
HER İKİ ŞİKÂYETİN TARAFLARI, KONUSU VE HUKUKİ SEBEBİ AYNI OLUP İCRA MAHKEMESİ KARARI AYNI KONUDA YAPILAN DİĞER ŞİKÂYET YÖNÜNDEN KESİN HÜKÜM TEŞKİL ETMEKTEDİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2024/12-283
Karar No : 2024/564
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 27.09.2023
SAYISI : 2023/2011 E., 2023/2365 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 15.05.2023 tarihli ve 2022/11008 Esas,
2023/3357 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki şikâyet isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikâyetin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın alacaklı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. TALEP
Borçlu vekili; alacaklı vekili tarafından müvekkili aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte alacaklı ve borçlu arasında 22.01.2014 tarihli protokol imzalandığını, protokolde "icra dosyasına sunulmasıyla tüm hacizler kaldırılacaktır" ibaresinin yer aldığını, müvekkilinin protokole göre taahhüt verdiğini ancak hacizlerin kaldırılmadığını, müvekkilinin tüm malvarlığına ve emekli maaşına haciz konulduğunu ileri sürerek hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Alacaklı vekiline şikâyet dilekçesi tebliğ edilmemiş ve dosya üzerinden karar verilmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 21.01.2022 tarihli ve 2022/37 Esas, 2022/37 Karar sayılı kararı ile; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, somut olayda borçlunun icra müdürlüğüne sunduğu 22.01.2014 tarihli dilekçede borcu kabul ettiğini, lehine olan tüm sürelerden feragat ettiğini, emekli maaşının 1/2'sine haciz konulmasına muvafakat ettiğini bildirdiği, borçlunun muvafakati uyarınca 08.01.2020 tarihli haciz yazısıyla emekli maaşının 1/2'si üzerine haciz konulduğu, UYAP sisteminde yapılan SGK sorgu sonucuna göre borçlunun muvafakat tarihinden sonra 01.07.2015 tarihinde emekli olduğu, borçlunun borcu kabul ve emekli maaşının haczine muvafakatinin aynı belgeyle ve tek imzada verildiği, şikâyetçi borçlunun muvafakat tarihi itibarıyla emekliliğe hak kazanmamış olduğu, borçlunun muvafakat tarihinde emekli olmaması sebebiyle de muvafakatinin geçersiz olduğu gerekçesiyle şikâyetin kısmen kabulüne ve icra dosyasında emekli maaşı üzerindeki haczin kaldırılmasına, yapılan kesinti var ise alacaklıya ödenmemesine, icra dosyasında henüz alacaklıya ödenmemiş emekli maaş kesintisi var ise borçluya iadesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 18.05.2022 tarihli ve 2022/929 Esas, 2022/1846 Karar sayılı kararı ile; icra mahkemesi kararlarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmese de kendi aralarında kesin hüküm oluşturdukları, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 303 üncü maddesinin birinci fıkrasının “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” şeklinde düzenlendiği, somut olayda daha önce borçlu tarafından emekli maaşına konulan haczin kaldırılmasına yönelik şikâyette Samsun 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 06.10.2020 tarihli ve 2020/80 Esas, 2020/383 Karar sayılı kararıyla şikâyetin reddine karar verilmiş olup kararın 17.10.2020 tarihinde kesinleştiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle 6100 sayılı Kanun’un 114/1-i maddesi uyarınca emekli maaşına konulan haczin kaldırılmasına yönelik şikâyetin kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vckili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtile kararı ile;
"... C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, emekli maaşına konulan haczin kaldırılması şikayetine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
HMK'nin 114/1-ı maddesi, İİK 82 nci madde, 5510 Sayılı yasanın 93 üncü madde hükümleri
3. Değerlendirme
HMK’nin 303/1 maddesi “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” şeklinde düzenlemiştir.
