HMK 373/2 HÜKMÜ UYARINCA DOSYANIN, UYGUN GÖRÜLEN DİĞER BİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİ GEREKİR.
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2022/4345
Karar No : 2023/3915
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 29.03.2022
SAYISI : 2021/871 E., 2022/915 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekilince duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 27.11.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde davalı vekili Avukat Begüm Bilgili ile davacı vekili Avukat İ.D.'nın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının hizmet alanında mevcut olan A. İnşaat A.Ş. - Su Kent 81 ada M.T. projesine ait 8496 TM ve YG yer altı kablosu tesisi işine ait geçici kabul işlemlerinin 22.08.2012 tarihinde yapıldığını, tanzim edilen geçici kabul tutanaklarının 22.08.2012 tarihinde onaylandığını, anılan işlerin davalı tarafça uygun görülen proje kapsamında tesis edildiklerini ve geçici kabullerinin yapıldığını, söz konusu dağıtım varlığının Mülga Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 38. maddesi ve 28.01.2014 tarih 28896 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Bağlantı ve Sistem Kullanım Yönetmeliği'nin 21. maddesine dayanılarak hazırlanan 27.08.2014 tarih ve 5187 -2 Karar no.lu EPDK Kurul Kararı ile yayımlanan metodoloji ve sair meri mevzuat gereği yatırım bedelinin iadesinin gerektiğini, davalı şirket yetkilileriyle çeşitli aşamalarda sözlü görüşmelerin yapıldığını, 15.10.2018 tarih ve 9223246401 sayılı yazı ile yatırım bedelinin iadesinin talep edildiğini, anılan talebin 06.11.2018 tarih ve 2018-815 yazı ile reddedildiğini, davalının ilgi yazılarında EPDK'nın 24.06.2016 tarih E. 33833 sayılı yazısı gereği yatırım bedellerinin kat maliklerine ödeneceği, bu bedelle kat malikleri yönünde bilgi verilmesinin istenildiğini, bu nedenle müvekkilinin iade talebinin yerinde olmadığı yönünde değerlendirme yapıldığını, davalının red cevabına karşılık 01.12.2018 tarihinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'na yapılan yazılı başvuruya dava tarihine kadar herhangi bir yanıt verilmediğini, idari dava haklarının saklı kalması kaydıyla huzurdaki davayı ikame ettiklerini, Mülga Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 38. maddesi 6 fıkrası, Elektrik Piyasası Bağlantı Sistem ve Kullanım Yönetmeliğinin 21. maddesi ile anılan yatırım bedelinin iade edilmesine ilişkin hükümleri içerdiğinden bahisle fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla; davalının hizmet alanında mevcut olan A. İnşaat A.Ş. - Su Kent 81 ada M.T. projesi kapsamında 8496 nolu TM ve YG yer altı kablosu tesisi işine ait 1.542.898,27 TL yatırım bedelinin 21.10.2011 tarihinden itibaren aylık TFE oranında faiz güncellemesinin yapılarak dava tarihindeki güncel bedelinin tespiti ve yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davacı 06.10.2020 tarihli dilekçesi ile talebini 2.860.920,68 TL’ye ıslah ederek 1.542.898,27 TL’sine dava tarihinden, 1.318.022,41 TL’ye ıslah tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirkete müracaat ettiği 2012 yılında yürürlükte olan 04.08.2002 tarihli 24836 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Elektrik Piyasası Yönetmeliğinin 02.11.2013 tarih 28809 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yönetmelikle yürürlükten kaldırıldığını, 28.01.2014 tarih 28896 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan "Elektrik Piyasası Bağlantı ve Sistem Kullanım Yönetmeliğinin Dağıtım Varlıkları başlıklı 21/1. maddesi, 27.08.2014 tarih 5187-2 sayılı EPDK'nın Kurul Kararı ile oluşturan "Kullanıcı Tarafından Dağıtım Varlıklarının Tesis Edilme Metedolojisi"nin Dağıtım Varlıklarının Tesis Edilme Süreci başlıklı 5/4 maddesi ile dağıtım varlığının geri ödemeye esas bedelinin ne şekilde hesaplanacağı hükümlerinin getirildiğini ayrıca EPDK'nın 27.22.2014 tarih 69959 sayılı yazılarıyla dava konusu talebe ilişkin uygulamaların ne şekilde yapılacağının gösterildiğini, davacı tarafından huzurdaki dava ile yatırım bedelinin talep edildiğini, talep edilen yatırımın bulunduğu parseldeki yapıya ilişkin davacı tarafın mülkiyetinin bulunduğunun gösterilmesinin gerektiğini, aksi halde İlgili mevzuat gereğince söz konusu yatırım bedelinin talep edilmesinin mümkün olmadığını, davaya konu 8496 no.lu TM ve OG kablo tesisine ilişkin 20.04.2010 tarihinde S.S. Sukent Konut Yapı Koop. tarafından müvekkili şirkete Ataşehir ilçesi, Atatürk (Küçükbakkalköy) Mah. adresinde yapılacak yapıların elektrik enerjisi ihtiyacının karşılanması amacıyla 2 x 1600 KVA trafo gücüne ihtiyaçlarının bulunduğu belirtilerek başvuru yapıldığını, bu başvuruyu teminen C2 Tip Museade Belgesinin verildiğini, müvekkili şirketin bağlantı görüşüne istinaden Emlak Konut A.Ş. tarafından hazırlanan projenin onaylandığını, geçici kabulünün yapıldığını, A. İnşaat ve Eğitim Hizmetleri A.