HÜKÜMDEN SONRA HARİCEN TAHSİL EDİLİP BOZMADAN SONRA FAZLA ÖDENMİŞ PARANIN İADESİ İÇİN BAŞLATILAN İLAMSIZ TAKİPTE ÖDEME EMRİ VEKİLE TEBLİĞ EDİLMELİDİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2021/12-205
Karar No : 2023/455
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 10.11.2020
SAYISI : 2020/1204 E., 2020/1280 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 24.09.2020 tarihli ve 2020/61 Esas,
2020/7532 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki şikâyet isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikâyetin reddine karar verilmiştir.
Kararın borçlu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle borçlu vekiline çıkartılan ödeme emri tebliğ işleminin iptaline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelendi.
I. TALEP
Borçlu vekili; müvekkili tarafından tahakkuk ettirilen fatura nedeniyle S.S. Kazımkarabekir Sulama Kooperatifi tarafından borçlu olmadığının tespiti için Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/524 Esas sayılı dosyasında menfi tespit davası açıldığını, bu davaya konu faturanın ödenmemesi nedeniyle müvekkili şirket tarafından Karaman İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını ve borçlu kooperatifin itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini, müvekkil şirket tarafından Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/38 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açıldığını, menfi tespit ve itirazın iptali davalarının birleştirilerek yargılamaya devam edildiğini, Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2014 tarihli ve 2012/524 Esas, 2014/256 Karar sayılı kararı ile menfi tespit davasının reddine, birleşen itirazın iptali davasının ise kabulüne karar verildiğini, bunun üzerine borçlu kooperatifin Karaman İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı dosya borcunu müvekkili şirkete haricen ödediğini, Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2014 tarihli ve 2012/ 524 Esas, 2014/256 Karar sayılı kararının borçlu kooperatifin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 09.06.2015 tarihli ve 2015/377 Esas, 2015/10618 Karar sayılı kararı ile bozulduğunu, bozmadan sonra Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı kararı ile menfi tespit ve birleşen itirazın iptali davalarının kısmen kabulüne karar verildiğini, borçlunun asliye hukuk mahkemesi kararına göre müvekkili şirkete fazla ödemiş olduğu paranın iadesi için Karaman İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı icra dosyası üzerinden icranın iadesi yoluna başvurması gerekirken, müvekkili şirket aleyhine şikâyet konusu olan Karaman İcra Müdürlüğü 2018/11049 Esas sayılı icra dosyasında genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibi başlattığını, alacaklı kooperatifin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca icranın iadesini istemesi gerekirken ayrıca bir ilâmsız takip yapmasında hukuki yararı olmadığı gibi takibin usul ve yasaya uygun olmadığını, alacaklı kooperatifin açık olmayan hesaplamaya göre başlattığı takipte hukuka aykırılıklar bulunduğunu, alacağın ayrı bir takip konusu yapılması hâlinde müvekkili şirket aleyhine yeni bir harç ve yeni bir vekâlet ücreti doğacağı gibi müvekkili şirketin takibe itiraz etmesi hâlinde icra inkâr tazminatına maruz kalma riskinin de olabileceğini, takibin bu yönüyle usul ekonomisine de uygun olmadığını, alacaklı kooperatifin faiz başlangıç tarihi olarak ödeme tarihini dikkate alarak hesaplama yaptığını ve takibi de bu hesaplamaya göre başlattığını, faiz başlangıç tarihinin icranın iadesine başvurulan takip dosyası üzerinden müvekkil şirkete gönderilecek muhtıra tarihi olmasının gerektiğini, ayrıca ödeme emri tebligatının da iptalinin gerektiğini, ilâmsız icra takibinde vekil olmadığı hâlde ödeme emrinin (ilâmsız takibe dayanak Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilâmındaki vekil) Av. M.Ç.'a tebliğ edildiğini, ödeme emrinin borçlu asıl yerine vekil olmayan Av. M.Ç.'a tebliğ edilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan ödeme emri tebligatının iptali gerektiğini ileri sürerek Karaman İcra Müdürlüğünün 2018/11049 Esas sayılı icra takibinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Alacaklı vekili; Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/524 Esas sayılı dosyasında açmış oldukları menfi tespit davasının reddedildiğini, şirketin ise açmış olduğu itirazın iptali davasının kabul edilerek müvekkili aleyhine % 20 oranında 47.936,00 TL icra inkar tazminatına hükmedildiğini, alacaklı şirketin müvekkili kooperatif hakkındaki işlemlere devam ettiğini, haciz ve aynı zamanda elektrik enerjisinin kesileceği tehdidi ile müvekkili kooperatiften haricen toplam 454.465,96 TL tahsil edildiğini, tahsilatların icra müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı dosyasına bildirilmediğini, alacaklı vekilinin 21.07.2015 tarihinde icra dosyasında “Talebimizden vazgeçiyoruz. Hacizlerin fekki ve dosyanın işlemden kaldırılmasını talep ederiz" şeklinde beyanda bulunması üzerine takip dosyasının harcı alınarak işlemden kaldırıldığını, asliye hukuk mahkemesince verilen kararı temyiz etmeleri üzerine kararın Yargıtay 3. Hukuk Dairesince bozulduğunu, Karaman 1. İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı dosyasına müracaat ettiklerini ve ödeme dekontlarını ibraz ederek dosya hesabı yapılmasını ve icranın eski hâle iadesine karar verilmesini talep ettiklerini, bu taleplerinin icra müdürlüğünün 27.12.2018 tarihli işlemi ile; icra dosyası üzerinden bir tahsilat ve ödemenin olmadığı, tahsilat bildirimlerinin yapılmadığı, dosyada taahhüt alınmışsa da öncesinde usule uygun bir icra emri tebliğinin olmadığı gerekçesi ile reddedildiğini, Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olması sebebiyle fazla ödenen 258.098,55 TL asıl alacak ve ödeme tarihlerinden itibaren işleyen yasal faizi olmak üzere toplam 342.051,95 TL'nin tahsili için Karaman İcra Müdürlüğünün 2018/11049 Esas sayılı dosyasında genel haciz yolu ile ilâmsız takip başlattıklarını, borçlu şirketin bu takibe itiraz ettiğini, borçlu şirketin icranın iadesinin istenmesi gerektiğinden yeni bir takip yapılamayacağına ilişkin şikâyetinin yerinde olmadığını, icra müdürlüğü tarafından yapılan bir tahsilat bulunmadığını, icra dosyasına yapılan bir tahsilat bildirimi olmadığı için 2004 sayılı Kanun'un 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrasının uygulanma imkânının olmadığını, yeni bir takip başlatmakta hukuki yararlarının bulunduğunu, borçlu şirketin asıl alacağa, faize ve ferilerine ilişkin itirazının da yerinde olmadığını, borçlu tarafa yapılan tebligatın icra dosyasına temel teşkil eden mahkeme kararında ismi geçen vekile yapıldığından ödeme emri tebligatında usulsüzlük olmadığını belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17.05.2019 tarihli ve 2019/5 Esas, 2019/138 Karar sayılı kararı ile; takip dosyasında ödeme emrinin Av. M.Ç.'a tebliğ edildiği, takibe konu Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/403 Esas ve 2017/268 Karar sayılı kararında Av. M.Ç.'ın davacı M. Elektrik Dağıtım A.Ş. vekili olduğundan tebligatın iptaline yönelik şikâyetin yerinde olmadığı, borçlu vekilinin takibe, yetkiye, borca, asıl alacak miktarına, faiz ve faiz oranına itiraz ettiği, borçlu vekilinin faize yönelik itirazlarının itirazın iptali davasında inceleneceği, ilâmsız takiplerde bir “ilam” söz konusu olmadığından 2004 sayılı Kanun’un 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenlemenin sadece ilâmlı takiplere özgü olup, ilâmsız takiplerde uygulanmayacağı, haricen alacaklıya ödenen paranın icra müdürlüğünce tahsil edilmediği ve borçludan yanlışlıkla para tahsili söz konusu olmadığından 2004 sayılı Kanun’un 361 inci maddesinin de uygulanma koşullarının bulunmadığı gerekçesi ile davanın (şikâyetin) reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 04.12.2019 tarihli ve 2019/1667 Esas, 2019/1688 Karar sayılı kararı ile; Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı kararında borçlu tarafça alacaklıya haricen fazladan ödenen dosya borcunun iadesine yönelik hüküm kurulmadığından icranın iadesine imkân verecek nitelikte kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmadığı gibi alacaklıya haricen fazladan ödenen para icra müdürlüğünce tahsil edilmediğinden ve borçludan yanlışlıkla fazla para tahsili de söz konusu olmadığından 2004 sayılı Kanun’un 40 ve 361 inci maddelerinin uygulanma yerinin olmadığı, haricen fazladan ödenen paranın tahsili için ilâmsız icra takibi başlatılmasında da yasaya uymayan bir yön bulunmadığı, ancak 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun (7201 sayılı Kanun) 11 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğinin (Yönetmelik) 18 inci maddelerine göre vekille takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması gerektiği, alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan ilâmsız icra takibinde ödeme emrinin Av. M.Ç.’a tebliğ edildiği, ilâmsız takipte borçlunun kendisini vekille temsil ettirip ettirmeyeceği belli değilken ödeme emrinin asıl yerine vekile tebliğ edilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile borçlu vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yerine şikâyetin kısmen kabul kısmen reddi ile davacı (borçlu) vekiline çıkartılan ödeme emri tebliğ işleminin iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtile kararı ile;
“… 1- Şikayetçi borçlunun temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre borçlunun temyiz itirazlarının REDDİNE;
2- Alacaklının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Borçlu hakkında başlatılan genel haciz yoluyla ilamsız icra takibinde, borçlunun sair şikayetlerinin yanı sıra, takipte vekille temsil edilmemesine rağmen ödeme emrinin asil yerine vekile tebliğ edildiğini ileri sürerek ödeme emri tebligatının iptali istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece; takip konusu ilamda borçlunun vekili olduğundan bahisle şikayetin reddine karar verildiği, kararın şikayetçi borçlu tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi’nce; ilamsız takipte borçlunun kendisini vekille temsil ettirip ettirmeyeceğinin belli olmaması nedeniyle ödeme emrinin asil yerine vekile tebliğinin usulsüz olduğu gerekçesiyle borçlunun istinaf başvurusunun, kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak yerine şikayetin kısmen kabulüne ve borçlu vekiline çıkartılan ödeme emri tebliğ işleminin iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine hükmedildiği, kararın borçlu yanca temyiz edildiği görülmektedir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 11. ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanması’na Dair Yönetmeliğin 18. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur. Anılan bu düzenlemeler gereğince tebligatın vekile yapılması ile yasal süreler işlemeye başlar. Yine bu tarihe göre takip kesinleştirilerek takibe devam işlemleri yapılır.
