HÜKÜMDEKİ İPOTEK BEDELİ KARAR TARİHİNDEKİ İSTİNAF SINIRININ ALTINDA KALSA DA DAVALI TARAFIN İPOTEK BEDELİNE İLİŞKİN İTİRAZLARI DİKKATE ALINMALIDIR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2021/(14)7-537
Karar No : 2023/192
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 09.12.2020
SAYISI : 2020/1774 E., 2020/1842 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay Kapatılan 14. Hukuk Dairesinin 25.06.2020 tarihli
ve 2019/251 Esas, 2020/4117 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki ipoteğin kaldırılması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davaya konu yapılan alacak miktarının istinaf kesinlik sınırı olan 3.560,00 TL'nin altında kalmakta olup davalının istinaf başvuru talebinin kararın verildiği tarih itibariyle kesin olduğu gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun usulden reddine kesin olmak üzere karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince verilen ek karar ile; davalı vekilinin temyiz isteminin HMK'nın 361/1 inci maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi ek kararına karşı davalı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine karar, Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin miras bırakanı Salih Ö.'in İstanbul ili Kadıköy ilçesi Mecidiye mahallesi 10.8 ada 144 parselde yer alan taşınmazı, Hudutlu Sorumlu İşçi Sendikaları Birliği Yapı Kooperatifi Ortaklığından satın aldığını, taşınmazın tapu kaydında 16.09.1954 tarihli 95.530 ETL bedelli ipoteğin mevcut olduğunu, ipoteğin terkini hususunda davalıya talepte bulunduklarını, ancak davalının bu taleplerini kabul etmediğini, bunun üzerine İİK’nın 153 üncü maddesi uyarınca İstanbul Anadolu 2. İcra Müdürlüğünün 2017/9447 Esas sayılı dosyasında ipoteğin terkini talebinde bulunulduğunu, icra dosyasında alınan bilirkişi raporunda ipotek bedeline karşılık yapılan hesaplamada belirlenen 113,50 TL'nin icra veznesine depo edildiğini, davalı idarenin ipoteğin terkini hususunda 116.200,00 TL gibi fahiş bir rakam talep ettiğini, bu talebin yasal dayanağının bulunmadığını, konulan ipoteğin herhangi bir kazanç amacı güdülmeksizin sendika ve işçi kuruluşlarına tahsis işlemi sonucunda konulduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile icra dosyasına depo edilen tutar nazara alınarak ipoteğin tapu kaydından terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili tarafından kooperatife tahsis edilen taşınmazın ferdileşmesi sonucunda üyelere taahhütname imzalatıldığını, konan ipoteğin ileride görüldüğü takdirde yapılacak hesaplarda ipotek bedelinin artması hâlinde artan miktarı ödemeyi, azalması hâlinde ödenen fazla miktarı geri alamayacağı taahhütlerinin bulunduğunu, her ayrı parsel için 5.000 ETL bedelli ipotek konulduğunu, ipotek bedelinin ödendiğine ilişkin dosyaya sunulan bir makbuz ve belgenin bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini, davanın kabulü hâlinde ise ödenmeyen bedel için İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 17.03.2017 tarihli ve 412 sayılı kararıyla Kadıköy ilçesi 2017 yılı rayiç bedeli olan 116.200,00 TL’nin ödenmesini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 03.07.2018 tarihli ve 2017/235 Esas, 2018/418 Karar sayılı kararıyla; davacılar murisi tarafından davalı belediyeye verilen ipoteğin faizsiz olduğu, ipotek akit tablosunda faiz belirtilmediği, davacıların temerrüde düşürüldüklerine ilişkin herhangi bir tebliğ evrakının dosyaya sunulmadığı, ipoteğin süresiz olup, satış işlemi ve satış bedeli karşılığı yapıldığının anlaşıldığı, ipotek borçlusu olan davacılara borçla ilgili ihtar gönderilmediği, bahse konu bedelin güncellenmesi ile karşılığının 0.095 TL olduğu ve bununda karşılığının olamayacağı gerekçesiyle davanın kabulü ile, taşınmaza 16.09.1954 tarihli ve 4401 yevmiye ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi lehine 95.530 ETL miktarlı 5. derece 0 süreli olarak konulan ipoteğin kaldırılmasına kesin olarak karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
1. Bölge Adliye Mahkemesinin 13.09.2018 tarihli ve 2018/1625 Esas, 2018/1375 Karar sayılı kararıyla; ipoteğin kaldırılmasının taşınmazın aynına ilişkin davalardan olduğu, davaya konu bedel 00,95 TL olup, istinaf kesinlik sınırı olan 3.560,00 TL'nin altında kalması nedeniyle davalının istinaf başvurusunun usulden reddine kesin olmak üzere karar verilmiştir.
2. Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince 19.11.2018 tarihli ek karar ile; davalı vekilinin temyiz isteminin HMK'nın 361/1 inci maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen ek kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun;
1- “Taleple bağlılık ilkesi” kenar başlıklı 26. maddesinde; hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği; duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebileceği,
2- “İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar” kenar başlıklı 341. maddesinde; ilk derece mahkemelerinin verdiği kararların hangilerine karşı istinaf yoluna başvurulabileceği düzenlenirken anılan maddenin ikinci fıkrasında, miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kesin olduğu, ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabileceği; alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirleneceği; alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın, istinaf yoluna başvuramayacağı,
3- “İstinaf dilekçesinin reddi” kenar başlıklı 346. maddesinde; istinaf dilekçesinin, kanuni süre geçtikten sonra verilmesi veya kesin olan bir karara ilişkin olması durumunda, kararı veren mahkemece istinaf dilekçesinin reddine karar verileceği; bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabileceği; istinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosyanın, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderileceği, bölge adliye mahkemesi ilgili dairesince istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararın yerinde görülmemesi durumunda, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemenin yapılacağı,
4- “Temyiz edilebilen kararlar” kenar başlıklı 361. maddesinde; bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki haftaiçinde temyiz yoluna başvurulabileceği,
5- “Temyiz edilemeyen kararlar” kenar başlıklı 362. maddesinde; bölge adliye mahkemelerinin,miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlarının; bu tür kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirleneceği; alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkının bulunmadığı; ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer tarafın da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebileceği, hüküm altına alınmıştır.