Ş. tarafından C2 Tip 34,5/ 0,4 kV 2 x 1600 KVA bina tipi 8496 no.lu TM ve OG kablo işinin geçici kabul işlemlerinin tamamlandığını, davacı tarafından 15.10.2018 tarihli yazıları ile yatırım bedelinin iadesinin talep edildiğini, müvekkili şirket tarafından 06.11.2018 tarihli yazı ile talep edilen tesislerin bulunduğu taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkına ilişkin belgelerinin iletilmesinin istenildiğini, davacı tarafından cevap verilmediğini, EPDK mevzuatına göre davacının mülkiyeti tevsik edici belgeleri sunmaması nedeniyle talebin olumlu ya da olumsuz sonuçlandırılmadığını, davacının kötü niyetli olarak huzurdaki davayı ikame ettiğini, davacının mülkiyetini ispat edici belge sunmasının gerektiğini, aksi takdirde işbu davanın aktif husumet yönünden reddinin gerektiğini, EPDK' nın geri ödemeye ilişkin yazıları ile dava konusu bedelin son malike ödenmesi gerektiğinin açıkça belirtilmesi gerektiğini, müvekkili şirket tarafından işbu dava ile benzer mahiyette açılmış dava ile ilgili olarak EPDK' ya yazı yazıldığını, EPDK'nın söz konusu yazıya dair cevabının beklendiğinden bahisle, açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı vekili 22.10.2020 tarihli dilekçesi ile davacı yanın taleplerinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine tabi olduğu, Türk Borçlar Kanunu 82. madde ile "Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar" şeklinde tanımlandığı, söz konusu tesisin 20.04.2010 tarihinde tamamlanmış olmasına karşın, davacı yan tarafından söz konusu talebini 15.10.2018 tarihli yazı ile ilettiğini, bu kapsamda davacı yanın öğrenme tarihi olan 20.04.2010 tarihinden 8 yıl sonrasında bir tarihte talepte bulunduğu ve sebepsiz zenginleşme zamanaşımını geçirdiğinin açıkça görüldüğü, davacının alacakları zamanaşımına uğradığından, ıslah talebine karşı zamanaşımı def'ini ileri sürdüklerini beyan etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklı yapılan, meydana getirilen eserin yatırım bedelinin iadesi istemine ilişkin olduğu, somut olayda söz konusu eserin tamamlanıp davalıya eksiksiz olarak teslim edildiği, sözleşmenin feshedilmediği, kaldı ki feshedilmiş dahi olsa uygulanacak zamanaşımı hükümlerinin sebepsiz zenginleşme hükümleri değil eser sözleşmesine dair hükümler olduğu, eser sözleşmelerinde zamanaşımın başlangıcının alacağın muaccel olduğu an olduğu, davalı yanca kesin kabulünün yapılmadığı bilirkişi raporunda yapılan hesaplamanın doğru ve denetime uygun olduğu, taraflarca yapılmış bir kesin hesap, kesin kabul bulunmadığı, davacının talebinin de zaten kesin hesabın çıkartılarak alacağın tespiti olduğu, bu nedenle ıslah ile arttırılan kısım için zamanaşımının başladığından da söz etmek mümkün olmadığı, davalı vekilinin karar duruşmasından 2 gün evvel 14.12.2020 tarihli beyan dilekçesinde ileri sürdüğü hususların bir çoğunun savunmanın genişletilmesi mahiyetinde olduğu, öte yandan geçici kabul tutanağında projede gösterilenler ile yerinde kurulan tesisin aynı olduğu davalının kendi mühendislerinden oluşturulan geçici kabul heyeti tarafından imzalanan geçici kabul tutanağından anlaşıldığından davalının beyanlarına itibar edilmediği belirtilerek davanın kabulüne, 2.860.920,68 TL alacağın, 1.542.898,27 TL’sine dava tarihi olan 27.12.2018 tarihinden, 1.318.022,41 TL’sine ise ıslah tarihi olan 06.10.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı tarafından mevzuat ve EPDK kararlarına uygun şekilde hareket edildiği, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun 24,06.2016 tarih E.33830 sayılı yazısı ile “geri ödeme başvurusunun yapıldığı tarihte ilgili kullanım yerinin maliklerinin, kendinden önce oluşmuş maliyetlere katlanarak o yerin maliki olduğu ya da başka bir deyişle daha önce oluşmuş maliyetlere katlanarak o yerin maliki olduğu ya da başka bir deyişle daha önceki maliyetlerin mahsuplaşması yapılmamış tesise ilişkin maliyeti satış fiyatına yansıttığı, dolayısıyla maliyetini karşıladığı değerlendirildiğinden; söz konusu tesise ilişkin olarak kullanım yerinin malikinin/ “hak sahibi” ve “geri ödemeye muhatap taraf” oldukları, buna göre geri ödemeye ilişkin talebin de kullanım yerinin maliki tarafından yapılmasının uygun olacağı” kapsamında, geri ödeme başvurusunda muhatap tarafın, söz konusu tesise ilişkin olarak kullanım yerinin malikinin olduğu" yönünde görüş bildirildiği, müvekkili şirketçe davacının geri ödemeye esas taleplerinin , EPDK'nın ilgili görüşü nedeni ile karşılanamadığı, davanın açılmasına müvekkili şirketçe sebebiyet verilmediği, dava açıldığı tarihte, müvekkili şirketçe EPDK kararı kapsamında hareket edilmiş olup, usul ve kanuna aykırı hareket edilmediği, yine kullanıcı tarafından TEİAŞ ya da dağıtım şirketi adına bir tesiş yapılması durumunda, bu tesise ilişkin geri ödeme usul ve esasları elektrik piyasası mevzuatı incelenerek belirlenmesi gerektiği, nitekim EPDK'nın görüş değiştirmesi nedeni ile davanın kabulüne karar verilmesi halinde dahi hesaplamaların elektrik piyasasına uygun yapılıp yapılmadığının değerlendirilmesi gerektiği, diğer yandan dava konusu yatırım bedelinin iadesinin eser sözleşmesi kapsamında nitelendirilemeyeceği, bu sebeple alacağın zamanaşımına uğramış olduğu, davacı yan lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine karar verilmesinin de hatalı olduğu, davacı tarafça yapılan işlerin mahallinde tesbitinin gerektiği, davacı yanın dava konusu bedeli talep edebileceği bir an için kabul edilse dahi davacının talep edebileceği yatırım bedelinin, dava değeri olan 1.542.898,27 TL değil, 314.820,07 TL olduğu, bununla birlikte, geçici kabul tutanağında yer alan kalemler incelendiğinde, geçici kabul hesaplamasında AG kablolarının da dahil edildiği görülmekte olup, davacı yanın bu bedelleri de müvekkili şirketten talep etmesinin mümkün olmadığı, geçici kabul tutanaklarının proje keşif bedelini yansıtması, projelerde meydana