KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE, HÂKİM TARAFINDAN KENDİLİĞİNDEN GÖZ ÖNÜNDE TUTULMASI GEREKEN VE DAVADA İTİRAZ OLARAK BAŞVURULMASI ZORUNLU OLAN BİR SÜREDİR.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2022/5-1091
Karar No       : 2024/121

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Karasu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                          : 20.06.2019
SAYISI                          : 2019/10 E., 2019/260 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 18.04.2018 tarihli ve 2017/287 Esas,
                                        2018/7530 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Karasu 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı idare vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnme kararı verilmiştir.

2. Direnme kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi   

4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; Sakarya ili Karasu ilçesi Küçükkarasu köyü 99 parsel sayılı taşınmaza kamulaştırma işlemi yapılmaksızın idare tarafından el atıldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsili ile müvekkillerine hisseleri oranında ödenmesini talep etmiş, talebini ıslahla artırmıştır.

Davalı Cevabı

5. Davalı idare vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın 2897 m2’sinin 30.01.1975 tarihli kamu yararı kararı gereğince kamulaştırıldığını, tebligatın o tarihte malik olan Aziz K.’ın bizzat kendisine tebliğ edildiğini, tezyidi bedel davası açılmadığından kamulaştırma işleminin kesinleştiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı

6. Karasu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.01.2016 tarihli ve 2014/175 Esas, 2016/4 Karar sayılı kararı ile; taşınmazın arsa olarak değerlendirildiği, alınan bilirkişi raporunda tazminat bedelinin 503.114,50 TL olarak belirlendiği, dava konusu taşınmazın 2874,94 m2’lik kısmının yol içerisinde kaldığı, davalı idarenin taşınmazı kamulaştırdığına dair evrak ve ödeme belgeleri de sunmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile, 428.542,19 TL kamulaştırmasız el atma bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı Hasan K.'a, 74.572,31 TL kamulaştırmasız el atma bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı Ramazan K.'e verilmesine, dava konusu 99 parselde kayıtlı taşınmazın 30.05.2015 tarihli fen bilirkişi raporunda B1 ile gösterilen 2874,94 m2’lik taralı kısmının tapusunun iptali ile yol olarak terkinine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

8. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 18.04.2018 tarihli ve 2017/287 Esas, 2018/7530 Karar sayılı kararı ile; “… Dava konusu taşınmaz davalı idarece kamulaştırılmış ve kamulaştırma işlemi o tarihteki taşınmaz malikine de usulüne uygun şekilde noter marifetiyle bizzat tebliğ edilmiştir. Dava konusu taşınmaza ilişkin Kamulaştırma Kanununun 14. maddesinde yazılı 30 günlük hak düşürücü süre içinde bedel arttırım davası açılmadığından kamulaştırma kesinleşmiştir. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle kabulüne karar verilmesi,

Doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı

9. Karasu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.06.2019 tarihli ve 2019/10 Esas, 2019/260 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesine ek olarak davacıya davalı idare tarafından noter aracılığıyla kamulaştırma işlemine ilişkin tebligat yapılmış ise de kamulaştırma bedelinin tam ve peşin olarak yatırılmadığı, paranın yatırılacağı bankanın belirtilmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

10. Direnme kararı süresi içinde davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı tazminat istemine ilişkin eldeki davada, dava konusu 99 parsel sayılı taşınmazın 30.05.2015 tarihli fen bilirkişi raporunda B1 ile gösterilen 2874,94 m2’lik bölümü yönünden yapılan kamulaştırma işleminin kesinleşip kesinleşmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce ilgili mevzuat hükümlerinin açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

13. Konuya ilişkin ilk yasal düzenleme 31.08.1956 tarihli ve 6830 sayılı İstimlâk Kanunu'nda yer almakta olup, anılan Kanun'un “Müddetler ve Merci” başlıklı 14 üncü maddesinde; “İstimlâk olunacak gayrimenkulun sahibi zilyed ve diğer alâkalılar veya istimlâki yapan idare tarafından 13 üncü madde gereğince ikametgâhlarında tebligat yapılmış olanlar tebliğ tarihinden itibaren 15 gün, bunlar haricindekiler son ilân tarihinden itibaren 30 gün içinde istimlâk muamelesine karşı Şûrayı Devlette ve takdir edilen bedel ile maddi hatalara karşı da gayrimenkulun bulunduğu mahal asliye hukuk mahkemesinde dâva açabilirler. Şu kadar ki, Şûrayı Devlete müracaat edildiği takdirde mahkemeye müracaat müddeti Şûrayı Devlet kararının katîleştiği tarihten, bu karar aleyhine karar tashihi istenmiş ise bu talebin reddine dair ilâmın tebliği tarihinden cereyana başlar” düzenlemesine yer verilmiştir.

