MARKALAR ARASINDA TİTİZ İBARESİ YÖNÜNDEN BENZERLİK BULUNSA DA DAVACININ ÖNCEKİ MARKALARINDAN DOĞAN MÜKTESEP HAKKI KORUNMALIDIR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/11-172
KARAR NO : 2022/1330
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 23/10/2019
NUMARASI : 2019/1113 - 2019/1047
DAVACI : T. Plastik Dış Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. vekili Av. Y.K.
DAVALILAR : 1- Türk Patent ve Marka Kurumu Başkanlığı vekili Av. M.S.T.
2- T. Temizlik Kozmetik Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili Av. A.A.
1. Taraflar arasındaki "Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) kararının iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin davanın kısmen kabulüne dair kararına yönelik Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesince verilen davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulüne dair kararının kaldırılarak davanın kabulüne ilişkin karar, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkili şirketin "TİTİZ" asıl unsurlu tanınmış markaların sahibi olduğunu, "Titiz Practıcal Cleanıng Magıcal Hook" ibaresinin tescili için davalı kuruma başvurduğunu, davalı şirketin "Titiz", "Titiz Clean&Shine+Şekil" ibareli markalarına dayalı olarak müvekkili başvurusuna yaptığı itirazın önce ilk aşamada reddedildiğini, bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin ise YİDK tarafından kabul edilerek müvekkilinin marka başvurusunun reddine karar verildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, markalar ve kapsamlarındaki mal ve hizmetler arasında benzerlik bulunmadığı gibi müvekkilinin tescilli "TİTİZ" markalarından kaynaklanan müktesep haklarının gözetilmediğini, bir dönem davalı şirketin 20 ve 21. sınıfta yer alan bazı malları piyasaya "TİTİZ" markası altında sunulması için müvekkilinden lisans aldığını, aralarında sonradan oluşan ihtilaftan dolayı müvekkilinin markalarına itiraz etmeye başladığını ileri sürerek YİDK’nin 2014/M-14604 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5. Davalı Kurum vekili; kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacının başvurusuna konu ibare ile redde mesnet markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunduğunu, davacının başvuru markasının itiraza mesnet markalara yaklaştığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı şirket vekili; "TİTİZ" ibareli markaların müvekkiline ait olduğunu, müktesep hak sahipliği iddiasının yerinde olmadığını, başvuru konusu markanın tescilinin müvekkilinin markaları ile iltibas oluşturacağını, müvekkilinin marka geçmişinin 1983 yılına uzandığını, YİDK kararının verildiği tarihte ileri sürülen hususlar kapsamında değerlendirme yapılabileceğini, davacının müvekkili markalarına yanaşma amacında olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
7. Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 06.09.2016 tarihli ve 2014/543 E, 2016/219 K. sayılı kararı ile; başvuru kapsamında yer alan marka ile davalı şirkete ait markalar arasında yüksek düzeyde emtia ve marka benzerliği bulunduğu, dosyada yer alan ve davacı ile davalı şirket arasında 23.07.2009 tarihinde, 2006/29697 sayı ile davacı adına tescilli “Titiz Plastik Tp+şekil” ibareli markanın ihtiva ettiği “süngerler, tekstilden mamul temizleme ve silme bezleri” emtialarında geçerli olmak üzere iki yıl süre ile verilen İnhisari Olmayan Lisans Anlaşması’nın 10.06.2011 tarihinde, lisans sözleşmesinde yer alan hüküm gereğince iki yıllık sürenin dolmasından bir ay önce davacı tarafından feshedildiği, davalı şirketin 2009 yılından itibaren davacıya ait “titiz plastik tp+şekil” ibareli markayı lisans yoluyla kullandığı dikkate alındığında, davalı şirketin davacının markasını kullandığı ve ticari hayatında bu kullanım hakkından kendisinin de faydalandığı, böylelikle davacı adına tescilli olan ve “titiz” ibaresinin de yer aldığı markanın önceki tescilli kullanımını kabul ettiğinin söylenebileceği, ticaret sicil kaydından, davacının “TİTİZ Plastik Ticaret” unvanıyla 15.01.1993 tarihinde kurulduğu, davalı şirketin ise 02.03.1999 tarihinde faaliyete geçtiği ve “TİTİZ Temizlik Kozmetik” ibaresini kullandığı, davacının "titiz" esas ibareli önceki tarihli markaları kapsamında kalan emtialar yönünden müktesep hakkının bulunduğu, bu sebeple davacının müktesep hak teşkil eden markaları kapsamında kalan emtialar yönünden davaya konu markayı tescil ettirme hakkı bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacı yana müktesep hak teşkil eden "20. sınıf: çamaşır mandalları. 21. sınıf: elektriksiz temizlik aletleri gereçleri (boya fırçaları hariç fırçalar, çelik talaşları, çelik yünleri, üstüpüler, bulaşık eldivenleri, dahil) çamaşır mandaları, ütü masaları ve kılıfları)" malları yönünden davanın kabulüne, YİDK'nın 2014-M-191230 sayılı kararının anılan mallar yönünden iptaline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
8. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
9. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 15.03.2018 tarihli ve 2017/1420 E., 2018/279 K. sayılı kararı ile; başvuru kapsamında yer alan 20. sınıfa dahil "çamaşır mandalları" ile 21. sınıfa dahil "elektriksiz temizlik aletleri gereçleri (boya fırçaları hariç fırçalar, çelik talaşları, çelik yünleri, üstüpüler, bulaşık eldivenleri, dahil) çamaşır mandaları, ütü masaları ve kılıfları)" malları ile redde mesnet markaların kapsamlarında bulunan mal ve hizmetlerin benzer olmadıkları, öte yandan başvuru konusu işaretin asli unsurunun, "Titiz" kelimesi olduğu, yine aynı unsurlu 93/005878, 2006/29697, 2004/38103 sayılı markaların davacı adına tescilli bulunduğu, bu markaların fiilen kullanıldığı, başvuru kapsamındaki mal ve hizmetlerin davacının önceki tarihli markalarının kapsamlarında aynen yer aldığı, başvurunun davalı markalarından ziyade davacının önceki tarihli markalarına benzediği, diğer bir deyişle davacının markasını, davalı şirket markalarına yanaştırmaya çalışmadığı, dolayısıyla davacının önceki markalarından kaynaklanan müktesep hakkı nedeniyle bu markaların serisi niteliğindeki dava konusu başvuruyu tescil ettirebileceği kanaatine varıldığı, bu nedenlerle dava konusu marka başvurusunun reddine ilişkin kurum kararının tamamının yerinde olmadığı, açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin isabetli olmadığı gerekçesiyle davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne, YİDK'nin 2014-M-191230 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
10. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı, süresi içerisinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
11. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10.06.2019 tarihli ve 2018/2740 E., 2019/4178 K. sayılı kararı ile; “… 1- İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davalılar vekillerinin aşağıdaki bent dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2- Dava davacı marka başvurusunun reddine dair TPMK YİDK kararının iptaline ilişkindir. İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın kabulüne, Bölge Adliye Mahkemesince ise bu kararın kaldırılarak davanın tamamen kabulüne karar verilmiştir. Dairemizin 2007/7547 Esas, 2008/10251 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere marka sahibinin markasını gençleştirme ve seri marka oluşturma hakkı bulunmaktadır. Bununla birlikte, tescil ettirilmek istenen yeni marka ile 3. kişilerin daha önceden tescil ettirdiği markalara yanaşılmaması ve markanın özgün ayırt edici unsurunun korunması gerekir. Somut olayda, davacının önceki tarihli ''Titiz'' ibareli markalarının ''Titiz'' ibaresi yönünden davacı adına müktesep hak teşkil ettiğinin kabulü isabetli ise de; başvuru konusu markanın 2007/52986 sayılı davalı şirkete ait markada yer alan, mavi zemin üzerine beyaz fon içermesi ve dalgalı şekil yapısı itibariyle bu markaya yanaşma niteliğinde olduğu kabul edilerek, yanaşılan markada yer alan mallar yönünden davacının müktesep hakka dayanması mümkün değildir. Mahkemece, davacının başvuru konusu markası ile itiraza dayanak 2007/52986 sayılı markanın tescil kapsamlarının denetime elverişli şekilde karşılaştırıldığı ek rapor alınarak, 2007/52986 sayılı marka kapsamında bulunan aynı ve benzer olan mallar yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olmamış, davalılar vekillerinin istinaf başvurularını esastan reddeden bölge adliye mahkemesi kararının bu nedenle bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 23.10.2019 tarihli ve 2019/1113 E., 2019/1047 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeye ek olarak; dava konusu başvuru markasının asli unsurunun “Titiz” ibaresinden oluştuğu, markadaki diğer ibarelerinin tali unsurlar olduğu, markadaki şekil unsurunun da tali unsur niteliğinde olduğu, davacı adına tescilli 93/005878, 2006/29697, 2004/38103 sayılı markaların da asli unsurlarının "TİTİZ" ibaresi olduğu, anılan önceki tarihli markaların davacı tarafından fiilen kullanıldığı gibi başvuru kapsamındaki mal ve hizmetlerin tamamının da bu markaların kapsamlarında aynen yer aldıkları, davalı şirketin redde mesnet 171722, 1998/019405, 2007/52986 ve 184802 sayılı markalarının asli unsurlarının da “Titiz” ibaresi olduğu, bunun dışındaki markalarda yer alan şekil unsurları ile 2007/52986 sayılı markadaki "Clean&Shine" ibarelerinin tali unsurlar oldukları, buna göre davacının başvuru markasının davalı şirket markalarından ziyade davacının önceki tarihli markalarına benzediği, dava konusu marka başvurusu ile davalı şirket markalarına yanaşma amacında olmadığı, bu sebeple davacının önceki markalarından kaynaklanan müktesep hak nedeniyle anılan markaların serisi niteliğinde olan dava konusu marka başvurusunu tescil ettirebileceği, ayrıca 2007/52986 sayılı markanın asli unsurunu teşkil eden "titiz" ibaresinin beyaz zemin üzerine yarım halkalar içinde yazıldığı, bu markanın tali unsurunu oluşturan "Clean&Shine" ibaresinin içerisine yerleştirildiği şekil ile dava konusu başvurunun asli unsurunu oluşturan "Titiz" ibaresinin içerisine yazıldığı şekil arasında bir benzerlik bulunmadığından ya da benzerlik bulunduğu kabul edilse dahi bu şekillerin hiç bir ayırt edicilikleri olmadığından bozma ilamındaki aksi görüşe iştirak edilemeyeceği, ayrıca bozmaya konu karara emsal olarak kabul edilen ve dava konusu marka başvurusundaki "Titiz Practical Cleaning" ibaresini ve mavi zemin üzerine beyaz fon kompozisyonu ile dalgalı şekil yapısı ile içeren davacının 2012/19343 sayılı marka başvurusuna da davalı şirketçe işbu davadaki markalarına dayalı olarak itiraz edildiği, itirazın nihai olarak kabulü ile başvurunun reddine ilişkin kararın iptali için davacı yanca dava açıldığı, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2014/532 E., 2015/350 K. sayılı dosyasında görülen dava sonucunda davacının başvuru üzerinde müktesep hakkının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilip bu kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/876 E., 2017/3607 K. sayılı kararıyla onandığı, karar düzeltme isteği de reddedilerek kesinleştiği, bu karara göre davacının "Titiz Practical Cleaning" ibaresi ve mavi zemin üzerine beyaz fon kompozisyonu ile dalgalı şekil yapısını içeren marka üzerinde müktesep hakkının bulunduğu açık olup, her ne kadar dava konusu marka başka olduğundan anılan karar, işbu dosya yönünden kesin hüküm teşkil etmez ise de güçlü bir delil olduğu, eldeki davaya konu başvuruda ise, "Titiz Practical Cleaning" ibaresi ile mavi zemin üzerine beyaz fon ve dalgalı şekil yapısını içerir markaya yalnızca ayırt edici niteliği bulunmayan "Magical Hook" ibaresi eklendiğinden ve bu ibarenin aynısı ya da benzeri davalı markalarında yer almadığından, bu davanın konusu başvuru yönünden de davacının müktesep hakka sahip olduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu 2012/88564 sayılı marka başvurusunun, “Titiz Practical Cleaning Magical Hook” şeklindeki ibaresi ile davacının önceki markalarının asli unsuru olan “TİTİZ” ibaresini muhafaza eden bir seri marka oluşturma amacında mı, yoksa davalı şirkete ait 2007/52986 sayılı markadaki “titiz clean&shine+şekil” şeklindeki ibareye yakınlaşan/benzeyen niteliği haiz bir marka oluşturma amacında mı bir başvuru olduğu, buradan varılacak sonuca göre davacıya ait dava konusu başvuru markası ile davalı şirkete ait 2007/52986 sayılı markanın kapsamındaki benzer mal ve hizmetlerin tespiti için bilirkişi incelemesi yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.
16. Hemen belirtmek gerekir ki, tescilli bir markanın, ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir. Ancak somut olayda uyuşmazlığın çözümü için başvuru ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin (556 sayılı KHK) uygulanması gerekmektedir.
