KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

LİMİTED ŞİRKETİN VARLIK VE FAALİYETLERİNİN SÜRDÜRÜLEBİLMESİNİ ETKİLEYECEK NİTELİKTE ÖNEMLİ MİKTARDA MALVARLIĞININ SATILMASINA AİT YETKİNİN GENEL KURULA AİT OLDUĞU KABUL EDİLMELİDİR

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2023/11-976
Karar No       : 2025/98

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
TARİHİ                          : 24.01.2023
SAYISI                          : 2022/2136 E., 2023/126 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16.06.2022 tarihli ve 2020/8038 Esas,
                                        2022/4957 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden kabulüyle İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak gerekçesi değiştirilmek suretiyle yeniden hüküm kurulmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda oy çokluğuyla bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili; müvekkillerinin davalı şirketin %20'şer oranında hissedarı olduklarını, dava dışı Hasan K.'ın uzun yıllar davalı şirketin müdürü olarak görev yaptığını, şirketin mal varlığını dava dışı kişilere devrettiği gibi şirkete ait paraları zimmetine geçirerek şirketi zarara uğrattığını, şirketin diğer ortağı ve müdürü Mustafa Ö. ile müvekkilleri tarafından Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/746 Esas sayılı dosyasında Hasan K.'ın şirket müdürlüğü görevinden alınması için dava açıldığını, davalı şirketin tüm taşınmazlarına ihtiyati tedbir şerhi konulduğunu, diğer müdür Mustafa Ö.'ün Hasan K.'ın kötü yönetimini bilmesine rağmen yetkilerini kullanarak Hasan K.'ı engellemediğini, şirket hesapları ve defterlerinin müvekkillerinden gizlendiğini, ortaklar arasında güven ilişkisi kalmadığı için müvekkillerinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 638/2. maddesi uyarınca şirketten çıkmak amacıyla Alanya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/203 Esas sayılı dosyası ile dava açtıklarını, şirket müdürlerinin çıkma payını sonuçsuz bırakmak için davalı şirkete ait olan Alanya İlçesi, Kellerpınarı Mahallesinde kayıtlı 801 ada 7 parsel sayılı taşınmazda yer alan 1, 2, 4, 5, 6 ve 7 numaralı bağımsız bölümleri ile Saray Mahallesi, 730 ada 18 parsel sayılı taşınmazda bulunan 23 ve 24 numaralı iki bağımsız bölümün 01.06.2015 tarihli ve 17600 yevmiye sayılı satış sözleşmesi ile diğer davalı Uğur A.'a devrettiklerini, davaya konu satış konusunda müdürlere verilmiş bir yetki bulunmadığından şirketin tüm mal varlığının satılmasının yok hükmünde olduğunu, 6102 sayılı Kanun’un 553 ve 555. maddeleri gereğince devir işlemlerinin geçersiz olduğunu, davalı Uğur A. ve bağlantılı olduğu dava dışı Sıtkı Ç. isimli kişinin önceden davalı şirket yetkilileri ile ticari ilişkiler içinde olmaları nedeniyle iyiniyetli üçüncü kişiler olmadıklarını, tapudaki devir bedelinden de anlaşılacağı üzere taşınmazların piyasa değerinin dört katı aşağı bir bedelle devredilmiş olduğunu, adı geçen davalıya devredilen taşınmazların çoğunluğunda davalı şirketin ticari faaliyetini sürdürdüğünü ileri sürerek davalı Uğur A.'a devredilen taşınmazlara ait tapu kaydının iptali ile taşınmazların davalı şirket adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı Uğur A. vekili; müvekkili tarafından gerçekleştirilen taşınmaz alımlarında muvazaa bulunmadığını, davalı şirketin ortakları Hasan K. ile Mustafa Ö.’