KARİYER İBARELİ MARKA İLE KARİYER OFİSİ MARKASI ARASINDA KARIŞTIRILMA İHTİMALİNİN BULUNDUĞU KABUL EDİLMELİDİR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/11-724
KARAR NO : 2022/1292
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 06/11/2019
NUMARASI : 2019/288 - 2019/387
DAVACI : K.N. Elektronik Yay. ve İletişim Hiz. A.Ş. vekili Av. N.N.M.
DAVALILAR : 1-Türk Patent ve Marka Kurumu vekili Av. B.G.
2- V.T.
1. Taraflar arasındaki “Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) kararının iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi tarafından ilk derece mahkemesi kararına yönelik davalı TÜRKPATENT vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, davalı TÜRKPATENT vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, ilk derece mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı TÜRKPATENT vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkilinin "KARİYER" esas unsurlu, 09, 16, 35, 38, 41, 42. sınıf mal ve hizmetlerde tescilli markaların sahibi olduğunu, davalı Veli T. tarafından yapılan 2013/97126 sayılı "KARİYER OFİSİ + Şekil" ibareli ve 35 ile 38. sınıf hizmetleri kapsayan marka başvurusuna müvekkilince karıştırılma ihtimali ve tanınmışlık hukukî sebeplerine dayanılarak itiraz edildiğini, yapılan itirazın nihaî olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa markaların benzer olduğunu ve aynı tür mal ve hizmetleri kapsadığını, başvuru markasının müvekkilinin seri markası olarak algılanma ihtimalinin bulunduğunu, müvekkiline ait markaların tanındığını, davalının belirtilen tanınmışlıktan haksız yarar sağlama amacında olduğunu ileri sürerek YİDK kararının iptaline ve başvuru markasının tescili hâlinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5.1. Davalı Veli T.; TÜRKPATENT YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, aynı ibareyi içeren tescilli birçok markanın bulunduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
5.2. Davalı TÜRKPATENT vekili; dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Ankara 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 29.03.2017 tarihli ve 2015/331 E., 2017/104 K. sayılı kararı ile; davalının "KARİYER OFİSİ+Şekil" ibareli başvuru markasıyla, davacının "KARİYER" asıl unsurunu oluşturan tescilli markaları arasında görsel ve işitsel olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede benzerliğin bulunduğu, davalının başvuru markasında asli unsurun "KARİYER" ibaresi olduğu, ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin yargılama konusu 35 ve 38. sınıftaki hizmetlerde taraf markalarını karıştırabileceği, 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi koşullarının gerçekleştiği, davacının "KARİYER" ibaresi üzerinde önceye dayalı ve gerçek hak sahipliğinin, tanınmışlığının ve sınaî mülkiyet hak iddiasının kanıtlandığı, ancak taraf markaları arasında iltibas oluştuğundan diğerlerinin sonuca etkisinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile, YİDK kararının iptaline, davalıya ait “KARİYER OFİSİ+Şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı TÜRKPATENT vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 08.02.2018 tarihli ve 2017/1305 E., 2018/120 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davalı TÜRKPATENT vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Bölge adliye mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı, süresi içinde davalı TÜRKPATENT vekili tarafından temyiz edilmiştir.
10. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 06.05.2019 tarihli ve 2018/1811 E., 2019/3433 K. sayılı kararı ile; “… Dava, davalı kurum kararının iptali ile marka hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, anılan karara karşı davalı kurum vekilince yapılan istinaf başvurusunun ise Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmiştir. Ancak davalı kurumun, başvuru konusu 2013/97126 sayılı “KARİYER OFİSİ+Şekil” ibareli marka ile itiraza gerekçe olarak ileri sürülen davacıya ait “KARİYER” esas unsurlu markalardaki “KARİYER” ibaresinin tanımlayıcı olduğuna ve ayırt edici niteliğinin düşük olduğuna yönelik savunması bulunmakla, bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın, başvuru konusu marka kapsamındaki tüm mal ve hizmetler yönünden, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilerek davanın kabulüne dair verilen İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı davalı kurum vekilinin yapmış olduğu istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın davalı kurum yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. Ankara 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 06.11.2019 tarihli ve 2019/288 E., 2019/387 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, “Kariyer” ibaresinin tanımlayıcı olduğunun savunulamayacağı, ancak “Kariyer” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu yönündeki savunmanın ise dava konusu markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim esas alınarak değerlendirildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı TÜRKPATENT vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı başvurusunda yer alan “KARİYER” ibaresinin tescili talep edilen sınıflarda tanımlayıcı veya ayırt edici niteliğinin düşük olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre TÜRKPATENT YİDK kararının iptali şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.
