MAL AYRILIĞI REJİMİNDE KATKI İDDİASINDA BULUNAN EŞ KATKISINI İSPATLADIĞI TAKDİRDE GELİRİ, KATKIDA KULLANDIĞI FİİLİ KARİNE OLARAK KABUL EDİLİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2022/2-1273
Karar No : 2023/1238
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 2. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 01.03.2022
SAYISI : 2022/2 E., 2022/6 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 10.11.2021 tarihli ve 2021/5378 Esas,
2021/8372 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 20.11.1982 tarihinde evlendiklerini, ortak bir çocuklarının bulunduğunu, Ankara 11. Aile Mahkemesinin 28.06.2013 tarihli ve 2012/920 Esas, 2013/845 Karar sayılı kararı ile boşanmalarına karar verildiğini, ve kararın 11.10.2013 tarihinde kesinleştiğini, müvekkiline düğünde takılan 5 adet üçlü burma bilezik, 7 adet gremse altın, 1 adet zincir, 1 adet 200 gram kelepçe tabir edilen bilezik, yüzük, kolye ve küpeden oluşan setin davalıya verildiğini, evlilik birliği içinde edinilen mallarda müvekkilinin de katkısının bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili adına kayıtlı olup sonrasında satılan Ankara Yenimahalle 15150 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölüm için 2.000,00 TL, 2008 model 06 AB 9.46 plakalı araç için 2.000,00 TL, Vakıfbank Çetin Emeç Şubesindeki altın hesabında yer alan 905 adet altın için 2.000,00 TL, davalı adına kayıtlı olan Ankara Çankaya 27874 ada 6 parseldeki 14 nolu bağımsız bölüm için 2.000,00 TL, müvekkiline ait ziynetler için 2.000,00 TL olmak üzere şimdilik 10.000,00 TL katkı, katılma ve değer artış payı alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, 15150 ada 1 parselde yer alan 4 nolu bağımsız bölümün müvekkilinin birikimleri, arkadaşlarından alınan borç para, müvekkilinin adına kayıtlı olan aracın satılması ve polis sandığından kredi çekmek suretiyle elde edilen paralarla satın alındığını ve davacı adına kaydedildiğini, sonrasında bu taşınmazın yine davacı tarafından satıldığını ve bedelin davacıda kaldığını, davacının elde ettiği bu parayla dava dilekçesinde belirttiği ziynetleri aldığını, artan paranın da davacıda kaldığını, sonrasında davalının babasından aldığı parayla ve kredi çekmek suretiyle 27874 ada 6 parseldeki 14 nolu bağımsız bölümü satın aldığını, bu evde davacının hiçbir katkısının bulunmadığını, 2008 model 06 AB 9.46 plakalı aracın da müvekkiline ait olduğunu ve kendi geliri ile aldığını, sonrasında ihtiyaç nedeni ile satıldığını, ziynetlerin tamamının davacıda olduğunu, müvekkilinin hiçbir zaman 905 adet altının olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 12.12.2017 tarihli ve 2014/600 Esas, 2017/1046 Karar sayılı kararı ile; 11.10.2013 tarihinde boşanan eşler arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, başka mal rejimi seçmediklerinden bu tarihten boşanma davasının açıldığı tarihe kadar da yasal edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporlarından kadının ev hanımı davalının ise emekli polis olduğu, 01.01.2002 öncesi dönemde eşlerden birinin evliliğe emek katkısının kendisine katkı payı alacağı hakkı vermediği, katkı payı alacağı için mutlaka para veya parasal bir değer ile malın edinilmesine katılmanın veya katkıda bulunmanın zorunlu olduğu, davacı adına Yenimahalle Batı Sitesi Mah. 15150 ada 1 parsel 4 numaralı bağımsız bölümün (4 numaralı bağımsız bölüm) 04.04.1997 tarihinde alındığı, 29.05.2000 tarihinde satıldığı, davacı vekili tarafından "düğünde takılan altınların evin alımında kullanıldığı" ileri sürülmüş ve tanıklar da aynı yönde beyanda bulunmuşlar ise de davacı vekilinin sonraki dilekçelerinde "davacının düğünde takılan takılarının bu taşınmazın alımı sırasında satılan ve davalı adına kayıtlı olan 20 DC 4.8 plakalı aracın alımında" kullanıldığının iddia edildiği, 20 DC 4.8 plakalı araç ise davalı tarafından 05.02.1996 tarihinde alınıp 12.11.1997 tarihinde satıldığı, dolayısıyla evin alımından 7 ay 8 gün sonra aracın satılmış olması nedeniyle davacının iddiasını doğrulamadığı, takıların miktar ve cins yönünden araç alımında kullanıldığının belli olmadığı gibi vekilin beyanlarıyla davacı adına kayıtlı olup bilahare satılan 4 numaralı bağımsız bölümün alımında kullanılmadığının sabit olduğu, zira davacı vekili iddiasını "aracın alımında kullanıldı" şeklinde değiştirdiği, aracın ise taşınmazın alımından sonra satıldığı, ziynetlerin davacıda olduğu tanık olarak dinlenen ortak çocuk Alperen tarafından ifade edildiği, takıların araç alımında kullanıldığı yönünde davacının soyut iddiası dışında delil bulunmadığı, böyle olunca 4 numaralı bağımsız bölümün 04.04.1997 tarihinde o dönem çalışmakta olan davalının birikimleriyle alındığı ve davacı adına tescil edildiği, bu konuda davacı yararına bağış iddiası ve ispatı bulunmadığından davalının kendi katkısıyla aldığı ve davacı adına tescil ettirdiği bu taşınmazın satış bedelini almasında bir sakınca bulunmadığı, aksi halde davalının bu bedeli dava yolu ile alma olanağı bulunduğu, ayrıca bu bedelin daha sonra başka taşınmazların alımında kullanılmış olmasının erkeğin kişisel malı olduğu özelliğini ortadan kaldırmayacağı, davalı tarafından davacı tanığı Osman Aydın Şenol'a yazdırılan ve 4 numaralı bağımsız bölümün alım bedelini ayrıntılı gösteren belgeden anlaşılacağı üzere davacının 300 DM taşınmazın alımında katkısının bulunduğu, 4 numaralı bağımsız bölümün satışından elde edilen parayla önce Çankaya Cevizlidere Mah. 27871 Ada 1 Parsel 9 nolu bağımsız bölümün (9 numaralı bağımsız bölüm) 17.11.2000 tarihinde alındığı ve bedelinin ödendiği, daha sonra buranın beğenilmemesi nedeniyle müteahhide 09.10.2001 tarihinde iade edildiği ve sonrasında aynı şahıstan Çankaya Cevizlidere Mah. 27874 Ada 6 Parsel 14 nolu bağımsız bölümün (14 numaralı bağımsız bölüm) 29.12.2003 tarihinde davalı adına alındığı, davalı tarafından 9 numaralı bağımsız bölüm ile ilgili satıcı İsmet Doğanay ile yapılmış olunan 28.04.2000 tarihli satış sözleşmesinin dosyaya sunulduğu, bu yerin tapu kaydının her ne kadar 17.11.2000 tarihli olduğu görünse de satış işleminin 28.04.2000 tarihinde gerçekleştiği, dolayısıyla davalının kişisel malı olduğu, aynı şekilde 14 numaralı bağımsız bölümün de 2002 öncesinde temelden