
İŞLEMDE BİRLİK İLKESİNE UYGUN ŞEKİLDE DÜZENLENEN RESMÎ VASİYETNAME LEHİNE YORUM YAPILMASI GEREKTİĞİNDEN VASİYETNAMENİN GEÇERLİ OLDUĞU HUSUSUNDA TEREDDÜT BULUNMAMAKTADIR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/7-1001
Karar No : 2024/577
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 08.05.2023
SAYISI : 2023/639 E., 2023/891 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 14.12.2022 tarihli ve 2021/6478 Esas,
2022/7760 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasında görülen vasiyetnamenin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı Mehmet K. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı Mehmet K. vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkilleri Neriman ve Sevim’in kardeş olduklarını, müvekkillerinin annesi olan Fadime’nin 07.04.1983 tarihinde öldüğünü, bu tarihte davaya konu vasiyetnameyi düzenleyen ve davacıların dedesi olan muris İsmail K.’in hayatta olduğunu, murisin eşi ve davacıların anneannesi olan Dudu K.’in 29.03.2006 tarihinde muris İsmail K.’in ise 18.04.2015 tarihinde öldüğünü, ölümünden sonra geride mirasçı olarak davalı oğulları Mustafa ve Mehmet ile davacı torunları Sevim ve Neriman’ın kaldığını, murisin ölümü sonrasında Emet Sulh Hukuk Mahkemesinin 01.06.2015 tarihli ve 2015/111 Esas, 2015/127 Karar sayılı dosyası ile Hisarcık Noterliği tarafından düzenlenen 28.04.2006 tarih ve 608 yevmiye numaralı murise ait vasiyetnamenin okunduğunu, vasiyet içeriğinden her ne kadar murisin malvarlığını taksim etme iradesini ortaya koymaya çalıştığı anlaşılsa da gerçeğin böyle olmadığını, en değerli yerleri oğlundan korkması nedeniyle Mehmet'e bıraktığını, murisin oğlu Mehmet'in etkisinde kalarak söz konusu vasiyetnameyi düzenlediğini ileri sürerek vasiyetnamenin 4721 sayılı Kanun hükümleri ile düzenleme altına alınan içerik ve şekil şartlarına uymaması ve ayrıca yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmış olması nedenleri ile iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Mustafa K. cevap dilekçesinde; davaya konu vasiyetname nedeni ile kendisinin davacılardan daha fazla mağdur olduğunu, bu sebeple davalı olarak gösterilmiş olmasını kabul etmediğini, babası olan miras bırakan İsmail K.’in en değerli taşınmazlarını diğer davalı Mehmet'e bıraktığını, bu durumu kendisinin de kabul etmediğini belirterek vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini savunmuştur.
2. Davalı Mehmet K. cevap dilekçesinde özetle; babası olan murisin kendi özgür iradesi ile 4721 sayılı Kanun’un kendisine tanıdığı hakkı kullanarak söz konusu vasiyetnameyi düzenlediğini, düzenlenme anında alınan doktor raporundan da anlaşılacağı üzere murisinin tasarruf ehliyetine sahip olduğunu, babasının sağlığında kendisinin de vasiyetnameden haberdar olmadığını, bu nedenle murisi korkutması veya etki altında bırakmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17.01.2019 tarihli ve 2015/112 Esas, 2019/16 Karar sayılı kararı ile; vasiyetçinin 1934 doğumlu olup vasiyetname düzenlendiği tarihte 72 yaşında olduğu, Adli Tıp Kurumu raporu uyarınca murisin 28.04.2006 tarihi itibari ile fiil ehliyetine haiz olduğu, tanık beyanlarına göre de sağlık durumunun son derece iyi ve akıl sağlığının yerinde bulunduğu, davacılar tarafından ileri sürülen korkutularak vasiyetname düzenlendiğine ilişkin iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 08.07.2021 tarihli ve 2019/1176 Esas, 2021/1100 Karar sayılı kararı ile; dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden miras bırakanın okur-yazar olmadığının anlaşıldığı, okur-yazar olmayanlara ilişkin vasiyetnamenin 4721 sayılı Kanun’un 535 inci maddesinde belirtilen şekil koşullarına uygun olarak düzenlenmesi gerektiği, bu hükme göre vasiyetçinin düzenlenen vasiyetnamenin son arzularına uygun olduğunu beyan etmesi yeterli olmayıp, tanıkların da "hem mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını ve onu tasarrufa ehil gördüklerini; hem de vasiyetnamenin kendi önlerinde memur tarafından mirasbırakana okunduğunu ve onun vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini" vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalamaları gerektiği, bu maddede yazılı geçerlilik şartlarından birinin eksikliğinin vasiyetnameyi geçersiz kılacağı, dava konusu vasiyetname incelendiğinde tanıkların "mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını" gösteren beyanlarının bulunmadığı, böyle olunca söz konusu vasiyetnamenin kanunda öngörülen şekil kurallarına uygun olarak düzenlenmediği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesince verilen karar kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne ve vasiyetnamenin şekle aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Mehmet K. vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "... TMK'nın 535'inci maddesi; "Mirasbırakan vasiyetnameyi bizzat okuyamaz veya imzalayamazsa, memur vasiyetnameyi iki tanığın önünde ona okur ve bunun üzerine mirasbırakan vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan eder.