ün müvekkillerine ulaşarak alacaklılar Alanya Vergi Dairesi, Sosyal Güvenlik Kurumu, Alanya Belediye Başkanlığı ve Mahmut K. ile Hayriye B.'ye karşı şirket borçlarının ödenmesi karşılığında dava konusu taşınmazların müvekkili adına tescil edilebileceği yönünde teklif sunduklarını, taşınmazların satımı konusunda 26.05.2015 tarihinde protokol imzalandığını, protokol tarihinde şirketin yetkilisinin Mustafa Ö. olduğunu, anılan kişinin temsile yetkili belgesini ve imza sirkülerini tapu sicil müdürlüğüne ibraz etmek suretiyle satışların gerçekleştirildiğini, müvekkilinin vekili olduğu dava dışı O. Tarım Ltd. Şti. aracılığıyla 28.05.2015 tarihinde dava dışı Sıtkı Ç.’nın Ziraat Bankası Alanya Şubesindeki hesabına 1.100.000,00 TL gönderdiğini, Sıtkı Ç.'nın ise aynı hesabından ve aynı tarihte davalı şirketin SGK borçlarına karşılık olarak ödemeler yaptığını, ayrıca müvekkili tarafından davalı şirketin Alanya Belediyesi Emlak ve İstimlak Müdürlüğüne olan tüm borçlarının 28.05.2015 tarihinde ödendiğini, davaya konu taşınmazlar üzerinde haciz şerhi bulunan alacaklısı Mahmut K. olan Alanya 2. İcra Müdürlüğünün 2009/7430 Esas sayılı dosyasında alacaklı vekili olan avukat U.Ö.’e davalı şirket borcuna karşılık olarak müvekkili adına Bekir Sami Metin tarafından 60.000,00 TL ödendiğini, bu ödemenin müvekkilinin vekili olduğu O. Tarım Ltd. Şti. üzerinden yaptığını, davaya konu taşınmazların ise %18 KDV ödememek için müvekkili adına tescil edildiğini, davaya konu alım - satım işleminden sonra 09.07.2015 tarihinde aynı binada bulunan ve davalı şirkete ait olmayan üç numaralı bağımsız bölümün dava dışı Metin D. adlı kişiden satın alındığını, bu hususun bile müvekkilinin iyiniyetini gösterdiğini, davalı şirketin borç ödemeden aciz olduğunu, davacıların da davalı şirketin yıllardır bekleyen ve ödenmeyen kamu borçlarının bulunduğunu bilmesi gereken kişiler olduğunu, müvekkilinin iyiniyetli olarak davalı şirketin tüm kamu ve diğer borçlarını ödediğini, müvekkillerinin davalı şirketin ortakları arasındaki ihtilafları bilmediğini ve açılan davalardan da haberdar olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı şirket usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 29.11.2018 tarihli ve 2016/188 Esas, 2018/619 Karar sayılı kararı ile; davalı Uğur A.'ın protokolle taşınmazların devri karşılığında şirketin tüm kamu ve diğer borçlarını ödeme yükümlülüğü altına girdiği, bu edimini yetkilisi olduğu O. Ltd. Şti. ve bu şirketin yetkili temsilcileri aracılığıyla yerine getirdiği, bilirkişi raporu ve dosya kapsamından anlaşıldığı üzere davalı Uğur A.'ın davalı şirketin borçlarını ödediği, ödenen bedellerin taşınmazların rayiç bedelinin üzerinde olduğu, davalı Uğur A.’