
İŞ SÖZLEŞMESİ DEVAM EDERKEN ARABULUCULUK TUTANAĞININ BASKI ALTINDA İMZALANMASI VE BİR ÖRNEĞİNİN İŞÇİLERE SONRADAN VERİLMESİ ARABULUCULUK TUTANAĞININ İPTALİNİ GEREKTİRİR.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2024/9319
Karar No : 2024/14020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 02.05.2024
SAYISI : 2024/1328 E., 2024/1179 K.
Taraflar arasındaki ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince hak düşürücü süre sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.
Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince duruşma isteğinin mahiyetten reddi ile incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile birlikte diğer işçilere imzalatılan seri mahiyetteki ihtiyari arabuluculuk tutanaklarının ihtiyarilikten uzak olup mecburiyetle imzalattırıldığını, birçok işçinin davalı işyerinden servislerle toplu bir şekilde alınarak gruplar hâlinde arabulucunun çalışma ofisine götürüldüklerini ve hazır olan tutanakların bir dakika içerisinde arabuluculuk sürecindeki aşamalar gözetilmeden imzalattırıldığını, iş sözleşmesinin devamı açısından bu tutanakların imzalanması gerektiği ve imzalayanlara bir aylık ücret kadar ücret verileceğinin söylendiğini, müvekkiline arabuluculuk tutanağının bir suretinin verilmediğini, müvekkilinin UYAP vatandaş portal üzerinden 21.06.2022 tarihinde giriş yaptığında anlaşma ile neticelenen tutanağın kendisine imzalatıldığını öğrendiğini, oysaki müvekkilinin böyle bir iradesi olmadığını, iradesinin davalı tarafından sakatlandığını, davalı işverenin kendi vekilini tüm işçilere imzalatılan arabuluculuk tutanaklarında arabulucu tayin ettiğini, arabuluculuk sürecinin tamamen işverenin dikteleriyle yürütüldüğünü, gerekli bilgilendirme ve açıklamalar yapılmadan arabuluculuk sürecinin aşamaları atlanarak ve kanun gereği yasaklı olması gereken arabuluculu tarafından sürecin yürütüldüğünü, hem gabin hem irade sakatlığı hâlinin mevcut olduğunu beyan ederek 30.11.2020 tarihli ve 2020/173503 numaralı ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 12.04.2019-31.05.2021 tarihleri arasında müvekkili işyerinde öğretmen olarak çalıştığını, arabuluculuk sürecinin anlaşma ile sonuçlandığını, arabuluculuk tutanağında belirtilen alacak kalemleri için bünyesinde çalışan ve kendi iradesiyle sürece dâhil olmak isteyen öğretmen, idareci ve işçilerle anlaşma sağlandığını, bu alacak kalemlerinde o aşamada anlaşma sağlamak istemeyen öğretmen, idareci ya da işçilerin sürece dâhil olmadığını, arabuluculuk sürecine dâhil olup süreci anlaşmama ile sonuçlananların da olduğunu, arabuluculuk sürecinin şeffaf ve usulüne uygun bir şekilde yürütüldüğünü, davacının eğitim durumu, öğretmen oluşu ve iş hayatı tecrübesi nazara alındığında arabuluculuk faaliyetinin anlamını ve önemini anlayacak bir iradeye sahip olduğunu ve bu iradesinin sakatlanmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının arabuluculuk tutanağının sahteliği konusunda bir iddiası bulunmadığını, arabuluculuk tutanağının sahteliği ispatlanıncaya kadar geçerli olduğunu, arabulucu tarafından arabuluculuk görüşmeleri sonunda düzenlenen tutanakların davacıya ve müvekkili Kuruma teslim edildiğini, tutanaklarda davacı öğretmenin tutanakları teslim aldığına dair imzasının mevcut olduğunu, arabuluculukta uyuşmazlıkların menfaat temelli çözüldüğünü davacının 2019 yılı itibarıyla davalı Kurumda çalışmaya başladığını, sonrasında Kovid-19 salgını nedeniyle ders saatlerini doldurmadığını, bu süreçte ulusal bayram ve genel tatillerde çalışmasının da bulunmadığını, davacının tutanakları baskı altında imzalamadığını, arabuluculuk görüşmelerinin usulüne uygun olarak yürütüldüğünü savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı Şirkette çalışan öğretmen ve diğer pozisyonlarda iş sözleşmesi devam eden işçilerin, davalı Şirket yetkilisinin "Alacaklarınıza karşılık gidip imza atın." şeklindeki çağrısı üzerine toplu