşılığı gösterilmeden gerçekleştirildiğinden batıl olduğunu, müvekkillerinin kurucu intifa senetlerinden kaynaklanan haklarının korunmadığını ileri sürerek kısmî bölünme işlemlerinin butlanına, bunun mümkün görülmemesi hâlinde müvekkillerinin bölünme ile hak etmiş olmaları gereken değiş/tokuş oranına göre belirlenecek kurucu intifa senedi karşılığına gelecek oranda kurucu intifa senedi tahsisi ile bu karşılık payların müvekkiller adına tesciline veya belirlenecek kurucu intifa senedinin karşılığına gelecek oranda rayiç bedelin tespiti ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı
5. Davalı M. Genel Sigorta A.Ş. vekili; husumet itirazında bulunarak davanın, bölünmeye ilişkin alınan genel kurul kararlarının üzerinden 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı TTK) 381 inci maddesinde düzenlenen üç aylık süre geçtikten sonra açıldığını, bölünme işlemlerinin usul ve mevzuata uygun olarak gerçekleştirildiğini, butlan veya iptali gerektiren usulsüzlüğün yapılmadığını, kısmî bölünmenin davacıların sahip oldukları kurucu intifa senetlerini etkilemediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı G. Yatırım A.Ş. vekili; husumet itirazında bulunarak davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, bölünme işlemlerinin usul ve mevzuata uygun olarak gerçekleştirildiğini, davacıların kurucu intifa senetlerinin diğer davalı nezdinde mevcut olduğunu, bu senetlerde azalmanın söz konusu olmadığını, bölünme sonrası diğer davalının azalan sermayesinin tekrar artırılarak eski seviyesine getirildiğini, davacıların işbu davanın açılmasında hukuki yararlarının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı
7. İstanbul (Kapatılan) 41. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.06.2012 tarihli ve 2011/407 Esas, 2012/134 Karar sayılı kararı ile; davanın kurucu intifa senetleri ile ilgili olduğu, kurucu intifa senedi sahipliğinin şirkette ortaklık sıfatı vermediği ve iptal davası açma hakkı tanımadığı, dava konusu bölünme işleminin genel kurul toplantısında alınan kararla gerçekleştiği, davacıların kurucu intifa senedi sahipliğinden dolayı genel kurul iptali davası açma haklarının olmadığı, iptal davası açma hakları olmayan davacıların bölünmenin butlanının tespiti davası da açamayacakları, kurucu intifa senetlerini çıkarma yetkisinin genel kurula ait olduğu, bu nedenle kurucu intifa senedi tahsisi ve tescili talebinin yerinde olmadığı, davalı G. Yatırım A.Ş.de genel kurul kararı ile davacılara tahsis edilmiş kurucu intifa senedi bulunmadığı ve G. Yatırım A.Ş.nin şirket ana sözleşmesinde kurucu intifa senedi bulunmadığı, ana sözleşmesinde kurucu intifa senedi bulunmadığından genel kurul tarafından intifa senedi çıkartılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
8. İstanbul (Kapatılan) 41. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
9. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10.04.2014 tarihli ve 2012/17293 Esas, 2014/7051 Karar sayılı kararı ile; “… 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması ile davalı M. Genel Sigorta A.Ş. yönünden davanın reddinin yerinde olmasına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, davacıların murisi olan Feyyaz Rıfat I.'ın davalılardan M. Genel Sigorta A.Ş. nezdindeki kurucu hisse senetlerinin bu şirketin kısmi bölünme işlemine tabi tutulması sonucu kurulan G. Yatırım A.Ş. nezdindeki karşılığının gösterilmediği, intifa hakkı sahiplerinin haklarının karşılığı gösterilmediğinden bölünme işleminin batıl olduğu iddiasıyla bu işlemin butlanına, bunun mümkün görülmemesi halinde davacıların bölünme ile hak etmiş olmaları gereken değiş/tokuş oranına göre belirlenecek kurucu hisse senedi karşılığına gelecek oranda kurucu hisse senedi tahsisi ile bunların davacılar adına tesciline veya belirlenecek kurucu hisse senedi karşılığına gelecek oranda kurucu hisse senedinin rayiç değeri üzerinden bedelinin tespiti ile tahsili istemlerine ilişkindir.
