KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

EŞLERDEN BİRİNİN ALACAKLISI, BORÇLU EŞİN MAL REJİMİNİN TASFİYESİNDEN KAYNAKLANAN ALACAK HAKKI NEDENİYLE DAVA AÇABİLİR.

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
10. AİLE MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO      : 2015/1266 Esas
KARAR NO   : 2018/499

DAVA                                      : TASARRUFUN İPTALİ
DAVA TARİHİ                         : 28/07/2015
KARAR TARİHİ                      : 17/05/2018
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 25/05/2018

Ankara 2. Asliye hukuk Mahkemesinin 2011/311 esas sayılı dosyası görevsizlikle mahkememize gelmekle,

DAVA                 :

Davacı kurum vekili verdiği dava dilekçesi ile; davalı Güzin ve Mustafa Hayati'nin resmen evli iken Ankara 4 Aile Mahkemesinin 2010/5.0 esas 2010/5.6 sayılı kararı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını, davalı Güzin'in Vakıflarbankası B. Şubesinde yetkili Müdür yardımcısı olarak görev yapmakta iken 174.000 TL zimmetine geçirdiğini, bankanın yaklaşık 198.000 TL zararının olduğunu, bu konuda Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, Ankara 2 Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/3.7 esas sayılı dosyası ile kamu davasının açıldığını, 19/04/2011 tarihinde mahkemece Güzin A.'in bu suçu işlediği kanatine varılarak cezalandırıldığını, tarafların Ankara 4 Aile Mahkemesindeki boşanmalarının anlaşmalı protokol hükümleri doğrultusunda yapıldığını, bu protokole göre evlilik birliği içinde edinilen davalı adına kayıtlı Çankaya Öveçler 25.77 ada 2 parsel 5 nolu taşınmaz ile Ankara Altındağ Feridun Çelik Mah. 23.99 ada 1 parseldeki arsa ve 2005 model 06 AK 86.1 plakalı araç üzerindeki katkı ve katılma alacağı talebinden Güzin A.'in vazgeçtiğini, davalı Güzin’in bankayı zarara uğratmak ve bankadan mal kaçırmak kaydı ile bu boşanmayı ve sözleşmeyi kabul ettiğini, bu işlemin muvazaalı bir işlem olması nedeniyle davaya konu iki adet taşınmaz ile bir araç üzerindeki tasarrufunun iptali ve mallar üzerindeki 1/2 mülkiyetin davalı Güzin adına tescilini talep ve dava etmiştir.

CEVAP                :

Dava dilekçesi davalılara tebliğ edilmiş, davalı Mustafa A. vekili verdiği cevap dilekçesi ile, tarafların anlaşmalı protokol kapsamında boşandıklarını, davacı kurumun muvazaalı boşanma ve mal kaçırma iddialarının doğru olmadığını, bu tür davaların Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanında olmadığını, davalı Mustafa'nın bu taşınmazların alımında kendi kazançları ile katkısının olduğunu, eşi Güzin'in hiç bir katkısının olmadığını belirterek görev itirazında bulunmuş ve hak düşürücü süre yönünden zaman aşımı itirazında bulunmuş, davalı Güzin Ç. vekilinin cevap dilekçesi vermediği görülmüştür.

Asliye Hukuk Mahkemesince davalıların evlilik döneminde edinilmiş mallara katkı payı talep edildiğine göre, Aile Mahkemesinin görev alanına gireceğini belirterek görevsizlik kararı vermiş, dosya mahkememize gönderilmiştir. Mahkememizce Asliye Hukuk Mahkemesinden gelen görevsizlik kararı incelenmiş, davacının talebinin tasarrufun iptali ile davalı kadın adına tescil talebini içerdiğini, bu tür davaların aile mahkemesinin görev alanında olmadığını belirterek karşı görevsizlik verilmiş ve Yargıtay 20. Hukuk dairesi tarafların muvazaalı olarak boşanmaları nedeniyle evlilik birliği içinde alınan ve koca adına kayıtlı araç ve taşınmazlardan kadının hak talep etmeyerek davacıdan mal kaçırma amacıyla hareket ettiği iddiasıyla evlilik birliği içinde edinilen mallarda 1/2 payını davalı kadın adına tescili ile tasarrufun iptali istemine ilişkin olup, edinilmiş mallara katılma rejimini düzenleyen maddeler aile mahkemesinin görev alanına gireceğinden Aile mahkemesinin görevli olduğu yönünden görüş bildirerek dosyanın mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.

