KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

MAHKEME MİLLETLERARASI YETKİSİZLİK SEBEBİYLE DAVANIN REDDİNE KARAR VERMEKLE YETİNMELİ VE BAŞKA BİR ÜLKE MAHKEMESİNE GÖNDERME KARARI VERMEMELİDİR.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2022/11-772
Karar No       : 2023/865

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi
                                        (Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ                          : 17.11.2021
SAYISI                          : 2021/308 E., 2021/442 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.01.2020 tarihli ve 2018/3110 Esas
                                         ve 2020/372 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesince (Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla) verilen davanın ıslah edilen tutar üzerinden kabulüne ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la değişikliği öncesi hâliyle 438 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davalı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi                

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının tekne ve makine rizikolarına karşı sigortaladığı N. Shipping and Corporation Ltd.'ye ait M/T A. C isimli geminin Romanya'dan aldığı yükleri Avustralya'ya taşırken 20.06.2007 tarihinde Yemen Körfezinde kötü hava şartları sebebiyle ana makine dairesinin su alması sonucunda batarak tam ziyaa uğradığını, sigortacı tarafından tekne ve makine rizikolarına karşı sigortalanmış olan geminin sigorta tazminatının bugüne kadar ödenmediğini, gemi maliki N. Shipping and Trading Corparation Ltd. tarafından sigortacıya karşı sigorta poliçesi tahtındaki tüm talep haklarının müvekkiline temlik edildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000 USD'nin dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının USD faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 22.06.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile talep sonucunu 2.500.000 USD'ye yükseltmiştir.

Davalı Cevabı

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; eldeki davaya ilişkin Türk mahkemelerini yetkili kılabilecek herhangi bir yetki anlaşması veya herhangi bir sözleşmede bulunan yetkiye ilişkin hükmün bulunmadığını, Türk mahkemelerinin yetkili sayılabileceği hiçbir hâl olmadığını, dava konusu ihtilafın poliçe şartları sebebiyle Romanya hukukuna tabi olduğunu, ayrıca 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) 46 ncı maddesi uyarınca sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda, sigortacının esas iş yerinin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğunu, bu durumda somut olayda Türk hukukunun uygulanamayacağını ve Türk mahkemelerinin yetkili olmadığını, yetki itirazını usulüne uygun olarak ileri sürdüklerini, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, müvekkilince Romanya mahkemelerinde sigortalı aleyhine ikame ettiği sigortalının bir talep hakkının olup olmadığının tespiti amaçlı davanın devam ettiğini, rizikonun teminat altına alınan bölge dışında gerçekleştiğini, dolayısıyla sigorta teminatı kapsamında kalmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı

