KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

İFAYA EKLİ CEZAİ ŞARTIN İSTENEBİLMESİ İÇİN KURAL OLARAK GECİKMİŞ İFANIN ÇEKİNCESİZ OLARAK KABUL EDİLMEMESİ GEREKİR.

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/(13)3-2245
KARAR NO   : 2021/880

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
Antalya 2. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ                        : 01/12/2016
NUMARASI                : 2016/718 - 2016/1320
DAVACI                      : T.K. vekili Av. A.M.S.
DAVALI                      : .&. Emlak Tur. İnş. ve Müh. Hiz. San. Tic. Ltd. Şti. vekili Av. F.O.

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Antalya 2. Tüketici Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; harici olarak düzenlenen 27.06.2012 ve 27.09.2012 tarihli sözleşmelerle davalıdan iki ayrı daire satın aldığını, sözleşmelerde teslim süresine uyulmaması hâlinde satıcının her gecikme ayı için taşınmazların bedelinin % 1 tutarındaki cezayı alıcıya ödeyeceği ve dairelerin teslim tarihinin 01.01.2013 olarak kararlaştırıldığını ancak tapuda devrin 04.03.2013 tarihinde yapıldığını, davalı satıcının taşınmazları iki ay geç teslim etmesinden kaynaklanan cezai şart alacağının tahsili için başlatılan icra takibine ise davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile icra inkâr tazminatına karar verilmesini istemiştir.

Davalı cevabı:

5. Davalı vekili yasal süresinden sonra sunduğu cevap dilekçesinde; taraflar arasında yapılan tapulu taşınmazların satışına dair sözleşmelerin harici olmaları nedeniyle geçersiz olduklarını, edimler yerine getirilmiş olsa bile sözleşmelerin geçerli hâle gelmeyeceğini ve fer’i edim niteliğinde olan cezai şartın da istenemeyeceğini, gecikilen dönem için davacıya bir ev tahsis edildiğini belirterek davanın reddini savunmuş; aksi hâlde davacının bedel ödemeden oturduğu evin işgaliye bedelinin takas ve mahsubuna karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı:

6. Antalya 2. Tüketici Mahkemesinin 24.04.2014 tarihli ve 2013/488 E., 2014/499 K. sayılı kararı ile; sözleşmedeki cezai şartın ifaya ekli cezai şart olduğu, bu cezai şartın istenebilmesi için ihtirazı kayıtlı olarak teslimin kabul edilmesi gerektiği, davacının ise ihtirazı kayıt ileri sürmeksizin taşınmazı teslim ve tapudan devir aldığı, cezai şartı talep hakkı bulunmadığı gerekçesi davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 02.03.2016 tarihli ve 2014/44769 E., 2016/6412 K. sayılı kararı ile;

“… 6098 sayılı TBK nun 179. ve devamı maddelerinde düzenlenen cezai şart, sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi halinde borçlunun belirli bir miktar para ödeme taahhüdüdür. Anılan maddenin 1. fıkrasında seçimlik cezai şart, 2. fıkrasında ise ifaya eklenen cezai şart düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu'nun 179. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen "Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.” hükmünü taşıyan ifaya eklenen cezai şartta İse, alacaklı akdin ifası ile birlikte cezai şartın ödenmesini de talep edebilir. Bu açıklamaların ışığı altında dava konusu olaya bakacak olursak, dava sözleşmeye aykırılık nedeniyle ifaya ekli cezai şartın tahsili istemine ilişkin olup, sözleşmelere konu olan daireleri davalının tayin edilen süreden 2 ay sonra geç teslim ettiği ve böylece ifanın geciktirilmiş olmasından dolayı davalının temerrüdünün oluştuğu anlaşılmıştır. O halde, mahkemece davalının sözleşmeye aykırı davranması nedeni ile davacının geç teslimden dolayı uğradığı zararı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Mahkemenin 01.12.2016 tarihli ve 2016/718 E., 2016/1320 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.          

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında düzenlenen sözleşmedeki ifaya ekli cezai şartın talep edilebilmesi için ifa sırasında cezai şart talebine ilişkin ihtirazı kayıt ileri sürmenin gerekip gerekmediği noktasında toplamaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “cezai şart (ceza koşulu)” kavramı üzerinde durulmasında fayda vardır.

13. Kanun koyucu mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 158-161. maddelerinde “cezai şart” kavramını kullanmış, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 179-182. maddelerinde ise bunun yerine “ceza koşulu” kavramını tercih etmiştir.

14. Cezai şart borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edime denir. Bu nedenle cezai şart, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlâli ile doğabilecek olan fer'î bir edimdir. Borçlu cezai şart ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararının şümulünü ispat etmek zorunda kalmadan, tazminat elde etme imkânını bulacaktır. Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Akman S./Burcuoğlu H./Altop A./ Tekinay, S.S.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 358-359).

15. Cezai şartın, kanundaki ifadesi ile ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede buna ilişkin bir hüküm bulunması gerekir. Sözleşmede kararlaştırılmamış olsa dahi temerrüt hâlinde TBK’nın 125/I. maddesi hükmünce alacaklı gecikme tazminatı talep edebilir ise de, ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede bununla ilgili açık hüküm bulunması şarttır.

16. Cezai şartın esas itibariyle iki temel amacı (işlevi) bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri ise, borcun ihlali hâlinde borçlu tarafından ödenecek tazminatı önceden ve götürü olarak belirlemektir. Bu iki temel amacı dışında, cezai şartın (ceza koşulunun) diğer bir amacı da, ifayı engelleyen cezai şartta (dönme/fesih cezasında) borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır (Kocaağa, K.: Ceza Koşulu (Sözleşme Cezası), Ankara 2018, s. 31-33).

17. Cezai şart, somut olayda uygulanması gereken ve uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 179–182. maddelerinde düzenlenmiştir.

18. Türk Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi:

“…Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.

Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.

Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır…” düzenlemesini içermektedir.