girilmek suretiyle alındığı ancak tapu kaydının geç oluşturulduğu, 14 numaralı bağımsız bölüme ilişkin kat irtifakının 22.02.2001 tarihinde kurulduğu, yapı kullanma izninin 23.05.2005 tarihinde alındığı, kat mülkiyetine geçiş tarihinin ise 15.06.2005 olduğu, tüm bu tespitlerin davacı asılın 09.11.2016 tarihli oturumdaki beyanı ile de doğrulandığı, 4721 sayılı Kanun’un 220/4 üncü maddesi uyarınca kişisel mal yerine geçen değerlerinde kişisel mal sayılacağından gerek 4 numaralı bağımsız bölümün satış bedelinin, gerek 9 numaralı bağımsız bölümün satış bedelinin, gerekse 01.01.2002 tarihinden önce alındığı anlaşılan dava konusu 14 numaralı bağımsız bölümün davalı erkeğin kişisel malı olduğu, davacı sair iddialarını kanıtlayamadığından davacının katkı alacağının 300 DM karşılığı 3.949,80 TL olduğu, davacının taşınmazlarla ilgili başkaca bir hakkının bulunmadığı, Vakıfbank altın hesabına gelince; altın hesabının ilk olarak 22.11.2011 tarihinde bankaya 91.000,00 TL yatırılmak suretiyle açıldığı, hesaptan davalının 905 birim altın aldığı, 03.07.2012 tarihinde ise 864 birim altını bozdurup bedeli olan 79.626,24 TL'yi çekmek suretiyle hesabı kapattığı, buradaki birikimin davalı adına kayıtlı 24.10.2007 tarihinde alınıp 18.10.2011 tarihinde satılan ve edinilmiş mal niteliğindeki 06 AB 9.46 plakalı sayılı aracın satışından elde edilen para ve emekli ikramiyesinden oluştuğu, yapılan hesaplamaya göre davacının araç bedelinden 12.740,20 TL, ikramiyeler nedeniyle de 14.437,78 TL olmak üzere toplamda 27.177,98 TL katılma alacağının bulunduğu, davacının dava dilekçesinde 4 numaralı bağımsız bölüm için 2.000,00 TL katkı payı alacağı, 06 AB 9.46 plakalı araç için 2.000,00 TL katılma alacağı, altın hesabı için 2.000,00 TL katılma alacağı, 14 numaralı bağımsız bölüm için 2.000,00 TL katılma alacağı talep ettiği, taleple bağlılık ilkesi gereğince davacının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile 2.000,00 TL katkı payı, karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile 6.000,00 TL katılma alacağının davalıdan tahsiline, kanıtlanamayan ziynetlere ilişkin 2.000,00 TL istemin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 20.11.2018 tarihli ve 2018/387 Esas, 2018/1475 Karar sayılı kararı ile özellikle davacının düğünde takılan ziynetler bakımından talebinin soyut iddiadan ibaret olup ispatlanmadığına, kaldı ki davacının bu hususta önce ziynetlerin satılarak 4 numaralı bağımsız bölümün edinildiğini bildirdiği, daha sonra bu beyanını değiştirerek ziynetlerin satılarak 20 DC 4.8 plakalı aracın alındığını açıkladığı, bu hususta tanık beyanlarının da davacıyı doğrulamadığı, buna göre ziynetler yönünden davacının iddiasının kabul edilemeyeceği gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
VI. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... 1. Davacının tasfiye konusu araç ve banka hesabı yönünden temyiz itirazlarının incelemesinde;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı kadının itirazları yersizdir.
2. Davacının diğer mallara yönelik temyiz itirazlarının incelemesine gelince;
Somut olayda, mahkemece, kadının ziynetlerle 14 nolu bağımsız bölümün edinilmesine katkısını ispatlayamadığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre gerekçe hatalı olmuştur. Şöyle ki, davacının dava dilekçesi ve yargılama sırasındaki beyanlarında düğünde takılan ziynetlerin davalı adına edinilen malların alınmasında kullanıldığına yönelik beyanlarına, davalının cevap dilekçesindeki 4 nolu bağımsız bölümün alınmasına ve satışından elde edilen paranın kadın adına dava dilekçesinde belirtilen ziynet eşyalarının alındığına yönelik beyanları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, kadının düğünde takılan takıları ile önce araç alındığı, bu aracın da satılarak 4 nolu bağımsız bölümün kadın adına satın alındığının hayatın olağan akışına uygun olarak kabulü gerekir. O halde, 1996 model aracın kadın adına edinilen 4 nolu bağımsız bölümün alınmasında kullanıldığı çekişmeli olmadığına, 4 nolu bağımsız bölümün satışından elde edilen para ile kadına ziynet eşyalarının alındığının mevcut delil itibariyle davalı tarafından ispatlanamadığına ve mahkemece 4 nolu bağımsız bölümün satışından elde edilen paranın 14 nolu bağımsız bölümün alımında kullanıldığına yönelik kabulü yerinde olduğuna göre, kadının 14 nolu bağımsız bölümün edinilmesine ziynetleriyle de katkı yaptığı kabul edilerek katkı payı alacağı hesaplanması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir..."
gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; davacının ziynet iddiasının kanıtlanmadığı, miktar ve cinslerinin bilinmediği, dolayısıyla hesaplamaya konu olması veya edilmesinin olanaklı olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; Yargıtay bozma ilâmı doğrultusunda karar verilmesi istemiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık somut olayda; eşler arasında mal ayrılığı rejimin geçerli olduğu dönemde edinildiği anlaşılan ve davalı erkek eş adına kayıtlı olan dava konusu 14 numaralı bağımsız bölümün edinilmesinde, davacı kadın eşin katkısını ispat edip edemediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
Medeni Kanun'un (743 sayılı Kanun) 147, 170, 181, 186, 191 ve 211 inci maddeleri ile
Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 202 ilâ 255 inci maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
2. Bilindiği üzere Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un (4722 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine göre; 4721 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tâbi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler, Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde, bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimini seçmiş sayılırlar.
3. Türk Medeni Kanunu’nun 179 uncu maddesinde mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümlerin uygulanacağı açıklanmıştır. Bu düzenleme gereğince 4721 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinde evli olan eşlerin; önceki dönemde edindikleri mallarının tasfiyesi Medeni Kanun (743 sayılı kanun) hükümlerine göre, bu tarihten sonra edinilen malların tasfiyesi ise 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılmalıdır.