14. 6830 sayılı Kanun’un “Tebligat” başlıklı 13 üncü maddesinde ise; “İstimlâki kararlaştırılan yerlerin tapu ve tapu kaydı yoksa vergi kayıtları ile ve ayrıca haricen yapılacak tahkikatla tesbit edilen mal sahibi, zilyed ve diğer alâkalılarından ikametgâhı tesbit edilmiş olanlara istimlâk olunacak gayrimenkulun plân veya ebatlı krokisi, istimlâk kararı ve takdir olunan kıymeti ve istimlâkin hangi idare lehine yapıldığı ve açılacak davalarda husumetin kime tevcih edileceği 15 gün içinde noter marifetiyle tebliğ olunur. Tebligatta Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri tatbik olunur... Köy lehine istimlâklerde, tebligat ihtiyar meclisi huzurunda şahsa yapılır. Tevsik edilen tebliğ muteberdir...” hükmü yer almaktadır. Kanun koyucunun kamulaştırmada özel bir önem gösterdiği tebligatın ne şekilde yapılacağı 13 üncü maddede açıklanmış, prensip itibariyle doğrudan doğruya ve mal sahibinin tespit olunan adresine noter vasıtasıyla tebligat yapılması esası kabul edilmiştir.

15. 6830 sayılı İstimlak Kanunu’nu yürürlükten kaldıran ve 08.11.1983 tarihinde yürürlüğe giren 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 05.05.2001 tarihinde 4650 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesi 25/1 inci maddesinde "Hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi mal sahibi için 13. madde uyarınca yapılan tebligatla başlar" hükmü öngörülmüş; 14 üncü maddesinde ise, taşınmaz mal sahibi, zilyet ve diğer ilgililer yönünden 30 günlük dava açma süresinin, noter vasıtasıyla tebligat yapılmış olanlar hakkında tebliğ tarihinden, tebligat yapılamayanlar hakkında noter tebligatı yerine geçmek üzere gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı hüküm altına alınmıştır.

16. Böylece kamulaştırma hukukunda, hak arama durumunda olan taşınmaz mal sahibi yönünden dava ve talep haklarının kullanılması, idarece yapılacak bildirime bağlanmıştır.

17. Bu hâliyle mal sahibi yönünden açılacak davalarda, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin başlangıcında ilke olarak tebliğ tarihinin esas alınması gerektiği açıktır. Anılan ilkeye tek istisna Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 24.06.1994 tarihli ve 1993/3 Esas, 1994/2 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararı ile getirilmiştir. Anılan kararda, mal sahibine daha önce kamulaştırma işlemi ile ilgili yasaya uygun bir bildirim yapılmamış olması hâlinde hak düşürücü sürenin tapuda ferağ işleminin yapıldığı tarihte başlayacağı benimsenmiştir.

18. Açıklanan yasal durum çerçevesinde; mal sahibi takdir edilen bedele ve maddi hatalara karşı kamulaştırma işlemi tebliğ edilmiş ise tebliğ tarihinden, yasaya uygun bir tebligat yapılmamış ise tapuda ferağ işleminin yapıldığı tarihten itibaren, ancak 30 günlük hak düşürücü süre içerisinde dava açabilecektir.

19. Belirtilmelidir ki hak düşürücü süre; bir hakkın kullanılmasına ilişkin olarak, yasayla, sözleşmeyle ya da mahkeme kararıyla kesin olarak belirlenen ve bu süre içinde kullanılmadığında hakkın varlığını sona erdiren süredir (Türk Hukuk Lügatı, Ankara, 2021 Baskı, Cilt-I, s.450). Başka bir anlatımla hak düşürücü süre, hâkim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulması gereken, davada "itiraz" olarak başvurulması zorunlu olan ve zamanaşımı gibi "kesme" ve "durma" hükümlerine bağlı olmayan, uyulmama hâlinde "hakkın" kaybına yol açan, diğer bir ifade ile hakkın özünü ortadan kaldıran süredir.

20. Yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri ışığında somut olay incelendiğinde, dava konusu 99 parsel sayılı taşınmaz, 16.05.1970 tarihinde yapılan kadastro çalışmasında yirmi yıldan fazla süredir malik sıfatıyla zilyet olan Aziz K. adına tespit edilmiş, yapılan tespite 10.06.1974 tarihli dilekçe ile taşınmazın sınırında bulunan meraya tecavüzün bulunup bulunmadığının tespiti yönünden köy tüzel kişiliği adına köy muhtarı itiraz etmiş, sonrasında dava konusu 99 parsel sayılı taşınmazın bir bölümü, Sakarya Nehri-Karasu-Melenağzı yolunun kamulaştırılması kapsamında 30.04.1975 tarihli ve 1975/62 sayılı kamu yararı kararına istinaden 6830 sayılı Kanun uyarınca kamulaştırma işlemine tâbi tutulmuştur.

21. Dava konusu taşınmaz hakkında 29.08.1975 tarihinde kıymet takdir raporu alınmış ve Kartal 1. Noterliğinin 5740 yevmiye numaralı kamulaştırma tebligatı, 13.02.1976 tarihinde tapulama tutanağı edinme sebebinde 20 yıldan fazla süredir malik sıfatıyla zilyet olan Aziz K.’ın bizzat kendisine tebliğ edildiği görülmüştür.

22. Noter tebliğinin yapıldığı tarihten yaklaşık üç yıldan fazla süre geçtikten sonra; Aziz K.’ın 1968 tarihinde taşınmazın 1 dönümünü Ramazan K.’e haricen sattığı, ayrıca bu yerin 500 m2’lik bölümünü Rasim G.’a sattığı, Rasim G.’un da aldığı yarım dönümlük yeri 1969 tarihinde Ramazan K.’e sattığı ve taşınmazın bir buçuk dönümünün Ramazan K.’e yazılması gerektiğine yönelik Aziz K.’ın beyanı bulunan 31.05.1979 tarihli ek tutanak tutulduğu anlaşılmaktadır.

23. Dava konusu taşınmaz 24.12.1982 tarihinde 10.120 m2 yüzölüçümü ile Aziz K. ve Ramazan K. adına hisseli olarak tescil edilmiş, Aziz K.’ın vefatından sonra Aziz K.’ın hissesinin tamamı mirasçısı olan Hasan K. tarafından 27.03.2009 tarihinde satın alınmıştır.

24. Mahallinde yapılan keşif sonucu alınan 30.05.2015 tarihli fen bilirkişi raporunda, dava dosyasında bulunan kamulaştırma planında taşınmazın iki kısma ayrılarak 2857 m2’lik kuzeyde kalan kısmının kamulaştırılacak alanda bırakıldığı, güncellenen kamulaştırma planında krokide görüldüğü üzere taşınmazın A, B1 ve C olmak üzere üç kısma ayrıldığı, B1 ile gösterilen 2874,94 m2’lik kısmın kamulaştırma alanında kaldığı, mevcut durumda da 99 parsel sayılı taşınmazın 2874,94 m2’lik kısmında yol bulunduğu belirtilmiştir.

25. Dosyada mevcut tapu kayıtlarına göre de, dava konusu 99 parsel sayılı taşınmaz, yargılama aşamasında tapu müdürlüğünün 22.02.2017 tarihli ifraz işlemi ile üç parçaya ayrılmış ve 2119 parsel sayılı taşınmaz 82,01 m2 yüzölçümü ile tarla olarak, 2120 parsel sayılı taşınmaz 2874,94 m2 yüzölçümü ile yol olarak, 2121 parsel sayılı taşınmaz ise 7163,05 m2 yüzölüçümü ile tarla olarak Hasan K. (431/506 pay) ve Ramazan K. (75/506 pay) adına paylı olarak tescil edilmiştir.

26. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında kamulaştırma işleminin yapıldığı tarihte taşınmaza malik olan Aziz K.’a 13.02.1976 tarihinde usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı anlaşıldığından, davacı tarafın kamulaştırma işlemini, tebligatın yapıldığı 13.02.1976 tarihinde öğrendiği, buna göre davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığı kanaatine varılmıştır.

27. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında kamulaştırma işleminin kesinleşmediği, kamulaştırma bedelinin milli bankalardan birine yatırıldığına dair dosyada bilgi bulunmadığı, bu nedenle ortada tamamlanmış bir kamulaştırma işlemi bulunmadığından direnme kararının uygun olduğu, diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

28. Hâl böyle olunca mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

29. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı idare vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,

Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde davacı Hasan K. yönünden karar düzeltme yolu açık olmak üzere, davacı Ramazan K. yönünden ise miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

28.02.2024 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla karar verildi.