ın ticaret sicili kayıtlarına güvendiği, aynı taşınmazda davalı şirkete ait olmayan başka bir bağımsız bölümü daha satın aldığı, şirkete ait taşınmazların tamamının satılması için kural olarak ortaklar genel kurulunun en az 2/3'ünün katılımıyla karar alınması gerekli ise de, ortaklar kurulundan karar alınmadan yapılan satım sözleşmesinin şirketin menfaati icabı olup olmadığının ve buna göre de satışın geçersiz olup olmadığının belirlenmesi gerektiği, şekil noksanlığının sözleşmeyi geçersiz kılması genel kural ise de, bu kuralın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 2. maddesinde belirtilen dürüstlük ilkesine aykırı düşecek tarzda uygulanamayacağı, dava konusu taşınmazların rayiç değerinin üzerinde satılması, satım yapıldığı dönemde kamusal borçlarda yapılandırma ve indirim imkânlarından yararlanılması hususları da göz önüne alındığında davalının iyiniyetli üçüncü kişi olduğu ve satış işleminin davalı şirketin menfaatine uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 06.07.2020 tarihli ve 2019/1988 Esas, 2020/781 Karar sayılı kararı ile; davalı Uğur A.'ın dava konusu taşınmazları rayiç bedeli üzerinde bir değere tekabül edecek şekilde davalı şirketin borçlarını ödeyerek edindiği, devir tarihinde şirket müdürünün Mustafa Ö. olduğu, ticaret sicil kayıtlarında şirket müdürü Mustafa Ö.'ün yetkilerinin kısıtlanmasına ilişkin bir kaydın bulunmadığı, davalı Uğur A.'ın taşınmazları bir bütün olarak kullanmak amacıyla 09.07.2015 tarihinde dava konusu taşınmazlar dışında dava dışı Metin D. adlı kişiden de üç numaralı bağımsız bölümü satın aldığı, davalı Uğur A.'ın ticaret sicil kayıtlarına ve tapu sicil kayıtlarına güvenerek işlem yapan iyiniyetli üçüncü kişi olduğu, davalı şirketin taşınmazların satış tarihi itibariyle kurtulduğu toplam borç miktarının 1.782.737,52 TL olduğu, taşınmazların satış tarihi itibariyle rayiç değerinin ise 1.485.000,00 TL olduğu, yapılan satış işlemlerinin davalı şirketin menfaatine olduğu gerekçesiyle davacılar vekilinin bu hususlardaki istinaf taleplerinin yerinde olmadığı, İlk Derece Mahkemesince dava konusu taşınmazların satımına ilişkin ortaklar genel kurulu kararı bulunmadığı, ancak bu durumun tek başına yapılan satış işlemlerini geçersiz kılmadığı, yapılan satış işlemlerinin şirketin menfaatine olması hâlinde geçerli olduğu değerlendirmesi yerinde olmakla birlikte davalı şirketin satış tarihi itibariyle dört ortaktan oluştuğu, 6102 sayılı Kanun’un 538 ve 421. maddeleri uyarınca ortaklar kurulunca şirkete ait önemli miktarda taşınmazın satımı için %75 oranında hissedarın karar alması gerektiği, taşınmazların satışına ilişkin 26.05.2015 tarihli protokolde, satıcı olarak görünen dava dışı Hasan K. ve Mustafa Ö.’ün davalı şirketteki hisse oranının %80 olduğu, kanun koyucu önemli miktarda şirket aktifinin devredilmesinde %75 hisseye sahip ortağın onayını şart koşmuş olup, satıcıların toplam hisse oranının %80 olduğu göz önüne alındığında davacılar vekilinin devre ilişkin ortaklar kurulu kararının bulunmadığı ve bu nedenle satışların geçersiz olduğu yönündeki istinaf sebeplerinin de yerinde olmadığı, İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın yazılan bu gerekçe ile reddi gerekirken belirtilen gerekçe ile davanın reddine karar verildiği, kararın sonucu itibari ile doğru olması nedeniyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353/1-b-2. maddesi uyarınca gerekçe yönünden kabulüne, diğer istinaf sebeplerinin reddi ile mahkemenin bu hatasının yeniden yargılama yapılmasını gerektirmemesi nedeniyle duruşma açılmaksızın İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılması ile kararın gerekçesi değiştirilmek suretiyle yeniden hüküm kurulmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