Bu durumda tanıklar, hem mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını ve onu tasarrufa ehil gördüklerini; hem vasiyetnamenin kendi önlerinde memur tarafından mirasbırakana okunduğunu ve onun vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan ettiğini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar." hükmünü içermektedir.
Somut olayda, iptali istenilen Hisarcık Noterliği 28.04.2016 tarih 608 yevmiye sayılı vasiyetname incelendiğinde, vasiyetnamenin yukarıda belirtilen TMK'nın 535. maddesindeki tüm koşullara sahip olduğu görülmüştür.
Bu nedenle vasiyetnamenin geçerli olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, istinaf mahkemesince davanın kabulüyle vasiyetnamenin iptaline karar verilmiş olması doğru görülmemiş, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin bu yöndeki kararının bozulması gerekmiştir..." gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davalı Mehmet K. vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Mehmet K. vekili temyiz dilekçesinde; dava konusu vasiyetnamenin 4721 sayılı Kanun hükümleriyle öngörülen şekil şatlarına uygun düzenlendiğini, dolayısıyla vasiyetnamenin iptaline karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda okur-yazar olmadığı anlaşılan miras bırakan tarafından resmî şekilde düzenlenen vasiyetnamenin, 4721 sayılı Kanun’un 535 inci maddesinde öngörülen şartları taşıyıp taşımadığı, buradan varılacak sonuca göre dava konusu vasiyetnamenin kanunda öngörülen şekle uyulmadan yapıldığı gerekçesiyle iptaline karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 535 inci maddesi.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddelerinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
2. Miras bırakanın ölümünden sonra meydana gelmesini arzu etmiş olduğu hususlara ilişkin her türlü irade açıklaması, ölüme bağlı tasarruf olarak nitelendirilir. Ölüme bağlı tasarruf ibaresinin kullanılmasının sebebi; miras bırakanın, malvarlığı üzerinde, ölümünden sonra hüküm ifade edecek işlem yapması ve malvarlığının ölümünden sonraki kaderini belirlemesi nedeniyledir (Bilge Öztan/Fırat Öztan: Ölüme Bağlı Tasarruflara İlişkin Medeni Kanunu’ndaki ve Noterlik Kanunu’ndaki Şekil Şartları, AÜHFD, 65(4)-2016, s. 3586). Yasa koyucu, miras bırakanın irade özgürlüğüne büyük önem verdiğinden, miras bırakanın iradesinin öldükten sonra da ayakta tutulmasını ve değer taşımasını, yapacağı ölüme bağlı tasarrufların hukuk düzenince korunmasına bağlamıştır (Ahmet Kılıçoğlu: Miras Hukuku, Ankara 2018, s.32).
3. Ölüme bağlı tasarrufların şekli bakımından kanun koyucu iki farklı şekil şartı öngörmüştür. Bunlardan ilki miras bırakanın tek taraflı yaptığı ve her zaman dönebileceği vasiyetname (4721 sayılı Kanun md. 531-544), diğeri ise iki taraflı ve bağlayıcı özelliği olan miras sözleşmesidir (4721 sayılı Kanun md. 545-549). Ölüme bağlı tasarrufların hüküm ve neticelerini, miras bırakının ölümünden sonra meydana getirmesi söz konusu olduğu için, bu özelliği nedeniyle, kanun koyucu bu tasarrufların kurulmasını sıkı şekil şartına bağlamıştır.
4. Türk Medeni Kanunu'nun 531 inci maddesi "Vasiyet, resmî şekilde veya mirasbırakanın el yazısı ile ya da sözlü olarak yapılabilir" hükmünü taşımaktadır. Resmî vasiyetnamenin yapılabilmesi için, resmî memurun ve iki tanığın varlığı şarttır. 4721 sayılı Kanun'un 533 ve 534 üncü maddelerinde okuma yazma bilenlerin okuyup imzalayarak düzenlettirecekleri resmî vasiyetnamelere ilişkin hükümlere yer verildikten sonra kanun koyucu okuma yazma bilmeyenlerin de vasiyetname yapmalarına imkân vermek amacıyla "Mirasbırakan tarafından okunmaksızın ve imzalanmaksızın düzenleme" başlığı altında 535 inci maddeyi hüküm altına almıştır.