15. Bilindiği üzere, Türk Hukuku’nda sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK'nın 7. maddesinde bir marka tescil başvurusunun Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından “mutlak ret nedenleri” kapsamında yapılacak inceleme sonucunda reddedilmesinin koşulları belirlenmiştir. Mutlak ret nedenlerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olunan işaretin kamuyu ilgilendirmesi veya kamuya mal olmasıdır. Ret nedenlerinin mutlak karakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın Türk Patent ve Marka Kurumu ve mahkeme tarafından "re’sen" dikkate alınırlar. Zira mutlak ret nedenleri birer def’î değil, itiraz sebebidir. Mutlak ret nedenlerini, mükellefiyetleri olmamasına rağmen, 556 sayılı KHK’nın 34. maddesi gereği herkes Kurum’un bilgisine arz edebilir ve ilgililer (tescil neticesinde menfaat kaybına uğrayabilecek kişiler) de 556 sayılı KHK’nın 35. maddesi çerçevesinde "itiraz" konusu yapabilirler. İlgililer bu itirazlarından feragat edemezler. İtiraza rağmen YİDK tarafından verilen kesinleşmiş tescil kararına karşı, 556 sayılı KHK’nın 53. maddesi gereğince iptal davası ikame edilebilir. Bu davalarda, mutlak ret nedenleri mahkemece re'sen dikkate alınır. YİDK kararlarının iptali için açılan davalarda mutlak ret nedenleri hakkındaki inceleme ve değerlendirme başvuru tarihindeki koşullara göre yapılır. Mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 42/1-a maddesi gereğince hükümsüzlük davası açılabilir. Böyle bir dava sonuçlanmadan tescili yolsuz da olsa bir markanın kullanımı engellenemez (Karan, Hakan/Kılıç, Mehmet: Markaların Korunması 556 sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat, Ankara 2004, s.79-80).
16. 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinde ise markanın tescili ile ilgili “nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu nedenlerin ortak özelliği, tescili talep olunan marka üzerinde üçüncü bir kişinin üstün hak iddiasına dayanmasıdır. Mutlak ret nedenlerinden farklı olarak nispi ret nedenlerinin kamu menfaati ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Nispi ret nedenleri, mahkeme veya Kurum tarafından re’sen dikkate alınmazlar. Bunların mutlaka 556 sayılı KHK’nın 35. maddesi gereğince ilgili kişiler (yani daha önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil başvurusunda bulunulmuş bir markanın sahibi ile tescilsiz markayı kullanarak bu işaret üzerinde daha eski bir tarihte hak kazanmış olan kişiler) tarafından “itiraz” olarak ileri sürülmesi gerekir. İlgili kişiler, itiraz hakkını kullanmaktan feragat edebilirler. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 47 ilâ 53. maddeleri arasındaki prosedür takip edilerek kesinleşmiş YİDK kararı aleyhine iptal davası açılabileceği gibi, 556 sayılı KHK’nın 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hükümsüzlük davası da ikame edilebilir.
17. Somut olay ile ilgisi bulunması bakımından nispi ret nedenlerinden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi üzerinde durulmasında yarar vardır.
18. 556 sayılı KHK’nın 8/1-a ve b maddesindeki düzenleme; “Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa…” hükmünü haizdir. Buna göre anılan madde kapsamında tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden (iltibas) bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edileceği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir.