gelen değişiklik nedeniyle kurulan tesislerde farklılık meydana gelmesi, geçici kabul tutanağında, tesisi müvekkili şirket sorumluluğunda bulunmayan tesisler bulunması (Jeneratörlere giden AG kabloları), nedenleriyle, davacı tarafından geçici kabul tutanağında yer alan bedelin talep edilmesinin mümkün olmadığı, davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddi gerektiği, aksi halde belirtildiği üzere, davacı yanın talep edebileceği bedel 1.542.898,27 TL değil, 314.820,07 TL olduğu, beyanlarının teyidi bakımından EPDK'ya yazı yazılması gerektiği, mahkeme tarafından taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak davanın kabulü yönündeki kararın kaldırılması gerektiği ve davanın kabulü halinde dahi, hesaplamanın EPDK mevzuatına uygun şekilde yapılması gerektiği, dava açılmasına sebep olmadıklarından aleyhlerine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin hatalı olduğu belirtilerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasında TBK 470 vd. maddelerinde düzenlenmiş olan eser sözleşmesi bulunmadığı, burada tarafların yüklenici ve işsahibi konumunda olmadığı, eser sözleşmesinin ancak davacı şirket ile işi yaptırdığı yüklenici arasında sözkonusu olabileceği, mahkemenin bu yöndeki nitelemesi doğru bulunmadığı, davalı tarafça cevap dilekçelerinde zamanaşımı itirazının ileri sürülmediği anlaşılmakla, bu yöne ilişkin istinaf sebeplerinin incelenme imkanı bulunmadığı, davalı şirketçe tesislerin geçici kabulünde bir eksiklik veya kusur tesbit edilmediği, davaya konu imalat ve tesisin davacı şirketçe yaptırıldığı konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, EPDK'nın mahkemeye gönderdiği görüş yazısından da önceki görüşünden döndüğü ve davacı şirketin bu imalat bedellerini talep etme hakkının bulunduğu, dosya içerisinde bulunan belgelere göre keşif bedelinin 982.285,39 TL olduğu, geçici kabulün 07.11.2008 tarihinde yapılarak, Geçici Kabul Tutanaklarının onaylandığı, tesiste herhangi bir özür, kusur ve eksikliğin bulunmadığı, yapılan tesisin keşif bedeli Geçici Kabul Tutanağında 1.542.898,27 TL gösterildiği, davaya konu 96 no.lu TM ve OG yeraltı kablo elektrik tesisi işinin talep edilen 1.542.898,27 TL bedelin 22.08.2012 geçici kabul tarihinden 27.12.2018 dava tarihine kadar TÜİK'in "Parasal Değer Güncelleme Raporu"na göre 2.860.920,68 TL olduğu, davalı tarafça alçak gerilim şebekesinin de imalatının yaptırılması ve devredilmesi öngörüldüğünden AG kablolarının bedelinin davalıdan istenemeyeceği, anılan bilirkişi raporu, dosyadaki bilgi ve belgelere ve ilgili mevzuat hükümlerine uygun görüş ve hesaplama içerdiğinden hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, bu sebeplerle, mahkemece verilen kararda maddi vakıa ve hukuki denetim yönlerinden usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf sebeplerinin incelenmediğini, Bölge Adliye Mahkemesi’nin dava konusu ile birebir aynı mahiyette yedi adet dosyası olduğu, dosyalardan iki tanesinde istinaf taleplerinin kabul edilerek kaldırma kararı verilmesine rağmen bu dosyada istinaf taleplerinin reddedildiği, EPDK kararlarına uymak zorunluluğu bulunduğu, EPDK’nın bedel talep ettiği tarihte maliklerin bedele hak sahibi olduğunu ve malikliği gösteren belge aranmasını istediği, davacının isteğinin görüş nedeni ile karşılanamadığı, davanın açıldığı tarihte davacının aktif dava husumeti bulunmadığı, aktif husumetin dava sırasında EPDK’nın görüşüyle değişmesinin mümkün olmadığını, kabul edilse bile sonradan hesaplamaya dair yapılan itirazların savunmanın genişletilmesi kapsamında kalmayacağını, dava konusu talebin dayanağının Elektrik Piyasası Bağlantı ve Sistem Yönetmeliğinin ilgili maddeler kapsamında dağıtım şirketlerine verilen yükümlülükten kaynaklandığı, bu nedenle de hesaplamanın ilgili yönetmeliğe uygun şekilde yapılması gerektiği, epdk tarafından onaylanmış fiyatlar ve sahadaki gerçek durum dikkate alınmadan hesaplama yapılmasının hatalı olduğu, geçici kabul tutanaklarının kullanıcı tarafından tesis edilen tesislerde yer alan ve dağıtım sistemine bağlanması uygun görülen tesislerin dağıtım sistemine bağlanmasına bir engel bulunup bulunmadığı ile ilgili sınırlı araştırma yapıldığı, geçici kabulde belirtilenlerin gerçekte kurulan tesis olmayabileceği gibi tesislerin hiç kurulmamasının da mümkün olduğu, bu nedenle keşif yapılması gerektiği, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının talep edebileceği tesis bedelinin 314.820,07 TL olduğu, taraflar arasında sözleşme olmamasının nedeninin davacıdan kaynaklandığı, projede jenaratörlerin kullanılmasının ticari amaçlı olduğu, ticari kar amacı içerdiği, jenaratörlerin kullanılması amacı ile inşa edilen AG kablolarının bedellerinin davalıdan alınmasının mümkün olmadığı, davanın eser sözleşmesi olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle talebin zamanaşımına uğradığı, eser olarak nitelendirilse bile geçici kabul ile teslim edildiğinden ve taraflar arasında sözleşme bulunmadığından teslim tarihi olan geçici kabul tarihinden itibaren 5 sene geçtiğinden zamanaşımının geçtiği, dava açılmasına sebep olmadıklarından aleyhlerine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin hatalı olduğu belirtilerek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369. maddesinin birinci fıkrası ile 371., 373/2. maddeleri,
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470 vd. maddeleri.