Genel olarak, davanın değeri çoğu zaman davacının talep ettiği alacak veya tazminat miktarını gösterirken ve bu miktarın yüksekliği davanın kabulü halinde davacının lehine sonuç doğurur.
Bazı davalarda ise mahkemece belirlenen ve hüküm altına alınan dava değeri davacının değil davalının lehine olabilmektedir. Mesela, önalım hakkına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında, davanın kabulü halinde belirlenen değer üzerinden davalı taraf harç ve vekalet ücreti ödemek zorunda ise de, önalıma konu payın belirlenen bedelinin davalıya ödenmek üzere davacı tarafından mahkeme veznesine depo edilmesi gerekmektedir.
İpotek şerhinin kaldırılması davalarında, davacı taraf maliki bulunduğu taşınmaz üzerindeki şerhin kaldırılmasını talep ederken, şerhin kaldırılması karşılığında ödeyeceği ipotek bedelini düşük göstermek suretiyle dava açmakta ve gösterdiği bedel üzerinden davasının kabulünü talep ederken, davalı taraf ipotek bedelinin yüksek hesaplanmasını talep etmektedir.
Önalım davalarında, kural olarak davaya konu payın resmi satış senedindeki değeri önalım bedeli olmakla birlikte, davacı resmi senetteki satış bedelinin yüksek gösterildiğini belirterek davasını kendi belirlediği daha düşük bir bedel üzerinden harç yatırmak suretiyle açabilmektedir. Davalı taraf genellikle davanın reddini savunmakla birlikte, davanın mahkemece kabul edilmesi halinde önalım bedelinin davacı tarafından düşük gösterildiğini belirterek,resmi satış sözleşmesindeki bedel üzerinden veya ileri sürdüğü daha fazla miktar üzerinden hüküm altına alınmasını talep etmektedir.
Bu tür davalarda hüküm altına alınan bedel aynı zamanda davanın da değerini gösterdiğinden, dava değeri davanın başında taraflar arasında ihtilaflıdır.
Bu sebeplerle, başlangıçta dava değerinin belirlenmesinde inisiyatif davacıda ise de Kanunun26. maddesinde düzenlenen “taleple bağlılık” ilkesi sadece davacının değil, davalının da taleplerinin nazara alınmasını emrettiğinden, kanun yoluna başvurulması halinde davacının talepleri yanında, davalının taleplerinin de mahkemece değerlendirmeye alınması gerekir. Aksi halde, davacının belirlediği değeri aşan davalı taleplerinin dikkate alınmaması, verilen kararın davalı tarafından kanun yoluna götürülmesi ve denetlenmesi engellenmiş olacaktır. Bu durum, davalının davada kendisini savunmasına ve adil yargılanmasına engel olacak nitelikte bulunduğundan, temyiz hakkının dava değerine veya hüküm altına alınan değerine göre belirlenmesi sırasında Kanununun 341. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkra hükümleri ile 362. maddenin ikinci fıkrası uyarınca istinaf ve temyiz sınırı belirlenirken davalı tarafın ileri sürdüğü taleplerin de nazara alınması kanuna, hukuka ve hakkaniyete uygun bir değerlendirme olacaktır.
Dava konusu olaya gelince:
Davacı taraf, Kadıköy İlçesi, Mecidiye Mahallesi, 10.8 ada 144 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı üzerindeki ipoteğin 113,50-TL olan borç miktarını ödemeye hazır olduklarını belirterek terkinine karar verilmesini talep etmiş; davalı taraf ise davanın öncelikle reddini, olmadığı takdirde ipotek şerhine konu borcun gerçek miktarı olan 116.200-TL’nin davacı tarafından kendilerine ödenmesini talep etmiştir.
İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesi 3/7/2018 tarihli kararında, davanın kabulü ile ipotek bedelinin 95.530-ETL olduğuna ve şerhin terkin edilmesine karar vermiştir.
Davalı taraf, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi, 13/9/2018 tarihli kararında, yerel mahkemenin kararı verdiği tarih itibarıyla mahkemece belirlenen ipotek bedelinin kesinlik sınırının altında kaldığını belirterek hükmün kesin olduğu, istinaf ve temyiz yoluna başvurulmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunu usulden reddetmiştir.
Davalı taraf temyiz dilekçesinde; dava konusunun kendilerince ileri sürülen 116.200-TL ipotek bedeli miktarı nazara alınmadın belirlenmesinin doğru olmadığını, bu miktara göre hükmün kesinlik sınırının altında kalmadığından kesin olmadığını belirterek İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7.Hukuk Dairesinin 13/9/2018 tarihli kararının bozulmasını talep etmiştir.