Somut olayda; her ne kadar şikayete konu takip ilamsız takip ise de; alacaklı vekilince takibe dayanak olarak Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/403 E. - 2017/268 K. sayılı ilamının gösterildiği ve bu ilam takip talebine eklenerek takibe geçildiği, anılan ilamda borçlunun vekilleri bulunduğu ve şikayete konu ödeme emrinin bu vekillerden birine tebliğ edildiği görüldüğünden, ödeme emrinin vekile tebliğinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
O halde; ödeme emrinin borçlu vekiline tebliğinde yasaya aykırılık bulunmadığından ve ilk derece mahkemesi kararı yerinde olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesi’nce borçlunun istinaf başvurusunun açıklanan gerekçe ile esastan reddine karar verilmesi yerine, kısmen kabul kısmen ret yönünde hüküm tesisi isabetsizdir ve kararın bozulması gerekmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçenin yanında, Özel Dairenin bozma kararında ve pek çok içtihadında ilke olarak belirtilen ilâmsız takip yapılsa bile takibe konu borcun doğrudan dayanağı ilâmdan kaynaklanması ve bu ilâmda borçlunun vekille temsil edilmesi hâlinde vekile ödeme emri gönderilmesi gerektiği hususuna Bölge Adliye Mahkemesince de iştirak edildiği, ancak Bölge Adliye Mahkemesince kabul edilmeyen hususun somut olayda takibe konu edilen alacağın doğrudan ilâma dayanmadığı, alacaklı vekili tarafından takibe dayanak belge olarak çeşitli tarihlere ilişkin tahsilat belgeleri ile "Karaman İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı takibine itirazımız üzerine Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/38 Esas, 2014/256 Karar sayılı ilamıyla itirazın iptaline dair verilen kararın ibrazı ile haricen tahsil edilen 454.465,96 TL’den, mahkeme kararının bozularak 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilam ile takibin 123.803,80 TL üzerinden takibine dair karar verilmesi sebebiyle oluşan fazla ödemenin tahsili talebidir" açıklaması ile takip başlatıldığı, dolayısıyla takip dayanağı olarak doğrudan ilâm gösterilmediği gibi alacaklı lehine dayanak ilâmlarda hüküm altına alınan bir alacağın da takip konusu yapılmadığı, bir başka deyişle Özel Dairenin bozma kararında belirtildiği üzere takibin dayanağının Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilâmının olmadığı, takibe konu edilen alacak doğrudan ilâmdan kaynaklı bir alacak olmadığından dayanak olarak gösterilen ilâmların sadece alacağın varlığını ispatlama amacıyla tahsilat belgeleri ile birlikte değerlendirilmek üzere icra dosyasına sunulduğu, bu nedenle borçlunun takipte vekil ile temsil edildiğinin kabulünün mümkün olmadığı, ilâmsız takipte borçlunun kendisini vekille temsil ettirip ettirmeyeceği belli değilken ödeme emrinin asıl yerine vekile tebliğ edilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Borçlu vekili; şikâyetin tümden kabulüne karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin, takibin ilâmlı takip olmadığı ve dosyanın haricen tahsil edildiği, dolayısıyla 2004 sayılı Kanun'un 40 ıncı maddesinin uygulanamayacağına ilişkin gerekçesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu hükmün sadece ilâmlı icrada değil bir ilâm hükmü icra edilirken de uygulama alanı bulacağını, borçlunun haricen yaptığı ödemeyi icra dairesine bildirerek tahsil harcı ödemek ve bu şekilde aynı dosya üzerinden icranın iadesi yoluna başvurarak, ödediği fazla meblağın iadesinin yapılması gerektiğini, icra dosyasının haricen tahsil edilmesi sonrasında vazgeçme (geri alma) talebinde bulunulmuş olup feragatin olmadığını, fazla ödenen miktara ilişkin yeni bir icra takibine girişilmesinin hukuka ve hakaniyete uygun olmadığını, ilâmsız icra takibinin iptaline karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Alacaklı vekili; direnme kararının ilk kararın onanan kısmını da kapsadığı için onanan ve kesinleşen kısımla ilgili direnme kararının yok hükmünde sayılması gerektiğini, icra takibinde takibin dayanağı olarak Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/268 Esas sayılı dosyasından verilen kararın gösterildiğini, bu mahkeme kararında da vekil olarak Av. M.Ç.’ın yer aldığını, icra takibinde de bu sebeple ödeme emri tebligatının ilâmda ismi geçen avukata yapıldığını, borçlu tarafın tebligatın vekile yapılmasından dolayı bir hak kaybının olmadığını, takibe muttali olan borçlunun süresi içinde icra takibine itiraz etmesi üzerine takibin durdurulduğunu belirterek tebligatın iptaline dair direnme kararının bozulmasına, icra takibi yapmakta hukuki yararın olduğuna ilişkin kısmın Yargıtay incelemesinden geçerek davacının (borçlunun) tüm temyiz taleplerinin reddedilerek, kararın bu yönü borçlu açısından kesinleşmiş olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesinin bu kısma ilişkin direnme kararının yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; asliye hukuk mahkemesinin itirazın iptaline ilişkin kararı üzerine alacağın haricen tahsil edilip, kararın bozulmasından sonra asliye hukuk mahkemesince verilen yeni karar üzerine fazla ödenmiş olan paranın tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile ilâmsız takipte ödeme emrinin asliye hukuk mahkemesinin ilâmındaki vekile mi yoksa asıla mı tebliğ edilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1.2004 sayılı Kanun'un 16, 21, 51 ve 61 inci maddesi,
2. 7201 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi,
3. Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin (Yönetmelik) 18 inci maddesi,
4. 6100 sayılı Kanun'un 73 üncü maddesi,
5. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 41 inci maddesi.
2. Değerlendirme
A. Borçlu vekilinin temyizi yönünden;
1. Hukuki yarar dava (şikâyet) şartı olduğu gibi, temyiz istemi için de gereken bir şarttır.
2. Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin kısmen kabul kısmen reddi ile borçlu vekiline çıkartılan ödeme emri tebliğ işleminin iptaline dair verilen karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiş, Özel Dairece borçlunun temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile karar bozulmuştur. Özel Dairece temyiz itirazları reddedilen tarafın direnme kararını temyiz etmesinde hukuki yararı bulunmamaktadır.