17. Bilindiği üzere, Türk Hukuku’nda sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK'nın 7. maddesinde bir marka tescil başvurusunun Türk Patent ve Marka Kurumu (Kurum) tarafından “mutlak ret nedenleri” kapsamında yapılacak inceleme sonucunda reddedilmesinin koşulları belirlenmiştir. Mutlak ret nedenlerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olunan işaretin kamuyu ilgilendirmesi veya kamuya mal olmasıdır. Ret nedenlerinin mutlak karakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın Kurum ve mahkeme tarafından "re'sen" dikkate alınırlar. Zira mutlak ret nedenleri birer def’î değil, itiraz sebebidir. Mutlak ret nedenlerini, mükellefiyetleri olmamasına rağmen, 556 sayılı KHK’nın 34. maddesi gereği herkes Kurumun bilgisine arz edebilir ve ilgililer (tescil neticesinde menfaat kaybına uğrayabilecek kişiler) de 556 sayılı KHK’nın 35. maddesi çerçevesinde "itiraz" konusu yapabilirler. İlgililer bu itirazlarından feragat edemezler. İtiraza rağmen YİDK tarafından verilen kesinleşmiş tescil kararına karşı, 556 sayılı KHK’nın 53. maddesi gereğince iptal davası ikame edilebilir. Bu davalarda, mutlak ret nedenleri mahkemece re'sen dikkate alınır. YİDK kararlarının iptali için açılan davalarda mutlak ret nedenleri hakkındaki inceleme ve değerlendirme başvuru tarihindeki koşullara göre yapılır. Mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 42/1-a maddesi gereğince hükümsüzlük davası açılabilir. Böyle bir dava sonuçlanmadan tescili yolsuz da olsa bir markanın kullanımı engellenemez (Karan, Hakan/Kılıç, Mehmet: Markaların Korunması 556 sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat, 1. Baskı, Ankara 2004, s. 79-80).
18. 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinde ise markanın tescili ile ilgili “nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu nedenlerin ortak özelliği, tescili talep olunan marka üzerinde üçüncü bir kişinin üstün hak iddiasına dayanmasıdır. Mutlak ret nedenlerinden farklı olarak nispi ret nedenlerinin kamu menfaati ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Nispi ret nedenleri, mahkeme veya Kurum tarafından re’sen dikkate alınmazlar. Bunların mutlaka 556 sayılı KHK’nın 35. maddesi gereğince ilgili kişiler (yani daha önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil başvurusunda bulunulmuş bir markanın sahibi ile tescilsiz markayı kullanarak bu işaret üzerinde daha eski bir tarihte hak kazanmış olan kişiler) tarafından “itiraz” olarak ileri sürülmesi gerekir. İlgili kişiler, itiraz hakkını kullanmaktan feragat edebilirler. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 47 ilâ 53. maddeleri arasındaki prosedür takip edilerek kesinleşmiş YİDK kararı aleyhine iptal davası açılabileceği gibi, 556 sayılı KHK’nın 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hükümsüzlük davası da ikame edilebilir.
19. Somut olay ile ilgisi bulunması bakımından nispi ret nedenlerinden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi üzerinde durulmasında yarar vardır.
20. 556 sayılı KHK’nın 8/1-a ve b maddesindeki düzenleme; “Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa…” hükmünü haizdir. Buna göre anılan madde kapsamında tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden (iltibas) bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edileceği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir.
21. 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında markalara ait mal ve hizmet listelerinde yer alan mal ve hizmetlerin “aynı veya benzer” olup olmadığının değerlendirmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerin bağlayıcı kurallar içermediği dikkate alındığında, karşılaştırma konusu mal ve hizmetlerin ait oldukları sınıf numaraları ile bağlı kalınmamalıdır. Karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda yer almakla birlikte, hammadde-mamul ilişkisi, pazarlama koşulları, amaçları, satış sonrası servis ve onarım süreçlerinde ortaya çıkan müşteri çevresindeki ayniyet, birinin diğeri yerine ikame edilebilmesi gibi birçok açıdan benzerlik içerebilmektedir. Bu itibarla karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda olsa da “aynı veya benzer” olabilmektedir.
22. Tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için mal ve hizmetin aynı veya benzer olmasının yanında işaretlerin de “aynı veya benzer” olması gerekmektedir. İşaretler arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken işaretler arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerliğin yanında esas olarak halk (tüketici) nezdinde bir bütün olarak uyandırdığı izlenim esas alınmalıdır. Bir işaret, görsel, işitsel, anlamsal veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” bir açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple halk gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı oluşturarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden halkın mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescili engellenebilir. Başka bir deyişle müşterilerin ihtiyaçları olan mal veya hizmetleri bunları ayırt etmek maksadıyla kullanılan işaretlerin birbirine yakınlığı dolayısıyla karıştırmaları ihtimal dâhilindeyse bir marka ile diğer bir işaret arasında “benzerlik” vardır (Karan/Kılıç, s. 199). Bu itibarla markanın bir bütün olarak algılanmasına etki eden bütün unsurlar her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmeli ve halk tarafından karıştırılma ihtimali buna göre belirlenmelidir. Burada belirtilen halk; işin ilgilisi veya uzmanı olmayan ancak doğrudan muhatabı olan ortalama tüketicidir.
23. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketicilerin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım veya bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” bunların karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2012 tarihli ve 2012/11-155 E. 2012/376 K. sayılı kararı). Başka bir deyişle karıştırılma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine tüketicilerin, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
24. Hemen belirtilmelidir ki; işaretlerin benzerliğinde ve karıştırılma ihtimalinde dikkate alınacak önemli bir unsur da, önceki markanın ayırt edici niteliğidir. Önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise küçük farklılıklarla dahi karıştırılma ihtimali ortadan kaldırılabilir. Bu gibi hâllerde önceki marka ile başvuru arasında mevcut farklı unsurların veya ortak unsurlara yapılan ilavelerin ayırt ediciliği ve sonraki başvuruyu yeterince farklılaştırıp farklılaştırmadığı üzerinde durulmalıdır. Nitekim Avrupa Marka ve Tasarım Ağı Ortak Bildirgesinde de belirtildiği üzere, markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır (Karasu, Rauf/ Suluk, Cahit/ Nal Temel: Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, 2018, s. 189). Başka bir deyişle önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise markaların örtüşmeyen bileşenlerinin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınarak sonuca gidilecektir.