Yukarıda açıklanan sebeplerle, mahkemece hüküm altına alınan ipotek bedeli her ne kadar karar tarihindeki istinaf sınırının altında kalsa da, davalı taraf belirlenen ipotek bedelini kabul etmeyerek, ileri sürdüğü ve istinaf sınırının üzerindeki değeri ifade eden 116.200-TL üzerinden kanun yoluna başvurduğundan, davalının bu talepleri nazara alınmadan, Kanunun 341. madde hükmü eksik ve hatalı değerlendirilerek, hüküm altına alınan ipotek bedeli gerekçe gösterilerek istinaf kanun yoluna ilişkin dilekçenin reddine karar verilmesi doğru değildir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu edilen ipoteğin resmi akit tablosu incelendiğinde kanuni ipotek olmayıp satış bedelinden bakiye kalan borçla ilgili miktar faiz ve vade içeren yasal tanım itibari ile karz ipoteği olduğu, dava dilekçesinde dava değerinin gösterildiği ve mahkemece de bilirkişi incelemesiyle dava değerinin belirlendiği, davalı tarafça ipoteğin güncel taşınmaz bedeli ödenerek kaldırılması istenilmiş ise de, harcı yatırılmış bir karşı davanın bulunmadığı, kesinlik sınırının harçlandırılan ve hükme esas alınan değer üzerinden belirlenmesi gerektiği, dava değeri ve hükme esas alınan miktar 0.095 TL olduğundan karar tarihi itibariyle geçerli olan 3.560,00 TL’lik istinaf kesinlik sınırının altında kaldığı, bu nedenle davalının istinaf hakkının bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; ipotek bedelinin ödendiğine dair imzalı belge veya makbuzun bulunmadığını, tahsis bedelinin ödenmemesi nedeniyle güncel tahsis bedeli üzerinden tahsilatın yapılması gerektiğini, ödenmeyen bedel için rayiç bedel olan 116.200,00 TL'nin ödenmesi gerektiğini, idare tarafından ilgili davaya ilişkin olarak açılan ipotek bedelinin uyarlanması davasının bekletici mesele yapılması talep edilmiş ise de talebin reddedildiğini, eldeki davada miktar itibariyle dava değerinin 116.200,00 TL olup, istinaf parasal sınırının altında olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı tarafın mahkemece belirlenen ipotek bedelini kabul etmeyerek, ipotek bedelinin 116.200,00 TL olması gerektiğinden bahisle istinaf kanun yoluna başvurduğu eldeki ipoteğin kaldırılması davasında, bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesi kararının kesin olduğu gerekçesiyle verilen davalının istinaf başvurusunun usulden reddine dair kararın yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 36 ncı maddesi; "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma (Eklenmiş ibare RGT: 17.10.2001 RG No: 24556 Kanun No: 4709/14) ile adil yargılanma hakkına sahiptir." şeklindedir.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26 ncı maddesi; "(1) Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
(2) Hakimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır." şeklindedir.
3. 6100 sayılı Kanun’un 27 nci maddesi "(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini,
içerir." şeklindedir.
4. 6100 sayılı Kanun’un 341 inci maddesi; "(Değişik Fıkra RGT: 28.07.2020 RG No: 31199 Kanun No: 7251/34)
(1) İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir:
a) Nihai kararlar.
b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar.
(2) Miktar veya değeri (Değişik ibare RGT: 02.12.2016 RG No: 29906 Kanun No: 6763/41) üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. (Eklenmiş cümle RGT: 02.12.2016 RG No: 29906 Kanun No: 6763/41) Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.
(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda (Değişik ibare RGT: 02.12.2016 RG No: 29906 Kanun No: 6763/41) üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü (Değişik ibare RGT: 02.12.2016 RG No: 29906 Kanun No: 6763/41) üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.
(5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir." şeklindedir.
5. 6100 sayılı Kanun’un 346 ncı maddesi; "(1) İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344 üncü maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder.
(2) Bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilir. Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemeyi yapar." şeklindedir.
6. 6100 sayılı Kanun’un 361 inci maddesi; "(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren (Değişik ibare RGT: 05.08.2017 RG No: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/31) iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir.
(2) Davada haklı çıkmış olan taraf da hukuki yararı bulunmak şartıyla temyiz yoluna başvurabilir." şeklindedir.
7. 6100 sayılı Kanun’un 362 nci maddesi; "(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz:
a) Miktar veya değeri (Değişik ibare RGT: 02.12.2016 RG No: 29906 Kanun No: 6763/42) kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.
b) (Eklenmiş ibare RGT: 05.08.2017 RG No: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/32) Kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak davaları (Eklenmiş ibare RGT: 28.07.2020 RG No: 31199 Kanun No: 7251/39) ile kira ilişkisinden doğan diğer davalardan üç aylık kira tutarı temyiz sınırının üzerinde olanlar hariç olmak üzere 4 üncü maddede gösterilen davalar ile (23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın aynına ilişkin olan davalar hariç) özel kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalarla ilgili kararlar.
(Değişik Bent RGT: 28.07.2020 RG No: 31199 Kanun No: 7251/39)
c) Yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemelerinin görev ve yetkisi hakkında verilen kararlar ile yargı yeri belirlenmesine ilişkin kararlar.
ç) Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlar.
d) Soybağına ilişkin sonuçlar doğuran davalar hariç olmak üzere, nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davalarla ilgili kararlar.
e) Yargı çevresi içindeki ilk derece mahkemeleri hakimlerinin davayı görmeye hukuki veya fiili engellerinin çıkması halinde, davanın o yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye nakline ilişkin kararlar.
f) Geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar.
(Eklenmiş Bent RGT: 28.07.2020 RG No: 31199 Kanun No: 7251/39)
g) 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar
(2) Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, (Değişik ibare RGT: 02.12.2016 RG No: 29906 Kanun No: 6763/42) kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü (Değişik ibare RGT: 02.12.2016 RG No: 29906 Kanun No: 6763/42) kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir." şeklindedir.