4. Medeni Kanun’un “VII-Malların tasfiyesi: 1-Boşanma halinde” başlıklı 146 ncı maddesi ile "Karı koca, mallarının idaresi hakkında hangi usulü kabul etmiş olursa olsun boşanma vukuunda her biri kendi şahsi emvalini geri alır. Husule gelmiş olan ziyade, kabul ettikleri usulün hükümlerine tevfikan aralarında taksim olunur. Zuhur eden noksan, karısı tarafından sebebiyet verildiğini ispat etmedikçe kocaya aittir. Boşanan karı koca, birbirinin kanuni mirasçısı olamaz ve evlenme mukavelesi ile veya boşanmadan evvel yapılmış ölüme bağlı bir tasarruf ile temin olunan menfaatleri zayi eder" hükmü düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 170. maddesi ile de yasal mal rejimi olarak mal ayrılığı kabul edilmiştir. İlgili madde "Karı koca, evlenme mukavelenamesi ile kanunda muayyen diğer usullerden birini kabul etmedikleri takdirde veya kabul edipte kanunda gösterilen sebeplerden birinin hüdusu halinde, aralarında mal ayrılığı cereyan eder" şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, eşler mal rejimi sözleşmesi ile seçimlik mal rejimleri olan 191 inci ve devamı maddelerde düzenlenen mal birliği rejimini veya 211 inci ve devamı maddelerde düzenlenmiş olan mal ortaklığı rejimini seçmemişlerse evlilik tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı rejimine tabi olacaklardır.
5. Medeni Kanun’un 186/1 inci maddesinde "Karı kocadan her birinin bütün mallarının mülkiyet ve idare ve intifa haklarını muhafaza etmesine, mal ayrılığı denir" denilmek suretiyle mal ayrılığı rejiminin kısa tarifi yapılmış, aynı Kanun’un 189 uncu maddesindeki “Karı kocadan her birinin mallarının geliri ve kazançları, kendisine aittir” düzenlemesiyle de, eşlerin gelirlerinin kendi kişisel malları olduğu belirtilmiştir.
6. Medeni Kanun’un mal ayrılığı rejiminin tasfiyesini düzenleyen 181 inci maddesi "Karı koca, mukavele ile başka bir usul kabul etmiş olup ta evliliğin devamı esnasında akit veya diğer bir sebeple mal ayrılığı vukuunda alacaklıların hakları mahfuz kalmak şartiyle karı kocadan her biri kendi mallarını geri alır" hükmünü taşımakta olup; esasen her eşin kendi malını alarak evlilik birliğinden ayrılması düşüncesi benimsenmiştir. Eşlerin, birbirlerinin kişisel mallarına katkılarının söz konusu olduğu durumlarda ise tasfiyenin nasıl yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda, 743 sayılı Kanun'un 5 inci maddesi yollaması ve mülga Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 544 üncü maddesi ve aynı yöndeki Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) ise 646 ncı maddesi uyarınca, 743 sayılı Kanun’un tamamlayıcısı olarak kabul edilen 818 sayılı Kanun'un genel hükümlerinden yararlanılarak tasfiye gerçekleştirilecektir. 818 sayılı Kanun'un 544 üncü maddesinde “Kanunu Medeninin müttemimi olan işbu kanun merbut tashihler ile beraber kabul edilmiştir” hükmüne, 6098 sayılı Kanun'un 646 ncı maddesinde ise “Bu Kanun, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun Beşinci Kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, Borçlar Kanunu, Medeni Kanun’un tamamlayıcısı olup, Medeni Kanun’da hüküm bulunmayan hususlarda, Borçlar Kanunu uygulanmalıdır. 743 sayılı Kanun'da mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme bulunmadığından, eşlerin yaptıkları katkının karşılığını evlilik sona erdiğinde alabilmeleri 818 sayılı Kanun'dan yararlanmak suretiyle Yargıtay içtihatlarıyla geliştirilen "katkı payı alacağı kavramı" ile mümkün kılınmıştır.
7. Katkı payı alacağı, 743 sayılı Kanun gereği mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde evlilik birliği devam ederken bir eşe ait mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına diğer eşin para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkısının karşılığı olmak üzere hesaplanan mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak türüdür. Kural olarak katkıda bulunan eş, diğer eşten katkısının karşılığı olarak sadece alacak isteğinde bulunabilir, ayın talep edemez. Çünkü; Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 07.10.1953 tarihli ve 1953/8 Esas, 1953/7 Karar sayılı kararı ve “mülkiyeti nakleden akitler resmi şekilde yapılmadıkça muteber olmazlar” yönündeki 743 sayılı Kanun'un 634 üncü maddesi hükmü gereği ayın talep edilebilmesi için eşler arasında akdi ilişkinin varlığı ve ispatı gerekir.
8. Katkı payı alacağına ilişkin olarak 743 sayılı Kanun'un yürürlükte olduğu dönemde belirlenip uygulanan ilke ve esasların benzeri, 4721 sayılı Kanun'un 227/1 inci maddesinde düzenlenen "değer artış payı" alacağı ile kanun hükmü hâline getirilmiştir. Ancak, katkı payı alacağı ile değer artış payı alacağı davaları arasında önemli farklılıkların bulunduğu da göz ardı edilmemelidir. Burada dikkat edilmesi gereken hususlar özellikle, katkının; mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına yönelik olması, para ya da para ile ölçülebilen maddi bir değerle yapılması, hayatın olağan akışına göre eşlerin birbirlerine günlük hayatta yapmaları gereken basit katkı ölçüsünü aşan esaslı nitelikte olması, resmî evlilik akdi ile bir araya gelmiş eşler arasında mal rejiminin devamı süresince gerçekleşmesi ve uygun karşılığı alınmaksızın yapılması gerekmektedir.
9. Medeni Kanun’un 170 inci maddesi uyarınca geçerli olan mal ayrılığı rejiminde, eşlere ait mallar kendi kişisel malları olduğundan, katkının yapıldığına dair ispat yükü bunu iddia eden eşe aittir. Katkının; toplu para vermek suretiyle veya çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle yapıldığı ileri sürülebilir. Toplu para vermek suretiyle yapılan katkıda öncelikle, iddia edilen miktarda paranın bulunduğu, kaynağı ve bunun katkıda kullanıldığı ispatlamalıdır. Toplu para ile katkı iddiasında bulunan eş, o dönemde iddia ettiği miktarda katkıda bulunabilecek ekonomik gücünün olduğunu ve tasfiyeye konu malın edinilmesinde, iyileştirilmesinde veya korunmasında kullandığını tanık dâhil her türlü delille ispat edebilir. Çalışma karşılığı elde edilen gelirle katkının gerçekleştirildiği ileri sürüldüğü takdirde ise öncelikle, davacı düzenli ve sürekli çalıştığını ispat etmelidir. Bu doğrultuda, eşin çalıştığı işe ve süresine ait maaş bordroları, sigorta kayıtları, işyerine ait diğer çalışma belgeleri, meslek ve sanat odaları ile ticaret ve sanayi odaları kayıtları, şirket ortaklık belgeleri, tanık beyanları da dâhil her türlü delilden yararlanılabilir. Düzenli ve sürekli çalışmanın varlığının kabulü için resmî kayıtlara mutlak suretle ihtiyaç duyulmaz, zira kayıt dışı çalışıldığı yönünde hâkimde yeterli kanaat uyandıracak şekilde ispatlanmışsa, düzenli ve sürekli çalışmanın varlığı kabul edilmelidir. Katkı iddiasında bulunan eş, anlatılan şekilde katkısının olduğunu ispatladığı takdirde, hayatın olağan akışı uyarınca elde edilen gelirin "katkıda kullanıldığı" fiili karine olarak kabulü gerekir. Bundan sonra gelirin başka yerde kullanıldığını iddia eden diğer eş, fiili karinenin aksini ispatlamalıdır. Diğer bir ifadeyle böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Zira, hayatın olağan akışı gereği olması gerekenin aksini iddia eden taraf ispat yükümlülüğü altındadır.