3. O hâlde borçlu vekilinin temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
B. Alacaklı vekilinin temyizi yönünden;
1. İcra takibinin başlaması için alacaklının icra dairesine yazılı veya sözlü olarak ya da elektronik ortamda bir takip talebinde bulunması gerekir. Takip talebini alan icra müdürü, takip talebinin 2004 sayılı Kanun'un 58 inci maddesinde yazılı şartları içerdiğine karar verirse, takip talebine uygun ödeme emri düzenleyerek borçluya gönderir.
2. 2004 sayılı Kanun’un 21 inci maddesinin birinci fıkrası ile 57 nci maddesinin birinci fıkrasına göre icra işlerinde tebligat 7201 sayılı Kanun ve ilgili Yönetmelik hükümlerine göre yapılır.
3. 7201 sayılı Kanun'un 11, Yönetmeliğin 18, 1136 sayılı Kanun'un 41 ve 6100 sayılı Kanun'un 73 üncü maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebliğin asıla (müvekkile) değil vekile yapılması gerekir.
4. Somut olayda; Karaman 1. İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı dosyasında alacaklı M. Elektrik Dağıtım A.Ş. vekili tarafından Kazım Karabekir Sulama Kooperatifi aleyhine 14.11.2012 tarihinde genel haciz yolu ile ilâmsız takip başlatılmış, ödeme emrinin borçluya tebliği üzerine borçlu vekili takibe itiraz etmiştir. Borçlu vekili tarafından alacaklı aleyhine Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/524 Esas sayılı dosyasında menfi tespit davası açılmış, alacaklı vekili tarafından ise Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/38 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açılmış, mahkemece davalar birleştirilerek görülmüştür. Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2014 tarihli ve 2012/524 Esas ve 2014/677 Karar sayılı dosyasında menfi tespit davasının reddine, birleşen itirazın iptali davasının kabulüne karar verilmiştir.
5. Karaman 1. İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı dosyasında alacaklı M. Elektrik Dağıtım A.Ş. vekili (üzerinde tarih olmayan dilekçesi ile) “Dosyadaki takibimizden vazgeçiyoruz bu nedenle bu dosyadaki tüm hacizlerin fekkini ve dosyanın işlemden kaldırılmasını” şeklinde talepte bulunmuş, icra müdürlüğünce 22.07.2015 tarihinde “Harca esas miktara %2,27 üzerinden tahakkuk edecek olan (p.harç mahsubu ile) harem yatırılması halinde dosya kaydının feragat nedeniyle kapatılmasına” karar verilmiştir. Alacaklı vekili tarafından 23.07.2015 tarihinde 4.382,69 TL tahsil harcı (vazgeçme % 2,7) yatırılmıştır.
6. Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2014 tarihli ve 2012/524 Esas ve 2014/677 Karar sayılı kararının Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 09.06.2015 tarihli ve 2015/377 Esas, 2015/10618 Karar sayılı kararı ile bozulması üzerine Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir. Mahkemenin bu kararı üzerine borçlu vekilinin 27.12.2018 tarihinde icra müdürlüğüne başvurarak ekte sundukları tahsilat belgelerine göre müvekkilinden 454.465,96 TL'nin tahsil edildiğini, bu tahsilatların icra dosyasına bildirilmediğini belirterek mahkeme kararı ve tahsilat belgelerinin dikkate alınarak dosya hesabı yapılmasını, alacağa yeter miktarda tahsilatı aşan miktarın tespiti ile ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alacaklıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir. İcra müdürlüğünün 27.12.2018 tarihli işlemi ile "...Dosyamızda alacaklı kurum tarafından herhangi bir tahsilat yapıldığı beyan edilmediği gibi dosyamızdan da borçlu tarafça ödenmiş borç tahsilatı olmadığı, borçlu tarafça alacaklı tarafa tüm ödemelerin haricen yapıldığı bu durumun dosyaya beyan edilen makbuzlarla sabit olduğu ancak ilgili kurum vekil/ vekillerinin bu durumu dosyamıza beyan etmedikleri hal böyle olunca dosyamızda da ödenmiş bir para olmadığından talebin infaz edilebilir yanı kalmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle borçlu Sulama Koop vekilinin dosyanın kapak hesabı yapılarak fazla ödenen paranın yasal faizi ile birlikte tahsiline ilişkin talebin, gerekçesi yukarda açıklanan nedenlerle reddine…” karar verilmiştir.
7. Şikâyet konusu olan Karaman İcra Müdürlüğünün 2018/11049 Esas sayılı dosyasında ise, S.S. Kazımkarabekir Sulama Kooperatifi vekili tarafından borçlu M.M. Elektrik Dağıtım A.Ş. aleyhine 31.12.2018 tarihinde genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibi başlatılmıştır. Takip talebinde “Karaman 1. İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı takibine itirazımız üzerine Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/38 Esas, 2014/256 Karar sayılı ilamıyla itirazın iptaline dair verilen kararın ibrazı ile haricen tahsil edilen 454.465,96 TL’den mahkemenin kararının bozularak 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilamı ile takibin 123.803,80 TL üzerinden takibine dair karar verilmesi sebebiyle oluşan fazla ödemenin tahsili talebidir.” şeklinde belirtilmiştir. Ödeme emri, takip talebine ekli Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilâmında borçlu M.M. Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin vekili olarak görünen Avukat M.Ç.’a tebliğ edilmiştir. Avukat M.Ç. ödeme emri tebliğini icra dosyasına iade etmemiştir.
8. Şu hâle göre alacaklı vekili tarafından, müvekkili aleyhine başlatılan takip nedeniyle yapılan fazla ödemenin tahsili için şikâyet konusu icra takibi başlatılmış ve takip talebinde Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilâmı gösterilmiştir. İlk takip nedeniyle yapılan fazla tahsilatın iadesi sağlanamadığı için şikâyet konusu icra takibi başlatılmış olup, ödeme emrinin takip talebinde gösterilen Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilâmındaki vekile tebliği usul ve yasaya uygundur. İlk yapılan takipte fazla ödemenin iadesinin mümkün olması hâlinde aynı icra dosyasında ilgili muhtıranın Avukat M.Ç.'a tebliğ edilmesi gerektiği de gözetildiğinde, şikâyet konusu ödeme emrinin bu vekile tebliğ edilmesinde hukuki yarar da bulunmaktadır.
9. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, takip talebinde Asliye Hukuk Mahkemesinin ilâmı gösterilmiş ise de, ilâmda alacaklı lehine hüküm altına alınan bir alacağın takibe konu edilmemiş olup, takibin ilâmın infazına ilişkin olmadığı, genel haciz yolu ile ilâmsız takibin haricen tahsil edilen fazla ödemenin tahsili talebine ilişkin olduğu, ilk takipte avukatın haricen fazla tahsilat yapmış olması nedeniyle fazla yapılan ödemenin tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile ilâmsız takipte ödeme emrinin vekile tebliğ edilmesi sonucunu doğurmayacağı, takip dosyasına vekil tarafından ayrıca vekâletname ibraz edilmemiş ise ödeme emrinin asıla tebliği gerektiği gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
10. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
11. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
I- A bendinde (§1-3) gösterilen gerekçeyle borçlu vekili yönünden temyiz isteminin hukuki yarar yokluğu nedeniyle REDDİNE, 03.05.2023 tarihinde yapılan birinci görüşmede oy birliğiyle,
II- B bendinde (§ 1-11) gösterilen gerekçeyle alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik 2004 sayılı Kanun'un 364 üncü maddesinin ikinci fıkrasının göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, 17.05.2023 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla,
İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
Kesin olarak karar verildi.
''K A R Ş I O Y''
Şikâyetçi borçlu vekili; ödeme emrinin vekil olmadığı hâlde asıl yerine vekile tebliğ edildiğini ileri sürerek ödeme emri tebliğ işleminin iptalini talep etmiştir.
Uyuşmazlık; asliye hukuk mahkemesinin itirazın iptali ilâmı üzerine alacağın haricen tahsil edilip, ilâmın bozulmasından sonra asliye hukuk mahkemesince verilen yeni karar üzerine fazla ödenmiş olan paranın tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile ilâmsız takipte ödeme emrinin asliye hukuk mahkemesinin ilâmındaki vekile mi yoksa asıla mı tebliğ edilmesi gerektiğine ilişkindir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 61 inci maddesinin birinci fıkrası “Ödeme emri borçluya takip talebinden itibaren nihayet 3 gün içinde tebliğe gönderilir…” hükmünü içermektedir.
