FAİZİN BAŞLANGIÇ TARİHİ KAMU DÜZENİNE İLİŞKİN BİR HUSUS OLMAYIP RE’SEN İNCELENMESİ İMKÂNI BULUNMAMAKTADIR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/(13)3-431
KARAR NO : 2022/1614
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/01/2020
NUMARASI : 2019/443 - 2020/17
DAVACI : Milli Savunma Bakanlığı vekili Av. M.K.
DAVALI : K. Danışmanlık ve Organizasyon A.Ş. vekili Av. D.O.
1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar her iki taraf vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibarıyla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Geçici Madde 3” hükmüne göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davalı vekilinin duruşma isteminin reddine oy birliğiyle karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkilinin davalıdan satın aldığı çamaşır/kurutma makinelerinden sekiz tanesinin sürekli arızalanması nedeniyle ve kullanılmasının mümkün olmadığını, davalının garanti kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getiremeyerek onarımı sağlayamaması üzerine sözleşmenin feshedildiğini, bu nedenle arızalı makineler için ödenen bedelin iadesi gerektiğini ileri sürerek arızalı makineler için ödenen KDV dâhil 54.716,60 TL bedelin sözleşmenin feshi, ihtarname için harcanan 126,51 TL bedelin ise ihtarname tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle birlikte davalından tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; satılan mallarda müvekkilinin kusurundan kaynaklanan herhangi bir ayıp bulunmadığını, arızanın kullanım hatasından kaynaklandığını, davacının tek taraflı ve haksız şekilde sözleşmeyi feshederek alacak talebinde bulunmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İlk Kararı:
6. Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.11.2013 tarihli, 2011/94 E., 2013/612 K. sayılı kararı; davalı yüklenicinin sattığı makinelerin gizli ayıplı olduğu ve zarar miktarını beş makine üzerinden 35.470 TL olarak belirleyen 06.05.2013 tarihli bilirkişi ek raporu dosya kapsamına uygun bulunarak raporda belirlenen bu bedel ve ihtarname masrafı toplamı olan 35.596,51 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne, kabul edilen alacağın dava tarihinden itibaren işletilecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Dairenin İlk Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı her iki taraf vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 15.12.2014 tarihli, 2014/9867 E., 2014/40254 K. sayılı kararıyla; “1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının sair ve davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, sözleşme kapsamında alınan çamaşır makinalarından sekiz adetinin arızalanması ve istifade edilememesi nedeni ile uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davalı kullanım hatasına bağlı arızalar olduğunu bunların ise onarıldığını savunmuş olup mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki, davacı davasını seri numaraları belirli sekiz adet makine için açmış olup hükme esas alınan bilirkişi raporunda beş adet makinanın seri numaraları belirtilerek gizli ayıplı oldukları tespit edilmiş ve bu beş makine için zarar hesabı yapılmış, diğer üç adet makine için olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapılmamıştır. Mahkemece dava konusu edilen diğer üç makine için bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir…” şeklindeki gerekçeyle karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:
8. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda 07.06.2016 tarihli, 2015/481 E., 2016/227 K. sayılı kararla; bozma kararında bahsi geçen üç makinenin bedeli de dâhil edilmek suretiyle tespit olunan 46.496,51 TL bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalından tahsiline karar vermiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Özel Dairenin 27.06.2019 tarihli ve 2016/22964 E., 2019/7890 K. sayılı kararı ile; “… Dava, sözleşme kapsamında alınan çamaşır makinalarından sekiz adetinin arızalanması ve istifade edilememesi nedeni ile uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davalı kullanım hatasına bağlı arızalar olduğunu bunların ise onarıldığını savunmuş olup mahkemece, bozma öncesi kurulan hükümde, davanın kısmen kabulü ile, 35.596,51 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Hükmün taraflarca temyizi üzerine Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucu; ‘...davacı davasını seri numaraları belirli sekiz adet makine için açmış olup hükme esas alınan bilirkişi raporunda beş adet makinanın seri numaraları belirtilerek gizli ayıplı oldukları tespit edilmiş ve bu beş makine için zarar hesabı yapılmış, diğer üç adet makine için olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapılmamıştır. Mahkemece dava konusu edilen diğer üç makine için bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı...’ olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davalının sattığı makinelerin gizli ayıplı olduğu ve makinelerdeki zarar miktarının bilirkişi raporu ile 46.370,00 TL olarak saptandığı, ayrıca idarece yapılan 126.51 TL'lik masrafın da hazine zararı kapsamında davalıdan tahsilinin gerektiği, davadan önce davalının temerrüde düşürüldüğü ispatlanmadığından faize dava tarihinden hükmedildiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacının temyizi yönünden; Mahkemece, her ne kadar 15/04/2016 tarihli bilirkişi ek raporu esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, davacı yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu ve idare tarafından ödenen %18 KDV bedelinin hesaba katılmadığını ileri sürerek rapora itiraz etmiştir. Mahkemece rapora karşı itiraz karşılanmamış, hükmün gerekçesinde de buna ilişkin bir açıklama yapılmamıştır. Bilirkişi raporu mevcut haliyle davacının itirazlarını karşılamadığı gibi taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine de elverişli değildir. Hal böyle olunca, davacının rapora itirazları da göz önünde bulundurularak ve bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup,bozmayı gerektirir.
