KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

İNTİFA HAKKINI UHDESİNDE TUTARAK ÇIPLAK MÜLKİYETİN DAVALI VAKFA BAĞIŞLANMASI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULDUĞUNDA TASARRUFLAR SAKLI PAYI ZEDELEMEK AMACIYLA YAPILMIŞTIR.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2022/1-380
Karar No       : 2024/192

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                          : 24.11.2020
SAYISI                          : 2020/144 E., 2020/376 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 21.11.2019 tarihli ve 2016/11291 Esas,
                                        2019/6014 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki tenkis davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibarıyla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davalı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı vekili, müvekkilini evlat edinen murisin 06.03.2012 tarihinde vefat ettiğini ve tek mirasçı olarak müvekkilini bıraktığını, murisin müvekkilinin saklı payını ihlâl etmek amacıyla İstanbul ve Bursa illerinde bulunan iki taşınmazını davalı Vakfa ölümünden yaklaşık dört yıl önce bağışladığını ileri sürerek yaptığı sağlararası tasarrufların tenkisine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı cevabı

5. Davalı vekili, çekişme konusu temliklerin miras bırakanın ölümünden dört yıl önce yapıldığını, işlemin ancak saklı payı ihlâl etme kastıyla yapılması hâlinde tenkise tâbi olabileceğini, miras bırakanın saklı payı ihlâl kastının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı

6. İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.12.2015 tarihli ve 2012/238 Esas, 2015/456 Karar sayılı kararı ile; murisin başkaca taşınmazının olmadığı, davalıya yaptığı bağışlamalarda ise tek mirasçısı olan davacının saklı payını ihlâl etmek kastıyla hareket ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 169.018,28 TL tenkis bedelinin seçimlik hakkını kullanıldığı 05.11.2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

8. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 21.11.2019 tarihli ve 2016/11291 Esas, 2019/6014 Karar sayılı kararı ile; "... Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan Şükran Ç.’ın 06.03.2012 tarihinde öldüğü, geriye tek mirasçı olarak davacı kızının kaldığı, mirasbırakanın 372 ada 97 parsel sayılı taşınmazıdaki 1 nolu bağımsız bölümü 14.04.2008 tarihinde, 200 ada 9 parsel sayılı taşınmazdaki 7 nolu bağımsız bölümü ise 16.04.2008 tarihinde intifa hakkını üzerinde bırakıp çıplak mülkiyetini vekil eliyle davalıya bağış yoluyla temlik ettiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 01.01.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.

Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.564). Miras bırakanın TMK'nin 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.

Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK'nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK'nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.

Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.

Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.

Öte yandan, bilindiği ve 4721 sayılı TMK’nın 565/4. maddesinde düzenlendiği üzere mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar tenkise tabidir.

Somut olaya gelince, dinlenilen davacı tanıkları mirasbırakan Şükran’ın temlikleri davacının saklı payını zedeleme kastı ile yaptığı yönünde bir beyanda bulunmamışlardır. Toplanan deliller yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın çekişmeli temlikleri saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı kanıtlanmış değildir.

Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.

Direnme Kararı

9. Mahkemenin 24.11.2020 tarihli ve 2020/144 Esas, 2020/376 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, tanık ifadelerinden davacı ile murisin aralarının 2008 yılında açıldığının anlaşıldığı, temliklerin de bu sırada yapıldığı dikkate alındığında murisin temlik amacının evlatlığını mirasından mahrum bırakmak olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.     

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, murisin bağışlamalarının tek mirasçısı olan davacının saklı payını ihlâl etmek amacıyla yapıldığının kabul edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Tenkisin sözlük anlamı indirme, azaltma ve eksiltmedir. Bu husus indirim-indirme başlığı altında "yasaya ya da hakkaniyete uygun olmayan işlem, yükümlülük ve borçların yasal ya da makul çizgiye indirilmesi demektir" şeklinde tanımlanmıştır (Türk Hukuk Lugatı, Ankara 2021 Baskı, Cilt-I, s. 574). Kanun koyucu, yasal mirasçıların bir kısmına, miras bırakanın iradesiyle ortadan kaldırılamayan ve dokunulamayan bir miras hakkı tanımıştır. Tanınan bu hakka saklı pay, bu hakkın tanındığı kimselere de saklı paylı mirasçı denilmektedir.

13. Saklı payın temel amacı, miras bırakanla yakın hısımlık içerisindeki mirasçıların korunmasıdır. Saklı pay hakkı; miras bırakanın sadece altsoyu, ana-babası ve eşi için söz konusudur [4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (4721 sayılı Kanun) Kanun md. 505]. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; kardeşlerin saklı payı 04.05.2007 tarihli ve 5650 sayılı Kanun'la kaldırılmıştır. Bu nedenle, belirtilen tarihten sonra gerçekleşecek hesaplamalarda kardeşler saklı pay sahibi olamaz ve saklı paylarının ihlâl edildiğinden bahisle tenkis davası açamazlar.

