KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

KORKUTMANIN ÖNEMİNİ YİTİRDİĞİ AN, İRADESİ SAKATLANAN İÇİN KORKUNUN SİLİNDİĞİ, KENDİSİNİ PSİKOLOJİK AÇIDAN GÜVEN İÇERİSİNDE HİSSETTİĞİ ANDIR.

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2022/1349
Karar No      : 2024/550

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
 İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                                 : 14.09.2021
SAYISI                                 : 2020/34 E., 2021/271 K.

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiş; karar davacılar vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 19.12.2023 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde, temyiz edilen davalı Serdar K. vekili Av. T.T. geldi, temyiz eden davacılar vekili ve diğer davalılar gelmedi. Gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar; 2003 yılında organize bir suç çetesinin kendilerini ölümle tehdit ederek çekişme konusu 1668 ada 130 parsel sayılı taşınmazda yer alan 1 ve 3 nolu meskenlerin adlarına tescilini sağladıklarını, taşınmazı edinen davalı Serdar'ın devredenlerin taşınmazı hangi yolla edindiklerini bildiğini ve bu kişileri tanıdığını, iyiniyetli olmadığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir.

II. CEVAP

1. Davalı Hakan, herhangi bir savunma getirmemiştir.

2. Davalı Çetin cevap dilekçesi sunmamış, 03.04.2012 tarihli duruşmada taşınmazı davalı Serdar’a sattığını, bedeli aldığını belirtmiştir.

3. Davalı Serdar, hak düşürücü sürenin geçtiğini, dava konusu taşınmazların bulunduğu semtte doğup büyüdüğünü, fabrika, inşaat şirketi, dükkan ve aynı yerde birçok taşınmazı bulunduğunu, amacının aynı ada üzerindeki eski binaların yıkılması durumunda konut ve alışveriş merkezi projelerinin hayata geçirilmesi olduğunu, satılık konut olduğunda önce kendisi aradıklarını, emlakçıda konuttaki ilanı görenlerin kendisini araması ile dava konusu taşınmazlardan haberdar olduğunu, davalı Çetin’in kendisine ulaştığını, 16.12.2003 sözleşme düzenleyerek 351.000 TL bedelle satın aldığını, 90.000 TL bedeli nakden ve defaten ödediğini, 261.000 TL bedeli ise Garanti Bankası Çağlayan Şubesinin 6 adet çek ile ödediğini, suç örgütü ile ilgisinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.03.2016 tarihli ve 2011/340 E., 2016/114 K. sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazların devrinin davacıların korkutulması ve iradelerinin sakatlanması neticesinde gerçekleştiği, davalı Serdar’ın durumu bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Serdar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 19.11.2019 tarihli ve 2016/10443E., 2019/5910K. sayılı kararı ile hak düşürücü sürenin geçip geçmediğinin saptanması, davanın süresinde açıldığı saptanır ise işin esasının değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek karar bozulmuştur.

B. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.09.2021 tarih 2020/34 E., 2021/271 K. sayılı kararı ile; davacıların ceza yargılamasında duruşmaya gittikleri, vekilin taşınmaza tedbir konulmasını talep ettiği, korkutmanın etkisinin bu tarihte geçtiği, belirtilen tarihten eldeki dava tarihine kadar 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; ceza yargılamasında duruşmada bizzat bulunmalarının ve vekilin beyanlarının tek başına delil olmayacağını, eksik araştırma ile karar verildiğini, tanıkların süresinde bildirildiğini, davalının muvafakati olmadığından dinlenmediğini, verilen kesin sürenin sonuçlarının hatırlatılmadığını, sonuç doğurmayacağını, tanıklar dinlenmeden karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, korkutma hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 37, 38 ve 39 uncu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190 ıncı maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Dava konusu 1668 ada 130 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 ve 3 nolu bağımsız bölümlerin ¼ payla davacılar Tuncay, Tuncer, Sadık ve dava dışı anneleri Türkan adına kayıtlı olduğu, taşınmazın tamamının 11.07.2003 tarihinde 18.000.000.000ETL bedelle davalı Hakan’a devredildiği, onun da 30.07.2003 tarihinde aynı bedelle davalı Çetin’e, Çetin'den de aynı bedelle 17.12.2003 tarihinde davalı Serdar’a temlik edildiği, Mahkemece 18.04.2013 tarihli duruşmada davacılar vekiline dava dışı Türkan’ın davaya dahil edilmesi için süre verildiği, onun da davacılar vekiline vekalet verdiği, dava konusu taşınmazda elbirliği mülkiyeti bulunmadığı, müşterek mülkiyetin söz konusu olduğu anlaşılmakta olup Türkan yönünden usulüne uygun şekilde açılmış dava ve usulüne uygun bir asli müdahale talebi de olmadığından, davada taraf sıfatı yoktur.