19. 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında markalara ait mal ve hizmet listelerinde yer alan mal ve hizmetlerin “aynı veya benzer” olup olmadığının değerlendirmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerin bağlayıcı kurallar içermediği dikkate alındığında, karşılaştırma konusu mal ve hizmetlerin ait oldukları sınıf numaraları ile bağlı kalınmamalıdır. Karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda yer almakla birlikte, hammadde-mamul ilişkisi, pazarlama koşulları, amaçları, satış sonrası servis ve onarım süreçlerinde ortaya çıkan müşteri çevresindeki ayniyet, birinin diğeri yerine ikame edilebilmesi gibi birçok açıdan benzerlik içerebilmektedir. Bu itibarla karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda olsa da “aynı veya benzer” olabilmektedir.
20. Tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için mal ve hizmetin aynı veya benzer olmasının yanında işaretlerin de “aynı veya benzer” olması gerekmektedir. İşaretler arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken işaretler arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerliğin yanında esas olarak halk (tüketici) nezdinde bir bütün olarak uyandırdığı izlenim esas alınmalıdır. Bir işaret, görsel, işitsel, anlamsal veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple halk gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı yaratarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden halkın mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescili engellenebilir. Başka bir deyişle müşterilerin ihtiyaçları olan mal veya hizmetleri bunları ayırt etmek maksadıyla kullanılan işaretlerin birbirine yakınlığı dolayısıyla karıştırmaları ihtimal dâhilindeyse bir marka ile diğer bir işaret arasında "benzerlik" vardır (Karan/Kılıç, s. 199). Bu itibarla markanın bir bütün olarak algılanmasına etki eden bütün unsurlar her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmeli ve halk tarafından karıştırılma ihtimali buna göre belirlenmelidir. Burada belirtilen halk; işin ilgilisi veya uzmanı olmayan ancak doğrudan muhatabı olan ortalama tüketicidir.
21. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketicilerin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım veya bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” bunların karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2012 tarihli ve 2012/11-155 E. 2012/376 K. sayılı kararı). Başka bir deyişle karıştırılma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine tüketicilerin, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
22. Hemen belirtilmelidir ki; işaretlerin benzerliğinde ve karıştırılma ihtimalinde dikkate alınacak önemli bir unsur da, önceki markanın ayırt edici niteliğidir. Önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise küçük farklılıklarla dahi karıştırılma ihtimali ortadan kaldırılabilir. Bu gibi hâllerde önceki marka ile başvuru arasında mevcut farklı unsurların veya ortak unsurlara yapılan ilavelerin ayırt ediciliği ve sonraki başvuruyu yeterince farklılaştırıp farklılaştırmadığı üzerinde durulmalıdır. Nitekim Avrupa Marka ve Tasarım Ağı Ortak Bildirgesinde de belirtildiği üzere, markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır (Karasu, Rauf/ Suluk, Cahit/ Nal Temel: Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, 2018, s. 189). Başka bir deyişle önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise markaların örtüşmeyen bileşenlerinin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınarak sonuca gidilecektir.
23. Bununla birlikte 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında önceki markanın tanınmış olması da işaretler arasında karıştırılma ihtimalini artıran bir unsurdur. Gerçekten de bir işaretle karşılaşan tüketici, bu işaretin tanınmış markanın sadece bir unsurunu içermesi hâlinde dahi bunlar arasında bir bağlantı kurabilmektedir. Zira tanınmış markayı oluşturan ibareler tüketici nezdinde yerleşmiş olduğundan, sonraki işaret görüldüğünde bu işaretteki bazı farklılıklar gözden kaçırılarak tanınmış marka ile bağlantı kurulabilmektedir. Ancak vurgulamak gerekir ki, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında, önceki markanın tanınmış olması, tescil edilmek istenen markanın sadece aynı veya benzer mal ve hizmetler yönünden benzerlik değerlendirilmesinde dikkate alınmalıdır. Tanınmış markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerden farklı mal ve hizmetlerde korunup korunamayacağına 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında değil, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi kapsamında yapılan değerlendirmeden sonra karar verilmelidir.