10. Eldeki davada; taraflar 20.11.1982 tarihinde evlenmiş, 13.07.2012 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 11.10.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir. Eşler arasında sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden; evlilik tarihi olan 20.11.1982 tarihinden 4721 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı rejimi, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği 13.07.2012 tarihine kadar ise 4721 sayılı Kanun'un 202/1 inci maddesi ile düzenlenen edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Davaya konu taşınmazın tapu tescil kaydı her ne kadar eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimin geçerli olduğu 29.12.2003 tarihinde davalı eş adına oluşturulmuş ise de Özel Dairenin de kabulünde olduğu üzere, bu yerin ödemelerinin 2002 yılı öncesinde tamamlandığı, dolayısıyla talebin katkı payı alacağına konu olduğu hususu şüphesizdir.
11. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler kapsamında değerlendirildiğinde; davacı kadın vekili, 05.05.2014 dava dilekçesinde "evlilik birliği içinde edinilen ve davalının hesabında olan altınlar ile müvekkilin kendisine düğünde takılan altınlarla, davalının mülkiyetindeki taşınmaz ve satılan otomobil, mal rejiminin devamı süresince edinilmiş mal niteliğindedir. Müvekkilin de edinilen bu mallarda katkısı olduğu aşikardır" demek suretiyle dava konusu taşınmazın edinilmesine ziynet eşyaları ile katkıda bulunduğunu ileri sürmüştür. Davacı vekili 25.03.2015 tarihli dilekçesinde ise "Düğünde Medine Depeli'ye takılan altınlar bozdurularak araba satın alınmıştır. Daha sonra bu araç satılarak Batıken'teki ev alınmıştır" beyanına yer vermiştir. Dolayısıyla davacının, ziynetlerle ilgili iddiasını değiştirdiğinden bahsedilmesi doğru olmamıştır. Davalı vekili 27.05.2014 tarihli cevap dilekçesinde; tarafların düğününde takılan ziynet eşyalarına ilişkin bilgi vermediği, ancak sonrasında 4 numaralı bağımsız bölümün müvekkilinin kendi birikimleri ile satın alarak eşi adına tescil ettirdiğini, buranın satılmasından elde edilen para ile kadının dava dilekçesinde cins ve miktarlarını belirttiği ziynet eşyalarını aldığını ve bu eşyaların da davacıda olduğunu beyan etmiştir.
12. Dinlenen davacı tanıklarından Mehmet A.'ın "düğünde takılan altınlarla davacı adına kayıtlı olan evin alındığı, sonrasında bu evin satılarak davalı adına kayıtlı olan evin alındığı" şeklinde beyanda bulunduğu, bu beyanı doğrular nitelikte tanık Satı A.'ın daha ayrıntılı olan beyanında "Medine evlendikten sonra kendisine takılan takıları bozdurarak Batıkent'teki evin alımına katkı sağladı. Ben aradan uzun süre geçtiği için tam hatırlamamakla beraber o tarihlerde 7-8 adet burma bilezik, üzerinde bir büyük ve bir miktar küçük altınlar olan zincirli set, sayısını hatırlamadığım çeyreklerini bozdurarak bu evin alımına katkı yaptı. Bu arada eşler bir miktar birikim yapmış ve araba almışlardı. Bu arabayı da satıp evin alımına kattılar. Ancak ben tam olarak altınların adet ve niteliğini, kaça satıldığını, arabanın kaça alınıp satıldığını ve Batıkent'teki evin kaça alındığını hatırlamıyorum. Sonrasında bu ev satıldı. Satım bedelini de bilmiyorum. Balgat'ta yine satın alma bedelini hatırlamadığım bir ev satın alındı. Batıkent'teki evin satış bedeli, Balgat'taki evin satış bedelini birebir karşılamadı, üstüne bir miktar kattılar, ancak ne kadar kattıklarını da bilmiyorum" dediği, dinlenen diğer davacı tanığı Osman Aydın Şenol'un da aynı yönde beyanlarda bulunduğu anlaşılmaktadır.
13. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; tarafların düğünlerinde takılan ziynet eşyaları ile ilk önce 20 DC 4.8 plaka sayılı aracın satın alındığı ve 05.02.1996 tarihinde erkek eş adına tescil edildiği, erkeğin tayininin Ankara'ya çıkması nedeniyle eşlerin Ankara ilinden ev almak istedikleri, ilk olarak 4 numaralı bağımsız bölümün 04.04.1997 tarihinde satın alınarak kadın eş adına tescil edildiği, bu evin alımına ilişkin dosyada mevcut ve taraflarca doğruluğu kabul edilen Osman Aydın Ş. tarafından düzenlenen belgeye göre "evin borcundan kalan 50.000.000 ETL bedelin kiracı çıkınca ödeneceği" şeklinde açıklamaya yer verildiği, bu tarihten sonra erkek eş adına kayıtlı 20 DC 4.8 plaka sayılı aracın 12.11.1997 tarihinde satıldığı, hayatın olağan akışına uygun olarak bu aracın satışından elde edilen parayla evin kalan borcunun ödendiğinin kabulünün gerektiği, sonrasında kadın adına kayıtlı olan 4 numaralı bağımsız bölümün 29.05.2000 tarihinde satılarak elde edilen para ile erkek adına kayıtlı 14 numaralı bağımsız bölümün alındığı, her ne kadar erkek eş tarafından 4 numaralı taşınmazın satılmasından elde edilen para ile kadına ziynet eşyası alındığı belirtilmişse de erkeğin bu iddiasına ilişkin ortak çocuk Alperen'i dinlettiği, çocuğun 28.02.1999 doğumlu olup tarafların evlenmesinden 17 yıl sonra dünyaya geldiği, dolayısıyla davaya konu araç ve evlerin alımında henüz bebek olduğu, beyanında ziynetlerle ilgili "annemde yüzük, bilezik, küpe gibi ziynet eşyaları vardı ancak bunların da ne olduğunu bilmiyorum" dediği, bu beyandan hareketle erkeğin 4 numaralı bağımsız bölümün satışından elde edilen paranın 14 numaralı bağımsız bölümün alınmasında değil de kadının kendisine ziynet eşyası aldığına ilişkin iddiasını kanıtladığının kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Olağan olan, evlilik birliği içinde edinilen taşınmaza ev hanımı olan kadının var olan ziynetleri ile katkı yapmasıdır. Öyle ise kadının 14 numaralı bağımsız bölümün edinilmesine ziynetleriyle katkı yaptığı kabul edilerek katkı payı alacağı hesaplanması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
14. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
15. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Ankara 2. Aile Mahkemesine gönderilmesine,
13.12.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
MAL AYRILIĞI REJİMİNDE KATKI İDDİASINDA BULUNAN EŞ KATKISINI İSPATLADIĞI TAKDİRDE GELİRİ, KATKIDA KULLANDIĞI FİİLİ KARİNE OLARAK KABUL EDİLİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2022/2-1273
Karar No : 2023/1238