3- Davalının temyizi yönünden; mahkemece ayıplı olduğu kabul edilen seri numaraları belli 8 adet makinanın bedelinin davacıya iadesine karar verilmesine rağmen, davacıda olan dava konusu ayıplı makinaların davalıya iadesine ve faize de iade tarihinden itibaren hükmedilmesine karar verilmemiş olması da bozma nedenidir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. Mahkemenin 30.01.2020 tarihli ve 2019/443 E., 2020/17 K. sayılı kararı ile; ikinci bozma kararında belirtilen hususların taraflarca ilk temyiz dilekçelerinde ileri sürüldüğü ve Özel Dairece reddedildiği, hükmün yalnızca makine bedelleri yönünden bozulduğu, tarafların reddilen ilk temyiz itirazları yönünden yeniden bir değerlendirme yapılarak ikinci bozma kararı verilmesinin aleyhe bozma yasağı kuralına uygun düşmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından ilk karara karşı taraflarca ileri sürülen temyiz nedenleri ve ilk bozma kararıyla yerinde görülmeyen/kabul edilen hususlar dikkate alındığında, uyulan bozma kararıyla (sonraki temyiz itirazlarıyla dile getirilen hususlar yönünden) taraflar lehine kazanılmış hak doğduğunun kabul edilip edilmeyeceği, burada varılacak sonuca göre ikinci bozma kararının aleyhe bozma yasağını ihlâl eder nitelikte olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Uyuşmazlığın çözümü için aleyhte bozma yasağı, usulî kazanılmış hak kavramları üzerinde kısaca durmak gerekir.
15. Taraflardan yalnız birinin temyiz etmiş olduğu hükmün temyiz eden tarafın aleyhine bozulamayacağını ifade eden aleyhe bozma yasağı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 307/4. (mülga 1412 s.CMUK.m.326, IV) maddesinde açıkça hükme bağlanmış ise de hukuk yargılaması yönünden bu hususa ilişkin açık bir mevzuat hükmü bulunmamaktadır.
16. Bununla birlikte, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasında hükmün temyiz edenin aleyhine bozulması hâlinde, hükmü temyiz etmemiş olan diğer taraf lehine karar verilmiş olacağı, bu durumun hâkimin tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı olduğu, talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremeyeceği ilkesine aykırı düşeceği (HUMK m.7, HMK. m.25 ve 26) ve usulî kazanılmış hakların zedeleneceği yaklaşımı ile aleyhe bozma yasağının hukuk usulünde de geçerli olacağı, kamu düzenine ilişkin hususlar hakkında aleyhe bozma yasağından bahsedilemeyeceği kabul edilmektedir.
17. Direnme kararında Özel Daire kararının aleyhe bozma yasağını ihlâl ettiği gerekçesine dayanılmış ise de, hemen yukarıda değinildiği üzere aleyhe bozma yasağı tek tarafın temyizinin söz konusu olduğu hâllerde uygulama alanı olan bir kavram olup somut olayda mahkemece verilen kararların her defasında hem davacı hem de davalı tarafça temyiz edilmiş olduğundan, uyuşmazlığın çözümünde bu kavram üzerinden hareket edilemeyeceği açıktır.
18. Bu tespitten sonra, yargılama sürecinin taraflar için yarattığı herhangi bir usulî kazanılmış hakkın bulunup bulunmadığı ve Özel Daire kararının bu hakkı ihlâl eder nitelik taşıyıp taşımadığı ortaya konulmalıdır.
19. Gerek 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) gerekse somut uyuşmazlıkta uygulanması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) usulî kazanılmış hak kavramına ilişkin olarak da açık bir düzenleme yer almamaktadır.
20. Bu kavram, davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş; öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir.
21. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmekte olup bu noktada bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğacağı gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulî kazanılmış hak gerçekleşebilir.
22. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulî kazanılmış hak oluşturur (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 E., 1959/5 K. sayılı kararı).
23. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulî kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
24. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmakla oluşan usulî kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
25. Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK’nın 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı kararı).
26. Bu sayılanların dışında ayrıca görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda da usulî kazanılmış haktan söz edilemez (Baki KURU: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt 5, s. 2001).
27. Usulî kazanılmış hakkın hukukî sonuç doğurabilmesi için, bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. Şu hâlde usulî kazanılmış hakkın istisnası sayılan hâller bulunmadığı ve kamu düzenine aykırı bir yön de olmadığı takdirde, bir hükmün kararı temyiz eden aleyhine ve fakat hükmü temyiz eden lehine bozulması mümkün olmayacaktır (HGK’nın 02.05.2019 tarihli, 2015/22-3344 E., 2019/517 K. sayılı kararı).
