KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

HÜKMÜN İNFAZ KABİLİYETİNİ TAŞIMAMASI VE İLÂMIN YERİNE GETİRİLMESİ SIRASINDA ŞÜPHE VE TEREDDÜT UYANDIRMASI DURUMUNDA USULİ KAZANILMIŞ HAKTAN SÖZ EDİLEMEZ.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2023/8-62
Karar No       : 2024/412

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                          : 09.11.2021
EK KARAR TARİHİ      : 09.04.2018
SAYISI                          : 2021/154 E., 2021/429 K..
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 01.12.2020 tarihli ve 2019/62 Esas,
                                        2020/7743 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen mülkiyet hakkına dayalı taşınmaza el atmanın önlenmesi, yıkım, eski hâle getirme ve tazminat ile yıkım masraflarının tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen asıl davanın davalı Nezahat dışındaki diğer davalılar yönünden kabulüne, birleşen İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/348 Esas sayılı davasının kısmen kabulüne, birleşen İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/51 Esas sayılı davasının kabulüne ilişkin karar asıl davada davalılar Şaban S., Fatma F., Münevver Y., Hatice D., Hasan Kamil Ç., Ayten S., Esma Ö., Yücel E., Sultan Kamil Ç., birleşen İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/348 Esas sayılı dosyasında davalılar İsmail D., Cemile D., Nilgün K., Ayşe Kamil Ç., Ayşe Y., Selami E., Çağrı A., ölü davalı Orhan K. mirasçılarından Nesrin K., asıl davada ölü davalı Cemal T. mirasçıları dâhili davalılar Hayriye T., Gültekin T., Gülhan T., Gökçay T. vekili, birleşen İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/348 Esas sayılı dosyasında davalı Rıza G. vekili, asıl davada ölü davalı Tevruz T. mirasçıları dâhili davalılar Gülkız T., Safiyye T., Yeter T., Meral Ö., Gülnaz B. vekili, asıl davada davalı Hamide E. vekili, asıl davada davalı Gülüşan E. vekili, asıl davada ölü davalı İsmet Ş. mirasçıları dâhili davalılar Can Ş. ve Yasemin İrem Ş.’in temyiz itirazları üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı asıl davada davalılar Şaban S., Fatma F., Münevver Y., Hatice D., Hasan Kamil Ç., Ayten S., Esma Ö., Yücel E., Sultan Kamil Ç., birleşen İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/348 Esas sayılı dosyasında davalılar İsmail D., Cemile D., Nilgün K., Ayşe Kamil Ç., Ayşe Y., Selami E., Çağrı A., ölü davalı Orhan K. mirasçılarından Nesrin K., asıl davada ölü davalı Cemal T. mirasçıları dâhili davalılar Hayriye T., Gültekin T., Gülhan T., Gökçay T. vekili, birleşen İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/348 Esas sayılı dosyasında davalı Rıza G. vekili, asıl davada davalı Gülüşan E. vekili ile asıl davada ölü davalı İsmet Ş. mirasçısı dâhili davalı Yasemin İrem Ş. tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) Geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun ile değişiklikten önceki hâliyle 438 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından asıl davada davalılar Şaban S., Fatma F., Münevver Y., Hatice D., Hasan Kamil Ç., Ayten S., Esma Ö., Yücel E., Sultan Kamil Ç., birleşen İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/348 Esas sayılı dosyasında davalılar İsmail D., Cemile D., Nilgün K., Ayşe Kamil Ç., Ayşe Y., Selami E., Çağrı A., ölü davalı Orhan K. mirasçılarından Nesrin K., asıl davada ölü davalı Cemal T. mirasçıları dâhili davalılar Hayriye T., Gültekin T., Gülhan T. ve Gökçay T. vekilinin duruşma istemlerinin reddine karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Asıl Davada Davacı İstemi

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili adına kayıtlı 9181 ada 6 sayılı parselde ruhsatlı, imara ve kat mülkiyetine uygun vaziyette inşaat yapılması için müvekkili ile davalı yüklenici İsmet Ş.'in 27.05.1996 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlediğini, aynı şekilde komşu 7 ve 8 sayılı parsel malikleri Tevruz T. ve Cemal T. ile de davalı İsmet Ş. ve dava dışı Hasan Ş. arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, ancak yüklenicilerin her üç parseli de kapsar şekilde taşınmazlar üzerinde sözleşmeye ve belediye imar planına aykırı biçimde ruhsatsız ve kaçak olarak bina inşa ettiklerini, müvekkilinin inşaatın kaçak yapıldığını öğrenince belediyeye başvurduğunu, belediye tarafından inşaatın mühürlendiğini, para cezası ve yıkım kararı verildiğini, ancak yıkım kararının uygulanmadığını, bunun üzerine müvekkilinin yüklenici aleyhine Şişli 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/334 Esas sayılı dosyasında açtığı davanın kabul edilerek arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshedildiğini ve kararın kesinleştiğini, müvekkilinin yükleniciye ve davalılardan hiçbirine pay temlik etmediği hâlde, davalıların haksız şekilde müvekkiline ait taşınmazı işgal ettiklerini ileri sürerek davalıların 9181 ada 6 sayılı parsele müdahalesinin önlenmesine, kaçak inşaatın yıktırılmak suretiyle kal’i ile eski hâle getirilmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 2.000,00 TL maddi ve manevi tazminatın işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 25.04.2005 tarihli dilekçesinde ve 25.04.2006 tarihli duruşmada alınan beyanında; maddi ve manevi tazminata ilişkin taleplerini atiye bıraktıklarını belirtmiştir.

