KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

GERÇEK BİR ALACAK BORÇ İLİŞKİSİ OLMADAN MUVAZAALI OLARAK CİRO EDİLEN SENETTEN DOLAYI BORÇLUNUN ZARARINA KÖTÜ NİYETLİ HAREKET EDİLMİŞTİR

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/(19)11-298
KARAR NO   : 2022/1531

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                         : 12/11/2019
NUMARASI                 : 2019/415 - 2019/809
DAVACI                       : M.D. vekili Av. F.T.
DAVALILAR                : 1- Z.K. vekili Av. H.E.S.
                                       2- E.B. vekili Av. H.S.

1. Taraflar arasındaki “menfi tespit ve istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı Zeki K. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı Erdal B.’ün 13.12.2011 tarihli “araç ortaklık sözleşmesi” adı altında sözleşme imzaladıklarını, müvekkilinin bankalardan kredi çekerek beş adet araç satın aldığını ve kendisine ait olan şahsi aracı ile birlikte toplam altı adet aracı davalıya araç kiralama işinde kullanması için verdiğini, davalının bu araçları işleterek elde edeceği kazançtan önce araçlara ait banka kredilerini ödeyip kalanını müvekkili ile yarı yarıya paylaşacağını, kredi borçları sonra erince de araçların üç adedinin mülkiyetinin davalıya verileceğini, bu taahhüdünün karşılığında müvekkilinin davaya konu 130.000 TL bedelli senedi davalıya verdiğini, davalının birkaç ay kredileri ödemesine rağmen daha sonra ödemeleri aksatması sebebiyle müvekkilinin araçların kredi borçlarını ödemek zorunda kaldığını, tarafların 01.01.2013 tarihinde yeniden bir araya gelerek yeni bir sözleşme yaptıklarını, bu sözleşmeye göre de davalının 01.01.2013 tarihinden itibaren borçları ödemeyi kabul ettiğini, ayrıca araçların satılarak kredilerin ödenmesi için davalıya vekâlet verildiğini ve aynı sözleşmede davaya konu senetten teminat olarak yeniden bahsedildiğini, araçlardan bir adedini satan davalının aracın satış parasını kredilere ödemesi gerekirken bunu yerine getirmemesi sebebiyle müvekkilinin diğer arabaları kurtarmak amacıyla, satış için verdiği vekâleti kaldırdığını, bunun üzerine davalının da müvekkiline mesaj atarak davaya konu senedi işleme koyacağını belirttiğini ve muvazaalı olarak senedi diğer davalı Zeki K.'a ciro ettiğini, bu davalının da müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını ileri sürerek, icra takibine konu senet sebebiyle davalılara borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline karar verilmesini talep etmiş, 04.05.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle de ödenen bedelin davalılardan istirdadına, asıl alacağın %20’si oranında icra inkâr tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar Cevabı:

5. Davalı Erdal B. vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin ortaklık sözleşmesindeki yükümlülüklerini yerine getirdiğini, bankalara toplam 140.000 TL ödeme yaptığını, araçlara da 75.000 TL masraf yaptığını, davacının müvekkiline 215.000 TL borçlu olduğunu, davacının borcuna karşılık verdiği senedin sözleşmede teminat olarak geçen senetten farklı olduğunu, davalının borcunu ödememesi üzerine müvekkilinin diğer davalı Zeki K.'a olan borcuna istinaden senedi ciro ederek verdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

6. Davalı Zeki K. cevap dilekçesinde; müvekkilinin iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu, davacı ile davalı Erdal B. arasındaki olayların kendisini bağlamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

7. Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.06.2015 tarihli ve 2014/144 E., 2015/415 K. sayılı kararı ile; davalı Erdal B. yönünden yapılan değerlendirmede, davaya konu senedin davacı ve davalı Erdal B. arasında düzenlenen her iki sözleşmede de teminat senedi olarak yer aldığı, sözleşmeler uyarınca bankalara olan borçları ve araçlara ait para cezalarını ödemekle yükümlü olan davalı Erdal B.’ün yükümlülüklerini yerine getirmediği ve bu sebeple davaya konu teminat senedini işleme koymasının mümkün olmadığı, davalı Zeki K. yönünden yapılan değerlendirmede ise; davacı tanıklarının beyanları ile belediyeden celp edilen idari soruşturma dosyasındaki rapor ile davalı Erdal B.’ün işyerinde delil tespiti sırasında elde edilen ve davalı Zeki K.’ın araç kiraladığına ilişkin sözleşme ve bu sözleşme sırasında verdiği boş bonodan anlaşılacağı üzere davalılar arasında gerçek bir alacak borç ilişkisi olmaksızın davalı Erdal B. tarafından davaya konu senedin muvazaalı olarak diğer davalıya ciro edildiği, davalılar arasında arkadaşlık ilişkisi bulunduğu, davalı Zeki K.’ın ciro yolu ile devraldığı senede dayalı olarak davalı Erdal B.’e borç vermesinin memuriyet dosyası ve dosya kapsamına sunulan delil ve belgelere göre hayatın olağan akışına uygun olmadığı, davalı Erdal B.’ün sonuç olarak teminat koşulu gerçekleşmeyen senedi muvazaalı olarak davalı Zeki K. üzerinden takibe koydurduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının icra takibi nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin iptaline, davacının davalılardan Zeki K.’a ödediği 31.778,95 TL’nin bu davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.

9. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince 05.07.2017 tarihli ve 2016/13216 E., 2017/5609 K. sayılı kararı ile;

“… 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı ve davalı Erdal B. vekillerinin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Diğer davalı Zeki K.'ın temyiz istemine yönelik yapılan incelemede ise; davalı Zeki K. davaya konu senette ciro suretiyle hamildir. Hamile karşı bedelsizlik iddiasının ileri sürülebilmesi için hamilin TTK'nın 687. maddesi uyarınca senedi kötüniyetli olarak bile bile iktisap ettiğinin kanıtlanması gerekir. Dosya kapsamından ve sunulan delillerden davalı Zeki K.'ın kötüniyetli olduğu kanıtlanamamıştır. Bu durumda mahkemece, Zeki K. aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabul kararı verilmesi doğru olmamış, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir,...” gerekçesiyle karar davalı Zeki K. yararına bozulmuştur.

Direnme Kararı:

10. Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.11.2019 tarihli ve 2019/415 E., 2019/809 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

11. Direnme kararı süresi içinde davalı Zeki K. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davalı Zeki K.’ın menfi tespit talebine konu senedi bile bile kötü niyetli olarak iktisap edip etmediği, buradan varılacak sonuca göre mahkemece davalı Zeki K. yönünden verilen kararın yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında fayda vardır.

14. İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 170/b maddesinin aynı Kanun’un 72. maddesine yaptığı yollama gereğince kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte de menfi tespit davası açılabileceği açıkça anlaşılmaktadır. İİK’nın 72/1 maddesi, “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir” hükmünü haizdir. Buna göre borçlu, henüz aleyhine başlatılmış bir icra takibi yokken alacaklıya karşı borçlu bulunmadığının tespiti için menfi tespit davası açabileceği gibi aleyhine icra takibine başlanmasından sonra da menfi tespit davası açması mümkündür.

15. Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, başka bir deyişle bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer [6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 6]. Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 370 ilâ 372).

16. Borçlunun, kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ileri sürerek açtığı menfi tespit davası esasında maddi hukuk anlamında bir itiraz sebebine dayanılarak açılmaktadır. Bu kapsamda hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit davalarında, uyuşmazlık temel ilişkiden değil, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan kaynaklanmaktadır. Bu davalarda, kural olarak, davacının iddiası çoğu kez tüm senet ilgilerine karşı öne sürülebilen mutlak def’îlere dayanmaktadır. Örneğin kambiyo senedinin zorunlu şekil şartları içermemesi, kambiyo alacağının zamanaşımına uğraması, vadeyi beklemeden istemde bulunulması, ciro zincirindeki kopukluk, başvuru hakkının yitirilmiş olması, senette yazılı kısmi ödeme açıklaması, sorumsuzluk kayıtları ya da bir kambiyo taahhüdünün senet yapma iradesindeki bozukluk nedeniyle sahibini bağlamayacağı yönündeki iddialar hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit talebine konu oluşturur.

17. Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, öğreti ve uygulamada bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik ise, bir kambiyo senedinin ihdasına neden olan temel alacağın herhangi bir nedenle mevcut olmamasıdır (İnan, Nurkut: Türk Hukukunda Hatır Senetleri ve Özellikle Hatır Bonoları, Ankara, 1969, s. 16). Başka bir ifadeyle bir kambiyo taahhüdünün temel alacağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır. Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir. Dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti hâlinde ise davacı (borçlu) hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olacak veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, davacının mevcut olmayan bir borcu ödemesi engellenmiş olacaktır.

18. Bedelsizlik iddiası, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 687. maddesi anlamında bir kişisel def’îdir. Bedelsizlik bir kişisel def’î olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’îni ileri sürebilir.

19. Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 77 vd. maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’îni dermeyan etme hakkını vermektedir.

20. Uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan ve somut olayda uygulanması gereken TTK’nın “Defiler” başlıklı 687/1.maddesinde;

“Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun” hükmü yer almaktadır.

21. Anılan madde hükmüne göre; Hukuk Genel Kurulunun 07.10.2021 tarihli ve 2017/(15)6-2142 E. 2021/1181 K. sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, poliçeden dolayı kendisine müracaat olunan kimse, keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan def’îleri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez; meğer ki hamil poliçeyi iktisap ederken savunmaya esas olan durumu bile bile ve borçlunun zararına hareket etmiş ise, borçlu bu savunmayı alacaklıya karşı ileri sürebilir. Bu maddede öngörülen borçlunun zararına bile bile hareket ve kötü niyetin ise yasa koyucu herhangi bir yazılı ispat şeklinden söz etmediğinden, tanık dâhil her türlü delille ispat edilebileceğinin kabulü gerekir.