28. Bu açıklamalardan sonra uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için yargılama sürecinin ortaya konulması gerekir.
29. Dava ihaleyle satın alınan sekiz adet makinenin ayıplı çıktığı iddiasıyla KDV dâhil toplam 54.716,60 TL bedelin iadesi istemiyle açılmıştır. Mahkeme ilk kararında yalnızca beş makine yönünden ve fakat KDV hariç bedel üzerinden karar vermiş ve bu bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline hükmetmiş, ayıplı malların davalıya iade edilip edilmeyeceğine ilişkin bir hüküm tesis etmemiştir.
30. Karar davacı vekili tarafından sekiz makine karşılığı 54.716 TL üzerinden karar verilmesi gerekirken beş makine üzerinden hesaplama yapan bilirkişi raporunun esas alınması, faizin sözleşmenin feshi yerine dava tarihinden başlatılması ve temerrüt faizi yerine yasal faizin uygulanılmasının hatalı olduğu yönündeki itirazlarla, davalı vekili tarafından ise ayıbın ve müvekkilinin sorumluluğun bulunmadığı, kullanıma bağlı yıpranma payının dikkate alınmaması ve mallar davacı uhdesindeyken bedelin iadesine karar verilmesinin hatalı olduğu itirazlarıyla temyiz edilmiştir.
31. Tarafların temyiz itirazlarını inceleyen Özel Daire 15.12.2014 tarihli ilk bozma kararıyla; kararın birinci bendinde davalının tüm, davacının sair itirazlarının reddine karar verdikten sonra dava konusu edilen diğer üç makine için bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak sonucuna göre hüküm tesisi gerektiği şeklindeki gerekçeyle bozulmuştur.
32. Mahkemece bu bozma kararına uyulmuş, bu kez sekiz makinenin (KDV hariç) değeri olan 46.496,51 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne, alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş, ayıplı malların iadesi yönünde yine bir karar tesis edilmemiştir.
33. Bozmaya uyularak verilen karara karşı her iki taraf temyiz isteminde bulunmuştur. Davacı vekili; birim fiyat değerleri tespit edilirken KDV dâhil fiyatlandırma yapılmamış olmasının hatalı olduğu, faizin başlangıcında fesih tarihinin esas alınması gerektiği ve faiz cinsinin hatalı tayin edildiğini belirterek temyiz itirazlarını ileri sürmüştür. Davalı vekili ise; müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığı ve mallar davacıda olduğundan bedelin iadesine karar verilirken malların müvekkiline iadesi yönünde karar verilmemiş olmasının hatalı olduğu itirazlarıyla temyiz başvurusunda bulunmuştur.
34. Özel Daire bu kez bozma kararının birinci bendinde tarafların sair temyiz itirazlarını reddetmiş, ikinci bendinde hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının ayıplı mal bedelinin KDV si ile birlikte davalıdan tahsil edilmesi gerektiği yönündeki itirazlarını karşılamadığı, bu yönde bir hüküm gerekçesinin de bulunmadığına işaret ederek KDV talebi ile ilgili eksik inceleme bulunduğundan bahisle hükmü davacı lehine bozmuş, üçüncü bentte ise davaya konu ayıplı sekiz makine bedelinin davacıya iadesine karar verilmiş olmasına rağmen davacı elinde olan malların davalıya iadesi ve faizin de iadeyle birlikte başlatılması gerektiği belirtilerek davalı lehine bozma gerekçesi tesis edilmiştir.
35. Direnme kararı verirken mahkeme KDV talebi, faiz ve ayıplı malın idadesiyle ilgili hususların ilk bozma kapsamı itibarıyla kesinleştiği ve artık kazanılmış hakları ihlâl eder şekilde aleyhe bozma yapılamayacağı gerekçesine dayanmıştır.
36. Direnme kararını temyiz ederken davacı vekili dava konusu tüm makinelerin KDV dâhil bedelinin tahsili gerektiği ve faizin de dava tarihi değil sözleşmenin feshedildiği tarihten başlatılmasının gerekli olduğunu ileri sürmüştür. Davalı vekili ise ayıplı malların iadesine karar verilmemesinin ve faizin de malların müvekkiline iadesi anıyla başlatılması gerektiğinin gözden kaçırılmasının hatalı olduğu yönündeki temyiz itirazlarını bildirmiştir.
A- Davacı tarafın temyiz itirazları yönünden yapılan inceleme:
37. Öncelikle davacı vekilinin faizin sözleşmenin feshinden itibaren hesaplanması yönündeki itirazlarının aşamalarda kesinleştiği ve direnme incelemesinin kapsamı dışında kaldığı belirtilmelidir.