6. İstanbul Denizcilik İhtisas Mahkemesinin 14.06.2011 tarihli ve 2008/396 Esas, 2011/232 Karar sayılı kararı ile; Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin 5718 sayılı Kanun'un 40 ve vd. maddelerinde düzenlendiği, 5718 sayılı Kanun’un 40 ıncı maddesine göre Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini iç hukukun yer itibariyle yetki kurallarının tayin edeceği, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 9 uncu maddesinde genel yetki kuralının yer aldığı, buna göre her davanın açıldığı sırada davalının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (4721 sayılı Kanun) gereği ikametgâhı sayılan yerde açılması gerektiği, tüzel kişilerin ikametgâhının da 4721 sayılı Kanun’un 51 inci maddesine göre kuruluş bölgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça işlerin yöneltildiği yer olduğu, davalı şirketin merkezinin Romanya olduğu, bu itibarla 1086 sayılı Kanun’un 9 uncu maddesine göre Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin tesis edilemediği, dava konusu alacağın dayanağı olan sigorta sözleşmesinin ifa yerinin taraflarca tayin edilmediği, 5718 sayılı Kanun’un 24 üncü maddesinde ifa yerinin tayininin sigorta sözleşmesine uygulanacak hukuka tâbi olacağı dava konusu alacağın kaynaklandığı sigorta sözleşmesine uygulanacak hukukun taraflarca tayin edilmediği, sigortacının iş yeri hukukunun da Romanya hukuku olduğu, gerek Romanya hukukunda gerekse sözleşmeye tatbiki söz konusu olabilecek başka bir hukukta İstanbul'un ifa yeri olarak kabulünü gerektirecek bir bağlantının da söz konusu olmadığı, dava konusu alacağın kaynaklandığı sigorta sözleşmesinin İstanbul'da akdedilmiş olduğu davacı tarafından iddia edilmiş ise de dosya kapsamında buna dair bir delilin de bulunmadığı, akdin yapıldığı yer mahkemesinin yetkili olabilmesi için davalı veya vekilinin dava esnasında davanın açıldığı yerde bulunmalarının şart olduğu, gerek bu şartın yerine gelmiş olduğu ve gerekse sözleşmenin İstanbul'da akdedilmiş olduğu dosya kapsamından belirlenemediğinden İstanbul mahkemelerinin 1086 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesine dayanarak milletlerarası yetkiyi haiz olduğu sonucuna varılamayacağı, davalının Türkiye'de ikametgâhının olmadığı ve sigorta tazminatı alacağının 1086 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi anlamında malvarlığına ilişkin dava olduğu, davalının Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini doğuracak bir malvarlığının da bulunmadığı, bu sebeple 1086 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesine göre Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin tesis edilemeyeceği, işyeri Romanya'da bulunan davalı sigortacının İstanbul'da söz konusu sigorta sözleşmesini akdeden bir şube ya da acentesinin var olduğunun davacı tarafından kanıtlanamadığı, milletlerarası iç hukukun yetki kurallarına binaen Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini doğuracak bir durum bulunmadığından mahkemenin 15.03.2011 tarihli oturumunda verilen davacının %10 yabancılık teminatı yatırması ara kararından rücu edilerek alınan bilirkişi raporu da nazara alınarak davaya bakmakla Romanya mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin yetki sebebiyle reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı

7. İstanbul Denizcilik İhtisas Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10.01.2013 tarihli ve 2011/15339 Esas, 2013/465 Karar sayılı kararı ile; “… 1- Dava, tekne ve makine sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Davalı vekili cevap dilekçesinde davaya bakmaya Türk Mahkemelerinin yetkili olmadığını savunarak, milletlerarası yetki itirazında bulunmuştur. Mahkemece, davaya bakmaya Romanya Mahkemeleri yetkili olduğundan dava dilekçesinin yetki sebebiyle reddine karar verilmiştir. Ancak, “milletlerarası usul hukuku sistemimizde, Türk hukukunun yer itibariyle yetki kuralları milletlerarası yetki kaideleri olarak kullanılmaktadır. Yer itibariyle yetki kurallarına bağlı hükümlerin de milletlerarası yetki alanında kullanılması bu sistemin tabii bir sonucu olmaktadır. Bu bakımdan, Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisizliği, yer itibariyle yetkisizlik durumunda olduğu gibi ancak iptidai itiraz olarak ileri sürülebilir (HUMK’nun 187/2. maddesi), (Prof. Dr. Ergin NOMER, Prof. Dr. Cemal Şanlı, Devletler Hususi Hukuku, 18.Baskı, syf.453)”. Somut uyuşmazlıkta davalı şirkete dava dilekçesi T.C. Adalet Bakanlığı aracılığıyla tebliğe gönderilmiştir. Ancak bu belgenin davalıya tebliğine ilişkin tebligat evrakı dosyada mevcut değildir. Bu nedenle dava dilekçesinin davalıya ne zaman ulaştığı dosya kapsamından tespit edilememektedir. Davalı vekili ise 29.06.2009 tarihli dilekçesi ile yetki itirazında bulunmuştur. Yukarıda açıklandığı üzere Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisizliği, yer itibariyle yetkisizlik durumunda olduğu gibi ancak iptidai itiraz olarak ileri sürülebileceğinden mahkemenin öncelikle davalı vekilinin yetki itirazının süresinde olup olmadığını değerlendirmesi gerekir. Bunun için de davalıya duruşma günün ne zaman tebliğ edildiğinin, T.C. Adalet Bakanlığı aracılığı ile gönderilen tebligat evrakının davalıya ne zaman ulaştığının tespiti gerekir. Bu itibarla mahkemece, yetki itirazının süresinde olup olmadığı açıklığa kavuşturulmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir,...” gerekçesiyle (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına bozulmasına, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı

9. İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesinin (Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla) 28.03.2018 tarihli ve 2014/720 Esas, 2018/140 Karar sayılı kararı ile; bozma kararına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda; yetki itirazı süresinde olmakla birlikte yetkili mahkeme gösterilmediğinden itirazın reddedildiği, davalının ıslaha karşı süresinde zamanaşımı defini ileri sürmediği, ıslah yoluyla zamanaşımı definin ileri sürülebileceği gözetilerek değerlendirme yapıldığında ise davacının ıslahının süresinde olduğu, Romanya'daki derdest dava nedeniyle Bükreş mahkemelerinin yetkili olduğunun kabul edilmesinin Türk mahkemelerinin yargı yetkisinin ihlâli sonucunu doğuracağı, bu hususun ayrıca kamu düzenine aykırılık taşıdığı, bu sebeple derdest tanıma davasının sonucunun beklenmediği, sigortalı geminin olay tarihinde klaslı ve denize elverişli olduğu, geminin poliçede gösterilen yerlerin haricinde batıp tam ziyaa uğradığı, poliçede ticari sefer bölgesinin "Akdeniz, Karadeniz, İngiltere dahil kıta Avrupası, Dakar'a kadar Batı Avrupa, ancak geminin klas sertifikalarına tabi olmak kaydıyla" şeklinde sınırlandırıldığı, Gemi Adamı Donatımında Asgari Emniyet Belgesinde geminin sefer sahasının dünya çapında ticaret olarak tanımlandığı, bu durumda geminin battığı Yemen Körfezi Socotra Adası'nın teminat kapsamındaki sefer bölgesi içinde kaldığı, davalı sigorta şirketi tarafından sigortalı bulunan M/T A. C isimli geminin Romanya Köstence Limanından Avustralya'ya gitmek üzere sefer yaptığı sırada Yemen Körfezi Socotra Adası yakınlarında batarak tam zayi olduğu, rizikonun sigorta teminatı kapsamında kaldığı, bu nedenle davalı sigorta şirketinin sigorta tazminatı ödeme yükümlülüğünün doğduğu, geminin olay tarihindeki rayiç değeri 2.500.000 USD olup bu tutarın sigorta teminat limiti içerisinde kaldığı, geminin tam zayi olması nedeniyle istenebilecek tazminat miktarının 2.500.000 USD olduğu kanaatine varıldığı davanın 2.500.000 USD üzerinden kabulüne, ıslah dilekçesinde faiz talep edilmediğinden 100.000 USD’ye dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince Dolar faizi uygulanmak suretiyle 2.500.000 USD’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı

10. İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesinin (Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.01.2020 tarihli ve 2018/3110 Esas, 2020/372 Karar sayılı kararı ile;

“… 1- Dava, sigorta tazminatının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davalının milletlerarası yetki itirazı süresinde kabul edilmiş, itirazda yetkili mahkeme bildirilmediğinden usulüne uygun bir yetki itirazı bulunmadığı gerekçesiyle itiraz reddedilip işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiştir.

Milletlerarası yetki itirazlarında Türk Mahkemelerinin yetkisizliğinin ileri sürülmesi yeterli olup hangi millet mahkemesinin yetkili olduğunun bildirilmesine gerek bulunmamaktadır. Zira, Türk Mahkemesi kendisinin milletlerarası yetkiye sahip olup olmadığını inceleyip yetkisiz olduğu kanısına varırsa milletlerarası yetkisizlik sebebiyle davanın reddine karar vermekle yetinecek, başka bir ülke mahkemesine gönderme kararı veremeyecektir.

Somut olayda, sigorta poliçesi merkezi Panama Cumhuriyeti'nde bulunan sigortalı şirket ile merkezi Romanya Cumhuriyeti'nde bulunan sigortacı arasında düzenlenmiş, poliçeye dayalı hakları sigortalıdan temlik alan ve merkezi Virgin Adaları'nda bulunan davacı, poliçenin İstanbul'da düzenlendiğini ileri sürmüşse de bu iddiasını ispatlayamamış, hasar ise Yemen açıklarında Sokotra Adası'nda meydana gelmiştir. Davalının yetki itirazı süresinde kabul edildiğine göre, mahkemece yabancılık unsuru taşıyan ve Türk Mahkemelerinin yetkisine girmeyen davanın milletlerarası yetkisizlik sebebiyle reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın davalı yararına bozulmasını gerektirmiştir.