19. Maddenin birinci bendinde seçimlik cezai şart düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi hâlinde ödenmek üzere cezai şart vaad edilmiş ve aksi de sözleşmede öngörülmemiş ise alacaklı ya sözleşmenin ifasını ya da cezai şartın ödenmesini isteyebilir. Seçimlik cezai şartta alacaklı seçimlik bir yetkiye sahiptir. Buna göre o şartın gerçekleşmesi yani borçlunun asıl edimi hiç veya gereği gibi ifa etmemesi durumunda ya asıl edimin ifasını ister ya da bundan vazgeçerek cezai şartın ödenmesini talep eder. Seçimlik cezai şartta alacaklı hem asıl edimin ifasını hem de cezai şartın ödenmesini isteyemeyecektir. Örneğin, satıcının sattığı malı teslim etmemesi hâlinde alıcının mal yerine 100.000 TL ceza koşulu isteyebileceği kararlaştırılmışsa, alıcı ister malın teslimini, isterse ceza koşulunu isteyebilir. Görüldüğü üzere burada seçimlik bir hak söz konusu olup, alacaklı ancak ya asıl borcun ifasını ya da ceza koşulunun ödenmesini isteyebilir; alacaklı aynı anda hem asıl borcun ifasını hem de ceza koşulunun ödenmesini kural olarak isteyemez. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, asıl borcun sonraki imkânsızlık nedeniyle ifâ imkânının ortadan kalkması hâlinde, alacaklıya tanınmış olan bu seçim hakkı bir anlam ifade etmez. Asıl borcun ifası imkânsız olduğunda, alacaklı koşulları varsa yalnızca tazminat isteme hakkına sahip olur. Buna göre alacaklı, ya zararının tazmin edilmesini ya da ceza koşulunun ödenmesini ister.

20. Buradaki “seçimlik” ifadesinden, ceza koşulu ile asıl borç arasındaki ilişkinin, seçimlik borçlarda yer alan birden çok edim arasındaki ilişkiye benzediği sanılmamalıdır. Asıl borç ile ceza koşulu arasında gerçek anlamda bir seçimlik borç (alacak) ilişkisi söz konusu olmayıp, yalnızca alacaklıya tanınmış bir seçim hakkı söz konusudur. Bunun önemi şu noktada ortaya çıkar: Borçlu asıl borcun ifasıyla yükümlü olmakla birlikte, alacaklı asıl borcun ifasından vazgeçerek ceza koşulunun ödenmesini istediğini borçluya bildirebilir. Borçlu ceza koşulu kendisinden istenmedikçe yalnız asıl borcu ifa edebilir. Bu seçim hakkı, teknik anlamdaki seçimlik borçtan (alacaktan) farklıdır (Kocaağa, K.: s. 133-136).

21. İkinci bentte düzenlenen ifaya ekli cezai şartta ise alacaklı, açıkça vazgeçmiş veya ifayı kayıtsız şartsız kabul etmiş olmadıkça, hem sözleşmenin ifasını hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilir.

22. Dönme (fesih) cezası olarak da adlandırılan ifayı engelleyen cezai şart ise maddenin üçüncü bendinde hükme bağlanmıştır. Burada borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle tek taraflı olarak sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunu ispat yetkisi saklı tutulmuştur. Böylece borçlu alacaklı ile yaptığı anlaşmada dilerse sözleşmeden dönmeyi ve alacaklıya sadece cezai şart ödemeyi kararlaştırabilir. Bu tür cezai şartta borçlu cezayı ödemek suretiyle sözleşmeden dönebileceği gibi, alacaklı da sadece cezai şartın ödenmesini talep edebilir. Bu durumda artık alacaklı borçludan asıl edimin ifasını isteyemeyecektir.

23. Seçimlik ve ifaya eklenen ceza koşulu, borçlunun borcunu ihlal etmesine karşı alacaklıya bir talep hakkı sağlarken, dönme cezası borcun ihlali koşulu aranmaksızın, belirli bir meblağı ödemek suretiyle borçluya sözleşmeyi sona erdirme imkânı verir. Borçlu, borca aykırı davranışı bulunmasa bile, ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeyi ortadan kaldırabilir. Burada asıl borcun ifasının yerini dönme (fesih) cezası almaktadır. Bundan dolayı dönme cezasının, asıl borcun alacaklı lehine ifasını teminat altına almak gibi bir işlevinin bulunmadığı, aksine onu zayıflatıcı rol oynadığı söylenebilir. Gerçekten, “borcumu ifa etmekten vazgeçersem 1.000 TL ödeyeceğim” ifadesinde yerini bulan dönme cezasında asıl borcun ifasının teminat altına alınması suretiyle alacaklının hukukî durumunun güçlendirilmesi değil, aksine dönme cezasını ödemek ve sözleşmeden dönmek (veya sözleşmeyi feshetmek) suretiyle borçlunun durumunun iyileştirilmesi söz konusudur (Kocaağa, K.: s. 145-154).

24. Cezai şarta ilişkin hükümler emredici nitelikte değildir. Taraflar bunların aksini kararlaştırabilirler. Borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi dışında kalan diğer borca aykırılık hâlleri için ifaya eklenen ceza koşulu kararlaştırabilecekleri gibi; bu iki ihlal durumu için seçimlik ceza koşulu da kararlaştırabilirler. Örneğin satıcının ayıplı mal teslim etmesi hâlinde, alacaklıya hem ayıpsız bir mal teslim edileceği hem de ceza koşulu ödeneceği kararlaştırılabilir. Ayrıca tarafların, ceza koşulu anlaşmasında, seçimlik ceza koşulu ile ifaya eklenen ceza koşuluna birlikte yer vermeleri de mümkündür (Kocaağa, K.: s.138-139). İstisnası cezanın tenkisiyle (indirilmesiyle) ilgili TBK’nın 182. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci bendinde ceza miktarını tarafların serbestçe belirleyebilecekleri belirtildikten sonra, üçüncü bendinde bu ceza miktarının hâkim kararı ile azaltılabileceği öngörülmüştür.

25. Nitekim aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 12.11.2014 tarihli ve 2013/15-1140 E., 2014/905 K. ; 29.11.2017 tarihli ve 2017/3-998 E., 2017/1459 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir.

26. Somut olayda; davaya konu sözleşmelerin 3.6. maddesinde düzenlenen “Teslim süresine uyulmaması durumunda satıcı her gecikme ayı için alınan gayrimenkulün bedelinin %1 tutarındaki cezayı hükmü alıcıya ödemek zorundadır.” hükmünün ifaya ekli cezai şart mahiyetinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.

27. Türk Borçlar Kanunu’nun 179/II. maddesinde ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir denilmek suretiyle ifaya ekli cezayı düzenlemiştir. Bu cezaya, gecikme cezası da denmektedir.

28. Anılan hükme göre borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. Bu nedenle, burada ceza koşulunun aynen ifaya ilave olarak (kümülatif) talep edilebilmesi olanaklıdır. Örneğin, bir inşaat sözleşmesinde yüklenici, işin teslim edilmesi gerektiği tarihten itibaren geciktiği her gün için iş sahibine 10.000 TL ceza koşulu ödemeyi taahhüt etmişse, yüklenicinin borcunu ifada gecikmesi hâlinde, iş sahibi hem gecikilen her gün için 10.000 TL ceza koşulunu hem de inşaatın bitirilmesini isteyebilir. İfaya eklenen ceza koşulu, özellikle borcun geç ifa edilmesi hâlinde uygulanır ve uygulamada en çok rastlanan ceza koşulu türüdür.