Davacılar, bölünme işlemine tabi tutulan şirkette mevcut kurucu hisse senetlerinin ve bu senetlerin davacılara sağladığı hak ve ayrıcalıkların bu şirketin bölünmesi sonucu kurulan yeni şirkette de devam ettirilerek haklarının korunması gerektiğini ileri sürmüşlerdir.
Davacıların kurucu hisse senedi sahibi oldukları davalı M. Genel Sigorta A.Ş'nin bilançosunun aktifinde yer alan iştirak hisselerinin G. Yatırım A.Ş'ye ayni sermaye olarak konulması suretiyle G. Yatırım A.Ş'nin kurulduğu anlaşılmış olup, davalılar bölünme işlemi nedeniyle azalan sermayenin enflasyon düzeltmesi sonucu oluşan sermaye düzeltmesi olumlu farkları ile olağanüstü yedek akçe tutarlarının ilavesiyle tamamlandığını, bu şekilde davacıların hiçbir zararı olmadığını savunmuşlardır. Bölünen şirketin sahip olduğu iştirak paylarının yeni kurulan şirkete sermaye olarak konulması ile her halükarda bölünen şirketin aktifinden çıkan söz konusu iştirak payları kadar sermayesi azalmış olup, sonradan iç kaynaklar ve yapılan enflasyon düzeltmeleri ile azalan sermayenin tamamlanmış olması davacıların kurulan şirkete sermaye olarak konulan iştirak hisseleri üzerinde mevcut haklarını ortadan kaldırmayacağı gibi bu nedenle uğradıkları hak kayıplarını da bertaraf etmez. Davacıların kurucu hisse senetlerine dayalı olarak M. Genel Sigorta A.Ş'ye karşı ileri sürebilecekleri haklar, bu şirkete ait varlıkların konulması sonucu kurulan diğer şirkete karşı da ileri sürülebilecektir. Bu durumda, M. Genel Sigorta A.Ş'nin bölünmesi ile kurulan G. Yatırım A.Ş'de kurucu hisse senedi ihdas edilmemesi sonucu kurucu hisse senedi sahiplerinin bu nedenle uğradığı zararların kurulan yeni şirket olan G. Yatırım A.Ş. tarafından karşılanması gerekmektedir. Bu itibarla mahkemece davacıların hak sahibi olduğu şirketin bölünmesi suretiyle kurulan G. Yatırım A.Ş'nin kurucu hisse senedi ihdas etmemesi nedeniyle davacıların bu şirketten uygun bir tazminat isteyebileceklerinin kabul edilerek, buna göre karar verilmesi gerekirken, davacıların bu yöndeki istemleri üzerinde durulmaması doğru görülmemiş olup, kararın bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Birinci Direnme Kararı
10. İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.12.2015 tarihli ve 2015/483 Esas, 2015/924 Karar sayılı kararı ile önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararı
11. Birinci direnme kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulması üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.10.2021 tarihli ve 2017/11-2923 Esas, 2021/1165 Karar sayılı kararı ile direnme kararının usulden bozulmasına karar verilmiştir.
İkinci Direnme Kararı
12. İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.03.2022 tarihli ve 2022/9 Esas, 2022/256 Karar sayılı kararı ile önceki gerekçeye ilaveten; 6762 sayılı TTK’nın 403 üncü maddesi gereğince kurucu intifa senedi sahiplerinin, anonim şirketin sermayesine, iştiraklerine ve/veya aktiflerine dayalı doğrudan bir hakları bulunmamakta olup bu nitelikteki senet sahiplerinin ancak safi kazanca veya tasfiye neticesine iştirak edebilecekleri, bölünen şirketin sermayesinin, bölünme planında öngörülen ve bölünme suretiyle oluşturulan şirkete aktarılan varlıkların bilanço değerleri miktarında artırıldığı, bölünme suretiyle azalan şirket sermayesinin tahkim edildiği, diğer yandan şirketin sermayesi, iştirakleri ve aktifleri üzerinde doğrudan herhangi bir hak sahibi bulunmayan kurucu intifa senedi sahiplerinin haklarının bölünme suretiyle ihlâlinin ancak bölünme suretiyle oluşan şirkete aktarılan varlıklar nedeniyle bölünen şirketin safi kârının azalması, eş söyleyişle bölünmenin gerçekleşmesinden sonra davacılara verilecek kâr payının azalması hâlinde ortaya çıkabileceği, davacıların bölünmeden sonra kâr paylarının azaldığını da ispatlayamadıkları gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