“… 6102 sayılı TTK’nın 643. maddesinin yollamasıyla, TTK 538. maddesi (eTTK 443) uyarınca, şirket tasfiye aşamasında bile olsa, tasfiyeye yol açacak ölçüde şirket aktiflerinin toptan satılması şirket genel kuruluna ait mutlak bir yetkidir. Söz konusu yetkinin genel kurul yerine yönetim kurulu veya yöneticilerce kullanılması yokluk sebebidir.

Somut olayda, davalı K. ... Ltd Şti hisselerinin %40'ının dava dışı Hasan K.'a, %40'ının dava dışı Mustafa Ö.'e, %10'unun davacı Hakkı Y.'a, %10'unun da davacı Oktay B.'e ait olduğu, münferiden şirketi temsile yetkili müdür Mustafa Ö.’ün davalı şirkete ait taşınmazları davalı Uğur A.’a satış yoluyla tapudan devrettiği ihtilafsız olup; devre konu taşınmazların şirketin tüm taşınmazları olup olmadığı veya tüm taşınmazları olmamakla birlikte şirketin asli faaliyetini yürütmesini imkansız kılacak ve tasfiyesine yol açacak ölçüde bir yekün oluşturup oluşturmadığı değerlendirilmemiştir. Yapılacak böyle bir araştırma sonrası şirketin tüm taşınmazlarının veya faaliyetini yapmasını engelleyecek ölçüde taşınmazının satıldığının tespiti halinde, söz konusu satışla şirketin dolaylı olarak tasfiyesinin yapılmış olduğu, oysa tasfiye aşamasında dahi aktiflerin toptan satım yetkisinin sadece genel kurulda olduğu dikkate alınarak davanın kabulü ile satış işleminin yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış,…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ilâveten, kanun koyucunun önemli miktarda şirket aktifinin devredilmesinde %75 hisseye sahip ortağın onayını, şirketin feshinde %66.66 oranında oyunu şart koşmuş olup satıcıların toplam hisse oranının %80 olduğu göz önüne alındığında devre ilişkin ortaklar genel kurul kararının bulunmadığı ve bu nedenle satışların geçersiz olduğu yönündeki Özel Daire değerlendirmesinin yerinde görülmediği, davacı ortakların eldeki dava açılmasından önce şirketten ayrılma yönündeki iradelerini dava yoluyla ileri sürdükleri, 6102 sayılı Kanun’un 641. maddesi uyarınca şirketten ayrılan ortağın esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini isteme hakkı bulunmakta ise de 6102 sayılı Kanun’un "ödeme" başlıklı 642. maddesi uyarınca ayrılma akçesinin bütün alacaklılardan sonra gelen bir alacak oluşturması karşısında somut olayda taşınmazların devir işlemleri ile şirketin kamu borçlarının kapatıldığı, bu şekilde şirketin ve ayrılma talep eden ortakların aleyhine bir durum teşkil etmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili; önemli miktarda şirket varlığının toptan satış yetkisi genel kurula ait olduğundan bu yetkinin hiçbir şekilde devredilemez olduğunun Kanun’da açık ve emredici şekilde hüküm altına alınmış olduğunu; sicil kayıtlarının üçüncü kişiler hakkında tescil ilan edildiği günden itibaren sonuçlarını doğuracağını, üçüncü kişilerin kayıtları bilmediği iddialarının dinlenmeyeceği; taşınmazların tümünün satışı ile geride şirketin hiçbir taşınmazının kalmamasının tasfiye mahiyetinde olması nedeniyle 6102 sayılı Kanun'un 538 ve 408/2-f gereğince şirketin taşınmazlarının tümünü satabilmesi için genel kurulun toplanarak bu yönde karar alınmasının zorunlu olduğunu belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı şirket hisselerinin %40'ının dava dışı Hasan K.'a, %40'ının dava dışı Mustafa Ö.'e, %10'unun davacı Hakkı Y.'a, %10'unun da davacı Oktay B.'e ait olduğu, münferiden şirketi temsile yetkili müdür Mustafa Ö.’ün davalı şirkete ait taşınmazları davalı Uğur A.’a satış yoluyla tapudan devrettiği uyuşmazlık konusu olmayan eldeki davada devre konu taşınmazların şirketin tüm taşınmazları olup olmadığının veya tüm taşınmazları olmamakla birlikte şirketin aslî faaliyetini yürütmesini imkânsız kılacak ve tasfiyesine yol açacak ölçüde bir yekün oluşturup oluşturmadığının değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği, gerektiği kanısına varılacak olursa yapılacak şirketin tüm taşınmazlarının veya faaliyetini yapmasını engelleyecek ölçüde taşınmazının satıldığının tespiti hâlinde ise söz konusu satışla şirketin dolaylı olarak tasfiyesinin yapılmış olduğu, tasfiye aşamasında dahi aktiflerin toptan satım yetkisinin sadece genel kurulda olduğu dikkate alınarak davanın kabulü ile satış işleminin yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

6102 sayılı Kanun'un 371, 408/2-f, 529, 538/2, 573, 616, 629/1, 643 ve 644. maddeleri.

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.

2. Limited şirketlerin kanunen kurulması zorunlu organları ortaklar genel kurulu ve müdürlerdir. Müdürler limited şirketin iç işlerinde yönetim organı, dış ilişkilerinde ise temsil organı olarak görev yaparlar. Müdürün temsil yetkisi, şirketin üçüncü kişilere karşı borçlanmasını yahut üçüncü kişilerden alacaklı olmasını ifade eden yazılı ve sözlü her tür hukuki işlemin akdedilmesi ve takibini ifade eder. Bu anlamda temsil yetkisini haiz limited şirket müdürünün organ sıfatıyla ve şirketi temsilen üçüncü kişilerle yapacağı sözleşmeler, şirketi bağlayıcı olacaktır. Bu kapsamda limited şirket müdürlerinin organ sıfatını haiz olmaları, şirketin sözleşmeye dayalı ve haksız fiil sorumluluğu bakımından önem taşımakta olup müdür tarafından akdedilen sözleşmenin ifa edilmemesinden bizzat şirket sorumlu olur. Bunun yanında müdürün organ olarak şirket görevlerini ifası sırasında işlediği haksız fiillerden de kural olarak şirket sorumludur (Işık Özer, Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt IV, Ankara 2023, s. 4625).