24. 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi; “marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.” hükmünü haizdir. Görüldüğü üzere anılan maddede bir markanın tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka ile aynı veya benzer olmasına rağmen, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabileceği açıkça vurgulanmış, ancak tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir.
25. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı gerçek kişi tarafından 28.11.2013 tarihinde “KARİYER OFİSİ+Şekil” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle TÜRKPATENT’e başvuruda bulunulduğu, tescil kapsamında 35 ve 38. sınıfta bazı hizmetlerin yer aldığı, başvurunun ilan edilmesi üzerine davacı tarafından “KARİYER” esas unsurlu markaları dayanak gösterilerek ve tanınmışlık hukukî sebebine dayanılarak itirazda bulunulduğu, itirazın nihaî olarak YİDK tarafından reddedildiği, başvurunun ise 05.10.2015 tarihinde tescil edildiği anlaşılmaktadır.
26. Dosya kapsamından davalı başvurusunun kapsamında yer alan 35 ve 38. sınıf hizmetlerin davacı markalarının kapsamında da aynen yer aldığı görülmektedir. Öte yandan davalı başvurusunun, turuncu zemin üzerine siyah renk ile oluşturulmuş “K” harfinden ve bu harfin altına siyah renkli olarak büyük harf karakteriyle yazılmış “KARİYER OFİSİ” ibaresinden oluştuğu; davacının markalarının ise “KARİYER” esas unsurlu ibarelerden ve bu ibareye ekli şekillerden oluştuğu, ibarelerin ise beyaz zemine değişik renklerde büyük ya da küçük harf karakteriyle yazıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davacı markalarında “KARİYER” ibaresi asıl unsur olarak yer almakta ve bu ibareye muhtelif tali unsurlar eklenmek suretiyle seri markalar oluşturulduğu görülmektedir.
27. Bununla birlikte davalının “KARİYER OFİSİ+Şekil” ibareli başvurusu, davacının markalarının asıl unsuru olan “KARİYER” ibaresini aynen içermekte ve bu ibareye eklenen “OFİSİ” ibaresi ile şekil unsuru markaya yeterli düzeyde ayırt edicilik katmamaktadır. Zira markalara konu yazıların ve sözcüklerin ilk ve başlangıç kısmının daha çok göze çarpan ve akılda kalan unsuru olduğu özellikle dikkate alınmalıdır. Gerçekten de “KARİYER” ibaresine eklenen “OFİSİ” ibaresi ile şekil unsuru nedeniyle davalı başvurusu ile davacı markaları aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer sayılmazlar ise de, genel intiba, görünüm, okunuş ve anlam olarak benzer oldukları kuşkusuzdur. Bu nedenle ortalama tüketici nezdinde genel ve bütüncül bakış açısı itibariyle her iki markanın karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğu, taraf markaları arasında en azından ticari, ekonomik ve idari bir bağlantı bulunduğu algısının oluşabileceği, ayrıca davalı markasının davacının seri markası olarak algılanabileceği kabul edilmelidir.
28. Hemen belirtilmelidir ki, davacı markalarının esas unsuru olan “KARİYER” ibaresi, kapsamındaki sınıflar yönünden tanımlayıcı olarak kabul edilemeyecek ise de bu husus ayırt edicilik noktasında önem arz etmektedir. Bu itibarla davacının “KARİYER” ibareli markalarının bütünü itibariyle bıraktığı izlenim esas alınarak değerlendirildiğinde ayırt edicilik vasfının bulunduğu ve 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi gereğince davacı markaları ile davalının “KARİYER OFİSİ+Şekil” ibareli başvurusu arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir.