Asıl Davada Davalılar Cevabı

5. Davalı Abdullah T., Şaban S., Hasan Kamil Ç., Fatma F., Adem K., Yücel E., Ömer M., Gülüşan E. ve Münevver Y. vekili cevap dilekçesinde; kararın infaz edilebilmesi için tüm maliklerin ve binayı kullananların davaya dâhil edilerek taraf teşkilinin sağlanması gerektiğini, anılan binanın 9181 ada 6, 7 ve 8 sayılı parseller tevhit edilmeden her üç taşınmaz üzerine bütün olarak tek bir bina şeklinde her katta üç daire olmak üzere ve her parsele tecavüzlü olarak yapıldığını, davacının iyiniyetli olmadığını, arsasını yükleniciye verirken kendi arsasının bina yapmaya elverişli olmadığını ve inşaatın komşu arsalarla birlikte yapılacağını bildiğini, yasa dışı ve ruhsatsız inşaat yapımına razı olduğunu, kal’i istenen binanın üzerinde bulunduğu her üç parsel maliklerinin ve binayı hâlen kullananların davada taraf olması sağlandığı takdirde davacının kötüniyetli davranışının ortaya çıkacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

6. Davalı Cemal T. vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımından reddedilmesi gerektiğini, davadaki taleplerin müvekkili açısından tamamen haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacının dava konusu inşaatın üzerinde bulunduğu 6 sayılı parselin, müvekkilinin ise 8 sayılı parselin maliki olduğunu, dava dilekçesinde 7 sayılı parsel malikinin de Tevruz T. olarak belirtildiğini, yüklenicilerin parsel malikleri ile düzenledikleri arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri gereğince bitişik olan üç parsel üzerine ruhsatsız ve kaçak olarak tek bina yapmaya başladıklarını, kendi parseli üzerine müstakil bir inşaat yapılmasının mümkün olmadığını bilen davacının da bu duruma rıza gösterdiğini ve yapılan inşaattan azami şekilde istifade ettiğini, davacının yüklenici ile arasındaki anlaşmazlıkları müvekkiline yansıtmasının mümkün olmadığını ve muhatabının müvekkili olamayacağını belirterek davanın husumetten, olmadığı takdirde esastan reddini savunmuştur.

7. Davalı Ali A. cevap dilekçesinde; 9181 ada 8 sayılı parselden 1/200 hisseyi 11.11.1999 tarihinde satın aldığını, hisseyi satın aldığı tarihte binanın bitmiş hâlde olduğunu, davacıya ait arsa üzerine kat mülkiyetine uygun şekilde davacının yüklenici ile düzenlediği arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde belirtilen özelliklerde bir apartman yapılmasının mümkün olmadığını, binanın 6, 7 ve 8 sayılı parsel maliklerinin ortak muvafakatiyle yapılıp bitirildiğini, zira 7 ve 8 sayılı parsel sahiplerinin muvafakati olmadan davacıya ait 6 sayılı parselde inşaata başlanılmasının mümkün olmadığını, binadaki kat malikleri ile anlaşamayan davacının haksız ve kötüniyetle dava açtığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

8. Davalı Gülüşan E. cevap dilekçesinde; dava konusu binada bulunan 13 No.lu bağımsız bölümü 2007 yılının Ağustos ayında sattığını ve taşınmazla hiçbir ilgisinin kalmadığını, binayı yapan yüklenici ve belediye kontrolörlerinin hatasından kaynaklanan kaçak yapılaşmadan dolayı sorumlu tutulamayacağını belirterek davanın husumetten, olmadığı takdirde esastan reddini savunmuştur.

9. Davalı Nezahat T. vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin düzenlendiği tarihte 7 sayılı parselin 1/73 hissesinin maliki olduğunu, müvekkilinin payını dava dışı Seyit A.’a sattığını, henüz dava açılmadan önce hissesini satan müvekkilinden talepte bulunulamayacağını, 6 sayılı parselin maliki olan davacının 27.05.1996 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine ilişkin taleplerini yükleniciye yönlendirmesi gerektiğini, müvekkiline husumet yöneltilmesinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

10. Dâhili davalı Şişli Belediye Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu yerde ruhsatsız ve projesiz olarak tamamen kaçak inşaata başlanıldığının tespit edilmesi üzerine inşaatı mühürleyen müvekkili belediyenin yıkım kararı verip para cezası tahakkuk ettirdiğini, davanın hangi nedenlerle belediye aleyhine açıldığının anlaşılamadığını, davacının müdahale dilekçesinde taşınmazda hisse satın alanlar arasında müvekkilini de gösterdiğini, ancak müvekkilinin payı bulunmadığı gibi olmasının da yasal olarak mümkün olmadığını, belediyenin davaya dâhil edilmesinin hukukî dayanağı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

11. Davalı İsmet Ş. mirasçıları dâhili davalı Can Ş. ve Yasemin İrem Ş. cevap dilekçelerinde; murislerinin yıllar önce vefat ettiğini, dava konusu taşınmazla ilgileri olmadığını, taşınmaza herhangi bir müdahalede bulunmadıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

12. Davalı Tevruz T. mirasçıları dâhili davalı Gülkız T., Safiyye T., Yeter T., Meral Ö. ve Gülnaz B. vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin murisi Tevruz T. ile yüklenici İsmet Ş. arasında 7 sayılı parselle ilgili arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, ancak yüklenicinin edimlerini yerine getirmediğini ve inşaatı tamamlamadan bıraktığını, bu nedenle büyük zararlara uğranıldığını ve bu hususun da davacı tarafından bilindiğini, davacıya ait 6 sayılı parselle ilgileri bulunmayan müvekkillerinin murislerinden intikal eden mülkiyet hakkına sahip olup haksız işgallerinin söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