İkinci Direnme Kararının Temyizi
13. Direnme kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacıların kurucu intifa senetleri ile hak sahibi oldukları davalı M. Genel Sigorta A.Ş.nin kısmî bölünmesi sonucu kurulan diğer davalı G. Yatırım A.Ş.nin kurucu intifa senedi ihdas etmemesi nedeniyle tazminat talep edip edemeyecekleri noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
16. Anonim şirketlerde bölünme, şirketin mal varlığı ile yükümlülüklerinin bölümlere ayrılarak diğer şirketlere devredilmesi olarak tanımlanabilir. Başka bir anlatımla şirketin mal varlığının ve yükümlülüklerinin tümünün yahut bir kısmının bölünen şirketten ayrılarak kül hâline mevcut yahut yeni kurulacak bir şirkete yahut şirketlere tasfiyesiz olarak devredilip karşılığında devralan şirketteki payların ve hakların bölünen (devreden) şirketin ortaklarının yahut bölünen şirketin bizzat kendisinin devralması, şirket bölünmesini ifade etmektedir (Poroy, Reha/Tekinalp, Ünal/Çamoğlu, Ersin: Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, İstanbul 2009, s. 143; Pulaşlı, Hasan: Şirketler Hukuku Şerhi, Ankara 2022, C. I, s. 331, 332).
17. Bu işlem sırasında şirketin bölünen mal varlığı ile yükümlülükleri, tasfiyesiz olarak devralan şirkete intikal ederek karşılığında devreden şirketin ortakları yahut bizzat devreden şirketin kendisi, devralan şirketlerde ortaklık ve diğer hakları tek işlemle ve kendiliğinden kazanırlar. Bu anlamda bölünmeye konu mal varlığına bağlı bütün hak ve yükümlülükler devralan şirkete geçmekle bu geçiş, tek bir işlem ile kendiliğinden gerçekleşir (Pulaşlı, s. 333).
18. Anonim şirketlerde bölünme, tam bölünme ve kısmî bölünme olarak iki şekilde gerçekleşir. Tam bölünmede şirketin mal varlığı bölümlere ayrılarak diğer şirketlere devredilir, devreden şirket ortakları devralan şirketlerde paylar ve haklar elde ederler. Tam bölünme suretiyle devreden/bölünen şirket ise tasfiyesiz olarak sona ererek unvanı ticaret sicilinden terkin edilir. Devralan şirketler hâlihazırda mevcut olan şirketler olabileceği gibi yeni kurulan şirketler de olabilir. Bu şekilde devreden şirketin payları itfa olunarak bu şirketin ortakları, devralan şirketlerin paylarını/haklarını iktisap ederek bölünmeyle sona eren şirketteki hakları ikame edilir (İpekel Kayalı, Ferna: Şirketler Hukuku Şerhi, Editör Kemal Şenocak, Cilt I, Ankara 2023, s. 374).
19. Kısmî bölünmede ise şirketin mal varlığının bir veya birden fazla kısmı mevcut yahut yeni kurulmuş şirketlere devredilerek devreden şirket varlığı muhafaza edilir. Devreden şirketin ortakları, devralan şirket yahut şirketlerin pay ve haklarını iktisap edebileceği gibi devreden şirket de devredilen mal varlığı karşılığında devralan şirketlerdeki pay ve hakları elde ederek yavru şirketini oluşturabilir. Tam bölünmeden farklı olarak kısmen bölünen şirket mal varlığının sadece bir bölümünü kendisinden ayırarak bu kısmı bir ortaklığa devretmekle yetinebilir (Tekinalp Ünal: Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul 2015, s. 726; 727, İpekel Kayalı, s. 377).
20. Kısmî bölünmede de bölünen mal varlığı mevcut bir şirkete devredilebileceği gibi devralan şirket yeni bir şirket de olabilir. Bu kapsamda öğretide de, şirketin bölünen mal varlığının hâlihazırda mevcut olan bir ortaklığa devredilerek gerçekleştirilen kısmî bölünme “devralma yoluyla bölünme”, ayrılan mal varlığının bölünme çerçevesinde yeni kurulacak bir şirkete devredilerek gerçekleştirilen bölünme ise “yeni kuruluş yoluyla bölünme” olarak adlandırılmaktadır (Pulaşlı, s. 336, 337).