29. O hâlde, İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı TÜRKPATENT vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 18.10.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
KARİYER İBARELİ MARKA İLE KARİYER OFİSİ MARKASI ARASINDA KARIŞTIRILMA İHTİMALİNİN BULUNDUĞU KABUL EDİLMELİDİR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/11-724
KARAR NO : 2022/1292
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 06/11/2019
NUMARASI : 2019/288 - 2019/387
DAVACI : K.N. Elektronik Yay. ve İletişim Hiz. A.Ş. vekili Av. N.N.M.
DAVALILAR : 1-Türk Patent ve Marka Kurumu vekili Av. B.G.
2- V.T.
1. Taraflar arasındaki “Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) kararının iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi tarafından ilk derece mahkemesi kararına yönelik davalı TÜRKPATENT vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, davalı TÜRKPATENT vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, ilk derece mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı TÜRKPATENT vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkilinin "KARİYER" esas unsurlu, 09, 16, 35, 38, 41, 42. sınıf mal ve hizmetlerde tescilli markaların sahibi olduğunu, davalı Veli T. tarafından yapılan 2013/97126 sayılı "KARİYER OFİSİ + Şekil" ibareli ve 35 ile 38. sınıf hizmetleri kapsayan marka başvurusuna müvekkilince karıştırılma ihtimali ve tanınmışlık hukukî sebeplerine dayanılarak itiraz edildiğini, yapılan itirazın nihaî olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa markaların benzer olduğunu ve aynı tür mal ve hizmetleri kapsadığını, başvuru markasının müvekkilinin seri markası olarak algılanma ihtimalinin bulunduğunu, müvekkiline ait markaların tanındığını, davalının belirtilen tanınmışlıktan haksız yarar sağlama amacında olduğunu ileri sürerek YİDK kararının iptaline ve başvuru markasının tescili hâlinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5.1. Davalı Veli T.; TÜRKPATENT YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, aynı ibareyi içeren tescilli birçok markanın bulunduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
5.2. Davalı TÜRKPATENT vekili; dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Ankara 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 29.03.2017 tarihli ve 2015/331 E., 2017/104 K. sayılı kararı ile; davalının "KARİYER OFİSİ+Şekil" ibareli başvuru markasıyla, davacının "KARİYER" asıl unsurunu oluşturan tescilli markaları arasında görsel ve işitsel olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede benzerliğin bulunduğu, davalının başvuru markasında asli unsurun "KARİYER" ibaresi olduğu, ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin yargılama konusu 35 ve 38. sınıftaki hizmetlerde taraf markalarını karıştırabileceği, 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi koşullarının gerçekleştiği, davacının "KARİYER" ibaresi üzerinde önceye dayalı ve gerçek hak sahipliğinin, tanınmışlığının ve sınaî mülkiyet hak iddiasının kanıtlandığı, ancak taraf markaları arasında iltibas oluştuğundan diğerlerinin sonuca etkisinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile, YİDK kararının iptaline, davalıya ait “KARİYER OFİSİ+Şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı TÜRKPATENT vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 08.02.2018 tarihli ve 2017/1305 E., 2018/120 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davalı TÜRKPATENT vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Bölge adliye mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı, süresi içinde davalı TÜRKPATENT vekili tarafından temyiz edilmiştir.
10. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 06.05.2019 tarihli ve 2018/1811 E., 2019/3433 K. sayılı kararı ile; “… Dava, davalı kurum kararının iptali ile marka hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, anılan karara karşı davalı kurum vekilince yapılan istinaf başvurusunun ise Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmiştir. Ancak davalı kurumun, başvuru konusu 2013/97126 sayılı “KARİYER OFİSİ+Şekil” ibareli marka ile itiraza gerekçe olarak ileri sürülen davacıya ait “KARİYER” esas unsurlu markalardaki “KARİYER” ibaresinin tanımlayıcı olduğuna ve ayırt edici niteliğinin düşük olduğuna yönelik savunması bulunmakla, bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın, başvuru konusu marka kapsamındaki tüm mal ve hizmetler yönünden, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilerek davanın kabulüne dair verilen İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı davalı kurum vekilinin yapmış olduğu istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın davalı kurum yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. Ankara 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 06.11.2019 tarihli ve 2019/288 E., 2019/387 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, “Kariyer” ibaresinin tanımlayıcı olduğunun savunulamayacağı, ancak “Kariyer” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu yönündeki savunmanın ise dava konusu markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim esas alınarak değerlendirildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı TÜRKPATENT vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı başvurusunda yer alan “KARİYER” ibaresinin tescili talep edilen sınıflarda tanımlayıcı veya ayırt edici niteliğinin düşük olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre TÜRKPATENT YİDK kararının iptali şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.