29. Ceza koşulunun amacı da onun ifaya eklenen nitelikte olup olmadığının tespitinde önemli rol oynayabilir.

30. Borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde alacaklının ifaya ek olarak talep ettiği alacak bir ceza koşulu alacağı ise, zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borçlunun borca aykırı davranışı nedeniyle zarara uğramasa dahi kararlaştırılan ceza koşulunu talep edebilir.

31. İfaya ekli cezai şartın istenebilmesi için sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmadıkça gecikmiş ifanın çekincesiz olarak kabul edilmemesi gerekir. Aksi hâlde cezai şartı isteme hakkı düşer. Gecikmiş ifadan önce keşide edilen ihtarla gecikme cezası isteme hakkı saklı tutulmuş, sözleşmede cezai şart talep edebilmek için ihtirazı kayda gerek olmadığı kararlaştırılmış ise ya da ifadan önce alacaklının bu hakkını saklı tuttuğu anlamına gelecek davranışları mevcut ise sonradan yapılan teslimde çekince konulmamış olsa dahi cezai şart isteme hakkı düşmez, talep edilebilir.

32. Cezayı isteme hakkının saklı tutulması (çekince, ihtirazı kayıt), yenilik doğuran bir irade beyanı olup, ifa anında açıkça yapılmalıdır. Saklı tutma, teslim-kabul tutanağına düşülecek bir kayıtla veya ifayı kabulden önce yapılacak yazılı bildirimle yahut iş bedelinin ceza alacağı kesilerek ödenmesi gibi buna delalet eden bir eylem veya işlem ile gerçekleştirilebilir.

33. Açık feragat ise, borçluya yöneltilen ve varması gereken bir irade beyanıyla veya sözleşmeye önceden ifanın çekincesiz kabul edileceğine ilişkin bir hükmün konulmasıyla olur. Bazen de, çekincenin varlığı bazı koşulların gerçekleşmesine bağlanabilir (Selimoğlu, Y.E.; Eser Sözleşmesi, 4. Baskı, Ankara 2017, s. 350-353).

34. Tüm bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık irdelendiğinde, davaya konu taşınmazlar ihtirazı kayıt ileri sürülmeksizin, diğer bir deyişle bu hak saklı tutulmaksızın teslim alınmış olduğundan, artık yükleniciden cezai şart talep edilemez ve bu husus hâkim tarafından re’sen dikkate alınır. Bu nedenle, davanın reddine dair mahkemece verilen direnme kararı yerindedir.

35. O hâlde; usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 29.06.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : İfaya ekli cezai şartın talep edilebilmesi için ihtirazi kayıt ileri sürme külfeti ile ilgili açıklamalar için bkz. KOCAAĞA, Köksal, Ceza Koşulu (Sözleşme Cezası), 2. Bası, Ankara, 2018, s. 285-303; YAĞCIOĞLU, Burcu, Türk ve İsviçre Hukuku’nda Ceza Koşulu (Cezai Şart), Ankara, 2019, s. 202-209; EKİNCİ, Hüseyin, Özel Hukuk Sözleşmelerinde Ceza Koşulu, Güncellenmiş 2. Baskı, Ankara, 2015, s. 328-330; KABAKLIOĞLU ARSLANYÜREK, Yasemin, Ceza Koşulu Özellikle Zarar ve Tazminatla İlişkisi, İstanbul, 2018, s. 51, 52.

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/15-3169
KARAR NO   : 2021/948

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
Kahramanmaraş 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                        : 13/01/2016
NUMARASI                : 2015/835 - 2016/22
DAVACI                      : K.K. Ambalaj Plast. Gıd. Yal. ve Sın. Gazlar ve Tic. İşl. A.Ş vekili Av. OB.
DAVALI                      : HE vekili Av. İ.S.

1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kahramanmaraş 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı ile imzaladığı 03.02.2011 tarihli sözleşme konusu makinenin teknik özellikler maddesine uygun olarak devreye sokulmadığını, verilen süreye rağmen teslim tarihi geçtiği hâlde, makinenin çalışır vaziyette teslim edilmemesi nedeniyle sözleşmeden döndüğünü, BK'nın 106-108. maddeleri gereğince makine için ödenilen ücret ile KDV'nin iadesi ve menfi zararının tazmini gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalıya ödenen sözleşme bedeli 30.000 TL’nin ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

5. Davacı vekili 17.10.2012 havale tarihli dilekçesi ile dava dilekçesini açıklamış, davalının sözleşme şartlarını yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin feshedildiğini, sebepsiz zenginleşen davalıdan müvekkilinin ödediği 30.000 TL’nin ödeme tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte tahsilini ve dava konusu makinenin 14.03.2011 tarihinde teslim edilmemesi nedeniyle günlük 200 TL cezai şartın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ettiğini belirtmiş; 05.06.2013 tarihli dilekçesinde ise, bilirkişi raporunda makinenin geç tesliminden dolayı müvekkili şirketin uğradığı toplam zararın 748.292TL hesaplandığını, davacının zarara dönük talebinin 42.400 TL olduğunu belirterek dava değerini 72.400 TL olarak ıslah etmiştir.

Davalı Cevabı:

6. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile müvekkili arasında imzalanan 03.02.2011 tarihli protokol konusu makineye davacının talebi üzerine ilâve makine grupları yapılarak daha farklı ve üstün özelliklere sahip makinenin imal edilip davacıya teslim edildiğini, sözleşmeye göre yapılacak olan makinenin bedeli 32.000 TL+KDV iken, davacının protokol dışındaki ilâve talepleri üzerine imal edilen makinenin bedelinin 54.045 TL + KDV (63.773,10 TL) olduğu, müvekkilinin bu tutar üzerinden düzenlediği 18.10.2011 tarihli faturasına davacının süresi içinde itiraz etmeyerek faturayı kabul ettiğini, fatura karşılığında 27.940 TL ödeyen davacının bakiye 35.833 TL ile ilâve işler bedelini ödemediğini, makinenin çalışır vaziyette teslim edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

