KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

İKİ KİŞİDEN OLUŞAN YÖNETİM KURULUNDA TOPLANTI VE KARAR NİSABI İKİ OLDUĞUNDAN, DAVA KONUSU YÖNETİM KURULU KARARI YÖNÜNDEN TOPLANTI VE KARAR NİSABI SAĞLANMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR.

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2023/5276
Karar No      : 2024/9124

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

MAHKEMESİ                       : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi
TARİHİ                                 : 08.06.2023
SAYISI                                 : 2020/1379 Esas, 2023/611 Karar

Bölge Adliye Mahkemesi kararı Yargıtayca duruşma istemli olarak davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne, dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile dava dışı S. Teknoloji Yatırım Proje ve Danışmanlık Anonim Şirketinin (S.) davalı şirketi 09.05.2014 tarihinde %50'şer hisse ile kurduklarını,  davalı şirketteki 1,00 TL değerindeki 250.000 adet hissenin 125.000 adedinin B Grubu olarak davacıya, 125.000 adedin ise A Grubu olarak davadışı S.'e ait olduğunu, davalı şirketin yönetim kurulunun dava dışı şirketi temsilen  yönetim kurulu başkan Salih Ö. ve davacı şirketi temsilen yönetim kurulu başkan vekili Tunçhan E.'ten oluştuğunu, Salih Ö.'nun tek imza ile şirketi temsil etme yetkisine dayanarak yönetim kurulu kararı almaksızın birçok usulsüzlükler yaptığını, bundan dolayı müvekkili şirketinde ciddi zararlara uğradığını, en nihayet Salih Ö.'nun tek başına aldığı bir kararla sermaye borcunu ödemediğinden bahisle davacı şirketin şirketten ıskatına ait yönetim kurulundan bir karar aldığını, kararın ilan edildiğini, yönetim kurulunun 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 390 ıncı maddesi gereğince 2 üyeden oluştuğunu, toplanabilmesi ve karar alabilmesi için 2 yönetim kurulu üyesinin de toplantıya katılmasının gerektiğini, oysa Tunçhan E.'in toplantıya katılmadığını, bu nedenle usulsüz bir toplantı ile alınan ıskata ilişkin yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunu, bu hususun mahkemece tespitine karar verilmesini ve müvekkili şirketin halen B tipi hisselerin sahibi bulunduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı şirketin B Grubu hisselere sahip olduğunu, hisse bedellerinin 125.000,00 TL olarak şirket kuruluşunda belirlendiğini, davacının sermaye koyma borcunun 93.750,00 TL'lik kısmının ödenmediğini, şirket ana sözleşmesi gereğince, şirketin ticaret siciline tescil edilmeden önce ödenmesi gereken 31.250,00 TL'lik kısmını ödemekle yetinen davacıya defalarca ödemesi için ihtarda bulunduklarını, sonuç alamadıklarını, oysa ana sözleşme gereğince tescili izleyen 24 ay içinde, 09.05.2016'ya kadar, kalan 93.750,00 TL'nin ödenmesi gerektiğini, davacının halen kalan sermaye borcunu ödemediğini, şirketi hep oyaladığını, davacının son adresine ve ticaret sicilindeki adresine defalarca tebligat gönderildiğini, sonuç alınamadığını, 6102 sayılı Kanun'un 482 ve 483 üncü maddelerinde açıkça sermaye payının konulma borcunu yerine getirmeyen ortağın ıskat edileceğinin yazılı olduğunu, şirketin iki ortağı olduğunu, davacı ortağın ıskatı ile ilgili yönetim kuruluna zaten davacıdan gelen temsilcinin katılamayacağını, zira yasa ve ana sözleşme gereğince ortağın kendi ile ilgili görüşmede "müzakereye katılma yasağı" bulunduğunu, bu nedenle toplantıya katılmasının mümkün olmadığını, yönetim kurulunca alınan ıskat kararının bu nedenle yerinde olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince,  davacı şirkete ait yönetim kurulu üyesi Tunçhan E.'in kişisel menfaatinin söz konusu olduğu, bu nedenle müzakereye katılmasının mümkün olmadığı, somut olayda ıskat kararının davacı şirketin temsilcisi katılmaksızın yönetim kurulunca alınabileceği, davacı tarafın, davalı şirketin tesciline kadar konulması gereken 31.250,00 TL'lik peşin sermaye bedelini ödedikten sonra davacı tarafça ödenmesi gereken 93.750,00 TL'lik kısmın dava dışı S. tarafından ödeneceğine dair protokol bulunduğunu bildirdiği ve protokolü mahkemeye sunduğu, protokolün 06.05.2014 tarihli olduğu, 09.05.2014 tarihinde kurulan davalı şirketin kurulumundan 3 gün önce davalı şirketi kuran hissedarlar arasında imzalandığı, protokolün davacı şirket ile, davada taraf olmayan dava dışı S. tarafından imzalanmış olması nedeniyle ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan davalı şirketi doğrudan bağlamayacağı, her ne kadar davalı şirket 2 ortaklı ve bu iki ortak arasında imzalanan protokol gereğince 93.750,00 TL sermaye bedelinin davalı şirket tarafından davacı adına karşılanacağı, dava dışı ortak tarafından bu sermaye koyma borcu karşılandıktan sonra 36 ayın sonunda hiç bir ihtarata gerek kalmadan bila faizsiz davacı şirketin dava dışı şirkete bu bedeli ödeyeceğinin açıkça kararlaştırılmış olması karşısında ıskat kararı iyi niyet kurallarına aykırı gibi görülse de protokol anında henüz kurulmamış olan davalı şirketin ana sözleşmesini bu ödeme şeklini kaydettirmeyen kurucu ortak olan davacının basiretli bir iş adamı gibi davranmadığı, davanın süresinde olduğu, davacı şirketin basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle, kendisine çekilen ihtarlar karşısında ıskat olmak istemiyorsa kalan sermaye borcunu ödemesi, dava dışı şirketle arasındaki 06.05.2014 tarihli protokol gereğince de davalı şirketin bu sermaye borcunu ödememesi nedeniyle uğradığı bir maddi zarar varsa  bunu da alacak yoluyla dava dışı ortaktan istemesi gerekirken kalan sermaye borcunu ödememe ile haksız duruma düştüğü, bu nedenle hakkında alınan ıskat kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.

IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesince, dava konusu kararın alındığı, yönetim kurulu toplantısına davet edilmeyen yönetim kurulu üyesi Tunçhan E., aynı zamanda davacı şirketin yönetim kurulu üyesi seçilen dava dışı G. Doğal Kaynak ve Enerji A.Ş.'nin davacı şirket nezdindeki temsilcisi olduğu, tüzel kişi adına Tunçhan E.'in hareket edeceğinin belirtildiği, bunun yanı sıra Tunçhan E.'in davacının kurucu ortağı olan dava dışı G. Doğal Kaynak ve Enerji A.Ş.'nin kurucularından olup davaya konu karar tarihinde bu şirketin yönetim kurulu başkanı olduğu, davalı şirketin yönetim kurulu üyesi Tunçhan E.'in, aynı zamanda ıskata konu davacı şirketinde kurucusu ve yönetim kurulu başkanı olduğu dava dışı  G. Doğal Kaynak ve Enerji A.Ş.'yi temsilen yönetim kurulunda yer aldığı, buna göre davalı şirket ile davacı şirket ve dava dışı G. Doğal Kaynak ve Enerji A.Ş.'deki Tunçhan E.'in konumu nazara alındığında, müzakere konusu, Tunçhan E.'in yönetim kurulu üyesi olarak görev aldığı şirketle ilgili olup davaya konu kararla ilgili olarak yönetim kurulu üyesinin müzakereye katılmamasının dürüstlük kuralının bir gereği olduğu, bu durumda, yönetim kurulu üyesi Tunçhan E.'in davacı şirketin ıskatının görüşüldüğü yönetim kurulu toplantısına katılmasının mümkün olmadığı, bu haliyle, davacı şirketin ıskatına ilişkin yönetim kurulu kararında bir usulsüzlük bulunmadığı, davacının dava dilekçesinde, davacının sermaye borcunun dava dışı S. (S. Teknoloji Yatırım Proje ve Danışmanlık A.Ş.) tarafından ödenmesi gerektiği iddiasına ve 06.05.2014 tarihli "ortaklararası sözleşme"ye dayanılmadığı, bu haliyle iddianın genişletilmesi yasağı gereğince  davacının sermaye borcunun dava dışı S. tarafından ödenmesi gerektiği iddiasının eldeki davada dinlenebilir olmadığı, kaldı ki, davalı şirketin söz konusu sözleşmenin tarafı olmayıp, davalı şirketin yönetim kurulu başkanı olan Salih Ö.'nun aynı zamanda dava dışı diğer ortak S.'in yönetim kurulu başkanı olması, davacı şirketin sermaye borcunu sona erdirmediği gibi, davalı şirket tarafından sermaye borcunun ödenmesinin istenmesine ve ayrıca ıskat usulünün uygulanmasına engel olmadığı, bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ İNCELEMESİ

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık ıskat kararının alındığı yönetim kurulu toplantısında toplantı nisabının ve karar nisabının sağlanıp sağlanmadığı, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinden Tunçhan E.'in yönetim kurulu müzakeresine katılma yasağının bulunup bulunmadığı, burada varılacak sonuca göre ıskat kararının geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin birinci alt bendi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 6102 sayılı Kanun'un 390, 482, 483, 492 nci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Dava, ıskat kararının hükümsüzlüğü ile ıskat edilen ortağın şirkette pay sahibi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.