15. Bilindiği üzere, Türk Hukuku’nda sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK'nın 7. maddesinde bir marka tescil başvurusunun Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından “mutlak ret nedenleri” kapsamında yapılacak inceleme sonucunda reddedilmesinin koşulları belirlenmiştir. Mutlak ret nedenlerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olunan işaretin kamuyu ilgilendirmesi veya kamuya mal olmasıdır. Ret nedenlerinin mutlak karakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın Türk Patent ve Marka Kurumu ve mahkeme tarafından "re’sen" dikkate alınırlar. Zira mutlak ret nedenleri birer def’î değil, itiraz sebebidir. Mutlak ret nedenlerini, mükellefiyetleri olmamasına rağmen, 556 sayılı KHK’nın 34. maddesi gereği herkes Kurum’un bilgisine arz edebilir ve ilgililer (tescil neticesinde menfaat kaybına uğrayabilecek kişiler) de 556 sayılı KHK’nın 35. maddesi çerçevesinde "itiraz" konusu yapabilirler. İlgililer bu itirazlarından feragat edemezler. İtiraza rağmen YİDK tarafından verilen kesinleşmiş tescil kararına karşı, 556 sayılı KHK’nın 53. maddesi gereğince iptal davası ikame edilebilir. Bu davalarda, mutlak ret nedenleri mahkemece re'sen dikkate alınır. YİDK kararlarının iptali için açılan davalarda mutlak ret nedenleri hakkındaki inceleme ve değerlendirme başvuru tarihindeki koşullara göre yapılır. Mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 42/1-a maddesi gereğince hükümsüzlük davası açılabilir. Böyle bir dava sonuçlanmadan tescili yolsuz da olsa bir markanın kullanımı engellenemez (Karan, Hakan/Kılıç, Mehmet: Markaların Korunması 556 sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat, Ankara 2004, s.79-80).
16. 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinde ise markanın tescili ile ilgili “nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu nedenlerin ortak özelliği, tescili talep olunan marka üzerinde üçüncü bir kişinin üstün hak iddiasına dayanmasıdır. Mutlak ret nedenlerinden farklı olarak nispi ret nedenlerinin kamu menfaati ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Nispi ret nedenleri, mahkeme veya Kurum tarafından re’sen dikkate alınmazlar. Bunların mutlaka 556 sayılı KHK’nın 35. maddesi gereğince ilgili kişiler (yani daha önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil başvurusunda bulunulmuş bir markanın sahibi ile tescilsiz markayı kullanarak bu işaret üzerinde daha eski bir tarihte hak kazanmış olan kişiler) tarafından “itiraz” olarak ileri sürülmesi gerekir. İlgili kişiler, itiraz hakkını kullanmaktan feragat edebilirler. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 47 ilâ 53. maddeleri arasındaki prosedür takip edilerek kesinleşmiş YİDK kararı aleyhine iptal davası açılabileceği gibi, 556 sayılı KHK’nın 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hükümsüzlük davası da ikame edilebilir.
17. Somut olay ile ilgisi bulunması bakımından nispi ret nedenlerinden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi üzerinde durulmasında yarar vardır.
18. 556 sayılı KHK’nın 8/1-a ve b maddesindeki düzenleme; “Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa…” hükmünü haizdir. Buna göre anılan madde kapsamında tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden (iltibas) bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edileceği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir.