21. Anonim şirket bölünmelerindeki başka bir ayrım ise oranların korunduğu (simetrik) bölünme ile oranların korunmadığı (asimetrik) bölünmedir. Bu ayrım, bölünen şirket ortaklarının bölünme işleri sırasındaki payları ile ortaklık haklarının ne şekilde korunacağında ve devralan şirketteki hakların ne şekilde devreden şirket ortaklarına tahsis edileceğinde önem arz eden bir ayrımdır. Bu anlamda simetrik bölünmede; devreden şirket ortaklarına devralan şirkette, devreden şirketteki mevcut payına uygun oranda pay tahsisi söz konusu iken asimetrik bölünmede ise bölünmeye katılan bazı veya tüm şirketlerde, devreden şirketteki mevcut paylarının oranına göre değişik oranlarda şirket payları tahsisi söz konusu olur.
22. Uyuşmazlık kapsamında davalı M. Sigorta A.Ş.nin kısmî bölünme işleminin gerçekleştiği ve dava tarihi itibariyle olaya uygulanacak olan 6762 sayılı TTK’da şirketlerin birleşmeleri yahut tür değiştirmeleri hakkında bir takım düzenlemeler mevcut iken şirket bölünmesi kurumuna dair herhangi bir düzenleme yer almamaktadır. Öte yandan şirketlerin birleşme ve tür değiştirmeleri kadar bölünmeleri de bir ihtiyaç olup bu ihtiyaç ilk olarak uyumlaştırma çalışmaları kapsamında Avrupa Topluluğunun (Avrupa Birliği) 1982 tarihli ve 82/891/AET sayılı 6 ncı Yönergesi (Altıncı Yönerge) ile hükme bağlanmıştır. Bu yönerge de şirketlerin bölünme usulü, 1978 tarihli ve 78/855/AET sayılı 3 üncü Yönergeye yapılan atıfla hüküm altına alınmış olup bu düzenleme ile topluluk (birlik) üyesi ülkelerin mevzuatlarında şirket bölünmesine dair yapacakları düzenlemelerde nazara alınması gereken esaslara ve kurallara işaret edilmiştir.
23. Türk Hukukunda ise ilk olarak bazı Bakanlar Kurulu kararları ile kanun hükmünde kararnamelerde “bölünme” kavramı kullanılmış olmakla birlikte en önemli düzenlemelerden ilki; 4684 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile değişik 5422 Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (5422 sayılı KVK) 38 inci maddesi olup anılan hükümde sermaye şirketlerinin bölünme ve pay değişimlerinde vergi hukukuna dair ilkeler ihdas edilmiştir. Bölünme hususunda bir diğer kaynak; 5422 sayılı KVK’nın 38 inci maddesi, 6762 sayılı TTK’nın 274 üncü maddesi ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un (3143 sayılı Kanun) 33 üncü maddesine dayalı olarak çıkarılan ve 25231 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan 16.09.2003 tarihli Anonim ve Limited Şirketlerin Kısmî Bölünme İşlemlerinin Usul ve Esaslarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ (Kısmî Bölünme Tebliği) olup Kısmî Bölünme Tebliği ile kısmî bölünmenin maddi hukuka ilişkin kısmı düzenlenerek şirketlerin kısmî bölünmesine işlerlik kazandırılmıştır. Bir diğer yasal düzenleme ise 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19 ve 20 nci maddeleri olup anılan hükümlerde bölünme türleri ile bu tür bölünme işlemleri, vergi hukuku kapsamında düzenleme altına alınmıştır.
24. Davalı şirketlerin bölünme işlemlerinin gerçekleştiği tarih ile dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın şirketlerin bölünmesine dair hüküm içermemesi sebebiyle yukarıda anılan mevzuat hükümleri, uyuşmazlığın niteliğine uygun düştüğü ölçüde somut olayda uygulama alanı bulacaktır.