2. Bilindiği üzere, TBK’nın 37 nci maddesi uyarınca bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK'nın 38 inci maddesinde belirtildiği gibi, korkutmadan söz edilebilmesi için tehdidin sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması, sözleşmenin tehdidin yarattığı korku sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir.

3. Diğer taraftan; sözleşmeyle bağlı olmama bildirimi (İptal beyanı) hiçbir şekle tabi değildir. Şekle bağlı bir sözleşmede de örtülü irade beyanıyla iptal bildirimi yapılabilir. Geçerliliği açısından herhangi bir şekle bağlanmamış olan bu beyan karşı tarafa ulaştığı andan itibaren sözleşmeyi kesin olarak geçersiz hale getiren bozucu yenilik doğurucu ”inşai” bir haktır (Eraslan Özkaya, Yanılma, Aldatma, Korkutma Davaları, sayfa, 436-437). Bu niteliği itibariyle de şarta bağlı tutulamaz ve bu bildirimden dönülemez. İrade açıklaması, karşı tarafın hakimiyet alanına ulaştığı anda istenen sonucu kendiliğinden doğurmaya yeterlidir. Ayrıca bir iptal davası açmaya, dolayısıyla iptali dava yoluyla ileri sürmeye gerek yoktur. (Prof. Dr. Fikret Eren Borçlar Hukuku Genel Hükümler 18.Baskı. 412 vd. sayfalar).

4. Öte yandan; iradeyi sakatlayan nedenin (korkutma) önem derecesi, ancak iradesi sakatlanan kimse tarafından doğru olarak takdir olunabilir. Olaya bu açıdan bakıldığında korkutmanın önemini yitirdiği an, iradesi sakatlanan için korkunun silindiği, diğer bir deyişle korkutan kişi ve korkutmanın mahiyetine göre zarar görebileceği yönündeki endişenin ve etkinin ortadan kalktığı, kendisini psikolojik açıdan güven içerisinde hissettiği andır.

5. Somut olayda, davacıların 06.10.2004 tarihinde emniyette şikayette bulundukları, başka taşınmazların da ellerinden alınmasına ilişkin korkularının olduğunu, kendilerine ve ailelerine zarar vereceklerinden davacı olamadıklarını beyan ettikleri, sanıkların şikayete ilişkin emniyette ve Cumhuriyet Savcılığında ifadelerinin alındığı, bilahare İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 12.11.2004 tarih 2004/12.9 Esas sayılı bir çok suça ilişkin iddianame düzenlendiği, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/3. Esas sayılı dava dosyasında sanıklar davalı Hakan A., davalı Çetin’in oğlu Yalçın A., Murat Z., Hazel Perihan Ç., Remziye P.'ın davacıları karşı hürriyetini tahdit suçu ile mahkumiyetlerine karar verildiği, kararın 03.11.2008 tarihinde kesinleştiği, hükmün bir kısım sanıklar bakımından Yargıtay’da bozulması üzerine Mahkemenin 27.06.2012 tarih 2011/3. Esas, 2012/1.0 tarihli kararı ile sanıklar Yalçın A., Murat Z., Hakan A., Remziye P.’ın davacılara yönelik yağma eyleminden cezalandırılmasına karar verildiği, kararın 07.05.2014 tarihinde kesinleştiği, ceza yargılamasının 18.05.2005 tarihli duruşmasında davacıların taşınmazların ellerinden silah zoru ile alındığını, alıkonulduklarını, kendileri ve ailelerinin ölümle tehdit edildiklerini, korktukları için polise bildiremediklerini beyan ettikleri, 12.08.2005 tarihli duruşmada ise davalı Hakan’ın da bulunduğu, davacılar vekilinin taşınmazlara tedbir konulmasını talep ettiği, “hukuk davası açmıştık” şekilde beyanda bulunduğu, sözleşmeden dönme iradesinin belirtilen bu celsede karşı tarafa ulaştığı açıktır.

6. Hal böyle olunca, davanın hak düşürücü süre içinde açıldığı gözetilerek işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa’nın geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Yasa’nın 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,

İstek hâlinde yatırılan temyiz peşin harcının temyiz edenlere iadesine,

Temyiz eden davacılar vekili duruşmaya katılmadığından, lehine duruşma vekalet ücreti takdir edilmesine yer olmadığına,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

23.01.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan                    Üye                           Üye                               Üye                  Üye
Öznur Kakillioğlu      Fikriye Ernalbant       Tümer Türkeş Genç      Metin Tepe      Yakup Moğul