2. Değerlendirme
1. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
2. İpotek kavramını açıklamak gerekirse, alacakların güvence altına alınması özel hukukun temel amaçları arasında yer alır. Bu amaç doğrultusunda ortaya çıkan güvence araçları özel hukukta şahsi ve ayni güvence olmak üzere ikiye ayrılır. Ayni güvencede şahsi güvenceden farklı olarak güvencenin içeriğini kişiler değil malvarlığı oluşturmaktadır. Hukukumuzda alacağa bu tür bir güvenceyi sağlayan ayni güvence rehin hakkıdır. Rehin hakkı, taşınır ve taşınmaz rehni şeklinde gerçekleşebilir. Taşınmaz rehni kendi içerisinde ipotek, ipotekli borç senedi ve irat senedi olmak üzere üçe ayrılır (Yavuz Selim Şener: Türk Hukukunda İpotek ve Uygulaması, Ankara Genişletilmiş 3. Baskı 2010, Önsöz).
3. Doktrinde ipotek kavramı, kişisel bir alacağı güvence altına alma amacını güden, kıymetli evraka bağlı olmayan ve bir taşınmazın değerinden alacaklının alacağını elde etmesi olanağını sağlayan sınırlı ayni hak olarak tanımlanmaktadır (Jale Akipek/Turgut Akıntürk: Eşya Hukuku, İstanbul 2009, s. 786; Kemal T. Gürsoy/Fikret Eren/Erol Cansel: Türk Eşya Hukuku, Ankara 1984, s. 1032). Bu şekilde, ayni teminat sağlayan sınırlı bir ayni hak niteliğindeki ipotek; belirli bir borcun ifasının teminat altına alınması amacını güder ve alacaklıya, teminatın konusunu oluşturan taşınmazın paraya çevrilmesi suretiyle alacağını elde etme yetkisi sunar (Bülent Köprülü/Selim Kaneti: Sınırlı Ayni Haklar, İstanbul 1983, s. 252).
4. Taşınmaz maliki ipoteğin fekkini (kaldırılmasını) dava yolu ile isteyebilir. Uygulamada da görüldüğü üzere, ipotek şerhinin kaldırılması davalarında, davacı taraf maliki olduğu taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılmasını ve şerhin kaldırılması karşılığında ödeyeceği ipotek bedelini düşük göstermek suretiyle dava açmakta ve gösterdiği bedel üzerinden davasının kabulünü talep ederken, davalı taraf ipotek bedelinin yüksek hesaplanmasını talep etmektedir.
5. Nitekim somut olay ve dosya kapsamına göre de; davacı tarafından, 10.8 ada 144 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı üzerindeki ipoteğin 113,50 TL olan borç miktarını ödemeye hazır olduklarını belirterek terkinine karar verilmesi talep edilmiş, davalı taraf ise davanın öncelikle reddini, olmadığı takdirde ipotek şerhine konu borcun gerçek miktarı olan 116.200,00 TL’nin davacı tarafından kendilerine ödenmesini istemiştir.
6. Yapılan yargılamada ilk derece mahkemesince davanın kabulü ile ipotek bedelinin 0.095 TL olduğuna ve şerhin terkin edilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili, ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bölge adliye mahkemesi, ilk derece mahkemesinin, kararı verdiği tarih itibarıyla mahkemece belirlenen ipotek bedelinin kesinlik sınırının altında kaldığını belirterek hükmün kesin olduğu, istinaf ve temyiz yoluna başvurulmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunu usulden reddetmiştir.
7. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27 nci maddesinde düzenlenen, iddia ve savunma hakkı olarak da bilinen hukuki dinlenilme hakkı; tarafların, yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini; yargı organlarının da, bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır.
8. Bazı davalara özgü olarak (ipoteğin kaldırılması, önalım, geçit ve mecra irtifakı vs.) kanun yoluna başvurulması hâlinde davacının talepleri yanında, davalının taleplerinin de mahkemece değerlendirmeye alınması gerekir. Aksi hâlde davacının belirlediği değeri aşan davalının taleplerinin dikkate alınmaması nedeniyle verilen kararın davalı tarafından kanun yoluna götürülmesi ve denetlenmesi engellenmiş olacak ve bu bağlamda anılan durum savunma hakkını zedeleyecektir. Somut anlatımla ipoteğin kaldırılması davasında istinaf sınırı belirlenirken, davalı tarafın ileri sürdüğü taleplerin de nazara alınması; kanuna, hukuka, hakkaniyete ve hükmün denetlenmesini talep etme hakkına uygun bir değerlendirme olacağı açıktır.
9. Dolayısıyla yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; her ne kadar hüküm altına alınan ipotek bedeli karar tarihindeki istinaf sınırının altında kalsa da, davalı taraf yargılama aşamasında ve özellikle istinaf dilekçesinde belirlenen ipotek bedelini kabul etmediğini bildirmiş ve ödenmeyen bedel için İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 17.03.2017 tarihli ve 412 sayılı kararıyla Kadıköy ilçesi 2017 yılı rayiç bedeli olan 116.200,00 TL’nin ödenmesine yönelik savunmada bulunmuştur. Bu nedenle bölge adliye mahkemesince davalının bu talepleri nazara alınmadan, 6100 sayılı Kanun'un istinaf kanun yoluna ilişkin hükmü eksik ve hatalı değerlendirilmek suretiyle hüküm altına alınan ipotek bedeli gerekçe gösterilerek istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesi isabetli değildir.
10. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, ipoteğin kaldırılması davasında ipotek bedelinin denkleştirici adalete göre tespit edileceği, bu nedenle ipotek miktarı belirli olmadığından ipotek miktarının belirlenmesi ve buna göre kesinlik sınırının tespitinin gerekeceği gerekçesiyle hükmün değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
11. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire kararına uyulması gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
12. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
15.03.2023 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 19’u BOZMA, 6’sı ise DEĞİŞİK GEREKÇE İLE BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.