14. Bilindiği üzere; miras bırakan, tasarruf özgürlüğünün sınırları içinde, mal varlığının tamamında veya bir kısmında vasiyetname ya da miras sözleşmesiyle tasarrufta bulunabilir (4721 sayılı Kanun md. 514/1). Hükümde belirtilen miras bırakanın tasarruf özgürlüğünün sınırını, saklı pay sahibi mirasçıların saklı payları oluşturur. Miras bırakanın serbestçe tasarruf edebileceği kısım ise saklı paylar toplamı dışında kalan kısımdır. Bu sebeple miras bırakan, mirasçılarının saklı payları hariç olmak üzere, terekesinde her türlü tasarrufu gerçekleştirebilir. Miras bırakan bu tasarrufları sağlığında yapabileceği gibi ölüme bağlı tasarruf biçiminde de yapabilir. Ancak miras bırakan sözü edilen tasarruflarla, tasarruf özgürlüğünün sınırlarını aşarak saklı payları ihlâl ederse; saklı paylı mirasçılar, saklı paylarının karşılığını elde edebilmek amacıyla tenkis talebinde bulunabilirler.

15. Türk Medeni Kanunu'nun 560 ve devamı hükümlerinde düzenleme alanı bulan tenkis davası; miras bırakanın, saklı payı ihlâl eden sağlararası veya ölüme bağlı kazandırmalarının, yasal sınıra indirilmesini sağlayan yenilik doğurucu bir dava niteliğindedir. Bu dava sonucunda verilen kararla; miras bırakanın yapmış olduğu tasarruflar, mirasın açıldığı tarihten itibaren hüküm doğurmak üzere, saklı payı aştığı ölçüde geçersiz olacaktır.

16. Tenkis davasının konusunu, miras bırakanın saklı payları ihlâl eden tasarrufları oluşturur. Tenkise tâbi tasarruflar, sağlararası ve ölüme bağlı tasarruflar olarak ikiye ayrılmaktadır. Belirtmek gerekir ki bu ayrımın yapılması tenkis davası bakımından oldukça önemlidir. Zira miras bırakanın tasarruf nisabını aşan tüm ölüme bağlı tasarrufları tenkise tâbi iken, sağlararası tasarrufları ise sadece 4721 sayılı Kanun'un 565 inci maddesinde sayılan gruplardan birine ait olması durumunda tenkise tâbi tutulur.

17. Tenkis davasının koşulları 4721 sayılı Kanun'un 560 ıncı maddesinde düzenlenmiş olup, "Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler" şeklinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre tenkis davası, miras bırakanın tasarruf nisabını aşması ve mirasçıların saklı paylarını elde edememiş olması hâlinde açılabilir. Mirasçılar temlik dışı terekeden saklı paylarını elde edebiliyorlarsa, tenkis davası açılamaz. Dolayısıyla tenkis davası açma hakkı yalnızca terekeden saklı payları zedelenen mirasçılar içindir. Saklı payın zedelenip zedelenmediği ise mirasın açıldığı tarihteki terekenin durumuna göre belirlenir.

18. Tereke; miras bırakanın ölüm tarihi itibari ile sahip olduğu ve mirasçılarına intikal edebilen mal, hak, alacak ve borçların tümüdür. Miras bırakanın tasarruf özgürlüğünün sınırının diğer bir ifade ile tasarruf nisabının belirlenebilmesi için terekenin ölüm tarihindeki değerinin tespit edilmesi ve kanunda belirtilen değerlerin eklenip çıkarılmasıyla net terekenin hesaplanması ve bu değerden saklı paylar toplamının çıkarılması gerekir.

19. Tereke denildiğinde akla ilk olarak miras bırakanın ölüm tarihinde sahip olduğu ve mirasçılara intikali elverişli olan mal ve haklar gelse de; tasarruf nisabının belirlenmesinde esas alınan tereke, yalnızca aktif değerlerden ibaret değildir. Net terekenin hesaplanabilmesi için miras bırakanın mal varlığının aktifine; denkleştirmeye tâbi tasarrufları (4721 sayılı Kanun md. 669), tenkise tâbi sağlararası tasarrufları (4721 sayılı Kanun md. 508, 565) ile hayat sigortası satın alma bedeli (4721 sayılı Kanun md. 509, 567) değerlerinin terekeye eklenmesi gerekir. Buna karşılık miras bırakanın tenkise tâbi ölüme bağlı tasarrufları net terekenin hesabında terekenin aktifine eklenmez. Zira bu tasarruflar, miras açıldığı anda henüz terekeden çıkmamış olduğundan, böyle bir toplama yanlış ve yanıltıcı sonuçlar verir (Mustafa Dural, Turgut Öz: Türk Özel Hukuku-Cilt IV-Miras Hukuku, İstanbul-2019, s. 255).