Şikayetçi borçlunun emekli maaşı üzerine konulan haczin kaldırılması istemiyle mahkemeye yaptığı 17.02.2020 tarihli başvurunun, Samsun 1. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 06.10.2020 tarih 2020/80-383 Esas-Karar sayılı ilamı ile reddine karar verildiği ve bu kararın taraflarca istinaf edilmeyerek 17.10.2020 tarihinde kesinleştiği görülmüş ise de;
Emekli maaş haczi, haciz tarihinden itibaren borç bitinceye kadar süregelen bir işlem olmakla, her haciz yeni bir şikayet hakkı doğurur. Samsun 1. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 06.10.2020 tarih 2020/80-383 Esas-Karar sayılı ilamı ile 08.01.2020 tarihindeki haciz işleminin, şikayet tarihindeki (17.02.2020) şartlara göre değerlendirildiği, işbu şikayetin ise devam eden maaş haczine ve yapılan kesintilere ilişkin olduğu, dolayısıyla anılan hükmün kesin hüküm oluşturmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince işin esası incelenmesi gerekirken, kesin hüküm nedeniyle HMK’nin 114/1-ı maddesi uyarınca şikayetin reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir ..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma kararında belirtildiği üzere emekli maaş haczi, haciz tarihinden itibaren borç bitinceye kadar süregelen bir işlem olmakla her haciz yeni bir şikâyet hakkı doğuracağından emekli maaşının haczedilmezliğine yönelik şikâyetin herhangi bir süreye tabi olmadığı, ancak şikâyetin süresiz olması şikâyet hakkının kullanılabilmesine yönelik olup şikâyetin niteliği gereği kamu düzeninden olduğu sonucunu doğurmayacağı gibi kamu düzeninden olan ve mahkemece resen gözetilmesi gereken kesin hükmün sonuçlarını bertaraf edecek bir kural da olmadığı, somut olayda borçlunun 2015 yılında emekli olduğu, Samsun 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 06.10.2020 tarihli ve 2020/80 Esas, 2020/383 Karar sayılı kararının borçlunun emeklilik tarihinden sonra verildiği, belirtilen karar ile eldeki şikâyet tarihi arasında borçlunun hukuki statüsünde ve şikâyetine gerekçe yaptığı sebeplerinde bir değişiklik olmadığı, borçlunun emekli maaşından yapılan her kesinti yeni bir hukuki işlem olmakla birlikte yapılan tüm kesintilerin 22.01.2014 tarihli muvafakatnameye ve muvafakat gereğince yazılmış 08.01.2020 tarihli haciz müzekkeresine dayalı olarak yapıldığı, aynı takip dosyasından aynı taraflar arasında ve aynı taahhüde dayalı olarak aynı sebebe dayalı şikâyet hakkında daha önce icra mahkemesince verilen ve kesinleşen kararın artık takip hukuku yönünden kesin hüküm kuvvetini kazandığı, aksinin kabulünün hukuki güvenlik ilkesine uygun düşmeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Borçlu vekili; emekli maaş haczinin haciz tarihinden itibaren borç bitinceye kadar süregelen bir işlem olduğundan, her haczin yeni bir şikâyet hakkı doğurduğunu, Samsun 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 06.10.2020 tarihli ve 2020/80 Esas, 2020/383 Karar sayılı kararında 08.01.2020 tarihindeki haciz işleminin şikâyet tarihindeki şartlara göre değerlendirildiğini, eldeki şikâyetin ise devam eden maaş haczine ve yapılan kesintilere ilişkin olduğunu, bu nedenle kesin hüküm oluşturmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Samsun 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 06.10.2020 tarihli ve 2020/80 Esas, 2020/383 Karar sayılı kararının eldeki şikâyet yönünden kesin hüküm teşkil edip etmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 16 ncı maddesi.
2. 6100 sayılı Kanun'un114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi ve 303 üncü maddesi.
2. Değerlendirme
1. İcra mahkemelerinin takip hukukuna ilişkin kararları maddi anlamda kesin hüküm oluşturmadığından genel mahkemelerde açılan davalarda kesin hüküm tartışmasına konu edilmez ise de takip hukuku bakımından birbirlerine kesin hüküm oluşturabilir. Aynı takip dosyasında veya aynı alacak için daha sonra yapılan takip dosyasında, aynı taraflar arasında ve aynı konuda daha önce verilen icra mahkemesi kararları, kesinleşmiş olması koşuluyla sonraki icra mahkemesi kararları için (şikâyet, itirazın kaldırılması) kesin hüküm teşkil ederler (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul, 2001, C. V, s.5043-5044).
2. İcra ve İflas Kanunu, 6100 sayılı Kanun'a göre özel kanun olup, 6100 sayılı Kanun, takip hukukunda 2004 sayılı Kanun'da açıkça gönderme olduğunda ya da işin niteliğine uygun düştüğü ölçüde uygulanır.
3. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı ya da yokluğu gerekli olan unsurlardır. Belirtmek gerekir ki, dava şartları davanın açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi için aranan ve kamu düzeni ile ilgili olan zorunlu koşullardır. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
4. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 303 üncü maddesinin birinci fıkrası; “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” hükmünü içermektedir.
5. Kesin hükmün varlığı için gereken şartlar şunlardır; bir davaya ait kesinleşmiş bulunan bir hükmün diğer bir davada kesin hüküm oluşturabilmesinin ön şartı maddi anlamda kesin hüküm gücü kazanmış olmasıdır (6100 sayılı Kanun md. 301). Kesin bir biçimde hükme bağlanmış bulunan bir davanın ikinci kez açılmış olması, ikinci davanın hâlen derdest olması gerekir. Bundan maksat ikinci davanın henüz karara bağlanmamış bulunması veya karara bağlanmış bulunmakla beraber verilmiş olan kararın henüz şekli anlamda kesinlik kazanmamış olmasıdır. Kesin bir biçimde hükme bağlanmış birinci dava ile açılmış ve hâlen görülmekte olan ikinci davanın aynı olması gerekir. Bu koşulun gerçekleşebilmesi için her iki davanın tarafları, dava sebepleri ve dava konuları aynı olmalıdır (Süha Tanrıver, Medeni Usul Hukuku C. II, Ankara, 2021, s.122).
6. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin hüküm dava (şikâyet) şartı olup, kesin hüküm oluşturan bir mahkeme kararının varlığının tespiti hâlinde, aynı Kanun’un 115 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, dava (şikâyet) şartı noksanlığı nedeniyle davanın (şikâyetin) usulden reddedilmesi gerekir.
7. Kesin hüküm, hem bireyler hem de devlet için hukukî durumda bir kararlılık ortaya koyar. Bununla hukukî güvenlik ve yargı erkine güven sağlandığından kesin hüküm kamu yararı ile doğrudan ilgilidir. Kesin hükümle, çelişik kararların ortaya çıkması engellenerek toplum hayatı için zorunlu olan hukukî istikrar sağlanır.
8. Somut olayda; alacaklı vekili tarafından borçlu aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte borçluya 13.07.2013 tarihinde ödeme emri tebliğ edilmiştir. Borçlu 22.01.2014 tarihinde icra müdürlüğüne sunduğu dilekçeyle borcu kabul ettiğini, lehine olan sürelerden feragat ettiğini, emekli maaşının 1/2 sine haciz konulmasını kabul ettiğini beyan etmiştir. Alacaklı vekili 07.01.2020 tarihinde icra müdürlüğüne başvurarak 22.01.2014 tarihli taahhüt gereğince borçlunun emekli maaşının 1/2 si üzerine haciz konulmasını talep etmiş, icra müdürlüğünce 08.01.2020 tarihinde borçlunun emekli maaşının 1/2 sine haciz konulmuştur.
9. Borçlu vekili 17.02.2020 tarihinde şikâyet yoluyla icra mahkemesine başvurarak; icra dosyasına verilen 22.01.2014 tarihli taahhüt dilekçesinde emekli maaşı üzerinde haciz olsa dahi 1/2 sinin haczedilmesini kabul ettiğini, bu taahhüttün verilmesi hâlinde tüm hacizlerin kaldırılacağının yazıldığını, ancak alacaklının bu protokole uymadığını, hacizleri kaldırmadığını, alacaklının diğer edimleri de ihlal ettiğini, bu taahhütün birçok yönden geçersiz, batıl ve yok hükmünde olduğunu, şarta bağlı muvafakat verildiğini, alacaklının hiçbir şartı yerine getirmediğini bu nedenle iptal edilmesi gerektiğini ileri sürerek müvekkilinin almakta olduğu emekli maaşına konulan maaş haczinin kaldırılması ile kesilen paraların da iade edilmesini talep etmiştir. Samsun 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 06.10.2020 tarihli ve 2020/80 Esas, 2020/383 Karar sayılı kararıyla takip kesinleştikten sonra borçlunun 22.01.2014 tarihli taahhüt tutanağıyla emekli maaşından kesinti yapılmasına muvafakat ettiği, muvafakat edildikten sonra icra müdürlüğünce muvafakat edilen miktarla sınırlı uygulanan haciz işleminin geçerli olduğu, maaş haczine muvafakatten geri dönme beyanının geçerli bir muvafakatın sonuçlarını ortadan kaldırmayacağı, 22.01.2014 tarihli muvafakatin herhangi bir şarta bağlı olmadığı gerekçesiyle şikâyetin reddine karar verilmiş ve taraflarca yasal süresi içerisinde istinaf yoluna başvurulmadığından karar 17.10.2020 tarihinde kesinleşmiştir.