3. Limited şirket müdürünün temsil yetkisinin sınırları ise 6102 sayılı Kanun'un 629/1. maddesinde yapılan yollamayla kıyas yoluyla uygulanan aynı Kanun'un anonim şirketlerde temsil yetkisinin kapsam ve sınırlarına ilişkin 371. maddesine göre belirlenecektir. Buna göre temsile yetkili olanların şirketin amaç ve konusuna giren her tür işleri ve hukuki işlemleri şirket adına yapmak ve şirket ünvanını kullanmak hakkına sahip oldukları öngörülmüştür. Ancak şirketin kanuna ve esas sözleşmeye aykırı işlemler nedeniyle rücu hakkı bulunmaktadır. Buna göre işletme konusu, şirket yöneticisinin temsil yetkisinin sınırlarını oluşturmaktadır (Setenay Yağmur, Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt II, Ankara 2023, s. 1814).

4. Bu kapsamda şirketin amaç ve konusu içerisinde şirkete ait mal varlığına dahil değerlerin müdürlerce münferiden tasarruflara konu edilerek devredilmesi mümkündür. Ancak şirketin sahip olduğu mal varlığı ile faaliyetini önemli düzeyde etkileyebilecek tasarrufların, şirketin mal varlığının korunmasına dair amaç kapsamında şirket yöneticilerinin yetki alanı dışına alınıp genel kurulun yetkisine dâhil edilmesi gerekliliği doktrin ve yargı kararlarında değerlendirilmiştir (Özlem Akıncı Albayrak, Anonim Şirketler Hukukunda Şirket Malvarlığının Korunması, İstanbul 2022, s. 488).

5. Bu bağlamda yöneticilerin yetkileri, şirketin amaç ve konusu çerçevesinde gerçekleştirilecek olağan işlerle sınırlı olup şirketin fiilen tasfiye aşamasına girmesine neden olacak düzeyde şirket mal varlığının devrinin şirket yöneticilerinin yetkisi kapsamında olduğu söylenemez. Zira şirket yöneticilerinin yetkileri, işletme konusunun elde edilmesi için gereken olağan işlemlerle sınırlı olup şirketin hayatiyeti ile alakalı olan olağanüstü işlemlerde karar yetkisi genel kurula aittir. Belirtilen türdeki bir tasarruf, şirketin mevcudiyeti ve devamlılığına etkisi bakımından hayati önemi haiz olağanüstü bir işlem olduğundan bu türdeki bir işlemin genel kurulun yetkisi kapsamında olması gerekir. Zira genel kurul, şirketlerde önemli kararların alındığı bir organ olup şirketin sona ermesi sonucunu doğuracak nitelikteki kararlar, münhasıran genel kurul tarafından alınabilir (6102 sayılı Kanun'un 643. maddesi yollamasıyla aynı Kanun md. 529). Bu durum aynı zamanda, şirketin sağlıklı işleyebilmesi için organlar arasında tesis edilmesi gereken dengenin gereğidir.

6. Buradan hareketle limited şirket müdürlerinin, şirketi fiilen tasfiye aşamasına sokacak nitelikte bir mal varlığı devri için şirket ortaklar kurulundan özel bir yetki almaları gerekir. Bu çerçevede limited şirketlerde tasfiyenin icrası yönünden 6102 sayılı Kanun'un 643. maddesi atfıyla kıyasen uygulanacak olan aynı Kanun’un 538/2 hükmünün, tasfiye aşamasında olmamakla birlikte şirketin faaliyetini sona erdirip fiilen tasfiyesine neden olacak nitelikte bir mal varlığı devri sırasında limited şirketlerde de uygulanması mümkündür. Dolayısıyla şirketin üzerinde faaliyetini devam ettirdiği önemli miktarda mal varlığını oluşturan taşınmazın devrinde yetkinin genel kurula ait olduğu kabul edilmelidir.

7. Önemle vurgulamak gerekir ki 6102 sayılı Kanun'un 408. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendine göre anonim ortaklıklarda önemli miktarda şirket varlığının toptan satışına karar vermek yetkisinin genel kurulun devredilmez yetkileri arasındadır. Buna karşılık limited ortaklık genel kurulunun devredilmez yetkilerini düzenleyen 6102 sayılı Kanun'un 616. maddesinde önemli miktarda şirket varlığının devrine ilişkin bir düzenleme olmadığı gibi, 6102 sayılı Kanun'un 408. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendinde yer alan hükmün limited ortaklıklara uygulanacak anonim ortaklık hükümlerini düzenleyen 6102 sayılı Kanun'un 644. maddesinde bu maddeye yapılan bir atıf bulunmamaktadır. Ancak şirketin varlık ve faaliyetlerinin sürdürülebilmesini etkileyecek nitelikte önemli miktarda mal varlığının satılması, salt müdürlerin verebileceği bir karar sayılmamalı ve bu yetkinin genel kurula ait olduğu kabul edilmelidir (Özer, s. 4663 vd.).