HÜKÜMDEKİ İPOTEK BEDELİ KARAR TARİHİNDEKİ İSTİNAF SINIRININ ALTINDA KALSA DA DAVALI TARAFIN İPOTEK BEDELİNE İLİŞKİN İTİRAZLARI DİKKATE ALINMALIDIR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2021/(14)7-537
Karar No : 2023/192
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 09.12.2020
SAYISI : 2020/1774 E., 2020/1842 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay Kapatılan 14. Hukuk Dairesinin 25.06.2020 tarihli
ve 2019/251 Esas, 2020/4117 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki ipoteğin kaldırılması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davaya konu yapılan alacak miktarının istinaf kesinlik sınırı olan 3.560,00 TL'nin altında kalmakta olup davalının istinaf başvuru talebinin kararın verildiği tarih itibariyle kesin olduğu gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun usulden reddine kesin olmak üzere karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince verilen ek karar ile; davalı vekilinin temyiz isteminin HMK'nın 361/1 inci maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi ek kararına karşı davalı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine karar, Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin miras bırakanı Salih Ö.'in İstanbul ili Kadıköy ilçesi Mecidiye mahallesi 10.8 ada 144 parselde yer alan taşınmazı, Hudutlu Sorumlu İşçi Sendikaları Birliği Yapı Kooperatifi Ortaklığından satın aldığını, taşınmazın tapu kaydında 16.09.1954 tarihli 95.530 ETL bedelli ipoteğin mevcut olduğunu, ipoteğin terkini hususunda davalıya talepte bulunduklarını, ancak davalının bu taleplerini kabul etmediğini, bunun üzerine İİK’nın 153 üncü maddesi uyarınca İstanbul Anadolu 2. İcra Müdürlüğünün 2017/9447 Esas sayılı dosyasında ipoteğin terkini talebinde bulunulduğunu, icra dosyasında alınan bilirkişi raporunda ipotek bedeline karşılık yapılan hesaplamada belirlenen 113,50 TL'nin icra veznesine depo edildiğini, davalı idarenin ipoteğin terkini hususunda 116.200,00 TL gibi fahiş bir rakam talep ettiğini, bu talebin yasal dayanağının bulunmadığını, konulan ipoteğin herhangi bir kazanç amacı güdülmeksizin sendika ve işçi kuruluşlarına tahsis işlemi sonucunda konulduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile icra dosyasına depo edilen tutar nazara alınarak ipoteğin tapu kaydından terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili tarafından kooperatife tahsis edilen taşınmazın ferdileşmesi sonucunda üyelere taahhütname imzalatıldığını, konan ipoteğin ileride görüldüğü takdirde yapılacak hesaplarda ipotek bedelinin artması hâlinde artan miktarı ödemeyi, azalması hâlinde ödenen fazla miktarı geri alamayacağı taahhütlerinin bulunduğunu, her ayrı parsel için 5.000 ETL bedelli ipotek konulduğunu, ipotek bedelinin ödendiğine ilişkin dosyaya sunulan bir makbuz ve belgenin bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini, davanın kabulü hâlinde ise ödenmeyen bedel için İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 17.03.2017 tarihli ve 412 sayılı kararıyla Kadıköy ilçesi 2017 yılı rayiç bedeli olan 116.200,00 TL’nin ödenmesini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 03.07.2018 tarihli ve 2017/235 Esas, 2018/418 Karar sayılı kararıyla; davacılar murisi tarafından davalı belediyeye verilen ipoteğin faizsiz olduğu, ipotek akit tablosunda faiz belirtilmediği, davacıların temerrüde düşürüldüklerine ilişkin herhangi bir tebliğ evrakının dosyaya sunulmadığı, ipoteğin süresiz olup, satış işlemi ve satış bedeli karşılığı yapıldığının anlaşıldığı, ipotek borçlusu olan davacılara borçla ilgili ihtar gönderilmediği, bahse konu bedelin güncellenmesi ile karşılığının 0.095 TL olduğu ve bununda karşılığının olamayacağı gerekçesiyle davanın kabulü ile, taşınmaza 16.09.1954 tarihli ve 4401 yevmiye ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi lehine 95.530 ETL miktarlı 5. derece 0 süreli olarak konulan ipoteğin kaldırılmasına kesin olarak karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
1. Bölge Adliye Mahkemesinin 13.09.2018 tarihli ve 2018/1625 Esas, 2018/1375 Karar sayılı kararıyla; ipoteğin kaldırılmasının taşınmazın aynına ilişkin davalardan olduğu, davaya konu bedel 00,95 TL olup, istinaf kesinlik sınırı olan 3.560,00 TL'nin altında kalması nedeniyle davalının istinaf başvurusunun usulden reddine kesin olmak üzere karar verilmiştir.
2. Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince 19.11.2018 tarihli ek karar ile; davalı vekilinin temyiz isteminin HMK'nın 361/1 inci maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen ek kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun;
1- “Taleple bağlılık ilkesi” kenar başlıklı 26. maddesinde; hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği; duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebileceği,
2- “İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar” kenar başlıklı 341. maddesinde; ilk derece mahkemelerinin verdiği kararların hangilerine karşı istinaf yoluna başvurulabileceği düzenlenirken anılan maddenin ikinci fıkrasında, miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kesin olduğu, ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabileceği; alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirleneceği; alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın, istinaf yoluna başvuramayacağı,
3- “İstinaf dilekçesinin reddi” kenar başlıklı 346. maddesinde; istinaf dilekçesinin, kanuni süre geçtikten sonra verilmesi veya kesin olan bir karara ilişkin olması durumunda, kararı veren mahkemece istinaf dilekçesinin reddine karar verileceği; bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabileceği; istinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosyanın, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderileceği, bölge adliye mahkemesi ilgili dairesince istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararın yerinde görülmemesi durumunda, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemenin yapılacağı,
4- “Temyiz edilebilen kararlar” kenar başlıklı 361. maddesinde; bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki haftaiçinde temyiz yoluna başvurulabileceği,
5- “Temyiz edilemeyen kararlar” kenar başlıklı 362. maddesinde; bölge adliye mahkemelerinin,miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlarının; bu tür kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirleneceği; alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkının bulunmadığı; ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer tarafın da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebileceği, hüküm altına alınmıştır.