38. KDV talebine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; yukarıda ayrıntılarıyla aktarılan yargılama sürecine bakıldığında mahkemece kurulan 27.11.2013 tarihli ilk kararla beş makine yönünden KDV hariç fiyat üzerinden hesaplama yapıldığı ve davacı vekilinin KDV hariç hesaplama yapılmasının hatalı olduğu itirazını da kapsayan temyiz nedeni Özel Dairece yerinde görülemeyerek reddedildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda uyulan bozma kararı sonrasında beş makine yönünden alacağın KDV hariç hesaplanması davalı lehine kazanılmış hak doğrurur şekilde kesinleşmiştir. Bu yöne ilişkin direnme kararı haklı ve yerinde olduğundan davacı vekilinin ilk karara konu beş makine yönünden KDV alacağının bulunduğu yönündeki temyiz itirazlarının reddi gerekir.
39. Ne var ki uyulan bozma kararı sonrasında hakkında hüküm kurulan dava konusu üç makine için ilk hükümle henüz herhangi bir karar verilmemiş olduğundan, bu yönden inceleme yapılmamış bir bozma kararıyla kazanılmış hak doğduğundan yahut bozma kapsamı dışında kalmakla kararın kesinleştiğinden bahsedilemez. Bu üç makine yönünden mahkemenin davacının KDV talebi hakkında bir inceleme yapması ve hüküm tesis etmesi gerekir. Davalı vekilinin KDV alacağı yönünden yalnızca bu kısma yönelik temyiz itirazları yerindedir.
B- Davalı tarafın temyiz itirazları yönünden yapılan inceleme:
40. Davalı vekilinin dava konusu malların davanın kabulü kararıyla birlikte davalıya tesliminin gerektiğine ilişkin temyiz itirazları yönünden; ayıplı mal ile ilgili davalarda bedel iadesi yönünde seçimlik hak kullanılmışsa sözleşmeden dönme mahiyetindeki bu seçimin tabiatı gereği malın da karşı tarafa iadesinin gerektiği açıktır. Bu husus hüküm tesisinde re’sen gözetilmesi gereken hâllerden olduğundan kararın bu yönden kesinleştiğinden yahut bozmaya uyulmakla kazanılmış hak doğduğundan söz edilemez ve mahkemenin davanın kabulü kararıyla birlikte dava konusu makinelerin tamamının davalıya iadesi yönünde karar vermesi gerekir. Aksi yönündeki bir kabul mahkeme kararıyla bir tarafın haksız şekilde zenginleşmesine sebep olacağı gibi hükmün infazında da muğlaklık yaratır. Dolayısıyla mahkemenin, bedelinin davacıya iadesine karar verdiği sekiz makinenin davalıya teslimine karar vermesi gerekirken hatalı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları haklı ve yerindedir.
41. Hükmolunan alacak yönünden faizin malların teslim edildiği tarihten başlatılması gerektiği yönündeki temyiz itirazlarına gelince; faizin başlangıç tarihi kamu düzenine ilişkin bir husus olmayıp re’sen incelenmesi imkânı bulunmadığından beş makine üzeriden verilen ilk karar bu yönden artık incelenemez. Ne var ki yukarıda değinildiği üzere ilk hükümle hakkında herhangi bir karar verilmeyen üç makine için kazanılmış hak doğduğundan bahsedilemeyeceğinden mahkemenin bu üç makine yönünden faizin makinelerin davalıya tesliminden itibaren işleyeceğini gözetmesi gerekir. Dolayısıyla bozma sonrası uyma kararıyla hükme dâhil edilen üç makine yönünden KDV dâhil bedel üzerinden hesaplama yapılmasında ve faiz başlangıcında aynı anda ifa kuralı gereği malın davalıya iadesi anının dikkate alınmasında bir engel bulunmamaktadır. Direnme kararı bu yönüyle hatalıdır. Davalı vekilinin faiz başlangıcı yönünden yalnızca bu kısma yönelik temyiz itirazları yerindedir.
42. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde, Özel Dairenin ilk temyiz incelemesinde dava konusu taleplerin bir kısmı hakkında hüküm kurulmadığını gözeterek salt bu yönden kararı bozduğu, bozmanın mahiyetine göre sair temyiz itirazlarının değerlendirilmemiş olduğunun kabul edilmesi gerektiği, mahkemece olması gerektiği gibi dava konusu tüm makineler hakkında bir karar verildikten sonra KDV, faiz ve iade konusunda yapılan hukukî hatalara işaret eder şekilde karar verilmesinin yerinde olduğu, bu nedenle ilk bozmaya uyulmakla direnmeye konu kısımlar yönünden kazanılmış hak doğduğundan bahsedilemeyeceği, Özel Daire kararında gösterilen şekilde direnme kararının bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
43. Hâl böyle olunca direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilin temyiz itirazlarının yukarıda 37-39 bentte, davalı vekilinin temyiz itirazlarının ise 40-41. bentte gösterilen nedenlerle kısmen kabul, kısmen reddiyle direnme kararının açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” hükmü atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesine göre kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.11.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 16 üyenin 15’i DEĞİŞİK GEREKÇELİ BOZMA, 1’i ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.
