EŞLER EVLİLİK DEVAM EDERKEN SERBEST İRADELERİYLE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ PAYLAŞIMLA PARAYI DA DİĞER EŞİN KİŞİSEL MAL GRUBUNA TERK EDEBİLİR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/8-301
KARAR NO : 2022/79
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 11. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 24/05/2017
NUMARASI : 2017/161 - 2017/901
DAVACI : Ş.S.
DAVALI : H.D. vekili Av. Ş.G.
1. Taraflar arasındaki “artık değere katılma alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 11. Aile Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 31.08.1994 tarihinde evlendiklerini, Ankara 3. Aile Mahkemesinin 19.03.2012 tarihli ve 2010/868 E., 2012/436 K. sayılı kararı ile boşandıklarını, evlilik birliği içerisinde aile konutu olarak kullanılan taşınmazın davalı adına kayıtlı olduğunu, davalının mal rejiminden kaynaklanan alacak hakkını davacıya ödemediğini ileri sürerek bu taşınmaza ilişkin artık değere katılma alacağının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, müvekkilin kişisel malı niteliğindeki taşınmazını 2008 yılında sattığını, bu işlemden 55.000 TL gelir elde ettiğini, bu bedel karşılığında inşaat hâlindeki bir yapıdan iki daire alınması yönünde anlaşma yaptıklarını, ancak müteahhit tarafından dolandırıldıklarını, nihayet 28.000 TL nakit ve 47.000 TL kambiyo senediyle ödenme yapmak üzere toplamda 75.000 TL’nin iadesi konusunda inşaat sahibiyle anlaştıklarını, 28.000 TL nakit bedelin müvekkili tarafından dava konusu taşınmazın alımında kullanıldığını, kalan 47.000 TL değerindeki senetlerin davacıda kaldığını, davacının bu bedelleri icra yoluyla tahsil ettiğini, davacı tarafından tahsil edilen bu senetler gözetildiğinde davacının davalıdan katılma alacağı bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Ankara 11. Aile Mahkemesinin 22.01.2015 tarihli ve 2014/5 E., 2015/43 K. sayılı kararı ile; davalının kişisel malı niteliğindeki dairenin satılmasından elde edilen para ile iki daire almak için müteahhide ödeme yaptığı ancak dolandırıldığı, müteahhidin daire yerine taraflara 75.000 TL ödemeyi kabul ettiği, 28.000 TL nakit paranın 75.000 TL'den mahsup edilmek üzere nakden davalıya verilmiş olduğu, davalının bu parayla davaya konu taşınmazı satın aldığı, geri kalan 47.000 TL değerindeki senetlerin davacıya verildiği, davacının tahsil ettiği parayı davalı ile paylaşmadığı, dolayısıyla davacının evlilik birliği devam ederken mal rejiminden kaynaklanan alacak hakkını aldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 15.12.2016 tarihli ve 2015/8701 E., 2016/16995 K. sayılı kararı ile;
“… İddianın ileri sürülüş şekline göre; dava, mal rejiminin tasfiyesi ile artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir. Artık değere katılma alacağı, eklenecek değerlerden (TMK 229) ve denkleştirmeden (TMK 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin yarısı üzerindeki diğer eşin hakkıdır.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, taraf beyanlarına göre, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 2000 yılında satın alınarak davalı eş adına tescil edilen dava dışı meskenin satışından elde edilen 55.000-TL ile yine dava dışı iki adet meskenin satın alınmak istenildiği ancak satıcı ile anlaşılamaması üzerine verilen bedelin 75.000-TL olarak iadesi hususunda anlaşıldığı, bu miktarın 28.000-TL'sinin davalı eşe elden verildiği, kalanın davacı eşin payına düştüğü, dava konusu 16 nolu bağımsız bölümün alımında davalı eşe düşen 28.000-TL olan kişisel mal niteliğindeki paranın da kullanıldığı anlaşılmıştır. Buna göre mahkemece dava konusu 16 nolu bağımsız bölümün satın alım tarihindeki sürüm değeri konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla belirlendikten sonra, bu miktarın kişisel ve edinilmiş mallarla karşılanan miktarları oranlanarak, bulunacak bu oranların tasfiye tarihi olan sonra verilecek karar tarihindeki sürüm değeri yine konusunda uzman bilirkişi tarafından belirlendikten sonra, bu miktarla çarpılıp davalının kişisel malı çıktıktan sonra kalan miktarın edinilmiş mal olduğunun kabulü ile az yukarıda açıklanan Yargıtay ve Dairemizin yerleşmiş ilke ve esasları göz önünde bulundurularak davacı eşin artık değere katılma alacak miktarının belirlenerek hüküm kurulması gerekir. Bu yön gözetilmeksizin dosya içeriğine ve yasaya uygun olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Ankara 11. Aile Mahkemesinin 24.05.2017 tarihli ve 2017/161 E., 2017/901 K. sayılı kararı ile bozma öncesi yer alan gerekçenin yanında, bozma kararında belirtilen hususların dosya kapsamına uygun olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı yasal süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacının davalıdan artık değere katılma alacak hakkının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.