25. Bununla birlikte 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında önceki markanın tanınmış olması da işaretler arasında karıştırılma ihtimalini artıran bir unsurdur. Gerçekten de bir işaretle karşılaşan tüketici, bu işaretin tanınmış markanın sadece bir unsurunu içermesi hâlinde dahi bunlar arasında bir bağlantı kurabilmektedir. Zira tanınmış markayı oluşturan ibareler tüketici nezdinde yerleşmiş olduğundan, sonraki işaret görüldüğünde bu işaretteki bazı farklılıklar gözden kaçırılarak tanınmış marka ile bağlantı kurulabilmektedir. Ancak vurgulamak gerekir ki, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında, önceki markanın tanınmış olması, tescil edilmek istenen markanın sadece aynı veya benzer mal ve hizmetler yönünden benzerlik değerlendirilmesinde dikkate alınmalıdır. Tanınmış markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerden farklı mal ve hizmetlerde korunup korunamayacağına 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında değil, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi kapsamında yapılan değerlendirmeden sonra karar verilmelidir.
26. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından 19.10.2012 tarihinde “Titiz Practical Cleaning Magical Hook” ibareli markanın tescili istemiyle marka başvurusunda bulunulduğu, tescil kapsamında 20 ve 21. sınıf malların yer aldığı, başvurunun ilanı üzerine davalı şirket tarafından “Titiz” esas unsurlu markalar dayanak gösterilerek 556 sayılı KHK’nın 8. maddesi kapsamında yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığınca ilk aşamada reddedildiği, bu karara karşı davalı şirket vekilince gerçekleştirilen itirazın dava konusu YİDK kararıyla kabul edilerek, markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu gerekçesiyle davacının marka başvurusunun reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
27. Davacının markası “Titiz Practical Cleaning Magical Hook” ibaresinden oluşmaktadır. Anılan ibaredeki “Titiz Practical Cleaning” kelimelerinin mavi dalgalı dikdörtgen zemin üzerine beyaz ve “Titiz” ibaresi büyük, diğer ibareler ona nazara daha küçük fonttaki harflerle yazılmış, “Magical Hook” ibaresi ise alt kısımda beyaz zemin üzerine mavi harflerle yazılarak dava konusu marka başvurusunda bulunulmuştur. Öte yandan davalı şirketin itiraza mesnet markalarının ise genel olarak münhasıran “Titiz” esas unsurunu kalın harflerle kullandığı, davalı şirketin 2007/52986 sayılı ve “Titiz Clean&Shine+Şekil” ibareli markasında “Titiz” ibaresinin üst kısımda yer alan yarım daire şekillerinin içine küçük ve kalın harflerle yerleştirildiği, “Clean&Shine” ibaresinin ise üst ve yanları düz, alt kısmı dalgalı bir şekilde oluşturulan siyah zemin üzerine beyaz kalın harflerle yerleştirildiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda taraf markaları arasında esas ve ortak unsur olarak bulunan “Titiz” ibaresinin dışındaki unsurların da tali unsur niteliğini haiz oldukları görülmüştür.
28. Hemen belirtilmelidir ki, farklı kişiler adına sicile tescilli mükerrer markaların varlığı hâlinde, mükerrer marka sahiplerinden birisinin yaptığı ve tescilli markasının serisi niteliğindeki yeni bir başvurunun müktesep hak ilkesinden yararlanarak tescil edilebilmesi için; daha önceki markanın tescil ve kullanımıyla ilgili olarak mükerrer marka sahipleri arasında bir uyuşmazlık çıkartılmamış olması ve önceki markasının asli unsuru muhafaza edilerek marka sahibi ile bağlantısı ve tüketici nezdinde bıraktığı izlenim korunmak suretiyle seri marka oluşturmak amacı taşıması, öte yandan da diğer işletme adına tescilli mükerrer markaya yakınlaştırma, benzeştirme vb. şekillerde karıştırılma tehlikesini yol açılmaması ve bu yolla haksız yararlanma sonucunu doğurmaması gereklidir.
29. Bu bağlamda davacının kendi adına 20 ve 21. sınıf mallarda tescilli “Titiz” esas unsurlu markaları bulunmakta olup anılan markalar da eldeki dava konusu marka başvurusundaki ibareye benzer şekilde tescil edilmişlerdir. Dolayısıyla davacının “Titiz” ibaresi üzerinde 20 ve 21. sınıflar bakımından müktesep hakkı mevcut olup davacının başvuru markasındaki ibareyi kullanımı, davalı şirketin markalarından ziyade önceki marka kullanımlarına benzer şekildedir. Bu sebeple davacı tarafından yapılan marka başvurusu, davacının önceki markalarının asli unsuru olan “Titiz” ibaresini muhafaza eden bir seri marka niteliğindedir. Başka bir anlatımla davacının marka başvurusundaki “Titiz” esas ibaresi, müktesep hakkına dayanak olan markalardaki kullanıma benzer olup bu hâliyle davacının marka başvurusu ile davalı şirkete ait markalardaki ibarelere yakınlaşan/benzeyen niteliği haiz bir marka oluşturma amacında olduğu söylenemez. Zira davacının asli unsuru muhafaza ederek seri marka oluşturma veya markasını gençleştirme hakkı, başkası adına tescilli markaya yakınlaşma, benzetme gibi tehlikelere yol açmaması kaydıyla korunur.
30. Ayrıca yine davacıya ait eldeki davanın konusu olan marka başvurusunda kullanılan “Titiz Practical Cleaning” ibaresindeki kompozisyona benzer şekilde mavi zemin üzerine beyaz fon kompozisyonu ile dalgalı şekil yapısı ile içeren 2012/19343 sayılı marka başvurusuna da davalı şirketçe eldeki davadaki markalarına dayalı olarak itiraz edildiği, itirazın nihai olarak kabulü ile başvurunun reddine ilişkin kararın iptali için davacı yanca dava açıldığı, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 11.11.2015 tarihli ve 2014/532 E., 2015/350 K. sayılı kararı ile davacının müktesep hakkının teyit edilerek davanın kabulüne karar verildiği, anılan kararın kesinleşmesi ile davacının "Titiz Practical Cleaning" ibaresi ve mavi zemin üzerine beyaz fon kompozisyonu ile dalgalı şekil yapısını içeren marka üzerinde müktesep hakkı bulunduğu belirlenmiştir.
31. Neticeten taraf markaları arasında “Titiz” ibaresi yönünden benzerlik bulunmakla beraber davacı marka başvurusunun, önceki markalarından doğan müktesep hakkı kapsamında korunacağından bu aşamada davalı şirkete ait markalar ile davacının başvuru markasının kapsamındaki mal ve hizmetlerin tespiti için bilirkişi vasıtasıyla yapılacak bir incelemenin yersiz olacağı açıktır.