2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir,…” gerekçesiyle (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına bozulmasına, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Direnme Kararı

12. İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesinin (Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla) 17.11.2021 tarihli ve 2021/308 Esas, 2021/442 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, 6100 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesi ikinci fıkrasında; "...yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz" hükmünün yer aldığı, buna göre yetki itirazının dinlenebilmesi için, itirazda bulunan tarafın yetkili mahkemeyi bildirmesi gerektiği, somut olayda davalı vekilinin yetki itirazında bulunurken yetkili mahkeme olarak ne bir ülke, ne de bir yer ismi bildirmediği, mahkemece yetki itirazı değerlendirilirken, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28.10.2015 tarihli emsal nitelikteki kararı da gözetilerek, 5718 sayılı Kanun'un 47 nci maddesi atfıyla 6100 sayılı Kanun'un 19/2 nci maddesi gereğince yetki itirazının reddine karar verildiği, ayrıca yetkili yer olarak tek bir mahkeme ismi bildirilmediğinden yetki itirazının bu nedenle de geçersiz olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

13. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu sigorta poliçesinin merkezi Panama Cumhuriyeti'nde bulunan davalı sigortalı şirket ile merkezi Romanya Cumhuriyeti'nde bulunan sigortacı arasında düzenlendiği, poliçeye dayalı hakları sigortalıdan temlik alan ve merkezi Virgin Adaları'nda bulunan davacı şirketin poliçenin İstanbul'da düzenlendiğini ileri sürdüğü ve hasarın Yemen açıklarında Sokotra Adası'nda meydana geldiği, davalının yetki itirazının süresinde kabul edildiği eldeki davada, mahkemece 6100 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince davalı tarafça yetkili yer olarak tek bir mahkeme ismi bildirilmediğinden bahisle davalı vekilinin yetki itirazının geçersiz olduğu gerekçesiyle yetki itirazı reddedilerek işin esasının incelenmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

15. Öncelikle milletlerarası yetki kavramına değinmekte yarar vardır.

16. Milletlerarası yetki kavramı iki farklı anlama gelecek şekilde kullanılabilir. Milletlerarası yetki birinci anlamıyla, yabancılık unsuru taşıyan işlem ve ilişkilerden doğan uyuşmazlıklarda ülke mahkemelerinin yetkisini ifade ederken, ikinci anlamıyla, milletlerarası uyuşmazlıklarda yabancı devlet mahkemesince verilen kararların coğrafî etki alanını ifade eder (Cemal Şanlı, Emre Esen, İnci Ataman-Figanmeşe, Milletlerarası Özel Hukuk, İstanbul 2021, s. 452). Her iki konuyu düzenleyen kurallara da milletlerarası yetki kuralları denir (Nuray Ekşi, Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi, İstanbul 2000, s. 17 vd.).

17. Bu noktada 5718 sayılı Kanun'un yetkiye ilişkin düzenlemelerine değinmekte fayda bulunmaktadır.

18. Türk mahkemelerinin yabancı unsurlu davalarda ne zaman yetkili, ne zaman yetkisiz olacağı meselesinin düzenlendiği 5718 sayılı Kanun'da konuya ilişkin bir genel kural ve birden çok özel kural öngörülmüştür.

19. Milletlerarası yetki konusuna ilişkin genel kural, 5718 sayılı Kanun'un 40 ıncı maddesinde yer almaktadır. Bu hüküm uyarınca, yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklarda Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder. Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisine ilişkin özel kurallar ise, aynı Kanun'un 41 ilâ 46 ncı maddelerinde yer almaktadır. Bu maddelerde, yabancılık unsuru taşıyan bazı hukuki işlem ve ilişkiler bakımından Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi doğrudan düzenlenmiştir (Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 457 vd.).

20. Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 40 ıncı maddesindeki atıf nedeniyle eldeki dava bakımından uygulanması gereken 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'na (1086 sayılı Kanun) göre yetki kuralları; kural olarak kamu düzeninden değildir (1086 sayılı Kanun md. 9-21). Kamu düzeninden olduğu hâller sınırlıdır ve Kanun'da özel olarak düzenlenmiştir. Yetkinin kamu düzeninden olmadığı hâllerde, yetki itirazı sadece ilk itiraz (1086 sayılı Kanun md. 23, 187/2) olarak ileri sürülebilir.

21. Yetki itirazı, dâvanın başında esasa girişilmeden önce varsa diğer bütün ilk itirazlarla birlikte yapılır (1086 sayılı Kanun md. 188, 478). Mahkemenin yetkisiz olduğunu iddia eden davalı, yetki itirazında yetkili mahkemeyi göstermeye mecburdur (1086 sayılı Kanun md. 23/son cümle; 6100 sayılı Kanun md. 19/2). Davalı, sadece yetkili mahkemeyi (daha doğrusu hangi yer mahkemesinin yetkili olduğunu) göstermekle yükümlü olup, bundan başka hangi mahkemenin görevli olduğunu bildirmek zorunda değildir.

22. Davalı, yetki itirazında yetkili mahkemeyi göstermemişse, yetki itirazı kabul edilmez. Davalının yetki itirazında yetkili olduğunu bildirdiği mahkemenin gerçekten yetkili olması lâzımdır. Mahkeme, yetki itirazını incelerken, kendisinin yetkili olup olmadığını tespit bakımından, davalının yetki itirazındaki beyanları ile bağlı olmayıp, yetki hakkındaki kanunî hükümleri bütünüyle dikkate almak ve ona göre yetkili olup olmadığı hakkında bir karar vermek zorundadır. Ne var ki, bu inceleme kendisinin ve yetkili olduğu ileri sürülen mahkemenin yetkisinin tespiti ile sınırlı olup; yetki itirazında yetkili mahkeme doğru gösterilmemişse, mahkeme kanuna göre gerçekten yetkili olan mahkemeyi araştırıp tespit ederek yetkisizliğine ve dosyanın o yer mahkemesine yollanmasına karar veremez. Bu halde, yetki itirazında yetkili mahkemenin doğru gösterilmemiş olması sebebiyle, yetki itirazının reddine karar verilmelidir.

23. Önemle vurgulamak gerekir ki; yerel uyuşmazlıklarda Türkiye'de bir mahkeme yetkili değilse bir başka mahkeme veya mahkemeler yetkilidir. Bu durumda, yetki itirazında bulunan taraftan yetkili mahkemeyi mutlaka belirtmesini emredici olarak istemekte sorun yoktur. Tarafın kendince yetkili olduğunu düşündüğü mahkemeyi belirtmesi ve bu noktada hâkim tarafından bütün bilgiler ışığında yetki itirazının değerlendirilmesi yerindedir. Ancak yerel uygulama bakımından sorun teşkil etmeyecek bu düzenleme, yabancılık unsuru içeren uyuşmazlıklar bakımından uygulamada sorun yaratabilmektedir. Sorunun çıkış noktası, Türkiye'de yetkili mahkemenin olmaması hâlinde, itirazda bulunan tarafın Türkiye'de yetkili mahkemeyi göstererek itirazda bulunması mümkün değildir. Yabancı bir mahkemenin yetkili olduğu iddiası ile yetki itirazında bulunması durumunda ise, Türk hâkimi Türk usul hukuku hükümlerine göre yabancı bir mahkemenin yetkili olup olmadığını tespit edemeyeceğine göre bu noktada sadece Türk hukukuna göre yetki itirazında bulunulan mahkemenin yetkili olup olmadığını değerlendirmesi gerekecektir. Bu sebeple, Türk mahkemelerinin uyuşmazlık hakkında milletlerarası yetkisinin bulunmadığı yönündeki itirazlarda, 6100 sayılı Kanun md. 19/2 (1086 sayılı Kanun md. 23/son cümle) bağlamında yetkili mahkemeyi göstermesi beklenemez ve beklenmemelidir. Hâkim, yetkili mahkeme gösterilmeksizin yapılan itirazı değerlendirmeye almalı ve yetki itirazında bulunulan mahkemenin yetkili olup olmadığını değerlendirmekle yetinmelidir (Sibel Özel, Mustafa Erkan, Hatice Selin Pürselim, Hüseyin Akif Karaca, Milletlerarası Özel Hukuk, İstanbul 2022, s. 602).