5. Okuma yazma bilenlerin resmî vasiyetname düzenlemesine ilişkin 4721 sayılı Kanun'un 534 üncü maddesine göre; vasiyetnameye tarih ve imza konulduktan hemen sonra miras bırakan, vasiyetnameyi okuduğunu, bunun son arzularını içerdiğini memurun huzurunda iki tanığa beyan eder. Tanıklar, bu beyanın kendi önlerinde yapıldığını ve miras bırakanı tasarrufa ehil gördüklerini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar. Vasiyetname içeriğinin tanıklara bildirilmesi zorunlu değildir.
6. Buna karşılık okuma yazma bilmeyenlerin resmî vasiyetname düzenlemesine ilişkin 4721 sayılı Kanun'un 535 inci maddesi "Mirasbırakan vasiyetnameyi bizzat okuyamaz veya imzalayamazsa, memur vasiyetnameyi iki tanığın önünde ona okur ve bunun üzerine mirasbırakan vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan eder.
Bu durumda tanıklar, hem mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını ve onu tasarrufa ehil gördüklerini; hem vasiyetnamenin kendi önlerinde memur tarafından mirasbırakana okunduğunu ve onun vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan ettiğini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar" şeklinde düzenleme altına alınmıştır.
7. Her iki vasiyetnamenin düzenlenmesi de esasen iki safhadan oluşmaktadır. Birinci safhada miras bırakan; son arzularını resmî memura bildirir. Memur gerekirse vasiyetçiye son arzuları hakkında açıklama yaptırır. Daha sonra bu arzuların son şekli resmî memur tarafından yazılır veya yazdırılır ve böylece birinci safha burada tamamlanmış olur.
8. İkinci safhada ise tanıklar vasiyetnamenin düzenlenmesinde etkin rol alır. Okuma yazma bilenler ile bilmeyenlerin düzenleyecekleri resmî vasiyetname arasındaki en büyük fark, tanıkların vasiyetnameye olan katkısı noktasında kendini gösterir. Zira okuma yazma bilenlerin düzenledikleri vasiyetnamelerde tanıkların vasiyetnamenin içeriğini bilme zorunlulukları bulunmamaktadır (4721 sayılı Kanun md. 534/3). Okuma yazma bilen vasiyetçinin tanıkları sadece "mirasbırakanın, vasiyeti memurun huzurunda okuduğuna, bunun son arzularını içerdiğine ve mirasbırakanı tasarrufa ehil gördüklerine" şahitlik yaparlar.
9. Oysaki okuma yazma bilmeyenlerin düzenleyecekleri vasiyetnamelerin ikinci safhasında resmî memur "kaleme aldığı tasarrufun tamamını, iki tanık huzurunda sesli olarak" okumak zorundadır. Bunun üzerine vasiyetçi, vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini ve son arzularına uygun olduğunu yine tanıklar huzurunda beyan eder. İşte vasiyetçi tarafından yapılan bu beyan imzanın yerini tutmaktadır (Öztan/Öztan, s. 3606). Görüldüğü üzere okuma yazma bilmeyenlerin düzenleyecekleri vasiyetnamelerde vasiyetname içeriğinin tanıklardan gizleme olanağı bulunmamaktadır. Aksine burada tanıklar vasiyetnamenin içeriğine öylesine hakimlerdir ki "mirasbırakının kendi önlerinde beyanda bulunduğuna, yapılan bu beyana uygun şekilde düzenlenen vasiyetnamenin yine kendi önlerinde memur tarafından mirasbırakana okunduğuna, mirasbırakanın okunan vasiyetnameye ilişkin son arzularını içerdiğini beyan ettiğine ve ve mirasbırakanı tasarrufa ehil gördüklerine" şahitlik ederler.
10. Bu arada belirtmek gerekir ki resmî vasiyetnamenin "işlemde birlik prensibi" uyarınca, vasiyetçinin vasiyetnameyi okumasından sonra, aşamalarında araya fasıla girmeksizin tamamlanması gerekir. Resmî memurun yaptığı işlemler, tevsik işlemi olduğu için baştan itibaren aynı memur tarafından yapılması ve son imza işleminin de tahriri alan, okuyan ve vasiyetçi ile tanık sözlerini dinleyen, yazdıran memur tarafından yapılması zorunludur. Bu yön işlemlerde birlik prensibinin zaruri bir sonucudur. Bu prensibe uyulmamasının, vasiyetnamenin iptali sebebi oluşturduğu Yargıtayın yerleşmiş uygulaması ile kabul edilmiştir.
11. Eldeki davaya gelince; iptali talep edilen davaya konu vasiyetnamede tanıkların "Vasiyetname Noter H.Ö. vekili İ.S. tarafından yazıldıktan sonra vasiyet eden İsmail K. isimli ilgiliye önümüzde okuduğunu, adı geçenin vasiyetnamenin son ve gerçek isteklerine uygun olduğunu söylediğini ve kendisini bu işi yapmaya yetenekli gördüğümüzü bildiririz..." şeklinde beyanda bulundukları, ne var ki şahitlerin "mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını" tevsik eden beyanlarının vasiyetnamede yer almadığı görüldüğünden bu noktada "vasiyetname lehine yorum" ilkesinin de açıklanması gerekmektedir.