10. Eldeki şikâyette ise; borçlu vekili 19.01.2022 tarihinde icra mahkemesine başvurarak, alacaklı ve borçlu arasında 22.01.2014 tarihli protokol imzalandığını, protokolde "icra dosyasına sunulmasıyla tüm hacizler kaldırılacaktır" ibaresinin yer aldığını, müvekkilinin protokole göre taahhüt verdiğini ancak hacizlerin kaldırılmadığını, müvekkilinin tüm malvarlığına ve emekli maaşına haciz konulduğunu ileri sürerek şikâyet dilekçesinin talep sonucunda hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
11. Şu hâle göre Samsun 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 06.10.2020 tarihli ve 2020/80 Esas, 2020/383 Karar sayılı kararında ve eldeki şikâyette, şikâyetin konusu aynı icra dosyasında yapılan 08.01.2020 tarihli haciz işlemi olup her iki şikâyette de 22.01.2014 tarihli muvafakatin geçersiz olduğu ileri sürülmüştür.
12. Hâl böyle olunca her iki şikâyetin tarafları, konusu ve hukuki sebebi aynı olup icra mahkemesi kararı aynı konuda yapılan diğer şikâyet yönünden kesin hüküm teşkil edeceğinden, kesin hüküm nedeniyle 6100 sayılı Kanun'un 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi uyarınca şikâyetin reddine dair verilen direnme kararı yerindedir.
13. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; her kesinti yeni bir şikâyet hakkı doğuracağından direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
14. O hâlde; usul ve yasaya uygun direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.11.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 18’i ONAMA, 7’si ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.
HER İKİ ŞİKÂYETİN TARAFLARI, KONUSU VE HUKUKİ SEBEBİ AYNI OLUP İCRA MAHKEMESİ KARARI AYNI KONUDA YAPILAN DİĞER ŞİKÂYET YÖNÜNDEN KESİN HÜKÜM TEŞKİL ETMEKTEDİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2024/12-283
Karar No : 2024/564
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 27.09.2023
SAYISI : 2023/2011 E., 2023/2365 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 15.05.2023 tarihli ve 2022/11008 Esas,
2023/3357 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki şikâyet isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikâyetin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın alacaklı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. TALEP
Borçlu vekili; alacaklı vekili tarafından müvekkili aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte alacaklı ve borçlu arasında 22.01.2014 tarihli protokol imzalandığını, protokolde "icra dosyasına sunulmasıyla tüm hacizler kaldırılacaktır" ibaresinin yer aldığını, müvekkilinin protokole göre taahhüt verdiğini ancak hacizlerin kaldırılmadığını, müvekkilinin tüm malvarlığına ve emekli maaşına haciz konulduğunu ileri sürerek hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Alacaklı vekiline şikâyet dilekçesi tebliğ edilmemiş ve dosya üzerinden karar verilmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 21.01.2022 tarihli ve 2022/37 Esas, 2022/37 Karar sayılı kararı ile; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, somut olayda borçlunun icra müdürlüğüne sunduğu 22.01.2014 tarihli dilekçede borcu kabul ettiğini, lehine olan tüm sürelerden feragat ettiğini, emekli maaşının 1/2'sine haciz konulmasına muvafakat ettiğini bildirdiği, borçlunun muvafakati uyarınca 08.01.2020 tarihli haciz yazısıyla emekli maaşının 1/2'si üzerine haciz konulduğu, UYAP sisteminde yapılan SGK sorgu sonucuna göre borçlunun muvafakat tarihinden sonra 01.07.2015 tarihinde emekli olduğu, borçlunun borcu kabul ve emekli maaşının haczine muvafakatinin aynı belgeyle ve tek imzada verildiği, şikâyetçi borçlunun muvafakat tarihi itibarıyla emekliliğe hak kazanmamış olduğu, borçlunun muvafakat tarihinde emekli olmaması sebebiyle de muvafakatinin geçersiz olduğu gerekçesiyle şikâyetin kısmen kabulüne ve icra dosyasında emekli maaşı üzerindeki haczin kaldırılmasına, yapılan kesinti var ise alacaklıya ödenmemesine, icra dosyasında henüz alacaklıya ödenmemiş emekli maaş kesintisi var ise borçluya iadesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 18.05.2022 tarihli ve 2022/929 Esas, 2022/1846 Karar sayılı kararı ile; icra mahkemesi kararlarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmese de kendi aralarında kesin hüküm oluşturdukları, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 303 üncü maddesinin birinci fıkrasının “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” şeklinde düzenlendiği, somut olayda daha önce borçlu tarafından emekli maaşına konulan haczin kaldırılmasına yönelik şikâyette Samsun 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 06.10.2020 tarihli ve 2020/80 Esas, 2020/383 Karar sayılı kararıyla şikâyetin reddine karar verilmiş olup kararın 17.10.2020 tarihinde kesinleştiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle 6100 sayılı Kanun’un 114/1-i maddesi uyarınca emekli maaşına konulan haczin kaldırılmasına yönelik şikâyetin kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vckili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtile kararı ile;