13. Mal rejimi; eşlerin evlenmeden önce sahip oldukları ve evlilik birliği devam ettiği sürece edindikleri mallar üzerindeki hakları, birbirlerine ve üçüncü kişilere karşı sorumlulukları ile evlilik birliği sona erdiğinde bu malların paylaştırılması yönündeki kurallar bütününü ifade etmektedir. Mal rejimleri, yasal ve seçimlik mal rejimleri olarak iki gruba ayrılmıştır. Eşlerin malvarlıklarının yönetimi hususunda sözleşme ile mal rejimini tayin etme imkânı bulunmakla birlikte, bu seçimin gerçekleşmemesi ihtimali gözetilerek kanun gereği eşlerin tabi olacakları yasal mal rejimi belirlenmiştir.
14. 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı TMK’nın 202. maddesinin 1. fıkrası uyarınca eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi kabul edilmiştir. Yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimine yönelik düzenlemeler TMK’nın 218 ilâ 241. maddeleri arasında yer almaktadır. Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar (TMK m. 219) ile eşlerden her birinin kişisel mallarını (TMK m. 220-221) kapsar.
15. Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi için tasfiyeye konu malın hangi grupta yer aldığının belirlenmesi zorunludur. Zira malvarlığının yer aldığı grup, bu malvarlığının tasfiyeye girip girmeyeceği veya tasfiyeye girmesi hâlinde ne şekilde tasfiye edileceği açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca belirtmek gerekir ki; edinilmiş mallara katılma rejiminde kural, mal gruplarının değişmezliğidir. TMK’nın 221. maddesinin 1 ve 2. fıkraları ile açıklanan istisnalar dışında, eşler; mal gruplarını değiştiremezler, aksine ilişkin sözleşmeler geçersizdir. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK m. 222/3).
16. Edinilmiş mallara katılma rejiminde tasfiye davasının görülebilmesi için eşler arasındaki mal rejiminin sona ermiş olması gerekir. TMK’nın 225. maddesi ile “Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer. Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer” hükmü düzenleme altına alınmıştır.
17. Edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesiyle birlikte eşler veya mirasçılar tarafından açılabilecek davalar; değer artış payı alacağı (TMK m. 227) ve artık değere katılma alacağı (TMK m. 231) davalarıdır. Bu iki alacak türünün özellikleri, koşulları ve hesaplama yöntemleri arasında farklılıklar bulunmakla birlikte, tasfiye davalarına özgü usul ve esasa yönelik genel ilkelerin tamamı her iki dava türü için de geçerlidir.
18. Maddi vakıaları anlatmak taraflara, hukukî nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hâkime aittir (HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı istemine ilişkindir.
19. Artık değer; edinilmiş mallara katılma rejiminde, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dâhil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan tutardır (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 74). TMK’nın 229. maddesinde eklenecek değer, 230. maddesinde denkleştirme, 231/1. maddesinde artık değer ve 236. maddesinde ise yarı pay hükümleri düzenleme altına alınmıştır. TMK hükümleri uyarınca edinilmiş mallara katılma rejiminde bir eşin, artık değere katılma alacağı hakkının oluşması için; talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur. Kural olarak mal rejiminin devamı süresince sahip olunan edinilmiş bir malın bulunması ve varsa bu mala ilişkin borçlar çıktıktan sonra geriye artık değer kalması durumunda, başka bir şeye gerek kalmaksızın kendiliğinden diğer eşin artık değere katılma alacağı hakkı oluşur.