Katkı payı, katılma alacağı, değer artış payı alacağına ilişkin davaların eşler arasında görülen davalardan olduğu, ancak Yargıtay 20 hukuk dairesinden gelen karar doğrultusunda verilen kararın mahkemeyi bağlayıcı nitelikte olması nedeniyle mahkemece taraflar duruşmaya davet edilmiş, davacının talepleri yönünden yargılama devam olunmuştur.

Davacı vekili ön inceleme duruşmasında dava dilekçesini tekrar ederek, tarafların boşandıklarını, evlilik birliği içinde edinilen 2 adet taşınmaz ve 1 adet aracın muvazaalı olarak bankadan alacağı kaçırmak amacıyla davalı üzerinde bırakıldığını, bu taşınmazlar ve araçtan davacının da katılma alacağı hakkının bulunması nedeniyle katılma alacağının tespiti ve Güzin Ç. adına tescilini istemiştir.

Davalı Mustafa vekili ön inceleme duruşmasında, taraflar arasındaki boşanma davasının muvazaalı bir dava olmadığını, davalı Güzin’in zimmet suçundan mahkum olduğunu, halen hükümlü olduğunu, taşınmazların bir kısmının evlilikten önce, bir kısmının da kredi borcu ile alınıp, davalı koca tarafından ödendiğini, davalı Mustafa'nın malı olması nedeniyle Güzin'in katılma alacağı hakkının bulunmadığı, davanın reddini istediğini belirtmiştir.

Davalı Güzin Ç. hükümlü olması nedeniyle Ankara 7 sulh hukuk mah. 2015/317 esas sayılı dosyası ile kendisine Ali Ç.'ın vasi olarak atandığı anlaşıldığından, davalı vasisi olarak dava dilekçesi ve ön inceleme duruşma günü tebliğ edilmiş, davalı vasisinin haberdar olduğu halde duruşmalara katılmadığı görülmüş ve ilk itirazlar yerinde görülmeyerek tahkikat aşamasına geçilmiş, tarafların gösterdiği deliller toplanmıştır.

GEREKÇE            :

Dava evlilik birliği içinde edinilen iki adet taşınmaz ve bir adat araç yönünden davacı kurumun alacağının karşılanmaması nedeniyle davalı Güzin'in katılma alacağına mahsuben tasarrufun iptali ile alacağın davacıya ödenmesi talebine ilişkin olduğu anlaşılmış, davacı kurum vekilinin talepleri mahkemece bu yönde yorumlanmış ve değerlendirilmiştir.

Davalılar Mustafa ve Güzin'in 12/05/2008 tarihinde evlendikleri ve Ankara 4 Aile Mahkemesinin 2010/5.0 esas 2010/5.6 sayılı kararı ile anlaşmalı olarak boşandıkları, boşanma kararının 16/04/2010 tarihinde kesinleştiği, tarafların kendilerinin yazarak imzaladıkları protokole göre evlilik birliği içinde edinilen davaya konu Öveçlerdeki apartman dairesi ile Ankara Altındağ’daki arsa ve davalı adına kayıtlı aracın davalı adına kayıtlı olması nedeniyle bu taşınmazlar ve araçtan bir alacak talebinde bulunmayacağını da protokole yazıp imzaladıkları anlaşılmıştır.

Davalı Güzin'in Ankara 2 Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/3.7 esas 2011/1.0 sayılı kararı ile davalı Güzin Ç.'ın 19/03/2010 tarihi ve öncesine ilişkin 5411 sayılı kanuna aykırılık suçundan yapılan yargılama sonucu davalı Güzin Ç.'ın atılı zimmet suçunu işlemesi nedeniyle 6 yıl 3 ay hapis cezası ve 125 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın kesinleştiği ve davalı Güzin'in mahkememiz davacı Vakıfbank Genel Müdürlüğü zarara uğratacak zimmet suçunu işlediği anlaşılmıştır.

Yargılama sırasında tarafların gösterdiği deliller toplanmış, tanıklar dinlenmiştir. Davaya konu taşınmaz ve aracın kayıtları getirtilmiş, davacının talebi doğrultusunda davalı Güzin'in bu taşınmazlar ve araçdaki tasarruf edebileceği miktar bulunması yönünde yargılama yapılmıştır.