20. Türk Medeni Kanunu'nun 507 nci maddesinin ikinci fıkrası ile tasarruf nisabının hesaplanması için terekeden çıkarılması gereken değerler düzenleme altına alınmıştır. Hükme göre hesap yapılırken; miras bırakanın borçları, cenaze giderleri, terekenin mühürlenmesi ve yazımı giderleri, miras bırakan ile birlikte yaşayan ve onun tarafından bakılan kimselerin üç aylık geçim giderleri, terekeden indirilir.

21. Miras bırakanın mevcut mal ve haklarına, yukarıda belirtilen değerlerin eklenip çıkarılması sonucunda farazi bir tereke değeri elde edilmiş olur ve ortaya çıkan bu değere tenkise esas tereke adı verilir. Belirtmek gerekir ki; tereke değerinin hesaplanmasında yapılan bu eklemeler ve çıkarmalar varsayımsaldır, yani kâğıt üzerinde yapılan bir hesap işlemidir. Gerçek anlamda terekeye fiilen bir değerin dahil olması veya terekeden çıkması söz konusu değildir.

22. Eldeki davada davacı vekili; murisi Şükran Ç.'ın 06.03.2012 tarihinde vefat ettiğini, sahibi bulunduğu iki taşınmazdan birini 14.04.2008 tarihinde, diğerini ise 16.04.2008 tarihinde davalı Vakfa bağışladığını, bu nedenle saklı paylarının zedelendiğini ileri sürerek karşılıksız bu kazandırmanın tenkise tâbi tutulmasını talep etmiştir. Olayda tek bir tenkis yükümlüsü bulunmaktadır.

23. Türk Medeni Kanunu'nun 565 inci maddesi ile "Aşağıdaki karşılıksız kazandırmalar, ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tâbidir:

1. Mirasbırakanın, mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmış olduğu sağlararası kazandırmalar, geri verilmemek kaydıyla altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da alışılmışın dışında verilen çeyiz ve kuruluş sermayesi,

2. Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar,

3. Mirasbırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar,

4. Mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar" hükmü düzenleme altına alınmıştır. Miras bırakanın tasarruf yapmaktaki amacının, maddenin ilk üç bendi bakımından bir önemi bulunmamaktadır. Buna karşılık, anılan hükmün son bendi kapsamında bir sağlararası tasarrufun tenkis edilebilmesi için tasarrufun saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacıyla yapıldığının açık olması gerekmektedir.

24. Miras bırakanın birden çok kişiye değişik zamanlarda teberruda bulunması hâlinde, tenkisin ne şekilde yapılacağı 4721 sayılı Kanun'un 512 nci maddesinde açıklanmıştır. Buna göre, önce ölüme bağlı teberrular tenkis edilir. Buna rağmen davacının saklı payı karşılanmazsa, miras bırakanın sağlığında yaptığı temliklerden ölüm gününe en yakın olandan başlanıp eskilerine doğru gidilmek suretiyle sırasıyla tenkis işlemi yapılır.

25. Türk Medeni Kanunu'nun 512 nci maddesinin öngördüğü sıra çok yerindedir. Çünkü; miras bırakan genellikle ilk yaptığı kazandırıcı işlemde, (temlikte) tasarruf nisabını kullanmakta, temlikler çoğaldıkça tasarruf nisabına giren mal varlığı azalmakta ve nihayet bu sınır aşılarak saklı paya tecavüz edilmektedir. Onun için, ölüme en yakın tarihli olandan başlayıp eskiye doğru gidilerek tenkiste bulunmanın adil ve haklı olduğu açıktır. Temlik ayrı ayrı zamanlarda ve fakat aynı kişiye yapılmış ise şüphesiz 4721 sayılı Kanun'un 512 nci maddesi uygulanmaz (Esat Şener, Mirasta Tenkis-İade-İstihkak, Ankara 1995, s. 78-79)

26. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının miras bırakanı Şükran Ç.'ın maliki olduğu taşınmazların, intifa hakkını üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini davalı Vakfa 14.04.2008 ve 16.04.2008 tarihlerinde bağış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır. Dosyada mevcut 12.02.2015 tarihli bilirkişi raporuna göre; tenkise tâbi net terekenin 352.781,06 TL olarak belirlendiği, buna karşılık davaya konu taşınmazların değerinin (290.000,00 TL+30.270,00 TL) 320.270,00 TL tespit edildiği ve tasarruf nedeniyle saklı paylı mirasçı konumunda bulunan davacının saklı payının zedelendiği anlaşılmaktadır.