İcra takibinin başlaması için alacaklının icra dairesine yazılı veya sözlü olarak ya da elektronik ortamda bir takip talebinde bulunması gerekir. Takip talebini alan icra müdürü, takip talebinin 2004 sayılı Kanun’un 58 inci maddesinde yazılı şartları içerdiğine karar verirse, takip talebine uygun ödeme emri düzenleyerek borçluya gönderir. Ödeme emri, borçluya tebliğ edilir. Borçlunun bir vekili bulunsa bile, o vekilin icra takibinde borçluyu temsil edip etmeyeceği bilinemeyeceğinden, ödeme emri borçlunun vekiline tebliğ edilemez (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013, s.219).
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun (7201 sayılı Kanun) 11, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 41 ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 73 üncü maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebliğin asıla (müvekkile) değil vekile yapılması gerekir.
7201 sayılı Kanun’un 11 inci maddesine göre tebligat yapılabilmesi, vekilin vekâletnamesinin bulunması şartına bağlıdır. Bu sebeple, vekâleti olmayan avukata yapılacak olan tebligatın geçersizliği sonucuna kolaylıkla varılır (Ejder Yılmaz, Tacar Çağlar, Tebligat Hukuku, Ankara, 2013, s.204).
Önemle belirtmek gerekir ki genel bir vekâletname, vekile dava açma veya vekâlet verene karşı açılmış olan davada savunmada bulunma (kısaca dava takip etme) yetkisini vermez. Vekilin (vekâlet vereni adına) dava açabilmesi veya mahkemede savunmada bulunabilmesi için ya genel vekâletnamede özel bir dava takip etme yetkisi bulunmalı veya vekile ayrı bir dava vekâletnamesi verilmelidir (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C. 1, Ankara 2020, s.351).
Somut olayda ise; Karaman 1. İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı dosyasında alacaklı M. Elektrik Dağıtım A.Ş. vekili tarafından Kazım Karabekir Sulama Kooperatifi aleyhine 14.11.2012 tarihinde genel haciz yolu ile ilâmsız takip başlatılmış, ödeme emrinin borçluya tebliği üzerine borçlu vekili takibe itiraz etmiştir. Borçlu vekili tarafından alacaklı vekili aleyhine Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/524 Esas sayılı dosyasında menfi tespit davası açılmış, alacaklı vekili tarafından ise Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/38 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açılmış, mahkemece davalar birleştirilerek görülmüştür.
Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2014 tarihli ve 2012/524 Esas ve 2014/677 Karar sayılı dosyasında menfi tespit davasının reddine, birleşen itirazın iptali davasının kabulüne karar verilmiştir.
Karaman 1. İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı dosyasında alacaklı M. Elektrik Dağıtım A.Ş. vekili (üzerinde tarih olmayan dilekçesi ile) “Dosyadaki takibimizden vazgeçiyoruz bu nedenle bu dosyadaki tüm hacizlerin fekkini ve dosyanın işlemden kaldırılmasını” şeklinde talepte bulunmuş, icra müdürlüğünce 22.07.2015 tarihinde “Harca esas miktara % 2,27 üzerinden tahakkuk edecek olan (p.harç mahsubu ile) harem yatırılması hâlinde dosya kaydının feragat nedeniyle kapatılmasına” karar verilmiştir. Alacaklı vekili tarafından 23.07.2015 tarihinde 4.382,69 TL tahsil harcı (vazgeçme % 2,7) yatırılmıştır.
Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2014 tarihli ve 2012/524 Esas ve 2014/677 Karar sayılı kararının Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 09.06.2015 tarihli ve 2015/377 Esas, 2015/10618 Karar sayılı kararı ile bozulması üzerine Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikâyet konusu olan Karaman İcra Müdürlüğünün 2018/11049 Esas sayılı dosyasında ise, S.S. Kazımkarabekir Sulama Kooperatifi vekili tarafından borçlu M.M. Elektrik Dağıtım A.Ş. aleyhine 31.12.2018 tarihinde ilâmlı icra takibi değil, genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibi başlatılmıştır. Takip talebinde “Karaman 1. İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı takibine itirazımız üzerine Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/38 Esas, 2014/256 Karar sayılı ilâmıyla itirazın iptaline dair verilen kararın ibrazı ile haricen tahsil edilen 454.465,96 TL’den mahkemenin kararının bozularak 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilâmı ile takibin 123.803,80 TL üzerinden takibine dair karar verilmesi sebebiyle oluşan fazla ödemenin tahsili talebidir.” şeklinde belirtilmiştir.
Karaman İcra Müdürlüğünün 2018/11049 Esas sayılı dosyasında ödeme emri, takip talebine ekli Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilâmında borçlu M.M. Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin vekili olarak görünen Av. M.Ç.’a tebliğ edilmiş ise de, bu vekilin genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibinde borçluyu temsil edip etmeyeceği bilinemeyeceğinden, ödeme emri vekile tebliğ edilemez. Takip talebinde Asliye Hukuk Mahkemesinin ilâmı gösterilmiş ise de, ilâmda alacaklı lehine hüküm altına alınan bir alacak takibe konu edilmemiş olup, takip ilâmın infazına ilişkin değildir. Genel haciz yolu ile ilâmsız takip, haricen tahsil edilen fazla ödemenin tahsili talebine ilişkindir. İlk takipte avukatın haricen fazla tahsilat yapmış olması nedeniyle fazla yapılan ödemenin tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile ilâmsız takipte de ödeme emrinin vekile tebliğ edilmesi sonucunu doğurmaz. Borçlu asıla ödeme emri tebliği üzerine borçlu dilerse kendisini vekille temsil ettirebilir.
Bu gerekçelerle alacaklı vekilinin temyiz itirazları yönünden Bölge Adliye Mahkemesinin kararının onanması gerektiğinden, kararının bozulması yönündeki Kurulun çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
Birinci Başkanvekili
Adem Albayrak
''K A R Ş I O Y''
Uyuşmazlık; asliye hukuk mahkemesinde görülen itirazın iptali davası sonucunda haricen fazla ödenen paranın ilâmsız icra suretiyle geri istenmesi üzerine, ödeme emrinin borçlu asıla mı, yoksa ilâmda belirtilen vekile mi çıkarılacağı noktasında toplanmaktadır.
Çözümlenmesi gereken öncelikli hususu, itirazın iptali davası ile ilâmsız icra dosyasının ayrı dosyalar veya ayrı işler olup olmadığı, bir başka ifade ile vekil tarafından her iki dosyaya ayrı ayrı vekâlet ibrazı gerekip gerekmediği hususudur.
Borca itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında, tebligatın borca itiraz eden vekile mi yoksa asıl davalı olan borçluya mı yapılacağı hususunda 03.06 2022 tarihinde yapılan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu toplantısında bu husus ayrıntılı olarak tartışılmış sonuç itibariyle 2021/1 Esas, 2022/3 Karar sayılı İçitihadı Birleştirme Kararı ile “ İcra takibine maruz kalan borçlu, vekil marifetiyle borca itiraz ettiğinde, itiraz üzerine duran icra takibinin devamını sağlamak için alacaklının açacağı itirazın iptali davasında dava dilekçesinin asıla tebliğ edilmesi gerekmektedir.” şeklinde içtihatlar birleştirilmiştir.
Bilindiği üzere içtihadı birleştirme kararları, konularıyla sınırlı, içeriği ile yol gösterici ve sonucuyla bağlayıcıdır. Bahse konu YİBBGK kararı somut olay bakımından (konusu bire bir aynı olmadığı için) sonucu itibariyle bağlayıcı değilse de, muhteviyatı itibariyle birbirine çok yakın konular olması nedeniyle içeriğinin yol gösterici olduğunda tereddüt edilmemelidir.
Bahse konu İçtihadı Birleştirme Kararında, dava dosyası ile icra takip dosyasının ayrı dosyalar olup vekil tarafından ayrı ayrı vekâlet ibraz etmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Somut dosyada da asliye hukuk mahkemesinde görülen dosya ile icra takip dosyası ayrı dosyalardır. Bu nedenle takip dosyasına vekil tarafından ayrıca vekâlet ibraz edilmemişse ödeme emri tebliğinin de asıl borçluya yapılması gerekir. Asliye hukuk mahkemesinde davayı takip eden vekilin icra dosyasını da takip yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bu durumda borçlu ile, takip dosyası nedeniyle vekâlet ilişkisi bulunmayan vekile tebligat yapılması HMK’nın 27 nci maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkının da ihlali olacaktır.
Açıklanan bu nedenlerle ve direnme kararında belirtilen hukuki sebeplerle direnme kararının onanması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.
1. H.D. Bşk.
Hasan Kaya
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 14’ü BOZMA, 11’i ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.