12. Vasiyetname lehine yorum ilkesi, Roma Hukukundan itibaren geniş uygulama alanı bulan "Favor Testemanti" prensibini ifade eder. Bu ilke iptal edilme ihtimali olan bir vasiyetnamenin yorum yoluyla ayakta tutulmasını sağlar. Amaç miras bırakanın son arzusunun yerine getirilmesidir. Vasiyetname lehine yorum ilkesi, tasarrufların yorumlanması bakımından geçerli olan irade teorisinin doğal bir sonucudur. Bu yorum tarzı, ölüme bağlı tasarrufu imkân olduğu ölçüde geçerli saymaya, onu ayakta tutmaya, başka bir ifade ile tasarruf yapanın gerçek iradesini, son isteklerini elden geldiği kadar değerlendirmeye, onu üstün tutmaya, ona saygı ve bağlılık göstermeye yönelmiş bulunmaktadır. Vasiyetname lehine yorum ilkesinin uygulanabilmesi için; miras bırakanın vasiyetname yapma iradesinin varlığı, vasiyetnamenin farklı biçimlerde yorumlanabilir olması ve miras bırakanın gerçek iradesinin belirlenebilir olması koşullarının bir arada bulunması gerekir (Caner Taşatan, Vasiyetname Lehine Yorum İlkesi ve Bu İlkenin Türk Medeni Kanunu’na Yansımaları, Dergi Park, s.571).
13. Vasiyetname lehine yorum ilkesi, vasiyetnamenin şekle aykırılığı durumlarında da uygulanabilir. Elbette ki bu yorum, şekil kurallarını anlamsız kılacak bir genişliğe ulaşmamalıdır. Resmî vasiyetnamenin resmî memur tarafından düzenlenmemesi veya bu işleme iki tanığın katılmaması sebepleriyle oluşan şekle aykırılık, lehe yorum ilkesi kapsamında giderilemeyeceği şüphesizdir. Zira işlemin oluşma sürecine katılan bu kişiler, miras bırakanın vasiyetname yapma iradesinin varlığını "kesin olarak ortaya koyan" ve vasiyetname içerisinde yer alan tasarrufların onun iradesine uygun olduğunu "beyan eden" konumdadırlar. Bunun dışında yer alan şekil koşulları bakımından ise her somut olay bazında amaca uygun değerlendirme yapılması gerekir. Bu kapsamda; resmî vasiyetnamelerde özellikle resmî memurun veya yardımcılarının işlemlerinden kaynaklanan şekle aykırılıkların, vasiyetname lehine yorum ilkesi kapsamında değerlendirilmesine hiçbir engel yoktur.
14. Tüm bu açıklamalar ışığında davaya konu resmî memur tarafından düzenlenen vasiyetnamenin incelenmesinde; resmî memurun ilk olarak "düzenleme şeklinde vasiyetname yapılmasını" isteyen vasiyetçi İsmail K.'i huzura alarak işleme başladığı, hemen sonrasında vasiyetçinin "yanında tanık olarak gelenlerden" bilgisi altında vasiyetname şahitleri Mustafa Ş. ve Mehmet A.'ın kimlik tespitlerini yaptığı, bu belirlemelerin ardından resmî memurun "Vasiyet eden İsmail K. söze başladı:" şeklindeki beyanından sonra miras bırakanın tasarruf iradesine yer verildiği, sonrasında resmî memur tarafından "Yazılan vasiyetnameyi tanıklar önünde vasiyet edene okudum. Vasiyet eden yazılanlardan tamamen son ve gerçek isteklerini kapsadığını söyledikten sonra,..." vasiyetçinin parmak izinin alındığı, bunun üzerine işlemin başından itibaren orada bulundukları anlaşılan şahitlerin "Vasiyetname Noter H.Ö. vekili İ.S. tarafından yazıldıktan sonra vasiyet eden İsmail K. isimli ilgiliye önümüzde okuduğunu, adı geçenin vasiyetnamenin son ve gerçek isteklerine uygun olduğunu söylediğini ve kendisini bu işi yapmaya yetenekli gördüğümüzü bildiririz,..." şeklinde beyanda bulundukları, dolayısıyla vasiyetname işleminin bir bütün olarak araya süre girmeksizin tanıklar huzurunda tamamlandığı, böyle olunca işlemde birlik ilkesine uygun şekilde düzenlenen resmî vasiyetname lehine yorum yapılması gerektiği, vasiyetnamenin bütününden vasiyet edenin beyanının tanıklar huzurunda yapıldığının açıkça anlaşıldığı somut olayda vasiyetnamenin geçerli olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
15. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
16. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı Mehmet K. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
27.11.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
İŞLEMDE BİRLİK İLKESİNE UYGUN ŞEKİLDE DÜZENLENEN RESMÎ VASİYETNAME LEHİNE YORUM YAPILMASI GEREKTİĞİNDEN VASİYETNAMENİN GEÇERLİ OLDUĞU HUSUSUNDA TEREDDÜT BULUNMAMAKTADIR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/7-1001
Karar No : 2024/577
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 08.05.2023
SAYISI : 2023/639 E., 2023/891 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 14.12.2022 tarihli ve 2021/6478 Esas,