20. Eldeki davada; taraflar 31.08.1994 tarihinde evlenmiş, 25.06.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 16.05.2012 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir. Eşler arasında sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden; evlilik tarihi olan 31.08.1994 tarihinden TMK'nın yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı rejimi, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği 25.06.2010 tarihine kadar ise TMK’nın 202/1. maddesi ile düzenlenen edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Davaya konu taşınmazın, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 10.10.2008 tarihinde davalı eş adına tescil edildiği anlaşılmıştır.
21. Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; Mahkemece evlilik birliği devam ederken tarafların “daha mal rejimi sona ermeden, aralarındaki edinilmiş mallara katılma rejimi konusunda anlaşmış ve tasfiyeyi gerçekleştirmiş oldukları” gerekçesiyle direnme kararı verilmişse de; bu karar usule ve yasaya uygun olmamıştır. Zira eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 16.11.2000 tarihinde satın alınarak davalı eş adına tescil edilen dava dışı taşınmazın 16.11.2006 tarihinde satışından elde edilen 55.000 TL para ile, taraflar iki konut satın almak istemişler, bu amaçla elde edilen bedeli inşaat sahibine ödemişler, ancak inşaat sahibiyle yaşanılan sorun üzerine ödenen bedelin 75.000 TL olarak iadesi hususunda anlaşmaya varmışlardır. Eşler iade alınan bu miktarı, evlilik birliği devam ederken kendi serbest iradeleriyle 28.000 TL nakit bedelin erkek eşe, kalan 47.000 TL değerindeki kambiyo senetlerinin ise kadın eşe verilmesi şeklinde paylaşmışlardır. Hâl böyle olunca, eşlerin birlik devam ederken serbest iradeleriyle gerçekleştirdikleri bu paylaşımla, her bir payın o eşin kişisel mal grubuna terk edildiği kabul edilmelidir. Hayatın olağan akışına göre bunun aksini iddia eden eş iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Dosya kapsamı itibariyle, davalı erkek eşin kişisel malı niteliğindeki 28.000 TL parayı dava konusu taşınmazın alımında kullandığının anlaşılmasına göre; dava konusu bağımsız bölümün satın alınma tarihindeki değerinin, kişisel ve edinilmiş mallarla karşılanma oranı tespit edilerek, Özel Dairenin bozma ilamında gösterilen ilke ve esaslar doğrultusunda işin esasına yönelik bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
22. Hâl böyle olunca; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
23. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacının temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
EŞLER EVLİLİK DEVAM EDERKEN SERBEST İRADELERİYLE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ PAYLAŞIMLA PARAYI DA DİĞER EŞİN KİŞİSEL MAL GRUBUNA TERK EDEBİLİR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/8-301
KARAR NO : 2022/79
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 11. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 24/05/2017
NUMARASI : 2017/161 - 2017/901
DAVACI : Ş.S.
DAVALI : H.D. vekili Av. Ş.G.
1. Taraflar arasındaki “artık değere katılma alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 11. Aile Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 31.08.1994 tarihinde evlendiklerini, Ankara 3. Aile Mahkemesinin 19.03.2012 tarihli ve 2010/868 E., 2012/436 K. sayılı kararı ile boşandıklarını, evlilik birliği içerisinde aile konutu olarak kullanılan taşınmazın davalı adına kayıtlı olduğunu, davalının mal rejiminden kaynaklanan alacak hakkını davacıya ödemediğini ileri sürerek bu taşınmaza ilişkin artık değere katılma alacağının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, müvekkilin kişisel malı niteliğindeki taşınmazını 2008 yılında sattığını, bu işlemden 55.000 TL gelir elde ettiğini, bu bedel karşılığında inşaat hâlindeki bir yapıdan iki daire alınması yönünde anlaşma yaptıklarını, ancak müteahhit tarafından dolandırıldıklarını, nihayet 28.000 TL nakit ve 47.000 TL kambiyo senediyle ödenme yapmak üzere toplamda 75.000 TL’nin iadesi konusunda inşaat sahibiyle anlaştıklarını, 28.000 TL nakit bedelin müvekkili tarafından dava konusu taşınmazın alımında kullanıldığını, kalan 47.000 TL değerindeki senetlerin davacıda kaldığını, davacının bu bedelleri icra yoluyla tahsil ettiğini, davacı tarafından tahsil edilen bu senetler gözetildiğinde davacının davalıdan katılma alacağı bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Ankara 11. Aile Mahkemesinin 22.01.2015 tarihli ve 2014/5 E., 2015/43 K. sayılı kararı ile; davalının kişisel malı niteliğindeki dairenin satılmasından elde edilen para ile iki daire almak için müteahhide ödeme yaptığı ancak dolandırıldığı, müteahhidin daire yerine taraflara 75.000 TL ödemeyi kabul ettiği, 28.000 TL nakit paranın 75.000 TL'den mahsup edilmek üzere nakden davalıya verilmiş olduğu, davalının bu parayla davaya konu taşınmazı satın aldığı, geri kalan 47.000 TL değerindeki senetlerin davacıya verildiği, davacının tahsil ettiği parayı davalı ile paylaşmadığı, dolayısıyla davacının evlilik birliği devam ederken mal rejiminden kaynaklanan alacak hakkını aldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 15.12.2016 tarihli ve 2015/8701 E., 2016/16995 K. sayılı kararı ile;