HÜKÜMDEN SONRA HARİCEN TAHSİL EDİLİP BOZMADAN SONRA FAZLA ÖDENMİŞ PARANIN İADESİ İÇİN BAŞLATILAN İLAMSIZ TAKİPTE ÖDEME EMRİ VEKİLE TEBLİĞ EDİLMELİDİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2021/12-205
Karar No : 2023/455
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 10.11.2020
SAYISI : 2020/1204 E., 2020/1280 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 24.09.2020 tarihli ve 2020/61 Esas,
2020/7532 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki şikâyet isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikâyetin reddine karar verilmiştir.
Kararın borçlu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle borçlu vekiline çıkartılan ödeme emri tebliğ işleminin iptaline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelendi.
I. TALEP
Borçlu vekili; müvekkili tarafından tahakkuk ettirilen fatura nedeniyle S.S. Kazımkarabekir Sulama Kooperatifi tarafından borçlu olmadığının tespiti için Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/524 Esas sayılı dosyasında menfi tespit davası açıldığını, bu davaya konu faturanın ödenmemesi nedeniyle müvekkili şirket tarafından Karaman İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını ve borçlu kooperatifin itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini, müvekkil şirket tarafından Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/38 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açıldığını, menfi tespit ve itirazın iptali davalarının birleştirilerek yargılamaya devam edildiğini, Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2014 tarihli ve 2012/524 Esas, 2014/256 Karar sayılı kararı ile menfi tespit davasının reddine, birleşen itirazın iptali davasının ise kabulüne karar verildiğini, bunun üzerine borçlu kooperatifin Karaman İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı dosya borcunu müvekkili şirkete haricen ödediğini, Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2014 tarihli ve 2012/ 524 Esas, 2014/256 Karar sayılı kararının borçlu kooperatifin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 09.06.2015 tarihli ve 2015/377 Esas, 2015/10618 Karar sayılı kararı ile bozulduğunu, bozmadan sonra Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı kararı ile menfi tespit ve birleşen itirazın iptali davalarının kısmen kabulüne karar verildiğini, borçlunun asliye hukuk mahkemesi kararına göre müvekkili şirkete fazla ödemiş olduğu paranın iadesi için Karaman İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı icra dosyası üzerinden icranın iadesi yoluna başvurması gerekirken, müvekkili şirket aleyhine şikâyet konusu olan Karaman İcra Müdürlüğü 2018/11049 Esas sayılı icra dosyasında genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibi başlattığını, alacaklı kooperatifin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca icranın iadesini istemesi gerekirken ayrıca bir ilâmsız takip yapmasında hukuki yararı olmadığı gibi takibin usul ve yasaya uygun olmadığını, alacaklı kooperatifin açık olmayan hesaplamaya göre başlattığı takipte hukuka aykırılıklar bulunduğunu, alacağın ayrı bir takip konusu yapılması hâlinde müvekkili şirket aleyhine yeni bir harç ve yeni bir vekâlet ücreti doğacağı gibi müvekkili şirketin takibe itiraz etmesi hâlinde icra inkâr tazminatına maruz kalma riskinin de olabileceğini, takibin bu yönüyle usul ekonomisine de uygun olmadığını, alacaklı kooperatifin faiz başlangıç tarihi olarak ödeme tarihini dikkate alarak hesaplama yaptığını ve takibi de bu hesaplamaya göre başlattığını, faiz başlangıç tarihinin icranın iadesine başvurulan takip dosyası üzerinden müvekkil şirkete gönderilecek muhtıra tarihi olmasının gerektiğini, ayrıca ödeme emri tebligatının da iptalinin gerektiğini, ilâmsız icra takibinde vekil olmadığı hâlde ödeme emrinin (ilâmsız takibe dayanak Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilâmındaki vekil) Av. M.Ç.'a tebliğ edildiğini, ödeme emrinin borçlu asıl yerine vekil olmayan Av. M.Ç.'a tebliğ edilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan ödeme emri tebligatının iptali gerektiğini ileri sürerek Karaman İcra Müdürlüğünün 2018/11049 Esas sayılı icra takibinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Alacaklı vekili; Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/524 Esas sayılı dosyasında açmış oldukları menfi tespit davasının reddedildiğini, şirketin ise açmış olduğu itirazın iptali davasının kabul edilerek müvekkili aleyhine % 20 oranında 47.936,00 TL icra inkar tazminatına hükmedildiğini, alacaklı şirketin müvekkili kooperatif hakkındaki işlemlere devam ettiğini, haciz ve aynı zamanda elektrik enerjisinin kesileceği tehdidi ile müvekkili kooperatiften haricen toplam 454.465,96 TL tahsil edildiğini, tahsilatların icra müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı dosyasına bildirilmediğini, alacaklı vekilinin 21.07.2015 tarihinde icra dosyasında “Talebimizden vazgeçiyoruz. Hacizlerin fekki ve dosyanın işlemden kaldırılmasını talep ederiz" şeklinde beyanda bulunması üzerine takip dosyasının harcı alınarak işlemden kaldırıldığını, asliye hukuk mahkemesince verilen kararı temyiz etmeleri üzerine kararın Yargıtay 3. Hukuk Dairesince bozulduğunu, Karaman 1. İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı dosyasına müracaat ettiklerini ve ödeme dekontlarını ibraz ederek dosya hesabı yapılmasını ve icranın eski hâle iadesine karar verilmesini talep ettiklerini, bu taleplerinin icra müdürlüğünün 27.12.2018 tarihli işlemi ile; icra dosyası üzerinden bir tahsilat ve ödemenin olmadığı, tahsilat bildirimlerinin yapılmadığı, dosyada taahhüt alınmışsa da öncesinde usule uygun bir icra emri tebliğinin olmadığı gerekçesi ile reddedildiğini, Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olması sebebiyle fazla ödenen 258.098,55 TL asıl alacak ve ödeme tarihlerinden itibaren işleyen yasal faizi olmak üzere toplam 342.051,95 TL'nin tahsili için Karaman İcra Müdürlüğünün 2018/11049 Esas sayılı dosyasında genel haciz yolu ile ilâmsız takip başlattıklarını, borçlu şirketin bu takibe itiraz ettiğini, borçlu şirketin icranın iadesinin istenmesi gerektiğinden yeni bir takip yapılamayacağına ilişkin şikâyetinin yerinde olmadığını, icra müdürlüğü tarafından yapılan bir tahsilat bulunmadığını, icra dosyasına yapılan bir tahsilat bildirimi olmadığı için 2004 sayılı Kanun'un 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrasının uygulanma imkânının olmadığını, yeni bir takip başlatmakta hukuki yararlarının bulunduğunu, borçlu şirketin asıl alacağa, faize ve ferilerine ilişkin itirazının da yerinde olmadığını, borçlu tarafa yapılan tebligatın icra dosyasına temel teşkil eden mahkeme kararında ismi geçen vekile yapıldığından ödeme emri tebligatında usulsüzlük olmadığını belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17.05.2019 tarihli ve 2019/5 Esas, 2019/138 Karar sayılı kararı ile; takip dosyasında ödeme emrinin Av. M.Ç.'a tebliğ edildiği, takibe konu Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/403 Esas ve 2017/268 Karar sayılı kararında Av. M.Ç.'ın davacı M. Elektrik Dağıtım A.Ş. vekili olduğundan tebligatın iptaline yönelik şikâyetin yerinde olmadığı, borçlu vekilinin takibe, yetkiye, borca, asıl alacak miktarına, faiz ve faiz oranına itiraz ettiği, borçlu vekilinin faize yönelik itirazlarının itirazın iptali davasında inceleneceği, ilâmsız takiplerde bir “ilam” söz konusu olmadığından 2004 sayılı Kanun’un 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenlemenin sadece ilâmlı takiplere özgü olup, ilâmsız takiplerde uygulanmayacağı, haricen alacaklıya ödenen paranın icra müdürlüğünce tahsil edilmediği ve borçludan yanlışlıkla para tahsili söz konusu olmadığından 2004 sayılı Kanun’un 361 inci maddesinin de uygulanma koşullarının bulunmadığı gerekçesi ile davanın (şikâyetin) reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 04.12.2019 tarihli ve 2019/1667 Esas, 2019/1688 Karar sayılı kararı ile; Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı kararında borçlu tarafça alacaklıya haricen fazladan ödenen dosya borcunun iadesine yönelik hüküm kurulmadığından icranın iadesine imkân verecek nitelikte kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmadığı gibi alacaklıya haricen fazladan ödenen para icra müdürlüğünce tahsil edilmediğinden ve borçludan yanlışlıkla fazla para tahsili de söz konusu olmadığından 2004 sayılı Kanun’un 40 ve 361 inci maddelerinin uygulanma yerinin olmadığı, haricen fazladan ödenen paranın tahsili için ilâmsız icra takibi başlatılmasında da yasaya uymayan bir yön bulunmadığı, ancak 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun (7201 sayılı Kanun) 11 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğinin (Yönetmelik) 18 inci maddelerine göre vekille takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması gerektiği, alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan ilâmsız icra takibinde ödeme emrinin Av. M.Ç.’a tebliğ edildiği, ilâmsız takipte borçlunun kendisini vekille temsil ettirip ettirmeyeceği belli değilken ödeme emrinin asıl yerine vekile tebliğ edilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile borçlu vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yerine şikâyetin kısmen kabul kısmen reddi ile davacı (borçlu) vekiline çıkartılan ödeme emri tebliğ işleminin iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtile kararı ile;
“… 1- Şikayetçi borçlunun temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre borçlunun temyiz itirazlarının REDDİNE;
2- Alacaklının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Borçlu hakkında başlatılan genel haciz yoluyla ilamsız icra takibinde, borçlunun sair şikayetlerinin yanı sıra, takipte vekille temsil edilmemesine rağmen ödeme emrinin asil yerine vekile tebliğ edildiğini ileri sürerek ödeme emri tebligatının iptali istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece; takip konusu ilamda borçlunun vekili olduğundan bahisle şikayetin reddine karar verildiği, kararın şikayetçi borçlu tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi’nce; ilamsız takipte borçlunun kendisini vekille temsil ettirip ettirmeyeceğinin belli olmaması nedeniyle ödeme emrinin asil yerine vekile tebliğinin usulsüz olduğu gerekçesiyle borçlunun istinaf başvurusunun, kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak yerine şikayetin kısmen kabulüne ve borçlu vekiline çıkartılan ödeme emri tebliğ işleminin iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine hükmedildiği, kararın borçlu yanca temyiz edildiği görülmektedir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 11. ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanması’na Dair Yönetmeliğin 18. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur. Anılan bu düzenlemeler gereğince tebligatın vekile yapılması ile yasal süreler işlemeye başlar. Yine bu tarihe göre takip kesinleştirilerek takibe devam işlemleri yapılır.