2. İlk derece mahkemesince, davacı şirkete ait yönetim kurulu üyesi Tunçhan E.'in kişisel menfaatinin söz konusu olduğu, bu nedenle müzakereye katılmasının mümkün olmadığı, somut olayda ıskat kararının davacı şirketin temsilcisi katılmaksızın yönetim kurulunca alınabileceği, alınan ıskat kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine, bölge adliye mahkemesince de, Tunçhan E.'in konumu nazara alındığında, müzakere konusu, Tunçhan E.'in yönetim kurulu üyesi olarak görev aldığı şirketle ilgili olup davaya konu kararla ilgili olarak yönetim kurulu üyesinin müzakereye katılmamasının dürüstlük kuralının bir gereği olduğu, bu durumda, yönetim kurulu üyesi Tunçhan E.'in davacı şirketin ıskatının görüşüldüğü yönetim kurulu toplantısına katılmasının mümkün olmadığı, bu haliyle, davacı şirketin ıskatına ilişkin yönetim kurulu kararında bir usulsüzlük bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

3. Iskat usulü 6102 sayılı Kanun'un 483 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde; "Kanunun 482 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının uygulanabilmesi için, yönetim kurulu tarafından, mütemerrit pay sahibine, 35 inci maddede yazılı gazete ile esas sözleşmenin öngördüğü şekilde ilan yoluyla şirketin internet sitesinde de yayımlanacak bir mesajla ihtarda bulunulur. Bu ihtarda, mütemerrit pay sahibinin temerrüde konu olan tutarı bir ay içinde ödemesi, aksi hâlde, ilgili paylara ilişkin haklarından yoksun bırakılacağı ve sözleşme cezasının isteneceği belirtilir." hükmüne haizdir. Aynı Kanun'un 390 ıncı maddesi uyarınca esas sözleşmede hüküm bulunmadığı takdirde yönetim kurulu üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır ve kararları hazır bulunanların salt çoğunluğu ile alır.

4. Somut olayda, davacı şirketin gerçek kişilerden oluşan iki yönetim kurulu üyesi bulunmakta olup, her iki üye de şirketin ortağı ya da paydaşı değildir. Şirket ortağı ve paydaşı davacı şirket ve davadışı S. Teknoloji Yatırım Proje ve Danışmanlık A.Ş.'dir.

5. İki kişiden oluşan yönetim kurulunda toplantı yeter sayısı ikidir. Yani üyelerin tamamıyla toplantının yapılması gerekli ve zorunludur (Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, 5. Bası, Cilt 2, sayfa 1484 ve devamı, paragraf 87, 88).

6. Yönetim kurulu üyesinin müzakereye katılma yasağını düzenleyen aynı Kanun'un 393 üncü maddesinin birinci fıkrası ise; "Yönetim kurulu üyesi, kendisinin şirket dışı kişisel menfaatiyle veya alt ve üst soyundan birinin ya da eşinin yahut üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından birinin, kişisel ve şirket dışı menfaatiyle şirketin menfaatinin çatıştığı konulara ilişkin müzakerelere katılamaz. Bu yasak, yönetim kurulu üyesinin müzakereye katılmamasının dürüstlük kuralının gereği olan durumlarda da uygulanır. Tereddüt uyandıran hâllerde, kararı yönetim kurulu verir. Bu oylamaya da ilgili üye katılamaz. Menfaat uyuşmazlığı yönetim kurulu tarafından bilinmiyor olsa bile, ilgili üye bunu açıklamak ve yasağa uymak zorundadır." hükmünü içermektedir. Bu hükümden anlaşılacağı üzere şirket yöneticisinin ve yakınlarının kişisel menfaatlerinin bulunması müzakereye katılmaya engel kabul edilmiştir. Kişisel sözü ile bizzat üye ve yakınına yönelik olan konu veya onlarla ilgili bulunan menfaat kastedilmektedir. Yoksa bir topluluğa ait olup da kişinin de yararlanabileceği bir kazanç, zararın önlenmesi gibi haller kişisel sayılmaz (Gönen Eriş, Ticari İşletme ve Şirketler, Cilt 2, Seçkin Ankara 2012, sayfa 2668).

7. Somut olayda ise, yönetim kurulu toplantısına çağrılmayan üye Tunçhan E., davacı şirketin pay sahibi olmayıp, davacı şirket pay sahibi ve yönetim kurulu üyelerinden G. Doğal Kaynak ve Enerji A.Ş.'nin temsilcisi pozisyonundadır.

8. Hâl böyle olunca adı geçen yönetim kurulu üyesinin kişisel yarar ve menfaatinden söz etmek mümkün olmadığı gibi, somut olayda dürüstlük kuralının uygulama yerinin de bulunmadığı kabul edilmelidir.

9. Bir an için aksi düşünülse bile yukarıda belirtildiği üzere iki kişiden oluşan yönetim kurulunda toplantı ve karar nisabı iki olduğundan, dava konusu yönetim kurulu kararı yönünden toplantı ve karar nisabı sağlanması mümkün değildir. Hal böyle olunca, toplantı ve karar nisabı sağlanamadığından ıskata ilişkin yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespiti gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

VI. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine, 17.12.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan V.             Üye                         Üye                            Üye                    Üye 
Hafize Gülgün       Mehmet Durgun      Dr. Orhan Sekmen     Mehmet Tunç     Mikail Özdemir
Vuraloğlu