Taşınmazlar ve aracın değer tespiti yapılarak talep konusunda dosya hesap uzmanı bilirkişiye verilmiştir. Dava konusu Altındağ 23.99 ada 1 parseldeki kayıtlı arsa ile Çankaya 25.77 ada 2 parseldeki 5 nolu taşınmaz ve 06 AK 86.1 plakalı aracın edinim tarihleri itibariyle evlilik birliği içinde alındığı ve davalı Mustafa A. adına kayıtlı olduğu görülmüştür.

Mahkemece evlilik birliği içinde edinilen mallar yönünden davalı Güzin'in bir alacak hakkının bulunup bulunmadığı tespit edilmiş, hesap uzmanı bilirkişi de taşınmazların değeri, alım tarihleri dikkate alınarak hesaplama yapmıştır.

Dava konusu taşınmazlar ve aracın 01/01/2002 tarihinden sonra alındığı, taraflar arasında ayrı bir mal rejimi sözleşmesinin yapılmadığı, bu nedenle taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu anlaşılmıştır.

Yargılama aşamasında tasarrufun iptali yönünde yapılan değerlendirme sonucu; davacı bankanın bu alacağını tahsil edip etmediği yönünde de bir araştırma yapılmış, ancak bankanın alacağını tahsil edemediği gelen yazılardan görülmüştür.

Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller doğrultusunda dava konusu taşınmazın geri dönüşümlü kredi ile alındığı, kredi ödemelerinin bir kısmının davalı Mustafa'nın ablası tarafından ödendiği, bu ödemelerin davalı Mustafa'nın kişisel malı niteliğinde olduğu kabul edilerek dava konusu taşınmazdaki davalı Güzin'in artık değere katılma alacağı 18.750 TL olarak kabul edilmiş, dava konusu arsadan davalı Güzin'in lehine doğabilecek artık değere katılma alacağının 7.776 TL olduğu, dava konusu araçtan davalı Güzin'in artık değere katılma alacağının 7.750 TL olduğu kanaatine varılmıştır.

Davacı vekilinin talep ettiği miktarı ıslah ettiği ve 53.026 TL 'ya çıkardığı dilekçe içeriğinden anlaşılmış, ancak mahkemece yapılan yargılama ve toplanan delillere göre davacı kurumun alacağının toplam 34.276 TL olduğu anlaşıldığından aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM             :

Davanın KISMEN KABULÜNE, Toplam 34.276 TL'lik katkı alacağı miktarı ile bağlı kalmak üzere davacının 4. İcra Müdürlüğünün 2010/20.07 icra takip dosyası yönünden haciz ve satış isteme yetkisinin bu yönden tanınmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine,

Yargılama aşamasında davakonusu ev, araç ve arsaya tedbir konulmuş ise de hükmedilen miktar itibariyle dava konusu arsa ve araç üzerindeki tedbirin kaldırılmasına, ev üzerindeki tedbirin devamına karar kesinleşince ev üzerindeki tedbirin kaldırılmasına,

Davacı tarafından yapılan 3.382,19 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,

Peşin alınan harcın mahsubu ile fazla yatan 242,51 TL harcın istek halinde yatırana iadesine

Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hükmedilen tutar itibariyle 4.113,12 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,

Reddedilen tutar itibariyle davalı Mustafa Hayati A. kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden 2.250 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,

Dair karar, davacı vekilinin ve davalı ve vekilinin yüzüne karşı, kararın kendilerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/05/2018

 

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO      : 2018/1909
KARAR NO   : 2021/181

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

K A R A R

DAVANIN KONUSU              : Mal Rejiminin Tasfiyesinden Kaynaklanan Alacak
G. KARARIN YAZIM TARİHİ : 06.04.2021

Davacı Vakıflar Bankası T.A.O. vekili; davalı Güzin ve Mustafa Hayati'nin resmen evli iken Ankara 4. Aile Mahkemesinin 2010/5.0 esas 2010/5.6 sayılı kararı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını, davalı Güzin'in Vakıflarbankası B. Şubesi'nde yetkili Müdür yardımcısı olarak görev yapmakta iken 174.000 TL. zimmetine geçirdiğini, bankanın yaklaşık 198.000 TL. zararı bulunduğunu, bu konuda Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusu yapıldığını, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/3.7 esas sayılı dosyası ile kamu davasının açıldığını, 19/04/2011 tarihinde mahkemece Güzin A.'in bu suçu işlediği kanaatine varılarak cezalandırıldığını, tarafların Ankara 4. Aile Mahkemesindeki boşanmalarının anlaşmalı protokol hükümleri doğrultusunda yapıldığını, bu protokole göre, evlilik birliği içinde edinilen davalı adına kayıtlı 25.77 ada 2 parsel 5 nolu taşınmaz ile 23.99 ada 1 parseldeki arsa ve 2005 model 06 AK 86.1 plakalı araç üzerindeki katkı ve katılma alacağı talebinden Güzin A.'in vazgeçtiğini, davalı Güzin'in bankayı zarara uğratmak ve bankadan mal kaçırmak maksadıyla boşanmayı ve sözleşmeyi kabul ettiğini, işlemin muvazaalı olması nedeniyle davaya konu iki adet taşınmaz ile bir araç üzerindeki tasarrufunun iptali ve mallar üzerindeki 1/2 mülkiyetin davalı Güzin adına tescilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili; dava dilekçesinde dava değerini 174.000 TL. göstermiş, yargılama sırasında verdiği ıslah dilekçesi ile talebini sınırlandırarak 53.026 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