32. Hâl böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 19.10.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
MARKALAR ARASINDA TİTİZ İBARESİ YÖNÜNDEN BENZERLİK BULUNSA DA DAVACININ ÖNCEKİ MARKALARINDAN DOĞAN MÜKTESEP HAKKI KORUNMALIDIR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/11-172
KARAR NO : 2022/1330
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 23/10/2019
NUMARASI : 2019/1113 - 2019/1047
DAVACI : T. Plastik Dış Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. vekili Av. Y.K.
DAVALILAR : 1- Türk Patent ve Marka Kurumu Başkanlığı vekili Av. M.S.T.
2- T. Temizlik Kozmetik Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili Av. A.A.
1. Taraflar arasındaki "Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) kararının iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin davanın kısmen kabulüne dair kararına yönelik Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesince verilen davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulüne dair kararının kaldırılarak davanın kabulüne ilişkin karar, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkili şirketin "TİTİZ" asıl unsurlu tanınmış markaların sahibi olduğunu, "Titiz Practıcal Cleanıng Magıcal Hook" ibaresinin tescili için davalı kuruma başvurduğunu, davalı şirketin "Titiz", "Titiz Clean&Shine+Şekil" ibareli markalarına dayalı olarak müvekkili başvurusuna yaptığı itirazın önce ilk aşamada reddedildiğini, bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin ise YİDK tarafından kabul edilerek müvekkilinin marka başvurusunun reddine karar verildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, markalar ve kapsamlarındaki mal ve hizmetler arasında benzerlik bulunmadığı gibi müvekkilinin tescilli "TİTİZ" markalarından kaynaklanan müktesep haklarının gözetilmediğini, bir dönem davalı şirketin 20 ve 21. sınıfta yer alan bazı malları piyasaya "TİTİZ" markası altında sunulması için müvekkilinden lisans aldığını, aralarında sonradan oluşan ihtilaftan dolayı müvekkilinin markalarına itiraz etmeye başladığını ileri sürerek YİDK’nin 2014/M-14604 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5. Davalı Kurum vekili; kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacının başvurusuna konu ibare ile redde mesnet markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunduğunu, davacının başvuru markasının itiraza mesnet markalara yaklaştığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı şirket vekili; "TİTİZ" ibareli markaların müvekkiline ait olduğunu, müktesep hak sahipliği iddiasının yerinde olmadığını, başvuru konusu markanın tescilinin müvekkilinin markaları ile iltibas oluşturacağını, müvekkilinin marka geçmişinin 1983 yılına uzandığını, YİDK kararının verildiği tarihte ileri sürülen hususlar kapsamında değerlendirme yapılabileceğini, davacının müvekkili markalarına yanaşma amacında olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
7. Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 06.09.2016 tarihli ve 2014/543 E, 2016/219 K. sayılı kararı ile; başvuru kapsamında yer alan marka ile davalı şirkete ait markalar arasında yüksek düzeyde emtia ve marka benzerliği bulunduğu, dosyada yer alan ve davacı ile davalı şirket arasında 23.07.2009 tarihinde, 2006/29697 sayı ile davacı adına tescilli “Titiz Plastik Tp+şekil” ibareli markanın ihtiva ettiği “süngerler, tekstilden mamul temizleme ve silme bezleri” emtialarında geçerli olmak üzere iki yıl süre ile verilen İnhisari Olmayan Lisans Anlaşması’nın 10.06.2011 tarihinde, lisans sözleşmesinde yer alan hüküm gereğince iki yıllık sürenin dolmasından bir ay önce davacı tarafından feshedildiği, davalı şirketin 2009 yılından itibaren davacıya ait “titiz plastik tp+şekil” ibareli markayı lisans yoluyla kullandığı dikkate alındığında, davalı şirketin davacının markasını kullandığı ve ticari hayatında bu kullanım hakkından kendisinin de faydalandığı, böylelikle davacı adına tescilli olan ve “titiz” ibaresinin de yer aldığı markanın önceki tescilli kullanımını kabul ettiğinin söylenebileceği, ticaret sicil kaydından, davacının “TİTİZ Plastik Ticaret” unvanıyla 15.01.1993 tarihinde kurulduğu, davalı şirketin ise 02.03.1999 tarihinde faaliyete geçtiği ve “TİTİZ Temizlik Kozmetik” ibaresini kullandığı, davacının "titiz" esas ibareli önceki tarihli markaları kapsamında kalan emtialar yönünden müktesep hakkının bulunduğu, bu sebeple davacının müktesep hak teşkil eden markaları kapsamında kalan emtialar yönünden davaya konu markayı tescil ettirme hakkı bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacı yana müktesep hak teşkil eden "20. sınıf: çamaşır mandalları. 21. sınıf: elektriksiz temizlik aletleri gereçleri (boya fırçaları hariç fırçalar, çelik talaşları, çelik yünleri, üstüpüler, bulaşık eldivenleri, dahil) çamaşır mandaları, ütü masaları ve kılıfları)" malları yönünden davanın kabulüne, YİDK'nın 2014-M-191230 sayılı kararının anılan mallar yönünden iptaline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
8. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
9. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 15.03.2018 tarihli ve 2017/1420 E., 2018/279 K. sayılı kararı ile; başvuru kapsamında yer alan 20. sınıfa dahil "çamaşır mandalları" ile 21. sınıfa dahil "elektriksiz temizlik aletleri gereçleri (boya fırçaları hariç fırçalar, çelik talaşları, çelik yünleri, üstüpüler, bulaşık eldivenleri, dahil) çamaşır mandaları, ütü masaları ve kılıfları)" malları ile redde mesnet markaların kapsamlarında bulunan mal ve hizmetlerin benzer olmadıkları, öte yandan başvuru konusu işaretin asli unsurunun, "Titiz" kelimesi olduğu, yine aynı unsurlu 93/005878, 2006/29697, 2004/38103 sayılı markaların davacı adına tescilli bulunduğu, bu markaların fiilen kullanıldığı, başvuru kapsamındaki mal ve hizmetlerin davacının önceki tarihli markalarının kapsamlarında aynen yer aldığı, başvurunun davalı markalarından ziyade davacının önceki tarihli markalarına benzediği, diğer bir deyişle davacının markasını, davalı şirket markalarına yanaştırmaya çalışmadığı, dolayısıyla davacının önceki markalarından kaynaklanan müktesep hakkı nedeniyle bu markaların serisi niteliğindeki dava konusu başvuruyu tescil ettirebileceği kanaatine varıldığı, bu nedenlerle dava konusu marka başvurusunun reddine ilişkin kurum kararının tamamının yerinde olmadığı, açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin isabetli olmadığı gerekçesiyle davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne, YİDK'nin 2014-M-191230 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
10. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı, süresi içerisinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
11. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10.06.2019 tarihli ve 2018/2740 E., 2019/4178 K. sayılı kararı ile; “… 1- İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davalılar vekillerinin aşağıdaki bent dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2- Dava davacı marka başvurusunun reddine dair TPMK YİDK kararının iptaline ilişkindir. İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın kabulüne, Bölge Adliye Mahkemesince ise bu kararın kaldırılarak davanın tamamen kabulüne karar verilmiştir. Dairemizin 2007/7547 Esas, 2008/10251 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere marka sahibinin markasını gençleştirme ve seri marka oluşturma hakkı bulunmaktadır. Bununla birlikte, tescil ettirilmek istenen yeni marka ile 3. kişilerin daha önceden tescil ettirdiği markalara yanaşılmaması ve markanın özgün ayırt edici unsurunun korunması gerekir. Somut olayda, davacının önceki tarihli ''Titiz'' ibareli markalarının ''Titiz'' ibaresi yönünden davacı adına müktesep hak teşkil ettiğinin kabulü isabetli ise de; başvuru konusu markanın 2007/52986 sayılı davalı şirkete ait markada yer alan, mavi zemin üzerine beyaz fon içermesi ve dalgalı şekil yapısı itibariyle bu markaya yanaşma niteliğinde olduğu kabul edilerek, yanaşılan markada yer alan mallar yönünden davacının müktesep hakka dayanması mümkün değildir. Mahkemece, davacının başvuru konusu markası ile itiraza dayanak 2007/52986 sayılı markanın tescil kapsamlarının denetime elverişli şekilde karşılaştırıldığı ek rapor alınarak, 2007/52986 sayılı marka kapsamında bulunan aynı ve benzer olan mallar yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olmamış, davalılar vekillerinin istinaf başvurularını esastan reddeden bölge adliye mahkemesi kararının bu nedenle bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 23.10.2019 tarihli ve 2019/1113 E., 2019/1047 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeye ek olarak; dava konusu başvuru markasının asli unsurunun “Titiz” ibaresinden oluştuğu, markadaki diğer ibarelerinin tali unsurlar olduğu, markadaki şekil unsurunun da tali unsur niteliğinde olduğu, davacı adına tescilli 93/005878, 2006/29697, 2004/38103 sayılı markaların da asli unsurlarının "TİTİZ" ibaresi olduğu, anılan önceki tarihli markaların davacı tarafından fiilen kullanıldığı gibi başvuru kapsamındaki mal ve hizmetlerin tamamının da bu markaların kapsamlarında aynen yer aldıkları, davalı şirketin redde mesnet 171722, 1998/019405, 2007/52986 ve 184802 sayılı markalarının asli unsurlarının da “Titiz” ibaresi olduğu, bunun dışındaki markalarda yer alan şekil unsurları ile 2007/52986 sayılı markadaki "Clean&Shine" ibarelerinin tali unsurlar oldukları, buna göre davacının başvuru markasının davalı şirket markalarından ziyade davacının önceki tarihli markalarına benzediği, dava konusu marka başvurusu ile davalı şirket markalarına yanaşma amacında olmadığı, bu sebeple davacının önceki markalarından kaynaklanan müktesep hak nedeniyle anılan markaların serisi niteliğinde olan dava konusu marka başvurusunu tescil ettirebileceği, ayrıca 2007/52986 sayılı markanın asli unsurunu teşkil eden "titiz" ibaresinin beyaz zemin üzerine yarım halkalar içinde yazıldığı, bu markanın tali unsurunu oluşturan "Clean&Shine" ibaresinin içerisine yerleştirildiği şekil ile dava konusu başvurunun asli unsurunu oluşturan "Titiz" ibaresinin içerisine yazıldığı şekil arasında bir benzerlik bulunmadığından ya da benzerlik bulunduğu kabul edilse dahi bu şekillerin hiç bir ayırt edicilikleri olmadığından bozma ilamındaki aksi görüşe iştirak edilemeyeceği, ayrıca bozmaya konu karara emsal olarak kabul edilen ve dava konusu marka başvurusundaki "Titiz Practical Cleaning" ibaresini ve mavi zemin üzerine beyaz fon kompozisyonu ile dalgalı şekil yapısı ile içeren davacının 2012/19343 sayılı marka başvurusuna da davalı şirketçe işbu davadaki markalarına dayalı olarak itiraz edildiği, itirazın nihai olarak kabulü ile başvurunun reddine ilişkin kararın iptali için davacı yanca dava açıldığı, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2014/532 E., 2015/350 K. sayılı dosyasında görülen dava sonucunda davacının başvuru üzerinde müktesep hakkının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilip bu kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/876 E., 2017/3607 K. sayılı kararıyla onandığı, karar düzeltme isteği de reddedilerek kesinleştiği, bu karara göre davacının "Titiz Practical Cleaning" ibaresi ve mavi zemin üzerine beyaz fon kompozisyonu ile dalgalı şekil yapısını içeren marka üzerinde müktesep hakkının bulunduğu açık olup, her ne kadar dava konusu marka başka olduğundan anılan karar, işbu dosya yönünden kesin hüküm teşkil etmez ise de güçlü bir delil olduğu, eldeki davaya konu başvuruda ise, "Titiz Practical Cleaning" ibaresi ile mavi zemin üzerine beyaz fon ve dalgalı şekil yapısını içerir markaya yalnızca ayırt edici niteliği bulunmayan "Magical Hook" ibaresi eklendiğinden ve bu ibarenin aynısı ya da benzeri davalı markalarında yer almadığından, bu davanın konusu başvuru yönünden de davacının müktesep hakka sahip olduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu 2012/88564 sayılı marka başvurusunun, “Titiz Practical Cleaning Magical Hook” şeklindeki ibaresi ile davacının önceki markalarının asli unsuru olan “TİTİZ” ibaresini muhafaza eden bir seri marka oluşturma amacında mı, yoksa davalı şirkete ait 2007/52986 sayılı markadaki “titiz clean&shine+şekil” şeklindeki ibareye yakınlaşan/benzeyen niteliği haiz bir marka oluşturma amacında mı bir başvuru olduğu, buradan varılacak sonuca göre davacıya ait dava konusu başvuru markası ile davalı şirkete ait 2007/52986 sayılı markanın kapsamındaki benzer mal ve hizmetlerin tespiti için bilirkişi incelemesi yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.
16. Hemen belirtmek gerekir ki, tescilli bir markanın, ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir. Ancak somut olayda uyuşmazlığın çözümü için başvuru ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin (556 sayılı KHK) uygulanması gerekmektedir.