19. 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında markalara ait mal ve hizmet listelerinde yer alan mal ve hizmetlerin “aynı veya benzer” olup olmadığının değerlendirmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerin bağlayıcı kurallar içermediği dikkate alındığında, karşılaştırma konusu mal ve hizmetlerin ait oldukları sınıf numaraları ile bağlı kalınmamalıdır. Karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda yer almakla birlikte, hammadde-mamul ilişkisi, pazarlama koşulları, amaçları, satış sonrası servis ve onarım süreçlerinde ortaya çıkan müşteri çevresindeki ayniyet, birinin diğeri yerine ikame edilebilmesi gibi birçok açıdan benzerlik içerebilmektedir. Bu itibarla karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda olsa da “aynı veya benzer” olabilmektedir.
20. Tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için mal ve hizmetin aynı veya benzer olmasının yanında işaretlerin de “aynı veya benzer” olması gerekmektedir. İşaretler arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken işaretler arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerliğin yanında esas olarak halk (tüketici) nezdinde bir bütün olarak uyandırdığı izlenim esas alınmalıdır. Bir işaret, görsel, işitsel, anlamsal veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple halk gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı yaratarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden halkın mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescili engellenebilir. Başka bir deyişle müşterilerin ihtiyaçları olan mal veya hizmetleri bunları ayırt etmek maksadıyla kullanılan işaretlerin birbirine yakınlığı dolayısıyla karıştırmaları ihtimal dâhilindeyse bir marka ile diğer bir işaret arasında "benzerlik" vardır (Karan/Kılıç, s. 199). Bu itibarla markanın bir bütün olarak algılanmasına etki eden bütün unsurlar her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmeli ve halk tarafından karıştırılma ihtimali buna göre belirlenmelidir. Burada belirtilen halk; işin ilgilisi veya uzmanı olmayan ancak doğrudan muhatabı olan ortalama tüketicidir.
21. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketicilerin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım veya bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” bunların karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2012 tarihli ve 2012/11-155 E. 2012/376 K. sayılı kararı). Başka bir deyişle karıştırılma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine tüketicilerin, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
22. Hemen belirtilmelidir ki; işaretlerin benzerliğinde ve karıştırılma ihtimalinde dikkate alınacak önemli bir unsur da, önceki markanın ayırt edici niteliğidir. Önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise küçük farklılıklarla dahi karıştırılma ihtimali ortadan kaldırılabilir. Bu gibi hâllerde önceki marka ile başvuru arasında mevcut farklı unsurların veya ortak unsurlara yapılan ilavelerin ayırt ediciliği ve sonraki başvuruyu yeterince farklılaştırıp farklılaştırmadığı üzerinde durulmalıdır. Nitekim Avrupa Marka ve Tasarım Ağı Ortak Bildirgesinde de belirtildiği üzere, markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır (Karasu, Rauf/ Suluk, Cahit/ Nal Temel: Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, 2018, s. 189). Başka bir deyişle önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise markaların örtüşmeyen bileşenlerinin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınarak sonuca gidilecektir.
23. Bununla birlikte 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında önceki markanın tanınmış olması da işaretler arasında karıştırılma ihtimalini artıran bir unsurdur. Gerçekten de bir işaretle karşılaşan tüketici, bu işaretin tanınmış markanın sadece bir unsurunu içermesi hâlinde dahi bunlar arasında bir bağlantı kurabilmektedir. Zira tanınmış markayı oluşturan ibareler tüketici nezdinde yerleşmiş olduğundan, sonraki işaret görüldüğünde bu işaretteki bazı farklılıklar gözden kaçırılarak tanınmış marka ile bağlantı kurulabilmektedir. Ancak vurgulamak gerekir ki, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında, önceki markanın tanınmış olması, tescil edilmek istenen markanın sadece aynı veya benzer mal ve hizmetler yönünden benzerlik değerlendirilmesinde dikkate alınmalıdır. Tanınmış markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerden farklı mal ve hizmetlerde korunup korunamayacağına 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında değil, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi kapsamında yapılan değerlendirmeden sonra karar verilmelidir.