Genel olarak, davanın değeri çoğu zaman davacının talep ettiği alacak veya tazminat miktarını gösterirken ve bu miktarın yüksekliği davanın kabulü halinde davacının lehine sonuç doğurur.
Bazı davalarda ise mahkemece belirlenen ve hüküm altına alınan dava değeri davacının değil davalının lehine olabilmektedir. Mesela, önalım hakkına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında, davanın kabulü halinde belirlenen değer üzerinden davalı taraf harç ve vekalet ücreti ödemek zorunda ise de, önalıma konu payın belirlenen bedelinin davalıya ödenmek üzere davacı tarafından mahkeme veznesine depo edilmesi gerekmektedir.
İpotek şerhinin kaldırılması davalarında, davacı taraf maliki bulunduğu taşınmaz üzerindeki şerhin kaldırılmasını talep ederken, şerhin kaldırılması karşılığında ödeyeceği ipotek bedelini düşük göstermek suretiyle dava açmakta ve gösterdiği bedel üzerinden davasının kabulünü talep ederken, davalı taraf ipotek bedelinin yüksek hesaplanmasını talep etmektedir.
Önalım davalarında, kural olarak davaya konu payın resmi satış senedindeki değeri önalım bedeli olmakla birlikte, davacı resmi senetteki satış bedelinin yüksek gösterildiğini belirterek davasını kendi belirlediği daha düşük bir bedel üzerinden harç yatırmak suretiyle açabilmektedir. Davalı taraf genellikle davanın reddini savunmakla birlikte, davanın mahkemece kabul edilmesi halinde önalım bedelinin davacı tarafından düşük gösterildiğini belirterek,resmi satış sözleşmesindeki bedel üzerinden veya ileri sürdüğü daha fazla miktar üzerinden hüküm altına alınmasını talep etmektedir.
Bu tür davalarda hüküm altına alınan bedel aynı zamanda davanın da değerini gösterdiğinden, dava değeri davanın başında taraflar arasında ihtilaflıdır.
Bu sebeplerle, başlangıçta dava değerinin belirlenmesinde inisiyatif davacıda ise de Kanunun26. maddesinde düzenlenen “taleple bağlılık” ilkesi sadece davacının değil, davalının da taleplerinin nazara alınmasını emrettiğinden, kanun yoluna başvurulması halinde davacının talepleri yanında, davalının taleplerinin de mahkemece değerlendirmeye alınması gerekir. Aksi halde, davacının belirlediği değeri aşan davalı taleplerinin dikkate alınmaması, verilen kararın davalı tarafından kanun yoluna götürülmesi ve denetlenmesi engellenmiş olacaktır. Bu durum, davalının davada kendisini savunmasına ve adil yargılanmasına engel olacak nitelikte bulunduğundan, temyiz hakkının dava değerine veya hüküm altına alınan değerine göre belirlenmesi sırasında Kanununun 341. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkra hükümleri ile 362. maddenin ikinci fıkrası uyarınca istinaf ve temyiz sınırı belirlenirken davalı tarafın ileri sürdüğü taleplerin de nazara alınması kanuna, hukuka ve hakkaniyete uygun bir değerlendirme olacaktır.
Dava konusu olaya gelince:
Davacı taraf, Kadıköy İlçesi, Mecidiye Mahallesi, 10.8 ada 144 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı üzerindeki ipoteğin 113,50-TL olan borç miktarını ödemeye hazır olduklarını belirterek terkinine karar verilmesini talep etmiş; davalı taraf ise davanın öncelikle reddini, olmadığı takdirde ipotek şerhine konu borcun gerçek miktarı olan 116.200-TL’nin davacı tarafından kendilerine ödenmesini talep etmiştir.
İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesi 3/7/2018 tarihli kararında, davanın kabulü ile ipotek bedelinin 95.530-ETL olduğuna ve şerhin terkin edilmesine karar vermiştir.
Davalı taraf, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi, 13/9/2018 tarihli kararında, yerel mahkemenin kararı verdiği tarih itibarıyla mahkemece belirlenen ipotek bedelinin kesinlik sınırının altında kaldığını belirterek hükmün kesin olduğu, istinaf ve temyiz yoluna başvurulmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunu usulden reddetmiştir.
Davalı taraf temyiz dilekçesinde; dava konusunun kendilerince ileri sürülen 116.200-TL ipotek bedeli miktarı nazara alınmadın belirlenmesinin doğru olmadığını, bu miktara göre hükmün kesinlik sınırının altında kalmadığından kesin olmadığını belirterek İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7.Hukuk Dairesinin 13/9/2018 tarihli kararının bozulmasını talep etmiştir.