8. Sonuç olarak limited şirketin üzerinde faaliyette bulunduğu ve devredilmesi hâlinde şirketin faaliyetini sona erip fiilen tasfiye sürecine girmesine neden olacak düzeyde hayati önemi haiz bir mal varlığı değeri olan taşınmazının şirketin müdürü tarafından bu yönde bir genel kurulu kararı olmaksızın devrine dair hukuki işlem, yukarıda sayılan emredici düzenlemeler gereğince batıldır. Bu sebeple anılan taşınmazın devri sonucunda yapılan tescil geçersiz olup taşınmazın mülkiyetinin üçüncü kişiye intikal ettiği söylenemez. Bu anlamda devralan kişinin iyiniyetli olup olmadığı hususu, devir işleminin geçersizliği ve mülkiyetin muhafazası yönünden herhangi bir önem arz etmemektedir. Nitekim aynı hususlar Hukuk Genel Kurulunun 27.09.2023 tarihli ve 2022/11-1004 Esas, 2023/860 Karar sayılı kararında da vurgulanmıştır.

9. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davada davalı şirketin hisselerinin %40'ının dava dışı Hasan K.'a, %40'ının dava dışı Mustafa Ö.'e, %10'unun davacı Hakkı Y.'a, %10'unun da davacı Oktay B.'e ait olduğu, münferiden şirketi temsile yetkili müdür Mustafa Ö.’ün davalı şirkete ait taşınmazları 01.06.2015 tarihinde davalı Uğur A.’a satış yoluyla tapuda devrettiği anlaşılmaktadır.

10. Bölge Adliye Mahkemesince devre konu taşınmazların şirketin tüm taşınmazları olup olmadığı veya tüm taşınmazları olmamakla birlikte şirketin aslî faaliyetini yürütmesini imkânsız kılacak ve tasfiyesine yol açacak ölçüde olup olmadığı değerlendirilmemiştir.

11. Bu itibarla; Bölge Adliye Mahkemesince yapılacak böyle bir araştırma sonrası şirketin tüm taşınmazlarının veya faaliyetini yapmasını engelleyecek ölçüde taşınmazının satıldığının tespiti hâlinde, dava konusu satışlarla şirketin dolaylı olarak tasfiyesinin yapılmış olduğu, 6102 sayılı Kanun'un 643. maddesi yollamasıyla limited ortaklıklara da kıyasen uygulanması mümkün olan aynı Kanun'un 538/2. maddesine göre tasfiye aşamasında aktiflerin toptan satım yetkisinin sadece genel kurulda olduğu dikkâte alınarak davanın kabulü ile satış işleminin yoklukla malûl olduğunun tespitine karar verilmesi gerekir.

12. Başka bir ifadeyle yukarıda belirtildiği şekilde 6102 sayılı Kanun'da belirtilen hükümler değerlendirilmeden ve dava dışı şirket müdürü tarafından davalı Uğur A.'a satılan limited şirkete ait taşınmazların davalı şirketin tüm taşınmazları olup olmadığı veya tüm taşınmazları olmamakla birlikte şirketin aslî faaliyetini yürütmesini imkânsız kılacak ve tasfiyesine yol açacak ölçüde veya faaliyetini yapmasını engelleyecek ölçüde taşınmazının satılıp satılmadığı araştırılmadan mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.

13. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; 6102 sayılı Kanun'un 408. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendine göre anonim ortaklıklarda önemli miktarda şirket varlığının toptan satışına karar vermek yetkisinin genel kurulun devredilmez yetkileri arasında olduğu, buna karşılık limited ortaklık genel kurulunun devredilmez yetkilerini düzenleyen 6102 sayılı Kanun'un 616. maddesinde önemli miktarda şirket varlığının devrine ilişkin bir hükmün bulunmadığı, 6102 sayılı Kanun'un 408. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendinde yer alan hükmün limited ortaklıklara uygulanacak anonim ortaklık hükümlerini düzenleyen 6102 sayılı Kanun'un 644. maddesinde yer almadığı, sadece aynı Kanun'un 643. maddesi yollamasıyla limited ortaklıklara da uygulanma yeteneği kazanan tasfiye hâlindeki limited ortaklıklarda aktifleri satma yetkisine ilişkin 6102 sayılı Kanun'un 538/2. maddesinin limited ortaklıklara doğrudan uygulandığı, Kanun'da tasfiyeye girmemiş limited ortaklıklarda ise önemli miktarda şirket varlığının satışı konusundaki karar yetkisinin hangi organda olduğuna ilişkin hüküm bulunmadığı, bu itibarla limited şirketlerde taşınmaz satışı için genel kurul kararına gerek olmadığı, uyuşmazlığın iyiniyet, muvazaa ile mal kaçırma/ dürüstlük kuralına aykırılık temelinde çözümlenmesi gerektiği, davalı Uğur A.'ın ticaret sicil kayıtlarına ve tapu sicil kayıtlarına güvenerek işlem yapan iyiniyetli üçüncü kişi olduğu, davalı şirketin taşınmazların satış tarihi itibariyle kurtulduğu toplam borç miktarının 1.782.737,52 TL, taşınmazların satış tarihi itibariyle rayiç değerinin ise 1.485.000,00 TL olduğu, yapılan satış işlemlerinin davalı şirketin menfaatine olduğundan direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

14. Hâl böyle olunca Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373. maddesinin 2. fıkrası uyarınca Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

05.03.2025 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

"K A R Ş I  O Y"

Öncelikle limited şirketlerde taşınmaz satışı için genel kurul kararına gerek olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararlarında, limited şirketlerde şirketin tek taşınmazının satışı için genel kurul kararı gerektiği ifade edilmiş, ancak şirketin iştigal konusu taşınmaz mal alımı ve satımı olan gayrimenkul yatırım ortaklığı limited şirketlerde genel kurul kararı gerekmediği, 6762 sayılı TTK'nın 443. maddesinin 2. fıkrasının, 6102 sayılı TTK'nın 643. maddesinin yollamasıyla TTK 538. maddesinin uygulanmayacağı değerlendirilmiştir.

6102 sayılı Ticaret Kanunu’nun 408. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendi, anonim ortaklıklarda önemli miktarda şirket varlığının toptan satışını genel kurulun devredilmez yetkileri arasında saymaktadır. Buna karşılık limited ortaklık genel kurulunun devredilmez yetkilerini düzenleyen TTK 616. maddesinde önemli miktarda şirket varlığının devri yoktur. TTK 408. madde 2. fıkra (f) bendi hükmü, limited ortaklıklara uygulanacak anonim ortaklık hükümlerini düzenleyen TTK 644. maddesinde de yer almamaktadır. Sadece TTK 643. maddenin yollaması ile, limited ortaklıklara da uygulanma yeteneği kazanan tasfiye hâlindeki limited ortaklarda aktifleri satma yetkisine ilişkin TTK 538. maddesinin 2. fıkrası (ETTK 443(2), limited ortaklıklara da doğrudan doğruya uygulanabilmektedir. TTK 538. maddesinin 2. fıkrası, tasfiye sürecine girmiş bir limited şirkette aktiflerin toptan satılabilmesini genel kurulun kararına bağlamıştır. Kısaca kanunda, tasfiyeye girmemiş limited ortaklıklarda önemli miktarda şirket varlığının satışı konusundaki karar yetkisinin hangi organda olduğuna ilişkin bir hüküm yoktur.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, ETTK döneminde olduğu gibi yeni TTK döneminde de, tasfiyeye girmiş limited ortaklıklara ilişkin TTK 538 (2), ETTK 443 (2) hükmünün kıyasen yaşayan limited ortaklıklara da uygulanabileceği görüşündedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi bu gerekçe ile şirketin önemli miktarda varlığının toptan satışının genel kurulun vazgeçilmez yetkileri arasında olduğunu kabul etmektedir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin bu konudaki görüşüne katılamıyoruz. Çünkü:

a) Kanunda, limited şirketin önemli miktarda varlığının toptan satışının, genel kurulun vazgeçilmez yetkileri arasında olduğuna ilişkin bir açıklık yoktur. Bu yolda bir hüküm limited ortaklık genel kurulunun devredilmez yetkilerini düzenleyen TTK 616. maddesinde olmadığı gibi anonim şirketlere ilişkin hangi hükümlerin limited ortaklıklara da uygulanacağını düzenleyen TTK 644. maddenin yaptığı yollamalar arasında bu durum belirtilmemiştir.