24. 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi; “marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.” hükmünü haizdir. Görüldüğü üzere anılan maddede bir markanın tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka ile aynı veya benzer olmasına rağmen, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabileceği açıkça vurgulanmış, ancak tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir.
25. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı gerçek kişi tarafından 28.11.2013 tarihinde “KARİYER OFİSİ+Şekil” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle TÜRKPATENT’e başvuruda bulunulduğu, tescil kapsamında 35 ve 38. sınıfta bazı hizmetlerin yer aldığı, başvurunun ilan edilmesi üzerine davacı tarafından “KARİYER” esas unsurlu markaları dayanak gösterilerek ve tanınmışlık hukukî sebebine dayanılarak itirazda bulunulduğu, itirazın nihaî olarak YİDK tarafından reddedildiği, başvurunun ise 05.10.2015 tarihinde tescil edildiği anlaşılmaktadır.
26. Dosya kapsamından davalı başvurusunun kapsamında yer alan 35 ve 38. sınıf hizmetlerin davacı markalarının kapsamında da aynen yer aldığı görülmektedir. Öte yandan davalı başvurusunun, turuncu zemin üzerine siyah renk ile oluşturulmuş “K” harfinden ve bu harfin altına siyah renkli olarak büyük harf karakteriyle yazılmış “KARİYER OFİSİ” ibaresinden oluştuğu; davacının markalarının ise “KARİYER” esas unsurlu ibarelerden ve bu ibareye ekli şekillerden oluştuğu, ibarelerin ise beyaz zemine değişik renklerde büyük ya da küçük harf karakteriyle yazıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davacı markalarında “KARİYER” ibaresi asıl unsur olarak yer almakta ve bu ibareye muhtelif tali unsurlar eklenmek suretiyle seri markalar oluşturulduğu görülmektedir.
27. Bununla birlikte davalının “KARİYER OFİSİ+Şekil” ibareli başvurusu, davacının markalarının asıl unsuru olan “KARİYER” ibaresini aynen içermekte ve bu ibareye eklenen “OFİSİ” ibaresi ile şekil unsuru markaya yeterli düzeyde ayırt edicilik katmamaktadır. Zira markalara konu yazıların ve sözcüklerin ilk ve başlangıç kısmının daha çok göze çarpan ve akılda kalan unsuru olduğu özellikle dikkate alınmalıdır. Gerçekten de “KARİYER” ibaresine eklenen “OFİSİ” ibaresi ile şekil unsuru nedeniyle davalı başvurusu ile davacı markaları aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer sayılmazlar ise de, genel intiba, görünüm, okunuş ve anlam olarak benzer oldukları kuşkusuzdur. Bu nedenle ortalama tüketici nezdinde genel ve bütüncül bakış açısı itibariyle her iki markanın karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğu, taraf markaları arasında en azından ticari, ekonomik ve idari bir bağlantı bulunduğu algısının oluşabileceği, ayrıca davalı markasının davacının seri markası olarak algılanabileceği kabul edilmelidir.
28. Hemen belirtilmelidir ki, davacı markalarının esas unsuru olan “KARİYER” ibaresi, kapsamındaki sınıflar yönünden tanımlayıcı olarak kabul edilemeyecek ise de bu husus ayırt edicilik noktasında önem arz etmektedir. Bu itibarla davacının “KARİYER” ibareli markalarının bütünü itibariyle bıraktığı izlenim esas alınarak değerlendirildiğinde ayırt edicilik vasfının bulunduğu ve 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi gereğince davacı markaları ile davalının “KARİYER OFİSİ+Şekil” ibareli başvurusu arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir.
29. O hâlde, İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı TÜRKPATENT vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 18.10.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.