FAİZİN BAŞLANGIÇ TARİHİ KAMU DÜZENİNE İLİŞKİN BİR HUSUS OLMAYIP RE’SEN İNCELENMESİ İMKÂNI BULUNMAMAKTADIR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/(13)3-431
KARAR NO : 2022/1614
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/01/2020
NUMARASI : 2019/443 - 2020/17
DAVACI : Milli Savunma Bakanlığı vekili Av. M.K.
DAVALI : K. Danışmanlık ve Organizasyon A.Ş. vekili Av. D.O.
1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar her iki taraf vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibarıyla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Geçici Madde 3” hükmüne göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davalı vekilinin duruşma isteminin reddine oy birliğiyle karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkilinin davalıdan satın aldığı çamaşır/kurutma makinelerinden sekiz tanesinin sürekli arızalanması nedeniyle ve kullanılmasının mümkün olmadığını, davalının garanti kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getiremeyerek onarımı sağlayamaması üzerine sözleşmenin feshedildiğini, bu nedenle arızalı makineler için ödenen bedelin iadesi gerektiğini ileri sürerek arızalı makineler için ödenen KDV dâhil 54.716,60 TL bedelin sözleşmenin feshi, ihtarname için harcanan 126,51 TL bedelin ise ihtarname tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle birlikte davalından tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; satılan mallarda müvekkilinin kusurundan kaynaklanan herhangi bir ayıp bulunmadığını, arızanın kullanım hatasından kaynaklandığını, davacının tek taraflı ve haksız şekilde sözleşmeyi feshederek alacak talebinde bulunmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İlk Kararı:
6. Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.11.2013 tarihli, 2011/94 E., 2013/612 K. sayılı kararı; davalı yüklenicinin sattığı makinelerin gizli ayıplı olduğu ve zarar miktarını beş makine üzerinden 35.470 TL olarak belirleyen 06.05.2013 tarihli bilirkişi ek raporu dosya kapsamına uygun bulunarak raporda belirlenen bu bedel ve ihtarname masrafı toplamı olan 35.596,51 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne, kabul edilen alacağın dava tarihinden itibaren işletilecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Dairenin İlk Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı her iki taraf vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 15.12.2014 tarihli, 2014/9867 E., 2014/40254 K. sayılı kararıyla; “1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının sair ve davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, sözleşme kapsamında alınan çamaşır makinalarından sekiz adetinin arızalanması ve istifade edilememesi nedeni ile uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davalı kullanım hatasına bağlı arızalar olduğunu bunların ise onarıldığını savunmuş olup mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki, davacı davasını seri numaraları belirli sekiz adet makine için açmış olup hükme esas alınan bilirkişi raporunda beş adet makinanın seri numaraları belirtilerek gizli ayıplı oldukları tespit edilmiş ve bu beş makine için zarar hesabı yapılmış, diğer üç adet makine için olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapılmamıştır. Mahkemece dava konusu edilen diğer üç makine için bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir…” şeklindeki gerekçeyle karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:
8. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda 07.06.2016 tarihli, 2015/481 E., 2016/227 K. sayılı kararla; bozma kararında bahsi geçen üç makinenin bedeli de dâhil edilmek suretiyle tespit olunan 46.496,51 TL bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalından tahsiline karar vermiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Özel Dairenin 27.06.2019 tarihli ve 2016/22964 E., 2019/7890 K. sayılı kararı ile; “… Dava, sözleşme kapsamında alınan çamaşır makinalarından sekiz adetinin arızalanması ve istifade edilememesi nedeni ile uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davalı kullanım hatasına bağlı arızalar olduğunu bunların ise onarıldığını savunmuş olup mahkemece, bozma öncesi kurulan hükümde, davanın kısmen kabulü ile, 35.596,51 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Hükmün taraflarca temyizi üzerine Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucu; ‘...davacı davasını seri numaraları belirli sekiz adet makine için açmış olup hükme esas alınan bilirkişi raporunda beş adet makinanın seri numaraları belirtilerek gizli ayıplı oldukları tespit edilmiş ve bu beş makine için zarar hesabı yapılmış, diğer üç adet makine için olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapılmamıştır. Mahkemece dava konusu edilen diğer üç makine için bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı...’ olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davalının sattığı makinelerin gizli ayıplı olduğu ve makinelerdeki zarar miktarının bilirkişi raporu ile 46.370,00 TL olarak saptandığı, ayrıca idarece yapılan 126.51 TL'lik masrafın da hazine zararı kapsamında davalıdan tahsilinin gerektiği, davadan önce davalının temerrüde düşürüldüğü ispatlanmadığından faize dava tarihinden hükmedildiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacının temyizi yönünden; Mahkemece, her ne kadar 15/04/2016 tarihli bilirkişi ek raporu esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, davacı yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu ve idare tarafından ödenen %18 KDV bedelinin hesaba katılmadığını ileri sürerek rapora itiraz etmiştir. Mahkemece rapora karşı itiraz karşılanmamış, hükmün gerekçesinde de buna ilişkin bir açıklama yapılmamıştır. Bilirkişi raporu mevcut haliyle davacının itirazlarını karşılamadığı gibi taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine de elverişli değildir. Hal böyle olunca, davacının rapora itirazları da göz önünde bulundurularak ve bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup,bozmayı gerektirir.