2022/7760 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasında görülen vasiyetnamenin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı Mehmet K. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı Mehmet K. vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkilleri Neriman ve Sevim’in kardeş olduklarını, müvekkillerinin annesi olan Fadime’nin 07.04.1983 tarihinde öldüğünü, bu tarihte davaya konu vasiyetnameyi düzenleyen ve davacıların dedesi olan muris İsmail K.’in hayatta olduğunu, murisin eşi ve davacıların anneannesi olan Dudu K.’in 29.03.2006 tarihinde muris İsmail K.’in ise 18.04.2015 tarihinde öldüğünü, ölümünden sonra geride mirasçı olarak davalı oğulları Mustafa ve Mehmet ile davacı torunları Sevim ve Neriman’ın kaldığını, murisin ölümü sonrasında Emet Sulh Hukuk Mahkemesinin 01.06.2015 tarihli ve 2015/111 Esas, 2015/127 Karar sayılı dosyası ile Hisarcık Noterliği tarafından düzenlenen 28.04.2006 tarih ve 608 yevmiye numaralı murise ait vasiyetnamenin okunduğunu, vasiyet içeriğinden her ne kadar murisin malvarlığını taksim etme iradesini ortaya koymaya çalıştığı anlaşılsa da gerçeğin böyle olmadığını, en değerli yerleri oğlundan korkması nedeniyle Mehmet'e bıraktığını, murisin oğlu Mehmet'in etkisinde kalarak söz konusu vasiyetnameyi düzenlediğini ileri sürerek vasiyetnamenin 4721 sayılı Kanun hükümleri ile düzenleme altına alınan içerik ve şekil şartlarına uymaması ve ayrıca yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmış olması nedenleri ile iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Mustafa K. cevap dilekçesinde; davaya konu vasiyetname nedeni ile kendisinin davacılardan daha fazla mağdur olduğunu, bu sebeple davalı olarak gösterilmiş olmasını kabul etmediğini, babası olan miras bırakan İsmail K.’in en değerli taşınmazlarını diğer davalı Mehmet'e bıraktığını, bu durumu kendisinin de kabul etmediğini belirterek vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini savunmuştur.
2. Davalı Mehmet K. cevap dilekçesinde özetle; babası olan murisin kendi özgür iradesi ile 4721 sayılı Kanun’un kendisine tanıdığı hakkı kullanarak söz konusu vasiyetnameyi düzenlediğini, düzenlenme anında alınan doktor raporundan da anlaşılacağı üzere murisinin tasarruf ehliyetine sahip olduğunu, babasının sağlığında kendisinin de vasiyetnameden haberdar olmadığını, bu nedenle murisi korkutması veya etki altında bırakmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17.01.2019 tarihli ve 2015/112 Esas, 2019/16 Karar sayılı kararı ile; vasiyetçinin 1934 doğumlu olup vasiyetname düzenlendiği tarihte 72 yaşında olduğu, Adli Tıp Kurumu raporu uyarınca murisin 28.04.2006 tarihi itibari ile fiil ehliyetine haiz olduğu, tanık beyanlarına göre de sağlık durumunun son derece iyi ve akıl sağlığının yerinde bulunduğu, davacılar tarafından ileri sürülen korkutularak vasiyetname düzenlendiğine ilişkin iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 08.07.2021 tarihli ve 2019/1176 Esas, 2021/1100 Karar sayılı kararı ile; dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden miras bırakanın okur-yazar olmadığının anlaşıldığı, okur-yazar olmayanlara ilişkin vasiyetnamenin 4721 sayılı Kanun’un 535 inci maddesinde belirtilen şekil koşullarına uygun olarak düzenlenmesi gerektiği, bu hükme göre vasiyetçinin düzenlenen vasiyetnamenin son arzularına uygun olduğunu beyan etmesi yeterli olmayıp, tanıkların da "hem mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını ve onu tasarrufa ehil gördüklerini; hem de vasiyetnamenin kendi önlerinde memur tarafından mirasbırakana okunduğunu ve onun vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini" vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalamaları gerektiği, bu maddede yazılı geçerlilik şartlarından birinin eksikliğinin vasiyetnameyi geçersiz kılacağı, dava konusu vasiyetname incelendiğinde tanıkların "mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını" gösteren beyanlarının bulunmadığı, böyle olunca söz konusu vasiyetnamenin kanunda öngörülen şekil kurallarına uygun olarak düzenlenmediği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesince verilen karar kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne ve vasiyetnamenin şekle aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Mehmet K. vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "... TMK'nın 535'inci maddesi; "Mirasbırakan vasiyetnameyi bizzat okuyamaz veya imzalayamazsa, memur vasiyetnameyi iki tanığın önünde ona okur ve bunun üzerine mirasbırakan vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan eder.