17. Bilindiği üzere, Türk Hukuku’nda sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK'nın 7. maddesinde bir marka tescil başvurusunun Türk Patent ve Marka Kurumu (Kurum) tarafından “mutlak ret nedenleri” kapsamında yapılacak inceleme sonucunda reddedilmesinin koşulları belirlenmiştir. Mutlak ret nedenlerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olunan işaretin kamuyu ilgilendirmesi veya kamuya mal olmasıdır. Ret nedenlerinin mutlak karakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın Kurum ve mahkeme tarafından "re'sen" dikkate alınırlar. Zira mutlak ret nedenleri birer def’î değil, itiraz sebebidir. Mutlak ret nedenlerini, mükellefiyetleri olmamasına rağmen, 556 sayılı KHK’nın 34. maddesi gereği herkes Kurumun bilgisine arz edebilir ve ilgililer (tescil neticesinde menfaat kaybına uğrayabilecek kişiler) de 556 sayılı KHK’nın 35. maddesi çerçevesinde "itiraz" konusu yapabilirler. İlgililer bu itirazlarından feragat edemezler. İtiraza rağmen YİDK tarafından verilen kesinleşmiş tescil kararına karşı, 556 sayılı KHK’nın 53. maddesi gereğince iptal davası ikame edilebilir. Bu davalarda, mutlak ret nedenleri mahkemece re'sen dikkate alınır. YİDK kararlarının iptali için açılan davalarda mutlak ret nedenleri hakkındaki inceleme ve değerlendirme başvuru tarihindeki koşullara göre yapılır. Mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 42/1-a maddesi gereğince hükümsüzlük davası açılabilir. Böyle bir dava sonuçlanmadan tescili yolsuz da olsa bir markanın kullanımı engellenemez (Karan, Hakan/Kılıç, Mehmet: Markaların Korunması 556 sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat, 1. Baskı, Ankara 2004, s. 79-80).
18. 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinde ise markanın tescili ile ilgili “nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu nedenlerin ortak özelliği, tescili talep olunan marka üzerinde üçüncü bir kişinin üstün hak iddiasına dayanmasıdır. Mutlak ret nedenlerinden farklı olarak nispi ret nedenlerinin kamu menfaati ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Nispi ret nedenleri, mahkeme veya Kurum tarafından re’sen dikkate alınmazlar. Bunların mutlaka 556 sayılı KHK’nın 35. maddesi gereğince ilgili kişiler (yani daha önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil başvurusunda bulunulmuş bir markanın sahibi ile tescilsiz markayı kullanarak bu işaret üzerinde daha eski bir tarihte hak kazanmış olan kişiler) tarafından “itiraz” olarak ileri sürülmesi gerekir. İlgili kişiler, itiraz hakkını kullanmaktan feragat edebilirler. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 47 ilâ 53. maddeleri arasındaki prosedür takip edilerek kesinleşmiş YİDK kararı aleyhine iptal davası açılabileceği gibi, 556 sayılı KHK’nın 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hükümsüzlük davası da ikame edilebilir.
19. Somut olay ile ilgisi bulunması bakımından nispi ret nedenlerinden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi üzerinde durulmasında yarar vardır.
20. 556 sayılı KHK’nın 8/1-a ve b maddesindeki düzenleme; “Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa…” hükmünü haizdir. Buna göre anılan madde kapsamında tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden (iltibas) bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edileceği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir.
21. 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında markalara ait mal ve hizmet listelerinde yer alan mal ve hizmetlerin “aynı veya benzer” olup olmadığının değerlendirmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerin bağlayıcı kurallar içermediği dikkate alındığında, karşılaştırma konusu mal ve hizmetlerin ait oldukları sınıf numaraları ile bağlı kalınmamalıdır. Karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda yer almakla birlikte, hammadde-mamul ilişkisi, pazarlama koşulları, amaçları, satış sonrası servis ve onarım süreçlerinde ortaya çıkan müşteri çevresindeki ayniyet, birinin diğeri yerine ikame edilebilmesi gibi birçok açıdan benzerlik içerebilmektedir. Bu itibarla karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda olsa da “aynı veya benzer” olabilmektedir.
22. Tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için mal ve hizmetin aynı veya benzer olmasının yanında işaretlerin de “aynı veya benzer” olması gerekmektedir. İşaretler arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken işaretler arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerliğin yanında esas olarak halk (tüketici) nezdinde bir bütün olarak uyandırdığı izlenim esas alınmalıdır. Bir işaret, görsel, işitsel, anlamsal veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” bir açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple halk gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı oluşturarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden halkın mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescili engellenebilir. Başka bir deyişle müşterilerin ihtiyaçları olan mal veya hizmetleri bunları ayırt etmek maksadıyla kullanılan işaretlerin birbirine yakınlığı dolayısıyla karıştırmaları ihtimal dâhilindeyse bir marka ile diğer bir işaret arasında “benzerlik” vardır (Karan/Kılıç, s. 199). Bu itibarla markanın bir bütün olarak algılanmasına etki eden bütün unsurlar her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmeli ve halk tarafından karıştırılma ihtimali buna göre belirlenmelidir. Burada belirtilen halk; işin ilgilisi veya uzmanı olmayan ancak doğrudan muhatabı olan ortalama tüketicidir.
23. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketicilerin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım veya bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” bunların karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2012 tarihli ve 2012/11-155 E. 2012/376 K. sayılı kararı). Başka bir deyişle karıştırılma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine tüketicilerin, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
24. Hemen belirtilmelidir ki; işaretlerin benzerliğinde ve karıştırılma ihtimalinde dikkate alınacak önemli bir unsur da, önceki markanın ayırt edici niteliğidir. Önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise küçük farklılıklarla dahi karıştırılma ihtimali ortadan kaldırılabilir. Bu gibi hâllerde önceki marka ile başvuru arasında mevcut farklı unsurların veya ortak unsurlara yapılan ilavelerin ayırt ediciliği ve sonraki başvuruyu yeterince farklılaştırıp farklılaştırmadığı üzerinde durulmalıdır. Nitekim Avrupa Marka ve Tasarım Ağı Ortak Bildirgesinde de belirtildiği üzere, markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır (Karasu, Rauf/ Suluk, Cahit/ Nal Temel: Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, 2018, s. 189). Başka bir deyişle önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise markaların örtüşmeyen bileşenlerinin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınarak sonuca gidilecektir.