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 2. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 01.03.2022
SAYISI : 2022/2 E., 2022/6 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 10.11.2021 tarihli ve 2021/5378 Esas,
2021/8372 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 20.11.1982 tarihinde evlendiklerini, ortak bir çocuklarının bulunduğunu, Ankara 11. Aile Mahkemesinin 28.06.2013 tarihli ve 2012/920 Esas, 2013/845 Karar sayılı kararı ile boşanmalarına karar verildiğini, ve kararın 11.10.2013 tarihinde kesinleştiğini, müvekkiline düğünde takılan 5 adet üçlü burma bilezik, 7 adet gremse altın, 1 adet zincir, 1 adet 200 gram kelepçe tabir edilen bilezik, yüzük, kolye ve küpeden oluşan setin davalıya verildiğini, evlilik birliği içinde edinilen mallarda müvekkilinin de katkısının bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili adına kayıtlı olup sonrasında satılan Ankara Yenimahalle 15150 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölüm için 2.000,00 TL, 2008 model 06 AB 9.46 plakalı araç için 2.000,00 TL, Vakıfbank Çetin Emeç Şubesindeki altın hesabında yer alan 905 adet altın için 2.000,00 TL, davalı adına kayıtlı olan Ankara Çankaya 27874 ada 6 parseldeki 14 nolu bağımsız bölüm için 2.000,00 TL, müvekkiline ait ziynetler için 2.000,00 TL olmak üzere şimdilik 10.000,00 TL katkı, katılma ve değer artış payı alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, 15150 ada 1 parselde yer alan 4 nolu bağımsız bölümün müvekkilinin birikimleri, arkadaşlarından alınan borç para, müvekkilinin adına kayıtlı olan aracın satılması ve polis sandığından kredi çekmek suretiyle elde edilen paralarla satın alındığını ve davacı adına kaydedildiğini, sonrasında bu taşınmazın yine davacı tarafından satıldığını ve bedelin davacıda kaldığını, davacının elde ettiği bu parayla dava dilekçesinde belirttiği ziynetleri aldığını, artan paranın da davacıda kaldığını, sonrasında davalının babasından aldığı parayla ve kredi çekmek suretiyle 27874 ada 6 parseldeki 14 nolu bağımsız bölümü satın aldığını, bu evde davacının hiçbir katkısının bulunmadığını, 2008 model 06 AB 9.46 plakalı aracın da müvekkiline ait olduğunu ve kendi geliri ile aldığını, sonrasında ihtiyaç nedeni ile satıldığını, ziynetlerin tamamının davacıda olduğunu, müvekkilinin hiçbir zaman 905 adet altının olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 12.12.2017 tarihli ve 2014/600 Esas, 2017/1046 Karar sayılı kararı ile; 11.10.2013 tarihinde boşanan eşler arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, başka mal rejimi seçmediklerinden bu tarihten boşanma davasının açıldığı tarihe kadar da yasal edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporlarından kadının ev hanımı davalının ise emekli polis olduğu, 01.01.2002 öncesi dönemde eşlerden birinin evliliğe emek katkısının kendisine katkı payı alacağı hakkı vermediği, katkı payı alacağı için mutlaka para veya parasal bir değer ile malın edinilmesine katılmanın veya katkıda bulunmanın zorunlu olduğu, davacı adına Yenimahalle Batı Sitesi Mah. 15150 ada 1 parsel 4 numaralı bağımsız bölümün (4 numaralı bağımsız bölüm) 04.04.1997 tarihinde alındığı, 29.05.2000 tarihinde satıldığı, davacı vekili tarafından "düğünde takılan altınların evin alımında kullanıldığı" ileri sürülmüş ve tanıklar da aynı yönde beyanda bulunmuşlar ise de davacı vekilinin sonraki dilekçelerinde "davacının düğünde takılan takılarının bu taşınmazın alımı sırasında satılan ve davalı adına kayıtlı olan 20 DC 4.8 plakalı aracın alımında" kullanıldığının iddia edildiği, 20 DC 4.8 plakalı araç ise davalı tarafından 05.02.1996 tarihinde alınıp 12.11.1997 tarihinde satıldığı, dolayısıyla evin alımından 7 ay 8 gün sonra aracın satılmış olması nedeniyle davacının iddiasını doğrulamadığı, takıların miktar ve cins yönünden araç alımında kullanıldığının belli olmadığı gibi vekilin beyanlarıyla davacı adına kayıtlı olup bilahare satılan 4 numaralı bağımsız bölümün alımında kullanılmadığının sabit olduğu, zira davacı vekili iddiasını "aracın alımında kullanıldı" şeklinde değiştirdiği, aracın ise taşınmazın alımından sonra satıldığı, ziynetlerin davacıda olduğu tanık olarak dinlenen ortak çocuk Alperen tarafından ifade edildiği, takıların araç alımında kullanıldığı yönünde davacının soyut iddiası dışında delil bulunmadığı, böyle olunca 4 numaralı bağımsız bölümün 04.04.1997 tarihinde o dönem çalışmakta olan davalının birikimleriyle alındığı ve davacı adına tescil edildiği, bu konuda davacı yararına bağış iddiası ve ispatı bulunmadığından davalının kendi katkısıyla aldığı ve davacı adına tescil ettirdiği bu taşınmazın satış bedelini almasında bir sakınca bulunmadığı, aksi halde davalının bu bedeli dava yolu ile alma olanağı bulunduğu, ayrıca bu bedelin daha sonra başka taşınmazların alımında kullanılmış olmasının erkeğin kişisel malı olduğu özelliğini ortadan kaldırmayacağı, davalı tarafından davacı tanığı Osman Aydın Şenol'a yazdırılan ve 4 numaralı bağımsız bölümün alım bedelini ayrıntılı gösteren belgeden anlaşılacağı üzere davacının 300 DM taşınmazın alımında katkısının bulunduğu, 4 numaralı bağımsız bölümün satışından elde edilen parayla önce Çankaya Cevizlidere Mah. 27871 Ada 1 Parsel 9 nolu bağımsız bölümün (9 numaralı bağımsız bölüm) 17.11.2000 tarihinde alındığı ve bedelinin ödendiği, daha sonra buranın beğenilmemesi nedeniyle müteahhide 09.10.2001 tarihinde iade edildiği ve sonrasında aynı şahıstan Çankaya Cevizlidere Mah. 27874 Ada 6 Parsel 14 nolu bağımsız bölümün (14 numaralı bağımsız bölüm) 29.12.2003 tarihinde davalı adına alındığı, davalı tarafından 9 numaralı bağımsız bölüm ile ilgili satıcı İsmet Doğanay ile yapılmış olunan 28.04.2000 tarihli satış sözleşmesinin dosyaya sunulduğu, bu yerin tapu kaydının her ne kadar 17.11.2000 tarihli olduğu görünse de satış işleminin 28.04.2000 tarihinde gerçekleştiği, dolayısıyla davalının kişisel malı olduğu, aynı şekilde 14 numaralı bağımsız bölümün de 2002 öncesinde temelden girilmek suretiyle alındığı ancak tapu kaydının geç oluşturulduğu, 14 numaralı bağımsız bölüme ilişkin kat irtifakının 