olarak arabulucunun yanına gittikleri, arabuluculuk görüşmesine gidildiğinde Şirket yetkilisi tarafından bilgilendirme yapılacağı söylenerek davacıya arabuluculuk tutanağının imzalatıldığı, arabuluculuk görüşmesine davalı Şirket servis aracıyla toplu olarak gidildiği, davacıya süreç ve içerik ile ilgili herhangi bir bilgilendirme yapılmadığı gibi tutanak suretinin dahi verilmediği, toplantı süresinin oldukça kısa sürdüğü, davacıya verilen bilgiye göre yalnızca ücret alacağı kalemi üzerinden miktar konuşulmuşsa da arabuluculuk tutanağı içeriğinde tüm işçilik ücret alacaklarına yer verildiği, tek yanlı şekilde davalı işverenin emir ve talimatı ile hazırlanıp iş sözleşmesi devam ederken davacıya imzalatılan arabuluculuk tutanağının ve sürecin arabuluculuk ilke ve kurallarına aykırı düştüğü, davacının iş sözleşmesi devam ederken işverenin baskısı altında sözleşmeyi imzalamak durumunda kaldığı, dosya arasına alınan ihtarname gözetildiğinde davacının arabuluculuk tutanağından 2022 yılı Haziran ayında haberdar olduğu ve kısa bir süre sonra bu davayı açtığı, hak düşürücü sürenin işlemediği, tanık anlatımları, tutanağın davalı Şirket yetkilisinin başvurusu neticesinde, davacının iş sözleşmesi devam ederken yani davalı işverenin emir ve talimatı altında çalıştığı tarihte düzenlenmiş olması, arabuluculuk görüşmesine davalı işverene ait servis aracıyla toplu olarak götürülmüş olması, arabulucunun davalı Şirketin vekilliğine ilişkin vekâletnamesinin bulunması gibi hususlar dikkate alındığında davaya konu sürecin, tarafların eşitliği, arabulucunun tarafsızlığı ve gönüllülük ilkelerine aykırı şekilde yürütüldüğü, sonuç itibarıyla davaya konu arabuluculuk tutanağının iptaline karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; arabuluculuk sürecinin şeffaf ve usulüne uygun olarak yürütüldüğünü, davacının kendi isteği ile arabuluculuk tutanağını imzaladığını, iradesinin fesada uğratılmasının söz konusu olmadığını, hukuka ve usulüne uygun olarak sundukları hiçbir delilin hükme esas alınmadığını, Mahkeme kararının hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; kaldırma kararından sonra davalı tanıklarının ifadesinin alındığı, kaldırma kararında belirtilen delillerin toplandığı, davalı tanıklarının beyanları ile toplanan diğer deliller gözetildiğinde, davacının dava konusu tutanağı iş sözleşmesi devam ederken baskı altında kalarak imzaladığının ispatlandığı, tutanağın davalı tanıklarının beyanlarında belirtildiği üzere işçilere sonradan verildiği, tutanakta belirtilen meblağın çok uzun süre ödeneceğinin belirtildiği, o tarihte ödendiğinin ispat edilemediği, davalıya ait işyerinde çalışan diğer işçiler tarafından ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptali talebi ile açılan davaların yargılamaları sonunda tutanakların iptaline karar verildiği, kararların Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2023/12759 Esas, 2023/18694 Karar; 2023/1521 Esas, 2023/8936 Karar; 2023/322 Esas, 2023/2405 Karar sayılı kararlarıyla onanmasına karar verildiği, istinaf sebebine göre davanın kabulüne ilişkin Mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; Bölge Adliye Mahkemesi kararının hukuki gerekçeden yoksun olduğunu, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini belirterek ve istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazları tekrar ederek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabaluculuk Kanunu'nun (6325 sayılı Kanun) "Görevin özenle ve tarafsız biçimde yerine getirilmesi" kenar başlıklı 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
"Arabulucu olarak görevlendirilen kimse tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektirecek önemli hal ve şartların varlığı halinde bu hususta tarafları bilgilendirmekle yükümlüdür. Bu açıklamaya rağmen taraflar arabulucudan birlikte talep ederlerse arabulucu bu görevi üstlenebilir, yahut üstlenmiş olduğu görevi sürdürebilir."
