KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

HÜKMEDİLEN VEKÂLET ÜCRETİNİN İFLÂS MASASINDAN TAHSİL EDİLMESİ DURUMU SÖZ KONUSU OLDUĞUNDAN İFLÂS MASASI KARARA KARŞI KANUN YOLLARINA BAŞVURABİLİR.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2023/6-160
Karar No       : 2024/190

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
TARİHİ                          : 17.05.2022
SAYISI                          : 2022/668 E., 2022/818 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 31.01.2022 tarihli ve 2021/1738 Esas,
                                        2022/408 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki iflâs davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince verilen kararın iflâs idaresi vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı iflâs idaresi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı iflâs idaresi vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin davalının işçisi olduklarını, davalı şirketin mali açıdan sıkıntıya girdiğini, piyasaya olan borçlarını ödeyemediğini, buna rağmen müvekkillerinin davalı şirkette çalışmaya devam ettiklerini ancak işçilik alacaklarının ödenmediğini, daha sonra da davalı tarafından müvekkillerinin iş akitlerine son verildiğini, müvekkilleri tarafından davalı aleyhine işçilik alacaklarının tahsili amacıyla icra takipleri yapıldığını ancak takiplerin sonuçsuz kaldığını, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 43/2 nci maddesi uyarınca davalı hakkında iflâs istemiyle takibe başlandığını, borcun ödenmediğini, iflâs takiplerinin de kesinleştiğini ileri sürerek davalının iflâsına karar verilmesini talep etmiştir.          

II. CEVAP

İflâs idaresi vekili cevap dilekçesinde; davalı şirket hakkında Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/456 Esas sayılı dosyasında iflâs kararı verildiğini, tasfiye işlemlerinin de Ankara 21. İflâs Müdürlüğünün 2018/3 Esas sayılı dosyasında yürütüldüğünü, davalı şirket hakkında başka bir dosyadan iflâs kararı verildiğinden söz konusu iflâs kararının kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini, kesinleştiği takdirde davanın konusuz kalacağını belirtilmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 07.11.2018 tarihli ve 2017/827 Esas, 2018/677 Karar sayılı kararı ile; davalı hakkında yargılama sırasında Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/456 Esas sayılı dosyasında iflâs kararı verildiği, bu kararın 24.04.2018 tarihinde kesinleştiği ve davalının iflâs sürecinin başladığı, bu nedenle davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına, davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine (AAÜT) göre hesaplanan 1.090,00 TL (1.090,00 TLx267=291.030,00 TL) maktu vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacılara ayrı ayrı verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde iflâs idaresi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 03.04.2019 tarihli ve 2019/778 Esas, 2019/575 Karar sayılı kararı ile; istinaf başvuru dilekçesinin süresinden sonra verildiği gerekçesiyle istinaf dilekçesinin reddine dair verilen karar iflâs idaresi vekilinin temyizi üzerine Özel Dairenin 13.06.2019 tarihli ve 2019/2032 Esas, 2019/2659 Karar sayılı kararı ile bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Dairenin bozma kararı uyulduktan sonra verilen 03.12.2019 tarihli ve 2019/1760 Esas, 2019/1933 Karar sayılı kararı ile;

Davalı şirketin iflâsının istendiği eldeki dava devam ederken başka bir mahkemede görülen dava sonunda şirketin iflâsına karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği, iflâs davasının inşai bir dava olup borçlunun iflâsının açılmasına ve müflis sıfatını kazanmasına yol açtığı, bu nedenle iflâs davasının masayı ilgilendiren bir dava olmayıp doğrudan müflis şirket yönetim kurulunca ya da müdürlerince takip edilmesi gerektiği, iflâs hâlinde şirket organlarının temsil yetkilerini ancak şirketin iflâs idaresi tarafından temsil edilmediği hususlar için koruduklarını, somut olayda başka bir mahkemeden verilen iflâs kararı üzerine iflâs idaresinin oluşturulduğu, eldeki dosyaya şirket yönetim organı yerine herhangi bir sıfatı olmadığı hâlde iflâs idaresinin katıldığı, gerekçeli kararın da kanun yollarına başvurma yetkisi olan şirket yönetimine değil iflâs idaresine tebliğ edildiği, bu bakımdan iflâs idaresinin eldeki davada sıfatı bulunmadığından İlk Derece Mahkemesince verilen kararı istinaf etmesi ve Bölge Adliye Mahkemesince verilen ilk kararı da temyizi mümkün olmayıp bu hususun gözden kaçırıldığı,