Davalı Mustafa A. vekili; tarafların anlaşmalı protokol kapsamında boşandıklarını, davacı kurumun muvazaalı boşanma ve mal kaçırma iddialarının doğru olmadığını, davalı Mustafa'nın bu taşınmazları kendi kazançları ile edindiğini, eşi Güzin'in hiç bir katkısı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, davalı Güzin Ç. vekili davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece; davanın evlilik birliği içinde edinilen iki adet taşınmaz ve bir adet araç yönünden davacı kurumun alacağının karşılanmaması nedeniyle davalı Güzin'in katılma alacağına mahsuben tasarrufun iptali ile alacağın davacıya ödenmesi talebine ilişkin olduğu, yapılan yargılama sonucunda davacının davasının kabulü gerektiği gerekçeleri ile, davanın kısmen kabulü ile toplam 34.276TL'lik katkı alacağı miktarı ile bağlı kalmak üzere davacının 4. İcra Müdürlüğünün 2010/20.07 icra takip dosyası yönünden haciz ve satış isteme yetkisi tanınmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

Davalı Mustafa vekili; bilirkişi tarafından belirlenen değerlerin çok yüksek olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, usul ve yasaya aykırı hüküm kurulduğunu açıklayarak kararın kaldırılması isteği ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

Davacı vekili; ıslah taleplerinin dikkate alınmadan karar verildiğini, aleyhlerine olan kısımlar yönünden kararın kaldırılması isteği ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

İstinaf kanun yolu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 341 ila 361. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, ''İncelemenin Kapsamı'' başlığını taşıyan 355. maddede açıkça; ''İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir'' demek suretiyle kural olarak Bölge Adliye Mahkemelerinin taraflarca ileri sürülmemiş hususları inceleme konusu edemeyeceği ifade edilmiştir.

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekli ve dosya kapsamına göre istinaf kanun yolu başvurusuna konu dava, evlilik birliği içinde edinilen iki adet taşınmaz ve bir adet araç yönünden davacı bankanın alacağının karşılanmaması nedeniyle davalı Güzin'in katılma alacağına mahsuben tasarrufun iptali ile alacağın davacıya ödenmesi isteğine ilişkindir.

Dosya arasına alınan kayıtlardan, davalılar Mustafa ve Güzin'in 14.09.1991 tarihinde evlendikleri ve Ankara 4. Aile Mahkemesinin 2010/5.0 esas 2010/5.6 sayılı kararı ile anlaşmalı olarak boşandıkları, boşanma kararının 16.04.2010 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleştiği, tarafların yazarak imzaladıkları protokole göre, evlilik birliği içinde edinilen davaya konu Öveçler'deki apartman dairesi ile Ankara Altındağ'daki arsa ve davalı adına kayıtlı aracın davalı adında kayıtla olması nedeniyle bu taşınmazlar ve araçtan bir alacak talebinde bulunmayacağını da protokole yazıp imzaladıkları anlaşılmaktadır.

Davalı Güzin'in Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/3.7 esas 2011/1.0 sayılı kararı ile 19/03/2010 tarihi ve öncesine ilişkin 5411 sayılı kanuna aykırılık suçundan yapılan yargılama sonucu davalı Güzin Ç.'ın atılı zimmet suçunu işlemesi nedeniyle 6 yıl 3 ay hapis cezası ve 125 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın kesinleştiği ve davalı Güzin'in davacı Vakıfbank Genel Müdürlüğünü zarara uğratacak zimmet suçunu işlediği, tüm dava dosyalarının ve bilirkişi raporlarının dosya içerisinde olduğu anlaşılmıştır.