3. 6325 sayılı Kanun'un "Tarafların aydınlatılması" kenar başlıklı 11 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca arabulucu, arabuluculuk faaliyetinin başında, tarafları arabuluculuğun esasları, süreci ve sonuçları hakkında gerektiği gibi aydınlatmakla yükümlüdür.
4. 6325 sayılı Kanun'un 3, 15, 17 ve 18 inci maddeleri.
5. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 72 nci maddesinin "Kesin hükümsüzlük" kenar başlıklı birinci fıkrası şöyledir:
"Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmelere kesin olarak hükümsüzdür."
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Doç. Dr. Seracettin Sultan Namazcı Betül Azizağaoğlu Doğan Korkmaz Hüseyin Sarıkamış
Göktaş
İÇTİHAT YORUMU : “5. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 72 nci maddesinin "Kesin hükümsüzlük" kenar başlıklı birinci fıkrası şöyledir:” şeklindeki ifade, “5. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 27 nci maddesinin "Kesin hükümsüzlük" kenar başlıklı birinci fıkrası şöyledir:” şeklinde yazılmalıydı.
İŞ SÖZLEŞMESİ DEVAM EDERKEN ARABULUCULUK TUTANAĞININ BASKI ALTINDA İMZALANMASI VE BİR ÖRNEĞİNİN İŞÇİLERE SONRADAN VERİLMESİ ARABULUCULUK TUTANAĞININ İPTALİNİ GEREKTİRİR.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2024/9319
Karar No : 2024/14020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 02.05.2024
SAYISI : 2024/1328 E., 2024/1179 K.
Taraflar arasındaki ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince hak düşürücü süre sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.
Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince duruşma isteğinin mahiyetten reddi ile incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile birlikte diğer işçilere imzalatılan seri mahiyetteki ihtiyari arabuluculuk tutanaklarının ihtiyarilikten uzak olup mecburiyetle imzalattırıldığını, birçok işçinin davalı işyerinden servislerle toplu bir şekilde alınarak gruplar hâlinde arabulucunun çalışma ofisine götürüldüklerini ve hazır olan tutanakların bir dakika içerisinde arabuluculuk sürecindeki aşamalar gözetilmeden imzalattırıldığını, iş sözleşmesinin devamı açısından bu tutanakların imzalanması gerektiği ve imzalayanlara bir aylık ücret kadar ücret verileceğinin söylendiğini, müvekkiline arabuluculuk tutanağının bir suretinin verilmediğini, müvekkilinin UYAP vatandaş portal üzerinden 21.06.2022 tarihinde giriş yaptığında anlaşma ile neticelenen tutanağın kendisine imzalatıldığını öğrendiğini, oysaki müvekkilinin böyle bir iradesi olmadığını, iradesinin davalı tarafından sakatlandığını, davalı işverenin kendi vekilini tüm işçilere imzalatılan arabuluculuk tutanaklarında arabulucu tayin ettiğini, arabuluculuk sürecinin tamamen işverenin dikteleriyle yürütüldüğünü, gerekli bilgilendirme ve açıklamalar yapılmadan arabuluculuk sürecinin aşamaları atlanarak ve kanun gereği yasaklı olması gereken arabuluculu tarafından sürecin yürütüldüğünü, hem gabin hem irade sakatlığı hâlinin mevcut olduğunu beyan ederek 30.11.2020 tarihli ve 2020/173503 numaralı ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 12.04.2019-31.05.2021 tarihleri arasında müvekkili işyerinde öğretmen olarak çalıştığını, arabuluculuk sürecinin anlaşma ile sonuçlandığını, arabuluculuk tutanağında belirtilen alacak kalemleri için bünyesinde