13. Diğer davalı ve dâhili davalılar usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen cevap dilekçesi sunmamışlardır.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararından Sonra Açılan ve Birleştirilen İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/51 Esas Sayılı Davasında Davacı İstemi

14. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin murisi Bekir T. ile dava dışı İsmet Ş. arasında 9181 ada 6 sayılı parsel üzerinde inşaat yapılması için 27.05.1996 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşme konusu 6 sayılı parselin komşusu 7 ve 8 sayılı parsel malikleri ile de inşaat yapımı konusunda sözleşmeler düzenlendiğini, bundan sonra davalı Hasan Ş. ile dava dışı İsmet Ş.’in birlikte hareket ederek her üç parseli kapsayacak şekilde belediyeden ruhsat almaksızın kaçak bir bina inşa ettiklerini, müvekkillerinin murisi Bekir T.’ın müdahalenin men'i ve kaçak inşaatın yıkılması talebiyle dava dışı İsmet Ş. ve işgalci durumunda olan diğer kişiler ile komşu 7 ve 8 sayılı parsel maliklerinden tapuda hisse satın alan sair kişiler aleyhine İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/173 Esas sayılı dosyasında açtığı davada mahkemece müdahalenin önlenmesi ve yıkıma karar verildiği takdirde yıkım masraflarından davalının sorumlu tutulması gerektiğini ileri sürerek dava konusu 6 sayılı parseldeki inşaatın yıkım masraflarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Birleşen Davada Davalı Cevabı

15. Davalı usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararından Sonra Açılan ve Birleştirilen İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/348 Esas Sayılı Davasında Davacı İstemi

16. Davacılar vekili dava dilekçesinde; asıl dava dilekçesindeki maddi vakıaları aynen tekrarlayarak yüklenicilerin, müvekillerinin murisi Bekir T.’ın yurt dışında olmasından faydalanarak murislerinin izin ve icazetini almadan müvekkillerine ait 6 sayılı parsel ile bu taşınmaza komşu 7 ve 8 sayılı parsel üzerine ruhsata aykırı ve kaçak olarak tek bir bina inşa ettiklerini, murislerinin maliki olduğu 6 sayılı parselden yükleniciye ve diğer davalılara herhangi bir hisse satışı yapmadığı hâlde davalıların haksız şekilde müvekkillerine ait taşınmazı işgal ettiklerini ileri sürerek 9181 ada 6, 7 ve 8 sayılı parseller üzerindeki taşınmazın yıkımı ile davalıların 6 sayılı parselde müvekkillerinin murisi adına kayıtlı taşınmaza müdahalelerinin önlenmesine, kaçak inşaatın yıkılmak suretiyle kal’i ile eski hâle getirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Birleşen İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/348 Esas sayılı Davasında Davalı Cevabı

17. Davalı Rıza G. vekili cevap dilekçesinde; dava dışı Ömer M.’ın dava konusu 10 No.lu bağımsız bölümü Cemal T. ile yüklenici Hasan Ş. arasında 03.05.1996 tarihinde düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden 19.12.1997 tarihli gayrımenkul satış vaadi sözleşmesiyle yükleniciden satın aldığını, müvekkilinin de dava konusu daireyi iyiniyetle ve bedelini ödeyerek 30.06.2005 tarihinde Ömer M.’dan satın aldığını, dava konusu dairenin bulunduğu binada kat mülkiyeti olmadığını, yapının plansız ve ruhsatsız olarak müşterek üç parsel üzerine inşa edildiğini, davacıların dava konusu bağımsız bölüm yönünden iyiniyetli malik olan müvekkiline karşı el atmanın önlenmesi davası açmaya hakları olmadığını, davacıların uğradığı bir zarar varsa bundan dolayı tüm sorumluluğun davalı yüklenicilere ait olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

18. Diğer davalılar ve dâhili davalılar usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen cevap dilekçesi sunmamışlardır.

İlk Derece Mahkemesi Kararı

19. İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin) 19.10.2010 tarihli ve 2008/540 Esas, 2010/511 Karar sayılı kararı ile; Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve İstanbul 3. Tüketici Mahkemesince verilen görevsizlik kararlarından sonra Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesi üzerine yapılan yargılama sonucunda; davacı Bekir T.’ın dava konusu 9181 ada 6 sayılı parsel üzerine bina yapılması için davalı yüklenici İsmet Ş. ile 27.05.1996 tarihinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlediği, ancak Şişli 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.02.2000 tarihli ve 1998/334 Esas, 2000/190 Karar sayılı kararı ile yüklenicinin edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin feshedildiği ve kararın kesinleştiği, öte yandan davacıya ait 6 sayılı parsele komşu 7 ve 8 sayılı parsel malikleri ile de davalı yüklenici İsmet Ş. ve dava dışı Hasan Ş.’in arsa payı karşılığı inşaat yapılması için anlaştıkları, ancak yüklenicilerin her üç arsayı tevhit etmeden taşınmazlar üzerine projeye aykırı, kaçak ve ruhsatsız olarak bina inşa ettikleri, yüklenicilerin edimlerini yerine getirmedikleri hâlde üçüncü kişilere de noter satış vaadi sözleşmeleri ile tapu dışı ve tapudan devirler yaptıkları, davacının her üç taşınmaz üzerine inşa edilen ve imar mevzuatına aykırı yapıldığı için belediye tarafından da yıkım kararı alınan bu binada hiçbir yer kullanmadığı ve kullanabileceği bir yerin de bulunmadığının belirlendiği, kaçak ve ruhsatsız inşa edilen binanın taşınmazlarda malik olan davalılar dışındaki kişiler tarafından kullanılmasının hukuken geçerli bir nedene dayanmadığı, diğer davalıların kullanımlarının ise 7 ve 8 sayılı parselde malik olduklarından yasal bir nedene dayandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, dava konusu taşınmaza malik olmayan ancak fiilen 3 numaralı daireyi kullanan davalı Nezahat T., 4 numaralı daireyi kullanan davalı Muzaffer Sonsuz ve 12 numaralı daireyi kullanan davalı Hasan Kamil Ç.’nin yıkım suretiyle el atmalarının önlenmesine, bilirkişilerin 08.04.2005 tarihli rapor ve krokilerinin karara eklenmesine, diğer davalılar hakkında açılan davanın reddine, davacı tazminat istemini atiye terk ettiğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı

20. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı mirasçıları vekili, davalı Muzaffer Sonsuz ile Hasan Kamil Ç. vekili ve davalı Cemal T. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

21. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 15.12.2011 tarihli ve 2011/13834 Esas, 2011/12854 Karar sayılı kararı ile;

“… Somut olayda; 6 sayılı parselin davacıya ait olduğu her bir kat karşılığı inşaat sözleşmesinin maliklerin kendi parselleri ile ilgili olduğu, ne varki, binanın her üç parseli de kapsar şekilde yapıldığı bilirkişi raporu ile ortaya konulmuştur.

Ancak, anılan binanın hangi yüklenici tarafından yapıldığı hususu üzerinde durulmadığı gibi, davacının 6 parsel sayılı taşınmazının sınırları içinde kalan binalarda hangi davalının oturduğu da belirlenmiş değildir.

Hal böyle olunca; öncelikle yüklenici Hasan Şenyar'ın davada yeralmasının sağlanması, davacı taşınmazındaki binanın hangi yüklenici tarafından ya da her ikisi tarafından birlikte yapılıp yapılmadığının açıklığa kavuşturulması, malikler kat karşılığı inşaat sözleşmelerini kendi parselleri için yaptıklarından yıkımdan yüklenicilerin sorumlu tutulması, davacının 6 sayılı parseli içinde kalan bina bölümlerinde hangi davalıların oturdukları belirlendikten sonra elatmanın önlenmesi isteğinin bu davalılar bakımından kabul edilmesi gerekirken, değinilen hususları içermeyen biçimde yapılan inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesince Özel Dairenin Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

22. İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.11.2017 tarihli ve 2012/173 Esas, 2017/469 Karar sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararına uyularak dava konusu binanın sadece 6 sayılı parsel üzerinde bulunmayıp 7 ve 8 sayılı parselleri de kapsadığı, bu nedenle diğer taşınmaz maliklerinin de davaya dâhil edilmesi suretiyle taraf teşkilinin sağlandığı, tapu kayıtlarına göre davalı Nezahat T.’ın taşınmazdaki hissesini Seyit Aydın’a devrettiği, dava konusu 6, 7 ve 8 sayılı parseller üzerinde yükleniciler tarafından her üç parseli de kapsar şekilde bütün hâlinde tek bir bina inşa edildiği, üç parsel üzerine inşa edilen binanın girişinin, kat sahanlıklarının, asansörünün ve merdiven kovasının ortak olduğu, kaçak olarak yapılan bu binanın katlarında dairelere yer verildiği, 6 sayılı parsel üzerindeki dairelerin kullanım alanlarının diğer iki parsele de sirayet etmesi nedeniyle tek başına 6 sayılı parseldeki kısmın yıkılmasının binanın statiğini bozacağı, tamamı kaçak olarak inşa edilen binada yıkım kararının tüm bina için uygulanacağı gerekçesiyle asıl davada davacıların davalı Nezahat dışındaki diğer davalılara yönelik davasının kabulü ile dava konusu 6, 7 ve 8 sayılı parsel üzerinde bulunan kaçak binanın kal'ine, davalı Nezahat dışındaki davalıların taşınmaza müdahalesinin önlenmesine, yıkım masraflarının davalı yüklenici İsmet Ş. ve birleşen İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/51 Esas sayılı dosyasında davalı Hasan Ş.’den müştereken ve müteselsilen karşılanmasına, tapudaki hissesini devreden davalı Nezahat yönünden davanın husumetten reddine, birleşen İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/348 Esas sayılı davasının kısmen kabulü ile dava konusu üç parsel üzerindeki kaçak binanın kal’ine, yıkım masraflarının davalı yükleniciler İsmet Ş. ile Hasan Ş. tarafından karşılanmasına karar verildiğinden bu davadaki davalılardan tahsiline ilişkin istemin reddine, birleşen İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/51 Esas sayılı davasının kabulü ile dava konusu üç parsel üzerinde bulunan kaçak binanın kal'ine, yıkım masraflarının asıl davanın davalısı İsmet Ş. ile müştereken ve müteselsilen olmak kaydıyla davalı yüklenici Hasan Ş. tarafından karşılanmasına karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı

23. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalılar Şaban S., Fatma F., Münevver Y., Hatice D., Hasan Kamil Ç., Ayten S., Esma Ö., Yücel E., Sultan Kamil Ç., birleşen İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/348 Esas sayılı dosyasında davalılar İsmail D., Cemile D., Nilgün K., Ayşe Kamil Ç., Ayşe Y., Selami E., Çağrı A., ölü davalı Orhan K. mirasçılarından Nesrin K., asıl davada ölü davalı Cemal T. mirasçıları dâhili davalılar Hayriye T., Gültekin T., Gülhan T., Gökçay T. vekili, birleşen İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/348 Esas sayılı dosyasında davalı Rıza G. vekili, asıl davada ölü davalı Tevruz T. mirasçıları dâhili davalılar Gülkız T., Safiyye T., Yeter T., Meral Ö., Gülnaz B. vekili, asıl davada davalı Hamide E. vekili, asıl davada davalı Gülüşan E. vekili, asıl davada ölü davalı İsmet Ş. mirasçıları dâhili davalılar Can Ş. ve Yasemin İrem Ş. temyiz isteminde bulunmuştur.

24. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 01.12.2020 tarihli ve 2019/62 Esas, 2020/7743 Karar sayılı kararı ile;

“… Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Beyoğlu 32. Noterliğinde, çekişme konusu 6 parselle ilgili olarak 27.05.1996 tarihinde davacı Bekir T. ile davalı İsmet Ş. arasında, komşu 7 parselle ilgili olarak 10.05.1996 tarihinde davalı Tefruz T. ile yine yüklenici İsmet Ş. arasında, komşu 8 parselle ilgili olarak da davalı Cemal T. ile ile dava dışı yüklenici Hasan Ş. arasında 03.05.1996 tarihinde Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri yapıldığı, bu sözleşmeler ile yüklenicilerin anlaşmaya konu her üç parsel üzerine ayrı ayrı binalar yapmayı taahhüt ettikleri, davacının; yalnızca kendi taşınmazı üzerine bina yapılması yönünde sözleşme yaptığı halde, anılan parsellerle ilgili tevhit işlemi yapılmadan her üç taşınmazıda kapsayacak şekilde imara aykırı ve kaçak olduğu anlaşılan tek bir bina yapıldığı, Şişli 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1998/334 Esas sayılı davası neticesinde, davacı tarafından yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshine karar verildiği ve dereceattan geçerek kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı gereğince işlem yapmak ve sonucuna göre hüküm vermek zorundadır.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; Mahkemenin bozma ilamına uyma kararı verdiği ancak bozma ilamı doğrultusunda gerekli iş ve işlemleri yapmadan, bozma gereklerini tam olarak yerine getirmeden karar verdiği sabittir. Şöyle ki; uyulan bozma ilamında davacının 6 sayılı parseli içinde kalan bina bölümlerinde hangi davalıların oturdukları belirlendikten sonra elatmanın önlenmesi isteğinin bu davalılar bakımından kabul edilmesi gerektiği ifade edilmiş olmasına rağmen Mahkemece, 6 nolu parsel sınırlarına denk gelen kısımda (taraf olarak gösterilen) hangi davalının oturduğu kesin bir şekilde tespit edildikten sonra sadece bu davalılar yönünden elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken, Nezahat hariç tüm davalıları kapsar şekilde men kararı verilmesi doğru değildir.

Ayrıca yargılama aşamasında payını devreden bir kısım davalılar yönünden de karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar tarihi itibariyle paydaş olmayan bu davalıları kapsar şekilde hüküm tesis edilmesi de bozmayı gerektirmiştir.

O halde; Mahkemece, yukarıda açıklandığı şekilde uyulan bozma ilamı doğrultusunda değerlendirme yapılıp yeniden hüküm kurulması için kararın bozulması gerekmektedir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı

25. İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.11.2021 tarihli ve 2021/154 Esas, 2021/429 Karar sayılı kararı ile; davacının parseline yapılan kaçak inşaat sebebiyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 683/2 nci maddesine göre el atmanın önlenmesi ve yıkım talep edebileceği, zira gerek taşınmazın kaçak yapılmış olması, gerekse 6 sayılı parsel maliki davacının yüklenici ile arasındaki sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle dava konusu yapının 6 sayılı parsel üzerine inşa edilmesini hukuken haklı kılabilecek hiçbir sebep kalmadığı, bu hususların bozma sebebi de yapılmayarak yapının kaçak inşaat olduğu ve 6 sayılı parsele müdahalenin önlenmesi gerektiğinin Özel Daire bozma kararında da kabul edildiği, ancak Özel Dairenin davacının maliki olduğu parsele yapılan tecavüz sebebi ile fiili bağımsız bölümleri bu parsel üzerine denk gelen kimselerin tespit edilerek davanın bu kişiler aleyhine yürütülmesi ve hüküm kurulması gerektiğine dair gerekçesine iştirak etmenin mümkün olmadığı, zira ortada kaçak olarak fiilen bütün hâlinde inşa edilmiş bir bina bulunduğu, bu binanın çatısında, dış duvarlarında ve tüm temelinde, bütün fiili bağımsız bölüm sahiplerinin ve kullanıcılarının tasarrufu olduğu, fiili bağımsız bölümü 6 sayılı parsel üzerinde değil de 7 veya 8 sayılı parseller üzerinde bulunan davalıların gerek çatı, gerek yapının tüm temeli ve gerekse dış duvarları bakımından tasarruf sahibi olmadığının söylenemeyeceği, başka bir ifadeyle binanın herhangi bir yerinde fiili olarak kullanıcı olan kimselerin dahi 6 sayılı parsel üzerine denk gelen fiili ortak alanlarda tasarruf sahibi olduğu, eldeki davanın yalnızca binanın 6 sayılı parsel üzerine denk gelen kısımlarının fiili tasarruf sahiplerine karşı değil, tüm tasarruf sahiplerine karşı açılması gerektiği, asıl ve birleşen davalar da bu şekilde açıldığından binanın tüm tasarruf sahipleri yönünden hüküm kurulması gerektiği, öte yandan üç adet parsel üzerine inşa edilen binanın bütün olmasına rağmen infazı mümkün olmayacak şekilde yalnızca 6 sayılı parselde bulunan kısma yönelik men’i müdahale ve kal hükmü kurulmasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 297/2 nci maddesine ve kamu düzenine aykırı olacağından bu hususun taraflar açısından usuli kazanılmış hak doğurmayacağı, yalnızca 6 sayılı parsel maliki olması sebebiyle davacının bu parsele ilişkin müdahalenin önlenmesi ve kal isteyebileceğine yönelik kabulün infazı kabil olmadığından binanın bir kısmının yıkılıp, bir kısmının yıkılmamasının inşaat tekniği ile statik olarak mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