Hemen belirtilmelidir ki; 4721 sayılı TMK'nın yürürlüğe girdiği 01/01/2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olup, gerek önceki MK'da, gerekse TMK'da eşlerden birinin alacaklısının borçlu eşin mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak nedeniyle dava açma hakkı düzenlenmemiştir. Özellikle, 4721 sayılı yasada olağanüstü mal rejimini düzenleyen 209 ve 210. maddelerde alacaklının korunmasına yönelik düzenleme yapıldığı halde, edinilmiş mallara katılma rejimini düzenleyen maddelerde alacaklının korunmasına yönelik her hangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. TMK.nun üçüncü kişilere karşı dava başlıklı 241. maddesinde, tasfiye sırasında, borçlu eşin mal varlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebileceği, dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşeceği açıklanmış olup, alacaklı üçüncü kişinin tasfiye alacağı sahibi eşin yerine geçerek böyle bir dava açma hakkı bulunduğunu kabule olanak bulunmamaktadır. Yukarıda açıklanan düzenlemeler gereği dava hakkı, malın artık değerinden kaynaklanan edinilmiş mal nedeniyle eşlere tanınan şahsi bir hak niteliğinde olduğu, edinilmiş mal nedeniyle ancak eşlerin alacak davası açabileceği, eşlerin alacaklıları olan 3. kişilere böyle bir olanak tanınmadığı gibi İİK'nın 277 vd. maddelerinde yazılı düzenlemelerin somut olayda uygulama olanağı da bulunmamaktadır. Dolayısıyla, bu düzenlemelerden hareketle, yasa koyucunun amacının gerek önceki yasa dönemine ilişkin olarak katkı payı, gerekse yeni yasa döneminde edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklı katılma alacağı veya değer artış payı alacağı yönünden eşlerden birinin alacaklısının borçlu eş adına diğer eşe karşı mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı dava açma hakkı vermek istemediğinin kabulü gerekir.

Yukarıdaki yasal düzenlemeler karşısında mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru olmadığından davacının istinaf isteğinin reddine, davalı Mustafa A. vekilinin istinaf isteği yerinde görüldüğünden kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M :

A) Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusu yerinde görülmediğinden, Ankara 10. Aile Mahkemesinin 17.05.2018 tarih 2015/1266 esas ve 2018/499 karar sayılı kararına yönelen talebinin, HMK'nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,

B) Davalı Mustafa A. vekilinin istinaf isteği yerinde bulunduğundan kabulü ile HMK'nın 341 ve devamı maddeleri ile 355. madde kapsamı da gözönünde bulundurularak Ankara 10. Aile Mahkemesinin 17.05.2018 tarih 2015/1266 esas ve 2018/499 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,

1) Davanın REDDİNE,

2) Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 18,40 TL harcın düşümü ile bakiye 40,90 TL harcın davacıdan alınıp Hazineye irad kaydına,

3) Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,

4) Davalı Mustafa Hayati A. kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 7.693,38 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı Mustafa Hayati Aitk'e ödenmesine,

5) Gider avansından bakiye kalan miktarın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,

C) Davacı vekilinin istinaf başvuru isteğinin reddi sebebiyle alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 585,40 TL harcın düşümü ile 526,10 TL'nin davacıya iadesine,

D) İstinaf başvuru isteği kabul edilen davalı tarafından başvuru sırasında alınan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde kendisine iadesine,

E) İstinaf yargılaması sırasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,

F) Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,

Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, 7035 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi ve aynı Kanunun 31. maddesi ile değişik HMK’nın 361/(1). maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 11/03/2021

 

T.C.
Y A R G I T A Y
2. Hukuk Dairesi

ESAS NO:           KARAR NO:
2021/7048           2022/5951

TÜRK MİLLETİ ADINA

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı banka tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

TMK 213. maddesi kanunun dördüncü bölümü olarak düzenlenen ‘Eşler Arasındaki Mal Rejimi’ bölümünde birinci ayırımda ‘Genel Hükümler’ kısmında ‘Alacaklıların korunması’ başlığı altında ‘Mal rejiminin kurulması, değiştirilmesi veya önceki rejimin tasfiyesi, eşlerden birinin veya ortaklığın alacaklılarının, üzerinden haklarını alabilecekleri malları sorumluluk dışında bırakamaz. Kendisine böyle mallar geçmiş olan eş, borçlardan kişisel olarak sorumludur; ancak, söz konusu malların borcu ödemeye yetmediğini ispat ettiği takdirde, bu ölçüde kendisini sorumluluktan kurtarabilir.’ şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre, eşler arasındaki mal rejiminin kurulması, değiştirilmesi veya önceki rejimin tasfiyesi halinde, üçüncü kişi olan alacaklı hakkını alabilmek için dava açabilecektir.