çalışan ve kendi iradesiyle sürece dâhil olmak isteyen öğretmen, idareci ve işçilerle anlaşma sağlandığını, bu alacak kalemlerinde o aşamada anlaşma sağlamak istemeyen öğretmen, idareci ya da işçilerin sürece dâhil olmadığını, arabuluculuk sürecine dâhil olup süreci anlaşmama ile sonuçlananların da olduğunu, arabuluculuk sürecinin şeffaf ve usulüne uygun bir şekilde yürütüldüğünü, davacının eğitim durumu, öğretmen oluşu ve iş hayatı tecrübesi nazara alındığında arabuluculuk faaliyetinin anlamını ve önemini anlayacak bir iradeye sahip olduğunu ve bu iradesinin sakatlanmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının arabuluculuk tutanağının sahteliği konusunda bir iddiası bulunmadığını, arabuluculuk tutanağının sahteliği ispatlanıncaya kadar geçerli olduğunu, arabulucu tarafından arabuluculuk görüşmeleri sonunda düzenlenen tutanakların davacıya ve müvekkili Kuruma teslim edildiğini, tutanaklarda davacı öğretmenin tutanakları teslim aldığına dair imzasının mevcut olduğunu, arabuluculukta uyuşmazlıkların menfaat temelli çözüldüğünü davacının 2019 yılı itibarıyla davalı Kurumda çalışmaya başladığını, sonrasında Kovid-19 salgını nedeniyle ders saatlerini doldurmadığını, bu süreçte ulusal bayram ve genel tatillerde çalışmasının da bulunmadığını, davacının tutanakları baskı altında imzalamadığını, arabuluculuk görüşmelerinin usulüne uygun olarak yürütüldüğünü savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı Şirkette çalışan öğretmen ve diğer pozisyonlarda iş sözleşmesi devam eden işçilerin, davalı Şirket yetkilisinin "Alacaklarınıza karşılık gidip imza atın." şeklindeki çağrısı üzerine toplu olarak arabulucunun yanına gittikleri, arabuluculuk görüşmesine gidildiğinde Şirket yetkilisi tarafından bilgilendirme yapılacağı söylenerek davacıya arabuluculuk tutanağının imzalatıldığı, arabuluculuk görüşmesine davalı Şirket servis aracıyla toplu olarak gidildiği, davacıya süreç ve içerik ile ilgili herhangi bir bilgilendirme yapılmadığı gibi tutanak suretinin dahi verilmediği, toplantı süresinin oldukça kısa sürdüğü, davacıya verilen bilgiye göre yalnızca ücret alacağı kalemi üzerinden miktar konuşulmuşsa da arabuluculuk tutanağı içeriğinde tüm işçilik ücret alacaklarına yer verildiği, tek yanlı şekilde davalı işverenin emir ve talimatı ile hazırlanıp iş sözleşmesi devam ederken davacıya imzalatılan arabuluculuk tutanağının ve sürecin arabuluculuk ilke ve kurallarına aykırı düştüğü, davacının iş sözleşmesi devam ederken işverenin baskısı altında sözleşmeyi imzalamak durumunda kaldığı, dosya arasına alınan ihtarname gözetildiğinde davacının arabuluculuk tutanağından 2022 yılı Haziran ayında haberdar olduğu ve kısa bir süre sonra bu davayı açtığı, hak düşürücü sürenin işlemediği, tanık anlatımları, tutanağın davalı Şirket yetkilisinin başvurusu neticesinde, davacının iş sözleşmesi devam ederken yani davalı işverenin emir ve talimatı altında çalıştığı tarihte düzenlenmiş olması, arabuluculuk görüşmesine davalı işverene ait servis aracıyla toplu olarak götürülmüş olması, arabulucunun davalı Şirketin vekilliğine ilişkin vekâletnamesinin bulunması gibi hususlar dikkate alındığında davaya konu sürecin, tarafların eşitliği, arabulucunun tarafsızlığı ve gönüllülük ilkelerine aykırı şekilde yürütüldüğü, sonuç itibarıyla