Bu durumda tanıklar, hem mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını ve onu tasarrufa ehil gördüklerini; hem vasiyetnamenin kendi önlerinde memur tarafından mirasbırakana okunduğunu ve onun vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan ettiğini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar." hükmünü içermektedir.
Somut olayda, iptali istenilen Hisarcık Noterliği 28.04.2016 tarih 608 yevmiye sayılı vasiyetname incelendiğinde, vasiyetnamenin yukarıda belirtilen TMK'nın 535. maddesindeki tüm koşullara sahip olduğu görülmüştür.
Bu nedenle vasiyetnamenin geçerli olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, istinaf mahkemesince davanın kabulüyle vasiyetnamenin iptaline karar verilmiş olması doğru görülmemiş, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin bu yöndeki kararının bozulması gerekmiştir..." gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davalı Mehmet K. vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Mehmet K. vekili temyiz dilekçesinde; dava konusu vasiyetnamenin 4721 sayılı Kanun hükümleriyle öngörülen şekil şatlarına uygun düzenlendiğini, dolayısıyla vasiyetnamenin iptaline karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda okur-yazar olmadığı anlaşılan miras bırakan tarafından resmî şekilde düzenlenen vasiyetnamenin, 4721 sayılı Kanun’un 535 inci maddesinde öngörülen şartları taşıyıp taşımadığı, buradan varılacak sonuca göre dava konusu vasiyetnamenin kanunda öngörülen şekle uyulmadan yapıldığı gerekçesiyle iptaline karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 535 inci maddesi.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddelerinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
2. Miras bırakanın ölümünden sonra meydana gelmesini arzu etmiş olduğu hususlara ilişkin her türlü irade açıklaması, ölüme bağlı tasarruf olarak nitelendirilir. Ölüme bağlı tasarruf ibaresinin kullanılmasının sebebi; miras bırakanın, malvarlığı üzerinde, ölümünden sonra hüküm ifade edecek işlem yapması ve malvarlığının ölümünden sonraki kaderini belirlemesi nedeniyledir (Bilge Öztan/Fırat Öztan: Ölüme Bağlı Tasarruflara İlişkin Medeni Kanunu’ndaki ve Noterlik Kanunu’ndaki Şekil Şartları, AÜHFD, 65(4)-2016, s. 3586). Yasa koyucu, miras bırakanın irade özgürlüğüne büyük önem verdiğinden, miras bırakanın iradesinin öldükten sonra da ayakta tutulmasını ve değer taşımasını, yapacağı ölüme bağlı tasarrufların hukuk düzenince korunmasına bağlamıştır (Ahmet Kılıçoğlu: Miras Hukuku, Ankara 2018, s.32).
3. Ölüme bağlı tasarrufların şekli bakımından kanun koyucu iki farklı şekil şartı öngörmüştür. Bunlardan ilki miras bırakanın tek taraflı yaptığı ve her zaman dönebileceği vasiyetname (4721 sayılı Kanun md. 531-544), diğeri ise iki taraflı ve bağlayıcı özelliği olan miras sözleşmesidir (4721 sayılı Kanun md. 545-549). Ölüme bağlı tasarrufların hüküm ve neticelerini, miras bırakının ölümünden sonra meydana getirmesi söz konusu olduğu için, bu özelliği nedeniyle, kanun koyucu bu tasarrufların kurulmasını sıkı şekil şartına bağlamıştır.
4. Türk Medeni Kanunu'nun 531 inci maddesi "Vasiyet, resmî şekilde veya mirasbırakanın el yazısı ile ya da sözlü olarak yapılabilir" hükmünü taşımaktadır. Resmî vasiyetnamenin yapılabilmesi için, resmî memurun ve iki tanığın varlığı şarttır. 4721 sayılı Kanun'un 533 ve 534 üncü maddelerinde okuma yazma bilenlerin okuyup imzalayarak düzenlettirecekleri resmî vasiyetnamelere ilişkin hükümlere yer verildikten sonra kanun koyucu okuma yazma bilmeyenlerin de vasiyetname yapmalarına imkân vermek amacıyla "Mirasbırakan tarafından okunmaksızın ve imzalanmaksızın düzenleme" başlığı altında 535 inci maddeyi hüküm altına almıştır.