25. Anonim şirketler kısmî bölünme işlemleri sırasında devreden şirketteki pay sahiplerinin yanında alacaklılar ve diğer hak sahiplerinin de korunması gerekmekte olup diğer hak sahiplerinin kapsamına şirkette intifa hakkı sahibi olan kişiler de girmektedir. Bu anlamda Kısmî Bölünme Tebliği’nin 8 inci maddesinde bölünmeye katılan anonim ve limited şirketlerin pay sahiplerinin ve intifa hakkı sahiplerinin hakları ile ilgili 6762 sayılı TTK hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir. Bu anlamda bölünme sözleşmesinde düzenlenmesi gereken hususların işaret edildiği aynı Tebliğin 10 uncu maddesinin 4 üncü bendinde de; devreden şirketin ortaklarının haklarının devralan şirket nezdindeki durumları ile devralan şirketin devreden şirketten imtiyazlı paylara, intifa hakkı sahiplerine ne türlü haklar verildiğinin belirtilmesi gerektiği açıkça düzenlenmiştir.
26. Nitekim bu hususta, Altıncı Yönergenin 13 üncü maddesinde de; devreden şirkette paylar dışında özel hakları bünyesinde barındıran menkul kıymetleri ellerinde bulunduranlara, bu tür hakların değiştirilmesi için hak sahiplerince (ulusal hukuki düzenlemelerde böyle bir toplantının öngörülmesi şartıyla) yapılacak olan toplantı ile onay verilmedikçe veya bu tür haklara sahip olanların bireysel olarak anılan haklarda değişikliğe izin vermiş olmadıkça veyahut bu haklar uygun karşılığında satın alınmadıkça, devralan şirketler nezdinde eşdeğer nitelikte haklar tanınması gerektiği düzenlenmiştir. Bu düzenlemede belirtilen ve ortaklık dışında özel hakları bünyesinde barındıran menkul kıymetlerden biri de; TTK’nın 402 ve devamındaki maddelerinde düzenlenen intifa senetleri olup bu kapsama aynı Kanun’un 298 inci maddesinde düzenlenen ve intifa senedinin özel bir türü olan kurucu intifa senetleri de dâhildir.
27. Gelinen aşama ve uyuşmazlık kapsamı itibariyle anonim şirketlerde intifa senedi ve somut uyuşmazlık özelinde kurucu intifa senetlerinin nitelikleri üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
28. Türk Ticaret Kanunu’nun 402 nci maddesinde düzenlenen intifa senetleri; sahibine sadece 6762 sayılı TTK’nın 403 üncü maddesinde sınırlı şekilde sayılan hakları sağlayan, pay sahipliği hakları bahşetmeyen kıymetli evrak ve bazen de menkul kıymet niteliğini bünyesinde muhafaza eden senetler olarak tanımlanabilir. Bu senetler hisse senetleri gibi sermayenin belirli bir oranını temsil etmediklerinden pay sahipliğinden kaynaklanan hakları sağlamaz. Pay sahipleri, kurucular, şirket alacaklıları ve benzer nedenlerle şirket ile ilgili olanlar lehine intifa senetleri çıkarılabilir. 6762 sayılı TTK’nın 403 üncü maddesi gereği intifa senetlerine tanınacak haklar; safi kazanca veya tasfiye neticesine iştirak yahut yeni çıkarılacak hisse senetlerini alma olarak sınırlı şekilde sayılmıştır (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, s. 700; Pulaşlı, C. III, s. 2438; Doğanay, İsmail: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İstanbul 2004, C. I, s. 1208; İmregün, Oğuz: Anonim Ortaklıklarda Kurucu Hisse Senetleri, İÜHFM, Doğumunun 100. Yılında Atatürk’e Armağan, C. XLV, 1982, s. 477-491., s. 478, 479, 480).
29. İntifa senedi sahibi, anonim şirket karşısında üçüncü kişi konumunda olup kanuni düzenlemeler gereği hak sahibine sağlanacak mal varlıksal menfaatler belirli koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. İntifa senetleri esas sözleşme yahut esas sözleşme değişikliği ile ihdas edilebilecektir. Bu hakkın doğumu senet çıkarılmasına bağlı olmayıp bahse konu haklar, esas sözleşme ile doğarlar. Bu anlamda anonim şirket karşısında üçüncü kişi konumunda olan intifa hakkı sahipleri ile şirket arasındaki ilişkinin ortaklık bağına dayanmayan sözleşmesel nitelikte bir ilişki olduğu söylenebilir. Dolayısıyla intifa hakkı sahibi, anonim şirketin kurumsal yapısı dışında ve onun karşısında, kendisiyle sözleşme akdedilen bir taraf olarak konumlanmıştır (Aktaş Ertan, Betül: Şirketler Hukuku Şerhi, Editör Kemal Şenocak, Cilt III, Ankara 2023, s. 3181; İmregün, s. 487; Pulaşlı, s. 2438, 2439).