3- Davalının temyizi yönünden; mahkemece ayıplı olduğu kabul edilen seri numaraları belli 8 adet makinanın bedelinin davacıya iadesine karar verilmesine rağmen, davacıda olan dava konusu ayıplı makinaların davalıya iadesine ve faize de iade tarihinden itibaren hükmedilmesine karar verilmemiş olması da bozma nedenidir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. Mahkemenin 30.01.2020 tarihli ve 2019/443 E., 2020/17 K. sayılı kararı ile; ikinci bozma kararında belirtilen hususların taraflarca ilk temyiz dilekçelerinde ileri sürüldüğü ve Özel Dairece reddedildiği, hükmün yalnızca makine bedelleri yönünden bozulduğu, tarafların reddilen ilk temyiz itirazları yönünden yeniden bir değerlendirme yapılarak ikinci bozma kararı verilmesinin aleyhe bozma yasağı kuralına uygun düşmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından ilk karara karşı taraflarca ileri sürülen temyiz nedenleri ve ilk bozma kararıyla yerinde görülmeyen/kabul edilen hususlar dikkate alındığında, uyulan bozma kararıyla (sonraki temyiz itirazlarıyla dile getirilen hususlar yönünden) taraflar lehine kazanılmış hak doğduğunun kabul edilip edilmeyeceği, burada varılacak sonuca göre ikinci bozma kararının aleyhe bozma yasağını ihlâl eder nitelikte olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Uyuşmazlığın çözümü için aleyhte bozma yasağı, usulî kazanılmış hak kavramları üzerinde kısaca durmak gerekir.
15. Taraflardan yalnız birinin temyiz etmiş olduğu hükmün temyiz eden tarafın aleyhine bozulamayacağını ifade eden aleyhe bozma yasağı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 307/4. (mülga 1412 s.CMUK.m.326, IV) maddesinde açıkça hükme bağlanmış ise de hukuk yargılaması yönünden bu hususa ilişkin açık bir mevzuat hükmü bulunmamaktadır.
16. Bununla birlikte, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasında hükmün temyiz edenin aleyhine bozulması hâlinde, hükmü temyiz etmemiş olan diğer taraf lehine karar verilmiş olacağı, bu durumun hâkimin tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı olduğu, talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremeyeceği ilkesine aykırı düşeceği (HUMK m.7, HMK. m.25 ve 26) ve usulî kazanılmış hakların zedeleneceği yaklaşımı ile aleyhe bozma yasağının hukuk usulünde de geçerli olacağı, kamu düzenine ilişkin hususlar hakkında aleyhe bozma yasağından bahsedilemeyeceği kabul edilmektedir.
17. Direnme kararında Özel Daire kararının aleyhe bozma yasağını ihlâl ettiği gerekçesine dayanılmış ise de, hemen yukarıda değinildiği üzere aleyhe bozma yasağı tek tarafın temyizinin söz konusu olduğu hâllerde uygulama alanı olan bir kavram olup somut olayda mahkemece verilen kararların her defasında hem davacı hem de davalı tarafça temyiz edilmiş olduğundan, uyuşmazlığın çözümünde bu kavram üzerinden hareket edilemeyeceği açıktır.
18. Bu tespitten sonra, yargılama sürecinin taraflar için yarattığı herhangi bir usulî kazanılmış hakkın bulunup bulunmadığı ve Özel Daire kararının bu hakkı ihlâl eder nitelik taşıyıp taşımadığı ortaya konulmalıdır.
19. Gerek 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) gerekse somut uyuşmazlıkta uygulanması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) usulî kazanılmış hak kavramına ilişkin olarak da açık bir düzenleme yer almamaktadır.
20. Bu kavram, davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş; öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir.
21. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmekte olup bu noktada bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğacağı gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulî kazanılmış hak gerçekleşebilir.
22. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulî kazanılmış hak oluşturur (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 E., 1959/5 K. sayılı kararı).
23. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulî kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
24. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmakla oluşan usulî kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
25. Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK’nın 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı kararı).
26. Bu sayılanların dışında ayrıca görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda da usulî kazanılmış haktan söz edilemez (Baki KURU: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt 5, s. 2001).
27. Usulî kazanılmış hakkın hukukî sonuç doğurabilmesi için, bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. Şu hâlde usulî kazanılmış hakkın istisnası sayılan hâller bulunmadığı ve kamu düzenine aykırı bir yön de olmadığı takdirde, bir hükmün kararı temyiz eden aleyhine ve fakat hükmü temyiz eden lehine bozulması mümkün olmayacaktır (HGK’nın 02.05.2019 tarihli, 2015/22-3344 E., 2019/517 K. sayılı kararı).