24. Mahkeme yetki itirazını değerlendirdikten sonra yetki itirazını yerinde görürse, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi gösterir. Bu düzenleme yabancılık unsuru içermeyen uyuşmazlıklarda yerinde bir düzenlemedir. Ancak yabancılık unsuru içeren uyuşmazlıklarda davalının ilk itirazı üzerine veya kendiliğinden uluslararası yetkiye sahip olmadığı kanısına varan Türk mahkemesi, davanın yetki yönünden reddine karar vermekle yetinir. Mahkemenin kararında, hangi devlet mahkemelerinin uluslararası yetkiye sahip olduğunu bildirmesine ve davanın bu devletin mahkemelerine gönderilmesine karar vermesine gerek yoktur; yani bu hâlde 1086 sayılı Kanun'un 27 nci maddesi uygulanmaz (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. I, İstanbul 2001, s. 643).

25. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki dava, tekne ve makine sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece davanın ıslah edilmiş hâli ile 2.500.000 USD üzerinden kabulüne karar verilmiştir.

26. Davalı vekili süresi içerisinde milletlerarası yetki itirazında bulunmuş, ancak bu itirazında hangi devlet mahkemesinin yetkili olduğunu belirtmemiştir. Yukarıda da açıklandığı üzere Türkiye'de yetkili bir mahkeme söz konusu değil ise, bu durumda hâkimden kararında bir başka ülke mahkemesinin yetkili olduğunu bahsetmesi beklenemez. Böyle bir durumda, kararında sadece uyuşmazlık konusunda Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin bulunmadığını belirtmesi yeterli olduğu gibi, Türk mahkemelerinin uyuşmazlık hakkında milletlerarası yetkisinin bulunmadığı yönündeki itirazlarda da, 6100 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesinin ikinci fıkrası (1086 sayılı Kanun md. 23/son cümle) bağlamında yetkili mahkemeyi göstermesi beklenemeyeceğinden hâkimin yetkili mahkeme gösterilmeksizin yapılan itirazı değerlendirmesi gerekir.

27. Zira, Türk Mahkemesi kendisinin milletlerarası yetkiye sahip olup olmadığını inceleyip yetkisiz olduğu kanısına varırsa milletlerarası yetkisizlik sebebiyle davanın reddine karar vermekle yetinecek, başka bir ülke mahkemesine gönderme kararı veremeyecektir.

28. O hâlde, somut olayda, sigorta poliçesinin merkezi Panama Cumhuriyeti'nde bulunan sigortalı şirket ile merkezi Romanya Cumhuriyeti'nde bulunan sigortacı arasında düzenlendiği, poliçeye dayalı hakları sigortalıdan temlik alan ve merkezi Virgin Adaları'nda bulunan davacı, poliçenin İstanbul'da düzenlendiğini ileri sürmüşse de bu iddiasını ispatlayamadığı, hasar ise Yemen açıklarında Sokotra Adası'nda meydana geldiği anlaşıldığından mahkemece yabancılık unsuru taşıyan ve Türk Mahkemelerinin yetkisine girmeyen davanın milletlerarası yetkisizlik sebebiyle reddine karar verilmesi gerekir.

29. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

30. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,

Bozma sebep ve şekline göre katılma yoluyla kararı temyiz eden davacı vekilinin temyiz itirazlarının ve davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

27.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

BİLGİ : “Yetkisizlik kararının hüküm fıkrasında İspanyol mahkemelerinin yetkili olduğunun belirtilmesi hatalıdır” şeklindeki Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 28 Haziran 2021 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/yetkisizlik-kararinin-hukum-fikrasinda-ispanyol-mahkemelerinin-yetkili-oldugunun-belirtilmesi-hatalidir