"... C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, emekli maaşına konulan haczin kaldırılması şikayetine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
HMK'nin 114/1-ı maddesi, İİK 82 nci madde, 5510 Sayılı yasanın 93 üncü madde hükümleri
3. Değerlendirme
HMK’nin 303/1 maddesi “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” şeklinde düzenlemiştir.
Şikayetçi borçlunun emekli maaşı üzerine konulan haczin kaldırılması istemiyle mahkemeye yaptığı 17.02.2020 tarihli başvurunun, Samsun 1. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 06.10.2020 tarih 2020/80-383 Esas-Karar sayılı ilamı ile reddine karar verildiği ve bu kararın taraflarca istinaf edilmeyerek 17.10.2020 tarihinde kesinleştiği görülmüş ise de;
Emekli maaş haczi, haciz tarihinden itibaren borç bitinceye kadar süregelen bir işlem olmakla, her haciz yeni bir şikayet hakkı doğurur. Samsun 1. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 06.10.2020 tarih 2020/80-383 Esas-Karar sayılı ilamı ile 08.01.2020 tarihindeki haciz işleminin, şikayet tarihindeki (17.02.2020) şartlara göre değerlendirildiği, işbu şikayetin ise devam eden maaş haczine ve yapılan kesintilere ilişkin olduğu, dolayısıyla anılan hükmün kesin hüküm oluşturmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince işin esası incelenmesi gerekirken, kesin hüküm nedeniyle HMK’nin 114/1-ı maddesi uyarınca şikayetin reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir ..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma kararında belirtildiği üzere emekli maaş haczi, haciz tarihinden itibaren borç bitinceye kadar süregelen bir işlem olmakla her haciz yeni bir şikâyet hakkı doğuracağından emekli maaşının haczedilmezliğine yönelik şikâyetin herhangi bir süreye tabi olmadığı, ancak şikâyetin süresiz olması şikâyet hakkının kullanılabilmesine yönelik olup şikâyetin niteliği gereği kamu düzeninden olduğu sonucunu doğurmayacağı gibi kamu düzeninden olan ve mahkemece resen gözetilmesi gereken kesin hükmün sonuçlarını bertaraf edecek bir kural da olmadığı, somut olayda borçlunun 2015 yılında emekli olduğu, Samsun 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 06.10.2020 tarihli ve 2020/80 Esas, 2020/383 Karar sayılı kararının borçlunun emeklilik tarihinden sonra verildiği, belirtilen karar ile eldeki şikâyet tarihi arasında borçlunun hukuki statüsünde ve şikâyetine gerekçe yaptığı sebeplerinde bir değişiklik olmadığı, borçlunun emekli maaşından yapılan her kesinti yeni bir hukuki işlem olmakla birlikte yapılan tüm kesintilerin 22.01.2014 tarihli muvafakatnameye ve muvafakat gereğince yazılmış 08.01.2020 tarihli haciz müzekkeresine dayalı olarak yapıldığı, aynı takip dosyasından aynı taraflar arasında ve aynı taahhüde dayalı olarak aynı sebebe dayalı şikâyet hakkında daha önce icra mahkemesince verilen ve kesinleşen kararın artık takip hukuku yönünden kesin hüküm kuvvetini kazandığı, aksinin kabulünün hukuki güvenlik ilkesine uygun düşmeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Borçlu vekili; emekli maaş haczinin haciz tarihinden itibaren borç bitinceye kadar süregelen bir işlem olduğundan, her haczin yeni bir şikâyet hakkı doğurduğunu, Samsun 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 06.10.2020 tarihli ve 2020/80 Esas, 2020/383 Karar sayılı kararında 08.01.2020 tarihindeki haciz işleminin şikâyet tarihindeki şartlara göre değerlendirildiğini, eldeki şikâyetin ise devam eden maaş haczine ve yapılan kesintilere ilişkin olduğunu, bu nedenle kesin hüküm oluşturmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Samsun 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 06.10.2020 tarihli ve 2020/80 Esas, 2020/383 Karar sayılı kararının eldeki şikâyet yönünden kesin hüküm teşkil edip etmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 16 ncı maddesi.