7. Kahramanmaraş 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.04.2014 tarihli ve 2012/530 E., 2014/172 K. sayılı kararı ile; tarafların imzaladığı 03.02.2011 tarihli protokolde makinenin 14.03.2011 tarihinde İstanbul'dan Kahramanmaraş'a gönderilmek üzere yükleneceği, zamanında yükleme yapılmadığı takdirde ise günlük 200 TL reklamasyon kesileceğinin kararlaştırıldığı, bu durumda 12.10.2011 tarihinde İstanbul’dan yüklenip sevk edilen makinenin tesliminde gerçekleşen gecikme karşılığının 42.400 TL olduğu, davacının defterlerinde gönderilen paranın toplam 30.113,20 TL olarak görüldüğü ve bu hususun banka EFT'leri ve çeklerle desteklendiği, dava dilekçesi ve davacı vekilinin 17.10.2012 havale tarihli açıklama dilekçesinden davacının hem müspet hem de menfi zararının giderilmesini talep ettiği, sözleşme konusu makinenin geç teslim edildiği gibi ayıplı da olup verimli çalışmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile, davacının talebine göre ödediği 30.000 TL’nin dava tarihinden, geç teslimden kaynaklanan 42.400 TL'nin ise ıslah tarihi 04.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 08.06.2015 tarihli ve 2014/6775 E., 2015/3180 K. sayılı kararı ile;

‘‘… Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi zararın ve cezai şartın tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

2- Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;

Davacı dava dilekçesinde; davalının edimini yerine getirmemesi ve dava konusu makinenin sözleşmedeki teknik özellikler maddesine uygun şekilde devreye sokulamaması nedeni ile sözleşmeden döndüklerini beyan etmiştir. Yanlar arasında imzalanan 03.02.2011 tarihli sözleşmede makinenin İstanbul’dan yükleme tarihinin 14.03.2011 olduğu, yükleme tarihi geçtiği takdirde davacı iş sahibi tarafından her gün için 200,00 TL reklamasyon kesileceği kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin bu hükmü sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 158/II. maddesinde düzenlenen ifaya ekli ceza niteliğindedir. İfaya ekli cezanın istenebilmesi için eserin teslim edilmemiş ya da ihtirazî kayıtla teslim alınmış olması gereklidir. Somut olayda; dosya kapsamına göre eksiklikler bulunmakla birlikte davacının eseri teslim aldığı ve ihtirazî kayıt ileri sürmediği anlaşılmaktadır. Bu halde teslimde ihtirazî kayıt ileri sürülmemesi sebebiyle ifaya ekli cezayı isteme hakkı kalmamıştır. Mahkemece hüküm altına alınan bedelin 42.400,00 TL’lik kısmı ifaya ekli ceza olup yukarıda açıklanan nedenlerle reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.

3- Sözleşme konusu makinelerin demonte halde davacının deposunda bulunduğu anlaşılmaktadır. Sözleşme feshedildiğine ve ödenen bedelin istirdatına karar verildiğine göre davacı iş sahibinde bulunan yükleniciye ait makine ve parçalarının da davalıya teslimi gerekir. Mahkemece dava konusu makinelerin davalıya teslimine ilişkin hüküm kurmamış olması hatalı olmuş kararın belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

10. Kahramanmaraş 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.01.2016 tarihli ve 2015/835 E., 2016/22 K. sayılı kararı ile; davacının hem müspet hem de menfi zararını talep ettiği, sözleşmeye konu makinenin geç teslim edildiği gibi aynı zamanda ayıplı da olduğu, makinenin verimli çalışmadığının montajdan sonra ortaya çıktığı ve baştan ihtirazı kayıt ileri sürülmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle bozma kararının iki numaralı bendine karşı direnilmesine, davacının ödediği 30.000 TL’nin dava tarihinden, geç teslimattan doğan 42.400 TL'nin de ıslah tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, Yargıtay kararının üç numaralı bendi yönünden ise uyulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

11. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında imzalanan 03.02.2011 tarihli sözleşmede makinenin İstanbul’dan yükleme tarihinin 14.03.2011 olduğu, yükleme tarihi geçtiği takdirde davacı iş sahibi tarafından her gün için 200 TL reklamasyon kesileceği kararlaştırılan somut olayda; sözleşme konusu makineyi eksikleri ile birlikte teslim alan ve ihtirazı kayıt ileri sürmeyen davacının geç teslim edilen makinedeki ayıpların montajdan sonra ortaya çıkması nedeniyle baştan ihtirazı kayıt ileri sürmesinin mümkün olup olmadığı ve buradan varılacak sonuca göre sözleşmede kararlaştırılan ifaya ekli cezai şartı davalı yükleniciden talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “cezai şart (ceza koşulu)” kavramı üzerinde durulmasında fayda vardır.

14. Kanun koyucu mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 158-161. maddelerinde “cezai şart” kavramını kullanmış, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 179-182. maddelerinde ise bunun yerine “ceza koşulu” kavramını tercih etmiştir.

15. Cezai şart borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edime denir. Bu nedenle cezai şart, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlâli ile doğabilecek olan fer'î bir edimdir. Borçlu cezai şart ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararının şümulünü ispat etmek zorunda kalmadan, tazminat elde etme imkânını bulacaktır. Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Akman S./Burcuoğlu H./Altop A./ Tekinay, S.S.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 358-359).

16. Cezai şartın, kanundaki ifadesi ile ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede buna ilişkin bir hüküm bulunması gerekir. Sözleşmede kararlaştırılmamış olsa dahi temerrüt hâlinde TBK’nın 125/I. maddesi hükmünce alacaklı gecikme tazminatı talep edebilir ise de, ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede bununla ilgili açık hüküm bulunması şarttır.

17. Cezai şartın esas itibariyle iki temel amacı (işlevi) bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri ise, borcun ihlali hâlinde borçlu tarafından ödenecek tazminatı önceden ve götürü olarak belirlemektir. Bu iki temel amacı dışında, cezai şartın (ceza koşulunun) diğer bir amacı da, ifayı engelleyen cezai şartta (dönme/fesih cezasında) borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır (Kocaağa, K.: Ceza Koşulu (Sözleşme Cezası), Ankara 2018, s. 31-33).

18. Cezai şart, somut olayda uygulanması gereken ve uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan BK’nın 158-161. maddelerinde düzenlenmiştir.

19. Borçlar Kanunu’nun 158. maddesi;

“Akdin icra edilmemesi veya natamam olarak icrası halinde tediye edilmek üzere cezai şart kabul edilmiş ise, hilafına mukavele olmadıkça, alacaklı ancak ya akdin icrasını veya cezanın tediyesini isteyebilir.

Akdin muayyen zamanda veya meşrut mahalde icra edilmemesi halinde tediye olunmak üzere cezai şart kabul edilmiş ise, alacaklı hem akdin icrasını hem meşrut cezanın tediyesini talep edebilir. Meğer ki alacaklı bu hakkından sarahaten feragat etmiş veya kayıt dermeyan etmeksizin edayı kabul eylemiş olsun.

Borçlunun, cezai şartı tediye ile akitten rücu etmek hakkını ispat edebilmek salahiyeti mahfuzdur…” hükmünü içermektedir.

