KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

HMK 208/4 GEREĞİNCE MAHKEME KARARLARININ SAHTELİĞİNİN TESPİTİ İSTENİP HÂKİMLER ALEYHİNE DAVA AÇILDIĞINDAN DAVANIN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNDE GÖRÜLMESİ GEREKİR.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2023/1-554
Karar No       : 2023/1397

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Yargıtay 1. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ                          : 31.01.2023
SAYISI                          : 2022/5 E., 2023/1 K.

1. Taraflar arasındaki mahkeme kararlarının sahteliğinin tespiti davasından dolayı Yargıtay 1. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, görevsizlik kararı verilmiştir.

2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı Kanun) 208/4 üncü maddesinde resmî belgenin sahteliği iddiasıyla dava açılmasına imkân tanındığı, 6100 sayılı Kanun’un 204/1 maddesinde ise ilâmların sahteliği ispat olunmadıkça kesin delil sayılacağının düzenlendiğini, Torbalı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/215 Esas sayılı dosyasında 32 nci celsenin "1" numaralı ara kararının ve Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.09.2022 tarihli ve 2016/16 Esas, 2022/200 Karar sayılı kararının sahte olduğunu, mahkemelerin öncelikle anılan davaların karşılıklı olarak sonucunu bekleme kararı aldıklarını, daha sonra Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.09.2022 tarihli ve 2016/16 Esas, 2022/200 Karar sayılı kararı ile işbu dava ile birleştirilen Torbalı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/38 Esas sayılı dosyasında davalılardan biri olan Rıfka N.'nın mirasçılık belgesinin verilen kesin süreye rağmen sunulmadığı gerekçesiyle asıl ve tüm birleşen davaları kapsayacak şekilde davanın usulden reddine karar verildiğini, bu durumda anılan usulden ret kararının sahte olduğunu, zira anılan davanın 24 üncü celsesinde hem Av. E.E.'ın Rıfka N.'nın mirasçılarının vekili olarak duruşmalara kabul edilmesine karar verildiğini, hem de avukatına Rıfka N.'nın mirasçılarını davaya dahil etmek ve mirasçılık belgesini sunmak için kesin süre verildiğini, dolayısıyla hem Torbalı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/215 Esas sayılı dosyasında 32 nci celsenin "1" numaralı ara kararının hem de Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.09.2022 tarihli ve 2016/16 Esas, 2022/200 Karar sayılı kararının sahte olduğunu ileri sürerek anılan mahkeme kararlarının sahte olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiş; 31.01.2023 tarihli celsede davacı vekili dava dilekçesini tekrar ettiklerini, davanın 6100 sayılı Kanun’un 106 ncı maddesi gereğince açılmış belgede sahteliğin tespiti davası olduğunu ve bilinçli olarak Yargıtayda açıldığını belirtmiştir.

Davalılar Cevabı

5. Davalılar; usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.

Özel Daire Kararı

6. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla) 31.01.2023 tarihli ve 2022/5 Esas, 2023/1 Karar sayılı kararı ile;

“… Sahteliğin tespiti istemine ilişkindir.

Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nin 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. Bu madde hükmüne göre Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı ancak aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:

a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.

Somut olayda, dava dilekçesinin konu ve sonuç kısmında davacının talebinin Torbalı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 214/215 Esas sayılı davasındaki 32 nci celsesinin "1" numaralı ara kararının ve Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/16 Esas, 2022/200 Karar sayılı ilamının sahte olduğunun tespitine karar verilmesi istemine ilişkin olduğu, nitekim 31.01.2023 tarihli duruşmada da davacı vekilinin açılan davanın HMK'nın 106 ncı maddesi uyarınca açılan belgede sahteciliğin tespiti davası olduğunu bildirdiği anlaşılmıştır. Dairemizin ilk derece mahkemesi sıfatıyla HMK'nin 46 ncı maddesi kapsamında açılan devletin sorumluluğuna ilişkin davalarda görevli olduğu, davacının talebi dikkate alındığında HMK'nin 46 ncı maddesi kapsamında usul ve yasaya uygun bir davanın açılmadığı davacının devletin sorumluluğuna ve tazminat istemine ilişkin herhangi bir talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, Dairemiz davacının talebi doğrultusunda anılan belgelerin sahteliğinin tespiti davasına bakmakla görevli bulunmayıp, somut olaydaki talebin Torbalı Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda yazılı bulunan gerekçelerle;

1- Mahkememizin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde dosyanın talep halinde görevli Torbalı Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,

2- İki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına resen karar verileceğinin ihtarına,

3- Yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına…” oy çokluğuyla karar verilmiştir.

Kararın Temyizi

7. Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. GEREKÇE

8. Dava, mahkeme kararlarının sahteliğinin tespiti istemine ilişkindir.

9. Resmî bir makam veya memurun katılmasıyla düzenlenen senet, resmî senettir. Resmî senet genelde bir alacağı, hakkı veya yükümlülüğü temsil eder. Yetkili memurların görevleri içinde usulüne uygun olarak düzenledikleri belgeler birer resmî senettir.

10. Bir belgeye resmîyet kazandırılmak noktasında öncelikli merci noterlerdir. Zira 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 60 ıncı maddesi gereğince yapılması kanunla başka bir makam, merci veya şahsa verilmemiş olan her nevi hukuki işlemleri düzenlemek yetkisi noterlere verilmiştir. Noterler tarafından düzenlenen senetler ya düzenleme şeklinde ya da onaylama şeklinde yapılır. Resmî senetler sadece noter tarafından düzenlenen senetlerden ibaret değildir; kanunlar çeşitli resmî makamlara da resmî senet düzenleme yetkisi vermiş ve bunların nasıl düzenleneceğini de hükme bağlamıştır (tapu senedi, nüfus cüzdanı, aciz belgesi gibi). Dolayısıyla Kanun'da belirtilen resmî makamların da düzenlediği belgeler resmî senetlerdir.

