KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

HIZLI YAPILAŞMA KARŞISINDA GÖREVLİ MERCİLERİN ACİZ KALMALARI VEYA ÇEŞİTLİ NEDENLERLE GÖZ YUMMALARI SONUCU RUHSATSIZ BÜYÜK YERLEŞİM ALANLARI OLUŞMUŞTUR.

T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2023/201
Karar No      : 2024/919

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ                                 : 18.10.2022
SAYISI                                 : 20022/1491 E., 2022/1479 K.

Taraflar arasındaki paydaşlararası el atmanın önlenmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın, davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı; Antalya ili, Serik ilçesi, A. Köyü, 17 parsel sayılı taşınmazda hissedar olduğunu, davalının aynı parselde Hasan Ali Ö. mirasçısı olarak hissedar olduğunu, davalının sürekli çekişme çıkartarak taşınmazı kullanmasına engel olduğunu, davalının taşınmazda fazla yer kullandığını, bu nedenlerle vaki müdahalesinin men'i ile muarazanın giderilmesini talep etmiştir.

2. Birleştirilen dosyada davacılar vekili; davacıların Antalya ili, Serik ilçesi, A. Köyü, 17 parsel sayılı taşınmazda hissedar olduklarını, davalının aynı parselde Hasan Ali Ö. mirasçıcı olarak hissedar olduğunu, davalının sürekli çekişme çıkartarak davacıların hisselerini kullanmasına engel olduğunu, davacıların taşınmazı kullanamadıklarını belirterek; davalının hisseye vaki müdahalesinin men'i ile muazaranın giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Asıl ve birleştirilen dosyada davalı; davacının dedesi ile davalının babasının kardeş olduğunu, yıllar önce kendi aralarında rızai olarak taşınmazları paylaştıklarını, dava konusu parselin davalı tarafın kullanımına bırakıldığı halde davacının tarlanın bir kısmını ektiğini, kaymakamlık kararıyla taşınmazı kullanmaktan men edildiğini, davalının değil davacının el atmasının bulunduğunu, yıllardır zilyetliğinin kendilerinde olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacıların dava konusu taşınmazda kullandıkları alan olmadığı, kullanabilecekleri boş bir alanın da olmadığı, dinlenen tanık beyanlarından davalının bu yerleri kullandığının sabit olduğu gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların kabulüne, Antalya ili, Serik ilçesi, A. Mahallesi 109 ada 14 parsel sayılı taşınmaza, 16.10.2020 havale tarihli bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen 8511,37 m² kısımdan davalının hissesine düşen 411,17 m² kısım haricinde kalan, davalının fazladan kullandığı 8.100,20 m² alana davalı tarafından yapılan müdahalenin men'ine, bilirkişi raporundaki krokinin kararın eki sayılmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının kullandığı alan sabit iken yüksek miktarda taşınmaz değeri tespit edildiğini, mükerrer ve yüksek oranda harç vekalet ücreti ve yargılama gideri takdir edildiğini, bozma kararında belirtildiği üzere davalının kullandığı alanın tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi gerekirken eski bilirkişi raporu ile aynı doğrultuda hazırlanan rapora dayanılarak karar verildiğini, davalının murisinden kalan taşınmazda ne kadar hisse kullandığının ayrıntılı olarak incelenmesi gerektiğini, diğer hissedarların hisselerinden fazla kullandığı alan bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, asıl davada ve birleştirilen davada ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, yüksek miktarda harç ve yargılama giderinden sorumlu tutulmalarının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler ile temyiz isteminde bulunarak kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, paydaşlararası müdahalenin men'i istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 683 üncü maddesi.

3. Değerlendirme

1. Dava, paydaşlar arası e latmanın önlenmesi istemine ilişkindir.

2. Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.

3. Öte yandan, yurdumuzda sosyo-ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere yönelen aşırı akım ve nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle oluşan hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler kurulduğu bir gerçektir. Türk Medeni Kanun'nun (TMK) 706, Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237 ve Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz ise de, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nın 2 nci maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde pek çok kimse zarar görecek, toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.