Şirket organlarının yetkileri açık hükümlerle düzenlenir. Nitekim TTK 408. maddesi genel kurulun ancak kanunda ya da esas sözleşmede açıkça öngörülmüş bulunan hâllerde karar verebileceğini hükme bağlamıştır. Açıkça genel kurula verilmemiş konularda ise yetkili organ yönetim organı anonim şirkette yönetim kurulu, limited şirkette müdürlerdir. TTK’nın 623. maddesinin 3. fıkrasına göre: “Müdürler, kanunla veya şirket sözleşmesi ile genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin tüm konularda karar almaya ve bu kararları yürütmeye yetkilidirler. ” Şu hâlde yaşayan limited şirketlerde önemli miktarda şirket varlığının (toptan) satışı da müdürlerin yetki alanına girmektedir.

b) Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, limited şirketlerde de şirket varlığının toptan satışının genel kurulun yetkisinde olduğu görüşüne, tasfiye hâlindeki limited ortaklara ilişkin TTK 538(2), ETK 443(2) hükmünün yaşayan limited ortaklıklara kıyasen uygulanması yoluyla ulaşmaktadır. Oysa şirketler hukukunda organların yetkileri kanundaki ya da esas sözleşmedeki açık hükümlerle belirlenir; hukuk metodolojisi kurallarına göre bu konuda kıyas hükümleri uygulanamaz.

Öğretide, Abuzer Kendigelen bu hususu şu şekilde ifade etmiştir:

“Her şeyden evvel, anılan hükmün Ticaret Kanunumuzun anonim ortaklığın tasfiyesini düzenleyen 441 inci ve devamı maddeleri arasında yer almaktadır. Bu bakımdan öncelikle göz önünde bulundurulması gereken nokta, hükmün tasfiye haline özgü istisnai bir hüküm olduğudur. Dolayısıyla hükmün istisnai niteliği gereği “mahalline mahsur” yorumlaması ve kıyasa konu olmaması gerekir. Zira Kanun koyucu eğer olağan dönemde de ortaklığın tüm malvarlığının satışı için genel kurul kararını aramak isteseydi, bu hükmü kanunun tasfiyeye ilişkin kısmında değil, yönetim kurulunun temsil yetkisine ilişkin bölümde düzenlemek yoluna giderdi.”

Bu itibarla; Limited şirketlerde taşınmaz satışı için genel kurul kararına gerek bulunmamaktadır. Uyuşmazlıkların "iyiniyet", “muvazaa”, “mal kaçırma/dürüstlük kuralına aykırılık” temelinde çözümlenmesi gerekmektedir.

Somut olayda, davalı Uğur A.'ın dava konusu taşınmazları rayiç bedeli üzerinde bir değere tekabül edecek şekilde davalı şirketin borçlarını ödeyerek edindiği, devir tarihinde şirket müdürünün Mustafa Ö. olduğu, ticaret sicil kayıtlarında şirket müdürü Mustafa Ö.'ün yetkilerinin kısıtlanmasına ilişkin bir kaydın bulunmadığı, davalı Uğur A.'ın taşınmazları bir bütün olarak kullanmak amacıyla 09.07.2015 tarihinde dava konusu taşınmazlar dışında ayrıca dava dışı Metin D. adlı kişiden üç numaralı bağımsız bölümü satın aldığı, davalı Uğur A.'ın ticaret sicil kayıtlarına ve tapu sicil kayıtlarına güvenerek işlem yapan iyiniyetli üçüncü kişi olduğu, davalı şirketin taşınmazların satış tarihi itibariyle kurtulduğu toplam borç miktarının 1.782.737,52 TL olduğu, taşınmazların satış tarihi itibariyle rayiç değerinin ise 1.485.000,00 TL olduğu, yapılan satış işlemlerinin davalı şirketin menfaatine olduğu, kanun koyucunun önemli miktarda şirket aktifinin devredilmesinde %75 hisseye sahip ortağın onayını, şirketin feshinde %66.66 oranında oyu şart koşmuş olup, satıcıların toplam hisse oranının %80 olduğu göz önüne alındığında devre ilişkin ortaklar genel kurul kararının bulunmadığı ve bu nedenle satışların geçersiz olduğu yönündeki Özel Daire değerlendirmesinin doğru olmadığı, direnme kararının onanması görüşünde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun bozma kararına iştirak edememekteyiz.

Üye                    Üye                       Üye
Hasan Kaya       Yakup Dokgöz       Süleyman Yıldırım