
HUKUKEN VAR OLMAYAN BİR HACZİN VARLIĞI NEDENİYLE HACZİN KALKMASI GEREKECEĞİNDEN ALACAKLININ TASARRUFUN İPTALİ DAVASI AÇMAKTA HUKUKİ YARARI BULUNMAKTADIR.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2021/1732
Karar No : 2024/2931
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 10.12.2020
SAYISI : 2018/2390 E., 2020/3851 K.
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun vekalet ücreti ile ilgili talebin kısmen kabulüne, yeniden hüküm kurulmasına, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Nejat K.'dan alacaklı olduğunu, davalı borçlu aleyhine takip yapıldığını, davalı borçlunun adına kayıtlı gayrımenkulünü mal kaçırma gayesi ile diğer davalıya devrettiğinin tespit edildiğini beyan ederek davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Nebil Burak Ç. vekili cevap dilekçesinde özetle; Somut olayda tasarrufun iptali şartlarının oluşmadığını, dosya kapsamında mevcut kredi alacağı temlik sözleşmesi incelendiğinde, bu sözleşmenin kapsamındaki şirketin İ. İç Dış Tic. Ltd. Şti. isimli bir şirket olduğunu, yani borçlu Nejat K., K. Ticaret ve Ceyhun A.’ya yönelik bir temlik sözleşmesinin olmadığını, alacaklı olduğunu iddia eden şirketin takip konusu olan krediyi temlik almadığını, dolayısıyla ortada öncelikle bir alacak ve alacak hakkı mevcut olmadığını, borcun zamanaşımına uğradığını, BK'nın 125 inci maddesi bağlamında 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, bu sürenin de dolduğunu, alacaklının kötü niyetli olduğunu ve borçlunun durumunu ağırlaştırdığını, müvekkilinin iyi niyetli olduğunu, alacaklılara zarar vermek maksadıyla hareket etmediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Nejat K. vekili cevap dilekçesinde özetle; Somut olayda tasarrufun İptali şartlarının oluşmadığını, dava konusu devri yapılan taşınmaz dışında kalan hacizli gayrimenkullerin borcu karşılayacak nitelikte olduğunu, dava konusu taşınmazın haciz sonrası devredilmesi sebebi ile alacaklının bir zararın da mevcut olmadığını, dosya alacağını temlik eden Türk Ticaret Bankasının davalı müvekkiline gönderdiği 19.01.2001 tarihli ihtarnamede aynen “...Nejat K. ve ...’nın ayrı ayrı müşterek ve müteselsilen borcun 150 USD ve 5.000,00 TL sının faiz ve ferilerinden sorumlu olduğu ifadesine yer verildiğini, dava dosyasına sunulan temlik sözleşmesinin dava dışı kişilerle ilgili olduğunu, icra dosyalarının defalarca usulsüz olarak yenilendiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, davacı yanın alacaklı sıfatının olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin 17.04.2018 tarihli ve 2016/41 esas ve 2018/180 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın en son 26.03.2018 tarihi itibariyle celp edilen tapu kaydında davalı-borçlu adına kayıtlı hissenin tapu kaydına konulmuş olan haciz şerhinin halen devam ettiği ve kaldırılmadığı, bu hali ile davacı alacaklının kesinleşmiş alacağı nedeni ile dava tarihi itibariyle konulmuş olan haczin dava tarihinden sonra 25.02.2016 tarihinde yenilenmek sureti ile haciz şerhinin devam ettiği ve takibe devam edilmesi halinde haciz kaydı gereğince taşınmazı satış yetkisinin bulunduğu dikkate alındığında davanın açılmasında ve davaya devam edilmesinde, sonuç olarak davacının haklı olduğunun tespiti halinde davacıya taşınmaza haciz ve satışını isteme yetkisi tanınmasında hukuki yarar bulunmadığı, zaten dava ile elde edilmek istenen yarara sahip olduğu anlaşılmış olmakla davacının davasının hukuki yarar yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; tapu kaydında şeklen görülen haciz dikkate alınarak mahkemece davanın usulden reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, tapu kaydında haczin görünüyor olmasının haczin devam ettiği anlamına gelmediğini, bu nedenle hükmün bozularak ortadan kaldırılmasını istediklerini, ayrıca dava ön şartlardan olan hukuki menfaat yokluğundan reddedilmesine rağmen maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozularak ortadan kaldırılmasını, yeniden yapılacak istinaf yargılaması sonunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin davanın usulden reddine karar verilmesinin yanlış olduğuna ilişkin istinaf sebeplerinin reddine, ancak davanın usulden reddedildiği dikkate alınarak davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, davacı vekilinin bu hususa ilişkin istinaf talebinin kısmen kabulü ile HMK.nun 353/1-b/2 nci maddesi gereğince kararın kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmasına;
1-) Bakırköy 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 17/04/2018 tarih ve 2016/41 esas 2018/180 karar sayılı kararına karşı davacı vekilinin istinaf talebinin HMK.nun 353/1/b-2 maddesi uyarınca kısmen kabulüne,
2-) Bakırköy 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 17/04/2018 tarih ve 2016/41 esas 2018/180 karar sayılı kararının kaldırılmasına,
a- Davada hukuki yarar yokluğu nedeni ile HMK 114/1-h maddesi ve 115.maddesi gereğince usulden reddine ,
e- Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine, karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine ve kapsamına göre uyuşmazlık, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali hükümleri.