22. Türk Ticaret Kanunu’nun 778/1. maddesinde yapılan atıf uyarınca poliçelerin cirosuna ilişkin TTK’nın 681-690. maddesinde yer alan hükümler ve şüphesiz TTK’nın 687/1. maddesindeki def’îlerle ilgili düzenleme, bono veya emre muharrer senedin mahiyetine aykırı düşmedikçe bonolar hakkında da uygulanacaktır.

23. Tüm bu açıklamalar kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; davacı, davalı Erdal B. ile imzaladığı 13.12.2011 tarihli “araç ortaklık sözleşmesi” ve 01.01.2013 tarihli sözleşme uyarınca davalı Erdal B.’e, teminat olarak 13.12.2011 keşide tarihli ve 09.04.2013 ödeme tarihli senet verdiğini, anılan sözleşmeler uyarınca davalı Erdal B.’e borçlu olmadığı hâlde davalı Erdal B.’ün senedi muvazaalı olarak diğer davalı Zeki K.’a verdiğini, senedi devralan davalı Zeki K.’ın da kötü niyetli olarak icra takibi başlattığını iddia etmiştir.

24. Eskişehir 6. İcra Müdürlüğünün 2013/4177 E. sayılı icra dosyası incelendiğinde, davalı Zeki K. tarafından 03.05.2013 tarihinde, davacı ve diğer davalı Erdal B. hakkında menfi tespit talebine konu 13.12.2011 keşide tarihli ve 09.04.2013 ödeme tarihli senede dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı anlaşılmaktadır.

25. Dosya içerisinde yer alan ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesinin 14.12.2013 tarihli yazı ekinde gönderilen davalı Zeki K.’ın maaş bilgileri incelendiğinde, senedin düzenlendiği 2011 yılında davalının 1.389,34 TL maaş aldığı, belediyece aynı yazı ekinde gönderilen ve davalıya ilişkin 15.08.2013 tarihli disiplin soruşturması kararının sekizinci sayfasında davaya konu senet ve kredilerin incelendiği, davalı Erdal B. tarafından, söz konusu senedin kendi adına tahsilinde sakınca gördüğünden dolayı senedi diğer davalı Zeki K.’a devrederek senedin davalı Zeki K. üzerinden icra takibine konu edildiği tespitlerine yer verilmiştir.

26. Dosya içerisinde yer alan ve davalı Zeki K.’a ait 30.07.2013 tarihli mal bildirimine göre davalı Zeki K.’ın herhangi bir malvarlığının bulunmadığı, 20.000 TL borcu olduğu yönünde bildirimde bulunduğu anlaşılmaktadır.

27. Yargılama sırasında dinlenen ve daha önce davalı Erdal B.’ün işyerinde çalışan davacı tanığı Sedef İ., davalı Erdal B.’ün senedi kendi adına icra takibine konulmasının sakıncalı olabileceğinin kendisine söylenmesi üzerine, senedin arkadaşı olan diğer davalı Zeki K. üzerinden icra takibine konu edildiğini beyan etmiştir.

28. Eskişehir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/47 D. İş sayılı dosyasında alınan 02.09.2013 tarihli tespit raporuna ekli belgelerin incelenmesinde, davalı Zeki K. tarafından diğer davalı Erdal B.’e araç kiralamaya ilişkin sözleşme kapsamında boş senet verildiği anlaşılmaktadır.

29. Dosya içerisinde yer alan delillerin incelenmesi sonucunda, davalılar arasında arkadaşlık ilişkisinin olduğu, davacı tanığının beyanları, davalı Zeki K.’ın belediyeden celp edilen disiplin soruşturması kararında yer alan tespitler, davalı Erdal B.’ün işyerinde delil tespiti sırasında elde edilen ve Zeki K.’ın araç kiralamaya ilişkin sözleşme kapsamında Erdal B.’e verdiği boş senet, üzerine kayıtlı malvarlığının bulunmaması, senedin düzenlendiği tarih itibariyle çalıştığı belediyeden aldığı maaş miktarı dikkate alındığında, davalı Zeki K.’ın diğer davalı Erdal B.’e, ciro yoluyla devraldığı senede dayalı olarak 130.000 TL borç vermesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, davalılar arasında gerçek bir alacak borç ilişkisi olmaksızın Erdal B. tarafından davaya konu senedin muvazaalı olarak diğer davalıya ciro edildiği, davalı Zeki K.’ın senedi borçlunun zararına hareket ederek kötü niyetli olarak iktisap ettiği anlaşılmaktadır.

30. Açıklanan nedenlerle mahkemece, davalı Zeki K.’ın senedi kötü niyetli olarak iktisap edip icra takibine konu ettiği yönünde verilen direnme kararı yerindedir.

31. Ne var ki, Özel Dairece davalı Zeki K. tarafından davacıya ödenmesine karar verilen miktar yönünden inceleme yapılmadığından dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Direnme kararı yerinde olup, mahkemece davacıya ödenmesine karar verilen miktar yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

BİLGİ : "Menfi tespit davasında hayatın olağan akışına göre karar verilmesi mümkündür" şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18 Haziran 2019 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/menfi-tespit-davasinda-hayatin-olagan-akisina-gore-karar-verilmesi-mumkundur