Somut olayda; her ne kadar şikayete konu takip ilamsız takip ise de; alacaklı vekilince takibe dayanak olarak Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/403 E. - 2017/268 K. sayılı ilamının gösterildiği ve bu ilam takip talebine eklenerek takibe geçildiği, anılan ilamda borçlunun vekilleri bulunduğu ve şikayete konu ödeme emrinin bu vekillerden birine tebliğ edildiği görüldüğünden, ödeme emrinin vekile tebliğinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
O halde; ödeme emrinin borçlu vekiline tebliğinde yasaya aykırılık bulunmadığından ve ilk derece mahkemesi kararı yerinde olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesi’nce borçlunun istinaf başvurusunun açıklanan gerekçe ile esastan reddine karar verilmesi yerine, kısmen kabul kısmen ret yönünde hüküm tesisi isabetsizdir ve kararın bozulması gerekmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçenin yanında, Özel Dairenin bozma kararında ve pek çok içtihadında ilke olarak belirtilen ilâmsız takip yapılsa bile takibe konu borcun doğrudan dayanağı ilâmdan kaynaklanması ve bu ilâmda borçlunun vekille temsil edilmesi hâlinde vekile ödeme emri gönderilmesi gerektiği hususuna Bölge Adliye Mahkemesince de iştirak edildiği, ancak Bölge Adliye Mahkemesince kabul edilmeyen hususun somut olayda takibe konu edilen alacağın doğrudan ilâma dayanmadığı, alacaklı vekili tarafından takibe dayanak belge olarak çeşitli tarihlere ilişkin tahsilat belgeleri ile "Karaman İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı takibine itirazımız üzerine Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/38 Esas, 2014/256 Karar sayılı ilamıyla itirazın iptaline dair verilen kararın ibrazı ile haricen tahsil edilen 454.465,96 TL’den, mahkeme kararının bozularak 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilam ile takibin 123.803,80 TL üzerinden takibine dair karar verilmesi sebebiyle oluşan fazla ödemenin tahsili talebidir" açıklaması ile takip başlatıldığı, dolayısıyla takip dayanağı olarak doğrudan ilâm gösterilmediği gibi alacaklı lehine dayanak ilâmlarda hüküm altına alınan bir alacağın da takip konusu yapılmadığı, bir başka deyişle Özel Dairenin bozma kararında belirtildiği üzere takibin dayanağının Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilâmının olmadığı, takibe konu edilen alacak doğrudan ilâmdan kaynaklı bir alacak olmadığından dayanak olarak gösterilen ilâmların sadece alacağın varlığını ispatlama amacıyla tahsilat belgeleri ile birlikte değerlendirilmek üzere icra dosyasına sunulduğu, bu nedenle borçlunun takipte vekil ile temsil edildiğinin kabulünün mümkün olmadığı, ilâmsız takipte borçlunun kendisini vekille temsil ettirip ettirmeyeceği belli değilken ödeme emrinin asıl yerine vekile tebliğ edilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Borçlu vekili; şikâyetin tümden kabulüne karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin, takibin ilâmlı takip olmadığı ve dosyanın haricen tahsil edildiği, dolayısıyla 2004 sayılı Kanun'un 40 ıncı maddesinin uygulanamayacağına ilişkin gerekçesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu hükmün sadece ilâmlı icrada değil bir ilâm hükmü icra edilirken de uygulama alanı bulacağını, borçlunun haricen yaptığı ödemeyi icra dairesine bildirerek tahsil harcı ödemek ve bu şekilde aynı dosya üzerinden icranın iadesi yoluna başvurarak, ödediği fazla meblağın iadesinin yapılması gerektiğini, icra dosyasının haricen tahsil edilmesi sonrasında vazgeçme (geri alma) talebinde bulunulmuş olup feragatin olmadığını, fazla ödenen miktara ilişkin yeni bir icra takibine girişilmesinin hukuka ve hakaniyete uygun olmadığını, ilâmsız icra takibinin iptaline karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Alacaklı vekili; direnme kararının ilk kararın onanan kısmını da kapsadığı için onanan ve kesinleşen kısımla ilgili direnme kararının yok hükmünde sayılması gerektiğini, icra takibinde takibin dayanağı olarak Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/268 Esas sayılı dosyasından verilen kararın gösterildiğini, bu mahkeme kararında da vekil olarak Av. M.Ç.’ın yer aldığını, icra takibinde de bu sebeple ödeme emri tebligatının ilâmda ismi geçen avukata yapıldığını, borçlu tarafın tebligatın vekile yapılmasından dolayı bir hak kaybının olmadığını, takibe muttali olan borçlunun süresi içinde icra takibine itiraz etmesi üzerine takibin durdurulduğunu belirterek tebligatın iptaline dair direnme kararının bozulmasına, icra takibi yapmakta hukuki yararın olduğuna ilişkin kısmın Yargıtay incelemesinden geçerek davacının (borçlunun) tüm temyiz taleplerinin reddedilerek, kararın bu yönü borçlu açısından kesinleşmiş olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesinin bu kısma ilişkin direnme kararının yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; asliye hukuk mahkemesinin itirazın iptaline ilişkin kararı üzerine alacağın haricen tahsil edilip, kararın bozulmasından sonra asliye hukuk mahkemesince verilen yeni karar üzerine fazla ödenmiş olan paranın tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile ilâmsız takipte ödeme emrinin asliye hukuk mahkemesinin ilâmındaki vekile mi yoksa asıla mı tebliğ edilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1.2004 sayılı Kanun'un 16, 21, 51 ve 61 inci maddesi,
2. 7201 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi,
3. Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin (Yönetmelik) 18 inci maddesi,
4. 6100 sayılı Kanun'un 73 üncü maddesi,
5. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 41 inci maddesi.
2. Değerlendirme
A. Borçlu vekilinin temyizi yönünden;
1. Hukuki yarar dava (şikâyet) şartı olduğu gibi, temyiz istemi için de gereken bir şarttır.
2. Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin kısmen kabul kısmen reddi ile borçlu vekiline çıkartılan ödeme emri tebliğ işleminin iptaline dair verilen karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiş, Özel Dairece borçlunun temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile karar bozulmuştur. Özel Dairece temyiz itirazları reddedilen tarafın direnme kararını temyiz etmesinde hukuki yararı bulunmamaktadır.