3. Değerlendirme
Mahkemece ve bölge adliye mahkemesince her ne kadar tapuda söz konusu haczin devam ettiğinin görüldüğü bu sebeple davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmişse de dosya kapsamına göre varılan sonuç doğru görülmemiştir. Şöyle ki;
Somut olayda, tapu resmi kayıtları incelendiğinde, davacının (Temlik edilmeden önce alacaklı Türk Ticaret Bankası'nın) dava konusu taşınmaz üzerinde tasarruf tarihinden önce İstanbul 6. İcra Müdürlüğü'nün 2013/25376 Esas sayılı dosyasından 18.12.2013 tarihinde haciz koydurduğu, davalı 3. kişi Nebil Burak Ç.'in dava konusu gayrımenkulü söz konusu haciz ile birlikte 02.04.2015 tarihinde satın aldığı anlaşılmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 106 ve devamı maddelerinde icra alacağının tahsili amacı ile satış işlemlerinin usulü düzenlenmiştir. Adı geçen Kanunun, 110. maddesi 106. maddede belirtilen süre içinde hacizli malın satışının talep edilmemesi halinde haczin kalkacağı hükmünü amirdir.
İcra dosyasında yapılan incelemede; dava konusu gayrımenkulün haciz tarihinden itibaren 1 yıllık süre içerisinde satışının istenmediği dolayısıyla kayden var olsa da hükmen haczin kalktığı görülmektedir. Bu durumda davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararı olduğu anlaşıldığından; mahkemece diğer dava şartları ve İİK madde 277 ve devamı uyarınca dosyanın incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
VI. KARAR
Değerlendirme bölümünde yer alan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA;
Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde davacıya iadesine,
HMK nun 373/2 nci maddesi hükmü gereğince; dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Kadri Özerdoğan Ali Çolak Hüseyin Tuztaş Yunus Yılmaz Mehmet Arı
HUKUKEN VAR OLMAYAN BİR HACZİN VARLIĞI NEDENİYLE HACZİN KALKMASI GEREKECEĞİNDEN ALACAKLININ TASARRUFUN İPTALİ DAVASI AÇMAKTA HUKUKİ YARARI BULUNMAKTADIR.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2021/1732
Karar No : 2024/2931
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 10.12.2020
SAYISI : 2018/2390 E., 2020/3851 K.
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun vekalet ücreti ile ilgili talebin kısmen kabulüne, yeniden hüküm kurulmasına, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Nejat K.'dan alacaklı olduğunu, davalı borçlu aleyhine takip yapıldığını, davalı borçlunun adına kayıtlı gayrımenkulünü mal kaçırma gayesi ile diğer davalıya devrettiğinin tespit edildiğini beyan ederek davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Nebil Burak Ç. vekili cevap dilekçesinde özetle; Somut olayda tasarrufun iptali şartlarının oluşmadığını, dosya kapsamında mevcut kredi alacağı temlik sözleşmesi incelendiğinde, bu sözleşmenin kapsamındaki şirketin İ. İç Dış Tic. Ltd. Şti. isimli bir şirket olduğunu, yani borçlu Nejat K., K. Ticaret ve Ceyhun A.’ya yönelik bir temlik sözleşmesinin olmadığını, alacaklı olduğunu iddia eden şirketin takip konusu olan krediyi temlik almadığını, dolayısıyla ortada öncelikle bir alacak ve alacak hakkı mevcut olmadığını, borcun zamanaşımına uğradığını, BK'nın 125 inci maddesi bağlamında 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, bu sürenin de dolduğunu, alacaklının kötü niyetli olduğunu ve borçlunun durumunu ağırlaştırdığını, müvekkilinin iyi niyetli olduğunu, alacaklılara zarar vermek maksadıyla hareket etmediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Nejat K. vekili cevap dilekçesinde özetle; Somut olayda tasarrufun İptali şartlarının oluşmadığını, dava konusu devri yapılan taşınmaz dışında kalan hacizli gayrimenkullerin borcu karşılayacak nitelikte olduğunu, dava konusu taşınmazın haciz sonrası devredilmesi sebebi ile alacaklının bir zararın da mevcut olmadığını, dosya alacağını temlik eden Türk Ticaret Bankasının davalı müvekkiline gönderdiği 19.01.2001 tarihli ihtarnamede aynen “...Nejat K. ve ...’nın ayrı ayrı müşterek ve müteselsilen borcun 150 USD ve 5.000,00 TL sının faiz ve ferilerinden sorumlu olduğu ifadesine yer verildiğini, dava dosyasına sunulan temlik sözleşmesinin dava dışı kişilerle ilgili olduğunu, icra dosyalarının defalarca usulsüz olarak yenilendiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, davacı yanın alacaklı sıfatının olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin 17.04.2018 tarihli ve 