3. Değerlendirme
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması halinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar verebilecektir (HMK m. 353/1-b/1). Bölge Adliye Mahkemesi tarafından duruşma yapılmaksızın istinaf başvurusunun reddine karar verilebilmesi için dosyanın tekemmül etmiş bulunması, başka bir anlatımla, ilk derece mahkemesi tarafından toplanan delillere göre, istinaf başvurusunda bulunan taraf ya da tarafların itirazının incelenip denetlenerek bir kanaate varılmasının mümkün bulunması zorunludur. Bir başka deyişle, İlk Derece Mahkemesi kararında hiç bir eksiklik veya yanlışlık olmadığı duruşma açılmaksızın anlaşılabilecek kadar açık ve netse, bu kapsamda bir değerlendirme yapılabilecektir. Ayrıca, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verilebilecektir.
Diğer taraftan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/3 bendi kapsamında delil olarak bir eksiklik tespit edilmesi ve bu eksikliğin duruşma yapılmadan tamamlanmasının mümkün olması halinde, bu eksikliğin giderilmesinden sonra ilk derece mahkemesi kararının hukuka uygun olduğunun anlaşılması halinde de, istinaf başvurusunun b/1 bendi kapsamında reddine karar verilebilecektir.
Bu üç halde Bölge Adliye Mahkemelerine duruşma yapmaksızın davanın esası hakkında karar verebilme hak ve yetkisi verilmiş bulunmaktadır.
Bu anlatımlar çerçevesinde somut olay incelendiğinde; İlk Derece Mahkemesince, uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklandığı ve talebin eserin yatırım bedelinin iadesi istemine ilişkin olduğu nitelendirmesi yapılarak yargılama yapıldığı, eser sözleşmelerinde zaman aşımının alacağın muaccel olduğu tarihte başlayacağı, kesin hesap yapılmadığından zaman aşımının başlamadığı ve bu nedenle ıslahta zaman aşımının dolmadığına, Bölge Adliye Mahkemesince ise; taraflar arasında TBK 470 vd. maddelerinde düzenlenmiş olan eser sözleşmesi bulunmadığı, tarafların yüklenici ve iş sahibi konumunda olmadığı, eser sözleşmesinin ancak davacı şirket ile işi yaptırdığı yüklenici arasında söz konusu olabileceği, mahkemenin bu yöndeki nitelemesinin doğru bulunmadığı ve davalının cevap dilekçesinde zaman aşımı itirazında bulunmaması nedeni ile zaman aşımı itirazının incelenemeyeceğine kanaat getirildiği , bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesince; İlk Derece Mahkemesinin nitelendirmesi ve gerekçesinin hatalı olduğu kanaatine varılmasına rağmen gerekçenin son kısmında mahkemece verilen kararda maddi vakıa ve hukuki denetim yönlerinden usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek hüküm ve gerekçe arasında çelişki yaratacak şekilde HMK'nın 353/1-b/3. maddesindeki koşullar oluşmadan belirtilen madde gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010/108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; "..Yasa’nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çekişmesiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir...”. Kararın gerekçesi ile hüküm sonucu çelişkili ise tarafları, adalete uygun karar verildiği ve yargılamanın adil yapıldığına ikna edebilecek, mantıksal tutarlılık taşıyan kanuna uygun verilip, yazılmış yasa yolu denetimine elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması; Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine aykırılık teşkil eder (Örnek Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi 11.01.2017 Tarih 2016/4164 Esas 2017/118 Karar). Belirtilen nedenlerle gerekçesi ile sonucu arasında çelişki yaratılmaksızın hüküm kurulmalıdır.
Bölge Adliye Mahkemesince; İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin hukuka uygun olmadığı tespit edilerek yeni gerekçe oluşturulmasına rağmen HMK 353/1-b/1 bendine göre hüküm verilmesi gerekçe ile hükmün çelişkisini ortaya çıkarmıştır. Gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılarak HMK 353/1-b/1 maddesine göre ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu sonucunu doğuracak şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.
Bununla birlikte HMK'nın 373/2 maddesinde "Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir." hükmü düzenlenmiş olup, uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklandığından dosyanın yargılama yapılmak üzere İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesine gönderilmesi uygun bulunmuştur.
O halde mahkemece yapılacak iş; gerekçe ile hüküm çelişkisi yaratılmadan Yargıtay denetimine elverişli hüküm kurmaktan ibarettir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının usulden BOZULMASINA,
Bozma sebebine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Kararın niteliği gereği vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın 6100 sayılı HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca Dairemizce uygun görülen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesine gönderilmek üzere, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
27.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Murat Kıyak Bahri Aydoğan Özcan Turan Mahmut Coşkun Mehmet Aksu
HMK 373/2 HÜKMÜ UYARINCA DOSYANIN, UYGUN GÖRÜLEN DİĞER BİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİ GEREKİR.