davaya konu arabuluculuk tutanağının iptaline karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; arabuluculuk sürecinin şeffaf ve usulüne uygun olarak yürütüldüğünü, davacının kendi isteği ile arabuluculuk tutanağını imzaladığını, iradesinin fesada uğratılmasının söz konusu olmadığını, hukuka ve usulüne uygun olarak sundukları hiçbir delilin hükme esas alınmadığını, Mahkeme kararının hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; kaldırma kararından sonra davalı tanıklarının ifadesinin alındığı, kaldırma kararında belirtilen delillerin toplandığı, davalı tanıklarının beyanları ile toplanan diğer deliller gözetildiğinde, davacının dava konusu tutanağı iş sözleşmesi devam ederken baskı altında kalarak imzaladığının ispatlandığı, tutanağın davalı tanıklarının beyanlarında belirtildiği üzere işçilere sonradan verildiği, tutanakta belirtilen meblağın çok uzun süre ödeneceğinin belirtildiği, o tarihte ödendiğinin ispat edilemediği, davalıya ait işyerinde çalışan diğer işçiler tarafından ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptali talebi ile açılan davaların yargılamaları sonunda tutanakların iptaline karar verildiği, kararların Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2023/12759 Esas, 2023/18694 Karar; 2023/1521 Esas, 2023/8936 Karar; 2023/322 Esas, 2023/2405 Karar sayılı kararlarıyla onanmasına karar verildiği, istinaf sebebine göre davanın kabulüne ilişkin Mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; Bölge Adliye Mahkemesi kararının hukuki gerekçeden yoksun olduğunu, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini belirterek ve istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazları tekrar ederek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabaluculuk Kanunu'nun (6325 sayılı Kanun) "Görevin özenle ve tarafsız biçimde yerine getirilmesi" kenar başlıklı 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
"Arabulucu olarak görevlendirilen kimse tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektirecek önemli hal ve şartların varlığı halinde bu hususta tarafları bilgilendirmekle yükümlüdür. Bu açıklamaya rağmen taraflar arabulucudan birlikte talep ederlerse arabulucu bu görevi üstlenebilir, yahut üstlenmiş olduğu görevi sürdürebilir."
3. 6325 sayılı Kanun'un "Tarafların aydınlatılması" kenar başlıklı 11 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca arabulucu, arabuluculuk faaliyetinin başında, tarafları arabuluculuğun esasları, süreci ve sonuçları hakkında gerektiği gibi aydınlatmakla yükümlüdür.
4. 6325 sayılı Kanun'un 3, 15, 17 ve 18 inci maddeleri.
5. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 72 nci maddesinin "Kesin hükümsüzlük" kenar başlıklı birinci fıkrası şöyledir:
"Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmelere kesin olarak hükümsüzdür."
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Doç. Dr. Seracettin Sultan Namazcı Betül Azizağaoğlu Doğan Korkmaz Hüseyin Sarıkamış
Göktaş
İÇTİHAT YORUMU : “5. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 72 nci maddesinin "Kesin hükümsüzlük" kenar başlıklı birinci fıkrası şöyledir:” şeklindeki ifade, “5. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 27 nci maddesinin "Kesin hükümsüzlük" kenar başlıklı birinci fıkrası şöyledir:” şeklinde yazılmalıydı.