25. Bununla birlikte 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında önceki markanın tanınmış olması da işaretler arasında karıştırılma ihtimalini artıran bir unsurdur. Gerçekten de bir işaretle karşılaşan tüketici, bu işaretin tanınmış markanın sadece bir unsurunu içermesi hâlinde dahi bunlar arasında bir bağlantı kurabilmektedir. Zira tanınmış markayı oluşturan ibareler tüketici nezdinde yerleşmiş olduğundan, sonraki işaret görüldüğünde bu işaretteki bazı farklılıklar gözden kaçırılarak tanınmış marka ile bağlantı kurulabilmektedir. Ancak vurgulamak gerekir ki, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında, önceki markanın tanınmış olması, tescil edilmek istenen markanın sadece aynı veya benzer mal ve hizmetler yönünden benzerlik değerlendirilmesinde dikkate alınmalıdır. Tanınmış markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerden farklı mal ve hizmetlerde korunup korunamayacağına 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında değil, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi kapsamında yapılan değerlendirmeden sonra karar verilmelidir.
26. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından 19.10.2012 tarihinde “Titiz Practical Cleaning Magical Hook” ibareli markanın tescili istemiyle marka başvurusunda bulunulduğu, tescil kapsamında 20 ve 21. sınıf malların yer aldığı, başvurunun ilanı üzerine davalı şirket tarafından “Titiz” esas unsurlu markalar dayanak gösterilerek 556 sayılı KHK’nın 8. maddesi kapsamında yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığınca ilk aşamada reddedildiği, bu karara karşı davalı şirket vekilince gerçekleştirilen itirazın dava konusu YİDK kararıyla kabul edilerek, markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu gerekçesiyle davacının marka başvurusunun reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
27. Davacının markası “Titiz Practical Cleaning Magical Hook” ibaresinden oluşmaktadır. Anılan ibaredeki “Titiz Practical Cleaning” kelimelerinin mavi dalgalı dikdörtgen zemin üzerine beyaz ve “Titiz” ibaresi büyük, diğer ibareler ona nazara daha küçük fonttaki harflerle yazılmış, “Magical Hook” ibaresi ise alt kısımda beyaz zemin üzerine mavi harflerle yazılarak dava konusu marka başvurusunda bulunulmuştur. Öte yandan davalı şirketin itiraza mesnet markalarının ise genel olarak münhasıran “Titiz” esas unsurunu kalın harflerle kullandığı, davalı şirketin 2007/52986 sayılı ve “Titiz Clean&Shine+Şekil” ibareli markasında “Titiz” ibaresinin üst kısımda yer alan yarım daire şekillerinin içine küçük ve kalın harflerle yerleştirildiği, “Clean&Shine” ibaresinin ise üst ve yanları düz, alt kısmı dalgalı bir şekilde oluşturulan siyah zemin üzerine beyaz kalın harflerle yerleştirildiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda taraf markaları arasında esas ve ortak unsur olarak bulunan “Titiz” ibaresinin dışındaki unsurların da tali unsur niteliğini haiz oldukları görülmüştür.
28. Hemen belirtilmelidir ki, farklı kişiler adına sicile tescilli mükerrer markaların varlığı hâlinde, mükerrer marka sahiplerinden birisinin yaptığı ve tescilli markasının serisi niteliğindeki yeni bir başvurunun müktesep hak ilkesinden yararlanarak tescil edilebilmesi için; daha önceki markanın tescil ve kullanımıyla ilgili olarak mükerrer marka sahipleri arasında bir uyuşmazlık çıkartılmamış olması ve önceki markasının asli unsuru muhafaza edilerek marka sahibi ile bağlantısı ve tüketici nezdinde bıraktığı izlenim korunmak suretiyle seri marka oluşturmak amacı taşıması, öte yandan da diğer işletme adına tescilli mükerrer markaya yakınlaştırma, benzeştirme vb. şekillerde karıştırılma tehlikesini yol açılmaması ve bu yolla haksız yararlanma sonucunu doğurmaması gereklidir.
29. Bu bağlamda davacının kendi adına 20 ve 21. sınıf mallarda tescilli “Titiz” esas unsurlu markaları bulunmakta olup anılan markalar da eldeki dava konusu marka başvurusundaki ibareye benzer şekilde tescil edilmişlerdir. Dolayısıyla davacının “Titiz” ibaresi üzerinde 20 ve 21. sınıflar bakımından müktesep hakkı mevcut olup davacının başvuru markasındaki ibareyi kullanımı, davalı şirketin markalarından ziyade önceki marka kullanımlarına benzer şekildedir. Bu sebeple davacı tarafından yapılan marka başvurusu, davacının önceki markalarının asli unsuru olan “Titiz” ibaresini muhafaza eden bir seri marka niteliğindedir. Başka bir anlatımla davacının marka başvurusundaki “Titiz” esas ibaresi, müktesep hakkına dayanak olan markalardaki kullanıma benzer olup bu hâliyle davacının marka başvurusu ile davalı şirkete ait markalardaki ibarelere yakınlaşan/benzeyen niteliği haiz bir marka oluşturma amacında olduğu söylenemez. Zira davacının asli unsuru muhafaza ederek seri marka oluşturma veya markasını gençleştirme hakkı, başkası adına tescilli markaya yakınlaşma, benzetme gibi tehlikelere yol açmaması kaydıyla korunur.
30. Ayrıca yine davacıya ait eldeki davanın konusu olan marka başvurusunda kullanılan “Titiz Practical Cleaning” ibaresindeki kompozisyona benzer şekilde mavi zemin üzerine beyaz fon kompozisyonu ile dalgalı şekil yapısı ile içeren 2012/19343 sayılı marka başvurusuna da davalı şirketçe eldeki davadaki markalarına dayalı olarak itiraz edildiği, itirazın nihai olarak kabulü ile başvurunun reddine ilişkin kararın iptali için davacı yanca dava açıldığı, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 11.11.2015 tarihli ve 2014/532 E., 2015/350 K. sayılı kararı ile davacının müktesep hakkının teyit edilerek davanın kabulüne karar verildiği, anılan kararın kesinleşmesi ile davacının "Titiz Practical Cleaning" ibaresi ve mavi zemin üzerine beyaz fon kompozisyonu ile dalgalı şekil yapısını içeren marka üzerinde müktesep hakkı bulunduğu belirlenmiştir.
31. Neticeten taraf markaları arasında “Titiz” ibaresi yönünden benzerlik bulunmakla beraber davacı marka başvurusunun, önceki markalarından doğan müktesep hakkı kapsamında korunacağından bu aşamada davalı şirkete ait markalar ile davacının başvuru markasının kapsamındaki mal ve hizmetlerin tespiti için bilirkişi vasıtasıyla yapılacak bir incelemenin yersiz olacağı açıktır.
32. Hâl böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 19.10.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.