26. Direnme kararı süresi içinde asıl davada davalılar Şaban S., Fatma F., Münevver Y., Hatice D., Hasan Kamil Ç., Ayten S., Esma Ö., Yücel E., Sultan Kamil Ç., birleşen İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/348 Esas sayılı dosyasında davalılar İsmail D., Cemile D., Nilgün K., Ayşe Kamil Ç., Ayşe Y., Selami E., Çağrı A., ölü davalı Orhan K. mirasçılarından Nesrin K., asıl davada ölü davalı Cemal T. mirasçıları dâhili davalılar Hayriye T., Gültekin T., Gülhan T., Gökçay T. vekili, birleşen İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/348 Esas sayılı dosyasında davalı Rıza G. vekili, asıl davada davalı Gülüşan E. vekili, asıl davada ölü davalı İsmet Ş. mirasçısı dâhili davalı Yasemin İrem Ş. tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

27. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda mahkemece birinci bozma kararına uyulmakla davacıya ait 6 sayılı parsel sınırları içerisine isabet etmeyen daire kullanıcıları ile komşu 7 ve 8 sayılı parsel maliki olan davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluşup oluşmadığı, buradan varılacak sonuca göre mahkemece davacının maliki olduğu 6 sayılı parsel sınırlarına denk gelen kısımda dosyada taraf olarak gösterilen hangi davalıların oturduğu kesin bir şekilde tespit edildikten sonra sadece bu davalılar yönünden mi el atmanın önlenmesine karar verileceği, yoksa üç adet parsel üzerine kurulu binanın bütün olduğu ve yalnızca 6 sayılı parsele denk gelen kısımda müdahalenin men’i ve kal hükmü kurulmasının 6100 sayılı Kanun’un 297/2 nci maddesine ve kamu düzenine aykırılık nedeniyle taraflar açısından usuli kazanılmış hak doğurmayacağının kabulü ile 6, 7 ve 8 sayılı parseller üzerine ortak inşa edilen binadaki daire kullanıcısı olan tüm tasarruf sahipleri yönünden mi müdahalenin men’ine karar verileceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

28. Bilindiği üzere 6100 sayılı Kanun’un 297/2 nci maddesi gereğince;

"...(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir".

29. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyması gerekir.

30. Bu noktada müdahalenin men'i davaları kapsamında mülkiyet hakkıyla ilgili kavram ve düzenlemelerin açıklanmasında fayda bulunmaktadır.

31. Malik, mülkiyet hakkının sağladığı yetkileri, hukuk düzeninin çizdiği sınırlar içinde dilediği gibi kullanabilir. Eşya üzerindeki egemenliğin üçüncü kişilere karşı korunması için malike verilen bu yetkilerin yaptırımı olan davalar ise 4721 sayılı Kanun'un 683 üncü maddesinde düzenlenmiştir.

32. Anılan Kanun’un “Mülkiyet Hakkının İçeriği” başlıklı 683 üncü maddesi;

“Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.

Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmünü taşımaktadır.

33. Mülkiyet hakkının sağladığı yetkilerin kullanılmasını haksız olarak engelleyen, kısıtlayan ya da zorlaştıran durumlarda malike, bu etkilere karşı bir korunma aracı olarak haksız el atmanın önlenmesi davası hakkı tanınmıştır.

34. Haksız el atma, doğrudan mülkiyet hakkına el atma şeklinde olabileceği gibi bir vasıta veya başka bir kişi kullanmak suretiyle de gerçekleşebilir. Burada önemle vurgulanmalıdır ki, kanun hükmünde haksız el atmadan söz edilmiş olması karşısında, bütün bu müdahalelerin haksız olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla müdahale yasadan veya sözleşmeden kaynaklanan ayni ya da şahsi bir hakka dayanmamalıdır.

35. El atmanın önlenmesine ilişkin davaların büyük çoğunluğu dayanağını 4721 sayılı Kanun'un 683 üncü maddesinden almakta ise de bu madde kapsamı dışında kalan ve özel maddeler ile düzenlenen el atmanın önlenmesi davaları da mevcuttur. Kanun'un genel nitelikli bu maddesi ve özel kanunlardaki öteki hükümleri ile mülkiyet hakkının her türlü zarar verici davranışlara karşı korunması amaçlanmıştır.