''K A R Ş I   O Y''

Dava konusu taşınmazın 2897 m2’sinin 30.01.1975 tarihli kamu yararı kararı ile kamulaştırılmasına karar verilmiş, kıymet takdiri raporunda 8.571,00 TL bedel takdir edilmiştir. Kartal 1. Noterliğine tapuda kayıtlı taşınmazlar için tapu dairesinde yapılacak satış akdini takiben bedelin ödeneceği, zilyetlikle kullanılan taşınmazlar içinse bedel bankaya yatırıldıktan sonra idarece tescil davası açılacağının tebliği için talepte bulunulmuş ve ekinde taşınmazın pafta, parsel No.su, kamulaştırılan alan ve kıymeti ile kamu yararı kararı örneği ile “Mülkiyeti ihtilafı” notu eklenmiş olup, Aziz K., tebliğin karşı tarafı olarak yazılmış, noterliğin şerhine göre, Aziz K.’a bizzat 13.02.1976'da tebligat yapılmıştır.

Dava konusu taşınmazın, tebliği evrakında da belirtildiği üzere tebliğ tarihinde mülkiyeti ihtilaflı olup, taşınmazın kadastro tespit tutanağında 16.05.1970 tarihinde Aziz K. adına tespit edildiği ancak köy muhtarlığınca meraya bitişik olması nedeniyle mera ile ilgisi olup olmadığı bakımından itiraz edildiği, tespitin askısı üzerine 10.06.1974'de yapılan itirazın komisyona havale edildiği, itiraz komisyonda iken 31.05.1979 tarihli tutanak düzenlendiği ve Aziz K.’ın bu yerin bir kısmını 1969 yılında Ramazan K.’e sattığını ve yerin 1,5 dönümlük kısmının Ramazan K.’e yazılması gerektiğini ifade ettiği, ifadenin doğru olduğunu köy muhtarı ve bilirkişilerin beyan edip imzaladıkları, Tapulama Komisyonunun 25.11.1982 tarihinde kesinleşen kararıyla dava konusu taşınmazın 1500/10120 hissesinin Ramazan K., 8620/10120 hissesinin Aziz K. adına olmak üzere müştereken tesciline, köy muhtarlığının itirazının reddine karar verildiği, 24.12.1982’de tapuya tescil edildiği anlaşılmaktadır. Daha sonra Aziz K.’ın ölümü ile mirasçılarına 27.03.2009’da hissesi intikal edip, diğer mirasçılardan satın alımla oğlu davacı Hasan K.’a 8620 hissesinin tescilli olduğu ve taşınmazda davacıların paydaş oldukları tapu kütüğünden belirlenmektedir. Mahkemece Ziraat Bankasına müzekkere yazılmış kamulaştırma nedeniyle bir bloke bulunmadığı bildirilmiştir.

Mahkemece kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminata hükmedilmiş ve 2874,94 m2’lik kısmın yol olarak terkinine karar verilmiş ise de Özel Dairece, kamulaştırma işleminin o tarihteki taşınmaz malikine noter marifetiyle tebliğ edildiği, kamulaştırmanın kesinleştiği, davanın reddi gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuş, Mahkemece direnme kararı verilmiştir.

Yukarıda ayrıntılarıyla anlatıldığı üzere, dava konusu yerin kamu yararı nedeniyle kamulaştırılmasına karar verilmiş ve Aziz K.’a noter marifetiyle bizzat 13.02.1976 tarihinde kamulaştırma belgeleri tebliğ edilmiş ise de o tarihte taşınmazın tapulama tespiti yapılmış ve Aziz K. adına zilyetlikten dolayı malik olarak tespit söz konusu ise de, tebliğ edilen evrakta dahi “mülkiyeti ihtilaflı” notu yazılı olduğu gibi, taşınmazın bir kısmının tespit tarihinden önce satın alım suretiyle zilyedi ve tespit sırasında malikinin Ramazan K. olduğu, bir kısmında da Aziz K.’ın zilyed ve malik olduğu komisyonun incelemesi sırasında karara bağlanıp karar kesinleşmiş ve 24.12.1982’de müşterek mülkiyet olarak tescil edilmiştir. Bu durumda sayın çoğunluğun 13.02.1976’da mülkiyet ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği suretiyle malik olma durumu henüz itirazlı, kesin bir tespite dayanmayan tebligatla taşınmaz için kamulaştırma işlemi kesinleşmiştir, süresinde bedel artırım davası açılmadı şeklindeki Özel Dairenin bozmasındaki gerekçeyi kabulüne katılamıyorum. 6830 sayılı Yasa uyarınca sadece bu belgelerin tebliğinin kabulü hâlinde, kamulaştırma, o tarihte malik olma şartlarını taşıyan zilyed paydaş Ramazan K. yönünden nasıl kesinleşmiş olacaktır. Bu kişiye tebligat dahi yapılmamıştır.