20. Maddenin birinci bendinde seçimlik cezai şart düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi hâlinde ödenmek üzere cezai şart vaad edilmiş ve aksi de sözleşmede öngörülmemiş ise, alacaklı ya sözleşmenin ifasını ya da cezai şartın ödenmesini isteyebilir. Seçimlik cezai şartta alacaklı seçimlik bir yetkiye sahiptir. Buna göre o şartın gerçekleşmesi yani borçlunun asıl edimi hiç veya gereği gibi ifa etmemesi durumunda ya asıl edimin ifasını ister ya da bundan vazgeçerek cezai şartın ödenmesini talep eder. Seçimlik cezai şartta alacaklı hem asıl edimin ifasını hem de cezai şartın ödenmesini isteyemeyecektir.

21. İkinci bentte düzenlenen ifaya ekli cezai şartta ise alacaklı, açıkça vazgeçmiş veya ifayı kayıtsız şartsız kabul etmiş olmadıkça, hem sözleşmenin ifasını hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilir.

22. Dönme cezası olarak da adlandırılan ifayı engelleyen cezai şart ise, maddenin üçüncü bendinde hükme bağlanmıştır. Burada borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle tek taraflı olarak sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunu ispat yetkisi saklı tutulmuştur. Böylece borçlu alacaklı ile yaptığı anlaşmada dilerse sözleşmeden dönmeyi ve alacaklıya sadece cezai şart ödemeyi kararlaştırabilir. Bu tür cezai şartta borçlu cezayı ödemek suretiyle sözleşmeden dönebileceği gibi, alacaklı da sadece cezai şartın ödenmesini talep edebilir. Bu durumda artık alacaklı borçludan asıl edimin ifasını isteyemeyecektir.

23. Cezai şarta ilişkin hükümler emredici nitelikte değildir. Taraflar bunların aksini kararlaştırabilirler. İstisnası cezanın tenkisiyle (indirilmesiyle) ilgili BK’nın 161. maddesinde (TBK m. 182) düzenlenmiş olup, maddenin birinci bendinde ceza miktarını tarafların serbestçe belirleyebilecekleri belirtildikten sonra, üçüncü bendinde: "Hâkim fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükelleftir" denilmek suretiyle, bu ceza miktarının hâkim kararı ile azaltılabileceği öngörülmüştür.

24. Nitekim aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 12.11.2014 tarihli ve 2013/15-1140 E., 2014/905 K.; 29.11.2017 tarihli ve 2017/3-998 E., 2017/1459 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir.

25. Somut olayda; dava konusu 03.02.2011 tarihli eser sözleşmesinde yer alan “Teslim tarihi: İstanbul’dan yükleme tarihi 14.03.2011. Yükleme tarihi geçtiği takdirde KAYAŞ tarafından hergün için 200 TL reklamasyon kesilecektir…” hükmünün ifaya ekli cezai şart mahiyetinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.

26. Borçlar Kanunu’nun 158/II. maddesinde ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir denilmek suretiyle ifaya ekli cezai şart düzenlenmiştir. Bu cezaya, gecikme cezası da denmektedir.

27. Anılan hükme göre borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. Bu nedenle, burada ceza koşulunun aynen ifaya ilave olarak (kümülatif) talep edilebilmesi olanaklıdır.

28. Borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde alacaklının ifaya ek olarak talep ettiği alacak bir ceza koşulu alacağı ise, zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borçlunun borca aykırı davranışı nedeniyle zarara uğramasa dahi kararlaştırılan ceza koşulunu talep edebilir.

29. İfaya ekli cezai şartın istenebilmesi için sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmadıkça gecikmiş ifanın çekincesiz olarak kabul edilmemesi gerekir. Aksi hâlde cezai şartı isteme hakkı düşer. Gecikmiş ifadan önce keşide edilen ihtarla gecikme cezası isteme hakkı saklı tutulmuş, sözleşmede cezai şart talep edebilmek için ihtirazı kayda gerek olmadığı kararlaştırılmış ya da ifadan önce alacaklının bu hakkını saklı tuttuğu anlamına gelecek davranışları mevcut ise sonradan yapılan teslimde çekince konulmamış olsa dahi cezai şart isteme hakkı düşmez, talep edilebilir.

30. Cezayı isteme hakkının saklı tutulması (çekince, ihtirazı kayıt), yenilik doğuran bir irade beyanı olup, ifa anında açıkça yapılmalıdır. Saklı tutma, teslim-kabul tutanağına düşülecek bir kayıtla veya ifayı kabulden önce yapılacak yazılı bildirimle yahut iş bedelinin ceza alacağı kesilerek ödenmesi gibi buna delalet eden bir eylem veya işlem ile gerçekleştirilebilir.

31. Açık feragat ise, borçluya yöneltilen ve varması gereken bir irade beyanıyla veya sözleşmeye önceden -eserin çekincesiz kabul edileceğine- ilişkin bir hükmün konulmasıyla olur. Bazen de, çekincenin varlığı bazı koşulların gerçekleşmesine bağlanabilir (Selimoğlu Y.E.; Eser Sözleşmesi, Ankara 2017, s.350-353).

32. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendiğinde; taraflar arasında imzalanan sözleşmede yükleme tarihi geçtiği takdirde davacı iş sahibinin her gün için 200 TL reklamasyon keseceğine yönelik düzenleme geç teslimden kaynaklanan ifaya ekli cezai şart olup, teslim tarihinin 14.03.2011 olarak kararlaştırılmasına rağmen, dosyada bulunan sevk irsaliyesinden fiili teslim tarihinin 12.10.2011 olduğu ve sözleşme konusu makinenin gecikme ile davacıya teslim edildiği, davacı iş sahibinin herhangi bir çekince ve ihtirazı kayıt koymaksızın eksikleri ile birlikte makineyi teslim aldığı anlaşılmaktadır.

33. Mahkemece dava konusu talebin, ayıptan doğan zarara ilişkin olmayıp, geç teslimden kaynaklı cezai şart olduğu, sözleşme konusu makineyi ihtirazı kayıt ileri sürmeden teslim alan davacının, sözleşmede de aksi kararlaştırılmadığından geç teslimden kaynaklanan ifaya ekli cezai şartı talep edemeyeceği gözetilmeksizin, davalı yüklenicinin geç teslim ettiği makinenin ayıplı olduğu, ayıbın sonradan ortaya çıkması nedeniyle davacının teslim sırasında ihtirazı kayıt ileri sürmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun değildir.

34. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki belge ve delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru olmamıştır.

35. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 07.07.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/3-751
KARAR NO   : 2022/590

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
Fethiye 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mah. Sıfatıyla)
TARİHİ                          : 28/03/2019
NUMARASI                  : 2019/1 - 2019/92
ASIL VE BİRLEŞEN
DAVADA DAVACILAR :
1- S.S.P. 2-S.R.P. vekilleri Av. F.H.
ASIL BİRLEŞEN 
DAVADA DAVALILAR  :
1- E.K. vekili Av. C.S.
                                        2- R.Y. vekilleri Av. K.H., Av. U. H.
İHBAR OLUNAN          : A. Emlakçılık İnş. Tur. Nak. Taah. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti.

1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen “alacak” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda Fethiye 3. Asliye Hukuk Mahkemesince (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla) verilen asıl ve birleşen davaların reddine ilişkin karar, asıl ve birleşen davada davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı asıl ve birleşen davada davacılar vekili ve davalı Ramazan Y. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Asıl ve Birleşen Davalarda Davacılar İstemi:

4. Asıl davada davacılar vekili Fethiye Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği 25.10.2007 tarihli asıl dava dilekçesinde; müvekkillerinin davalı Ekber K.’dan 22.03.2005 tarihli sözleşme ile Muğla ili, Fethiye ilçesi, Çalış mevkii, S. Apartmanları, A blok 3, 9 ve 10 nolu daireler ile C blok 5 nolu daireyi satın aldıklarını, ancak projeye davalı Ramazan Y. tarafından devam edileceği bildirilerek yapılan sözleşmenin satıcı kısmına davalı Ramazan Y.’in adı yazılarak yeniden sözleşme imzalandığını, tüm bedelin ödendiğini ve 12.07.2006 tarihinde hisseli tapu devrinin yapıldığını ancak teslim edilmesi gereken tarihte dairelerde başkalarının oturduğunun anlaşıldığını ileri sürerek tapu devrinden önce yapılan 11.07.2007 tarihli sözleşme gereğince belirlenen sürede dairelerin teslim edilmemesi nedeniyle kararlaştırılan tazminattan şimdilik 13.000 İngiliz Poundu’nun faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

5. Birleşen davada davacılar vekili Fethiye Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği 19.09.2011 tarihli dava dilekçesinde; ek dava mahiyetinde açılan dava ile bakiye 247.000 İngiliz Poundu’nun faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Asıl ve Birleşen Davalarda Davalılar Cevabı:

6. Asıl ve birleşen davada davalı Ekber K. usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.

7. Asıl ve birleşen dava davalısı Ramazan Y. vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin davalı Ekber K.’ya verdiği borç ile yaptığı işlerin karşılığı olarak dava konusu taşınmazların tapusunun geçici olarak müvekkiline verildiğini, ancak borç ödenince davalı Ekber K.’nın talimatı ile daire tapularını davacılar adına devrettiğini, bunun dışında davacılarla bir ilgisinin bulunmadığını, zaten davacıların daireleri teslim aldıklarını belirterek asıl ve birleşen davaların reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

8. Fethiye 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.03.2011 tarihli ve 2007/482 E., 2011/119 K. sayılı kararı ile; davalıların sözleşmelerden kaynaklı tüm alacaklarını almalarına, hisseli olarak tapuyu devretmelerine, bu şekilde haricî sözleşmelerin bir kısmına uymalarına rağmen cezai şart talebiyle karşılaştıklarında geçersizliği öne sürmelerinin hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğu, dairelerin boş olarak teslimi konusunda ibralaşma bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 13.000 İngiliz Poundu’nun dava tarihi ile karşılığı olan 32.110 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalılar Ramazan Y. vekili ve Ekber K. tarafından temyiz isteminde bulunulması üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 20.09.2012 tarihli ve 2011/16678 E., 2012/20289 K. sayılı kararı ile; davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılarak karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.

10. Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda Fethiye 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) 28.01.2015 tarihli ve 2013/49 E., 2015/26 K. sayılı kararı ile; taşınmaz satışlarında resmi yazılı şekil dışında yapılan işlemlerin geçersiz olduğu, sözleşmenin bazı maddelerine geçerlilik tanınamayacağı dolayısıyla cezai şart alacağının da geçersizlik yaptırımına mahkûm olduğu, ayrıca sözleşmenin ifası sırasında cezai şarta ilişkin hakka ihtirazî kayıt konulmaksızın ifanın kabul edilmiş olması nedeniyle de artık cezai şart alacağının talep edilemeyeceği gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

11. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davacılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

12. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 26.12.2017 tarihli ve 2017/14939 E., 2017/18212 K. sayılı kararı ile; “… Taraflar arasında davaya konu S. Apartmanları A Blok 3-9 ve 10 numaraları daireler ile C Blok 5 no.lu daireyi davacılara satışı hususunda 22.03.2005 tarihli harici sözleşmeler imzalandığı, daha sonra 11.07.2006 tarihli ''ibraname'' başlıklı sözleşme ile arsa üzerinde ''Turizm Tesis Alanı'' şerhi bulunduğu, taşınmaz üzerinde mesken yapılamayacağı, kat irtifakı, kat mülkiyeti kurulamayacağı, bu nedenle davacılara tapuda dört adet daireye isabet eden 264/3017 oranında hisse devrinin tapu maliki Osman Mutaf tarafından yapılacağına karar verildiği, 12.07.2006 tarihinde de bahsi geçen 264/3017 oranında hissenin, davacılar adına tapuda devredildiği anlaşılmakta olup bu hususlar taraflar arasında da çekişmesizdir.

Davaya konu 22.03.2005 ve 11.07.2006 tarihli harici sözleşmeler resmi şekilde yapılmadığından geçersiz ise de, sözleşmede belirtilen tapuların devri davacılar adına yapıldığına göre artık geçerli hale gelmiştir. Geçerli hale gelen sözleşme de satışa konu dairelerin teslim tarihi 10/10/2006 olarak belirtilmiş, gecikme halinde davacılara her bir daire için 65.000 İngiliz Paundu ödeneceği hükmü düzenlenmiştir. O halde davacıların, bu hüküm gereğince geç teslim nedeniyle davalılardan gecikme nedeniyle uğradıkları zararın tazminini isteyebilecekleri açıktır.

O halde mahkemece; tapu devri ile geçerli hale gelen sözleşmeler değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

13. Fethiye 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) 28.03.2019 tarihli ve 2019/1 E., 2019/92 K. sayılı kararı ile; davaya konu taşınmazların davacılar üzerine tescil edilmesi üzerine artık haricî düzenlenen taşınmaz satış sözleşmelerinin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği ancak taşınmazların devri sırasında cezai şart isteme hakkı saklı tutulmadığından davacıların cezai şart isteme haklarının mevcut olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

14. Direnme kararı süresi içinde asıl ve birleşen davada davacılar vekili ve davalı Ramazan Y. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

15. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada, 11.07.2006 tarihli “ibranamedir” başlıklı sözleşmede yer alan ve boş olarak teslim edilmeyen her bir daire için 65.000 İngiliz Poundu tazminat ödeneceğine dair hüküm gereği davacıların cezai şart isteyip isteyemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

A) Davalı Ramazan Y. vekilinin temyiz itirazlarına dair yapılan değerlendirmede:

16. Hukukî yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır.

17. Mahkemece verilen ilk karar, asıl ve birleşen davada davalı Ramazan Y. vekili tarafından temyiz edilmemiştir. İlk kararı temyiz etmeyen tarafın direnme kararını temyizinde artık hukukî yararı bulunmamaktadır.