5. Okuma yazma bilenlerin resmî vasiyetname düzenlemesine ilişkin 4721 sayılı Kanun'un 534 üncü maddesine göre; vasiyetnameye tarih ve imza konulduktan hemen sonra miras bırakan, vasiyetnameyi okuduğunu, bunun son arzularını içerdiğini memurun huzurunda iki tanığa beyan eder. Tanıklar, bu beyanın kendi önlerinde yapıldığını ve miras bırakanı tasarrufa ehil gördüklerini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar. Vasiyetname içeriğinin tanıklara bildirilmesi zorunlu değildir.
6. Buna karşılık okuma yazma bilmeyenlerin resmî vasiyetname düzenlemesine ilişkin 4721 sayılı Kanun'un 535 inci maddesi "Mirasbırakan vasiyetnameyi bizzat okuyamaz veya imzalayamazsa, memur vasiyetnameyi iki tanığın önünde ona okur ve bunun üzerine mirasbırakan vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan eder.
Bu durumda tanıklar, hem mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını ve onu tasarrufa ehil gördüklerini; hem vasiyetnamenin kendi önlerinde memur tarafından mirasbırakana okunduğunu ve onun vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan ettiğini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar" şeklinde düzenleme altına alınmıştır.
7. Her iki vasiyetnamenin düzenlenmesi de esasen iki safhadan oluşmaktadır. Birinci safhada miras bırakan; son arzularını resmî memura bildirir. Memur gerekirse vasiyetçiye son arzuları hakkında açıklama yaptırır. Daha sonra bu arzuların son şekli resmî memur tarafından yazılır veya yazdırılır ve böylece birinci safha burada tamamlanmış olur.
8. İkinci safhada ise tanıklar vasiyetnamenin düzenlenmesinde etkin rol alır. Okuma yazma bilenler ile bilmeyenlerin düzenleyecekleri resmî vasiyetname arasındaki en büyük fark, tanıkların vasiyetnameye olan katkısı noktasında kendini gösterir. Zira okuma yazma bilenlerin düzenledikleri vasiyetnamelerde tanıkların vasiyetnamenin içeriğini bilme zorunlulukları bulunmamaktadır (4721 sayılı Kanun md. 534/3). Okuma yazma bilen vasiyetçinin tanıkları sadece "mirasbırakanın, vasiyeti memurun huzurunda okuduğuna, bunun son arzularını içerdiğine ve mirasbırakanı tasarrufa ehil gördüklerine" şahitlik yaparlar.
9. Oysaki okuma yazma bilmeyenlerin düzenleyecekleri vasiyetnamelerin ikinci safhasında resmî memur "kaleme aldığı tasarrufun tamamını, iki tanık huzurunda sesli olarak" okumak zorundadır. Bunun üzerine vasiyetçi, vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini ve son arzularına uygun olduğunu yine tanıklar huzurunda beyan eder. İşte vasiyetçi tarafından yapılan bu beyan imzanın yerini tutmaktadır (Öztan/Öztan, s. 3606). Görüldüğü üzere okuma yazma bilmeyenlerin düzenleyecekleri vasiyetnamelerde vasiyetname içeriğinin tanıklardan gizleme olanağı bulunmamaktadır. Aksine burada tanıklar vasiyetnamenin içeriğine öylesine hakimlerdir ki "mirasbırakının kendi önlerinde beyanda bulunduğuna, yapılan bu beyana uygun şekilde düzenlenen vasiyetnamenin yine kendi önlerinde memur tarafından mirasbırakana okunduğuna, mirasbırakanın okunan vasiyetnameye ilişkin son arzularını içerdiğini beyan ettiğine ve ve mirasbırakanı tasarrufa ehil gördüklerine" şahitlik ederler.
10. Bu arada belirtmek gerekir ki resmî vasiyetnamenin "işlemde birlik prensibi" uyarınca, vasiyetçinin vasiyetnameyi okumasından sonra, aşamalarında araya fasıla girmeksizin tamamlanması gerekir. Resmî memurun yaptığı işlemler, tevsik işlemi olduğu için baştan itibaren aynı memur tarafından yapılması ve son imza işleminin de tahriri alan, okuyan ve vasiyetçi ile tanık sözlerini dinleyen, yazdıran memur tarafından yapılması zorunludur. Bu yön işlemlerde birlik prensibinin zaruri bir sonucudur. Bu prensibe uyulmamasının, vasiyetnamenin iptali sebebi oluşturduğu Yargıtayın yerleşmiş uygulaması ile kabul edilmiştir.
11. Eldeki davaya gelince; iptali talep edilen davaya konu vasiyetnamede tanıkların "Vasiyetname Noter H.Ö. vekili İ.S. tarafından yazıldıktan sonra vasiyet eden İsmail K. isimli ilgiliye önümüzde okuduğunu, adı geçenin vasiyetnamenin son ve gerçek isteklerine uygun olduğunu söylediğini ve kendisini bu işi yapmaya yetenekli gördüğümüzü bildiririz..." şeklinde beyanda bulundukları, ne var ki şahitlerin "mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını" tevsik eden beyanlarının vasiyetnamede yer almadığı görüldüğünden bu noktada "vasiyetname lehine yorum" ilkesinin de açıklanması gerekmektedir.