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2022/4345
Karar No : 2023/3915
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 29.03.2022
SAYISI : 2021/871 E., 2022/915 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekilince duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 27.11.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde davalı vekili Avukat Begüm Bilgili ile davacı vekili Avukat İ.D.'nın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının hizmet alanında mevcut olan A. İnşaat A.Ş. - Su Kent 81 ada M.T. projesine ait 8496 TM ve YG yer altı kablosu tesisi işine ait geçici kabul işlemlerinin 22.08.2012 tarihinde yapıldığını, tanzim edilen geçici kabul tutanaklarının 22.08.2012 tarihinde onaylandığını, anılan işlerin davalı tarafça uygun görülen proje kapsamında tesis edildiklerini ve geçici kabullerinin yapıldığını, söz konusu dağıtım varlığının Mülga Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 38. maddesi ve 28.01.2014 tarih 28896 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Bağlantı ve Sistem Kullanım Yönetmeliği'nin 21. maddesine dayanılarak hazırlanan 27.08.2014 tarih ve 5187 -2 Karar no.lu EPDK Kurul Kararı ile yayımlanan metodoloji ve sair meri mevzuat gereği yatırım bedelinin iadesinin gerektiğini, davalı şirket yetkilileriyle çeşitli aşamalarda sözlü görüşmelerin yapıldığını, 15.10.2018 tarih ve 9223246401 sayılı yazı ile yatırım bedelinin iadesinin talep edildiğini, anılan talebin 06.11.2018 tarih ve 2018-815 yazı ile reddedildiğini, davalının ilgi yazılarında EPDK'nın 24.06.2016 tarih E. 33833 sayılı yazısı gereği yatırım bedellerinin kat maliklerine ödeneceği, bu bedelle kat malikleri yönünde bilgi verilmesinin istenildiğini, bu nedenle müvekkilinin iade talebinin yerinde olmadığı yönünde değerlendirme yapıldığını, davalının red cevabına karşılık 01.12.2018 tarihinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'na yapılan yazılı başvuruya dava tarihine kadar herhangi bir yanıt verilmediğini, idari dava haklarının saklı kalması kaydıyla huzurdaki davayı ikame ettiklerini, Mülga Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 38. maddesi 6 fıkrası, Elektrik Piyasası Bağlantı Sistem ve Kullanım Yönetmeliğinin 21. maddesi ile anılan yatırım bedelinin iade edilmesine ilişkin hükümleri içerdiğinden bahisle fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla; davalının hizmet alanında mevcut olan A. İnşaat A.Ş. - Su Kent 81 ada M.T. projesi kapsamında 8496 nolu TM ve YG yer altı kablosu tesisi işine ait 1.542.898,27 TL yatırım bedelinin 21.10.2011 tarihinden itibaren aylık TFE oranında faiz güncellemesinin yapılarak dava tarihindeki güncel bedelinin tespiti ve yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davacı 06.10.2020 tarihli dilekçesi ile talebini 2.860.920,68 TL’ye ıslah ederek 1.542.898,27 TL’sine dava tarihinden, 1.318.022,41 TL’ye ıslah tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirkete müracaat ettiği 2012 yılında yürürlükte olan 04.08.2002 tarihli 24836 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Elektrik Piyasası Yönetmeliğinin 02.11.2013 tarih 28809 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yönetmelikle yürürlükten kaldırıldığını, 28.01.2014 tarih 28896 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan "Elektrik Piyasası Bağlantı ve Sistem Kullanım Yönetmeliğinin Dağıtım Varlıkları başlıklı 21/1. maddesi, 27.08.2014 tarih 5187-2 sayılı EPDK'nın Kurul Kararı ile oluşturan "Kullanıcı Tarafından Dağıtım Varlıklarının Tesis Edilme Metedolojisi"nin Dağıtım Varlıklarının Tesis Edilme Süreci başlıklı 5/4 maddesi ile dağıtım varlığının geri ödemeye esas bedelinin ne şekilde hesaplanacağı hükümlerinin getirildiğini ayrıca EPDK'nın 27.22.2014 tarih 69959 sayılı yazılarıyla dava konusu talebe ilişkin uygulamaların ne şekilde yapılacağının gösterildiğini, davacı tarafından huzurdaki dava ile yatırım bedelinin talep edildiğini, talep edilen yatırımın bulunduğu parseldeki yapıya ilişkin davacı tarafın mülkiyetinin bulunduğunun gösterilmesinin gerektiğini, aksi halde İlgili mevzuat gereğince söz konusu yatırım bedelinin talep edilmesinin mümkün olmadığını, davaya konu 8496 no.lu TM ve OG kablo tesisine ilişkin 20.04.2010 tarihinde S.S. Sukent Konut Yapı Koop. tarafından müvekkili şirkete Ataşehir ilçesi, Atatürk (Küçükbakkalköy) Mah. adresinde yapılacak yapıların elektrik enerjisi ihtiyacının karşılanması amacıyla 2 x 1600 KVA trafo gücüne ihtiyaçlarının bulunduğu belirtilerek başvuru yapıldığını, bu başvuruyu teminen C2 Tip Museade Belgesinin verildiğini, müvekkili şirketin bağlantı görüşüne istinaden Emlak Konut A.Ş. tarafından hazırlanan projenin onaylandığını, geçici kabulünün yapıldığını, A. İnşaat ve Eğitim Hizmetleri A.