KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

KOOPERATİFİN ARACI ÜÇÜNCÜ KİŞİYE UZUN SÜRELİ KİRAYA VERMESİ NEDENİYLE İŞLETEN SIFATINI HAİZ OLMAMASI HUSUMETİ ORTADAN KALDIRMAZ.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2022/4-1129
Karar No       : 2023/1234

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Düzce 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                          : 25.11.2021
SAYISI                          : 2021/210 E., 2021/442 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 12.05.2014 tarihli ve
                                         2013/8389 Esas, 2014/7471 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Düzce 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın davalı Ramazan B. yönünden taraf ehliyeti yokluğundan, davalı S.S. U.K. Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi yönünden ise husumet (sıfat) yokluğundan reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi   

4. Davacı vekili; davalı Kooperatife ait olan 81 BG 6.6 plakalı aracın müvekkili tarafından 01.11.2008 tarihli zorunlu mali mesuliyet sigortası (ZMMS) poliçesi ile sigortalandığını, bu davalı tarafından 27.01.2004 tarihinde davalı Ramazan B.’e kiralanan aracın Kayhan B. isimli dava dışı ve ehliyetsiz üçüncü kişinin yönetimindeyken 03.10.2009 tarihinde bir başka araçla kazaya karıştığını, üç kişinin vefat ettiği kazada sürücü Kayhan B.’in asli kusurlu olduğunu ve müvekkilinin kazada hayatını kaybeden kişilerin ailelerine toplam 98.357,00 TL ödeme yaptığını, aracın ehliyetsiz kişi tarafından kullanılması nedeniyle poliçe çerçevesinde yapılan ödemelerden dolayı davalı Kooperatifin sigorta ettiren sıfatıyla, diğer davalının ise işleten sıfatıyla müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek 98.357,00 TL tazminatın ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı

5. Davalı Kooperatif vekili; kazanın aracı uzun süreli kiralayan davalı Ramazan B.’in uhdesindeyken meydana geldiğini, müvekkilinin işleten sıfatı kalmadığından ZMSS çerçevesinde müvekkilinden bu şekilde rücuen tazminat talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

6. Dava dilekçesinin tebliği aşamasında davalı Ramazan B.’in henüz dava açılmadan önce 29.07.2009 tarihinde öldüğü anlaşılmıştır.

İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı

7. Düzce 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.10.2011 tarihli ve 2010/426 Esas, 2011/212 Karar sayılı kararıyla; davalı Ramazan B.’in dava açılmadan önce vefat ettiğinin anlaşıldığı, bu sebeple davalı mirasçılarının doğrudan davaya dâhil edilmesinin mümkün olmadığı, taraf değişikliğinin ancak ıslah ile mümkün olduğu, davacı tarafça dava dilekçesinin bu yönde ıslah edilmediği, diğer davalı yönünden ise Kooperatifin uzun süreli kira sözleşmesi ile aracı kiraladığı gözetildiğinde 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 3 üncü maddesine göre işleten sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle, davalı Ramazan B. yönünden davanın taraf ehliyeti yokluğu, davalı Kooperatif yönünden ise husumet (sıfat) yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı

8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay (kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 12.05.2014 tarihli ve 2013/8389 Esas, 2014/7471 Karar sayılı kararıyla; birinci bentte sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, ikinci bentte “… 2. Dava, zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.

2918 Sayılı KTK.’nun 91. maddesinde, işletenlerin bu kanunun 85/1 maddesine göre sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmalarının zorunlu olduğu düzenlenmiştir. SS U.K. Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi’nin KTK.’nun 3. maddesinde tanımlanan işleten sıfatını taşımadığı, aracın işleticisinin kiracı olduğu açıktır. Ancak, KTK.’nun 95. maddesinde, sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hallerin zarar görene karşı ileri sürülemeyeceği, ödemede bulunan sigortacının, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabileceği öngörülmektedir.

Görüldüğü üzere, davalı şirketin işleten sıfatını taşımaması, onun kiracısıyla arasındaki iç ilişkiye ait bir sorundur ve sigortacının trafik sigortasına dayalı olarak tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda başvurabileceği kimse, aracın gerçek işleteni kim olursa olsun, sadece sigorta sözleşmesinin tarafı olan sigorta ettiren olduğundan davalı şirket sigorta poliçesinin ve sigorta genel şartlarının kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirmekle yükümlüdür.