2. 6100 sayılı Kanun'un114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi ve 303 üncü maddesi.
2. Değerlendirme
1. İcra mahkemelerinin takip hukukuna ilişkin kararları maddi anlamda kesin hüküm oluşturmadığından genel mahkemelerde açılan davalarda kesin hüküm tartışmasına konu edilmez ise de takip hukuku bakımından birbirlerine kesin hüküm oluşturabilir. Aynı takip dosyasında veya aynı alacak için daha sonra yapılan takip dosyasında, aynı taraflar arasında ve aynı konuda daha önce verilen icra mahkemesi kararları, kesinleşmiş olması koşuluyla sonraki icra mahkemesi kararları için (şikâyet, itirazın kaldırılması) kesin hüküm teşkil ederler (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul, 2001, C. V, s.5043-5044).
2. İcra ve İflas Kanunu, 6100 sayılı Kanun'a göre özel kanun olup, 6100 sayılı Kanun, takip hukukunda 2004 sayılı Kanun'da açıkça gönderme olduğunda ya da işin niteliğine uygun düştüğü ölçüde uygulanır.
3. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı ya da yokluğu gerekli olan unsurlardır. Belirtmek gerekir ki, dava şartları davanın açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi için aranan ve kamu düzeni ile ilgili olan zorunlu koşullardır. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
4. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 303 üncü maddesinin birinci fıkrası; “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” hükmünü içermektedir.
5. Kesin hükmün varlığı için gereken şartlar şunlardır; bir davaya ait kesinleşmiş bulunan bir hükmün diğer bir davada kesin hüküm oluşturabilmesinin ön şartı maddi anlamda kesin hüküm gücü kazanmış olmasıdır (6100 sayılı Kanun md. 301). Kesin bir biçimde hükme bağlanmış bulunan bir davanın ikinci kez açılmış olması, ikinci davanın hâlen derdest olması gerekir. Bundan maksat ikinci davanın henüz karara bağlanmamış bulunması veya karara bağlanmış bulunmakla beraber verilmiş olan kararın henüz şekli anlamda kesinlik kazanmamış olmasıdır. Kesin bir biçimde hükme bağlanmış birinci dava ile açılmış ve hâlen görülmekte olan ikinci davanın aynı olması gerekir. Bu koşulun gerçekleşebilmesi için her iki davanın tarafları, dava sebepleri ve dava konuları aynı olmalıdır (Süha Tanrıver, Medeni Usul Hukuku C. II, Ankara, 2021, s.122).
6. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin hüküm dava (şikâyet) şartı olup, kesin hüküm oluşturan bir mahkeme kararının varlığının tespiti hâlinde, aynı Kanun’un 115 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, dava (şikâyet) şartı noksanlığı nedeniyle davanın (şikâyetin) usulden reddedilmesi gerekir.
7. Kesin hüküm, hem bireyler hem de devlet için hukukî durumda bir kararlılık ortaya koyar. Bununla hukukî güvenlik ve yargı erkine güven sağlandığından kesin hüküm kamu yararı ile doğrudan ilgilidir. Kesin hükümle, çelişik kararların ortaya çıkması engellenerek toplum hayatı için zorunlu olan hukukî istikrar sağlanır.