Ş. tarafından C2 Tip 34,5/ 0,4 kV 2 x 1600 KVA bina tipi 8496 no.lu TM ve OG kablo işinin geçici kabul işlemlerinin tamamlandığını, davacı tarafından 15.10.2018 tarihli yazıları ile yatırım bedelinin iadesinin talep edildiğini, müvekkili şirket tarafından 06.11.2018 tarihli yazı ile talep edilen tesislerin bulunduğu taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkına ilişkin belgelerinin iletilmesinin istenildiğini, davacı tarafından cevap verilmediğini, EPDK mevzuatına göre davacının mülkiyeti tevsik edici belgeleri sunmaması nedeniyle talebin olumlu ya da olumsuz sonuçlandırılmadığını, davacının kötü niyetli olarak huzurdaki davayı ikame ettiğini, davacının mülkiyetini ispat edici belge sunmasının gerektiğini, aksi takdirde işbu davanın aktif husumet yönünden reddinin gerektiğini, EPDK' nın geri ödemeye ilişkin yazıları ile dava konusu bedelin son malike ödenmesi gerektiğinin açıkça belirtilmesi gerektiğini, müvekkili şirket tarafından işbu dava ile benzer mahiyette açılmış dava ile ilgili olarak EPDK' ya yazı yazıldığını, EPDK'nın söz konusu yazıya dair cevabının beklendiğinden bahisle, açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı vekili 22.10.2020 tarihli dilekçesi ile davacı yanın taleplerinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine tabi olduğu, Türk Borçlar Kanunu 82. madde ile "Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar" şeklinde tanımlandığı, söz konusu tesisin 20.04.2010 tarihinde tamamlanmış olmasına karşın, davacı yan tarafından söz konusu talebini 15.10.2018 tarihli yazı ile ilettiğini, bu kapsamda davacı yanın öğrenme tarihi olan 20.04.2010 tarihinden 8 yıl sonrasında bir tarihte talepte bulunduğu ve sebepsiz zenginleşme zamanaşımını geçirdiğinin açıkça görüldüğü, davacının alacakları zamanaşımına uğradığından, ıslah talebine karşı zamanaşımı def'ini ileri sürdüklerini beyan etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklı yapılan, meydana getirilen eserin yatırım bedelinin iadesi istemine ilişkin olduğu, somut olayda söz konusu eserin tamamlanıp davalıya eksiksiz olarak teslim edildiği, sözleşmenin feshedilmediği, kaldı ki feshedilmiş dahi olsa uygulanacak zamanaşımı hükümlerinin sebepsiz zenginleşme hükümleri değil eser sözleşmesine dair hükümler olduğu, eser sözleşmelerinde zamanaşımın başlangıcının alacağın muaccel olduğu an olduğu, davalı yanca kesin kabulünün yapılmadığı bilirkişi raporunda yapılan hesaplamanın doğru ve denetime uygun olduğu, taraflarca yapılmış bir kesin hesap, kesin kabul bulunmadığı, davacının talebinin de zaten kesin hesabın çıkartılarak alacağın tespiti olduğu, bu nedenle ıslah ile arttırılan kısım için zamanaşımının başladığından da söz etmek mümkün olmadığı, davalı vekilinin karar duruşmasından 2 gün evvel 14.12.2020 tarihli beyan dilekçesinde ileri sürdüğü hususların bir çoğunun savunmanın genişletilmesi mahiyetinde olduğu, öte yandan geçici kabul tutanağında projede gösterilenler ile yerinde kurulan tesisin aynı olduğu davalının kendi mühendislerinden oluşturulan geçici kabul heyeti tarafından imzalanan geçici kabul tutanağından anlaşıldığından davalının beyanlarına itibar edilmediği belirtilerek davanın kabulüne, 2.860.920,68 TL alacağın, 1.542.898,27 TL’sine dava tarihi olan 27.12.2018 tarihinden, 1.318.022,41 TL’sine ise ıslah tarihi olan 06.10.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı tarafından mevzuat ve EPDK kararlarına uygun şekilde hareket edildiği, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun 24,06.2016 tarih E.33830 sayılı yazısı ile “geri ödeme başvurusunun yapıldığı tarihte ilgili kullanım yerinin maliklerinin, kendinden önce oluşmuş maliyetlere katlanarak o yerin maliki olduğu ya da başka bir deyişle daha önce oluşmuş maliyetlere katlanarak o yerin maliki olduğu ya da başka bir deyişle daha önceki maliyetlerin mahsuplaşması yapılmamış tesise ilişkin maliyeti satış fiyatına yansıttığı, dolayısıyla maliyetini karşıladığı değerlendirildiğinden; söz konusu tesise ilişkin olarak kullanım yerinin malikinin/ “hak sahibi” ve “geri ödemeye muhatap taraf” oldukları, buna göre geri ödemeye ilişkin talebin de kullanım yerinin maliki tarafından yapılmasının uygun olacağı” kapsamında, geri ödeme başvurusunda muhatap tarafın, söz konusu tesise ilişkin olarak kullanım yerinin malikinin olduğu" yönünde görüş bildirildiği, müvekkili şirketçe davacının geri ödemeye esas taleplerinin , EPDK'nın ilgili görüşü nedeni ile karşılanamadığı, davanın açılmasına müvekkili şirketçe sebebiyet verilmediği, dava açıldığı tarihte, müvekkili şirketçe EPDK kararı kapsamında hareket edilmiş olup, usul ve kanuna aykırı hareket edilmediği, yine kullanıcı tarafından TEİAŞ ya da dağıtım şirketi adına bir tesiş yapılması durumunda, bu tesise ilişkin geri ödeme usul ve esasları elektrik piyasası mevzuatı incelenerek belirlenmesi gerektiği, nitekim EPDK'nın görüş değiştirmesi nedeni ile davanın kabulüne karar verilmesi halinde dahi hesaplamaların elektrik piyasasına uygun yapılıp yapılmadığının değerlendirilmesi gerektiği, diğer yandan dava konusu yatırım bedelinin iadesinin eser sözleşmesi kapsamında nitelendirilemeyeceği, bu sebeple alacağın zamanaşımına uğramış olduğu, davacı yan lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine karar verilmesinin de hatalı olduğu, davacı tarafça yapılan işlerin mahallinde tesbitinin gerektiği, davacı yanın dava konusu bedeli talep edebileceği bir an için kabul edilse dahi davacının talep edebileceği yatırım bedelinin, dava değeri olan 1.542.898,27 TL değil, 314.820,07 TL olduğu, bununla birlikte, geçici kabul tutanağında yer alan kalemler incelendiğinde, geçici kabul hesaplamasında AG kablolarının da dahil edildiği görülmekte olup, davacı yanın bu bedelleri de müvekkili şirketten talep etmesinin mümkün olmadığı, geçici kabul tutanaklarının proje keşif bedelini yansıtması, projelerde meydana gelen değişiklik nedeniyle kurulan tesislerde