Davacı sigorta şirketi, sigortalı aracın dava dışı üçüncü kişiye ait araca sigortalı araç sürücüsünün sürücü belgesiz olarak kullanımı sırasında zarar verdiğini iddia etmiştir. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4.c maddesi uyarınca, tazminatı gerektiren olay, aracın Karayolları Trafik Kanunu hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan kimseler tarafından sevk edilmesi sonucunda meydana geldiği takdirde sigortacının sigorta ettirene rücu imkânı bulunmaktadır.

O halde mahkemece, meydana gelen hasardan dolayı, sigortalı aracın ehliyetnameye sahip sürücü tarafından kullanılmaması nedeniyle, davacı sigorta şirketinin sigorta ettiren konumundaki davalı şirkete rücu imkânı bulunduğu açıktır. O halde işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Kabule göre de; Davalı SS. U.K. Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi hakkındaki dava husumetten reddedildiği halde, anılan davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarife’sinin 7/2. maddesi hükmüne aykırı olarak tarifenin 2. kısmının 2. bölümündeki maktu miktarı geçecek şekilde fazla vekâlet ücretine hükmedilmesi doğru değildir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı Öncesi Aşama

10. Mahkemece 31.03.2015 tarihinde ilk karar gerekçesiyle direnme adı altında karar verilmiş, bu karar davacı vekilinin temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunun ön inceleme aşamasında verdiği 07.02.2018 tarihli kararı ile; kısa kararda yalnızca “önceki kararda direnilmesine” denilmekle yetinilmesinin usule aykırı olduğu, usulüne uygun şekilde kısa karar ile buna uygun gerekçe ve hüküm fıkrası tesis edilmesi gerektiği gerekçesiyle usul yönünden bozulmuştur.

11. Hukuk Genel Kurulu kararı sonrasında Mahkemece bu kez 27.06.2019 tarihli karar ile; Özel Dairenin bozma kararına davalı Ramazan B. mirasçıları yönünden davanın sıfat yokluğundan reddine, davalı Kooperatif yönünden ise davanın kabulü ile 98.537,00 TL’nin davalıdan tahsiline hükmedilmiştir.

12. Karara karşı bu kez davalı Kooperatif vekili tarafından temyiz yoluna başvurulmuş ve Özel Dairece 14.12.2020 tarihli kararla temyiz aşamasında davalı tarafça sunulan protokolün değerlendirilmesi için dosya Mahkemesine geri çevrilmiştir.

13. Geri çevirme kararı sonrasında Mahkemece dosya üzerinden verilen 11.01.2021 tarihli ek kararla, sulh nedeniyle davanın konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiştir.

14. Ek karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiş ve Özel Dairece bu kez 15.03.2021 tarihli karar ile; “1-…Mahkemece sulh konusunda karar verilmeden önce, taraflar davet edilerek, sulh ve ibraya ilişkin belgeler de getirtilmek suretiyle tarafların bu husustaki beyanları da dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, temyiz eden davalı S.S U.K. Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi vekilinin dosyaya sunulan sulh sözleşmesini cebri icra tehdidi nedeniyle imzaladığı beyanı karşısında, usule uyulmadan dosya üzerinden verilen, taraflar arasında imzalanan protokol gereğince konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin 11/01/2021 tarihli ek kararın kaldırılması gerekmiştir” şeklindeki gerekçeyle ek kararı kaldırmış ve “2-….Mahkemece, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma ilamında açıklandığı şekilde bir direnme hükmü oluşturularak karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile direnme kararı esastan bozulmuş gibi yorumlanarak Dairemiz bozma kararı doğrultusunda hüküm kurulması doğru görülmemiştir” gerekçesiyle, sair temyiz itirazları incelenmeksizin usul yönünden bozma kararı vermiştir.

Direnme Kararı

15. Mahkemenin 25.11.2021 tarihli ve 2021/210 Esas, 2021/442 Karar sayılı kararı ile; önceki gerekçe yanında dosyaya sunulan protokolün bir sulh anlaşması olmadığı, ilâmın icrası aşamasında taksitler hâlinde ödeme yapılmasına ilişkin bir anlaşmadan ibaret olduğu, davanın konusuz kalmadığı tespit edildikten sonra, emsal içtihatlara göre uzun süreli kira sözleşmesi ile aracın fiili tasarrufunun üçüncü kişiye devredilmiş olması hâlinde bu kişinin işleten sıfatını haiz olacağı, bu nedenle davalı kooperatif yönünden davanın reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

16. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

17. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 95/2 ve ZMMS Genel Şartları’nın B.4 maddesi gereğince sigortacının sigorta ettirene karşı rücuen tazminat istemiyle açılan davada davalı Kooperatifin taraf sıfatının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

18. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraf sıfatı (husumet) konusunda kavramsal açıklamalarda bulunulması ve ilgili mevzuat hükümlerine değinilmesi yerinde olacaktır.