4. O halde, paydaşlar arasındaki el atmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planı olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa, uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi TMK'nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.

5. Somut olaya gelince, taşınmazda tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçimi oluşmadığı açıktır.

6. Ne var ki, mahkemece taşınmazda davacıların kullanabilecekleri bir yer olup olmadığı ya da taşınmazın tamamının davalı tarafından kullanılıp kullanılmadığı tam olarak araştırılmamış, dinlenen tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarıyla yetinilmiştir. Başka bir anlatımla, her ne kadar dosya arasına alınan raporlarda dava konusu taşınmazın tamamının 111.403,69 m² olduğu ve davalının taşınmazda kullandığı alanın 8.511,20 m² olduğu, davacının kullandığı bir alan olmadığı belirtilmişse de; davalının kullandığı 8.511,20 m² dışındaki alanda davacının kullanabileceği bir alan olup olmadığı hususunda yapılmış bir tespite rastlanılmamıştır.

7. Hâl böyle olunca, yerinde yeniden keşif yapılarak yukarıdaki ilkeler uyarınca inceleme yapılması, davacıların kullandıkları ya da kullanabilecekleri bir yer olup olmadığının usulünce belirlenmesi ve bu belirlemeye göre el atmanın önlenmesi istemi bakımından bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

8. Kabule göre de; 6100 sayılı HMK'nın 297/2 nci maddesine göre Mahkeme kararında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi, infaza elverişli biçimde hüküm kurulması zorunlu olup davacıların taleplinin paylarına yönelik elatmanın önlenmesi olduğu halde Mahkemece davacıların paylarına yönelik haksız el atmasının önlenmesine karar verilmesi gerekirken infazda tereddüte neden olacak şekilde davalının payından fazla kullandığı belirtilen 8.100,20 m²'ye el atmanın önlenmesine karar verilmesi de doğru olmamıştır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

19.02.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

Başkan             Üye                 Üye                      Üye                    Üye 
Hikmet Onat      Ayşe Tartıcı     Ramazan Ülger    Cengiz Balıkçı    Necmi Apaydın
                          Çevikbaş                                      (Karşı Oy)

KARŞI OY

Dairemizin bozma gerekçesinde; "... Ne var ki, mahkemece taşınmazda davacıların kullanabilecekleri bir yer olup olmadığı ya da taşınmazın tamamının davalı tarafından kullanılıp kullanılmadığı tam olarak araştırılmamış, dinlenen tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarıyla yetinilmiştir..." denilmiş ise de, bir taşınmazın kullanılıp kullanılmadığı veya kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı, HMK'nın 187 nci maddesi anlamında vakıanın ispatı niteliğinde olduğundan, mahalli bilirkişi ve tanık beyanları ile kanıtlanmış olması hâlinde, başkaca bir delil araştırılmasına gerek bulunmayıp, o vakıanın kanıtlandığının kabul edilmesi gerekir; nitekim, mahallinde dinlenen mahalli bilirkişi İrfan K., gösterilen taşınmazda davacının kullandığı alan olmadığını, davacıların bu parselde kullanabilecekleri bir yer de bulunmadığını, tamamının davalı ve kardeşleri tarafından kullanıldığını beyan etmiştir. Mahalli bilirkişiler Osman K., Mehmet O. ile tanıklar Memiş K. ve Ramazan Ö.'in beyanları da aynı doğrultudadır.

Tapu kaydına göre, davalının hissesine düşen paya isabet eden alan bellidir ve davalının, payından fazlasını kullandığı da sabittir. Bu nedenle, hükmün infaza elverişli olmadığından söz edilmesi de mümkün değildir.

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine dair Bölge Adliye Mahkemesinin kararı hukuka uygundur. Bu nedenle davalının temyiz talebinin reddi ile hükümlerin onanması gerektiği kanaati ile sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne iştirak etmiyorum.

Üye
Cengiz Balıkçı