Somut olayda, davacı banka, eşlere karşı açtığı davada, boşanma nedeniyle davalı kadının, diğer davalı erkekten hak ettiği edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan katılma alacağının, davalı erkekten tahsilini, bu alacağın tahsil edilebilmesini teminen İİK 283/1 maddesi gereği davaya konu menkul ve gayrimenkullerin haciz ve satışına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiş, davacı bankanın ve davalı erkeğin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince davacının istinaf itirazları reddedilmiş, davalı erkeğin istinaf itirazları kabul edilerek eşlerden birinin alacaklısının borçlu eşin mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı nedeniyle dava açabileceğine yönelik kanuni düzenleme olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yukarıda açıklandığı üzere, TMK 213. maddesi gereğince alacaklı üçüncü kişilerin, dava açma hakkı olduğu gözetilerek, ilgili maddede yer alan şartların somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeple temyiz edilen bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verildi. 16.06.2022 (Per.)

Başkan                         Üye                            Üye                      Üye                 Üye
Ömer Uğur Gençcan    A. Albayrak Doğan     Sedat Demirtaş    Çetin Durak    M. Kasım Çetin

İÇTİHAT YORUMU : “Eşlerden birinin borçlu olduğu durumda alacaklılardan mal kaçırmak ile anlaşmalı boşanma davasına esas olmak üzere bir protokol hazırlayarak borçlu eş üzerindeki menkul ve gayrimenkulleri, borçlu olmayan eşin üzerine devretmek istemekte ve bu şekilde alacaklılardan mal kaçırması halinde TMK m. 213 hükmü uygulama alanı bulmalıdır. Anlaşmalı boşanma protokolüne dayalı olarak diğer eşe yapılan devrin amacı, mal rejiminin tasfiyesi amacıyla olmasa da (örneğin, maddi ve manevi tazminatın veya nafakasının peşin ödenmesi amacıyla olursa) TMK m. 213 hükmü uygulama alanı bulmasa da, İİK m. 277 hükmü kapsamında tasarrufların iptali mümkündür.” (ZEYTİN, Zafer, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, Güncellenmiş ve Genişletilmiş 5. Baskı, Ankara, 2021, s. 81)

TMK m. 213 hükmü yönünden, alacaklının doğrudan devir yapılan eşe karşı başvuruda bulunup alacağının tahsilini istemesinin mümkün olmadığı, öncelikle alacaklının, devreden borçlu eş yönünden yasal takip süreci başlatmış ancak alacağını devreden borçlu eşin mallarından kısmen ya da tamamen tahsil edememiş olması, bu durumu da, ödemeden aciz belgesi veyahut başka delillerle ispatlayabileceği ifade edilmekle birlikte bu yönde koşullar oluşmuş ise alacaklının TMK m. 213 hükmü doğrultusunda diğer eşin sorumluluğu yönünden karar verilmesi için mal kendisine devredilmiş olan eşe karşı dava açılabileceği, mahkemenin kabul kararı vermesi durumunda, eşler arasında yapılan işlemin geçersizliğine ya da yok hükmünde sayılmasına şeklinde hüküm kuramayacağı ancak, borcun tarafı olmayan eşin borçtan sorumluluğuna ve sorumluluk miktarına hükmedilebileceği aynı zamanda borçlu eşin alacaklısının bu yol yerine İİK m. 277 ve devamı hükümleri gereği tasarrufun iptali davası açabileceği de belirtilmektedir. (AKÇİN, Fahri; MERAL, Nadir; AĞYEL, Ebru, Yargıtay Uygulamasında Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, Ankara, 2021, s. 60)

“Yasa koyucunun amacının eşlerden birinin alacaklısının borçlu eş adına diğer eşe karşı mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı dava açma hakkı vermek istemediğinin kabulü gerekir” şeklinde verilmiş olan İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’nin 2017 tarihli kararı ise Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafından 2019 yılında onanmıştır. İlgili kararlar ve konu hakkındaki detaylı açıklamalar için bkz. KARAMERCAN, Fatih, Katkı - Değer Artış Payı & Katılma Alacağı Davaları, Güncellenmiş ve Genişletilmiş 7. Baskı, Ankara, 2022, s. 804-820.