36. Bu dava haksız el atmaya son veren dava olmakla birlikte el atmadan kaynaklanan bir zarar var ise malik oluşan bu zararın giderilmesini de isteyebilir. Bunun yanında zedelenmiş bozulmuş malının eski hâle iadesini ya da taşınmaz üzerine haksız şekilde yapılan muhdesatın yıkımı ya da kaldırılmasını isteyebilir. Ancak el atmanın önlenmesi davası bu tür istekleri kapsamayacağından malikin tüm bunları ayrıca talep etmesi gerektiği açıktır.

37. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 14.10.2021 tarihli ve 2017/1-1245 Esas, 2021/1241 Karar; 08.05.2024 tarihli ve 2023/7-476 Esas, 2024/217 Karar sayılı kararlarında da aynen benimsenmiştir.

38. Gelinen aşamada Türk Hukuk Lûgatında hukuki niteliği itibariyle taşınmaz satış sözleşmesi ile eser sözleşmesinden oluşan karma bir sözleşme türü (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 669) olarak vurgulanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden bahsetmek gerekir.

39. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, bir yönüyle arsa sahibinin koşullar gerçekleştiğinde sahibi olduğu taşınmazın mülkiyetinin bir kısmını yükleniciye devretmesini öngörürken, diğer yönüyle de, yüklenicinin yapacağı inşaat bakımından arsa sahibine karşı yükümlülüklerini gösteren, tapulu taşınmazın mülkiyetinin bir kısmının devrine ilişkin vaadi ve eser sözleşmesini içeren, iki tipli-karma bir sözleşmedir.

40. Başka bir anlatımla yüklenici yönünden inşaat yapma yükümlülüğünü, arsa sahibi yönünden ise tapuda pay intikal ettirme yükümlülüğünü içeren arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, hem inşaat yapma hem de satış vaadi sözleşmesini bünyesinde birleştiren özel bir sözleşme türüdür.

41. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin konusu, arsa sahibinin maliki olduğu arsa üzerine yapılacak bina inşaatı olup, bu sözleşmede yüklenici finansmanını sağlayarak, lüzumunda sanat, beceri ve emek sarfıyla bir bina (inşaat) meydana getirmeyi üstlenirken, arsa sahibi de buna karşılık arsa payı devri suretiyle bir bedel ödemeyi borçlanmaktadır. Bu sözleşmede ücret (bedel) arsa sahibi tarafından ayın olarak ödenmektedir.

42. Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinde yüklenici özen borcunun gereği olarak inşaatı sözleşme ve ekleri, tasdikli projesi, yapı ruhsatı ve imara uygun olarak yapıp süresi içinde teslim etmekle yükümlüdür.

43. Yapılan tüm bu maddi ve hukuki olgular ışığında somut olay değerlendirildiğinde; arsa sahibi Bekir T. ile yüklenici İsmet Ş. arasında 9181 ada 6 sayılı parselde inşaat yapılması için 27.05.1996 tarihinde, komşu 7 sayılı taşınmazla ilgili olarak da arsa sahibi Tevruz T. ile yüklenici İsmet Ş. arasında 10.05.1996 tarihinde, komşu 8 sayılı parselde inşaat yapılması için de arsa sahibi Cemal T. ile yüklenici Hasan Ş. arasında 03.05.1996 tarihinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri düzenlendiği, noterde resen düzenlenen ve resmi geçerlilik koşullarını sağlayan bu sözleşmeler ile yüklenicilerin her üç parsel üzerine ruhsatlı ve imar mevzuatına uygun vaziyette ayrı ayrı binalar yapmayı taahhüt ettikleri, ancak yüklenici İsmet ve Hasan Ş.'in arsa sahibi Bekir T.'ın maliki olduğu 6 sayılı parsel ile komşu 7 ve 8 sayılı parselleri tevhit etmeksizin ruhsatsız ve kaçak olarak her üç taşınmaz üzerine bütün hâlinde tek bir bina inşa ettikleri, Şişli 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.02.2000 tarihli ve 1998/334 Esas, 2000/190 Karar sayılı kararıyla sözleşmeye ve imar mevzuatına aykırı biçimde tamamen proje dışı ve kaçak olarak %46 seviyesinde inşa edilen binanın her an yıkılabileceği ve geriye etkili fesih koşullarının oluştuğu gerekçesiyle 27.05.1996 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshine karar verildiği ve verilen fesih kararının taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleştiği, tüm bu nedenlere dayanarak 6 sayılı parsel maliki Bekir T.'ın da taşınmazının haksız şekilde işgal edildiği iddiasıyla 4721 sayılı Kanun'un 683/2 nci maddesi gereğince mülkiyet hakkına dayalı yıkım (kâl) suretiyle el atmanın önlenmesi (men'i müdahale) ve eski hâle getirme istemiyle dava açtığı anlaşılmaktadır.

44. İlk Derece Mahkemesi ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; mahkemece davacı Bekir T.'ın maliki olduğu 6 sayılı parsel sınırlarına denk gelen kısımda hangi davalıların oturduğu kesin bir şekilde tespit edildikten sonra sadece bu davalılar yönünden mi el atmanın önlenmesine karar verileceği, yoksa 6, 7 ve 8 sayılı parsellerde ortak olarak inşa edilen binada daire kullanıcısı olan tüm tasarruf sahipleri yönünden mi müdahalenin men’ine karar verileceği noktasında olup; bu kapsamda dosyada bulunan bilirkişi raporlarına kısaca değinmekte yarar vardır.