8. Somut olayda; alacaklı vekili tarafından borçlu aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte borçluya 13.07.2013 tarihinde ödeme emri tebliğ edilmiştir. Borçlu 22.01.2014 tarihinde icra müdürlüğüne sunduğu dilekçeyle borcu kabul ettiğini, lehine olan sürelerden feragat ettiğini, emekli maaşının 1/2 sine haciz konulmasını kabul ettiğini beyan etmiştir. Alacaklı vekili 07.01.2020 tarihinde icra müdürlüğüne başvurarak 22.01.2014 tarihli taahhüt gereğince borçlunun emekli maaşının 1/2 si üzerine haciz konulmasını talep etmiş, icra müdürlüğünce 08.01.2020 tarihinde borçlunun emekli maaşının 1/2 sine haciz konulmuştur.
9. Borçlu vekili 17.02.2020 tarihinde şikâyet yoluyla icra mahkemesine başvurarak; icra dosyasına verilen 22.01.2014 tarihli taahhüt dilekçesinde emekli maaşı üzerinde haciz olsa dahi 1/2 sinin haczedilmesini kabul ettiğini, bu taahhüttün verilmesi hâlinde tüm hacizlerin kaldırılacağının yazıldığını, ancak alacaklının bu protokole uymadığını, hacizleri kaldırmadığını, alacaklının diğer edimleri de ihlal ettiğini, bu taahhütün birçok yönden geçersiz, batıl ve yok hükmünde olduğunu, şarta bağlı muvafakat verildiğini, alacaklının hiçbir şartı yerine getirmediğini bu nedenle iptal edilmesi gerektiğini ileri sürerek müvekkilinin almakta olduğu emekli maaşına konulan maaş haczinin kaldırılması ile kesilen paraların da iade edilmesini talep etmiştir. Samsun 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 06.10.2020 tarihli ve 2020/80 Esas, 2020/383 Karar sayılı kararıyla takip kesinleştikten sonra borçlunun 22.01.2014 tarihli taahhüt tutanağıyla emekli maaşından kesinti yapılmasına muvafakat ettiği, muvafakat edildikten sonra icra müdürlüğünce muvafakat edilen miktarla sınırlı uygulanan haciz işleminin geçerli olduğu, maaş haczine muvafakatten geri dönme beyanının geçerli bir muvafakatın sonuçlarını ortadan kaldırmayacağı, 22.01.2014 tarihli muvafakatin herhangi bir şarta bağlı olmadığı gerekçesiyle şikâyetin reddine karar verilmiş ve taraflarca yasal süresi içerisinde istinaf yoluna başvurulmadığından karar 17.10.2020 tarihinde kesinleşmiştir.
10. Eldeki şikâyette ise; borçlu vekili 19.01.2022 tarihinde icra mahkemesine başvurarak, alacaklı ve borçlu arasında 22.01.2014 tarihli protokol imzalandığını, protokolde "icra dosyasına sunulmasıyla tüm hacizler kaldırılacaktır" ibaresinin yer aldığını, müvekkilinin protokole göre taahhüt verdiğini ancak hacizlerin kaldırılmadığını, müvekkilinin tüm malvarlığına ve emekli maaşına haciz konulduğunu ileri sürerek şikâyet dilekçesinin talep sonucunda hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
11. Şu hâle göre Samsun 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 06.10.2020 tarihli ve 2020/80 Esas, 2020/383 Karar sayılı kararında ve eldeki şikâyette, şikâyetin konusu aynı icra dosyasında yapılan 08.01.2020 tarihli haciz işlemi olup her iki şikâyette de 22.01.2014 tarihli muvafakatin geçersiz olduğu ileri sürülmüştür.
12. Hâl böyle olunca her iki şikâyetin tarafları, konusu ve hukuki sebebi aynı olup icra mahkemesi kararı aynı konuda yapılan diğer şikâyet yönünden kesin hüküm teşkil edeceğinden, kesin hüküm nedeniyle 6100 sayılı Kanun'un 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi uyarınca şikâyetin reddine dair verilen direnme kararı yerindedir.
13. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; her kesinti yeni bir şikâyet hakkı doğuracağından direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
14. O hâlde; usul ve yasaya uygun direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.11.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 18’i ONAMA, 7’si ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.