Yukarıda açıklanan sebeplerle, mahkemece hüküm altına alınan ipotek bedeli her ne kadar karar tarihindeki istinaf sınırının altında kalsa da, davalı taraf belirlenen ipotek bedelini kabul etmeyerek, ileri sürdüğü ve istinaf sınırının üzerindeki değeri ifade eden 116.200-TL üzerinden kanun yoluna başvurduğundan, davalının bu talepleri nazara alınmadan, Kanunun 341. madde hükmü eksik ve hatalı değerlendirilerek, hüküm altına alınan ipotek bedeli gerekçe gösterilerek istinaf kanun yoluna ilişkin dilekçenin reddine karar verilmesi doğru değildir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu edilen ipoteğin resmi akit tablosu incelendiğinde kanuni ipotek olmayıp satış bedelinden bakiye kalan borçla ilgili miktar faiz ve vade içeren yasal tanım itibari ile karz ipoteği olduğu, dava dilekçesinde dava değerinin gösterildiği ve mahkemece de bilirkişi incelemesiyle dava değerinin belirlendiği, davalı tarafça ipoteğin güncel taşınmaz bedeli ödenerek kaldırılması istenilmiş ise de, harcı yatırılmış bir karşı davanın bulunmadığı, kesinlik sınırının harçlandırılan ve hükme esas alınan değer üzerinden belirlenmesi gerektiği, dava değeri ve hükme esas alınan miktar 0.095 TL olduğundan karar tarihi itibariyle geçerli olan 3.560,00 TL’lik istinaf kesinlik sınırının altında kaldığı, bu nedenle davalının istinaf hakkının bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; ipotek bedelinin ödendiğine dair imzalı belge veya makbuzun bulunmadığını, tahsis bedelinin ödenmemesi nedeniyle güncel tahsis bedeli üzerinden tahsilatın yapılması gerektiğini, ödenmeyen bedel için rayiç bedel olan 116.200,00 TL'nin ödenmesi gerektiğini, idare tarafından ilgili davaya ilişkin olarak açılan ipotek bedelinin uyarlanması davasının bekletici mesele yapılması talep edilmiş ise de talebin reddedildiğini, eldeki davada miktar itibariyle dava değerinin 116.200,00 TL olup, istinaf parasal sınırının altında olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı tarafın mahkemece belirlenen ipotek bedelini kabul etmeyerek, ipotek bedelinin 116.200,00 TL olması gerektiğinden bahisle istinaf kanun yoluna başvurduğu eldeki ipoteğin kaldırılması davasında, bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesi kararının kesin olduğu gerekçesiyle verilen davalının istinaf başvurusunun usulden reddine dair kararın yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 36 ncı maddesi; "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma (Eklenmiş ibare RGT: 17.10.2001 RG No: 24556 Kanun No: 4709/14) ile adil yargılanma hakkına sahiptir." şeklindedir.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26 ncı maddesi; "(1) Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
(2) Hakimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır." şeklindedir.
3. 6100 sayılı Kanun’un 27 nci maddesi "(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini,
içerir." şeklindedir.
4. 6100 sayılı Kanun’un 341 inci maddesi; "(Değişik Fıkra RGT: 28.07.2020 RG No: 31199 Kanun No: 7251/34)
(1) İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir:
a) Nihai kararlar.
b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar.
(2) Miktar veya değeri (Değişik ibare RGT: 02.12.2016 RG No: 29906 Kanun No: 6763/41) üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. (Eklenmiş cümle RGT: 02.12.2016 RG No: 29906 Kanun No: 6763/41) Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.
(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda (Değişik ibare RGT: 02.12.2016 RG No: 29906 Kanun No: 6763/41) üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü (Değişik ibare RGT: 02.12.2016 RG No: 29906 Kanun No: 6763/41) üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.
(5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir." şeklindedir.
5. 6100 sayılı Kanun’un 346 ncı maddesi; "(1) İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344 üncü maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder.
(2) Bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilir. Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemeyi yapar." şeklindedir.
6. 6100 sayılı Kanun’un 361 inci maddesi; "(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren (Değişik ibare RGT: 05.08.2017 RG No: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/31) iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir.
(2) Davada haklı çıkmış olan taraf da hukuki yararı bulunmak şartıyla temyiz yoluna başvurabilir." şeklindedir.
7. 6100 sayılı Kanun’un 362 nci maddesi; "(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz:
a) Miktar veya değeri (Değişik ibare RGT: 02.12.2016 RG No: 29906 Kanun No: 6763/42) kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.
b) (Eklenmiş ibare RGT: 05.08.2017 RG No: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/32) Kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak davaları (Eklenmiş ibare RGT: 28.07.2020 RG No: 31199 Kanun No: 7251/39) ile kira ilişkisinden doğan diğer davalardan üç aylık kira tutarı temyiz sınırının üzerinde olanlar hariç olmak üzere 4 üncü maddede gösterilen davalar ile (23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın aynına ilişkin olan davalar hariç) özel kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalarla ilgili kararlar.
(Değişik Bent RGT: 28.07.2020 RG No: 31199 Kanun No: 7251/39)
c) Yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemelerinin görev ve yetkisi hakkında verilen kararlar ile yargı yeri belirlenmesine ilişkin kararlar.
ç) Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlar.
d) Soybağına ilişkin sonuçlar doğuran davalar hariç olmak üzere, nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davalarla ilgili kararlar.
e) Yargı çevresi içindeki ilk derece mahkemeleri hakimlerinin davayı görmeye hukuki veya fiili engellerinin çıkması halinde, davanın o yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye nakline ilişkin kararlar.
f) Geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar.
(Eklenmiş Bent RGT: 28.07.2020 RG No: 31199 Kanun No: 7251/39)
g) 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar
(2) Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, (Değişik ibare RGT: 02.12.2016 RG No: 29906 Kanun No: 6763/42) kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü (Değişik ibare RGT: 02.12.2016 RG No: 29906 Kanun No: 6763/42) kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir." şeklindedir.