30. 6762 sayılı TTK döneminde intifa hakkı sahibi ile anonim şirket arasındaki sözleşmesel nitelikteki ilişki sebebiyle esas sözleşme ile tanınan hakların, hak sahiplerinin onayı olmaksızın şirket genel kurulu tarafından alınacak tek taraflı bir karar sonucu esas sözleşmeyi değiştirmek suretiyle değiştirilip kaldırılması mümkün değildir. Bu kapsamda şirket genel kurulu, ancak bu haklar ile ilgili esas sözleşme hükümleri ve kanunen tanınan yetkiler çerçevesinde karar alabilir (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, s. 702; Pulaşlı, C. III, s. 2439; Aktaş Ertan, s. 3181). Dolayısıyla şirketin sermaye artırımı, azaltılması, birleşme, bölünme, tür değişikliğine gidilmesi yahut sona erme ve tasfiye hâline girmesi gibi şirket kararlarında söz hakkı bulunmamakla birlikte bu işlemler sırasında gerçekleşecek hak ihlâllerinin niteliğine göre intifa hakkı sahiplerinin zararlarının tazminini talep hakları mevcuttur.
31. İntifa senet türleri arasında en çok karşılaşılan tür kurucu intifa senetleri olup bu senetler uygulamada “müessis senetler”, “kurucu senetler” yahut “kurucu hisse senetleri” olarak da adlandırılmaktadırlar. Bu intifa senetleri anonim şirketin kuruluşunda hizmeti geçenlere sarf ettikleri emek ve hizmetlerine karşılık olarak verilen senetlerdir. 6762 sayılı TTK’nın 279/2 nci maddesinin 5 inci bendi gereğince ani kuruluşta, aynı Kanun’un 289/3 üncü maddesi gereğince tedrici kuruluşta anonim şirket esas sözleşmesine hüküm konulmak ve tedrici kuruluşta bunların kuruluş genel kurulu tarafından kabul edilmesi suretiyle kurucular lehine bu nitelikte özel çıkarlar tanınabilir. Öte yandan kurucu intifa senet sahiplerine tanınabilecek menfaatler de sınırlı sayıda düzenlenmiştir. Bu kapsamda 6762 sayılı TTK’nın 298 inci maddesi gereğince hâsıl olacak kazançtan aynı Kanun’un 466/1 inci maddesinde yazılı yedek akçe ile pay sahipleri için yüzde beş kâr payı ayrıldıktan sonra kalanın onda biri kurucu intifa senet sahiplerine tahsis edilebilir (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, s. 706, 707; Doğanay, s. 901, 902)
32. Kurucu intifa senet sahipleri de diğer intifa senet sahipleri gibi şirket karşısında üçüncü kişi konumunda olduklarından şirket ile aralarındaki ilişki, yukarıda da bahsedildiği üzere sözleşmesel niteliktedir. Zira kurucu intifa senet sahiplerine sağlanan haklar, pay sahibine sağlanan haklar gibi ortaklık vasıtasıyla ortaya çıkan haklardan ziyade ortaklığa karşı sahip olunan haklardır. Bu anlamda şirket karşısında üçüncü kişi konumunda olan kurucu intifa senet sahipleri ile şirket arasındaki sözleşmesel niteliği haiz bu ilişkide yapılacak değişiklikler tarafların karşılıklı mutabakatını gerektirir. Esas sözleşme ile kurucu intifa senet sahiplerine tanınan haklar üzerinde hak sahiplerinin rızalarının dışında tasarrufta bulunulamaz. Şirket genel kurulu, kural olarak kurucu intifa senedi sahiplerinin haklarına doğrudan doğruya tecavüz edemeyeceği gibi, bu hakları dolayısıyla da ihlâl edemez. Bu anlamda şirketin genel kurulu vasıtasıyla kurucu intifa senet sahiplerine tanınan haklar, doğrudan veya dolaylı şekilde sınırlandırılamaz ve değiştirilemez (İmregün s. 486, 487,)
33. Kurucu intifa senet sahiplerine tahsis edilen haklarda şirket tarafından değişiklik yapılması için kural olarak hak sahiplerinin tamamının muvafakati aranmaz. Nitekim TTK’nın 403/3 üncü maddesi “İntifa senetleri sahipleri, 429 - 432 nci maddelere tabi bulunan bir heyet teşkil ederler. Şu kadar ki; intifa senetlerinin ihdası esnasında daha ağır hükümler konmuş olmadıkça bu heyet kararlarını mevcudun mutlak ekseriyetiyle verir.” hükmünü haiz olup bu kapsamda kurucu intifa senet sahiplerince oluşturulan bir kurulun kanun ve esas sözleşmede belirlenen esaslar çerçevesinde alacağı karar ile şirket tarafından tahsis edilen haklarda yapılacak olan değişikliklere muvafakat vermesi mümkündür. Ancak karşılıklı mutabakat olmaksızın şirket tarafından tek taraflı olarak gerçekleştirilecek tüm işlemler vasıtasıyla kurucu intifa senet sahiplerine sağlanan haklarda değişiklik yapılarak bu hakların doğrudan yahut dolaylı olarak ihlal edilmesi sonucu ortaya çıkan zararların tazmini gerekir.