28. Bu açıklamalardan sonra uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için yargılama sürecinin ortaya konulması gerekir.
29. Dava ihaleyle satın alınan sekiz adet makinenin ayıplı çıktığı iddiasıyla KDV dâhil toplam 54.716,60 TL bedelin iadesi istemiyle açılmıştır. Mahkeme ilk kararında yalnızca beş makine yönünden ve fakat KDV hariç bedel üzerinden karar vermiş ve bu bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline hükmetmiş, ayıplı malların davalıya iade edilip edilmeyeceğine ilişkin bir hüküm tesis etmemiştir.
30. Karar davacı vekili tarafından sekiz makine karşılığı 54.716 TL üzerinden karar verilmesi gerekirken beş makine üzerinden hesaplama yapan bilirkişi raporunun esas alınması, faizin sözleşmenin feshi yerine dava tarihinden başlatılması ve temerrüt faizi yerine yasal faizin uygulanılmasının hatalı olduğu yönündeki itirazlarla, davalı vekili tarafından ise ayıbın ve müvekkilinin sorumluluğun bulunmadığı, kullanıma bağlı yıpranma payının dikkate alınmaması ve mallar davacı uhdesindeyken bedelin iadesine karar verilmesinin hatalı olduğu itirazlarıyla temyiz edilmiştir.
31. Tarafların temyiz itirazlarını inceleyen Özel Daire 15.12.2014 tarihli ilk bozma kararıyla; kararın birinci bendinde davalının tüm, davacının sair itirazlarının reddine karar verdikten sonra dava konusu edilen diğer üç makine için bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak sonucuna göre hüküm tesisi gerektiği şeklindeki gerekçeyle bozulmuştur.
32. Mahkemece bu bozma kararına uyulmuş, bu kez sekiz makinenin (KDV hariç) değeri olan 46.496,51 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne, alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş, ayıplı malların iadesi yönünde yine bir karar tesis edilmemiştir.
33. Bozmaya uyularak verilen karara karşı her iki taraf temyiz isteminde bulunmuştur. Davacı vekili; birim fiyat değerleri tespit edilirken KDV dâhil fiyatlandırma yapılmamış olmasının hatalı olduğu, faizin başlangıcında fesih tarihinin esas alınması gerektiği ve faiz cinsinin hatalı tayin edildiğini belirterek temyiz itirazlarını ileri sürmüştür. Davalı vekili ise; müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığı ve mallar davacıda olduğundan bedelin iadesine karar verilirken malların müvekkiline iadesi yönünde karar verilmemiş olmasının hatalı olduğu itirazlarıyla temyiz başvurusunda bulunmuştur.
34. Özel Daire bu kez bozma kararının birinci bendinde tarafların sair temyiz itirazlarını reddetmiş, ikinci bendinde hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının ayıplı mal bedelinin KDV si ile birlikte davalıdan tahsil edilmesi gerektiği yönündeki itirazlarını karşılamadığı, bu yönde bir hüküm gerekçesinin de bulunmadığına işaret ederek KDV talebi ile ilgili eksik inceleme bulunduğundan bahisle hükmü davacı lehine bozmuş, üçüncü bentte ise davaya konu ayıplı sekiz makine bedelinin davacıya iadesine karar verilmiş olmasına rağmen davacı elinde olan malların davalıya iadesi ve faizin de iadeyle birlikte başlatılması gerektiği belirtilerek davalı lehine bozma gerekçesi tesis edilmiştir.
35. Direnme kararı verirken mahkeme KDV talebi, faiz ve ayıplı malın idadesiyle ilgili hususların ilk bozma kapsamı itibarıyla kesinleştiği ve artık kazanılmış hakları ihlâl eder şekilde aleyhe bozma yapılamayacağı gerekçesine dayanmıştır.
36. Direnme kararını temyiz ederken davacı vekili dava konusu tüm makinelerin KDV dâhil bedelinin tahsili gerektiği ve faizin de dava tarihi değil sözleşmenin feshedildiği tarihten başlatılmasının gerekli olduğunu ileri sürmüştür. Davalı vekili ise ayıplı malların iadesine karar verilmemesinin ve faizin de malların müvekkiline iadesi anıyla başlatılması gerektiğinin gözden kaçırılmasının hatalı olduğu yönündeki temyiz itirazlarını bildirmiştir.
A- Davacı tarafın temyiz itirazları yönünden yapılan inceleme:
37. Öncelikle davacı vekilinin faizin sözleşmenin feshinden itibaren hesaplanması yönündeki itirazlarının aşamalarda kesinleştiği ve direnme incelemesinin kapsamı dışında kaldığı belirtilmelidir.