11. 6100 sayılı Kanun’un 204/1 maddesi gereğince ilâmlar ile düzenleme şeklindeki noter senetleri, sahteliği ispat olunmadıkça kesin delil sayılır. Duruşma tutanaklarının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir. Buna göre mahkeme kararının veya düzenleme şeklindeki noter senedinin aksi ispat edilemez; fakat bunların sahte olduğu ileri sürülebilir.

12. Resmî senetlerin sahteliğinden kasıt senedi düzenleyenin tamamen sahte bir senet düzenlemiş (veya onaylamış) olması ya da senedin düzenlenmesi sırasında gerçeğe uygun olmayan kayıtların senede eklenmiş olması demektir. Resmî senedin sahte olduğu iddiası senedin taraflarına değil senedi düzenleyene karşıdır ve senedi düzenleyenin sahtecilik yaparak haksız fiil işlediği iddia edilir. Bu nedenle sahtecilik iddiası resmî senedin ancak resmî memur önünde düzenlenen bölümleri hakkında mümkündür.

13. Adi senetler bakımından sahtelik iddiası ön sorun veya ayrı bir sahtelik davası biçiminde ileri sürülebilirken resmî senetlerin sahteliği ön sorun olarak ileri sürülemez; sahtelik konusunda ayrı bir sahtelik davası açılması gerekir. 6100 sayılı Kanun’un 208/4 maddesi gereğince resmî bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmîyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir; asıl davaya bakan hâkim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkâr eden tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre verir.

14. Görüldüğü üzere sahtelik iddiasında bulunan taraf, ilgili evraka resmîyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek asıl davaya bakan mahkeme ile aynı derecedeki mahkemede ayrı bir dava açmak zorundadır. Hemen belirtilmelidir ki; sahtelik iddiası mahkeme kararlarına yönelik olduğunda mahkeme kararında yazan hususun aslında öyle olmadığı, mahkemenin verdiği kararın aslında başka olduğu iddia edilmişse böyle bir iddianın dinlenmesi mümkün değilken, diğer sahtelik iddiaları ileri sürülebilecektir.

15. Somut olayda davacı, Torbalı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/215 Esas sayılı dosyasında 32 nci celsenin "1" numaralı ara kararının ve Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.09.2022 tarihli ve 2016/16 Esas, 2022/200 Karar sayılı kararının sahte olduğunu, mahkeme kararlarının sahtelik iddiası hakkında da 6100 sayılı Kanun’un 208/4 maddesinin uygulanması gerektiğini ileri sürerek anılan mahkeme kararlarını veren hâkimler aleyhine anılan mahkeme kararlarının sahte olduğunun tespitine karar verilmesi talebiyle ilk derece sıfatıyla Yargıtay 1. Hukuk Dairesinde dava açmıştır.

16. Davacı eldeki davada açıkça 6100 sayılı Kanun’un 208/4 maddesine atıf yaparak Torbalı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/215 Esas sayılı dosyasında 32 nci celsenin "1" numaralı ara kararı ile Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.09.2022 tarihli ve 2016/16 Esas, 2022/200 Karar sayılı kararının sahte olduğunu ileri sürmüştür. Davacının iddiaları ve iddianın ileri sürülüş biçimi gözetildiğinde yukarıda bahsedildiği üzere bu davanın Torbalı Asliye Hukuk Mahkemesinde açılması gerekir. Dolayısıyla davacının iddialarının ve anılan iddialar doğrultusunda mahkeme kararlarının sahteliğinin ileri sürülüp sürülemeyeceğinin 6100 sayılı Kanun’un 208/4 maddesi gereğince Torbalı Asliye Hukuk Mahkemesince değerlendirilmelidir.

17. Öte yandan 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesinde hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet’in sorumluluğu düzenlenmiş; Devlet’in sorumlu olabilmesi için ileri sürülebilecek sebepler sınırlı olarak belirtilmiştir. Bu kapsamda duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması (HMK m. 46/1-ç) ve duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması (HMK m. 46/1-d) durumunda Devlet aleyhine tazminat davası açılabilecektir. Görüldüğü üzere anılan maddede belirtilen bu hususlar mahkeme kararlarının sahteliğine yönelik olup Devletin sorumluluğunu gerektirmektedir. Ancak davacı özellikle 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesi kapsamında dava açmadığını, davanın 6100 sayılı Kanun’un 208/4 maddesi gereğince mahkeme kararlarının sahteliğinin tespitine ilişkin olduğunu belirttiğine ve davanın Hazine aleyhine değil kararı veren hâkimler aleyhine açıldığına göre eldeki davanın Torbalı Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerekir.

18. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davacının mahkeme kararları hakkında sahteliğin tespitini talep ettiği ve kararı veren hâkimleri davalı olarak gösterdiği, iddianın ileri sürülüş biçimi dikkate alındığında davacının talebinin 6100 sayılı Kanun’un 46/1-ç ve d maddesi kapsamında olduğu, davacının eldeki davayı bilinçli olarak Yargıtayda açtığı, ancak 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesi gereğince hâkimin hukuki sorumluluğuna ilişkin davanın ancak Devlet aleyhine açılması gerektiği, oysa davacının eldeki davayı hâkimler aleyhine açtığı ve 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesi kapsamında tazminat talebinde de bulunmadığı, dolayısıyla davanın usulden reddine karar verilmek üzere kararın bozulması gerektiği belirtilmişse de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından yukarıda açıklanan nedenlerle benimsenmemiştir.

19. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.

III. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

21.12.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 18’i ONAMA, 7’si ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.