34. Buradan hareketle kurucu intifa senet sahiplerini bünyesinde barındıran bir anonim şirketin bölünmesi/kısmî bölünmesi sırasında, kurucu intifa senedi sahiplerinin hakları gözetilmesi zorunlu olup bu hakların özüne doğrudan yahut dolaylı şekilde zarar verilmemesi gerekir. Bu durumda Kısmî Bölünme Tebliği’nin 8 inci maddesinde yer alan düzenlemeden hareketle; şirket ile sözleşmesel niteliği haiz bir ilişki içerisinde olan kurucu intifa senet sahiplerinin şirkete karşı sahip oldukları haklarının kısmî bölünme suretiyle ihlal edilmesinden kaynaklı olarak ortaya çıkabilecek zararlarının tazmin edilmesi gerekir.
35. Ayrıca Altıncı Yönergenin 13 üncü maddesinde de işaret edildiği üzere; kısmî bölünmeye tâbi olan bir şirkette kurucu intifa senedi sahipliği dolayısıyla hak sahibi olanlarla ilgili olarak, değişiklikler hakkında muvafakatleri alınmadıkça veya kısmî bölünme işlemi ile mahrum kaldıkları menfaatler tazmin edilmedikçe devralan şirketler nezdinde sahip oldukları haklara eşdeğer nitelikte hakların tahsis edilmesi gerekmektedir. Zira kısmî bölünen (devreden) şirketten bölünen ve bu suretle azalan mal varlığı dolayısıyla tahsis edilen menfaatlerin niteliğine göre kurucu intifa senet sahiplerinin zarara uğrama ihtimali söz konusu olabilecektir. Bu sebeple kısmî bölünmede devralan şirketin intifa senedi çıkarmamış olması nedeniyle bölünen şirketteki kurucu intifa sahiplerine tanınan özel haklar bakımından bölünme sonrasında bir zarar ortaya çıkması durumunda bu zararın giderilmesi gerekir.
36. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacılar murisi Feyyaz Rıfat I.’ın davalı M. Sigorta A.Ş. (Eski unvan: T.G. Sigorta A.Ş.) nezdinde hem pay sahibi hem de kurucu senedi (kurucu intifa senedi) sahibi olduğu, davalı M. Sigorta A.Ş.nin esas sözleşmesinin 53 üncü maddesinde kurucu intifa senedi sahiplerine şirket kârının bir kısmına iştirak hakkı tanındığı anlaşılmaktadır.
37. Davalı M. Sigorta A.Ş.nin 11.09.2007 tarihli olağanüstü genel kurul kararı kapsamında gerçekleştirilen kısmî bölünme işlemi neticesinde diğer davalı G. Yatırım A.Ş. kurulmuş olup yeni kurulan şirkete davalı M. Sigorta A.Ş.nin aktifinde yer alan ve 74.000.000,00 TL kayıtlı değeri olan bir kısım iştirak payları aynî sermaye olarak devredilmiştir. Bu devir ile davalı M. Sigorta A.Ş.de kayıtlı sermaye azaltılmış olup aynî sermaye olarak diğer davalı G. Yatırım A.Ş.ye devredilen iştirak hisselerinin değeri oranında davalı M. Sigorta A.Ş.nin pay sahiplerine G. Yatırım A.Ş. nezdinde paylar verilmiştir. Bu kapsamda davacıların murisine devralan davalı şirkette 42 adet pay senedi tahsisi gerçekleştirilmiştir.