2016/41 esas ve 2018/180 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın en son 26.03.2018 tarihi itibariyle celp edilen tapu kaydında davalı-borçlu adına kayıtlı hissenin tapu kaydına konulmuş olan haciz şerhinin halen devam ettiği ve kaldırılmadığı, bu hali ile davacı alacaklının kesinleşmiş alacağı nedeni ile dava tarihi itibariyle konulmuş olan haczin dava tarihinden sonra 25.02.2016 tarihinde yenilenmek sureti ile haciz şerhinin devam ettiği ve takibe devam edilmesi halinde haciz kaydı gereğince taşınmazı satış yetkisinin bulunduğu dikkate alındığında davanın açılmasında ve davaya devam edilmesinde, sonuç olarak davacının haklı olduğunun tespiti halinde davacıya taşınmaza haciz ve satışını isteme yetkisi tanınmasında hukuki yarar bulunmadığı, zaten dava ile elde edilmek istenen yarara sahip olduğu anlaşılmış olmakla davacının davasının hukuki yarar yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; tapu kaydında şeklen görülen haciz dikkate alınarak mahkemece davanın usulden reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, tapu kaydında haczin görünüyor olmasının haczin devam ettiği anlamına gelmediğini, bu nedenle hükmün bozularak ortadan kaldırılmasını istediklerini, ayrıca dava ön şartlardan olan hukuki menfaat yokluğundan reddedilmesine rağmen maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozularak ortadan kaldırılmasını, yeniden yapılacak istinaf yargılaması sonunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin davanın usulden reddine karar verilmesinin yanlış olduğuna ilişkin istinaf sebeplerinin reddine, ancak davanın usulden reddedildiği dikkate alınarak davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, davacı vekilinin bu hususa ilişkin istinaf talebinin kısmen kabulü ile HMK.nun 353/1-b/2 nci maddesi gereğince kararın kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmasına;
1-) Bakırköy 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 17/04/2018 tarih ve 2016/41 esas 2018/180 karar sayılı kararına karşı davacı vekilinin istinaf talebinin HMK.nun 353/1/b-2 maddesi uyarınca kısmen kabulüne,
2-) Bakırköy 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 17/04/2018 tarih ve 2016/41 esas 2018/180 karar sayılı kararının kaldırılmasına,
a- Davada hukuki yarar yokluğu nedeni ile HMK 114/1-h maddesi ve 115.maddesi gereğince usulden reddine ,
e- Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine, karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine ve kapsamına göre uyuşmazlık, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali hükümleri.
3. Değerlendirme
Mahkemece ve bölge adliye mahkemesince her ne kadar tapuda söz konusu haczin devam ettiğinin görüldüğü bu sebeple davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmişse de dosya kapsamına göre varılan sonuç doğru görülmemiştir. Şöyle ki;
Somut olayda, tapu resmi kayıtları incelendiğinde, davacının (Temlik edilmeden önce alacaklı Türk Ticaret Bankası'nın) dava konusu taşınmaz üzerinde tasarruf tarihinden önce İstanbul 6. İcra Müdürlüğü'nün 2013/25376 Esas sayılı dosyasından 18.12.2013 tarihinde haciz koydurduğu, davalı 3. kişi Nebil Burak Ç.'in dava konusu gayrımenkulü söz konusu haciz ile birlikte 02.04.2015 tarihinde satın aldığı anlaşılmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 106 ve devamı maddelerinde icra alacağının tahsili amacı ile satış işlemlerinin usulü düzenlenmiştir. Adı geçen Kanunun, 110. maddesi 106. maddede belirtilen süre içinde hacizli malın satışının talep edilmemesi halinde haczin kalkacağı hükmünü amirdir.
İcra dosyasında yapılan incelemede; dava konusu gayrımenkulün haciz tarihinden itibaren 1 yıllık süre içerisinde satışının istenmediği dolayısıyla kayden var olsa da hükmen haczin kalktığı görülmektedir. Bu durumda davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararı olduğu anlaşıldığından; mahkemece diğer dava şartları ve İİK madde 277 ve devamı uyarınca dosyanın incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
VI. KARAR
Değerlendirme bölümünde yer alan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA;
Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde davacıya iadesine,
HMK nun 373/2 nci maddesi hükmü gereğince; dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Kadri Özerdoğan Ali Çolak Hüseyin Tuztaş Yunus Yılmaz Mehmet Arı