2. Değerlendirme
1. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
2. İpotek kavramını açıklamak gerekirse, alacakların güvence altına alınması özel hukukun temel amaçları arasında yer alır. Bu amaç doğrultusunda ortaya çıkan güvence araçları özel hukukta şahsi ve ayni güvence olmak üzere ikiye ayrılır. Ayni güvencede şahsi güvenceden farklı olarak güvencenin içeriğini kişiler değil malvarlığı oluşturmaktadır. Hukukumuzda alacağa bu tür bir güvenceyi sağlayan ayni güvence rehin hakkıdır. Rehin hakkı, taşınır ve taşınmaz rehni şeklinde gerçekleşebilir. Taşınmaz rehni kendi içerisinde ipotek, ipotekli borç senedi ve irat senedi olmak üzere üçe ayrılır (Yavuz Selim Şener: Türk Hukukunda İpotek ve Uygulaması, Ankara Genişletilmiş 3. Baskı 2010, Önsöz).
3. Doktrinde ipotek kavramı, kişisel bir alacağı güvence altına alma amacını güden, kıymetli evraka bağlı olmayan ve bir taşınmazın değerinden alacaklının alacağını elde etmesi olanağını sağlayan sınırlı ayni hak olarak tanımlanmaktadır (Jale Akipek/Turgut Akıntürk: Eşya Hukuku, İstanbul 2009, s. 786; Kemal T. Gürsoy/Fikret Eren/Erol Cansel: Türk Eşya Hukuku, Ankara 1984, s. 1032). Bu şekilde, ayni teminat sağlayan sınırlı bir ayni hak niteliğindeki ipotek; belirli bir borcun ifasının teminat altına alınması amacını güder ve alacaklıya, teminatın konusunu oluşturan taşınmazın paraya çevrilmesi suretiyle alacağını elde etme yetkisi sunar (Bülent Köprülü/Selim Kaneti: Sınırlı Ayni Haklar, İstanbul 1983, s. 252).
4. Taşınmaz maliki ipoteğin fekkini (kaldırılmasını) dava yolu ile isteyebilir. Uygulamada da görüldüğü üzere, ipotek şerhinin kaldırılması davalarında, davacı taraf maliki olduğu taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılmasını ve şerhin kaldırılması karşılığında ödeyeceği ipotek bedelini düşük göstermek suretiyle dava açmakta ve gösterdiği bedel üzerinden davasının kabulünü talep ederken, davalı taraf ipotek bedelinin yüksek hesaplanmasını talep etmektedir.
5. Nitekim somut olay ve dosya kapsamına göre de; davacı tarafından, 10.8 ada 144 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı üzerindeki ipoteğin 113,50 TL olan borç miktarını ödemeye hazır olduklarını belirterek terkinine karar verilmesi talep edilmiş, davalı taraf ise davanın öncelikle reddini, olmadığı takdirde ipotek şerhine konu borcun gerçek miktarı olan 116.200,00 TL’nin davacı tarafından kendilerine ödenmesini istemiştir.
6. Yapılan yargılamada ilk derece mahkemesince davanın kabulü ile ipotek bedelinin 0.095 TL olduğuna ve şerhin terkin edilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili, ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bölge adliye mahkemesi, ilk derece mahkemesinin, kararı verdiği tarih itibarıyla mahkemece belirlenen ipotek bedelinin kesinlik sınırının altında kaldığını belirterek hükmün kesin olduğu, istinaf ve temyiz yoluna başvurulmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunu usulden reddetmiştir.
7. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27 nci maddesinde düzenlenen, iddia ve savunma hakkı olarak da bilinen hukuki dinlenilme hakkı; tarafların, yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini; yargı organlarının da, bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır.
8. Bazı davalara özgü olarak (ipoteğin kaldırılması, önalım, geçit ve mecra irtifakı vs.) kanun yoluna başvurulması hâlinde davacının talepleri yanında, davalının taleplerinin de mahkemece değerlendirmeye alınması gerekir. Aksi hâlde davacının belirlediği değeri aşan davalının taleplerinin dikkate alınmaması nedeniyle verilen kararın davalı tarafından kanun yoluna götürülmesi ve denetlenmesi engellenmiş olacak ve bu bağlamda anılan durum savunma hakkını zedeleyecektir. Somut anlatımla ipoteğin kaldırılması davasında istinaf sınırı belirlenirken, davalı tarafın ileri sürdüğü taleplerin de nazara alınması; kanuna, hukuka, hakkaniyete ve hükmün denetlenmesini talep etme hakkına uygun bir değerlendirme olacağı açıktır.
9. Dolayısıyla yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; her ne kadar hüküm altına alınan ipotek bedeli karar tarihindeki istinaf sınırının altında kalsa da, davalı taraf yargılama aşamasında ve özellikle istinaf dilekçesinde belirlenen ipotek bedelini kabul etmediğini bildirmiş ve ödenmeyen bedel için İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 17.03.2017 tarihli ve 412 sayılı kararıyla Kadıköy ilçesi 2017 yılı rayiç bedeli olan 116.200,00 TL’nin ödenmesine yönelik savunmada bulunmuştur. Bu nedenle bölge adliye mahkemesince davalının bu talepleri nazara alınmadan, 6100 sayılı Kanun'un istinaf kanun yoluna ilişkin hükmü eksik ve hatalı değerlendirilmek suretiyle hüküm altına alınan ipotek bedeli gerekçe gösterilerek istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesi isabetli değildir.
10. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, ipoteğin kaldırılması davasında ipotek bedelinin denkleştirici adalete göre tespit edileceği, bu nedenle ipotek miktarı belirli olmadığından ipotek miktarının belirlenmesi ve buna göre kesinlik sınırının tespitinin gerekeceği gerekçesiyle hükmün değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
11. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire kararına uyulması gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
12. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
15.03.2023 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 19’u BOZMA, 6’sı ise DEĞİŞİK GEREKÇE İLE BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.