45. Mahkemece 07.05.2013 tarihinde dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde yapılan keşif sonucu gayrımenkul değerleme uzmanı, inşaat mühendisi ve hukukçudan oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden alınan asıl rapor ile ek raporlarda ve ayrıca davacı Bekir T. tarafından 27.05.1996 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi istemiyle Şişli 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/334 Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi kurulu raporlarında; dava konusu 6 sayılı parsel ile komşu 7 ve 8 sayılı parseller tevhit edilmeden bu taşınmazlar üzerinde ruhsatsız, projesiz ve tamamen kaçak olarak bütün hâlinde inşa edilmiş olan binanın girişinin, kat sahanlıklarının, asansörünün ve merdiven kovasının ortak olduğu, kaçak olarak inşa edilen bu binanın katlarında dairelere yer verildiği ve parsellerin sınırlarının kesin olarak korunmadığı, bir bütün olan yapılaşmada yapının 6 sayılı parsel üzerine gelen kısmının yıkılmasının statik açıdan ve yapının emniyeti yönünden sakıncalı olduğu, kaçak yapılaşmada sadece 6 sayılı parsel üzerinde kalan kısmın yıkılmasının teknik olarak mümkün olmadığı, yıkım kararının 7 ve 8 sayılı parselleri de kapsayacak şekilde bütün olarak alınması gerektiği belirtilmiştir.

46. Görüldüğü üzere dosya kapsamında bulunan tüm bilirkişi raporlarında yüklenicilerin her üç parsel üzerinde ruhsatsız ve kaçak olarak tek bir bina inşa ettikleri, sadece 6 sayılı parsele denk gelen kısmın yıkılmasının statik açıdan sakıncalı olduğu ve teknik olarak mümkün olmadığı vurgulanmıştır.

47. Az yukarıda açıklandığı üzere bir dava sonucunda mahkemece kurulacak hükmün açık, anlaşılır, çelişkisiz ve uygulanabilir olması gerekmektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözümleyen hükmün infaz kabiliyetini taşıması, ilâmın yerine getirilmesi sırasında şüphe ve tereddüt uyandırmaması gerekir. İnfazı (uygulanması) mümkün olmayacak şekilde hüküm kurulmasının kamu düzenine ilişkin amir bir hüküm olan 6100 sayılı Kanun'un 297/2 nci maddesine aykırı olacağı açıktır. Diğer bir anlatımla hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması kamu düzeniyle ilgili olup, Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2023 tarihli ve 2021/(20)5-99 Esas, 2023/2 Karar sayılı kararında da önemle vurgulandığı üzere kamu düzeninden sayılan bir husus ile usulî kazanılmış hak çelişiyor ise bu durumda kamu düzeninden sayılan hâl usuli kazanılmış hakkın önüne geçecektir.

48. Tüm bu açıklamalar kapsamında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; uyuşmazlığın üç ayrı parsel üzerine bir bütün olarak inşa edilen binanın sadece bir bölümü olan 6 sayılı parsel üzerine gelen kısmın yıkılmasının mümkün olup olmadığına ilişkin olması karşısında özel ve teknik bilgiyi gerektiren hâllerden olduğu açıktır. Bu nedenle mahkemece konusunda uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılmış ve alınan raporlarda yapının 6 sayılı parsel üzerine denk gelen kısmının yıkılmasının teknik olarak mümkün olmadığı, emniyet açısından da sakıncalı olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu durumda binanın sadece 6 sayılı parsel üzerine denk gelen kısmının yıkımına karar verilmesi hâlinde bu kararın infazının mümkün olmayacağı gibi taraflar bakımından da usule ilişkin kazanılmış hak doğurmayacağı gözetilerek mahkemece baştan itibaren imara aykırı ve kaçak olarak inşa edilen binanın tamamının yıkımına karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

49. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; Özel Dairenin birinci bozma kararının yıkım istemiyle ilgili olmayıp sadece men'i müdahale talebi yönünden kararın bozulduğu, mahkemece birinci bozma kararına uyulmakla davacıya ait 6 sayılı parsel sınırları içerisine isabet etmeyen daire kullanıcıları ile komşu 7 ve 8 sayılı parsel maliki olan davalılar lehine usulî kazanılmış hak oluştuğu, Özel Dairenin ikinci bozma kararında açıklandığı gibi davacının maliki olduğu 6 sayılı parsele denk gelen kısımda dosyada taraf olarak gösterilen hangi davalıların oturduğu kesin bir şekilde tespit edildikten sonra sadece bu davalılar yönünden el atmanın önlenmesine karar verilmesi gerektiği belirtilerek direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

50. Hâl böyle olunca; usul ve yasaya uygun olan direnme kararı onanmalıdır.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Asıl davada davalılar Şaban S., Fatma F., Münevver Y., Hatice D., Hasan Kamil Ç., Ayten S., Esma Ö., Yücel E., Sultan Kamil Ç., birleşen İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/348 Esas sayılı dosyasında davalılar İsmail D., Cemile D., Nilgün K., Ayşe Kamil Ç., Ayşe Y., Selami E., Çağrı A., ölü davalı Orhan K. mirasçılarından Nesrin K., asıl davada ölü davalı Cemal T. mirasçıları dâhili davalılar Hayriye T., Gültekin T., Gülhan T., Gökçay T. vekili, birleşen İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/348 Esas sayılı dosyasında davalı Rıza G. vekili, asıl davada davalı Gülüşan E. vekili, asıl davada ölü davalı İsmet Ş. mirasçısı dâhili davalı Yasemin İrem Ş.'in temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harçlar peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

12.09.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 24’ü ONAMA, 1’i ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.