38. KDV talebine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; yukarıda ayrıntılarıyla aktarılan yargılama sürecine bakıldığında mahkemece kurulan 27.11.2013 tarihli ilk kararla beş makine yönünden KDV hariç fiyat üzerinden hesaplama yapıldığı ve davacı vekilinin KDV hariç hesaplama yapılmasının hatalı olduğu itirazını da kapsayan temyiz nedeni Özel Dairece yerinde görülemeyerek reddedildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda uyulan bozma kararı sonrasında beş makine yönünden alacağın KDV hariç hesaplanması davalı lehine kazanılmış hak doğrurur şekilde kesinleşmiştir. Bu yöne ilişkin direnme kararı haklı ve yerinde olduğundan davacı vekilinin ilk karara konu beş makine yönünden KDV alacağının bulunduğu yönündeki temyiz itirazlarının reddi gerekir.
39. Ne var ki uyulan bozma kararı sonrasında hakkında hüküm kurulan dava konusu üç makine için ilk hükümle henüz herhangi bir karar verilmemiş olduğundan, bu yönden inceleme yapılmamış bir bozma kararıyla kazanılmış hak doğduğundan yahut bozma kapsamı dışında kalmakla kararın kesinleştiğinden bahsedilemez. Bu üç makine yönünden mahkemenin davacının KDV talebi hakkında bir inceleme yapması ve hüküm tesis etmesi gerekir. Davalı vekilinin KDV alacağı yönünden yalnızca bu kısma yönelik temyiz itirazları yerindedir.
B- Davalı tarafın temyiz itirazları yönünden yapılan inceleme:
40. Davalı vekilinin dava konusu malların davanın kabulü kararıyla birlikte davalıya tesliminin gerektiğine ilişkin temyiz itirazları yönünden; ayıplı mal ile ilgili davalarda bedel iadesi yönünde seçimlik hak kullanılmışsa sözleşmeden dönme mahiyetindeki bu seçimin tabiatı gereği malın da karşı tarafa iadesinin gerektiği açıktır. Bu husus hüküm tesisinde re’sen gözetilmesi gereken hâllerden olduğundan kararın bu yönden kesinleştiğinden yahut bozmaya uyulmakla kazanılmış hak doğduğundan söz edilemez ve mahkemenin davanın kabulü kararıyla birlikte dava konusu makinelerin tamamının davalıya iadesi yönünde karar vermesi gerekir. Aksi yönündeki bir kabul mahkeme kararıyla bir tarafın haksız şekilde zenginleşmesine sebep olacağı gibi hükmün infazında da muğlaklık yaratır. Dolayısıyla mahkemenin, bedelinin davacıya iadesine karar verdiği sekiz makinenin davalıya teslimine karar vermesi gerekirken hatalı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları haklı ve yerindedir.
41. Hükmolunan alacak yönünden faizin malların teslim edildiği tarihten başlatılması gerektiği yönündeki temyiz itirazlarına gelince; faizin başlangıç tarihi kamu düzenine ilişkin bir husus olmayıp re’sen incelenmesi imkânı bulunmadığından beş makine üzeriden verilen ilk karar bu yönden artık incelenemez. Ne var ki yukarıda değinildiği üzere ilk hükümle hakkında herhangi bir karar verilmeyen üç makine için kazanılmış hak doğduğundan bahsedilemeyeceğinden mahkemenin bu üç makine yönünden faizin makinelerin davalıya tesliminden itibaren işleyeceğini gözetmesi gerekir. Dolayısıyla bozma sonrası uyma kararıyla hükme dâhil edilen üç makine yönünden KDV dâhil bedel üzerinden hesaplama yapılmasında ve faiz başlangıcında aynı anda ifa kuralı gereği malın davalıya iadesi anının dikkate alınmasında bir engel bulunmamaktadır. Direnme kararı bu yönüyle hatalıdır. Davalı vekilinin faiz başlangıcı yönünden yalnızca bu kısma yönelik temyiz itirazları yerindedir.
42. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde, Özel Dairenin ilk temyiz incelemesinde dava konusu taleplerin bir kısmı hakkında hüküm kurulmadığını gözeterek salt bu yönden kararı bozduğu, bozmanın mahiyetine göre sair temyiz itirazlarının değerlendirilmemiş olduğunun kabul edilmesi gerektiği, mahkemece olması gerektiği gibi dava konusu tüm makineler hakkında bir karar verildikten sonra KDV, faiz ve iade konusunda yapılan hukukî hatalara işaret eder şekilde karar verilmesinin yerinde olduğu, bu nedenle ilk bozmaya uyulmakla direnmeye konu kısımlar yönünden kazanılmış hak doğduğundan bahsedilemeyeceği, Özel Daire kararında gösterilen şekilde direnme kararının bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
43. Hâl böyle olunca direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilin temyiz itirazlarının yukarıda 37-39 bentte, davalı vekilinin temyiz itirazlarının ise 40-41. bentte gösterilen nedenlerle kısmen kabul, kısmen reddiyle direnme kararının açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” hükmü atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesine göre kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.11.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 16 üyenin 15’i DEĞİŞİK GEREKÇELİ BOZMA, 1’i ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.