3. O hâlde borçlu vekilinin temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
B. Alacaklı vekilinin temyizi yönünden;
1. İcra takibinin başlaması için alacaklının icra dairesine yazılı veya sözlü olarak ya da elektronik ortamda bir takip talebinde bulunması gerekir. Takip talebini alan icra müdürü, takip talebinin 2004 sayılı Kanun'un 58 inci maddesinde yazılı şartları içerdiğine karar verirse, takip talebine uygun ödeme emri düzenleyerek borçluya gönderir.
2. 2004 sayılı Kanun’un 21 inci maddesinin birinci fıkrası ile 57 nci maddesinin birinci fıkrasına göre icra işlerinde tebligat 7201 sayılı Kanun ve ilgili Yönetmelik hükümlerine göre yapılır.
3. 7201 sayılı Kanun'un 11, Yönetmeliğin 18, 1136 sayılı Kanun'un 41 ve 6100 sayılı Kanun'un 73 üncü maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebliğin asıla (müvekkile) değil vekile yapılması gerekir.
4. Somut olayda; Karaman 1. İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı dosyasında alacaklı M. Elektrik Dağıtım A.Ş. vekili tarafından Kazım Karabekir Sulama Kooperatifi aleyhine 14.11.2012 tarihinde genel haciz yolu ile ilâmsız takip başlatılmış, ödeme emrinin borçluya tebliği üzerine borçlu vekili takibe itiraz etmiştir. Borçlu vekili tarafından alacaklı aleyhine Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/524 Esas sayılı dosyasında menfi tespit davası açılmış, alacaklı vekili tarafından ise Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/38 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açılmış, mahkemece davalar birleştirilerek görülmüştür. Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2014 tarihli ve 2012/524 Esas ve 2014/677 Karar sayılı dosyasında menfi tespit davasının reddine, birleşen itirazın iptali davasının kabulüne karar verilmiştir.
5. Karaman 1. İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı dosyasında alacaklı M. Elektrik Dağıtım A.Ş. vekili (üzerinde tarih olmayan dilekçesi ile) “Dosyadaki takibimizden vazgeçiyoruz bu nedenle bu dosyadaki tüm hacizlerin fekkini ve dosyanın işlemden kaldırılmasını” şeklinde talepte bulunmuş, icra müdürlüğünce 22.07.2015 tarihinde “Harca esas miktara %2,27 üzerinden tahakkuk edecek olan (p.harç mahsubu ile) harem yatırılması halinde dosya kaydının feragat nedeniyle kapatılmasına” karar verilmiştir. Alacaklı vekili tarafından 23.07.2015 tarihinde 4.382,69 TL tahsil harcı (vazgeçme % 2,7) yatırılmıştır.
6. Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2014 tarihli ve 2012/524 Esas ve 2014/677 Karar sayılı kararının Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 09.06.2015 tarihli ve 2015/377 Esas, 2015/10618 Karar sayılı kararı ile bozulması üzerine Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir. Mahkemenin bu kararı üzerine borçlu vekilinin 27.12.2018 tarihinde icra müdürlüğüne başvurarak ekte sundukları tahsilat belgelerine göre müvekkilinden 454.465,96 TL'nin tahsil edildiğini, bu tahsilatların icra dosyasına bildirilmediğini belirterek mahkeme kararı ve tahsilat belgelerinin dikkate alınarak dosya hesabı yapılmasını, alacağa yeter miktarda tahsilatı aşan miktarın tespiti ile ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alacaklıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir. İcra müdürlüğünün 27.12.2018 tarihli işlemi ile "...Dosyamızda alacaklı kurum tarafından herhangi bir tahsilat yapıldığı beyan edilmediği gibi dosyamızdan da borçlu tarafça ödenmiş borç tahsilatı olmadığı, borçlu tarafça alacaklı tarafa tüm ödemelerin haricen yapıldığı bu durumun dosyaya beyan edilen makbuzlarla sabit olduğu ancak ilgili kurum vekil/ vekillerinin bu durumu dosyamıza beyan etmedikleri hal böyle olunca dosyamızda da ödenmiş bir para olmadığından talebin infaz edilebilir yanı kalmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle borçlu Sulama Koop vekilinin dosyanın kapak hesabı yapılarak fazla ödenen paranın yasal faizi ile birlikte tahsiline ilişkin talebin, gerekçesi yukarda açıklanan nedenlerle reddine…” karar verilmiştir.
7. Şikâyet konusu olan Karaman İcra Müdürlüğünün 2018/11049 Esas sayılı dosyasında ise, S.S. Kazımkarabekir Sulama Kooperatifi vekili tarafından borçlu M.M. Elektrik Dağıtım A.Ş. aleyhine 31.12.2018 tarihinde genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibi başlatılmıştır. Takip talebinde “Karaman 1. İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı takibine itirazımız üzerine Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/38 Esas, 2014/256 Karar sayılı ilamıyla itirazın iptaline dair verilen kararın ibrazı ile haricen tahsil edilen 454.465,96 TL’den mahkemenin kararının bozularak 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilamı ile takibin 123.803,80 TL üzerinden takibine dair karar verilmesi sebebiyle oluşan fazla ödemenin tahsili talebidir.” şeklinde belirtilmiştir. Ödeme emri, takip talebine ekli Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilâmında borçlu M.M. Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin vekili olarak görünen Avukat M.Ç.’a tebliğ edilmiştir. Avukat M.Ç. ödeme emri tebliğini icra dosyasına iade etmemiştir.
8. Şu hâle göre alacaklı vekili tarafından, müvekkili aleyhine başlatılan takip nedeniyle yapılan fazla ödemenin tahsili için şikâyet konusu icra takibi başlatılmış ve takip talebinde Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilâmı gösterilmiştir. İlk takip nedeniyle yapılan fazla tahsilatın iadesi sağlanamadığı için şikâyet konusu icra takibi başlatılmış olup, ödeme emrinin takip talebinde gösterilen Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilâmındaki vekile tebliği usul ve yasaya uygundur. İlk yapılan takipte fazla ödemenin iadesinin mümkün olması hâlinde aynı icra dosyasında ilgili muhtıranın Avukat M.Ç.'a tebliğ edilmesi gerektiği de gözetildiğinde, şikâyet konusu ödeme emrinin bu vekile tebliğ edilmesinde hukuki yarar da bulunmaktadır.
9. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, takip talebinde Asliye Hukuk Mahkemesinin ilâmı gösterilmiş ise de, ilâmda alacaklı lehine hüküm altına alınan bir alacağın takibe konu edilmemiş olup, takibin ilâmın infazına ilişkin olmadığı, genel haciz yolu ile ilâmsız takibin haricen tahsil edilen fazla ödemenin tahsili talebine ilişkin olduğu, ilk takipte avukatın haricen fazla tahsilat yapmış olması nedeniyle fazla yapılan ödemenin tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile ilâmsız takipte ödeme emrinin vekile tebliğ edilmesi sonucunu doğurmayacağı, takip dosyasına vekil tarafından ayrıca vekâletname ibraz edilmemiş ise ödeme emrinin asıla tebliği gerektiği gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
10. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
11. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
I- A bendinde (§1-3) gösterilen gerekçeyle borçlu vekili yönünden temyiz isteminin hukuki yarar yokluğu nedeniyle REDDİNE, 03.05.2023 tarihinde yapılan birinci görüşmede oy birliğiyle,
II- B bendinde (§ 1-11) gösterilen gerekçeyle alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik 2004 sayılı Kanun'un 364 üncü maddesinin ikinci fıkrasının göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, 17.05.2023 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla,
İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
Kesin olarak karar verildi.
''K A R Ş I O Y''
Şikâyetçi borçlu vekili; ödeme emrinin vekil olmadığı hâlde asıl yerine vekile tebliğ edildiğini ileri sürerek ödeme emri tebliğ işleminin iptalini talep etmiştir.
Uyuşmazlık; asliye hukuk mahkemesinin itirazın iptali ilâmı üzerine alacağın haricen tahsil edilip, ilâmın bozulmasından sonra asliye hukuk mahkemesince verilen yeni karar üzerine fazla ödenmiş olan paranın tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile ilâmsız takipte ödeme emrinin asliye hukuk mahkemesinin ilâmındaki vekile mi yoksa asıla mı tebliğ edilmesi gerektiğine ilişkindir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 61 inci maddesinin birinci fıkrası “Ödeme emri borçluya takip talebinden itibaren nihayet 3 gün içinde tebliğe gönderilir…” hükmünü içermektedir.