18. O hâlde, asıl ve birleşen davada davalı Ramazan Y. vekilinin direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.

B) Asıl ve birleşen davada davacılar vekilinin temyiz itirazlarına dair yapılan değerlendirmede:

19. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “cezai şart (ceza koşulu)” kavramı üzerinde durulmasında fayda vardır.

20. Kanun koyucu 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 158-161. maddelerinde “cezai şart” kavramını kullanmış, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 179-182. maddelerinde ise bunun yerine “ceza koşulu” kavramını tercih etmiştir.

21. Cezai şart borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edime denir. Bu nedenle cezai şart, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlâli ile doğabilecek olan fer’î bir edimdir. Borçlu cezai şart ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararının şümulünü ispat etmek zorunda kalmadan, tazminat elde etme imkânını bulacaktır. Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Akman, Sermet/Burcuoğlu, Halûk/Altop, Atilla/ Tekinay, Selahattin Sulhi: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 358-359).

22. Cezai şartın, kanundaki ifadesi ile ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede buna ilişkin bir hüküm bulunması gerekir. Sözleşmede kararlaştırılmamış olsa dahi temerrüt hâlinde TBK’nın 125/I. maddesi hükmünce alacaklı gecikme tazminatı talep edebilir ise de, ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede bununla ilgili açık hüküm bulunması şarttır.

23. Cezai şartın esas itibariyle iki temel amacı (işlevi) bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri ise, borcun ihlâli hâlinde borçlu tarafından ödenecek tazminatı önceden ve götürü olarak belirlemektir. Bu iki temel amacı dışında, cezai şartın (ceza koşulunun) diğer bir amacı da, ifayı engelleyen cezai şartta (dönme/fesih cezasında) borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır [Kocaağa, Köksal: Ceza Koşulu (Sözleşme Cezası), Ankara 2018, s. 31-33].

24. Cezai şart, uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunmakla somut olayda uygulanması gereken BK’nın 158-161. maddelerinde düzenlenmiştir.

25. Borçlar Kanunu’nun 158. maddesi;

“Akdin icra edilmemesi veya natamam olarak icrası halinde tediye edilmek üzere cezai şart kabul edilmiş ise, hilafına mukavele olmadıkça, alacaklı ancak ya akdin icrasını veya cezanın tediyesini isteyebilir.

Akdin muayyen zamanda veya meşrut mahalde icra edilmemesi halinde tediye olunmak üzere cezai şart kabul edilmiş ise, alacaklı hem akdin icrasını hem meşrut cezanın tediyesini talep edebilir. Meğer ki alacaklı bu hakkından sarahaten feragat etmiş veya kayıt dermeyan etmeksizin edayı kabul eylemiş olsun.

Borçlunun, cezai şartı tediye ile akitten rücu etmek hakkını ispat edebilmek salahiyeti mahfuzdur” hükmünü içermektedir.

26. Maddenin birinci bendinde seçimlik cezai şart düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi hâlinde ödenmek üzere cezai şart vaadedilmiş ve aksi de sözleşmede öngörülmemiş ise, alacaklı ya sözleşmenin ifasını ya da cezai şartın ödenmesini isteyebilir. Seçimlik cezai şartta alacaklı seçimlik bir yetkiye sahiptir. Buna göre o şartın gerçekleşmesi yani borçlunun asıl edimi hiç veya gereği gibi ifa etmemesi durumunda ya asıl edimin ifasını ister ya da bundan vazgeçerek cezai şartın ödenmesini talep eder. Seçimlik cezai şartta alacaklı hem asıl edimin ifasını hem de cezai şartın ödenmesini isteyemeyecektir.

27. İkinci bentte düzenlenen ifaya ekli cezai şartta ise alacaklı, açıkça vazgeçmiş veya ifayı kayıtsız şartsız kabul etmiş olmadıkça, hem sözleşmenin ifasını hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilir.

28. Dönme (fesih) cezası olarak da adlandırılan ifayı engelleyen cezai şart ise maddenin üçüncü bendinde hükme bağlanmıştır. Burada borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle tek taraflı olarak sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunu ispat yetkisi saklı tutulmuştur. Böylece borçlu alacaklı ile yaptığı anlaşmada dilerse sözleşmeden dönmeyi ve alacaklıya sadece cezai şart ödemeyi kararlaştırabilir. Bu tür cezai şartta borçlu cezayı ödemek suretiyle sözleşmeden dönebileceği gibi, alacaklı da sadece cezai şartın ödenmesini talep edebilir. Bu durumda artık alacaklı borçludan asıl edimin ifasını isteyemeyecektir.

29. Seçimlik ve ifaya eklenen ceza koşulu, borçlunun borcunu ihlâl etmesine karşı alacaklıya bir talep hakkı sağlarken, dönme cezası borcun ihlâli koşulu aranmaksızın, belirli bir meblağı ödemek suretiyle borçluya sözleşmeyi sona erdirme imkânı verir. Borçlu, borca aykırı davranışı bulunmasa bile, ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeyi ortadan kaldırabilir. Burada asıl borcun ifasının yerini dönme (fesih) cezası almaktadır. Bundan dolayı dönme cezasının, asıl borcun alacaklı lehine ifasını teminat altına almak gibi bir işlevinin bulunmadığı, aksine onu zayıflatıcı rol oynadığı söylenebilir. Gerçekten, “borcumu ifa etmekten vazgeçersem 1.000 TL ödeyeceğim” ifadesinde yerini bulan dönme cezasında asıl borcun ifasının teminat altına alınması suretiyle alacaklının hukukî durumunun güçlendirilmesi değil, aksine dönme cezasını ödemek ve sözleşmeden dönmek (veya sözleşmeyi feshetmek) suretiyle borçlunun durumunun iyileştirilmesi söz konusudur (Kocaağa, s. 145-154).