farklılık meydana gelmesi, geçici kabul tutanağında, tesisi müvekkili şirket sorumluluğunda bulunmayan tesisler bulunması (Jeneratörlere giden AG kabloları), nedenleriyle, davacı tarafından geçici kabul tutanağında yer alan bedelin talep edilmesinin mümkün olmadığı, davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddi gerektiği, aksi halde belirtildiği üzere, davacı yanın talep edebileceği bedel 1.542.898,27 TL değil, 314.820,07 TL olduğu, beyanlarının teyidi bakımından EPDK'ya yazı yazılması gerektiği, mahkeme tarafından taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak davanın kabulü yönündeki kararın kaldırılması gerektiği ve davanın kabulü halinde dahi, hesaplamanın EPDK mevzuatına uygun şekilde yapılması gerektiği, dava açılmasına sebep olmadıklarından aleyhlerine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin hatalı olduğu belirtilerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasında TBK 470 vd. maddelerinde düzenlenmiş olan eser sözleşmesi bulunmadığı, burada tarafların yüklenici ve işsahibi konumunda olmadığı, eser sözleşmesinin ancak davacı şirket ile işi yaptırdığı yüklenici arasında sözkonusu olabileceği, mahkemenin bu yöndeki nitelemesi doğru bulunmadığı, davalı tarafça cevap dilekçelerinde zamanaşımı itirazının ileri sürülmediği anlaşılmakla, bu yöne ilişkin istinaf sebeplerinin incelenme imkanı bulunmadığı, davalı şirketçe tesislerin geçici kabulünde bir eksiklik veya kusur tesbit edilmediği, davaya konu imalat ve tesisin davacı şirketçe yaptırıldığı konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, EPDK'nın mahkemeye gönderdiği görüş yazısından da önceki görüşünden döndüğü ve davacı şirketin bu imalat bedellerini talep etme hakkının bulunduğu, dosya içerisinde bulunan belgelere göre keşif bedelinin 982.285,39 TL olduğu, geçici kabulün 07.11.2008 tarihinde yapılarak, Geçici Kabul Tutanaklarının onaylandığı, tesiste herhangi bir özür, kusur ve eksikliğin bulunmadığı, yapılan tesisin keşif bedeli Geçici Kabul Tutanağında 1.542.898,27 TL gösterildiği, davaya konu 96 no.lu TM ve OG yeraltı kablo elektrik tesisi işinin talep edilen 1.542.898,27 TL bedelin 22.08.2012 geçici kabul tarihinden 27.12.2018 dava tarihine kadar TÜİK'in "Parasal Değer Güncelleme Raporu"na göre 2.860.920,68 TL olduğu, davalı tarafça alçak gerilim şebekesinin de imalatının yaptırılması ve devredilmesi öngörüldüğünden AG kablolarının bedelinin davalıdan istenemeyeceği, anılan bilirkişi raporu, dosyadaki bilgi ve belgelere ve ilgili mevzuat hükümlerine uygun görüş ve hesaplama içerdiğinden hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, bu sebeplerle, mahkemece verilen kararda maddi vakıa ve hukuki denetim yönlerinden usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf sebeplerinin incelenmediğini, Bölge Adliye Mahkemesi’nin dava konusu ile birebir aynı mahiyette yedi adet dosyası olduğu, dosyalardan iki tanesinde istinaf taleplerinin kabul edilerek kaldırma kararı verilmesine rağmen bu dosyada istinaf taleplerinin reddedildiği, EPDK kararlarına uymak zorunluluğu bulunduğu, EPDK’nın bedel talep ettiği tarihte maliklerin bedele hak sahibi olduğunu ve malikliği gösteren belge aranmasını istediği, davacının isteğinin görüş nedeni ile karşılanamadığı, davanın açıldığı tarihte davacının aktif dava husumeti bulunmadığı, aktif husumetin dava sırasında EPDK’nın görüşüyle değişmesinin mümkün olmadığını, kabul edilse bile sonradan hesaplamaya dair yapılan itirazların savunmanın genişletilmesi kapsamında kalmayacağını, dava konusu talebin dayanağının Elektrik Piyasası Bağlantı ve Sistem Yönetmeliğinin ilgili maddeler kapsamında dağıtım şirketlerine verilen yükümlülükten kaynaklandığı, bu nedenle de hesaplamanın ilgili yönetmeliğe uygun şekilde yapılması gerektiği, epdk tarafından onaylanmış fiyatlar ve sahadaki gerçek durum dikkate alınmadan hesaplama yapılmasının hatalı olduğu, geçici kabul tutanaklarının kullanıcı tarafından tesis edilen tesislerde yer alan ve dağıtım sistemine bağlanması uygun görülen tesislerin dağıtım sistemine bağlanmasına bir engel bulunup bulunmadığı ile ilgili sınırlı araştırma yapıldığı, geçici kabulde belirtilenlerin gerçekte kurulan tesis olmayabileceği gibi tesislerin hiç kurulmamasının da mümkün olduğu, bu nedenle keşif yapılması gerektiği, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının talep edebileceği tesis bedelinin 314.820,07 TL olduğu, taraflar arasında sözleşme olmamasının nedeninin davacıdan kaynaklandığı, projede jenaratörlerin kullanılmasının ticari amaçlı olduğu, ticari kar amacı içerdiği, jenaratörlerin kullanılması amacı ile inşa edilen AG kablolarının bedellerinin davalıdan alınmasının mümkün olmadığı, davanın eser sözleşmesi olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle talebin zamanaşımına uğradığı, eser olarak nitelendirilse bile geçici kabul ile teslim edildiğinden ve taraflar arasında sözleşme bulunmadığından teslim tarihi olan geçici kabul tarihinden itibaren 5 sene geçtiğinden zamanaşımının geçtiği, dava açılmasına sebep olmadıklarından aleyhlerine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin hatalı olduğu belirtilerek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369. maddesinin birinci fıkrası ile 371., 373/2. maddeleri,
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470 vd. maddeleri.