38. Kısmî bölüme işlemi sonrasında davalı M. Sigorta A.Ş.nin bilanço aktiflerinde yer alırken bölünme kapsamında devretmiş olduğu iştirak payları sebebiyle azalan sermayesi, eş zamanlı olarak enflasyon düzeltmeleri sonucu oluşan sermaye düzeltmesi olumlu farkları ile olağanüstü yedek akçe tutarları toplamı olan 74.000.000,00 TL ilaveyle yeniden 350.000.000,00 TL’ye yükseltilerek davalı M. Sigorta A.Ş.nin kayıtlı sermaye tutarı kısmî bölünme öncesindeki seviyeye çıkarılmıştır. Öte yandan bölünen şirketin sahip olduğu iştirak paylarının yeni kurulan şirkete sermaye olarak konulması ile herhâlükarda bölünen şirketin aktifinden çıkan söz konusu iştirak payları kadar sermayesi azalmıştır. Ayrıca kısmî bölünme sebebiyle eksilen sermayenin tamamlanması için iç kaynakların kullanımının davalı M. Sigorta A.Ş.nin aktifinde azalmaya neden olacağından sermayenin artırılması, davacıların yeni kurulan G. Yatırım A.Ş.ye sermaye olarak konulan iştirak hisseleri üzerindeki haklarını ortadan kaldırmamaktadır.
39. Bunun yanında bölünen davalı M. Sigorta A.Ş.de davacılar lehine mevcut kurucu intifa senetleri, kısmî bölünme sonrası da mevcudiyetini korumuştur. Ancak bölünme sonrası iştirak paylarını aynî sermaye olarak devralan davalı G. Yatırım A.Ş. nezdinde davacılar lehine kurucu intifa senedi ihdas edilmemiştir. Ayrıca kurucu intifa senet sahipleri olarak davacıların sahip olduğu safi kazanca iştirak hakkı kapsamında kısmî bölünme ve şirket içi kaynaklar kullanılmak suretiyle şirket sermayesinde yapılan işlemler neticesinde hakları etkilenen davacılar dâhil kurucu intifa hakkı sahiplerinden bu hususta usulüne uygun bir muvafakat da alınmamıştır.
40. Bu itibarla kısmî bölünme ile davalı M. Sigorta A.Ş.nin iştirak paylarının aynî sermaye olarak davalı G. Yatırım A.Ş.ye devredilmiş olması ve devralan G. Yatırım A.Ş. nezdinde davacılara M. Sigorta A.Ş.de sahip oldukları kurucu intifa senetleri kapsamında sahip oldukları haklara eşdeğer hakların tanınmamış olması karşısında, kısmî bölünme sonucu devredilen iştirak payları üzerindeki davacıların kurucu intifa senedi sahipliğinden kaynaklanan haklarının tek taraflı olarak ihlâl edildiği açık olup bu ihlâl sebebiyle oluşan davacı zararlarının tazmini gerekir.
41. Neticeten davacıların kurucu intifa senetlerine dayalı olarak M. Genel Sigorta A.Ş.ye karşı ileri sürebilecekleri talepler, bu şirkete ait kıymetlerin konulması sonucu kurulan G. Yatırım A.Ş.ye ileri sürülebileceğinden, davalı G. Yatırım A.Ş.de kurucu intifa senedi ihdas edilmemesi sonucu davacıların uğradığı zararların kurulan yeni şirket olan davalı G. Yatırım A.Ş. tarafından karşılanması gerekmektedir.
42. Bu durumda mahkemece, davacıların kurucu intifa senedi kapsamında hak sahibi olduğu davalı M. Sigorta A.Ş.nin kısmî bölünmesi suretiyle kurulan davalı G. Yatırım A.Ş.nin kurucu intifa senedi ihdas etmemesi nedeniyle davacıların bu şirketten uygun bir tazminat isteyebileceklerinin kabul edilerek yapılacak inceleme ve değerlendirme sonrasında hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
43. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğundan onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
44. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
45. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
03.05.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 23’ü BOZMA, 2’si ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.