22.02.2001 tarihinde kurulduğu, yapı kullanma izninin 23.05.2005 tarihinde alındığı, kat mülkiyetine geçiş tarihinin ise 15.06.2005 olduğu, tüm bu tespitlerin davacı asılın 09.11.2016 tarihli oturumdaki beyanı ile de doğrulandığı, 4721 sayılı Kanun’un 220/4 üncü maddesi uyarınca kişisel mal yerine geçen değerlerinde kişisel mal sayılacağından gerek 4 numaralı bağımsız bölümün satış bedelinin, gerek 9 numaralı bağımsız bölümün satış bedelinin, gerekse 01.01.2002 tarihinden önce alındığı anlaşılan dava konusu 14 numaralı bağımsız bölümün davalı erkeğin kişisel malı olduğu, davacı sair iddialarını kanıtlayamadığından davacının katkı alacağının 300 DM karşılığı 3.949,80 TL olduğu, davacının taşınmazlarla ilgili başkaca bir hakkının bulunmadığı, Vakıfbank altın hesabına gelince; altın hesabının ilk olarak 22.11.2011 tarihinde bankaya 91.000,00 TL yatırılmak suretiyle açıldığı, hesaptan davalının 905 birim altın aldığı, 03.07.2012 tarihinde ise 864 birim altını bozdurup bedeli olan 79.626,24 TL'yi çekmek suretiyle hesabı kapattığı, buradaki birikimin davalı adına kayıtlı 24.10.2007 tarihinde alınıp 18.10.2011 tarihinde satılan ve edinilmiş mal niteliğindeki 06 AB 9.46 plakalı sayılı aracın satışından elde edilen para ve emekli ikramiyesinden oluştuğu, yapılan hesaplamaya göre davacının araç bedelinden 12.740,20 TL, ikramiyeler nedeniyle de 14.437,78 TL olmak üzere toplamda 27.177,98 TL katılma alacağının bulunduğu, davacının dava dilekçesinde 4 numaralı bağımsız bölüm için 2.000,00 TL katkı payı alacağı, 06 AB 9.46 plakalı araç için 2.000,00 TL katılma alacağı, altın hesabı için 2.000,00 TL katılma alacağı, 14 numaralı bağımsız bölüm için 2.000,00 TL katılma alacağı talep ettiği, taleple bağlılık ilkesi gereğince davacının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile 2.000,00 TL katkı payı, karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile 6.000,00 TL katılma alacağının davalıdan tahsiline, kanıtlanamayan ziynetlere ilişkin 2.000,00 TL istemin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 20.11.2018 tarihli ve 2018/387 Esas, 2018/1475 Karar sayılı kararı ile özellikle davacının düğünde takılan ziynetler bakımından talebinin soyut iddiadan ibaret olup ispatlanmadığına, kaldı ki davacının bu hususta önce ziynetlerin satılarak 4 numaralı bağımsız bölümün edinildiğini bildirdiği, daha sonra bu beyanını değiştirerek ziynetlerin satılarak 20 DC 4.8 plakalı aracın alındığını açıkladığı, bu hususta tanık beyanlarının da davacıyı doğrulamadığı, buna göre ziynetler yönünden davacının iddiasının kabul edilemeyeceği gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
VI. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... 1. Davacının tasfiye konusu araç ve banka hesabı yönünden temyiz itirazlarının incelemesinde;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı kadının itirazları yersizdir.
2. Davacının diğer mallara yönelik temyiz itirazlarının incelemesine gelince;
Somut olayda, mahkemece, kadının ziynetlerle 14 nolu bağımsız bölümün edinilmesine katkısını ispatlayamadığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre gerekçe hatalı olmuştur. Şöyle ki, davacının dava dilekçesi ve yargılama sırasındaki beyanlarında düğünde takılan ziynetlerin davalı adına edinilen malların alınmasında kullanıldığına yönelik beyanlarına, davalının cevap dilekçesindeki 4 nolu bağımsız bölümün alınmasına ve satışından elde edilen paranın kadın adına dava dilekçesinde belirtilen ziynet eşyalarının alındığına yönelik beyanları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, kadının düğünde takılan takıları ile önce araç alındığı, bu aracın da satılarak 4 nolu bağımsız bölümün kadın adına satın alındığının hayatın olağan akışına uygun olarak kabulü gerekir. O halde, 1996 model aracın kadın adına edinilen 4 nolu bağımsız bölümün alınmasında kullanıldığı çekişmeli olmadığına, 4 nolu bağımsız bölümün satışından elde edilen para ile kadına ziynet eşyalarının alındığının mevcut delil itibariyle davalı tarafından ispatlanamadığına ve mahkemece 4 nolu bağımsız bölümün satışından elde edilen paranın 14 nolu bağımsız bölümün alımında kullanıldığına yönelik kabulü yerinde olduğuna göre, kadının 14 nolu bağımsız bölümün edinilmesine ziynetleriyle de katkı yaptığı kabul edilerek katkı payı alacağı hesaplanması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir..."
gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; davacının ziynet iddiasının kanıtlanmadığı, miktar ve cinslerinin bilinmediği, dolayısıyla hesaplamaya konu olması veya edilmesinin olanaklı olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; Yargıtay bozma ilâmı doğrultusunda karar verilmesi istemiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık somut olayda; eşler arasında mal ayrılığı rejimin geçerli olduğu dönemde edinildiği anlaşılan ve davalı erkek eş adına kayıtlı olan dava konusu 14 numaralı bağımsız bölümün edinilmesinde, davacı kadın eşin katkısını ispat edip edemediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
Medeni Kanun'un (743 sayılı Kanun) 147, 170, 181, 186, 191 ve 211 inci maddeleri ile
Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 202 ilâ 255 inci maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
2. Bilindiği üzere Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un (4722 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine göre; 4721 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tâbi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler, Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde, bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimini seçmiş sayılırlar.
3. Türk Medeni Kanunu’nun 179 uncu maddesinde mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümlerin uygulanacağı açıklanmıştır. Bu düzenleme gereğince 4721 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinde evli olan eşlerin; önceki dönemde edindikleri mallarının tasfiyesi Medeni Kanun (743 sayılı kanun) hükümlerine göre, bu tarihten sonra edinilen malların tasfiyesi ise 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılmalıdır.