“… İddianın ileri sürülüş şekline göre; dava, mal rejiminin tasfiyesi ile artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir. Artık değere katılma alacağı, eklenecek değerlerden (TMK 229) ve denkleştirmeden (TMK 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin yarısı üzerindeki diğer eşin hakkıdır.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, taraf beyanlarına göre, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 2000 yılında satın alınarak davalı eş adına tescil edilen dava dışı meskenin satışından elde edilen 55.000-TL ile yine dava dışı iki adet meskenin satın alınmak istenildiği ancak satıcı ile anlaşılamaması üzerine verilen bedelin 75.000-TL olarak iadesi hususunda anlaşıldığı, bu miktarın 28.000-TL'sinin davalı eşe elden verildiği, kalanın davacı eşin payına düştüğü, dava konusu 16 nolu bağımsız bölümün alımında davalı eşe düşen 28.000-TL olan kişisel mal niteliğindeki paranın da kullanıldığı anlaşılmıştır. Buna göre mahkemece dava konusu 16 nolu bağımsız bölümün satın alım tarihindeki sürüm değeri konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla belirlendikten sonra, bu miktarın kişisel ve edinilmiş mallarla karşılanan miktarları oranlanarak, bulunacak bu oranların tasfiye tarihi olan sonra verilecek karar tarihindeki sürüm değeri yine konusunda uzman bilirkişi tarafından belirlendikten sonra, bu miktarla çarpılıp davalının kişisel malı çıktıktan sonra kalan miktarın edinilmiş mal olduğunun kabulü ile az yukarıda açıklanan Yargıtay ve Dairemizin yerleşmiş ilke ve esasları göz önünde bulundurularak davacı eşin artık değere katılma alacak miktarının belirlenerek hüküm kurulması gerekir. Bu yön gözetilmeksizin dosya içeriğine ve yasaya uygun olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Ankara 11. Aile Mahkemesinin 24.05.2017 tarihli ve 2017/161 E., 2017/901 K. sayılı kararı ile bozma öncesi yer alan gerekçenin yanında, bozma kararında belirtilen hususların dosya kapsamına uygun olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı yasal süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacının davalıdan artık değere katılma alacak hakkının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.
13. Mal rejimi; eşlerin evlenmeden önce sahip oldukları ve evlilik birliği devam ettiği sürece edindikleri mallar üzerindeki hakları, birbirlerine ve üçüncü kişilere karşı sorumlulukları ile evlilik birliği sona erdiğinde bu malların paylaştırılması yönündeki kurallar bütününü ifade etmektedir. Mal rejimleri, yasal ve seçimlik mal rejimleri olarak iki gruba ayrılmıştır. Eşlerin malvarlıklarının yönetimi hususunda sözleşme ile mal rejimini tayin etme imkânı bulunmakla birlikte, bu seçimin gerçekleşmemesi ihtimali gözetilerek kanun gereği eşlerin tabi olacakları yasal mal rejimi belirlenmiştir.
14. 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı TMK’nın 202. maddesinin 1. fıkrası uyarınca eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi kabul edilmiştir. Yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimine yönelik düzenlemeler TMK’nın 218 ilâ 241. maddeleri arasında yer almaktadır. Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar (TMK m. 219) ile eşlerden her birinin kişisel mallarını (TMK m. 220-221) kapsar.
15. Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi için tasfiyeye konu malın hangi grupta yer aldığının belirlenmesi zorunludur. Zira malvarlığının yer aldığı grup, bu malvarlığının tasfiyeye girip girmeyeceği veya tasfiyeye girmesi hâlinde ne şekilde tasfiye edileceği açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca belirtmek gerekir ki; edinilmiş mallara katılma rejiminde kural, mal gruplarının değişmezliğidir. TMK’nın 221. maddesinin 1 ve 2. fıkraları ile açıklanan istisnalar dışında, eşler; mal gruplarını değiştiremezler, aksine ilişkin sözleşmeler geçersizdir. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK m. 222/3).