Ayrıca Anayasa Mahkemesinin 10.06.2015 tarih 2013/3667 başvuru numaralı R.G. 18.09.2015-29479 tarih ve sayılı kararında da belirtildiği gibi, kamulaştırma bedeli ödenmeksizin taşınmazı fiilen kullanmaları önlenen maliklerin mülkiyet hakları ihlâl edilmiş olup, sadece kamulaştırma kararı alınması ve maliklere evrakların tebliği ile mülkiyet hakkının sona erdirilemeyeceği, dolayısıyla kamulaştırmasız el atma durumunun mevcut olduğu, bu müdahale nedeniyle dava açma süresinden bahsedilemeyeceği söz konusudur. Anayasa Mahkemesi kararındaki olayda da taşınmaz maliklerine 25.08.1977 tarihinde 6830 sayılı mülga İstimlak Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde tebligat yapılmış Anayasanın 46 ncı maddesine göre kamulaştırma işlemi için, kamulaştırılacak taşınmaz bedelinin de maliklerine ödenmesi gerektiği, bunun gerçekleşmediği durumlarda hukuka uygun bir kamulaştırmadan söz edilemeyeceği gerekçede belirtilmiştir. Sahibi adına ve istediği zaman çekebilmesi emri ile bankaya yatırılmış olması da peşin ödemedir (Ali Arcak-Servet Kitiş-Kamulaştırma Davaları ve Devletleştirme 1992 1. Cilt s.45).

Taşınmazın maliklerinden Aziz K.’a yapılan tebligat, diğer paydaş Ramazan K. bakımından kamulaştırmanın kesinleştiği sonucunu doğurmayacağı gibi Aziz’e yapılan tebligatla onun yönünden dahi kamulaştırma kesinleşmemiştir ve dava konusu yol kısmı için kamulaştırmasız el atma söz konusudur. Kamulaştırma bedelinin tamamının milli bankalardan birine yatırıldığı bildirilmediği gibi, davalı idare tarafından da hangi bankaya kimin adına ne miktar bloke edildiği de hiç savunulmamış, kamulaştırmaya ilişkin idaredeki dosyada bulunması gerekirken buna dair hiçbir belge de idarece sunulmamıştır. İspat yükü davalı idarede olup ispat edememiş, bu durumda takdir edilen kamulaştırma bedelinin bloke edilmediği ve bunun zaten notere tebliğ için verilen evrakta da bildirilmediği anlaşılmıştır. O tarihteki 6830 sayılı Yasa'nın 17 nci maddesi uyarınca idarece açılan bir tescil davasından da bahsedilmemiştir. 17 nci maddeye göre de tescil istemek için takdir edilen kıymetin tamamı milli bankalardan birine yatırılmış olmalıdır. Sonradan yürürlüğe giren Kamulaştırma Kanunu’nda 13 üncü maddede tebliğ edilecek evraklar arasında takdir edilen bedelin yatırıldığına dair de tebligatın yapılması gereğinin maddede yer alması, 6830 sayılı Yasa zamanında bankaya bloke gerekmediği sonucuna götürmez. Anayasa gereği kamulaştırmanın tamamlanması bedelin de malik emrine yatırılmasıyla gerçekleşecek olup, bu konuda tereddütlerin giderilmesi bakımından sonraki Kanun'a bu husus da ilave edilmiştir. 1961 Anayasası 38 inci maddesinde de peşin ödeme ilkesi bulunmaktadır (Ali Arcak-Servet Kitiş Kamulaştırma Davaları ve Devletleştirme 992-1. Cilt syf. 882, 883).

Açıklanan nedenlerle, ortada tamamlanmış bir kamulaştırma işlemi olmadığından, kamulaştırmasız el atma davasının kabulü gerekir. Sayın Çoğunluğun davanın reddi gerektiğine dair bozma görüşüne katılamıyorum. Tazminat ve diğer hususların temyiz incelenmesi Özel Dairece yapılacağından direnme uygun dosyanın Daireye gönderilmesi görüşündeyim.

Üye
Hafize Gülgün Vuraloğlu