27. Somut olaydaki gibi bir sağlararası tasarrufun, 4721 sayılı Kanun'un 565 inci maddesinin dördüncü bendine göre tenkis edilebilmesi için; saklı payın ihlâl edilmiş olması yanında, tasarrufun miras bırakan tarafından saklı pay kurallarını ihlâl etmek amacıyla yapılmış olması gerekir. Burada tenkis imkanının doğması için varlığı araştırılacak olan sadece kazandırmada bulunanın amacıdır. Kazandırma yapılanın da bu kasıtla davranması gerekmediği gibi onun bu kazandırma sonucu müstakbel bir mirasçının saklı payının ihlâl edileceğini bilmesi de gerekmez. Saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı, tanık ve yemin de dahil olmak üzere her türlü delille ispatlanabilir.

28. Saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacı konusunda, mahkeme tarafından etraflı şekilde araştırma yapılmalıdır. Yargıtay, önüne gelen uyuşmazlıklarda miras bırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacıyla hareket edip etmediğini belirlemek için bazı ölçütleri dikkate almaktadır. Bu ölçütler; miras bırakan tarafından mal varlığının tamamının veya büyük bir bölümünün elden çıkarılması, taşınmazların değerinin çok altında satılması, karma bağışlama yapılması, bağışlamanın görünüşteki muvazaalı satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesinin arkasına gizlenmesi, kız çocuklarından mal kaçırılarak erkek çocuklara verilmesi, kazandırma yapılan kişiyle miras bırakan arasında yakın hısımlık bulunması, yalnızca ikinci eşten olan çocuklara kazandırmalarda bulunulması gibi ölçütlerdir.

29. Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 13.12.2023 tarihli ve 2022/1-1177 Esas, 2023/1237 Karar sayılı kararında da aynı hususlara değinilmiştir.

30. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; başkaca çocuğu bulunmayan miras bırakan Şükran Ç.'ın 76 yaşında iken 45 yaşında olan davacıyı evlat edindiği, tanık beyanlarına göre davacının miras bırakanın her türlü ihtiyacıyla ilgilendiği, yalnızca 2008 yılında davacının başka kente tayininin çıkması üzerine araları açılmış ise de sonrasında miras bırakanın hastalığında ve ölümünde dahi davacının yanında olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu bağış şeklindeki tasarrufların davacı ile murisin aralarının açıldığı 2008 yılında yapılması, diğer yandan miras bırakanın terekesine bakıldığında mal varlığının çok büyük bir bölümünü oluşturan dava konusu taşınmazları intifa hakkını uhdesinde tutarak çıplak mülkiyetini davalı Vakfa bağışlaması göz önünde bulundurulduğunda, yapılan tasarrufların evlatlık olan davacının saklı payını zedelemek amacıyla yapıldığını ortaya koymaktadır.

31. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davaya konu taşınmazların murisin vefatından dört yıl önce davalı Vakfa bağışlanmış olması nedeniyle işlemin mirasçıyı mirastan mahrum bırakmak kastıyla yapıldığının davacı tarafından ispatlanması gerektiği, dosyada bu hususa ilişkin bir ispat bulunmadığı, tanık beyanlarının da ispata elverişli olmadığı, bu nedenlerle Özel Daire kararı gibi davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşüldüğü, direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

32. Hâl böyle olunca, direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.

33. Ne var ki, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Direnme uygun bulunduğundan, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

24.04.2024 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 13’ü BOZMA, 12’si DİRENME UYGUN DAİREYE yönünde oy kullanmışlardır.

BİLGİ : “Taşınmazların intifa hakkı muris üzerinde bırakılmak suretiyle çıplak mülkiyetleri devredilmişse de bu durum muvazaayı perdelemeye yönelik bir işlemdir” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20 Eylül 2023 tarihli kararı için bkz.

https://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/tasinmazlarin-intifa-hakki-muris-uzerinde-birakilmak-suretiyle-ciplak-mulkiyetleri-devredilmisse-de-bu-durum-muvazaayi-perdelemeye-yonelik-bir-islemdir

“Murisin malvarlığının büyük bir bölümünü oluşturan malı intifa hakkını uhdesinde tutup mülkiyeti davalı kuruma bağışladığından saklı paylar ihlal edilmiştir” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13 Aralık 2023 tarihli kararı için bkz.

https://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/murisin-malvarliginin-buyuk-bir-bolumunu-olusturan-mali-intifa-hakkini-uhdesinde-tutup-mulkiyeti-davali-kuruma-bagisladigindan-sakli-paylar-ihlal-edilmistir