Dairece istinafın süresinde olmadığından bahisle verilen red kararının Yargıtay tarafından bozulması üzerine yargılamaya devam edildiği, hatanın fark edilmesi üzerine yasa yoluna başvurabilmesi amacıyla şirket yönetimine İlk Derece Mahkemesince verilen kararın yeniden tebliğe çıkartıldığı ancak şirket yönetimi tarafından istinaf yoluna başvurulmadığı, iflâs idaresinin de iflâs kararına karşı istinaf başvurusunda bulunma sıfatının olmadığı gerekçesiyle iflâs idaresi vekilinin istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde iflâs idaresi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 31.01.2022 tarihli ve 2021/1738 Esas, 2022/408 Karar sayılı kararı ile,

".... Somut olayda davalı şirketin iflasına dair başka bir dosyadan karar verilmiş olup, iflas idaresi de bu karara istinaden teşekkül ettirilmiştir. Bölge adliye mahkemesi kararında da belirtildiği üzere işbu iflas davasında iflas idare memuru vekilinin iflas kararını temyiz etme yetkisi bulunmamaktadır. Ne var ki, iflas idare memuru vekili istinaf ve temyiz dilekçesinde açıkça anlaşılacağı üzere vekalet ücretine ilişkin kurulan hükmü istinaf etmiş olup, vekalet ücretine ilişkin karar iflas masasının malvarlığını ilgilendireceğinden iflas idaresinin bu kararı istinaf etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir. Bu nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulüyle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin, istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; iflâsın açılması ile 2004 sayılı Kanun’un iflâs hükümleri çerçevesinde varlıkların paraya çevrilmesi ve borçların ödenmesi suretiyle külli tasfiyenin amaçlandığı, iflâs eden kimsenin "müflis" statüsünde olduğu ve iflâsın borçlu bakımından önemli bir itibar kaybına yol açtığı, bu hâliyle iflâs davasının masayı ilgilendiren bir dava olmayıp doğrudan borçlu tarafından takip edilmesi gerektiği, iflâs kararının bozulması durumunda iflâs idare memurlarının görevine son verilmesini gerektirecek onları parasal kazançlarından mahrum bırakacak bir durumun oluşabileceği, iflâs masasını temsil eden iflâs idaresi memurlarının, borçlunun iflâsına ilişkin kararın kaldırılması için borçlu gibi çaba sarf edeceklerini beklemenin gerçekçi görünmediği,

İflâs idaresi tasfiyeyi ve dolayısıyla parasal işleri görmekte yetkili iken, şirket yönetiminin tasfiye dışındaki konularda yetkisinin devam ettiği, örneğin iflâs etmiş bir şirkette şirket yönetim kurulunun genel kurulu toplantıya çağırabileceği, genel kurulun parasal olmayan kararlar alabileceği, yeni yönetim kurulu seçebileceği, dolayısıyla borçlu şirketin statüsünü değiştirecek iflâs davasını da bizzat takip ederek yasa yoluna da bizzat başvurması gerektiği, Özel Dairenin de bozma kararında iflâs idare memurları vekilinin temyiz yetkisinin bulunmadığını açıkça kabul ettiği ancak sonrasında iflâs idaresinin istinaf ve temyiz nedeninin vekâlet ücretine ilişkin olduğu ve bunun da masayı ilgilendirdiği gerekçe gösterilerek aslında bulunmayan yasa yollarına başvurma hakkının iflâs idaresine tanınmış olacağı,