İcra takibinin başlaması için alacaklının icra dairesine yazılı veya sözlü olarak ya da elektronik ortamda bir takip talebinde bulunması gerekir. Takip talebini alan icra müdürü, takip talebinin 2004 sayılı Kanun’un 58 inci maddesinde yazılı şartları içerdiğine karar verirse, takip talebine uygun ödeme emri düzenleyerek borçluya gönderir. Ödeme emri, borçluya tebliğ edilir. Borçlunun bir vekili bulunsa bile, o vekilin icra takibinde borçluyu temsil edip etmeyeceği bilinemeyeceğinden, ödeme emri borçlunun vekiline tebliğ edilemez (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013, s.219).
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun (7201 sayılı Kanun) 11, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 41 ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 73 üncü maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebliğin asıla (müvekkile) değil vekile yapılması gerekir.
7201 sayılı Kanun’un 11 inci maddesine göre tebligat yapılabilmesi, vekilin vekâletnamesinin bulunması şartına bağlıdır. Bu sebeple, vekâleti olmayan avukata yapılacak olan tebligatın geçersizliği sonucuna kolaylıkla varılır (Ejder Yılmaz, Tacar Çağlar, Tebligat Hukuku, Ankara, 2013, s.204).
Önemle belirtmek gerekir ki genel bir vekâletname, vekile dava açma veya vekâlet verene karşı açılmış olan davada savunmada bulunma (kısaca dava takip etme) yetkisini vermez. Vekilin (vekâlet vereni adına) dava açabilmesi veya mahkemede savunmada bulunabilmesi için ya genel vekâletnamede özel bir dava takip etme yetkisi bulunmalı veya vekile ayrı bir dava vekâletnamesi verilmelidir (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C. 1, Ankara 2020, s.351).
Somut olayda ise; Karaman 1. İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı dosyasında alacaklı M. Elektrik Dağıtım A.Ş. vekili tarafından Kazım Karabekir Sulama Kooperatifi aleyhine 14.11.2012 tarihinde genel haciz yolu ile ilâmsız takip başlatılmış, ödeme emrinin borçluya tebliği üzerine borçlu vekili takibe itiraz etmiştir. Borçlu vekili tarafından alacaklı vekili aleyhine Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/524 Esas sayılı dosyasında menfi tespit davası açılmış, alacaklı vekili tarafından ise Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/38 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açılmış, mahkemece davalar birleştirilerek görülmüştür.
Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2014 tarihli ve 2012/524 Esas ve 2014/677 Karar sayılı dosyasında menfi tespit davasının reddine, birleşen itirazın iptali davasının kabulüne karar verilmiştir.
Karaman 1. İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı dosyasında alacaklı M. Elektrik Dağıtım A.Ş. vekili (üzerinde tarih olmayan dilekçesi ile) “Dosyadaki takibimizden vazgeçiyoruz bu nedenle bu dosyadaki tüm hacizlerin fekkini ve dosyanın işlemden kaldırılmasını” şeklinde talepte bulunmuş, icra müdürlüğünce 22.07.2015 tarihinde “Harca esas miktara % 2,27 üzerinden tahakkuk edecek olan (p.harç mahsubu ile) harem yatırılması hâlinde dosya kaydının feragat nedeniyle kapatılmasına” karar verilmiştir. Alacaklı vekili tarafından 23.07.2015 tarihinde 4.382,69 TL tahsil harcı (vazgeçme % 2,7) yatırılmıştır.
Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2014 tarihli ve 2012/524 Esas ve 2014/677 Karar sayılı kararının Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 09.06.2015 tarihli ve 2015/377 Esas, 2015/10618 Karar sayılı kararı ile bozulması üzerine Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikâyet konusu olan Karaman İcra Müdürlüğünün 2018/11049 Esas sayılı dosyasında ise, S.S. Kazımkarabekir Sulama Kooperatifi vekili tarafından borçlu M.M. Elektrik Dağıtım A.Ş. aleyhine 31.12.2018 tarihinde ilâmlı icra takibi değil, genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibi başlatılmıştır. Takip talebinde “Karaman 1. İcra Müdürlüğünün 2012/5112 Esas sayılı takibine itirazımız üzerine Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/38 Esas, 2014/256 Karar sayılı ilâmıyla itirazın iptaline dair verilen kararın ibrazı ile haricen tahsil edilen 454.465,96 TL’den mahkemenin kararının bozularak 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilâmı ile takibin 123.803,80 TL üzerinden takibine dair karar verilmesi sebebiyle oluşan fazla ödemenin tahsili talebidir.” şeklinde belirtilmiştir.
Karaman İcra Müdürlüğünün 2018/11049 Esas sayılı dosyasında ödeme emri, takip talebine ekli Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/403 Esas, 2017/268 Karar sayılı ilâmında borçlu M.M. Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin vekili olarak görünen Av. M.Ç.’a tebliğ edilmiş ise de, bu vekilin genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibinde borçluyu temsil edip etmeyeceği bilinemeyeceğinden, ödeme emri vekile tebliğ edilemez. Takip talebinde Asliye Hukuk Mahkemesinin ilâmı gösterilmiş ise de, ilâmda alacaklı lehine hüküm altına alınan bir alacak takibe konu edilmemiş olup, takip ilâmın infazına ilişkin değildir. Genel haciz yolu ile ilâmsız takip, haricen tahsil edilen fazla ödemenin tahsili talebine ilişkindir. İlk takipte avukatın haricen fazla tahsilat yapmış olması nedeniyle fazla yapılan ödemenin tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile ilâmsız takipte de ödeme emrinin vekile tebliğ edilmesi sonucunu doğurmaz. Borçlu asıla ödeme emri tebliği üzerine borçlu dilerse kendisini vekille temsil ettirebilir.
Bu gerekçelerle alacaklı vekilinin temyiz itirazları yönünden Bölge Adliye Mahkemesinin kararının onanması gerektiğinden, kararının bozulması yönündeki Kurulun çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
Birinci Başkanvekili
Adem Albayrak
''K A R Ş I O Y''
Uyuşmazlık; asliye hukuk mahkemesinde görülen itirazın iptali davası sonucunda haricen fazla ödenen paranın ilâmsız icra suretiyle geri istenmesi üzerine, ödeme emrinin borçlu asıla mı, yoksa ilâmda belirtilen vekile mi çıkarılacağı noktasında toplanmaktadır.
Çözümlenmesi gereken öncelikli hususu, itirazın iptali davası ile ilâmsız icra dosyasının ayrı dosyalar veya ayrı işler olup olmadığı, bir başka ifade ile vekil tarafından her iki dosyaya ayrı ayrı vekâlet ibrazı gerekip gerekmediği hususudur.
Borca itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında, tebligatın borca itiraz eden vekile mi yoksa asıl davalı olan borçluya mı yapılacağı hususunda 03.06 2022 tarihinde yapılan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu toplantısında bu husus ayrıntılı olarak tartışılmış sonuç itibariyle 2021/1 Esas, 2022/3 Karar sayılı İçitihadı Birleştirme Kararı ile “ İcra takibine maruz kalan borçlu, vekil marifetiyle borca itiraz ettiğinde, itiraz üzerine duran icra takibinin devamını sağlamak için alacaklının açacağı itirazın iptali davasında dava dilekçesinin asıla tebliğ edilmesi gerekmektedir.” şeklinde içtihatlar birleştirilmiştir.
Bilindiği üzere içtihadı birleştirme kararları, konularıyla sınırlı, içeriği ile yol gösterici ve sonucuyla bağlayıcıdır. Bahse konu YİBBGK kararı somut olay bakımından (konusu bire bir aynı olmadığı için) sonucu itibariyle bağlayıcı değilse de, muhteviyatı itibariyle birbirine çok yakın konular olması nedeniyle içeriğinin yol gösterici olduğunda tereddüt edilmemelidir.
Bahse konu İçtihadı Birleştirme Kararında, dava dosyası ile icra takip dosyasının ayrı dosyalar olup vekil tarafından ayrı ayrı vekâlet ibraz etmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Somut dosyada da asliye hukuk mahkemesinde görülen dosya ile icra takip dosyası ayrı dosyalardır. Bu nedenle takip dosyasına vekil tarafından ayrıca vekâlet ibraz edilmemişse ödeme emri tebliğinin de asıl borçluya yapılması gerekir. Asliye hukuk mahkemesinde davayı takip eden vekilin icra dosyasını da takip yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bu durumda borçlu ile, takip dosyası nedeniyle vekâlet ilişkisi bulunmayan vekile tebligat yapılması HMK’nın 27 nci maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkının da ihlali olacaktır.
Açıklanan bu nedenlerle ve direnme kararında belirtilen hukuki sebeplerle direnme kararının onanması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.
1. H.D. Bşk.
Hasan Kaya
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 14’ü BOZMA, 11’i ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.