19. Kelime anlamı “bir şahıs veya şeyin hâli” olan sıfat (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Ankara 2021, C.1, s. 977), dava konusu sübjektif hak ile taraflar arasındaki ilişkidir (Baki Kuru: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, C:1, s.1157).

20. Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler, şeklen o davanın tarafları ise de mahkemenin bu taraflar arasında dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verebilmesi için bu kişilerin gerçekten o davada davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir (Baki Kuru/Ramazan Arslan/Ejder Yılmaz: Medeni Usul Hukuku, 7. Baskı, Ankara 1995, s. 231-232; Saim Üstündağ: Medeni Yargılama Hukuku, İstanbul 1997, s.307).

21. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine ait olduğundan o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine; davalı sıfatı ise, bir sübjektif hakkın kendisinden davalı olarak istenebileceği, o hakka uymakla yükümlü olan kişiye aittir.

22. Doktrin ve uygulamada husumet olarak da adlandırılan sıfat bir başka tanıma göre, dava konusu kılınan sübjektif hakla davanın tarafları arasındaki ilişkiyi ifade eder ve dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilmiş kişilerin maddi hukuk bakımından gerçekten hak sahibi veya yükümlü konumunda bulunup bulunmadığına dair bir kavramdır (Süha Tanrıver: Medeni Usul Hukuku, C.I, Ankara 2016, s. 512).

23. Somut olayda Mahkeme, sigortacının aralarındaki karayolları zorunlu mali mesuliyet sigortası çerçevesinde sigorta ettirene karşı açtığı rücuen tazminat davasında davalı Kooperatifin işleten sıfatı bulunmadığı, bu nedenle de taraf sıfatını haiz olmadığı gerekçesine dayanmıştır.

24. Hâl böyle olunca davalının taraf sıfatının bulunup bulunmadığının belirlenebilmesi için kendisine karşı ileri sürülen iddianın hukuki dayanağı ortaya konulmalıdır.

25. Karayolları Trafik Kanunu’nun 3 üncü maddesine göre işleten; araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hâllerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.

26. Anılan Kanun’un “İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu” başlıklı 85 inci maddesi ise, bir motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olunması hâlinde motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu hükme bağlamıştır.

27. Kanun koyucu “Mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu” başlıklı 91 inci maddede, işletenlerin yukarda anılan 85 inci maddenin birinci fıkrasındaki sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmalarını zorunlu kılmıştır.

28. Gelinen aşamada zorunlu mali mesuliyet sigortası ile ilgili hükümlere değinmeden önce genel olarak sigorta sözleşmelerinin anlam ve mahiyetine kısaca değinmek faydalı olacaktır.

29. Sigorta sözleşmesi; davaya konu olay ve poliçe tanzim tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nun 1263/1 inci maddesinde “Sigorta bir akittir ki bununla sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin (bir rizikonun) meydana gelmesi halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım hadiseler dolayısiyle bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı üzerine alır” şeklinde düzenlenmiştir.

30. Bu düzenlemeye paralel olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1401/1 inci maddesinde sigorta sözleşmesi; “sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır.

31. Kanundaki bu tanımdan hareketle; sigorta sözleşmesinin tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu, sigortacının asli ediminin rizikoyu taşıma (himaye sağlama) borcu iken sigorta ettirenin asli edimini ise prim ödeme borcu oluşturduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

32. Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1 inci maddesinde “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar”; 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş ve kanun koyucu 91/1 inci maddede işletenlerin, bu Kanun’un 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmalarını zorunlu kılmıştır.

33. Anılan maddede düzenlenen ve uygulamada “trafik sigortası” olarak da adlandırılan zorunlu mali mesuliyet sigortası, karayollarında motorlu araç işletenin üçüncü kişilere verdiği bedensel zararlar ve eşya zararlarından dolayı onun mali ve hukuki sorumluluğunu üçüncü kişilere karşı güvence altına alan, bir yandan sigorta ettirenin üçüncü kişilere verebileceği zararlardan dolayı sigorta ettirenin mal varlığındaki azalmayı önlemeyi, diğer yandan da sigorta ettirenin eyleminden zarar gören üçüncü kişilerin zararlarının giderilmesini amaçlayan, hem sigorta ettiren hem de onun eylemiyle zarar gören kişilerin menfaatlerini dengeleyen kendine özgü bir sigorta türüdür (Rauf Karasu: Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, Ankara 2016, s. 22).