Somut olayda iki yüz altmış altı kişinin aynı vekil vasıtasıyla iflâs talebinde bulunduğu, bunlardan birinin iflâs istemesi yeterli iken bilinemeyen bir saikle davanın bu şekilde açıldığı, o sırada başka mahkemece iflâsa karar verildiği ve o kararın da kesinleştiği, artık eldeki davanın konusunun kalmadığı, zira iflâsın tekliği ilkesi gereği bir kez daha iflâsın açılamayacağı, vekil de tek olduğundan davacılar yararına tek ve maktu bir vekâlet ücreti tayin edileceği, karar tarihi itibariyle masanın bütünlüğü içinde 1.090,00 TL gibi çok cüz'i bir alacağın iflâs idaresine yasa yoluna başvuru hakkı verdiğini kabul etmenin doğru olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde iflâs idaresi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

İflâs idaresi vekili, iflâs kararıyla birlikte hakkında iflâs kararı verilen kişinin müflis sıfatını kazanacağını ve müflise ait tüm malvarlığının iflâs masasını oluşturacağını, bu malvarlığı üzerinde borçlunun tasarruf yetkisinin ortadan kalkacağını ve iflâs idaresinin iflâs masasına dâhil değerler üzerinde tasarruf yetkisini kullanacağını, iflâs kararı verilmesiyle müflis şirket aleyhine açılan davalardaki takip yetkisinin de iflâs idaresine geçtiğini, somut olayda İlk Derece Mahkemesince her bir davacı yönünden ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesinin iflâsın kamusal niteliğine aykırı olduğunu, karara karşı kanun yollarına başvurularak masanın pasifinin artmasının önüne geçilmeye çalışıldığını, her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesince verilen kararda tek ve maktu vekâlet ücretine hükmedildiği belirtilmiş ise de her bir davacı için ayrı ayrı olmak üzere toplam 291.030,00 TL vekâlet ücretine hükmedildiğini, söz konusu bedelin iflâs masasının pasifini ciddi olarak artıracağını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; hakkında başka bir dosyadan iflâs kararı verilen davalı şirket hakkında açılan eldeki iflâs davasında, vekâlet ücretine ilişkin verilen kararın iflâs masasının malvarlığını ilgilendireceği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesince verilen karara karşı iflâs idaresinin vekâlet ücreti yönünden yasa yollarına başvurma hakkının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu'nun 184 ve 226 ncı maddeleri.

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle iflâs ve iflâs masası kavramlarına ilişkin açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.

2. Genel bir tanım olarak iflâs, ticaret mahkemesince iflâsına karar verilen borçlunun (müflisin) haczi kabil bütün malvarlığının paraya çevrilerek, elde edilen tutarın bilinen bütün alacaklılarına paylaştırılmasına yarayan külli bir cebri icra yoludur (Baki Kuru, İcra ve İflâs Hukuku, El Kitabı, 2. Baskı, Ankara 2012, s.1083; Saim Üstündağ, İflâs Hukuku, 8. Baskı, İstanbul 2009, s.5).

3. Hukukumuzda genel iflâs sebebi borçlunun ödemelerini tatil etmesidir (Kuru, s. 1084). 2004 sayılı Kanun, sermaye şirketleri ile kooperatifler bakımından borca batıklık hâlini de ek bir iflâs sebebi olarak göstermiştir (2004 sayılı Kanun md.179/I). Borca batıklık 6102 sayılı Kanun'un 376 ncı maddesinden yola çıkılarak aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden değerlendirilmesi hâlinde elde edilecek tutarın, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması olarak tanımlanabilir.

4. İflâs kararı inşai etki yaratır (Kuru, s. 1125; Üstündağ, s. 44). Bu karar sonunda davalı borçlu “müflis” sıfatını kazanır ve ehliyeti iflâs tasfiyesi ile sınırlı hâle gelir; iflâs anından itibaren borçlunun haczi kabil malları “iflas masası” denilen, kendine özgü bir mal varlığı bütününe dönüşür. İflâs kararı sadece borçluyu değil ondan alacaklı olanlar başta, bütün kamuyu ilgilendirir ve özel hukuk dışında kamu hukukunda da bir takım sonuçlar doğurur.