3. Değerlendirme
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması halinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar verebilecektir (HMK m. 353/1-b/1). Bölge Adliye Mahkemesi tarafından duruşma yapılmaksızın istinaf başvurusunun reddine karar verilebilmesi için dosyanın tekemmül etmiş bulunması, başka bir anlatımla, ilk derece mahkemesi tarafından toplanan delillere göre, istinaf başvurusunda bulunan taraf ya da tarafların itirazının incelenip denetlenerek bir kanaate varılmasının mümkün bulunması zorunludur. Bir başka deyişle, İlk Derece Mahkemesi kararında hiç bir eksiklik veya yanlışlık olmadığı duruşma açılmaksızın anlaşılabilecek kadar açık ve netse, bu kapsamda bir değerlendirme yapılabilecektir. Ayrıca, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verilebilecektir.
Diğer taraftan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/3 bendi kapsamında delil olarak bir eksiklik tespit edilmesi ve bu eksikliğin duruşma yapılmadan tamamlanmasının mümkün olması halinde, bu eksikliğin giderilmesinden sonra ilk derece mahkemesi kararının hukuka uygun olduğunun anlaşılması halinde de, istinaf başvurusunun b/1 bendi kapsamında reddine karar verilebilecektir.
Bu üç halde Bölge Adliye Mahkemelerine duruşma yapmaksızın davanın esası hakkında karar verebilme hak ve yetkisi verilmiş bulunmaktadır.
Bu anlatımlar çerçevesinde somut olay incelendiğinde; İlk Derece Mahkemesince, uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklandığı ve talebin eserin yatırım bedelinin iadesi istemine ilişkin olduğu nitelendirmesi yapılarak yargılama yapıldığı, eser sözleşmelerinde zaman aşımının alacağın muaccel olduğu tarihte başlayacağı, kesin hesap yapılmadığından zaman aşımının başlamadığı ve bu nedenle ıslahta zaman aşımının dolmadığına, Bölge Adliye Mahkemesince ise; taraflar arasında TBK 470 vd. maddelerinde düzenlenmiş olan eser sözleşmesi bulunmadığı, tarafların yüklenici ve iş sahibi konumunda olmadığı, eser sözleşmesinin ancak davacı şirket ile işi yaptırdığı yüklenici arasında söz konusu olabileceği, mahkemenin bu yöndeki nitelemesinin doğru bulunmadığı ve davalının cevap dilekçesinde zaman aşımı itirazında bulunmaması nedeni ile zaman aşımı itirazının incelenemeyeceğine kanaat getirildiği , bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesince; İlk Derece Mahkemesinin nitelendirmesi ve gerekçesinin hatalı olduğu kanaatine varılmasına rağmen gerekçenin son kısmında mahkemece verilen kararda maddi vakıa ve hukuki denetim yönlerinden usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek hüküm ve gerekçe arasında çelişki yaratacak şekilde HMK'nın 353/1-b/3. maddesindeki koşullar oluşmadan belirtilen madde gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010/108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; "..Yasa’nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çekişmesiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir...”. Kararın gerekçesi ile hüküm sonucu çelişkili ise tarafları, adalete uygun karar verildiği ve yargılamanın adil yapıldığına ikna edebilecek, mantıksal tutarlılık taşıyan kanuna uygun verilip, yazılmış yasa yolu denetimine elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması; Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine aykırılık teşkil eder (Örnek Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi 11.01.2017 Tarih 2016/4164 Esas 2017/118 Karar). Belirtilen nedenlerle gerekçesi ile sonucu arasında çelişki yaratılmaksızın hüküm kurulmalıdır.
Bölge Adliye Mahkemesince; İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin hukuka uygun olmadığı tespit edilerek yeni gerekçe oluşturulmasına rağmen HMK 353/1-b/1 bendine göre hüküm verilmesi gerekçe ile hükmün çelişkisini ortaya çıkarmıştır. Gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılarak HMK 353/1-b/1 maddesine göre ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu sonucunu doğuracak şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.
Bununla birlikte HMK'nın 373/2 maddesinde "Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir." hükmü düzenlenmiş olup, uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklandığından dosyanın yargılama yapılmak üzere İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesine gönderilmesi uygun bulunmuştur.
O halde mahkemece yapılacak iş; gerekçe ile hüküm çelişkisi yaratılmadan Yargıtay denetimine elverişli hüküm kurmaktan ibarettir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının usulden BOZULMASINA,
Bozma sebebine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Kararın niteliği gereği vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın 6100 sayılı HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca Dairemizce uygun görülen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesine gönderilmek üzere, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
27.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Murat Kıyak Bahri Aydoğan Özcan Turan Mahmut Coşkun Mehmet Aksu