16. Edinilmiş mallara katılma rejiminde tasfiye davasının görülebilmesi için eşler arasındaki mal rejiminin sona ermiş olması gerekir. TMK’nın 225. maddesi ile “Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer. Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer” hükmü düzenleme altına alınmıştır.
17. Edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesiyle birlikte eşler veya mirasçılar tarafından açılabilecek davalar; değer artış payı alacağı (TMK m. 227) ve artık değere katılma alacağı (TMK m. 231) davalarıdır. Bu iki alacak türünün özellikleri, koşulları ve hesaplama yöntemleri arasında farklılıklar bulunmakla birlikte, tasfiye davalarına özgü usul ve esasa yönelik genel ilkelerin tamamı her iki dava türü için de geçerlidir.
18. Maddi vakıaları anlatmak taraflara, hukukî nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hâkime aittir (HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı istemine ilişkindir.
19. Artık değer; edinilmiş mallara katılma rejiminde, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dâhil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan tutardır (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 74). TMK’nın 229. maddesinde eklenecek değer, 230. maddesinde denkleştirme, 231/1. maddesinde artık değer ve 236. maddesinde ise yarı pay hükümleri düzenleme altına alınmıştır. TMK hükümleri uyarınca edinilmiş mallara katılma rejiminde bir eşin, artık değere katılma alacağı hakkının oluşması için; talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur. Kural olarak mal rejiminin devamı süresince sahip olunan edinilmiş bir malın bulunması ve varsa bu mala ilişkin borçlar çıktıktan sonra geriye artık değer kalması durumunda, başka bir şeye gerek kalmaksızın kendiliğinden diğer eşin artık değere katılma alacağı hakkı oluşur.
20. Eldeki davada; taraflar 31.08.1994 tarihinde evlenmiş, 25.06.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 16.05.2012 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir. Eşler arasında sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden; evlilik tarihi olan 31.08.1994 tarihinden TMK'nın yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı rejimi, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği 25.06.2010 tarihine kadar ise TMK’nın 202/1. maddesi ile düzenlenen edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Davaya konu taşınmazın, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 10.10.2008 tarihinde davalı eş adına tescil edildiği anlaşılmıştır.
21. Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; Mahkemece evlilik birliği devam ederken tarafların “daha mal rejimi sona ermeden, aralarındaki edinilmiş mallara katılma rejimi konusunda anlaşmış ve tasfiyeyi gerçekleştirmiş oldukları” gerekçesiyle direnme kararı verilmişse de; bu karar usule ve yasaya uygun olmamıştır. Zira eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 16.11.2000 tarihinde satın alınarak davalı eş adına tescil edilen dava dışı taşınmazın 16.11.2006 tarihinde satışından elde edilen 55.000 TL para ile, taraflar iki konut satın almak istemişler, bu amaçla elde edilen bedeli inşaat sahibine ödemişler, ancak inşaat sahibiyle yaşanılan sorun üzerine ödenen bedelin 75.000 TL olarak iadesi hususunda anlaşmaya varmışlardır. Eşler iade alınan bu miktarı, evlilik birliği devam ederken kendi serbest iradeleriyle 28.000 TL nakit bedelin erkek eşe, kalan 47.000 TL değerindeki kambiyo senetlerinin ise kadın eşe verilmesi şeklinde paylaşmışlardır. Hâl böyle olunca, eşlerin birlik devam ederken serbest iradeleriyle gerçekleştirdikleri bu paylaşımla, her bir payın o eşin kişisel mal grubuna terk edildiği kabul edilmelidir. Hayatın olağan akışına göre bunun aksini iddia eden eş iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Dosya kapsamı itibariyle, davalı erkek eşin kişisel malı niteliğindeki 28.000 TL parayı dava konusu taşınmazın alımında kullandığının anlaşılmasına göre; dava konusu bağımsız bölümün satın alınma tarihindeki değerinin, kişisel ve edinilmiş mallarla karşılanma oranı tespit edilerek, Özel Dairenin bozma ilamında gösterilen ilke ve esaslar doğrultusunda işin esasına yönelik bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
22. Hâl böyle olunca; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
23. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacının temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.