34. Somut olayda uygulanması gereken 12.08.2003 tarihli, 25197 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ve 15.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.1. maddesinde de “Sigortacı poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” düzenlemesi mevcuttur.

35. Yine, 2918 sayılı Kanun’un 95 inci maddesi ile sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin Kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hâllerin zarar görene karşı ileri sürülemeyeceği, ödemede bulunan sigortacının, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabileceği hüküm altına alınmıştır.

36. Burada düzenlenen rücu hakkı kaynağını sigorta sözleşmesi ilişkisinden almaktadır. Eş söyleyişle; bu rücu hakkının kaynağını halefiyet ilkesinden almamakta, sözleşme ve Kanun gereği sigorta ettirene karşı defi hakkı bulunan sigortacının, bu hakka dayanarak kendi akidine dönmesini sağlamaktadır (Işıl Ulaş: Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku, Ankara 2012, s:1010).

37. Hangi hâllerin sigortalıya rücu hakkı vereceği Genel Şartlar’ın “Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması ve İşletene Rücu Hakkı” başlıklı B.4. maddesinde düzenlenmiş ve bu madde ile de sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin Kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hâllerin zarar görene karşı ileri sürülemeyeceği bir kez daha vurgulanmıştır. Bu maddede sayılan durumlardan herhangi biri mevcut değilse, sigorta şirketi rizikonun gerçekleşmesi sonucu meydana gelen zarara kendi katlanmak durumundadır.

38. Genel Şartların B.4 maddesinde sayılan hâllerden biri de tazminatı gerektiren olayın, poliçeye konu aracın Karayolları Trafik Kanunu hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan kişi tarafından sevk edilmesi sonucunda meydana gelmesi hâlidir (md. B.4/3-c).

39. Bu düzenlemeye göre, tazminatı gerektiren olay aracın ehliyetsiz kişi tarafından sevk edilmesi sonucunda meydana gelmişse sigortacı üçüncü kişilere zorunlu mali mesuliyet sigortası çerçevesinde ödediği tazminatı akidi olan sigorta ettirene rücu edebilecektir. Bu yönde açılan rücu davası, temelinde sözleşmeye aykırılık hükümlerine dayalı bir davadır ve dava konusu talebin muhatabı sözleşmenin karşı tarafı yani sigorta ettirendir. Sigortaya konu aracın uzun süreli kiraya verilmesi nedeniyle sigorta ettirenin işleten sıfatını haiz olup olmaması sigorta ettiren ile kiracı arasındaki iç ilişkiyi ilgilendirir ve 2918 sayılı Kanun’un 95/2 inci maddesine dayalı olarak görülen rücu davası yönünden hüküm ifade etmez.

40. Yapılan açıklamalar ışığında uyuşmazlık incelendiğinde; davacı sigortacı ile davalı Kooperatif arasında 01.11.2008-01.11.2009 tarihleri arasında geçerli trafik sigorta poliçesinin bulunduğu, poliçeye konu aracın Kooperatif tarafından kiralandığı kişi olan diğer davalı Ramazan B. elindeyken, dava dışı Kayhan B. isimli ehliyetsiz olduğu ileri sürülen kişinin sevk ve idaresi sırasında trafik kazasına karıştığı, söz konusu kazada üç kişinin vefat ettiği ve davacı sigorta şirketinin zarar gören yakınlarına poliçe çerçevesinde ödemek durumunda kaldığı bedeli rücu etmek istediği anlaşılmaktadır. Bu rücu talebinin dayanağı 2918 sayılı Kanun’un 95/2 ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4/3-c maddesi olup ileri sürülen bu sübjektif hakkın muhatabı, “sigorta ettiren” yani davalı Kooperatif olduğundan bu davalının taraf sıfatının bulunduğu açıktır. Kooperatifin aracı üçüncü kişiye uzun süreli kiraya vermesi nedeniyle işleten sıfatını haiz olmaması söz konusu madde anlamında husumeti ortadan kaldırmaz.

41. Hâl böyle olunca Mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire kararına uymak gerekirken hatalı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.

42. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere

13.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.