4. Medeni Kanun’un “VII-Malların tasfiyesi: 1-Boşanma halinde” başlıklı 146 ncı maddesi ile "Karı koca, mallarının idaresi hakkında hangi usulü kabul etmiş olursa olsun boşanma vukuunda her biri kendi şahsi emvalini geri alır. Husule gelmiş olan ziyade, kabul ettikleri usulün hükümlerine tevfikan aralarında taksim olunur. Zuhur eden noksan, karısı tarafından sebebiyet verildiğini ispat etmedikçe kocaya aittir. Boşanan karı koca, birbirinin kanuni mirasçısı olamaz ve evlenme mukavelesi ile veya boşanmadan evvel yapılmış ölüme bağlı bir tasarruf ile temin olunan menfaatleri zayi eder" hükmü düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 170. maddesi ile de yasal mal rejimi olarak mal ayrılığı kabul edilmiştir. İlgili madde "Karı koca, evlenme mukavelenamesi ile kanunda muayyen diğer usullerden birini kabul etmedikleri takdirde veya kabul edipte kanunda gösterilen sebeplerden birinin hüdusu halinde, aralarında mal ayrılığı cereyan eder" şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, eşler mal rejimi sözleşmesi ile seçimlik mal rejimleri olan 191 inci ve devamı maddelerde düzenlenen mal birliği rejimini veya 211 inci ve devamı maddelerde düzenlenmiş olan mal ortaklığı rejimini seçmemişlerse evlilik tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı rejimine tabi olacaklardır.
5. Medeni Kanun’un 186/1 inci maddesinde "Karı kocadan her birinin bütün mallarının mülkiyet ve idare ve intifa haklarını muhafaza etmesine, mal ayrılığı denir" denilmek suretiyle mal ayrılığı rejiminin kısa tarifi yapılmış, aynı Kanun’un 189 uncu maddesindeki “Karı kocadan her birinin mallarının geliri ve kazançları, kendisine aittir” düzenlemesiyle de, eşlerin gelirlerinin kendi kişisel malları olduğu belirtilmiştir.
6. Medeni Kanun’un mal ayrılığı rejiminin tasfiyesini düzenleyen 181 inci maddesi "Karı koca, mukavele ile başka bir usul kabul etmiş olup ta evliliğin devamı esnasında akit veya diğer bir sebeple mal ayrılığı vukuunda alacaklıların hakları mahfuz kalmak şartiyle karı kocadan her biri kendi mallarını geri alır" hükmünü taşımakta olup; esasen her eşin kendi malını alarak evlilik birliğinden ayrılması düşüncesi benimsenmiştir. Eşlerin, birbirlerinin kişisel mallarına katkılarının söz konusu olduğu durumlarda ise tasfiyenin nasıl yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda, 743 sayılı Kanun'un 5 inci maddesi yollaması ve mülga Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 544 üncü maddesi ve aynı yöndeki Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) ise 646 ncı maddesi uyarınca, 743 sayılı Kanun’un tamamlayıcısı olarak kabul edilen 818 sayılı Kanun'un genel hükümlerinden yararlanılarak tasfiye gerçekleştirilecektir. 818 sayılı Kanun'un 544 üncü maddesinde “Kanunu Medeninin müttemimi olan işbu kanun merbut tashihler ile beraber kabul edilmiştir” hükmüne, 6098 sayılı Kanun'un 646 ncı maddesinde ise “Bu Kanun, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun Beşinci Kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, Borçlar Kanunu, Medeni Kanun’un tamamlayıcısı olup, Medeni Kanun’da hüküm bulunmayan hususlarda, Borçlar Kanunu uygulanmalıdır. 743 sayılı Kanun'da mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme bulunmadığından, eşlerin yaptıkları katkının karşılığını evlilik sona erdiğinde alabilmeleri 818 sayılı Kanun'dan yararlanmak suretiyle Yargıtay içtihatlarıyla geliştirilen "katkı payı alacağı kavramı" ile mümkün kılınmıştır.
7. Katkı payı alacağı, 743 sayılı Kanun gereği mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde evlilik birliği devam ederken bir eşe ait mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına diğer eşin para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkısının karşılığı olmak üzere hesaplanan mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak türüdür. Kural olarak katkıda bulunan eş, diğer eşten katkısının karşılığı olarak sadece alacak isteğinde bulunabilir, ayın talep edemez. Çünkü; Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 07.10.1953 tarihli ve 1953/8 Esas, 1953/7 Karar sayılı kararı ve “mülkiyeti nakleden akitler resmi şekilde yapılmadıkça muteber olmazlar” yönündeki 743 sayılı Kanun'un 634 üncü maddesi hükmü gereği ayın talep edilebilmesi için eşler arasında akdi ilişkinin varlığı ve ispatı gerekir.
8. Katkı payı alacağına ilişkin olarak 743 sayılı Kanun'un yürürlükte olduğu dönemde belirlenip uygulanan ilke ve esasların benzeri, 4721 sayılı Kanun'un 227/1 inci maddesinde düzenlenen "değer artış payı" alacağı ile kanun hükmü hâline getirilmiştir. Ancak, katkı payı alacağı ile değer artış payı alacağı davaları arasında önemli farklılıkların bulunduğu da göz ardı edilmemelidir. Burada dikkat edilmesi gereken hususlar özellikle, katkının; mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına yönelik olması, para ya da para ile ölçülebilen maddi bir değerle yapılması, hayatın olağan akışına göre eşlerin birbirlerine günlük hayatta yapmaları gereken basit katkı ölçüsünü aşan esaslı nitelikte olması, resmî evlilik akdi ile bir araya gelmiş eşler arasında mal rejiminin devamı süresince gerçekleşmesi ve uygun karşılığı alınmaksızın yapılması gerekmektedir.
9. Medeni Kanun’un 170 inci maddesi uyarınca geçerli olan mal ayrılığı rejiminde, eşlere ait mallar kendi kişisel malları olduğundan, katkının yapıldığına dair ispat yükü bunu iddia eden eşe aittir. Katkının; toplu para vermek suretiyle veya çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle yapıldığı ileri sürülebilir. Toplu para vermek suretiyle yapılan katkıda öncelikle, iddia edilen miktarda paranın bulunduğu, kaynağı ve bunun katkıda kullanıldığı ispatlamalıdır. Toplu para ile katkı iddiasında bulunan eş, o dönemde iddia ettiği miktarda katkıda bulunabilecek ekonomik gücünün olduğunu ve tasfiyeye konu malın edinilmesinde, iyileştirilmesinde veya korunmasında kullandığını tanık dâhil her türlü delille ispat edebilir. Çalışma karşılığı elde edilen gelirle katkının gerçekleştirildiği ileri sürüldüğü takdirde ise öncelikle, davacı düzenli ve sürekli çalıştığını ispat etmelidir. Bu doğrultuda, eşin çalıştığı işe ve süresine ait maaş bordroları, sigorta kayıtları, işyerine ait diğer çalışma belgeleri, meslek ve sanat odaları ile ticaret ve sanayi odaları kayıtları, şirket ortaklık belgeleri, tanık beyanları da dâhil her türlü delilden yararlanılabilir. Düzenli ve sürekli çalışmanın varlığının kabulü için resmî kayıtlara mutlak suretle ihtiyaç duyulmaz, zira kayıt dışı çalışıldığı yönünde hâkimde yeterli kanaat uyandıracak şekilde ispatlanmışsa, düzenli ve sürekli çalışmanın varlığı kabul edilmelidir. Katkı iddiasında bulunan eş, anlatılan şekilde katkısının olduğunu ispatladığı takdirde, hayatın olağan akışı uyarınca elde edilen gelirin "katkıda kullanıldığı" fiili karine olarak kabulü gerekir. Bundan sonra gelirin başka yerde kullanıldığını iddia eden diğer eş, fiili karinenin aksini ispatlamalıdır. Diğer bir ifadeyle böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Zira, hayatın olağan akışı gereği olması gerekenin aksini iddia eden taraf ispat yükümlülüğü altındadır.