30. Cezai şarta ilişkin hükümler emredici nitelikte değildir. Taraflar bunların aksini kararlaştırabilirler. Borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi dışında kalan diğer borca aykırılık hâlleri için ifaya eklenen ceza koşulu kararlaştırabilecekleri gibi; bu iki ihlâl durumu için seçimlik ceza koşulu da kararlaştırabilirler. Örneğin satıcının ayıplı mal teslim etmesi hâlinde, alacaklıya hem ayıpsız bir mal teslim edileceği hem de ceza koşulu ödeneceği kararlaştırılabilir. Ayrıca tarafların, ceza koşulu anlaşmasında, seçimlik ceza koşulu ile ifaya eklenen ceza koşuluna birlikte yer vermeleri de mümkündür (Kocaağa, s. 138-139). İstisnası cezanın tenkisiyle (indirilmesiyle) ilgili BK’nın 161. maddesinde (TBK m. 182) düzenlenmiş olup, maddenin birinci bendinde ceza miktarını tarafların serbestçe belirleyebilecekleri belirtildikten sonra, üçüncü bendinde: "Hâkim fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükelleftir" denilmek suretiyle, bu ceza miktarının hâkim kararı ile azaltılabileceği öngörülmüştür.

31. Nitekim aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 29.06.2021 tarihli ve 2017/(13)3-2245 E., 2021/880 K.; 07.07.2021 tarihli ve 2017/15-3169 E., 2021/948 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir.

32. Somut olayda, taraflar arasında imzalanan 11.07.2006 tarihli “İbranamedir” başlıklı sözleşmenin 7. maddesinde düzenlenen; “Satışa konu dört adet dairedeki bütün eksik işler satıcı tarafça, standartlara uygun olarak tamamlanacak ve ibranamenin imzalanmasını müteakip en geç üç ay sonra (10.10.2006) oturulabilir ve boş olarak teslim edilecektir. Bu süre zarfında daireler boş olarak teslim edilemediği takdirde, boş olarak teslim edilemeyen her bir daire için satıcı taraf, alıcı tarafa, 65.000 (Atmışbeşbin) İngiliz Paundu tazminat ödenecektir. Alıcı taraf, 10.10.2006 tarihinde, eksik işlerin bedelinin ve dairelerin boş teslimin karşılığında 8.000 (Sekinbin) İngiliz Paundu ödemeyi kabul ve taahhüt etmiştir.” şeklindeki hükmün ifaya ekli cezai şart mahiyetinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.

33. Az yukarıda açıklandığı gibi BK’nın 158/II. maddesinde ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir denilmek suretiyle ifaya ekli cezai şart düzenlenmiştir. Bu cezaya, gecikme cezası da denmektedir.

34. Anılan hükme göre borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. Bu nedenle, burada ceza koşulunun aynen ifaya ilave olarak (kümülatif) talep edilebilmesi olanaklıdır.

35. Borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde alacaklının ifaya ek olarak talep ettiği alacak bir ceza koşulu alacağı ise, zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borçlunun borca aykırı davranışı nedeniyle zarara uğramasa dahi kararlaştırılan ceza koşulunu talep edebilir.

36. İfaya ekli cezai şartın istenebilmesi için sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmadıkça gecikmiş ifanın çekincesiz olarak kabul edilmemesi gerekir. Aksi hâlde cezai şartı isteme hakkı düşer. Gecikmiş ifadan önce keşide edilen ihtarla gecikme cezası isteme hakkı saklı tutulmuş, sözleşmede cezai şart talep edebilmek için ihtirazî kayda gerek olmadığı kararlaştırılmış ya da ifadan önce alacaklının bu hakkını saklı tuttuğu anlamına gelecek davranışları mevcut ise sonradan yapılan teslimde çekince konulmamış olsa dahi cezai şart isteme hakkı düşmez, talep edilebilir.

37. Cezayı isteme hakkının saklı tutulması (çekince, ihtirazî kayıt), yenilik doğuran bir irade beyanı olup, ifa anında açıkça yapılmalıdır. Saklı tutma, teslim-kabul tutanağına düşülecek bir kayıtla veya ifayı kabulden önce yapılacak yazılı bildirimle yahut iş bedelinin ceza alacağı kesilerek ödenmesi gibi buna delalet eden bir eylem veya işlem ile gerçekleştirilebilir.

38. Açık feragat ise, borçluya yöneltilen ve varması gereken bir irade beyanıyla veya sözleşmeye önceden eserin çekincesiz kabul edileceğine ilişkin bir hükmün konulmasıyla olur. Bazen de, çekincenin varlığı bazı koşulların gerçekleşmesine bağlanabilir (Selimoğlu, Yaşar Engin: Eser Sözleşmesi, Ankara 2017, s. 350-353).

39. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendiğinde; taraflar arasında yapılan haricî taşınmaz satım sözleşmelerinin, karşılıklı edimlerinin yerine getirilmiş olması nedeniyle artık geçersizliklerinden bahsedilemeyeceği hususu çekişme dışıdır. Bu durumda taraflar arasında imzalanan ve geçerli olduğu anlaşılan sözleşmedeki cezai şarta dair düzenlemenin de geçerli olacağının kabulü gerekir. Cezai şarta ilişkin madde hükmü geçerli olmakla birlikte davacıların bu maddeye dayanarak cezai şart bedeline hak kazanıp kazanamayacakları hususu ise uyuşmazlık noktasını oluşturmaktadır. Mahkemece, sözleşmenin ifası yani taşınmazların devri sırasında davacılar tarafından ihtirazî kayıt konulmamış olması nedeniyle BK’nın 158/2. maddesi gereği cezai şart talep edilemeyeceği belirtilmiş ise de, tapulu taşınmazın tapuda ferağının verilmiş olması mücerret taşınmazın tesliminin ifası olarak kabul edilemez. Bunun yanında tapu devrinin, “ibranamedir” başlıklı sözleşmenin imzalanmasının hemen ertesi günü 12.07.2006 tarihinde yapıldığı, taşınmazların boş olarak teslim vaadinde ise 10.10.2006 tarihinin işaret edildiği anlaşılmakla ifa sırasında, 12.07.2006 tarihinde, ihtirazî kayıt konulmasını beklemek sözleşmenin amacı ile çelişir. Bu durumda sözleşmeye konu taşınmazların vaadedildiği tarihte ve şekilde teslim edildiğine dair ispat külfeti davalılarda olup dosya kapsamı itibariyle bu yönde ispat bulunmadığı anlaşıldığından davacıların sözleşmede geçen cezai şarta hak kazanacaklarının kabulü gerekir.

40. Diğer taraftan, birleşen davada dava tarihi 19.09.2011 olduğu hâlde direnme kararının başlık kısmında 26.09.2011 olarak hatalı yazılmış ise de bu durum mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.

41. Hâl böyle olunca; Mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

42. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1) Davalı Ramazan Y. vekilinin temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan REDDİNE (III-A),

2) Asıl ve birleşen davada davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA (III-B),

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.04.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.