12. Vasiyetname lehine yorum ilkesi, Roma Hukukundan itibaren geniş uygulama alanı bulan "Favor Testemanti" prensibini ifade eder. Bu ilke iptal edilme ihtimali olan bir vasiyetnamenin yorum yoluyla ayakta tutulmasını sağlar. Amaç miras bırakanın son arzusunun yerine getirilmesidir. Vasiyetname lehine yorum ilkesi, tasarrufların yorumlanması bakımından geçerli olan irade teorisinin doğal bir sonucudur. Bu yorum tarzı, ölüme bağlı tasarrufu imkân olduğu ölçüde geçerli saymaya, onu ayakta tutmaya, başka bir ifade ile tasarruf yapanın gerçek iradesini, son isteklerini elden geldiği kadar değerlendirmeye, onu üstün tutmaya, ona saygı ve bağlılık göstermeye yönelmiş bulunmaktadır. Vasiyetname lehine yorum ilkesinin uygulanabilmesi için; miras bırakanın vasiyetname yapma iradesinin varlığı, vasiyetnamenin farklı biçimlerde yorumlanabilir olması ve miras bırakanın gerçek iradesinin belirlenebilir olması koşullarının bir arada bulunması gerekir (Caner Taşatan, Vasiyetname Lehine Yorum İlkesi ve Bu İlkenin Türk Medeni Kanunu’na Yansımaları, Dergi Park, s.571).
13. Vasiyetname lehine yorum ilkesi, vasiyetnamenin şekle aykırılığı durumlarında da uygulanabilir. Elbette ki bu yorum, şekil kurallarını anlamsız kılacak bir genişliğe ulaşmamalıdır. Resmî vasiyetnamenin resmî memur tarafından düzenlenmemesi veya bu işleme iki tanığın katılmaması sebepleriyle oluşan şekle aykırılık, lehe yorum ilkesi kapsamında giderilemeyeceği şüphesizdir. Zira işlemin oluşma sürecine katılan bu kişiler, miras bırakanın vasiyetname yapma iradesinin varlığını "kesin olarak ortaya koyan" ve vasiyetname içerisinde yer alan tasarrufların onun iradesine uygun olduğunu "beyan eden" konumdadırlar. Bunun dışında yer alan şekil koşulları bakımından ise her somut olay bazında amaca uygun değerlendirme yapılması gerekir. Bu kapsamda; resmî vasiyetnamelerde özellikle resmî memurun veya yardımcılarının işlemlerinden kaynaklanan şekle aykırılıkların, vasiyetname lehine yorum ilkesi kapsamında değerlendirilmesine hiçbir engel yoktur.
14. Tüm bu açıklamalar ışığında davaya konu resmî memur tarafından düzenlenen vasiyetnamenin incelenmesinde; resmî memurun ilk olarak "düzenleme şeklinde vasiyetname yapılmasını" isteyen vasiyetçi İsmail K.'i huzura alarak işleme başladığı, hemen sonrasında vasiyetçinin "yanında tanık olarak gelenlerden" bilgisi altında vasiyetname şahitleri Mustafa Ş. ve Mehmet A.'ın kimlik tespitlerini yaptığı, bu belirlemelerin ardından resmî memurun "Vasiyet eden İsmail K. söze başladı:" şeklindeki beyanından sonra miras bırakanın tasarruf iradesine yer verildiği, sonrasında resmî memur tarafından "Yazılan vasiyetnameyi tanıklar önünde vasiyet edene okudum. Vasiyet eden yazılanlardan tamamen son ve gerçek isteklerini kapsadığını söyledikten sonra,..." vasiyetçinin parmak izinin alındığı, bunun üzerine işlemin başından itibaren orada bulundukları anlaşılan şahitlerin "Vasiyetname Noter H.Ö. vekili İ.S. tarafından yazıldıktan sonra vasiyet eden İsmail K. isimli ilgiliye önümüzde okuduğunu, adı geçenin vasiyetnamenin son ve gerçek isteklerine uygun olduğunu söylediğini ve kendisini bu işi yapmaya yetenekli gördüğümüzü bildiririz,..." şeklinde beyanda bulundukları, dolayısıyla vasiyetname işleminin bir bütün olarak araya süre girmeksizin tanıklar huzurunda tamamlandığı, böyle olunca işlemde birlik ilkesine uygun şekilde düzenlenen resmî vasiyetname lehine yorum yapılması gerektiği, vasiyetnamenin bütününden vasiyet edenin beyanının tanıklar huzurunda yapıldığının açıkça anlaşıldığı somut olayda vasiyetnamenin geçerli olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
15. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
16. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı Mehmet K. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
27.11.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.