5. İflâsın açılmasının en önemli sonuçlarından biri iflâs masasının oluşmasıdır. 2004 sayılı Kanun'un 184 üncü maddesinde iflâs açıldığı zamanda müflisin haczi kabil bütün mallarının, bunlar nerede bulunursa bulunsun bir masa teşkil edeceği ve alacakların ödenmesine tahsis olunacağı; iflâsın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen malların da masaya gireceği öngörülmüştür. Öğretide de iflâs masasının müflisin mal ve alacaklarından oluştuğuna ilişkin görüşün baskın olduğu söylenmelidir (Hülya Taş Korkmaz, İflâs Masası, Ankara 2010, s.23 vd.).

6. İflâs idaresi masanın idaresi ve tasfiyesi için gerekli bütün işlemleri masa adına yapar. 2004 sayılı Kanun'un 226 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca iflâs idaresi, iflâs masasının kanuni mümessilidir. Tüm alacaklılar anlaşsalar dahi, iflâs masasını dışarıda iflâs idaresi temsil eder. İflâs idaresinin temel görevi, iflâs dairesinin denetimi altında iflâs masasını tasfiye etmektir. İflâs idaresinin görevleri iflâs kapanıncaya kadar devam eder.

7. İflâs idaresi masanın kanuni mümessili olduğundan, iflâs masası ile ilgili davalar (şikâyetler) iflâs idaresi tarafından (veya iflâs idaresine karşı) açılır; iflâstan önce müflis tarafından (veya müflise karşı) açılmış olan davalara (şikâyetlere), iflâs idaresi tarafından devam edilir. Yani, iflâs masası ile ilgili davalarda (şikâyetlerde) taraf sıfatı (müflise değil) iflâs idaresine aittir.

8. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıların her birinin kendi takip taleplerine dayanarak iflâs talepli dava açtıkları ve davayı da aynı vekil aracılığıyla takip ettikleri anlaşılmaktadır.

9. İlk Derece Mahkemesince, davalı şirket hakkında başka bir mahkemede iflâs kararı verilmesi ve kesinleşmesi nedeniyle iflâsın tekliği ilkesi dikkate alınarak karar verilmesine yer olmadığına, ayrıca iki yüz altmış yedi davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 1.090,00 TL'den toplam 291.030,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

10. Somut olayda iflâs idaresi, başka bir mahkemeden verilen iflâs kararı üzerine oluşturulmuş olup, eldeki iflâs davasında davalı şirketin yönetim organının taraf olarak yer alması gerektiği hâlde dava iflâs idaresi tarafından takip edilmiş, verilen karara karşı da iflâs idaresi yasa yollarına başvurmuştur.

11. İlk Derece Mahkemesince her bir davacı lehine ayrı ayrı 1.090,00 TL olmak üzere toplam 291.030,00 TL vekâlet ücretine hükmedilmiştir. İflâs kararı, borçlu ile birlikte müflisten alacaklı olanları da ilgilendirmektedir. İflâsın kamu düzenine ilişkin yönü de dikkate alındığında, eldeki davada hükmedilen vekâlet ücretinin iflâs masasından tahsil edilmesi durumunda müflis şirket alacaklılarının alacağını kısmen ya da tamamen tahsil edememesi söz konusu olabilecektir.

12. İlk Derece Mahkemesince vekâlet ücretine ilişkin verilen karar iflâs masasının malvarlığını ilgilendirdiğinden ileride iflâs masasından istenebilecek vekâlet ücreti alacağı nedeniyle iflâs idaresinin mahkemece verilecek karara karşı kanun yollarına başvuru hakkı olduğunun kabulü gerekir.

13. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; eldeki davanın iflâs davası olduğu, masaya dahil olan alacağa ilişkin bir davanın söz konusu olmadığı, bu nedenle iflâs idaresinin davada taraf sıfatının bulunmadığı, iflâs idaresi hakkında da karar verilmediğinden iflâs idaresinin kanun yollarına başvurma hakkının olmadığı, açıklanan nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

14. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

15. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

İflâs idaresi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

17.04.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 23’ü BOZMA, 2’si ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.