10. Eldeki davada; taraflar 20.11.1982 tarihinde evlenmiş, 13.07.2012 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 11.10.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir. Eşler arasında sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden; evlilik tarihi olan 20.11.1982 tarihinden 4721 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı rejimi, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği 13.07.2012 tarihine kadar ise 4721 sayılı Kanun'un 202/1 inci maddesi ile düzenlenen edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Davaya konu taşınmazın tapu tescil kaydı her ne kadar eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimin geçerli olduğu 29.12.2003 tarihinde davalı eş adına oluşturulmuş ise de Özel Dairenin de kabulünde olduğu üzere, bu yerin ödemelerinin 2002 yılı öncesinde tamamlandığı, dolayısıyla talebin katkı payı alacağına konu olduğu hususu şüphesizdir.
11. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler kapsamında değerlendirildiğinde; davacı kadın vekili, 05.05.2014 dava dilekçesinde "evlilik birliği içinde edinilen ve davalının hesabında olan altınlar ile müvekkilin kendisine düğünde takılan altınlarla, davalının mülkiyetindeki taşınmaz ve satılan otomobil, mal rejiminin devamı süresince edinilmiş mal niteliğindedir. Müvekkilin de edinilen bu mallarda katkısı olduğu aşikardır" demek suretiyle dava konusu taşınmazın edinilmesine ziynet eşyaları ile katkıda bulunduğunu ileri sürmüştür. Davacı vekili 25.03.2015 tarihli dilekçesinde ise "Düğünde Medine Depeli'ye takılan altınlar bozdurularak araba satın alınmıştır. Daha sonra bu araç satılarak Batıken'teki ev alınmıştır" beyanına yer vermiştir. Dolayısıyla davacının, ziynetlerle ilgili iddiasını değiştirdiğinden bahsedilmesi doğru olmamıştır. Davalı vekili 27.05.2014 tarihli cevap dilekçesinde; tarafların düğününde takılan ziynet eşyalarına ilişkin bilgi vermediği, ancak sonrasında 4 numaralı bağımsız bölümün müvekkilinin kendi birikimleri ile satın alarak eşi adına tescil ettirdiğini, buranın satılmasından elde edilen para ile kadının dava dilekçesinde cins ve miktarlarını belirttiği ziynet eşyalarını aldığını ve bu eşyaların da davacıda olduğunu beyan etmiştir.
12. Dinlenen davacı tanıklarından Mehmet A.'ın "düğünde takılan altınlarla davacı adına kayıtlı olan evin alındığı, sonrasında bu evin satılarak davalı adına kayıtlı olan evin alındığı" şeklinde beyanda bulunduğu, bu beyanı doğrular nitelikte tanık Satı A.'ın daha ayrıntılı olan beyanında "Medine evlendikten sonra kendisine takılan takıları bozdurarak Batıkent'teki evin alımına katkı sağladı. Ben aradan uzun süre geçtiği için tam hatırlamamakla beraber o tarihlerde 7-8 adet burma bilezik, üzerinde bir büyük ve bir miktar küçük altınlar olan zincirli set, sayısını hatırlamadığım çeyreklerini bozdurarak bu evin alımına katkı yaptı. Bu arada eşler bir miktar birikim yapmış ve araba almışlardı. Bu arabayı da satıp evin alımına kattılar. Ancak ben tam olarak altınların adet ve niteliğini, kaça satıldığını, arabanın kaça alınıp satıldığını ve Batıkent'teki evin kaça alındığını hatırlamıyorum. Sonrasında bu ev satıldı. Satım bedelini de bilmiyorum. Balgat'ta yine satın alma bedelini hatırlamadığım bir ev satın alındı. Batıkent'teki evin satış bedeli, Balgat'taki evin satış bedelini birebir karşılamadı, üstüne bir miktar kattılar, ancak ne kadar kattıklarını da bilmiyorum" dediği, dinlenen diğer davacı tanığı Osman Aydın Şenol'un da aynı yönde beyanlarda bulunduğu anlaşılmaktadır.
13. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; tarafların düğünlerinde takılan ziynet eşyaları ile ilk önce 20 DC 4.8 plaka sayılı aracın satın alındığı ve 05.02.1996 tarihinde erkek eş adına tescil edildiği, erkeğin tayininin Ankara'ya çıkması nedeniyle eşlerin Ankara ilinden ev almak istedikleri, ilk olarak 4 numaralı bağımsız bölümün 04.04.1997 tarihinde satın alınarak kadın eş adına tescil edildiği, bu evin alımına ilişkin dosyada mevcut ve taraflarca doğruluğu kabul edilen Osman Aydın Ş. tarafından düzenlenen belgeye göre "evin borcundan kalan 50.000.000 ETL bedelin kiracı çıkınca ödeneceği" şeklinde açıklamaya yer verildiği, bu tarihten sonra erkek eş adına kayıtlı 20 DC 4.8 plaka sayılı aracın 12.11.1997 tarihinde satıldığı, hayatın olağan akışına uygun olarak bu aracın satışından elde edilen parayla evin kalan borcunun ödendiğinin kabulünün gerektiği, sonrasında kadın adına kayıtlı olan 4 numaralı bağımsız bölümün 29.05.2000 tarihinde satılarak elde edilen para ile erkek adına kayıtlı 14 numaralı bağımsız bölümün alındığı, her ne kadar erkek eş tarafından 4 numaralı taşınmazın satılmasından elde edilen para ile kadına ziynet eşyası alındığı belirtilmişse de erkeğin bu iddiasına ilişkin ortak çocuk Alperen'i dinlettiği, çocuğun 28.02.1999 doğumlu olup tarafların evlenmesinden 17 yıl sonra dünyaya geldiği, dolayısıyla davaya konu araç ve evlerin alımında henüz bebek olduğu, beyanında ziynetlerle ilgili "annemde yüzük, bilezik, küpe gibi ziynet eşyaları vardı ancak bunların da ne olduğunu bilmiyorum" dediği, bu beyandan hareketle erkeğin 4 numaralı bağımsız bölümün satışından elde edilen paranın 14 numaralı bağımsız bölümün alınmasında değil de kadının kendisine ziynet eşyası aldığına ilişkin iddiasını kanıtladığının kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Olağan olan, evlilik birliği içinde edinilen taşınmaza ev hanımı olan kadının var olan ziynetleri ile katkı yapmasıdır. Öyle ise kadının 14 numaralı bağımsız bölümün edinilmesine ziynetleriyle katkı yaptığı kabul edilerek katkı payı alacağı hesaplanması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
14. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
15. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Ankara 2. Aile Mahkemesine gönderilmesine,
13.12.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.